"Someone Don't Want Daddy"
Multide Lux var!
13.Bölüm
**
Biz arabaya bindikten ve lüks bir apartmanın önünde durduktan sonra Cara hepimize iyi akşamlar dileyip gitti. Ben ise hala olayın şokunu yaşıyordum. Finn oturduğu koltuktan uzanarak ellerimi elleri arasına aldı.
''Onların amaçları sadece gündeme gelebilmekti.''Derin bir nefes aldı.''Ki bu oldu. Jaeden ile el ele tutuştuğunuz da herkezin kafasında kocaman bir soru işareti belirdi.Ki bu da...'' Ellerimin üzerine bir öpücük kondurdu.''Gündeme gelmek için yeterli.''
Kafamı anladım dercesine salladım. Zaten o söylemeden önce de aklımda bunun olabileceği ile ilgili küçük bir ihtimal vardı. Zaten Finn durumu izah ettikten sonra tam da düşündüğüm gibi olduğu ortaya çıkmış oldu. Bunu bana neden söylemediği ile ilgili ona nutuklar çekebilirdim. Fakat hepimiz biliyoruz ki olaylar Finn'nin istediği gibi yürümüyor. Bunun için konuyu kapatmaya karar vererek Finn'nin endişeli yüzünü öptüm. Kıkırdayarak saçlarıma bir öpücük kondurdu.
''Aw çok tatlısınız.'' Jaeden alayla gözlerini devirip kusuyormuş gibi yaptı. Tam ona cevap vereceğim sırada ön koltuktaki Paul bize doğru döndü.
''İngiltere'ye dönüyoruz çocuklar. İki hafta sonra Almanya.'' Paul'un kısa cümleleri herkese gayet yeterli geliyordu ki çocuklar sessizce onu onayladılar.
''Sanırım baş başa kalmak için zamanımızı olacak.'' Finn kulak mememi dişleri arasına aldı. Onu yavaşça ittim.
''Finn!.'' Sessizce tısladım. Finn ise kıkırdayarak arkasına yaslandı.
Kafamı Noah'ın oturduğu tarafa çevirdim. Elindeki telefon ile bişeyler yapıyordu. Dudaklarını büzmüş dilini çıkarmıştı ki bu bir şeye odaklandığını gösterirdi. Kıkırdayarak Bakışlarımı Jack'e çevirdim. O ise Kaşlarını havaya kaldırmış her an kusacak gibi bana bakıyordu.
'ne?' dercesine kaşlarımı havaya kaldırdım. Başını onaylamazcasına iki yana salladı.
''Sizin fantezi dolu konuşmalarınıza kulak misafiri olmak. Ve ayrıca görmek. Aman Tanrım.'' Gözlerimi kocaman açtım. Finn yanımda kıkırdarken Jack'e dil çıkardım.
''İngiltere'ye döndüğümüzde korunun. Amca olmak için çok gencim.''
''Jack!''.
**
"Anne lütfen." Finn morali bozulmuş bir şekilde eliyle saçını düzeltti.
Oturduğum koltuktan annesiyle olan konuşmasını anlamaya çalışıyordum.Bu sırada ise uzun süredir annemi aramadığım aklıma geldi.Benim çocuklarla tura katılmama izin verdikten sonra onunla konuşmamıştım. Aklımın bir köşesine onu aramayı not ederek, ortadaki sehpaya ayaklarımı uzattım.
"Tanrım Anne! Biraz yanlız kalmaya ihtiyacımız var.!" Finn ağlama taklidi yaparak bana baktı. Kaşlarımı havaya kaldırdım. Hiç bir tepki vermeden döndü. Anında kocaman olan gözlerini görebilmiştim.
"Şaka yapıyor olmalısın!" Diye çığlık attığında oturduğum yerden sıçradım. Ve aynı anda evin kapısı çalmaya başladı. Oturduğum koltuktan kalkmaya yeltendiğim sırada Finn hızlıca kapıya doğru koştu.
"Aman Tanrım! Sen ciddisin."
"Evet Finnie.Gayet ciddiydim hayatım." Anne'nin sesini duyduğum an ışık hızıyla koltuktan kalktım. Anne salona kocaman bir gülümseme ile gelince bulaşıcı olan Wolfhard'ların mükemmel gülümsemesi suratıma yayıldı. Kollarını iki yana açtığı an kollarımı anında belinde doladım. Anne'de aynı şekilde beni sıkıca sarınca kıkırdadım. "Nasılsın hayatım.?" Yüzümü görmek için beni biraz kendinden uzaklaştırarak omuzlarımı kavradı.
"İyiyim Anne.(böyle diyince harbiden 'anne' gibi oluyor ya sjsks) sen nasılsın?."
"Ah. İyiyim hayatım." Ellerini omuzlarımdan çekerek beni baştan aşagı süzdü.
"Aman tanrım Emma. Görmeyeli o kadar güzelleşmissin ki."
Sessizce teşekkür ederek Finn'e döndüm. Fakat o bizim aksimize oldukça morali bozuk gözüküyordu.
Anne Finn'e baktığımı gördüğü anda arkasını dönerek gözlerini Finn'e dikti.
"Sanada merhaba Finnie!." Kelimesinden inelemeler damlıyordu.
Finnie annesine sıkıca sarılarak nefesini dışarı üfledi.
"Hoşgeldin anne."
Ve o anda herşey yerine oturdu. Finnie annesinin gelmesini istemiyordu,çünkü biz...Aman Tanrım.
Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi aklımın köşelerine ittim.
Finn bana bakarak alt dudağını dışarı sarkıttı. Kıkırdayarak kafamı iki yana salladım.
"Ah.! Hadi yemek yapalım olur mu? Harika tatlı tariflerim var!"
Finn ağlama taklidi yaparak bana doğru koşarak sarıldı.
Kıkırdayarak kollarımı Finn'nin boynuna doladım.
**
Gözlerim yediğim yiyeceğe karşılık kocaman oldu. Çiğnerken ağzımdan kocaman bir 'mm' nidası çıkarken, Finn görüntüme karşı kıkırdadı. Sanırım hayatımda hiç bu kadar güzel bir püre yememiştim her ne kadar bende bir şeyler yapmış olsamda tarif tamamiyle Anne'e ayitti. "Aman tanrım bu harika olmuş Anne." Anne gülümseyerek karşılık verdi." Afiyet olsun tatlım."
Finn yanımda oturuyordu ve her ne kadar biz yemeği yaparken huysuz huysuz etrafta dolansada şu an halinden gayet memnun bir şekilde püresine odaklanmıştı.
Yemeklerimizi sessize yerken tek çıkan ses huzurlu çatak bıçak çınlamaları idi. O sırada bir telefon melodisi kukaklarımızı doldurunca kafamı tabağımdan kaldırdım. Finn kalçasını hafifçe sandalyeden kaldırarak dar kotunun cebindeki telefonu çıkardı. Açma tuşuna bastıktan sonra telefonu kulağına götürdü.
"Lou?."
Louis mi yoksa Lou mu anlayamadığım kişiyle konuşurken Anne'de dikkatle Finn'nin yüzüne bakıyordu.
Finn kaşlarını çatarak karşıdaki kişiyi anlamaya çalışıyordu.
"Ah tabiki.-Tamam.- Evdeyiz Lou.- Sorun değil.- Görüşürüz."
Kaşlarımı kaldırarak Finn'nin yeşillerine diktim gözlerimi.
"Lou. İşi varmış ve Lux'u bize getiriyor." Gülümseyerek kafamı salladım. Nedense Finn'i kucağında bebekle görmekle içimde bir yerlerde kıpıtılara neden oluyordu.
"Benide Gemma bekliyor çocuklar. Sonra görüşürüz." Anne'i yolladıktan sonra kapıyı kapattığım anda sırtım çelik kapıya hızla çarptı. Finn yamuk bir sırtışla yüzüme bakarak kollarını iki yanıma sabitledi.
"Finn." Nefesimi üfleyerek karnından yavaşca ittirdim. Fakat bir gram bile yerinden oynamadı. Ellerini belime sarıp beni kendine bastırarak dudaklarını dudaklarımın üzerine örttü. Öpücüğü derinleştirerek dilini ağzımın içerisine soktu. İnleyerek ellerimi yumuşak buklelerinin arasından geçirdim. O sırada kapı zilinin çalması ile Finn'i hızlıca ittirdim. Bunu beklemediği için anında geriye sendeledi. Arkamı dönerek kapının kulpunu aşagı indirdim. Kapıyı kendime doğru çekerek açtım. Gördüğüm görüntü kocaman gülümsememe neden oldu. Lou elinde Lux ile gülümseyerek bize bakıyordu. Lux'un saçları tepeden bir kaç noktadan bağlanmıştı. Üstünde pembe bir tayt ve toz pembe tüllü bir tişört vardı. O kadar tatlı görünüyordu ki kısa kollu tişörtünün açıkta bıraktığı kolunu ısırmamak için adeta bir iç savaşa girişmiştim.
"Kusura bakmayın çocuklar." Diye kıkırdayarak Lux'u kucağıma uzattı. Öne doğru uzanarak Lux'u bir elimle kalçasından bir elimle belinden tutarak kucağıma çektim.
Saçlarına bir öpücük kondurarak Lou'ya döndüm. "Önemli değil Lou." Gülümseyerek yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Bu da çantası." diyerek Finn'e doğru uzattığı büyük spor çantasına şaşkınca baktım.
Lou Lux'a bir öpücük kondurarak tekrar veda edip gitti. Finn kapıyı kapatıp yüzüme bile bakmadan içeri geçerken kucağımdaki Lux'u hafifçe sallayarak Finn'i takip ettim. Elindeki çantayı yere bırakarak bana döndü.
"Lux bir hafta boyunca burda hayatım."
Ağzımdan benden habersiz bir "Ne?" Çıkarken Finn kıkırdadı.
"Beni biraz da olsa anlaman için çok yeterli bir süre sevgilim." Dudağıma hızlı bir öpücük kondurarak geri çekildi.
Tamam güzel. Benim için problem yok. Yani Finn isteyecek falan değilim. Bir hafta sonuçta. Öyle değil mi?.
**
"Bu neymiş Lux.?" Finn sesini incelterek elindeki bebeği Lux'un karnına dokundurup geri çekiyordu. Lux kıkırdayarak Finn'nin gözlerinin içine bakıyordu. Nedense bu görüntü kalbimin hızla çarpmasına neden oldu. Bir anda Lux'un yerinde kendi çocuğumuzu düşündüm. Bu saçmaydı çünkü bu ihtimal bana çok fazla uzak görünüyordu. İstemeden de olsa yüzüm asılmıştı. Finn sanki anlamış gibi kafasını kaldırarak bana baktı. Suratındaki gülümseme bir anda silindi.
"Bebeğim sorun ne?" Gülümsemeye çalışarak kafamı iki yana salladım.
"Hiç. Hiç bir şey hayatım." Finn kaşlarını çatarak suratıma dikkatle bakmaya başladı. İnanmadığı her halinden belli oluyordu.
''Pekala.'' Dönerek Lux ile oynamaya devam etti. Moralim bozduğum şey saçmaydı. Yani biz daha çok gençtik ve işte...Bilemiyorum.
Finn Lux'ı kucağına alarak yanıma geldi. ''Kalk bakalım annecik.'' Yüzüme yayılan kocaman gülümsemeye engel olamadım. Kalbim heyecanla atmaya başlamıştı. Oturduğum koltuktan kalkarak Finn'nin önünde durdum. Dudağıma hızlı bir öpücük kondurarak geri çekildi.
''Hava sıcak ve hepimiz pişik olacak duruma geldik. Diyorum ki havuza gidelim.'' Kafamı sallayacağım sırada duyduğum sevimli ses kıkırdamama neden oldu.
''Havuş!'' Finn Lux'un karnını gıdıklayarak yanağına bir öpücük kondurdu.
''Evet Luxie havuşa gidiyoruz.!'' Finn'nin sevimli taklidine karşılık yanağına bir öpücük kondurdum.
''Hadi babacık o zaman eşyalarımızı hazırlayalım.'' Finn gözlerimin içine o kadar yoğun bakıyordu ki. Karşısında bir yaprak gibi titredim. Gülümsemesi gözlerine kadar ulaşmıştı.
''Gidelim annecik.''
**
''Aman Tanrım Finn çok soğuk!.'' Titreyerek havuza soktuğum ayağımı aynı anda geri çıkardım. Finn kıkırdayarak Lux'un kolluklarını şişirmeye devam etti.
Lux'a çantasında bulunan mavi kurdele desenli bir mayo giydirmiştim. Çok sevimli görünüyordu. Havuzda bizden başka kimse yoktu ve bu çok rahat bir şekilde hareket etmemizi sağlıyordu. Üzerime siyah bel kısımları açık bir mayo giymiştim. Finn de beyazlı mavili desenli şortunu giymişti. Şezlongun üzerinde kolluklarının şişmesini bekleyen Lux'ın yanına oturdum.
''Lux yüzecek miyiz?.'' Lux kafasını hızlıca aşağı yukarı salladı. Kıkırdayarak kafasına bir öpücük kondurdum. Finn'e doğru döndüğümde ağzında kollukla gülümseyerek bize bakıyordu. Benim evdeyken düşündüklerimi düşündüğüne bahse girebilirdim.
''Şişir şunları babacık. Lux havuza girmek istiyor.'' Finn kıkırdayarak nefesini kolluğa üflemeye devam etti.
''Bana doğru gel Lux.'' Lux küçük kollarını ve ayaklarını aynı anda sallayarak bana doğru yüzmeye başladı. Finn onu kalçasından destekliyordu. Lux bana gelince poposunu bıraktı ve kıkırdadı. Küçük ellerini boynuma sararak bana daha çok yaklaştı. Minik burnuna bir öpücük kondurarak geri çekildim. Belimde hissettiğim eller ile bir anda irkildim. Finn başını arkadan omzuma dayayarak ellerini karnımda birleştirdi.
''Bir aile gibiyiz.'' Fısıltısı karşısında içimin eridiğini hissettim. Bu aşırı yoğun bir duyguydu.
''Aile.'' Sözünü tekrarladım. ''Evet.''
Bu sırada gözüme doğru patlayan bir flaş ile Lux'ı kendime daha çok çektim. Finn oflayarak arkamdan çekildi.
''Gitsek iyi olur.'' Kafamı sallayarak onayladım. Lux'ı kucağıma alıp Finn'nin arkasından suda yürümeye başladım. Finn havuzun demir merdiveninden çıktıktan sonra kollarını uzattı. Ona Lux'ı verdikten sonra bir elini bana uzatarak çıkmama yardım etti. Şezlongun üzerindeki havluyu alarak Lux'a sardım. Kafasını da örttükten sonra Finn'e uzatarak üzerime askılı elbisemi geçirdim.Lux'u kucağıma geri aldıktan sonra üstündeki havluyla beraber kafasını omzuma yasladım. Ağzıyla omzumu ısırınca kıkırdadım. Finn gözlüğünü takıp tişörtünü giydikten sonra karşıma geçip Lux'u belinden kavradı.
''Ben taşırım.'' Kafamı salladım fakat Lux aynı anda ağlamaya başladı. Finn direterek Lux'u kucağına yasladı. Çocuk hala ağlarken onun sırtına hafifçe vurarak sakinleştirmeye çalışıyordu. Kıkırdayarak gözlerimi devirdim.
''Birileri babacığı istemiyor.''
Finn kıkırdadı.
''Ha-Ha.''
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro