Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"And From That Day On, I Couldn't Help Myself Never..."

Müzik ile okuyun derim tadı çıkmıyor yoksa. (Skyler Grey-I Know You.)
Keyifli Okumalar! Yayınladığım iki bölümde 20 oy olduktan sonra yb gelicek 😊

**

FİNN
Elimdeki sarı plastik bardaktan bir yudum aldım. İçimde kötü bir his vardı. Millie için çok endişeleniyordum. O beni aradığında içim ne kadar rahatlasa da hala derinlerde bir yerde ona bir şey olduysa korkusu vardı. Dün gece en son Justin ile beraber gideceklerini söylemişlerdi. O gitmeden önce ön sevişme seansına girmiştik. Ben o an onu çok özlediğimi bir kere daha farketmiştim. Geldiğinde aç olur diye romantik bir masa hazırlamıştım. Ve de romantik bir yatak odası...Wyatt'ın yardımı ile yerlere kırmızı gül yaprakları dökmüştük. Bu sırada da Noah Lux ile ilgileniyordu. İki saat boyunca yemek ve tatlı işi ile uğraşmıştım. Jaeden masayı hazırlamış, Jack ise Millie'nin gelip gelmediğini kontrol etmişti. Çocuklar Millie'nin tepkisini görebilmek için kalmışlardı. Mutfakta saklanacak ve Millie'nin tepkisini gördükten sonra ise arka kapıdan sıvışıcaklardı. Ve biz Tüm gece Millie'ye bekledik. O gelmedi... İçim içimi yiyordu. Millie'ye aramıştım ama açmamıştı. Noah sakin olmam gerektiğini söylemiş ve Justin'i aramamıştı. O da açmayınca bir şey olduğu konusuna kanaat getirmiştim. Polisi arayacaktık fakat yönetim buna izin vermemişti.! Ortalık çok karışırmış falan filan!. 48 saat içinde dönmezse arayacaklarını temin edip gitmişlerdi. Ah ne güzel(!)
Ve şimdi Millie Noah ile konuşmak istediğini söylemişti. Noah salondan çıkmış Millie ile konuşuyordu. Meraktan ölecektim. Noah salondan içeri girdiğinde yüzündeki bütün kan çekilmişti. Korkula ayağa kalkarak yanına ilerledim.

"Noah?". Korkuyla suratına baktım. Omuzlarını kavrayarak onu hafifçe sarstım.

"Noah. Ne oldu?". Sesim sakin çıksada içim içimi yiyordu.

Noah gözlerini kırpıştırdı.

"Bak Finn..." derin bir nefes çekti. "Sana anlatacaklarım, tamamen Millie'nin iradesi dışında gerçekleşen şeyler tamam mı?." Ve o anda düşünmek istemediğim gerçekler kafama dank etti. Olamazdı değil mi?. Yapmazdı ki...

"Hayır." Diye bir fısıltı döküldü dudaklarımdan.

"Düşündüğüm şey değil dimi Noah?." Ağzımdan bir kahkaha kaçtı. Tamamen keyiften yoksun hastalıklı bir kahkaha'idi. Bütün gece ben onu beklerken başka biri ile yatmış olamazdı. Bana bunu yapmamıştı. O...bunu yapmazdı ki...

Ve Noah'dan duymak istemediğim o yanıt geldi.

"Üzgünüm Finn." Derin bir iç çekip bana bakmaya başladı. Kalbim atmıyor gibiydi. Sanki kalbimi biri avuçlamış sıkıyordu. Peki o Justin ile mi birlikte olmuştu. Aman Tanrım... gözlerimi sıkıca yumduğumda sıcak bir sıvı yanağımdan aşağı indi. Düşünmek istemiyordum. Sadece bunların iğrenç bir kabus olmasını diliyordum. Sadece hala benim olduğunu bilmek istiyordum. Ben...Yapmamıştı. Yapamazdı.
Ağzımdan benden habersiz bir ''Justin ile mi?.'' fısıltısı döküldü. Noah ağırca kafasını salladığında yanaklarımdan akan damlanın peşinden gerisi de akmaya başladı.

''Ama o kadar çok içmişler ki!. İkiside bunun farkında değillermiş Finn. Millie'nin sesi çok kötüydü. Bunu isteyerek yapmaz biliyorsun değil mi?.'' Noah alel acele Millie'ye savunurken. İsmini duyduğumda kalbimin hızlıca atması gerekirken, sadece nefret hissediyordum. Kırgınlık,paramparçalık hissi.

Aldatılmak.

Tanrım...Bunu bana yapamazdı.! Ben onu beklerken bunu yapmamıştı!. İçimdeki paramparça hissin yerine öfke yerleşmeye başlamıştı. Titreyen ellerimi sinirle saçlarımdan geçirdim. Saç derimi tutarken ağzımdan çıkan bağırış ile Jaeden ve diğerleri yüzlerindeki korku ifadesi ile içeri girdi. Kafamı yere eğerek tekrar bağırdım. Yerdeki kırmızı gül yapraklarına sinir ile bir tekme geçirerek, saatlerce yapmaya uğraştığım masayı devirdim. Her hareketimde ağzımdan bir bağırış kaçıyordu. Vazoları ve elime gelen her saçma şeyi yere fırlattım.

Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Sanki gözlerime karanlık bir perde çekilmiş gibiydi. Ağzımdan çıkanlar dikkat etmeden haykırdım. Bu sırada elime gelen her şeyi devirmeye devam ediyordum.

''Benim yanıma gelmeyip o piçin altında mı inliyordun Millie.! Bu kadar mı düşmüştün.! O zaman sana söyleyeyim. BENDE SENİNLE YÖNETİM KARARI YÜZÜNDEN BİRLİKTEYDİM!"

Ağzımdan çıkanlar tamamen sinir ile söylenen sözcüklerdi. Kendime sahip olamıyordum. Sinir krizi dedikleri bu muydu?.

Jaeden'in kükreyen sesini duyduğumda elimin altına ikimizin öpüşürken ki bir fotoğrafı geldi. Hıçkırarak çerçeveyi yere fırlattım. Çerçeve tuz ile buz olurken ardı arkası kesilmez hıçkırıklarım odayı dolduruyordu. Kimse bana dokunmuyor yada durdurmaya çalışmıyordu. Sanırım kendimde olmadığımı onlar da farkındalardı. Ve bir daha geriye alamayacağım bir cümle haykırış ile dudaklarımdan döküldü.

"Seni sadece altıma almak istedim. Sürtük!"

Fakat bu doğru değildi. Onu çok seviyordum. Kalbimi paramparça etmesine rağmen şu an gelip beni sakinleştirmesini istiyordum. Dudaklarının sıcaklığını dudaklarımda hissetmek istiyordum.

Elimden akan sıcak bir sıvıyı hissetmiştim. Wyatt yanıma gelip sıkıca sarıldığında ellerim iki yanımda sallanıyordu. Gözümden ardı arkası kesilmez yaşlara 'dur' diyemiyordum. Gözlerimi sıkıca yumarak herşeyi unutmaya çalıştım. İçimden geriye doğru sayarak biraz olsun rahatlamaya çalıştım. Fakat bunlar sadece çalışmaktan ibaretti. Bunu bana nasıl yapabilirdi?.

''Sakin ol dostum...Her şey düzelicek. Bunlar bilerek olmuş şeyler değil. Çok içmişler. Sende ne olur Millie'ye, bir kere dinle.'' Wyatt'ın sakin sesiyle biraz daha gevşediğimi hissettim. Millie'ye, görmek istiyor muydum?.

Kahretsin ki evet!.

Fakat onunla düzgün bir şekilde konuşabilecek miydik?.

Bilmiyordum...

Wyatt'den ayrılıp gözlerimi elimin tersi ile sildim. Siktir kendimi bok gibi hissediyordum.

Şimdi tek yapmam gereken beklemek miydi?. Yoksa gidip Justin'e ağzının payını mı vermeliydim.? Yada Millie'ye bağırıp çağırmalı mıydım?. Bilmiyorum. Lanet olsun bilmiyorum...

Noah elindeki telefonun ekranına bakıyordu. Kanı çekilmiş gibiydi. Korku yüzünden akıyordu. Kaşlarımı çatarak ona seslendim. Sesim puslu ve titrekti. Noah bana dönerek ağzını açıp kapadı. Bir şey söylemek istiyor ama sesi çıkmıyor gibiydi. Kaşlarımı daha çok çattım.

''Millie...'' Her ne kadar ona sinirli olsam da içimi tarifsiz bir korku kapladı. Ona bir şey mi olmuştu?.

''Ne-ne olmuş Millie'ye.?'' İçimdeki korkuyu dışa vurmamaya çalışsam da sesim titremişti.

''Siktir seni duydu!.'' Duyduklarımı kavramaya çalışırken Jaeden'den büyük bir küfür duyduldu. Bana doğru gelip önümde durdu.

''Yaptıkları ne kadar yanlış olsa da, farkında değildi Finn!. Ve senin söylediklerin...Çok ağırdı dostum.'' Omzuma çarparak salondan çıktı. Suçlu oyken kabak bana patlamıştı. Tamam ağır konuşmuştum...Siktir çok ağır konuşmuştum. Ama farkında değildim ki... Hem böyle bir şeyi kim normal karşılayabilirdi Tanrı aşkına!. Siktir ben ne bok yemiştim. Geri alınamaycak sözler söylemiştim. Kim bilir ne düşünmüştü?. Gözlerimden tekrar akan yaşlara aldırmadan kalan herşeyi devirmeye devam ettim...

Millie
Bir insanın kalbi bu kadar kırılabilir miydi?. Kendimi o kadar çok kötü hissediyordum ki...Duyduklarım dan sonra telefonu alel acele kapayarak ağlamaya başlamıştım. Saatlerce ağladıktan sonra bir insanın nasıl olur da gözlerindeki yaşlar tükenmezdi?. Nefesimin tükendiğini hissedebiliyordum. Fakat susamıyordum. Hıçkırıklarımı durduramıyordum...Tamam suçluydum. Fakat duyduklarım,bana söyledikleri...Bana sürtük demişti. Finn.Bana.Sürtük.demişti. Benimle isteyerek çıkmadığını,sadece yönetim kararı olduğunu söylemişti. Hıçkırıklarım daha da hızlanınca nefessiz kalarak öksürmeye başladım. Hem öksürüyor hem hıçkırıyordum. Tanrı aşkına...Bu bok gibi bir durumdu...

Otelin kapısı kırılacakmış gibi çaldığında öksürerek oturduğum zeminden kalkmaya çalıştım. Zorla da olsa kapıya doğru ilerledim.

''Benim güzelim...Jaeden. Aç kapıyı hadi...'' Kapıyı açarak kollarımı anında Jaeden'in boynuna doladım. Kollarını belime dolayarak içeri ilerledi.

''Şşş'' Yatağa oturduğunda beni de yanına çekerek sıkıca sarıldı. Ben onun boynunda  hıçkırırken o da saçlarımı okşuyordu.

''Dediklerini farkında olarak söylemedi Millie...Sadece çok üzüldü. Halini görmeliydin...'' Ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtı. Jaeden tekrar sıkıca sarılarak sırtımı okşamaya başladı.

''Ağlama artık Prenses. Herşeyin bir dönüşü vardı-

Zor da olsa sözünü keserek titrek sesim ile konuştum.

''Bunun dönüşü yok Jaeden...Biz bittik...Biz tamamen bittik...''

Ve o günden sonra hiçbir zaman kendime gelemedim...

**

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro