Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"Why?"

Keyifli Okumalarr!.(^ω^)

**
3 Ay Sonra
''Finn sakin olur musun lütfen?.'' Finn yerdeki tişörtünü alarak hızlıca üzerine geçirirken gözlerimi devirdim.

''Millie çocuğumuzun cinsiyetini öğreneceğiz. Sence nasıl sakin olabilirim?!.''
gülümseyerek kafamı iki yana salladım.

''İçimden bir ses kız olacak diyor.'' benim taytlarımdan bile dar olan siyah kotunu giyiyordu.

Finn gibi kıvırcık ve yeşil gözlü bir kız çocuğunu düşündüm...Müthiş olurdu.
Yataktan ayaklarımı aşağı doğru uzattım. Göbeğim ciddi anlamda büyümüştü. Öyle kocaman bir şey değildi, fakat dışarıdan gören birinin hamile olduğumu anlayacağı  kadar büyüktü de.

Finn elimi tutarak kalkmama yardım ettiğinde dudağına bir öpücük kondurdum. Belimden destekleyerek sarıldı.

Şu üç ay boyunca kalkmama,oturmama,yememe daha bir çok şeye yardım etmişti. Annem ile aramız berbat denebilecek kadar kötüydü. Anlamıyorum neden bir torunu olacağına sevinemiyordu?. Neden Anne'in yaptığı gibi bana destek vermiyordu ki?.
Finn'in konserleri olduğu zamanda yanımda Gemma ve Anne ( Anne ismi İngilizce bir isimdir okunuşu 'Ena' dır " vardı. Beni hiçbir zaman yanlız bırakmıyorlardı. Peki annem neden böyle yapıyordu.?.

Başımı Finn'in göğsüne yasladım.

"Neden annem üç aydır beni aramadı dersin?." Finn'in göğüsü derin nefes almasından dolayı şişip geri indi.

"Bunu ona sormalıyız bebeğim. Küçük Wolfhard'ın cinsiyetini öğrendikten sonra Annene'de söyleriz." Dedi. "Hatta istersen onu da hastaneye çağıralım hmm ne dersin?" Gülümseyerek kafamı salladım.

"Teşekkür ederim Finn. Seni seviyorum."

**
Finn zile bastıktan sonra destek olurcasına elimi sıktı. Kapı açıldığında annem soğuk bir ifade ile ikimize bakıyordu. Bu bakışları içimi titretti. Nasıl böyle bakabiliyordu ki?. Benden nefret mi ediyordu?. Gözlerim dolarken anneme baktım, fakat o bilerek bana bakmıyor gibiydi.

"Neden geldiniz?." Çok soğuktu.

Finn beni kendine çektikten sonra " Biz bebeğimizin cinsiyetini öğreneceğiz Bayan Brown. Sizde gelmek istersiniz diye düşünmüştük?." Dedi.

Annem kaşlarını çattı.

"Bebeğiniz de siz de umrumda değilsiniz." Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken annemin elini tuttum.

"Neden böyle yapıyorsun Anne. Yalvarırım böyle davranma." Annem elini sertçe elimden çekerken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Finn belimden tutarak beni kendine çektiğinde kollarımı beline doladım.

"Bu zamana kadar bana ihtiyaç duymadınız. Şimdi de duymayın!." Tam kapıyı kapatıcağı sırada durdu.

"Benim ne senin gibi bir kızım ne de bir torunum var." Keskin bakışları Finn'i buldu.

"Ne de bir oğlum."

Kapıyı sertçe kapadığında hıçkırarak yere çöktüm. Finn belimi sıkıca tutarak beni kaldırırken fısıldadı.

"Şşş bebeğim...küçüğümüzü de üzmemek için ağlamaman gerekiyor."

Hala hıçkırırken neden böyle yaptığına anlam veremiyordum. Birden bire ne olmuş olabilirdi tanrı aşkına?!.

Finn beni kucağına aldığında ellerimi boynuna dolayarak yüzümü göğsüne gömdüm.
Beni yavaşça arabaya bindirdi. Daha sonra da kendisi bindi ve hastaneye doğru yola koyulduk.

Yol boyunca tek bir kelime etmeden ağladım.

"Yeter artık Millie." Finn'in sert kelimeleri elimin tersiyle gözlerimi silmeme neden olmuştu

Hastanenin önüne geldiğimizde arabadan indik.

Birazdan minik bebeğimin cinsiyetini öğrenecektim. Annem pişman olucak ve benden özür dileyecekti. Hamile bir kadına, kızına, yaptığına pişman olucaktı. Gülümseyerek Finn'e yürdüdüm kaşları şaşkınlıkla kalkarken ani ruh değişimime şaşırmış gibiydi. Ellerimle yanaklarını kavrayarak dudaklarına yapıştım. Finn ilk saniyeler şokdan dolayı tepki veremese de beni öpmeye başladı. Birbirimizden ayrıldık ve alınlarımızı birbirimize yasladık.

"Şu an önemsediğim tek şey sen ve birazdan cinsiyetini öğreneceğimiz bebeğimiz Finn." Finn gülümseyerek burnunu burnuma sürttü.

Aramızdaki mesafeyi çoğaltarak elini elime kenetledi.

"Hadi gidelim"

"Beni bekleyin çılgın şeyler!." Noah'ın çığlığı tüm otoparkta yankılanırken şaşkınca ona baktım. Koşarken ayağı takıldı ve yüz üstü yere çakıldı. Yüzümü buruşturduğum sırada Finn kahkaha atmaya başladı. Noah hiçbir şey olmamış gibi yerden kalkarak bana sıkıca sarıldı.

Kollarımı beline doladım.

"Noah çocuğumu eziyorsun." Finn Noah'ı üzerimden alırken Noah kıkırdayarak Finn'e de sarıldı.

"Aman tanrım çok heyecanlıyım!. Resmen tüm gün tuvalete gittim." Hastanenin kapısına doğru yürürken Noah'a kıkırdadım. Heyecanlandığında işerdi. Evet...
Hastane kokusu burnuma dolduğunda irkildim. Şu kokudan hep korkmuştum. Asansörle üçüncü kata çıkarak doktorum Bayan Abbey'nin odasına girdik. Bizi gülümseyerek karşıladı. Hastane yatağına yatıp tişörtümü sıyırdım. Bayan Abbey karnıma bir jel sürerken soğukluğu irkilmeme neden olmuştu.

Noah Finn'in elini tuttuğunda kahkaha attım.

"Noah sevgilimin elini tutmak istiyorum." Elini bana uzattığında bir eline da Noah sıkıca tutundu.

"Bende bunu tutuyorum dostum." Doktor karnımın üzerinde aleti gezdirirken tepemdeki ekrana odaklandım.

"Bakın onu görüyor musunuz?." Siyah beyaz ekranda görülen benim bebeğimdi...Aman tanrım. Gözlerimden yaşlar akarken gülümseyerek Finn'e baktım. Ekrana o kadar yoğun bakıyordu ki...

"Bana benziyor!." Noah kıkırdarken onun da gözlerinin kızardığını görebiliyordum. Kim ne derse desin o çok duygusal bir insandı.

Finn omzunu Noah'ın omzuna vurdu. Gözlerimin içine baktığında suratında kocaman bir gülümseme vardı. Aynı şekilde ona gülümsedim.

" O bir kız" kızdı. Finn bana baktı.

"Kız..." diye fısıldadığında kafamı salladım.

"Ve durumu da gayet iyi görünüyor."

Tanrıya şükür ettim.

"Hala bana benzediğini düşünüyorum."

"Noah!."

**
Finn'in büyük ısrarları üzerine bir bebek mağzasına gelmiştik. Üstelik yanımızda Anne'de vardı. Bu çok müthiş bir duyguydu, yani Finn ile bebeğimize alış veriş yapmak.

"Millie!. Şuna bakar mısın?." Finn yüzündeki kocaman gülümseme ile elindeki askıda sallanan küçük pembe tuluma bakıyordu.

Üzerinde 'Ben babamın prensesiyim' yazıyordu. Kıkırdayarak tulumu elimle okşadım.

"Finn bu çok güzel." Kıkırdayarak kafasını salladı.

"Evet alalım." Gülümseyerek elimdeki ayıcık kostümünü gösterdim. Uzun kollu tüylü,beyaz bir tulumdu. Şapkasının üstünde de minik kulaklar vardı.

"Aww bu da çok tatlı. Alalım." Kıkırdayarak Finn'in dudağına bir öpücük kondurdum.

"Bu harika bir duygu Millie. Yani seninle birlikte çocuğumuza alışveriş yapmak."

"Öyle Finnie." Gülümseyerek yanağımı öptü.

"Anne gelir misin fotoğraf çekelim.!" Finn'in bağırışı üzerine Anne yanımıza geldi. Hep birlikte gülümseyerek poz verdik.

"Ah çocuklar şu tuluma bakar mısınız?." Anne'in elindeki pembe tulum Finn'in gösterdiği ile aynıydı. Tek fark üzerinde 'Babaannemi seviyorum' yazmasıydı. Finn ile birbirimize bakarak kahkaha attık.

Tanrım...Wolfhard'lar...

[]~( ̄▽ ̄)~* ( ̄﹏ ̄)

FİNN
"Noah amcana çak yap bebeğim." Noah elini Millie'nin karnına koymuş bebeğimin tekme atmasını sağlamaya çalışyordu.

"Salak Noah yarım saattir uğraşıyorsun, fakat çocuk seni siklemiyor kesermisin şunu artık?." Jaeden'e kıkırdarken Millie çığırdı.

"Küfür etme Jaeden!. O seni duyabiliyor.!" Jaeden gözlerini devirirken hayatımın kadınına gülümsedim. Wyatt ve Jack yiyecek şeyler almaya gitmişlerdi. Telefonumun melodisi duyulduğunda elimi cebime götürdüm. Jack arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Finn!. Eğer Millie yanında ise hemen onun yanından uzaklaş. Sana bir şey söylemem gerekiyor!." Jack'in sesi çok korkmuş ve endişelenmiş geliyordu. Koltuktan hızla kalkarak mutfağa girdim.

"Ne oldu Grazer?."

Derin bir nefes aldı.

"Finn...Biz eve gelirken önümüzden bir araba takla atarak uçuruma yuvarlandı. Yardım etmek için arabadan inip ambulansı arayarak bekledik ve onlar geldiğinde çıkardıklar kişi..." sabırsıca nefesimi verdim.

"Kimdi Jack?!."

"Finn o...Millie'nin annesiydi. O olay yerinde öldü Finn. O öldü..."

**
Olayları birazcık kızıştırmalıydım. Mutlu mesut yaşarlerken bu hoş olmadı biliyorum. ~>_< küfür serbest asdfgh şaka yapıyorum.
Oy ve yorumlarınızı bekliyoruuum. Öpüldünüz!. O(_)O

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro