1.8 "Haber..."
Evet... Bana sövmek serbest...
ithaf: gunel-H
Medya Kimya Seçiler
Bölüm Şarkısı: Take Your Man
Dizi: Well Indeed Love
sınır 80 oy 400 yorum
**
Kimya Seçiler sabah başındaki ağrıdan dolayı geç kalktı. Vücudu kalkmaması için sinyaller yollarken o, buna aldırış etmeyip komodinden yardım alarak doğruldu. Yanına baktığında Laçin'i göremedi. Belki de ona haksızlık ediyordu. Şu sıralar işlerinin yoğunluğu, bebek, ilaçlar derken her şey çok üst üste gelmişti. Ama özür dileyemezdi. Kitabında yoktu. Zaten hayatına Laçin'i alarak kendince çok büyük bir adım atmıştı ve şimdi özür dilerse... Kurallarından bir hayli çıkmış olacaktı. Yanı başında duran bardaktan zor da olsa bir yudum su aldı ve aşağıya inip kahvaltı yapmaya karar verdi. Sanırım Laçin sabah erken çıkmıştı, belki de eve hiç gelmemişti.
Ağır adımlarla aşağıya indiğinde gelen çatal bıçak seslerinden tahminlerinde yanıldığını anladı. Laçin üzerindeki siyah gömleğini iliklerken bir yandan da kahvaltısını yapıyordu. Galiba Aysel Hanım ona kahvaltı hazırlayıp evin diğer işlerini yapmaya koyulmuştu.
Laçin ayak seslerini duyunca arkasını döndü ve yorgun gözleriyle ona bakmadan tezgaha ilerleyen Kimya'ya baktı. Dünden kalan makyajı gözlerinin etrafına dağılmıştı ama bu bile onu kötü göstermiyordu. Salaş geceliği omuzlarından düşerken aklına dün ondan işittiği sözler geldi ve yutkunarak tabağına döndü. Kızgındı ama gidip sarılmak istiyordu. O da böyle bir geri zekalıydı.
Kimya gelen yumurta kokusundan rahatsız olduğunu hissederek tezgahın üstündeki kahvaltılıklardan az az alıştırarak öğünü tamamlamayı düşünüyordu. Gerçekten şu an oturup düzgünce bir şeyler yiyecek enerjiyi kendine bulamıyordu.
Laçin ise kendi kendine Kimya'ya trip atmaya devam ediyordu. Onunla konuşmamak için kendine yemin etmişti ama anlaşılan sözünde duramayacaktı. Onun az az yediği şeyleri görünce aniden zıplayan sinirleriyle kaşlarını çattı ve elindeki çatalı sert bir şekilde masaya bıraktı. Kimya'nın ona dönen bakışlarıyla mavileri birleşmiş oldu.
Kimya Seçiler ilk önce onu süzdü ve daha sonra yüzünde alaylı bir bakış oluştu. "Hayırdır? Ne bu atar?" dedi. Sonuçta ilk konuşan Kimya olmuştu ve Laçin kendine verdiği sözü tutmuş olmuştu. Öyle değil mi?
"Otur şuraya ve kahvaltını et." Sert tutmaya çalıştığı ses tonu Kimya'yı afallattı. Aşkım, n'olur bir şeyler ye dememek için kendini zor tutsa bile iyi iş çıkarmıştı.
"Bana emir veremezsin, ne yapacağıma karışma hakkını sana vermiyorum." demesiyle zaten gergin olan Laçin'i daha da sinirlendi. Laçinin mavi gözleri koyulaşırken yumruklarını sıktı.
"Benim çocuğumu taşıyorsun ve ona göre davranmak zorundasın. Sen umurumda bile değilsin." dediğinde nasıl bu kelimeleri sarf ettiğine kendisi bile şaşırdı. Kimya Seçiler kendi kendine söylendi. Zaten mutfak iğrenç kokuyordu, bir de zorla bir şeyler yerse kusacaktı.
"Bebeği sadece sen mi düşünüyorsun?" diye sordu Kimya.
"Görülen o ki, evet ben düşünüyorum." dediğinde Kimya derin bir nefes verdi. Laçin'e laf yetiştirmek gerçekten çok zordu! Ve Kimya konuşurken bile yoruluyordu.
"Her neyse Laçin. Seninle uğraşamayacağım." dediğinde aniden midesinin kasılmasıyla girişteki lavaboya koştu. Zaten daha fazla dayana bileceğini düşünmüyordu. Kapıyı kapatıp kitledikten sonra klozete eğildi. Laçin o aniden midesini tutarak gittiğinde endişelenmişti ve keşke bir şeyler yemesi için zorlamasaydım demişti.
Beyaz kapının kolunu tuttu ve yaslandı. Kapıyı tıklattı. İçerden sifon sesi geldiğinde kapıyı tıklattı. "Kimya kapıyı açar mısın?" dediğinde içerden gelen su sesiyle biraz da olsa endişesi dinmişti. Kapı açıldığında ona yorgun bakışlarıyla bakan Kimya'yı gördüğünde yerinde doğruldu.
"İyi misin? Doktora gidelim mi? İlacı falan vardır belki kusmaman için? Yani bilmiyorum ne yapacağımı. Ben ne yapmalıyım? Gel biraz uzan istersen?" Laçin'in endişeli sesiyle onun gerçekten bu bebeği çok önemsediğini anladı. Onun fazlasıyla panik olduğunu anladığında hafifçe omzuna dokundu. "Önemli bir şey değil dert etme, ilk aylarda olur böyle. Korkmanı gerektirecek bir şey yok" dediğinde az da olsa içine su serpilmişti.
"Geç, içeriye biraz yat." dediğinde Kimya başını olumsuzca salladı.
"İşlerim var. Ömerin yanına uğrayacağım." dediğinde Laçin merdivenlerden yukarıya çıkan Kimya'ya baktı. Bu kadın resmen onu sinir etmek için dünyaya gelmişti!
Acaba Kimya ona az da olsa değer veriyor muydu? Yoksa sadece bunu belli etmekte mi kötüydü? Başına buyruk, umursamaz, asabi, egoist olduğunu bile bile ona aşık olmuştu ve şimdi de onu değiştiremezdi. O Kimya'ydı işte. Ama yine de kırgınlıklarına engel olamıyordu.
Onun da dışarı çıkması gerekiyordu, saatini yukarıda unuttuğunu fark ederek yukarı çıktı. Kapıyı açtığında üstünü giyinen Kimya Seçileri gördüğünde yanaklarına hücüm eden kanla birlikte vücuduna sıcak bastı. Bu soğukta Kimya Seçiler onu terletebiliyordu. Kapının açılma sesiyle arkasını dönen Kimya arkasını döndü ve yeniden aynaya baktı.
"Şey... Pardon." Laçin biraz daha burada durursa iyice saçmalayacaktı. Kimyaya bakmamaya özen göstererek kendi çekmecesine yöneldi. Yoksa dayanamayabilirdi.
"Görmediğin bir şey değil." dediğinde Laçin Kimya'ya döndü. Yavaş adımlarla kadının yanındaki yerini bulurken bedenlerini yaklaştırdı. Elini Kimya'nın çıplak beline koydu ve kendine bastırdı. Kimya ise onun ne yapmaya çalıştığını anlamak istercesine Laçin'in yüzünü inceliyordu. Nazik dokunuşlarıyla parmakları ufak bir gezintiye çıkmışken bir elini kadının karnına getirdi. Bu Kimya Seçiler'i ürpertti. Bebeğini hissetmek istercesine dokunuyordu ona. Bunlar pek Laçin'lik hareketler değildi. Laçin yeniden ellerini Kimya'nın sırtıyla buluşturdu.
"Ben sana dokununca mutlu oluyorum Kimya. Çünkü seni seviyorum." dediğinde Kimya şaşkınlıkla Laçin'e baktı. Göz göze geldiklerinde Laçin'in kararlı ve sert çehresini gördü. "Ben seni seven adamım Kimya. Sen benim bebeğimi taşıyorsun."
"Bunu b-" Laçin onun konuşmasına izin vermeyerek devam etti.
"Ya sen kimsin Kimya? Sadece çocuğumun annesi mi? Hayır, sen usanmadan beni cezalandıran kadınsın. Üstelik bunu tek kelimenle yapabiliyorsun, bunu da biliyor musun? Ömer kadar değer veriyor musun bana?"
"Bak Laçin, dün konuştuklarımız yüzünden kırgınsan..." diye cevap vermeden Laçin iki adım geri attı.
"Tüm sorun sence de dün mü?!" Ani çıkışının fazla olduğunu düşünerek sakinleşti. Yoksa Kimya'yı kıracaktı.
"Neyse, geçti gitti. Unut gitsin." diyerek hızlı adımlarla odadan çıktı. Geçmemişti, unutulmuyordu da.
Kimya sıkıntıyla yatağa oturdu ve parmağındaki yüzüğe baktı. Laçin haksız değildi bunu biliyordu. Bir süre elindeki yüzükle oynadı ve düşüncelere boğuldu.
***
Kimya gözlüklerini saçlarının arasına sıkıştırdı ve topuklu ayakkabılarını çıkardığı tok sesle danışmaya yöneldi.
"Ömer müsait mi?" Sorduğu soruyla birlikte danışmadaki kızdan olumlu yanıt alınca girişteki üçüncü odaya yöneldi. Kapıyı çalmadan girdiğinde Ömer'in telefonla konuştuğunu gördü. Çantasını siyah deri koltuğa adeta fırlatırcasına bıraktığında kendini de onun yanına atmıştı.
"Oo taze annemiz de buradaymış! Nihayet benim gibi bir adamı tanıdığını hatırladın." dediğinde günlük trip kotasını doldurduğunu anladı.
"Yorma beni Ömer. Kontrole geldim." dediğinde Ömer kaşlarını çattı.
"Ne kontrolü? Bir sorun mu var?" dediğinde rahatlıkla başını sağa sola salladı.
"Bebek için. Normalde planlarımda yoktu ama sana gelmişken Kemal Bey'den randevu alabilir misin diye soracaktım." dediğinde Ömer isteksiz olsa da kabul etti.
"Laçin ile gelseydin daha iyi olabilirdi. Eminim o da merak ediyordur." dediğinde Kimya ofladı. Zaten Laçin'in sabah dediklerinden dolayı sinirliydi bir de Ömer'in onu savunmasını çekemezdi.
"Yeter. Sen randevu ayarlamazsan ben başka hastaneden randevu alırım. Bir süre de bana sürekli Laçin demeni istemiyorum." dediğinde Ömer her zamanki gibi aralarının iyi olmadığını anlamıştı.
"Tamam prenses. Sinir stres yok. Yeğenimi kucağıma sağlıklı bir şekilde almadan kendine iyi bak, yoksa seni kendi ellerimle boğarım." dediğinde Kimya göz devirdi. Ömer yeniden kısa bir telefon görüşmesi yaptığında o da gelen maillerini kontrol etti.
"Tamamdır, Kemal Bey'in yarım saatlik boşluğu var. Gel, gidelim." demesiyle Kimya, onu onayladı.
Ömer önden giderken mırıldandı. "Bir dakika. Şu yüzük canımı sıktı." dedi ve büyük çabalarla parmağındaki yüzüğü çıkardı. İlaçlardan dolayı zaten kilo almıştı bir de kabullenemese de parmakları şişmişti. Yüzüğü bir ara değiştirmeyi aklına not etti.
Ömer, Kemal Bey'in kapısını çaldığında onları güler yüzlü orta yaşlı bir doktor karşıladı.
"Hoş geldiniz Kimya Hanım. Çok sevindim sizin adınıza. Eşinizle de tanışmak isterim bi ara." dediğinde Kimya bozuntuya vermeden gülümsedi ve Kemal Bey'in yönlendirdiği yere uzandı.
"Eşimin işleri çok yoğundu. Bugünlük Ömer'le idare ediyorum." dediğinde Ömer alayla güldü.
Kimya içindeki heyecanı bastıramadan o küçük şeyi görmeyi bekliyordu. Ellerini birbirine kenetledi. Ve dudağını ısırdı. Kemal Bey de onun heyecanını görüp gülümsedi.
"Heh, işte miniğimiz burada." dedi ve Kemal Bey'in gösterdiği noktaya baktı. Kaşlarını çattı.
"İyi de orada bebek yok."
Ömer'in gür kahkahasını duyduğunda ona baktı. Orada gerçekten bebek yoktu!
"Şu an çok küçük, onu görebilmen mümkün değil." diyen Kemal Bey'e baktı kısa süreliğine sonra yeniden önündeki ekrana baktı.
"Resmen bebek var orada..." Şaşkınlığını gizleyemeden ağzından dökülen kelimeler Ömer'i güldürdü. Destek olurcasına Kimya'nın omzuna dokundu.
"Sen çok iyi bir anne olacaksın." dediğinde Kimya'nın gülümseyen suratı az da olsa düştü. Bundan emin değildi ama iyi ya da kötü anne olmalıydı. Buna mecburdu.
"Umarım Ömer... Umarım dediğin gibi olur..." dediğinde Kemal Bey karnındaki jeli silmesi için ona bir peçete uzattı.
"1 hafta sonra yeniden gel. Biz de Ömer Bey'le birlikte alman gereken ilaçları kararlaştırırız. Hastalığın ve gebeliğin senin için zor olacağını düşünüyorum ama endişelenmene gerek yok." dediğinde Kimya teşekkür etti. Ömer'le birlikte çıkarken derin bir nefes verdi ve eli karnına gitti.
"Şirkete gideceğim. Ondan önce kahve içmek ister misin?" diye yönelttiği soruya Ömer'den olumsuz yanıt aldı.
"Prenses, sen de kahveyi azaltmalısın. Ayrıca birazdan hastam gelecek. Reddetmek zorundayım." dediğinde Kimya ona sarılaral veda etti.
Adımlarını hızlandırarak çıkışa yöneldiğinde şu anda hiç görmek istemeyeceği biriyle karşılaştı.
"Ne oldu Selim?" Selim de beklediği kişiyi görünce elindeki sigarayı söndürdü. Ve gülümsedi. Bu kadınla uğraşmak hoşuna gidiyordu. Kimya'nın ona kızması, bağırıp çağırması bile ona zevk veriyordu. Ki zaten Kimya'nın bunlardan başka yaptığı bir eylem de yoktu.
"Beni özledin mi?" demesiyle Kimya gülümsedi.
"Seninle aynı ortamda bulunduğumuzda sorun çıkıyor. Şahsi anlama. Ama nedenlerimi biliyorsun işte." dediğinde Selim kaşlarını çattı.
"Aptal kocan yüzünden kaç senelik dostunla arana mesafe mi koyacaksın?" dediğinde Kimya Seçiler rahatlıkla başını salladı.
"Evet."
Selim bu rahatlığa sinir olurken Laçin için onunla konuşmamasına anlam veremiyordu. Belki de en başından beri Laçin'le arasını iyi tutmalıydı Kimya'yla anlaşmak için. Kararını vermişti, Laçin denen adamı ortadan kaldırmanın bir yolu olmalıydı.
"Kimya gerçekten bir çocuk için aramızı bozmaya değer mi?" dediğinde Kimya onun vazgeçmeyeceğini anladı ve kollarını birbirine bağlayarak omuzlarını dikleştirdi.
"O çocuk benim için önemli biri. Ve ben onun çocuğunu taşıyorum." dediğinde Selim'in gözleri istemsizce Kimya'nın karnına kaydı. Duyduklarını kavramakta zorluk çekiyordu. Duraksadı ve yutkundu. Kabul edemese de hayatına Kimya'dan sonra giren kadınların hepsinde Kimya'yı aramıştı. İlişkileri biteli neredeyse 10 sene olmuştu ama dostlukları süresinde de hep ona ve zekasına hayran kalmıştı. Bir gün gerçekten Kimya ile evleneceğini düşünüyordu. Ama şimdi o hamileydi.
"Şaka... Şaka yapıyorsun." dediğinde Kimya bu konuşmadan sıkıldığını anladı.
"Şaka olması için hiçbir neden yok. Bunu biliyorsun. Lütfen bundan sonra karşıma çıkma. Eminim ki Laçin bundan pek hoşlanmayacak." dedi ve karşısındaki adamın omzuna çarpıp gitti. Selim hâlâ onun topuklu ayakkabı sesini duyarken gözlerini kapattı ve dudaklarını birbirine bastırdı.
"O piç kurusu bir gün paranı sömürüp seni terk ettiğinde ağlayarak bana gelme Kimya!" Sesini yükselterek söylediği şeyi Kimya'nın duyduğunu çok iyi biliyordu. Bunu kabullenemezdi. Kimya'nın bir çocuğu olmasını kabul edemezdi.
Kimya uzaklaştıktan sonra, Selim görüş açısına yakın gazeteciyle göz göze geldi ve gülümsedi. Laçin'e iyi bir ders vermesi gerekiyordu.
***
ertesi gün, | Laçin
"Harika bir iş buldum sana kanka! Hem saygın bir ailenin çocukları, emin ol." dedikten sonra Laçin memnun olmuşçasına gülümsedi. Özgür'ün onun için bir proje bulması harika bir haberdi.
"Yarın seni bir araziye götürecekler. Orada birkaç mühendis arkadaşımla Jale Hanım'ın arazisine gideceksin. Jale Hanım'ın kızı Ülkü Hanım, annesi için bir vakıf açmak istiyor. Ama baya sosyete işi, iyi bir mimariye ihtiyaç var. Yarın bir görüşürsün. Ülkü Hanım orada sana eşlik eder. Sağlam aile diyorum sana."
Artık işimi yapmanın zamanı gelmişti. Bir projenin içinde olmam gerekiyordu, yüklü miktarda paraya ihtiyacım vardı. Saygın aileler de bu iş için biçilmiş kaftandı. Kimya'ya kendimi ispatlamak için de biraz çalışmal istiyor olabilirdim. Evde yatıp bütün gün göt büyütünce mimar olunmuyordu. Dün gece de Özgür'le bu işi konuşmak için Özgürlerde kalmıştım. Kimya ise ne aramış, ne de sormuştu.
"Kusura bakma yük olduk sana da." dediğimde omuz silkti.
"Yok oğlum ya kafam dağıldı benim de."
Naziklikten sordum zaten yoksa yük olmak umurumda değil.
Özgür elindeki gazeteye bakıp, çayını yudumlarken ben menemene dalmıştım. Özgür öksürmeye başlayınca kafamı kaldırıp ona baktım.
"Ee gel bi de geber." Hemen kendini toparlayıp gazetesini ters bir şekilde bıraktı.
"Bittiyse versene ben de okuyayım." dememle reddetti.
"Hayır!" Sert çıkışına kaşlarımı çattım.
"Oğlum versene!" dediğimde başını hızla sağa sola salladı.
"Olmaz kanka veremem!" demesiyle nedenini sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. "Olmaz... Olmaz çünkü ben hastayım." demesiyle ne alaka dercesine baktım. Yine ne saçmalıyordu?
"Kanka ben son 2 gündür temizlik hastası oldum. Şimdi benim elime değdi bu gazete. Sonra senin eline falan. Olmaz yani. İğrenirim ben." demesiyle kaşlarımı çattım.
"Salak mısın oğlum sen? Gazete bu, kağıt! İki saattir bardakları karıştırıp benim bardağımdan çay içiyorsun, fark etmedim sanma!"
Gergin bir şekilde gülümsedi ve gazeteyi eline aldı. Yavaş yavaş gazeteyi götürmek için yeltenince ben de onunla birlikte ayağa kalktım. "Dur kardeşim, ben yıkayıp getireyim sana bunu." demesiyle gideceği anda ensesinden tuttum ve gazeteyi elinden çektim. Açılan sayfanın ilk magazin haberi ve boydan fotoğrafıyla beynimden vurulmuşa döndüm.
Gazete elimden kayıp giderken göğsümdeki sıkışmayla kalktığım sandalyeye geri oturdum. Ritmi bozulan kalp atışım heyecamdan değil, hissettiğim hayal kırıklığından, öfkedendi. İstemsiz bir şekilde yumruklarımı sıktım, dişlerimi birbirine bastırdım.
"Ben... Seni üzmemek için göstermek istemedim..." Omzuma dokunan elle geriye yaslandım. Görsem de görmesem de üzülmüyor muydum zaten?
"Ben bunu kaldıramam, anlıyor musun? Ben, benim karımın elin piçiyle gizli bir şekilde buluşmasını kaldıramam! Bunu tek gören ben miyim?! Gazetenin koca bir başlığı Selim'le Kimya!"
"Sakin ol lütfen. Eminim, bir açıklaması vardır." demesiyle yeniden sinirlenmeye başladığımı hissettim. Vardır tabii vardır! Adımlarımı hızlandırarak arabamın anahtarını aldım ve Özgür'e bir şey demeden kapıyı sert bir şekilde kapatıp çıktım.
***
"Hemen o haberleri yalanlayacak bir yazı yazıyorsun duydun mu beni?! Beni delirtme! Ben sana dünyanın parasını ödüyorum, senin kariyerin benim elimde, anladın mı?!" Kimya Seçiler boğazı yırtılırcasına telefondaki kişiye bağırıyordu. Sabah haberleri görmüştü ve kan beynine sıçramıştı. Aysel Hanım da onu görüp endişeleniyordu ama salonun ortasında volta atan Kimya'ya bir şey diyemiyordu. Kapının yumruklanırcasına çalınmasıyla Aysel Hanım kapıya koştu. İçeriye giren Laçin'le birlikte Kimya ağzından bir küfür savurdu. Laçin'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordu.
"Bana şu siktiğimin gazetesinin haberinin yalan olduğunu söyle Kimya!" Kimya hem Laçin'e baktı ve ellerini havaya kaldırdı. Sakin kalmaya çalışarak cevap verdi ama Laçin delirmiş gibiydi. Ağzından pek sık küfür duymazdı.
"Elbette bir açıklaması var, otur lütfen." Kimya'nın rahatlığı onun sinirini bozmuştu. Kimya karnına giren sancıyla birlikte yüzünü buruşturdu. Fakat Laçin'in gözü onu göremeyecek kadar kararmıştı.
"Ben! Oturmak! Falan! İstemiyorum!" Kelimelerin üstüne basa basa söylediği şeye karşılık olarak sinirle ellerini saçından geçirdi. "Ben bilmek istiyorum! Bu itle ne yapıyordun?! Ne konuştun?!" Kimya canının acısını unutup Laçin'e anlatmak istiyordu ama konuşacak hali yoktu. Yavaş yavaş gözleri doldu, bu pek sık olan bir şey değildi. Laçin bir an onun ağladığını görünce duraksasa bile bir açıklama istiyordu.
"Bak... Hastanedeydim ve çıkışta onu gördüm." Zar zor birkaç kelime söyleyebilmişti. Daha sonra Laçin'in koluna dokundu. Laçin hızla kadının elini itti.
"Dokunma bana!" Yeniden sesini yükseltmesiyle Kimya'nın yanağından yaşlar süzülmeye başladı. Hormonlardan mı, karnındaki sancıdan mı, Laçin'le olan kavgasından mıydı... Niçin ağlıyordu?
"Hastanedeydim, kontrole gittim... Bebek için." dediğinde Laçin ona zarar vermemek için birkaç adım geriye attı. Yüzünü ovuşturdu.
"Bu çocuğun bir babası var Kimya! Sen istesen de istemesen de onun babası var ve o benim!" Kimya onun haklı olduğunu biliyordu ama Selim konusunda bir suçu yoktu. Kendini savunmak istedi ama eli karnına gitti acısını dindirmek istercesine.
"Önemli bir şey değildi. Bir anda aklıma geldi." dediğinde Laçin bir an ona baktı. Daha sonra gözüne çarpan şeyle Kimya'nın bileğini tuttu. Elini havaya kaldırdı.
"Yüzüğün nerede?" Diğerlerinin aksine kızgınlıkla değil büyük bir hayal kırıklığıyla sormuştu bunu. Kimya'nın elini sert bir şekilde bıraktı. Daha sonra parmağındaki yüzüğü yavaş yavaş çıkardı ve evin bir köşesine fırlattı.
"Biliyor musun Kimya? Artık hiçbir önemi yok. Anladım ki benim yüzüğümü takınca benim olmuyormuşsun." dediğinde Kimya ona bir adım attı ve elini tuttu.
"Parmağımı sıkıyordu. Çıkardım, çantamda. Yemin ederim." Laçin elini genç kadının elinden çekti.
"Bitsin." Kimya gözlerini kapattı bir anlık. Kalbinin üstünde bir ağırlık hissetti.
"Anlamadım?"
"Bitsin, daha fazla dayanamayacağım. Baksana sen de üzülüyorsun." Kimya söylemek istediklerini söylemeyediği için şu an Laçin'le ayrılıyorlardı. Genç kadın artık daha fazla dayanamadı. Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Ayakları artık bedenini taşıyamayacak gibi olurken pes etti. Laçin'in kollarını yığıldığında Laçin onu sarstı.
"Kimya! Kimya uyan lütfen." Daha sonra genç kadının bacak arasından gelen kanı gördükten sonra yutkundu. "Kinya, korkuyorum..." diye fısıldadı.
Kendine gelmesi gerekiyordu. "Aysel Hanım! Arabamın anahtarını getirin!"
***
aga bölüm yazmayı özlemişim be.
ekşınlı yazdım siz seversiniz
bölümü beğenenler
barışın artık diyenler
bebeye bi şey olur mu
selimi pataklamak isteyenler
byü
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro