Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"No. No You Didn't"

Resmen bildiğiniz 1K ye çok az kaldı arkadaşlar... Hepinize teşekkür ederim. Cidden çok mutlu oldum.

İyi Okumalar!
--

10. Bölüm

Gözlerimi daha ne kadar büyütebilirim hiçbir fikrim yok. Finn gerçekten kendinde değil bunu anlamak için profesör olmaya gerek yok.

''N-ne?'' Titreyen sesime aldırmadım. Çünkü şu an gerçekten büyük bir karmaşanın içerisindeyim. Cidden Finn'in bana birlikte olmayı teklif ettiğine de inanamıyorum. Çünkü bu gerçekten...İmkansızdı.

Siktir.

Dudaklarıma nefesini üfledi.''Biliyorsun işte.'' Gözlerini benden kaçırdı. Ve tanrım o kızardı mı?!

''Finn gerçekten kendinde değilsin.'' Yavaşça ittirmeye çalıştım fakat Finn'in duvara yapıştırdığı bileklerim ve koca vücudu buna hiç yardımcı olmuyordu. Onu itmeye çalışmamın ardından bileklerimi duvara biraz daha sıkıştırdı. Canım yanmaya başlamıştı.

''Finn. Canım yanıyor.'' Sızlanıp gözlerinin içine baktım.

Ne olduğunu anlamamışcasına kaşlarını çattı. Kafamı yukarı kaldırıp bileklerimi gösterdim.

''Bileklerim.''

Anında bileklerimi serbest bıraktı.

"Ö-özür dilerim. Sana zarar vermek istememiştim Mills. İyi misin? Çok mu acıttım.. "
Finn susmuyordu. Bu hareketine karşılık gözlerimi devirdim. Fakat inkar
edemeyeceğim bir şekilde hoşuma gitmişti.

''İyiyim Finn. Sakin ol.'' Diye mırıldanarak duvardan ayrılmaya çalıştım fakat Finn anında önümü kapadı.

Yemyeşil gözlerine bakıp soru sorarcasına kaşlarımı kaldırdım.

''Ş-şey işte sana dediğim şey.'' Kekeleyerek elini ensesine götürüp kaşıdı. Bu hali çok sevimliydi fakat biz hiçbirşey'ken bu olamazdı.

Kafamı iki yana sallayarak onu reddettim. Tanrı aşkına bu benim hayalimdi! Fakat şu an olmazdı. Bu durumda olmazdı!.

''Üzgünüm Finn. Önce biz...biz neyiz? Buna karar vermemiz lazım.'' Diye mırıldandım.
Finn'in yüzünde dağılmış bir ifade vardı. Neler olduğunu bana anlatmasını istiyordum. İçini dökmesini.

''B-ben sana...

Söylemekte çok karasız kaldığı şeye karşılık merakla kaşlarımı yukarı kaldırdım.

''İhtiyacım var.'' Bakışlarını benden kaçırıp başka yerlere bakmaya başladı.

Bu itiraf karşısında midem kasıldı. Bana ihtiyacı vardı? Tanrım bana...
Yüzümde oluşan gülümsemeyi gizlemeye çalışmadım.

''B-bana mı?'' bunu daha çok kendime söylüyordum.

Finn utangaç bir şekilde gülümseyip yavaşça başını salladı.

''Tanrım!.'' Ne yaptığımı umursamadan Finn'in kollarına atladım. Kafam cidden karışıktı. Ne yaptığımı bilmiyordum,Benden ne sakladıklarını...Ama bir an için bunların hepsini unuttum.

Şu an onları unutabilirdim. Değil mi?.

**

Gözüme gözüme vuran güneş ışıklarına karşılık inledim. Gözlerimi açmadan gerindim. Bu sırada elime değen yumuşak saçları hissedince gözlerimi anında açtım.

Finn ağızı hafifçe açık yanımda yatıyordu. Ağızından hafif horultular çıkıyordu. Ona doğru döndüm. O harika gözüküyordu. Harika... Dün bana sadece beni yanında istediğini söylemişti. Ve şey bana...İhtiyacı olduğunu. Daha sonra öpüşmüştük. Fakat iş bundan ileri gitmemişti.

Ve yatakta beraber uyumuştuk. Anılar gözlerimin önünde canlanınca gülümsedim. Fakat daha sonra aklıma bir ayrıntı takıldı. Siktir biz Jaeden'in evindeydik!. Aniden yataktan kalktım. Ve bu oda kesinlikle Jaeden'in odasıydı. Gözlerimi yumdum.''Siktir.'' Diye fısıldayarak odanın kapısına ilerledim. Finn uyuyabilirdi.

Arkama bakmadan siyah tahta kapıyı açıp odadan çıktım. Karşıma çıkan koridorda ilerleyerek salona doğru adımladım. Salondan konuşma sesleri geliyordu.

''Siktir süper hissediyorum!.'' ardından bir kahkaha sesi geldi. Yüzümü buruşturup sesleri tanımaya çalıştım.

''Dostum. Agh!. Bunu neden daha önce yapmadık?!'' Bu ses kesinlikle Jaeden'e aitti. Ve tanrı aşkına onlar ne yapıyordu?! Aklıma gelen iğrenç sahneleri kafamı iki yana sallayarak yok ettim.

''Tanrım Anna'nın bizi zorlamasına hiç gerek yokmuş gibi hissediyorum. Bir süre beynimin varlığını unutuyorum.!'' Bu kesinlikle Wyatt'dı.

Anna mı?! Ne- ne zorlaması.

Salonun kapısında içeri adım attım. Gördüklerim karşısında gözlerim ve ağızım şok ile açıldı. Siktir! Hayır!.

Jaeden tekli koltukta oturmuş ve sehpaya eğilmişti. Sehpanın üzerinde bir kağıt ve düşündüğüm şey olmamasını dua ettiğim beyaz toz vardı. Jaeden elinde kıvırdığı bir kağıtla bunları burnuna çekiyordu.

Wyatt ikili koltuğa uzanmış ve eliyle yüzünü kapatıyordu.

Ve siktir!. Onlar uyuşturucu mu içiyordu?!

''SİZ NE BOK YİYORSUNUZ?!'' Elimden geldiğince kuvvetli bir şekilde çığırdım. Jaeden elindekini hemen attı ve şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

Wyatt koltuktan kalkmış ve bana doğru gelmeye başlamıştı.

''Siktir dokunma bana!!'' Wyatt'dan uzaklaştım.

''Millie bekle. Düşündüğün gibi deği-

''Siktir ne düşündüğüm gibi değil Jaeden?! Bildiğin kafayı çekiyordunuz?!'' Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim.

''Siktir!''

Bu boku onlara Anna'mı vermişti?!

Koşarak Jaeden'in az önce eğilip kafayı çektiği sehpaya eğilip kağıdı sinirle aldım.

''Dur!'' Jaeden kolumdan tuttu ve elimdekini almaya çalıştı. Fakat buna izin vermedim.

''Siktir git Jaeden!'' Onu koltuğa geri ittiğimde kafası güzel olduğundan dolayı koltuğa düştü.

''Siktir! Ne düşünüyordunuz?!'' Sinirle tıslayıp mutfağa yürüdüm.

Mutfak tezgahına koyduğum tozu sağ tarafta gördüğüm büyük çakmağı alarak tutuşturdum. Tutuşan kağıdı musluğa attım. Tamamen yandığından emin olduktan sonra hışımla musluğu açıp ateşi söndürdüm.

O anda aklıma bir şey esti. Finn'de mi kullanıyordu? Onun için mi dün akşam bana bunları söylemişti. Siktir! Gittikçe boka batıyordum. Bu doğru olamazdı. Bunları kullanıyor olamazlardı değil mi?! Bu sedece bir şakaydı!

Yanaklarımdan süzülen göz yaşlarını umursamadan salona yürüdüm.

Jaeden ağlıyordu. Wyatt ise kafasını bacaklarına yaslamıştı.

Wyatt'ın kolunu tutup kafasını kaldırmasını sağladım.

''Sen hani onlara göz kulak olandın?!'' Bağırıp kolunu bıraktım. Belkide diğerlerinden beklerdim-Lanet olsun beklemezdim- Fakat en son düşündüğüm kişi Wyatt'dı.

Lanet olsun!

''Siktir buna sizi Anna mı zorladı?!'' Muhtemelen sinirden kıpkırmızı olmuş yüzüm ile Jaeden ve Wyatt'a baktım. Jaeden bir anda hıçkırmaya başladı. Anlamayarak ona baktım. Jaeden ağlamazdı... Lanet Olsun şu an sarılmamak için kendimi o kadar zor tutuyorum ki...

Ve bu işte Anna'nın parmağı vardı.! Bunu yaptığına onu pişman edecektim.

''Onu öyle bir sikeceğim ki...Nefes bile alamayacak.'' Sinirle tısladım. Wyatt korkmuş gözlerle bana baktı.

''Sakın.Sakın Millie. Böyle bir şeyi asla yapma. O kız çok belalı ve sana da kafayı takmasını istemiyorum.'' Wyatt'ın sözcükleri ağızında yuvarlanıyordu. Wyatt sarhoş bile olmazdı ki?! Şu haline de bakın.

''Kes sesini Wyatt!'' Sinirimi Wyatt'dan çıkarmaya devam ederken Finn şaşkın bakışlarla salona geldi. Bunun hesabını o da vericekti.!

''Ah! Finn günaydın! Bizde tam senin keş arkadaşlarınla konuşuyorduk!.'' Finn gözlerini kocaman açarak bir bana bir de diğerlerine baktı. Jaeden'e doğru döndüm.

''Değil mi Jaeden?'' Gözlerimden akan yaşları umursamadım. Jaeden kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Bu ne kadar canımı yaksa da bu boku yediklerine onları pişman edicektim. Ah! Tabiki önce Anna'yı.!

''Siktir ne?!'' Finn fısıldayarak bunlara anlam veremiyormuş gibi ellerini saçlarının arasından geçirdi.

Finn'in içip içmediğini anlamak için bir soru sordum.

''Finn. Dün gece bana neler dediğini hatırlıyor musun?'' Finn gözlerini kırpıştırdı. Cevabından korkuyordum...Tanrım lütfen evet desin.

''Ben dün gece...Sana bir şey mi söyledim.?'' Diye fısıldadı. İşte ondan sonra benim için sahne kopmuştu. Midem bir anda kasıldı. Gözlerim yanmaya başladı ve ayaklarımda karıncalanma hissettim.

Gözlerim kararır gibi oldu fakat kendimi topladım. Gözlerimden arkası kesilmeyen göz yaşlarına karşılık başımı iki yana salladım.

''Hayır. Hayır demedin.''

**

Tanrı yardımcın olsun Millie

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro