2.3 "Gurur..."
arkdşlr çok üzüyonuz beni zorla kimyayı balkondan aşağı mı atıyım me istiyonuz bb
85 oy 400 yorum pls satır arası yorum medine dilencisi gibi dileniyorum
İyi okumalar
***
"Müge?" Kimya ister istemez sert ve şaşkın bir ses çıkardı ve bu yüzüne de yansımıştı. Hemen duruşunu dikleştirdi ve her zamanki küçümser bakışlarıyla karşındaki kıza baktı. Müge buydu işte büyüdüğünü zanneden bir kız çocuğu.
"Ah, Müge. Evimi nereden buldun?" Laçin ellerini havluya kurulayarak kapıya geldiğinde ortamdaki gerginlik yok oldu ve iki kadın birbirine kısa bir bakış attı. İki entrikaseverin anlayacağı türden bakışlar olduğu kesindi. Gizli şimşekler çakıyordu adeta.
Laçin kapıyı kapattığında zoraki bir tebessümle patronuna baktı. Aslında pek rahatsız olmamıştı gelmesinden. Çünkü Kimya'nın da patronuyla tanışması gerekiyordu. Gerçekten bir şeyler için çabaladığını görmesini istiyordu.
"Aslında bir ara yalnız sohbet ederken evinden bahsetmiştin. Bu evin çizimlerini çok sevdiğim birisi yapmıştı." Kimya karşısındaki kadının üstüne basarak söylediği şeylere göz devirdi. Normalde yalandan ve rollerden hoşlanmazdı Ki-
Sadece saçmalık. Kimya Seçiler yalana dolana bayılır.
"Hayatım, bizi hanımefendi ile tanıştırmanı isteyebilir miyim senden? Biz de tam yemeğe oturuyorduk, kendisi de bize katılır." dediğinde Laçin de memnun bir şekilde güldü ama Kimya'nın bakışlarının alındaki rekabeti fark etmesi imkansızdı.
"Hanımefendi Müge Öztekin benim patronum. Annesi adına çok büyük bir projeye imza atıyor." Daha sonra da Müge'ye döndü. Genç kız siyah saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Eşim Kimya. Gerçi tanıyorsundur. Tanıdığını söylemiştin."
Kimya Seçiler alayla kaşlarını kaldırdı ve dudaklarının arasından anlık bir gülme nidası döküldü. Müge kaşlarını çatarken Laçin de Kimya'nın neye güldüğünü idrak etmeye çalışıyordu. Kimya Seçiler gülüşünü zapt ettikten sonra yüzü ciddileşti. "Hatırlamıyor olmam normal. Beni herkes tanır. Ben herkesi değil."
"Ş-Şey masaya geçelim mi artık?" Laçin, onun bu gergin hallerine kesinlikle bir anlam veremiyordu. Ama şu an Kimya'ya nedenini soramazdı. Kimya masanın başına geçtiğinde Müge de tam karşısına oturmuştu. Laçin de sofraya ilk olarak salatayı koydu. Daha sonra ana yemeklerin servisini yaptığında Kimya Seçiler hiç konuşmadı ama Müge'nin bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. En sonunda sessizliği bozmak istedi.
"Siz neden geldiniz Müge Hanımcığım? Yanlış anlamayın, Laçin benim için çok önemli ve Laçin sizden daha önce iyi anlamda bahsetmişti. Onun için önemli olan birisi benim için de önemlidir." Kelimelerin üstüne basarak söylediği şeylerden sonra yüz hatları ağrımaya başlamıştı bile. Laçin zavallı halde Kimya'ya hayranlıkla bakıyordu. Kimya sırf durumun saçmalığına gülmemek için ona bakmadı.
"Çalışanlarımla çok yakından ilgilenirim onların çalışma ortamı benim için çok önemli. Genellikle evden çalıştıkları iç-" dediğinde Kimya sesli bir şekilde bıçağını masaya bıraktı.
"Evet, iş ahlakınızı anladım az çok. Aynı şeyi ilkokul öğretmenleri de yapıyor herhalde. Çocukların çalışma ortamı ve aile ortamına bakmak için. Peki ya siz niye geldiniz Müge Hanım? Çalışma ortamı için mi yoksa aile ortamı için mi?" Ses tonu alçaktı ama sinirli olduğu bariz ortadaydı. Laçin de kızmaya başlamıştı. Sonuçta Müge onun patronuydu ve onun karşısında nasıl böyle konuşurdu? Kimya Seçiler oturduğu yerde gevşedi ve arkasında yasladı, gülümsedi oldukça sinir bozucu bir şekilde. Gözlerini kıstı biraz "Hmm... Yakalar nemlenmiş, gelmeden hemen önce duş almışsın, tırnaklarındaki cilalar da parlamış. Bence bu klasik bir çalışan ziyareti değil, yanılıyor muyum?"
"Kimya, ne yapıyorsun?" Laçin gözlerini kısarak Kimya'ya baktı ama Kimya karşı noktaya odaklanmıştı. Ona bakmadan cevap verdi. "Ne yapayım hayatım? Sohbet ediyorum patronunla. Değil mi Müge Hanım?"
"Evet, evet. Kimya Hanım bana lavaboyu gösterebilir misiniz acaba?"
"Neden, tarif etsem bulamaz mısınız?" Laçin konuşacağı sırada Müge ona fırsat vermeden karşılık verdi.
"Evinizin iç ve dış tasarımı harika. Oldukça da büyük. Gösterirseniz memnun olurum." Tatlı kız görüntüsünden ödün vermeyerek tebessüm etti. Kimya Seçiler de anlayışla başını salladı ve sağ taraftaki sütunun ardındaki merdivene doğru yönlendirdi.
"Kusuruma bakmayın, zengin olduğumu unutmuşum bir an olsun." Müge bu sefer içten bir şekilde güldü. Kimya ile atışmak mükemmeldi.
Yukarıya çıkana kadar sessizlik hakim olurken Kimya Seçiler lavabo koridorunu es geçti ve çalışma odasını işaret etti. "Geç, tatlım."
Müge kapı kolunu tutup içeri girdiğinde Kimya da beklemeden ardından girdi ve kapıyı kapattı. Kapının kilidini çevirdiğinde Müge sesini yükseltti. "Ne yapıyorsun sen be?" Kimya Seçiler kollarını birbirine yasladı. Bekledi. Genç kızın kolunu tuttu sıkıca, duvara yasladı.
"Kimya bırak! Kolumu acıtıyorsun. Hastasın sen." Kimya Seçiler biraz daha sıktıktan sonra elini serbest bıraktı. Müge kolunu ovuşturduğunda tebessüm etti.
"Laçin iş buldum dediğinde şüphelenmeliydim. Suç benim, sana kızmıyorum. Dernekteki dedikodulardan bana uğrayacağını tahmin etmiştim. Hâlâ abisinin kıçından ayrılmayan o şımarık kız mısın?" dediğinde Müge sinirlendi. Yumruklarını sıktı.
"Kimya benim sınırlarımı zorlama, tamam mı? Yemin ederim öldürürüm seni. Ben artık o kız değilim." dediğinde Kimya göz devirdi.
"Kusura bakma on yaşında sümüklü peçetelerini bahçedeki köpeklere yedirdiğin için seni ciddiye almam biraz zaman alacak." Soluklandı ve devam etti. "Görünüşe göre abin sana her şeyi anlattı ve sinirlenip benden intikam almak istedin. Ama bil ki bu büyüklerin meselesi, abin ve ben arasında yani. Ayrıca Laçin'i de hiç ilgilendirmez." dediğinde Müge gülümsedi ve odada yavaş adımlarla yürümeye başladı. "Laçin çok tatlı bir adam gerçekten. Ama seni haketmiyor Kimya ablacığım. Yemin ederim samimiyetle söylüyorum."
Kimya'ya yaklaştı. "Sen çok zeki bir kadınsın Kimya, çok üzülerek söylüyorum abim sana deli oluyor. Peki ya aptal sevgilin? Onun neyi var Kimya? Para mı, hiç sanmıyorum, tipi, abim kesinlikle daha olgun, daha kültürlü, daha zeki! Ya sen ne yaptın ona? Abimin işleri ne kadar kötü gidiyor haberin var mı? Bu evi bile sana abim yaptı ya! Ne istiyorsun sen Kimya?!" Kimya ciddileşti. Muhtemelen Selim'in ekonomik krizleri aile içi çatışmaya neden olmuştu ve Müge'nin gözlerinde bu öfkeyi görmüştü. Müge ondan hoşlanmıyordu ama onun gibi birisi olmayı isterdi.
Müge en sonunda Kimya onu ciddiye aldığı için mutluydu ki... "Yaa minik kuş seni, sen büyüdün de abinin gönül işlerini mi kıskanır oldun? Yerim seni!" Müge'nin öfkesini alevlendirmekten başka hiçbir şey yapmıyordu oysa.
"Bak tatlım. Abin bir yanlış yaptı. Ve bedelini ödedi. Hepsi bu." deyip bu aptal konuşmadan sıyrılmak istese de o kadar da kolay olmayacaktı.
"Bazı hataların bedeli bu kadar büyük olmamalı. Öleceksin Kimya, biliyor musun? Bunlar bir gün sona erecek ve bu kabus bitecek. Ama ölen sen olacaksın. Ve hiçkimse senin arkandan hastalıklı kalbin için yas bile tutmayacak." Müge sözlerini bitirip çıkacaktı ki Laçin'in sesi duyuldu.
"Kimya?" Kimya Seçiler panikle kapıya yaklaştı ve kısık sesle Müge'ye döndü.
"Ben çıkıyorum, sen de benden sonra gel." Müge göz devirdi ve onayladı isteksizce.
"Ayrıca bizim aramızdaki anlaşmazlık sadece bizim aramızdadır. Bunu Laçin'e söylersen, Selim'in kardeşi olduğunu söylersen yemin ederim Müge, seni kendi ellerimle öldürürüm." Kimya Seçiler çıktığında Müge aslında biraz şaşırmıştı. Sonuç olarak koz olarak kullanmak istese Laçin'e onun kim olduğunu söylerdi. Ama Kimya bu işin Laçin için ne kadar önemli olduğunu biliyordu ve mahvetmek en son isteyeceği şeydi.
Müge kapıdan tam çıkacağı sırada odaya bir baktı. Burası Kimya Seçiler'in çalışma odasıydı. Kimya Seçiler nasıl böyle bir düşüncesizlik yapabilmişti?
Genç kadın adımlarını hızla Kimya'nın çalışma masasına doğru attı. Hızlı bir şekilde masaüstüne göz devirdi, bilgisayar, kalemler ve birkaç düzenli beyaz kağıttan başka bir şey yoktu. Üç bölmeli çekmeye baktığında ahşap çekmeceyi çektiğinde rahatsız edici bir ses duydu. Bulduğu dosyaları hızlı bir şekilde gözden geçirdiğinde bir küfür savurdu. Kesinlikle anlamadığı şeylerdi. Sonuncu çekmeceyi çekmeye çalıştığında onun kilidi olduğunu gördü. Burada kesinlikle çok daha önemli bir şey olmalıydı. Muhtemelen odada bir de kasa vardı ama araştıracak zamanı yoktu. Şimdilik çekmece yeterliydi.
Raftaki bitkileri ve çerçeveleri kontrol etti hızlıca. Burada olamazdı. Masadaki kağıtları kaldırdı. Belki de en göz önündeki yere bakmalıydı. Kitaplığa yöneldi. Hızlıca kitapları yerinde oynattı. Yan taraftaki kitaplıkta bir kitabın arasında hafif bir aralık olduğu gözünden kaçmamıştı. Kitabı eline aldı ve kitabı açtı, anahtar ayak ucuna düştüğünde vakit kaybetmeden kitabı yerleştirdi.
Çekmecenin üzerindeki anahtar girişine soktuğunda sağ tarafa iki kez çevirdi ve kendine doğru çekti. Genç kız alayla gülümsedi ve dosyayı eline aldı.
"Beni buna mecbur bıraktın Kimya."
***
"Günaydın. Nereye gidiyorsun?" Laçin uykulu bir sesle merdivenden inerken sendeledi. Kimya da paltosunu giyiyordu o sırada. Hafta sonu olduğu için Laçin evden hiç çıkmayacaktı.
"Ah, uyandırdım mı? Sessiz gitmiştim oysa." Laçin gözlerini ovuşturdu ve kapının ardındaki karısının dudaklarına bir öpücük kondurdu. Belini tuttu ve kavradı. Başını omzuna yasladı. Pek ayılmış gözükmüyordu. "Kokun gidince anladım."
"Niye, köpek misin sen?" dedi ve gülerek elini Laçin'in saçından geçirdi, okşadı.
"Beni haketmek için ne yaptın bilmiyorum Kimya." Laçin doğrulduğunda Kimya omzuna vurdu.
"Ömer'le buluşacağım. Çok güzel bir mekan bulduğunu iddia ediyor. Güzelse seninle de gideriz." dedi ve çantasını karıştırdı. "Telefonumu odamızda unuttum alıp geliyorum, sen de bana taksi çağırır mısın? Teşekkür ederim." deyip Laçin'in yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Laçin şaşırdı. Kimya araba kullanmayı severdi. "Neden, arabana ne oldu?"
Kimya duraksadı. "Yıkamada." Kimya yukarı çıktığında Laçin taksi çağırdı. Garibine gitse de bir şey demedi.
Kimya gideli on dakika olmuştu ve şimdiden canı sıkılmıştı. Kahvaltı hazırlamakta en son isteyeceği şeydi çünkü Aysel Hanım da izinliydi. Mecburen büyük bir markete gidip o çok sevdiği hazır patateslerden alacaktı. Hem de uykusunun açılması için bahane olurdu.
Bahçenin siyah demir kapısını kapatacakken duraksadı ve gözünü garaja dikti. İçini kontrol etmesine gerek yoktu ama içinden bir ses bakması gerektiğini söylüyordu.
"Zaten yalnızım. Sadece merak." Kendi kendine söylenip garaj kapısını açtığında kaşlarını çattı. Burada onun arabası ve Kimya'nın beyaz arabası vardı. Yıkamada falan da değildi.
"Ne işler çeviriyorsun Kimya?"
***
Kimya bitki çayından bir yudum aldı. Ve tebessüm etti. Ömer'le zaman geçirmeyi gerçekten özlemişti. Tabii nasihatleri duyduğu an kulağını kapatıyordu ama buna değerdi.
"Senden nefret ediyorum Kimya." Ömer dişlerinin arasından söylediği şeylerden sonra arkadaşına kırgın bir bakış attı.
"İşim gerçekten başımdan aşkındı. Şu an önemli bir proje için hazırlanıyorum." dediğinde Ömer masaya sert bir şekilde bardağını bıraktı.
"Senin saçma sapan işlerin benim zerre umurumda değil Kimya. Benim umurumda olan şey ne biliyor musun? Sen, bebek, Laçin, senin ailen." dediğinde Kimya üzüldü. Ciddi anlamda üzüldü ama belli etmese de onun da endişeleri vardı. Ömerin tedirgin olmasını da anlıyorlardı ama em başından beri risk taşıyordu zaten. Şu sıralar nefes almakta zorluk çekiyordu. Canı sıkkın olduğu zamanlar kalbine bir ağrı saplanıyordu ve hareketlerini de kısıtlamaya başlamıştı.
"Ben üzgünüm. Böyle olsun istemezdim. Çok ciddiyim. Sen beni bu tedavinin ilk zamanlarındaki benle karıştıramazsın Ömer. Bu bebek benim için sadece tedaviydi ve bu bebek sayesinde yaşayabileceğimi düşünüyordum." Yutkundu. "Ama ben artık bu bebek için yaşıyorum."
"Kimya gerçekten anlıyorum. Ama üzülüyorum deyip kestirip atamazsın ki." Masanın üzerindeki elini tuttu. "Sürekli sana söylediğim şeylere uyman gerek, sürekli hastaneye gelmen gerek. Biliyorsun, hiçkimse sana kolay olacağını söylemedi ama biz atlatacağız Kimya." Beslenme programımı, günlük egzersizlerimi kesinlikle yenilemesi gerektiğinin farkındaydı. Henüz hamileliğin başındayken bunları yapması onun için daha iyi olacaktı. Böylece bebeğin düşük riskini azaltmış olurdu.
"Ben iyi bir anne olacağım. Kendime inanıyorum ve kanıtlamak istiyorum Ömer. Ben mücadele ediyorum, söz veriyorum. Değişeceğim." dedi. Ömer de güldü.
"Sen çok değiştin zaten Kimya. Sen aşık oldun, senin bir ailen var." Evet, artık en azından annem gibi bir anne olmayacağımdan emindim. Ben çocuğum için yaşayacaktım. Nefes darlıklarım bebek altı aylık olduktan sonra daha çok artacaktı. Sıkıntıyla ensemi ovuşturdum.
"Tamam! Bu kadar yeter! Tatlı söyleyelim. Sen ödüyorsun." Ömer eline menüyü aldı ve en pahalı olanlarından söylemek için elini kaldırdı.
"Hey. Neden ben ödüyorum?" Kimya Seçiler yalancı bir kızgınlıkla kaşlarını çattığında gülümsedi.
"Hastane masraflarına say."
***
Laçin |
"Hesabını vereceksin Hüner Hanım! Kaçarın yok. Kazulet seni." Sinirle çayımdan bir yudum aldım ve orta sehpaya bıraktım. Aysel Hanım kankamla Müge Anlı izliyorduk ve bu vakanın 4. bölümüydü. Kadın hâlâ inkar ediyordu. Aysel Hanım sıkıntıdan derin nefesler veriyordu ve sanki gelininden hıncını alırcasına söyleniyordu.
"Aman boşverin Laçin Bey. Öbür dünyada hepsi bunun hesabını verecek zaten! Ben size çay doldurayım." dediğinde başımla onayladım. Yanımda duran kolonyayı elime döktükten sonra boynuma döktüm. Evde içim daralıyordu ama Aysel Hanımla dedikodu yapmayı çok seviyordum. Harika bir hayatı vardı. Bir tanecik oğlu vardı, Kemal diye. Kemal üç sene önce Aysel kankamın hiç onaylamadığı biriyle evlenmişti ve o kadın şimdi hamile diye Aysel Hanım'a söylenmedik laf bırakmıyordu. Paçoz.
"Aa Müge Hanım sinirlendi, gördünüz mü Laçin Bey?" dediğinde televizyona odaklandım.
"Allahsızlar." Çayımı elime aldığımda zil çaldı. Panikle ayağa kalktım. "Aysel Hanım siz kapıya bakın ben buraları topluyorum." Kolonyayı yastığın arkasına sıkıştırdım. Kanalı değiştirdim ve çayımı kafaya diktim. Tişörtümü düzelttim. Kimya'nın topuklu ayakkabılarının sesi oturma odamın içinde yankılandığında oturduğum yerde başımı kaldırdım.
"Aa hoş geldin hayatım. Hadi birlikte komodo ejderleri hakkında belgesel izleyelim, daha sonra da Kafka okuruz belki. Ne dersin? Ben kültürlü bir adamım." deyip gülümsediğimde kırmızı kırlentli yastığı kafama fırlattı. Ayakkabılarını bir köşeye fırlattı ve yanıma oturdu. Kollarını göğsüme koydu ve sarmaladı. Saçları sakallarıma karışırken başını öptüm. Sabahki olay hakkınsa yorum yapmayacaktım, hesap sormayacaktım. Belki de araba kullanmak istememişti ya da başka bir nedeni vardı. Bunun altında garip nedenler aramak saçmaydı. Sonuç olarak Kimya anlatmak istese anlatırdı.
Başını kaldırdı yavaşça ve mavililerini bana dikti. Yüzünü buruşturdu. "Bok gibi kokuyorsun."
Ne?
"Kolonya mı bu?" Biraz daha kokladığında gergince güldüm.
"Ah, ben de tam duşa girecektim, bana katılmak ister misin?" Göz devirdi ve tekrar yaslandı. Bacaklarını uzattı. Üstüne yapışan kıyafetleri gözlerimi süslerken şu an koynumda yatan güzelliğe baktım. Biraz kilo almıştı ve her ne kadar bunu kafaya taksa bile ne kadar seksi olduğunu göremiyordu. Gerçi görmemesi daha iyiydi, havalanıyordu.
"Çok yorgunum..." Mırıltıları uyuklar gibi çıkıyordu. Sabah çok erken kalkmıştı. Ayağa kalktım. Kimya'mın belinden kavradım ve kucağıma aldım. Karı parası yediğim için harika bir spor salonuna kayıtlıydım. Kol kaslarımı bu günler için kullanmanın hayalini kurmuştum, yalan yok. Ee yani biz de boş adam değiliz.
"Aysel Hanım. Kimya'nın uykusu gelmiş. Kalkınca çaktırmadan benim onu taşıdığımı söyler misiniz? Bilsin yani." Dediğimde kankam gülerek onayladı. Sonuçta boşu boşuna yorulmamalıydım.
Ayağımla kapıyı hafifçe ittirdim. Kimya'mı nazikçe yatağa bıraktım ve boynundaki kolyeyi çıkardım. Saçlarını düzelttim ve gideceğim sırada tişörtümün ucundan tuttu. "Yanıma yat." Rica eder biçimde değildi. Sadece istiyordu. Bu kadının emirlerine itaat etmeye bayılıyordum.
Yanına uzandığımda kendime doğru çektim. Kollarımla ahtapot misali sarmaladım. Boynuna bir öpücük kondurdum ve uyumak için gözlerimi kapattım. Sonra Kimya'nın fısıltısını duydum.
"Oğlumuzun adı Gurur olsun mu?"
***
Eveeeeeeeett. Hiç sevmedim bu bölümü vıcık vıcık aşk öğ
Bölümğ beğenenler?
Müge vs Kimya?
Çocuğun ismini beğendiniz mi ben çok seviyorum Gurur ismini
Yorum yapın pls bb
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro