Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"So You're See My Face For A Long Time!"

Keyifli Okumalar!.

**
Kaşığı tekrar muzlu yoğurt ile doldurarak koltukta babasının kucağında oturan kızıma uzattım.

"Aç bakalım ağzını anneciğim." Kafasını Finn'e doğru döndürdüğünde ofladım.

"Hiçbir şey yemedin Jessie." Finn kıkırdayarak Jessie'yi kucağında ayağa kaldırdı.

"Boşver." Dedi. "Demek ki aç değil bebeğim." Kafamı sallayarak ona hak vermeye karar verdim.

"Pekala." Elimdeki muzlu yoğurt kasesiyle ayağa kalktım. Mutfağa gideceğim sırada Finn bana seslendi.

"Onu ben yemek istiyorum." Kıkırdayarak kaseyi eline verdim. O da Jessie'yi bana uzattı. Kızımı belinden ve poposundan destekleyerek salondan çıktım. Jessie'nin pembe ağırlıklı odasına girdiğimizde Finn tekrar seslendi.

"Millie!."

Jessie'yi salıncağına oturtturdum.

"Efendim?!."

Bir kaç saniye sonra Finn odaya girdi.

"Jack aradı, grup evinde takılalım diyor. Ayrıca Jessie'ye aldığı pembe montu giydirmek zorundaymışız." Gözlerimi devirerek sırtında 'Grazer' yazan pembe montu çıkardım

Jack resmen şu montu Jessie'nin üzerinde görebilmek için kışı iple çekmişti.

Zaten Finn'in uzun süredir evde olması da kış dolayısıyla konser ve turun olmamasıydı. Sadece haftada bir kere röportaja gidiyorlardı.

Tanrıya bunun için şükr ediyordum. Ben ve kızım onun uzun süreli yokluğuna dayanamazdık.

**
Arabanın kapısını açarak indim. Arka kapıya doğru ilerleyerek Jessie'nin kapısını açtım. Baş parmağını ağzına almış emerken kıkırdayarak bebek koltuğunun kemerini çözdüm.
"Gel bakalım annecik." Kucağıma alarak yavaşca doğruldum. Finn arkası dönük bir şekilde telefon ile konuşuyordu.

"Finn?."

Bana dönmemiş olması ciddi bir konuyu konuştuğunu belirtiyordu. Tek elimle kapıyı kaparken Finn'in önüne geçtim. Yüzünden kan çekilmiş gibiydi.

Kaşlarımı çatarak onu incelerken telefonu apar topar kapayarak gülümsemeye çalıştı.

"Herşey yolunda mı?"

Ellerini uzatarak Jessie'yi kucağımdan alırken zoraki gülümsedi.

"E-evet bebeğim tabiki yolunda. Annem beni yanına beklediğini söyledi Robin ile ilgiliymiş sanırım. Sizi çocukların yanına bıraktıkdan sonra hemen gidip geleceğim."

"İyi de Holmes Chapel uzak Finn...İstersen bizde-."

"Gidelim mi?." Başımı sallayarak uzattığı elini tuttum. Bir şeyler karıştırıyordu. Finn Wolfhard bir şeyler karıştırıyordu. Finn elimi bırakarak kapıyı çaldığında Jack açtığı kapıyı sertçe bırakarak Jessie'yi Finn'in kucağından aldı.

"Şu an tam bir Jack kızı gibisin küçük Grazer." Gözlerimi devirerek içeri girdim.

"Şunu yapmayı bırak Jackie o Wolfhard kızı." İkimizde kıkırdarken Finn düşünceli bir şekilde yere bakıyordu.

Yanına ileleyerek koluna tutundum. Sanki orada olduğumuzu unutmuş gibi yerinden sıçradı. Yeşil gözleri parlak bir tona bürünerek bakışlarımı etkisi altına alırken dudağına bir öpücük.

"Finn." Diye fısıldadım. "Sorun ne anlat bana bebeğim." Derin bir iç çekti.

"Berbat bir insanım Millie." Kafamı iki yana sallayarak ağlamak üzere gibi duran yüzünü avuçlarımın içine aldım.

"Bu da nereden çıktı Fi-."

"Sevgili aşk kuşu Wolfhard çocukluk arkadaşımı haftalardır göremiyorum. Onu biraz da ben alabilir miyim?." Finn Noah'a minnetle bakarken kıkırdayarak boynuna atladım.

"Demek beni özlediniz bay Schnapp?." Dudaklarını burnuma bastırarak kıkırdadı.

"Özlemek ne kelime Bayan Wolfhard...Her ne kadar aşırı sinir bozucu olsanız da-"
Omzuna sertçe yapıştırırken kahkaha atarak daha sıkı sarıldı.

"Göt deliği."

"Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum Mills."

Gözlerimi devirerek kıkırdadım.

"Ya tabi."

İçimde bir yerde karanlık bir sıkıntı vardı. Finn ne karıştırıyordu?

**
FİNN
Bazen sadece yaptığınız yanlışları silmek için her şeyi yapmaya hazırsınızdır. Tek istediğiniz onun olmamış olmasını dilemekti. Peki Millie Jessie ile beni evde beklerken sarışın bir kızla beraber olmam ne kadar mantıklıydı.

Hiçbir şey hatırlamıyordum. Hiçbir şey...Tek bildiğim bir hayrana sarılarak fotoğraf çektirdiğim ve verdiği 'Finn' yazılı keki yediğimdi. Oysa ki tek planım kızım ve karımın yanına dönmekti. Her ne olduysa kendimi bir otel odasına çıplak bir şekilde sarışın bir kızla yan yana yatarken bulmuştum. Kız telefon numaramı kendininkine kaydetmişti ve beni tehdit ediyordu. Herşeyi Millie'ye söylemekle tehdit ediliyordum. Bunu ona benim anlatmam gerekiyordu. Fakat Lanet olası hiçbir fikir beynimin yakınından bile geçmiyordu.

Bunu isteyerek asla yapmazdım. Ben nasıl olurdu tanrı aşkına?!

Arkama bakmadan Grup evinden çıkarken kızın verdiği adrese doğru yola çıktım. Tek lanet bir şartının olduğunu söylemişti. Noah, Jack,Wyatyüt ve Jaeden olayları biliyordu. Bana anlatmam gerektiğini ve kızın beni uyuttuğunu söylemişlerdi. Kafenin önüne arabayı park ettikten sonra gözlüğümü ve şapkamı alarak arabadan indim. Cam kenarında sürtükçe sırıtan sarışın kıza kaşlarımı çatarak ilerledim. Karşısına oturduğumda işaret parmağına saçını doluyordu. Etkilendiğimi falan mı düşünüyordu Tanrı aşkına?!. Ondan sadece iğreniyordum.

"Bana ne verdin adi pis sürtük." Hiçbir kadına hiçbir şekilde böyle şeyler söylemezdim. Fakat önümdeki kız sınırını fazlasıyla aşmıştı.

"Keke minik bir ilaç atmış olabilirim." Ellerimi sertçe saçlarımın arasından geçirerek kendimi kafenin ortasında bağırmamak için zor tutuyordum. İşin en kötü yanı da kızda fotoğraflarımın bulunduğuna emindim. Paul'dan yardım istemeliydim. Tek yapmam gereken bunların ortadan kalkmasıydı.

"Fotoğrafta çektin değil mi?." Dudaklarını büzerek kıkırdadı. Dişlerimi sertçe birbirine bastırdım.

Tanrım! Kafasını masaya çarpmak istiyordum.

"Bak...İstediğin oldu Finn Wolfhard ile yattın. Şimdi o resimleri yok et ve birdaha karşıma çıkma!." Kahkaha atarak geriye yaslandı.

"Bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sanıyorsun Finn?."

**
MİLLİE
"Hiçbir şey demeden gitti Wyatt nasıl sakin olabilirim ki?."

Sert bir nefesi dışarı üflerken Wyatt'ın omzuna kafamı yasladım. O da beklemeden kollarını belime doladı.

"Neden böyle davranıyor anlamıyorum."

Sabahtan beri bir şeyler olduğunun farkındaydım ve ben Noah'a sarılırken Finn'in hiçbir şey demeyerek evden çıkması bunu doğrulamıştı.

Jack kucağındaki Jessie ile oynarken bana baktı.

"Onunla konuşuruz Millie. Kendine sıkıntı yaratmayı bırakır mısın?." Oflayarak Wyatt'a daha sıkı sarıldım.

"Sorun yok bebeğim. Sakin ol." Saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

"Bilemiyorum Wya."

Jessie ağlamaya başladığında acıkmış olabileceğini düşündüm. Çünkü sabah sadece biraz emmiş ve minik bir kaşık muzlu yoğurt yemişti. Wyatt'dan ayrılarak Jack'in kucağından kızımı aldım.

"Acıktın mı bebeğim.?." Belinden tutarak hafifçe yukarı kaldırıp poposunu kokladım. Yapmamıştı. Tekli koltuğa oturarak Jessie'yi yatar konuma getirdim Jack ve Wyatt odadan çıkarlarken Noah hareket etmedi. Tişörtümü sıyırarak sütyenimin tekini aşağı çektim. Jessie göğsümün ucunu ağzına alıp çekmeye başladı.

Hafif bir ısırık acıyla inlememe neden oldu. Bunu bazen yapıyordu ve açıkçası gerçekten can yakıyordu.

"Acıtıyor mu?." Noah suratını buruşturduğunda kıkırdadım.

"Biraz.."

O sırada salona gelen ayak sesleri ile kafamı o tarafa çevirdim.

"Finn."

Ona kızgınca bakarken yanında gördüğüm sarışın kız kaşlarımın havaya kalkmasına sebep oldu.

"Neredeydin?." Finn elleri titrer bir biçimde Noah'ın yanına oturdu. Üstelik bana bakmamış ve öpmemişti bile. Kız sırıtarak karşımdaki tekli koltuğa oturdu.

"Ah merhaba ben Grace...Finn'in kuzeniyim." Finn'in Grace adlı bir kuzeni olduğunu hatırlamıyordum.

"Ah şey...Daha önce ismini duymamıştım." Grace abartı bir şekilde kıkırdayarak elini ağzına kapattı. Şey gibiydi...sürtük.

Tamam!. Finn'in akrabası hakkında böyle bir şey düşünmemeliydim, fakat bana çok basit bir kız gibi gelmişti.

"Yurt dışında okuyorum ve İngiltereye ara sıra geliyorum. Fakat uzun bir süre burdayım." Dedi.

"Yani daha çok görüşeceğiz Millie."

--

Ahaha bana küfür edenler olucak biliyorum ama ne yapıyım? 😂

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro