Final | part.2
Merhabaaaa ❤️
Bitirmeden önce kitabımın reklamını yapmak istiyorum seveceğinize inanıyorum
İyi okumalar ❤️🥰
Sizleri seviyorum, özel bölümleri bekleyin ❤️ kütüphanenizden çıkarmayın
Bir de varsa bi takibiniz alırım dpsğslslsl
***
Gözlerimi her yumduğumda sonsuz bir uykuya dalacak gibiydim. Kalbimde ince bir sızı, aklımda yaşayan tonla anı vardı. Elime telefonumu aldım, ışığı fazlasıyla rahatsız ediyordu, gece değildi, iki aydır açmadığım güneşlikten sızan ışıktan anlamıştım. Komodinimde duran ağrı kesiciyi aldım. Bir şeyleri kavrayacak kuvveti kendimde bulamıyordum. Bardaktaki yarım suyu içtiğimde boğazımın da kötü bir durumda olduğunu anladım. Yataktan çıkmak istemiyordum, yalan yok hiçkimse çıkmam için zorlamıyordu da. Elimi usulca yatağın diğer köşesine bastırdım. Yastık yoktu. Çarşaflar yenilenmişti, eskileri bir daha kullanılmamak üzere. Sahi, sahiden bir çarşaf yatağımdan, zihnimden atabilir miydi eşimi?
Yatakta doğruldum. Kendime az da olsa çeki düzen vermeliydim. Hantallaşmıştım, umurumda değildi. Ama belki de yüzümü yıkayabilirdim. Uyanmayı sevmiyordum, onsuz hiçbir uyanışın bir anlamı yoktu. Dolabımın yanındaki boy aynasının karşısında durdum. Kimya bu aynayı çok severdi. Karşısında oturup saatlerce kendini izleyebilecek kadar çok seviyordu. Onu çok güzel gösteriyordu, ya ben? Bana ne olmuştu böyle? Biraz daha yaklaştığımda ilk olarak göz etrafımdaki halkalar dikkatimi çekti, dudaklarım kurumuştu, solmuştu. Saçlarım ise oldukça uzamıştı, sakallarıma karışacaktı neredeyse. Gören hiçkimse yirmi sekiz yaşında olduğuma inanmazdı.
İçeri girilmesiyle gözlerimi kapıya çevirdim, boynumun ağrısı baş gösterdi. Esnedim. Eda bana hafif bir tebessümle bakıyordu. "Şey, günaydın, uyanmışsın. Özgür kahvaltı hazırladı ama şimdi istemezsen sonra ben de hazırlayabilirim." demesiyle cevap verecek gücü kendimde bulamadım. Ben... Bana ne oluyordu? Yutkundum sert bir şekilde. Konuşmak gelmiyordu içimden, yiyemiyordum, artık ağlayacak gücü bile bulamıyordum kendimde. İki ay boyunca kendimi bir odaya kapatarak bağıra bağıra ağlamamış mıydım zaten? Şimdi nasıl yasımı unutup bir şeyler yiyebilirdim ki?
"İstemiyorum." dediğimde fısıltıdan farksız çıktığını anladığımda boğazımı temizlemek adına hafifçe öksürdüm. Eda da başını anlayışla salladı ve odadan çıktı. Benim için uğraşan insanlar vardı, çok fazla. Beklemediğim bir şekilde çok fazlaydılar. Ama neden Kimya değildi hiçbiri? Bu isyankarlık mıydı, bilmiyorum? Kendimi anlatamıyorum, anlatmak istemiyorum. Anlayabilirler miydi? Benim bunun altından nasıl kalkacağım hakkında hiçbir fikrim yokken nasıl baba olacaktım? İki aylık bir bebeğin yüzüne bile doğru düzgün bakamıyordum. Sensiz nasıl yapacağım Kimya. Bebeğimizin kurtulması bile bir mucizeyken, o mucizeye nasıl sahip çıkacağımı inan bilmiyorum.
Kimya burada olsaydı muhtemelen beni kendisi öldürürdü.
Aşağı indiğimde ilk ayağı kalkan babam oldu. Endişeli görünüyordu, muhtemelen o da diğerleri gibi her gün gelip gidiyordu. Kollarını açtı, ellerimi ona saracak enerjiyi kendimde bulamadım. Fısıltıdan farksız sesiyle konuştu. "Çok, çok üzgünüm Laçin." Başka diyecek ne vardı ki? Üzgünüm. Keşke üzgün olmanın bir şeyleri değiştireceği zamana dönebilseydim baba.
Güldüm. Şaşırdı. "Neden üzgünsün? Baksana hayalin gerçekleşti. Kimya öldü ve bok gibi de para kaldı üzerime. Neden mutsuzsun ki baba? Annem öldüğünde de üzülmüş müydün gerçekten? Yoksa Kimya sana daha az para verecek diye mi kahroldun? Sen üzülecek konumda değilsin benim için." Sadece kızgındım o kadar. Aslında ona bile kızgın değildim, neye kızgın olduğumu bile bilmiyorum. Ama bir gerçekte var ki baba, sen olmasaydın Kimya'yı asla tanıyamazdım.
Ömer gelmemiş olmalıydı. Onun için de çok zor olmalıydı. Kimya'yı benden daha iyi tanıma fırsatı olduğu için de çok şanslıydı. O gün de Kimya'nın yanındaydı. Ben ise cehennemin dibinde sürtüyordum.
Yan odanın kapı sesi geldiğinde oraya döndüm. Özgür yaklaşıyordu, kucağında bebekle. Benim bebeğim, Kimya ile benim bebeğim. Elimde tutacak gücüm olmadığını fark etti. Yaklaştı bana. İki ay, onunla geçiremediğim iki ayım vardı. Elimi kaldırdım, ellerim ellerini kavradı. Eda ile ikisi iyi bakmış olmalıydı. Ellerinin sıcaklığını hissettim, gözlerim doldu. Nasıl bir anne olurdun acaba Kimya? Cevabını gayet iyi biliyorsun, öyle değil mi, benim bildiğim gibi.
"Bana benziyor." Sahiden de öyleydi. Kimya görseydi büyük ihtimalle yakınmaya başlardı. Bize ait bir parça var ve ona dokunmak zor geliyor, bu beni kötü bir baba yapar mı, bilmiyorum.
Neden ölen sen olmak zorundasın ki Kimya? Her an kapıdan girip söylenmeye başlayacaksın gibi hissediyorum. Her gözümü kapattığımda o karanlığın içinden biz çıkıyoruz.
Fark ettin mi, bana verdiğin hiçbir sözü tutmadın ve senden nefret etmedim bunun için, hiçbir zaman. Her şeyin çok farklı olmasını çok isterdim, aylar öncesine alabilseydik zamanı, tüm bunları engellemek için, omuzlarındaki yükü azaltmak için çok şey yapardım. İşe yaramaz Laçin olmamak için, harika bir eş, mükemmel bir baba olabilmek için nelerimi vermezdim ki? Anlayamazsın Kimya, hiçbir zaman. Çünkü bu dünyaya kusursuz olarak geldin.
***
Havada kuru bir soğuk vardı. Bugün daha iyi hissediyordum. Ayağa kalkıp biraz yürümek iyi gelmişti. Arabadan indiğimde saate baktım. Akşamüstüydü. Uzun demir kapıyı ittirdim, kırık dalların çıtırtısı beni rahatsız etti. Dar bir alandan geçtim. Sonunda okuduğum isim başımdan aşağı kaynar suların dökülmesine neden oldu. İsmini beyaz bir mermerden okuyacağımı bilseydim, son günümüzü nasıl geçirirdim acaba Kimya. Dokundum sadece, Kimya'nın sıcak vücudu değildi. Yalnızca soğuk bir taş.
"Ve uzun lafın kısası demek istiyorum ki... Yalan söylediğimi düşünebilirsin ama belki başka bir dünyada karşılaşsaydık, ben yine seni seçerdim. Bu yüzden benimle kal."
Elimdeki gül buketini bıraktım. Ben buradayım, seninleyim Kimya. Gurur'umuz da burada. Peki ya sen neredesin?
"Sadece üçümüz, bizim ailemiz."
"Son, bana verdiğin son sözdü ama tutamadın Kimya. Daha önce hiç mezarlık başında konuşmadım, konuşanlara da deli gözüyle bakıyordum ama şimdi her şey çok farklı. İnsanın canı yanınca mezarlıklardan başka çare kalmadığını anlıyor." Rüyalarımda buluşuruz belki. Resimlerinde hatırlarım. Mesajlarını tutarım. Bebeğimize sarılırım. Ben... Üstesinden gelirim. Peki ya Gurur? Onun için ne yapmalıyım? Sen olsaydın söylerdin değil mi, sen her şeyi bilirdin.
"Benim karnımda çünkü aptal, tabii biliyorum."
Seni seviyorum Kimya. Ömrüm boyunca sadece seni seveceğim, aldığım her nefesi sen ve oğlumuz için alacağım. Attığım her adımı sizin için atacağım, her hüznümde aklımda siz olacaksınız, her sevincimde kalbimde olacaksınız. Bedeninin burada olup olmaması fark etmiyor Kimya, biz bir aileyiz, hep bizimlesin.
"Annene bir söz vermiştin Kimya. Hatırladığını çok iyi biliyorum. İyi bir anne olmakla ilgili endişelerin vardı, sen sadece iyi olmak istedin. Hayatın boyunca işlediğin tüm günah ve sevaplar yalnızca iyi olmak içindi. Ona verdiğin sözü tuttun. Sen ölüm anında bile kollarını karnına saran müthiş bir annesin." Başımı eğdim, dudaklarımdan kelimelerin dökülmesi o kadar zordu ki.
Ayağa kalktım. Ellerimi toprağa sürdüm. "Eğer başka bir hayatta yeniden karşılaşsaydık ben o zaman da sana aşık olurdum. Kahretsin ki sonumuzun böyle olacağını bile bile yine senin için yanıp tutuşurdum."
"Seni seviyorum."
Son.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro