Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1.5 "His..."

Medya Laçin

Ya ben bu kitaba bölün yazmayı çok seviyorum sizi yerimaq

Siz böyle bunlar kavga edince üzülüyorsunuz ya ben çok mutlu oluyorum LDLSŞFPSŞFŞSL anlayamazsınız böyle anlamsız bi mutluluk oluyor bende, evde mutlu mutlu geziyom falan tüm yorumları okuyorum

Kitap kapağını fazla aykırı buldunuz arkadaşlar ama okuyucu geliyor. Ne de olsa 13 years old abaza problems, kapağı görünce uçuşuyorlar cşsödşld

Aynı zamanda diğer bölüm sınırı da geçilince yebe gelecek

Benim yazarken keyif aldığım bir bölümdü, bi o kadar da emek verdim. Oylarınızı bekliyorum.

Sınır 80 oy 500 yorum

Bölüm Şarkısı; sözler şerefsiz oldu

Bölüm Kitabı; Siz Önerin ❤

Bölüm Dizisi; friends (how i meet your mother'in birkaç repliği friendsten (ç)alıntıdır)

İyi okumalar ❤

**

1.5 Hafta Sonra |

Laçin yataktan kalktığı anda gözlerini ovuşturdu ve kollarını gerdi. Üzerindeki yorganı tekmelercesine attı ve yerdeki tişörtünü üzerine geçirerek ayaklandı. Dolaptaki aynaya baktığında iyice salmış olduğunu gördü. Sahiden berbat görünüyordu. Aynadaki görüntü de neydi böyle, resmen yirmi yıl daha yaşlanmıştı.

Ağrıyan omzuna elini koydu ve sıktı. Genel ihtiyaçları olmasa tüm gün uyurdu. Zaten buradan dışarı çıktığı da yoktu. Olanlardan sonra bir otelde kalmanın en doğrusu olacağına karar vermişti ve şimdi ise ne yapacağını bilmiyordu. Elinde hâlâ bir miktar para vardı ve onu çarçur ediyordu. İlk defa ailesini düşünmeden hareket ettiği için kendine lanetler ediyordu, açıkçası babası zerre umurunda olmadığı için bunu yapıyordu. Annesi için Ömer de gerçekten çok ilgiliydi. Son günlerde sürekli onları düşünüyordu. Onları arkasında bırakacaktı, veda bile edemeden gidecek ve kendine yeni bir hayat kuracaktı. Bunca zamandır hiçbir şeyi tek başına yapmamıştı, kesinlikle o kadar güçlü değildi, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

O bankta Kimya Seçiler ile karşılaşmasaydı hayatındaki her şey eskisi gibi olur muydu?

Aklına birkaç gün öncesi gelince gözlerini kapattı ve kendini yeniden yatağa bıraktı. Neredeyse öğlen oluyordu ve halâ kalkmaya pek niyetli değildi. Uyuyunca unutur zannediyordu ama çok yanıldığını anladığı an gözlerini açtı. Sahiden boşanma celbi yollayacak mıydı? Bu evliliğin ömrü yalnızca bir ay mıydı? Zaten yarısından fazlası düğün, kavga, balayı ve biraz daha kavga ile geçmişti. İlk imza attığı an bu evliliğin ömrünün kısa olduğunu ve buradan gitmesi gerektiğini biliyordu ama bu kadarını tahmin edememişti. Anlaşma gereği değil de, en yakın arkadaşının sarhoşken söylediği birkaç kelime yüzünden evliliği bitiyordu. Hayatına hiç ummadığı bir anda girip, istediği gibi çıkabileceğini mi sanıyordu bu kadın? Evet, öyle sanıyordu.

Emin olduğu bir şey varsa da bu evliliğin bitmesinin asıl nedeninin kesinlikle kendisi olduğuydu. Onunla anlattığı ilk günden itibaren biliyordu ki, bu ülkeden gitmesi mümkün değildi. Annesi için, ailesi için, kendisi için iyi bir hayat sunulmuştu ve bir anlık hata edip kabul etmişti. Ama etmeseydi de kesinlikle pişman olacaktı. Hikayenin en başında teklif sunulunca kulağa bu kadar zor gelmiyordu. Bir amacı vardı ve o kadın bunu gerçekleştirince hayatındaki her şey normalde dönecekti. Hiç tanınmadığı bir ülkeye gidip, yeni bir aile kuracaktı. Herkes için sadece uyuşturucu bağımlısı bir kaçık olarak kalacaktı, ailesi için ise hayırsız evlat. Gün geçtikçe çok fazla yanlış yapmalıydı, aslında sadece o kadına itaat etmeli ve ideal bir koca olmalıydı. En basit kuralı yerine getirmemiş, duygularıyla hareket etmişti. Aptallığın yanı sıra çoğu zamansa düşüncesizlik etmişti. Boşanmanın tek iyi yani Kimya hamile kalmadan boşanmalarıydı, çünkü öyle olsa gitmesi daha da zorlaşırdı.

Kimya Seçiler... O hayatında beyninde sürekli kurcaladığı bir giz değil de, kalbinde silemediği bir iz olmuştu. Kadının kendinden başka sevdiği birisi yoktu. Hayatında duygulara yer yoktu, kesinlikle akıllıydı ve Laçin'le oldukça zıt karakterdeydi. Bir kez olsun, sadece bir kez olsun onu sevmesi için her şeyi yapabileceğine emindi. Büyük bir yalanla başlamıştı ve acı bir gerçekle son buluyordu. Onu ilk tanıdığı zaman, gerçekten yardıma ihtiyacı olabileceğini düşünmüştü ama ona kapıldıkça yardıma muhtaç kimmiş öğrenmiş oldu. Onun buz kütlelerini yıkmaya çalışırken yaralanıyordu, hata yapıyordu, tökezliyordu, ne yapsa olmuyordu. Onu görmediği süre boyunca da kendine hep aynı şeyi tekrarlıyordu. Kadının hayatında kendinden başkasına yer yoktu.

Kapının çalınmasıyla ofladı ve yerinden kesinlikle kalkmadı. Daha çok yayılırken kapının ısrarla çalmasıyla homurdandı ve ayağa kalktı. Sert bir şekilde kapıya abandı. "Sürekli rahatsız edecekseniz niye kiraladım ben bu odayı?" Hızlı girişine karşılık olarak otel görevlisi genç çocuk mahcup bir şekilde gülümsedi.

"Kusura bakmayın, size gelmiş." diyerek bir şey uzattı. Genç adam başıyla onayladı ve kapıyı kapattı. Elinde tuttuğu dosyaya baktı ve gözlerini kıstı. Komodinin üzerindeki gözlüğüne uzandı ve taktı.

Kimya Seçiler dediğini yapmıştı ve bir mahkeme celbi yollamıştı. Hiç vakit kaybetmeyip avukatına hazırlatmıştı. Sağ olsun kendisine de bir avukat ayarlamıştı ve mahkemeye gelmesine bile gerek kalmayacaktı. Tek imza gerekiyordu, aynen bu evliliği nasıl tek imza ile kabul ettiyse, tek imza ile de sonlandıracaktı. Henüz Kimya atmamıştı. İlk imzayı o atacaktı.

"Tek celsede boşanmak dedikleri lanet bu olsa gerek..." diye mırıldanarak eline aldığı siyah kalemle imzasını attı ve celbi yatağın bir köşesine fırlattı. Eğer Kimya boşanmak istiyorsa kesinlikle itiraz etmeyecekti. Her şey onun istediği gibi olacaktı. Dosyanın arasından yatağın üzerine düşen şey dikkatini çekti.

"Prag demek... Sevgili eski karım ne kadar düşünceli, uçak biletimi bile almış..." Beş gün sonra uçak kalkıyordu ve hiçbir şey için kesinlikle vakti yoktu. Yirmi yedi senelik hayatına, beş günde veda edecekti. Her ne kadar dalga geçse de oldukça gergin ve sinirliydi. Hayatı hiç normale gitmiyordu. Sevilmiş gibi hissetmiyordu. Sanki bunca zaman hayatını mahvetmek için yaşamış gibi hissediyordu. Hayatını sadece bu an için yaşamış gibi...

Sinirden odadaki belki de ellinci turunu atarken eline kalemi aldı ve beyaz bir kağıt alıp yazmaya başladı. Madem Kimya'nın zerre umurunda değildi, kolay bir şekilde silip atabilirdi, o da öyle yapacaktı. Prag'a gidecekti, yeni evi, yeni işi, belki de yeni aşkı ona her şeyi unutturacaktı.

***

Kimya |

"Aysel Hanım, şu çarşafları değiştirir misiniz?" dedim bıkkınlıkla. Nasıl olurdu, anlamıyorum. Bütün kokusunu benim çarşafıma geçirmişti ve bir türlü gitmiyordu. Onunla birlikte bu evdeki varlığa da gitmeliydi. Aysel Hanım yatağa yönelirken elimle yastığı da gösterdim.

"Şu yastık da gitsin." dediğimde şaşırsa da bir şey demedi ve işine devam etti. Topuklarımı yere vura vura aşağıya indiğimde Ömer her zamanki yerinde oturmuş gülerek beni izliyordu, muhtemelen içinde bulunduğum durumu komik buluyordu. Onu umursamadan mutfağa yöneldim ve su içmek için bardakların olduğu dolabı açtım. Elime aldığım kupayla kaşlarımı çattım.

"Evimin dolabına kadar girmiş..." diye mırıldanarak çöpe yöneldim. Evde kesinlikle tek bir eşyası bile bulunmamalıydı, kendisiyle birlikte bu evde onu hatırlatacak her eşya gitmeliydi. Çöpü açtığımda kupaya bir daha baktım. "Neyse güzel kupaymış. Kalsın bari."

"Kimya! Gelir misin?" Ömer'in içeriden seslenmesiyle yanına gittim. O da elinde tuttuğu dosyayı gösterdi.

"Az önce geldi. Laçin imzalamış. Sahiden boşanıyor musunuz?" Aslında celbi yolladığımda Laçin'in ısrarcı olacağından, kabullenmeyeceğinden ve beni bir hayli zorlayacağından emindim ama öyle olmamıştı. En azından kafam bir süre rahattı. Mahkemeye gidip bundan kurtulacaktım.

"İmzalayacaksan koyayım masaya." demesiyle başımı olumsuz bir şekilde salladım. "Odama koyar mısın?" dediğimde onayladı.

Artık ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Bana kuralları yıkmaktan bahsetmişti, benim için kurallarını yıktığını söylemişti, ben onun için hiçbir şey yapmamış mıydım? Daha doğrusu kuralları yıkmaktan kastı neydi? Aslında... Kabullenmesi zor olsa da bu evliliği biraz daha sürdürmek isterdim. Laçin'in söylediği cümle ve gereksiz arkadaşının hiç duymamam gereken bir şeyler söylemesi hoşuma gitmemişti ama aynı zamanda eğlendiğimiz zamanlar da aklıma geliyordu. O kötü bir insan değildi. Bunu sonuna kadar savunabilirim... Ama bana uygun biri de değildi. Kendimden taviz veriyordum, onun yanında hep en güçsüz hallerimi gösteriyordum. Bu hiç olmaması gereken şeylerdi.

Belki de gerçekten bana karşı bir şeyler hissediyordu. Duygularının sahici olduğuna inanmak zordu. Bu hissettikleri, aşk dedikleri şey kısa sürede unutulabilecek şeylerdi. Laçin daha çok gençti, gittiği yerde çok daha iyisini bulabilirdi. Bana olan hisleri sadece onu üzerdi. Biz... Birbirimize uygun değildik.

Ömer ve Aysel Hanım aşağı indiğinde odamda yalnız kalmak istediğimi anladıklarını gördüm. Sahiden biraz yalnız kalmalıydım. Ömer zaten benimle yeterince ilgileniyordu, depresyonda olduğumu zannedip küçük bir bebekmişim gibi bana bakıcılık yapıyordu. Ben... Kötü mü görünüyordum ki? Ya da yıpranmış mıydım? Bu evlilik beni yormuş muydu, yoksa yaşayacak bir günüm daha var mı acaba diye düşünmek beni bitiriyor muydu?

Odamın kapısını kapattığımda derin bir nefes verdim. Yatağın ucundaki pufa oturdum. Laçin imzalamıştı. Görüşmediğimiz süre içerisinde belli ki o da kabullenmişti bazı şeyleri. Olamayacağımızı anlamıştı. Benim gibi bir kadınla olmak istemeyeceğini fark etmişti.

Kalemi elime aldığım an soğuk metal tenimi ürpertti. Kalem ismimin yazıldığı yere değince duraksadım. Elim nedense hareket etmiyor gibiydi. Bu imzayı atmak istemiyordum. Hayır, hayır! Saçmalama Kimya, bu celbi yollayan sensin. Bu imzayı attığın an her şey bitecek. Laçin denen adam artık olmayacak. Sen de bunu istiyordun...

Sayfanın arasından savrulan beyaz kağıt dikkatimi dağıttı. Yere düşen kağıdı almak için eğildim ve önümdeki belgeyi kenara bıraktım. Çok güzel ve düzenli bir el yazısı ile yazılmış bir not vardı. Altında da Laçin'in adı yazıyordu. Karnıma giren kasılmalarla alayla güldüm. Neden vücudum bu kadar garip bir tepki veriyordu?

"Hangi devirdeyiz bir de not yollamış." Söylendim ve elimdeki kağıdı buruşturup bir kenara fırlattım. Yani, okursam bende bir şeylerin değişeceğini zannediyorsa çok yanılıyordu. Artık sarfettiği kelimelerin benim için önemi yoktu. Bizim evliliğimiz ben imzayı attığım an bitecekti. Gözümün ucuyla makyaj aynasının önüne baktım.

"Neyse, okuyayım bari, o kadar yazmış." Kesinlikle ona üzüldüğüm için ayaklandım ve notu aldım. Şu an bunu yaptığım için kendimden iğreniyordum. İçimdeki meraka yenik düşerek okumaya karar vermiştim.

Aslında normal bir mektup gibi sana hitap ederek başlamak istemedim. Veya ne bileyim, mesaj atarsam bakmayacağını biliyordum. Aslında konuya nasıl gireyim bilmiyorum. Bunca yıllık hayatımı beş güne sığdırmaya çalışıyorum, seninle geçirdiğim ayları ise yıllara sığdırmak istemiştim Kimya. Her neyse, içimde kalacağını bildiğim için not yollamak daha mantıklı geldi. En azından pişmanlıklarla yaşamamak için.

"Saçmalama Kimya, hâlâ okumaya devam ediyorsun." Elimdeki kağıda bakmayı kestim ve başımı kaldırdım. Aynadaki görüntüme rastlayınca kaşlarımı çattım. Gözlerim kızarmıştı, saçlarım öylesine tepeden toplanmıştı ve yüzüm resmen şişmişti. Ben kim için bu haldeydim, bu rezalet görüntünün sebebi neydi? Dengemi bu denli sarsan kişi sahiden o muydu?

Seni kesinlikle yargılamıyorum, seni anlıyorum diyerek medeni bir ayrılık yaşamak istiyorsan bu imkânsız Kimya. Çünkü çok öfkeliyim, sana karşı, kendime karşı, herkese karşı. Ama en çokta kendime. Bu yalana bu kadar kendimi kaptırdığım için, seni artık normal biri olarak görmediğim için, her kavgamızda bana dediklerini umursamadığım için çok yoruldum Kimya. Senin gibi olmak isterdim, hayatımda kimseye yer vermemek isterdim ama ben yapamam. Benim düşünmem gereken insanlar var. Benim bir ailem var. İlk başlarda gerçekten bu role kapıldım, ailem için olduğunu düşünüyordum ama yanılmışım. Bu yalana artık para için değil, seninle zaman geçirebilmek için katlandım. Sen o saniyeden sonra benim için herkes gibi değildin, senin beni sevmeni her şeyden çok isterdim. Bizden olmadı Kimya. Ben yeteri kadar uğraşamadım, sen de benim için yanlıştın.

Nefes alışverişlerim zorlaştığında okumayı kestim. Bizim için düşündüklerinin bu olduğunu bunca zaman görememiştim. Devam etmeye hazır olduğumda başımı eğdim.

Bana başka bir ülkede, yabancı bir şehirde yeni bir hayat kurmuşsun. Ben gittikten sonra beni sileceksin. Üzücü olan da ne biliyor musun? Birkaç yıl sonra beni kimse hatırlamayacak. Ama sen öyle değilsin Kimya. Seni herkes unutsa bile ben unutamam. Kilometreleri çoğaltsan da, zamanı ileriye sarsan da, başka bir gezegene yollasan da seni silemiyorum. Bu notu okuduğundan bile emin değilim, muhtemelen bir köşeye atmışsındır. Bazen ben de seni hiçbir şey olmamış gibi bir köşeye atmak istiyorum. Hayatta hiçbir şeyi beceremediğim gibi bunu da beceremiyorum tabii. Herkes senin gibi olamıyor, bu kadar gamsız, bu kadar güzel ve bir o kadar acımasız olamıyor. Garip bir cümle oldu ama seni yansıtıyor bence. Benim için yaptığın her şey için sana teşekkür ederim. Bunca yıllık hayatımı, seninle geçirdiğim aylar kadar dolu geçirmemiştim. Annem için bir şey yapabildim, kardeşim için, babam için. Bu senin için olmasa da benim için önemliydi. Senin için ağladım, senin için üzüldüm, senin için güldüm, senin için sevdim Kimya. Benim kurallarım bu kadardı. Sonrası beni sana ulaştırdı. Artık eskisi kadar acı vermiyor. Ben buna imza attığım an bize dair hiçbir umudum kalmadı.

Ve sana itiraf etmem gereken son şeyi de yazıp bitirmeliyim. Düğün günümüzde söylediğim, odadayken, bana rol yaptığımı söyledin ya. O rol değildi Kimya. Ben seni seviyorum. Bu rol değil, bu hissettiklerim daha önce yaşadığım her duygudan daha gerçek.

Karnımdaki küçük sızlanmalarla gözlerimi kapattım. Düğün günümüzde onunla alay etmiştim, oysa... Oysa her şey gerçekmiş. Laçin benimle dalga geçmiyormuş. Her şeyi anlayan ben, bunu anlayamamıştım. Laçin'in bana karşı hissettikleri sadece basit şeyler diye düşünüyordum. Bizim aramızda böyle bir ilişki olabileceği daha önce hiç aklıma gelmemişti. Benden nefret ettiğini zannediyordum.

Bazen düşünüyorum da Kimya. Belki başka bir hayatta... Yine karşılaşsaydık acaba yine de seni sever miydim?

Notun bitmesiyle birlikte karnımdaki kasılmalar devam etti. Okuduklarım aynı zamanda beynimde yeniden tekrarlanırken kalp ritmimin değiştiğini hissettim. Laçin beni seviyordu. Ben ona kızsam da, kırsam da, kovsam da, beni sevmişti. Hayatımda buna yer olmadığını bildiği hâlde, beni böyle kabullenmeyi öğrenmişti. Hangi insan bunu bile bile kabullenirdi ki, karşılıksız olduğunu bildiği hâlde...

Bir insanı sevdiğini nasıl anlardın ki? Bende Laçin'e karşı bir şeyler var mıydı? Olsa bu zamana kadar fark ederdim sanırım. Hem şu Laçin denen adamın benim aklımı karıştırmaya ne hakkı vardı?! Böyle aptal bir not yollayınca ona olan hislerim değişir mi zannediyordu? O sadece benim eski kocamdı, ötesi yoktu.

"Aptalsın Laçin... Koca bir aptalsın... Salak. Salak bir aptal." dediğimde saçlarımı yolma isteğimi bastırmaya çalıştım. Bu notu beynimden atmam için illa kafamı duvara mı vurmam gerekiyordu? Sinirle elimi saçlarıma geçirdim ve söylendim. "Beynimin içine girip hayatımdan birkaç dakika çalmaya ne hakkın var Laçin? Def ol kafamdan."

Kapının çalmasıyla doğruldum ve saçlarımı düzelttim. Hafifçe öksürdüm ve kapıyı açtım. Ömer endişeli bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Bir sorun mu var? Aysel Hanım'la seni yemeğe bekliyoruz."

"Ah, yok. Neden olsun ki? Her şey harika. Hayat uçuyor, kuşlar uzun. Hiçbir problem yok. Hadi yemek yiyelim." dememle afalladı ve gülerek kendini toparladı.

Masaya oturduğumuzda servis yapan Aysel Hanım'a teşekkür edip yemeye başladım. Makarna çok severdim ama fazla yeme fırsatım olmuyordu. Özellikle soslu makarna olunca beni hiçbir şey durduramıyordu. Ayağa kalkıp baharatlıkları koyduğum çekmeceye yöneldim. Az da olsa tuz ekleyecektim, Ömer görmeden.

Çekmeceyi açınca karşıma çıkan rengârenk paketlerle kaşlarım merakla havalandı. Yaklaşık beş tane cips pakedi vardı. Benim çekmecemde ne işi vardı bunların?

"Aysel Hanım bunlar ne?" Benim sorumu duyan Ömer aynı zamanda sandalyesini çekip oturdu, bir yandan da bana bakıyordu. Elimdeki pakedi kaldırıp ona gösterdim. "Senin mi bu?" dediğimde hızla reddetti.

"Laçin Bey'in olması gerek." dediğinde yavaşça göz devirip kafamı başka yere çevirdim. Evimin her yerinden silip atmaya çalıştıkça karşıma çıkıyordu.

Ömer sesli bir şekilde güldü. "Zulasını sömürsem bir şey der mi acaba?" deyip ayağa kalktı ve çekmeceyi karıştırmaya başladı. Bir paket daha şekerleme çıkardığında beğeniyle bakmaya devam etti. "Zevkliymiş. Bunlar çok nadir İstanbul'da."

"Alt tarafı abur cubur ne abarttın sen de." dediğimde onaylamayan bakışlar attı. "Öyle deme. Film izlerken çok iyi gidiyor."

"Otursana sen yemeğinin başına! Kadıncağız uğraşmış o kadar, ye yemeğini sonra da kalk git evine." dediğimde kırılmış bir şekilde baktı ve yanağımdan bir makas aldı hızlıca. Bunu yapmasından nefret ettiğimi biliyordu.

"Bana diyorsun da tek çatal bile almamışsın." dediğinde sahiden yemediğimi fark ettim. Elimdeki çatalı ağzıma götürdüğüm sırada burnuma gelen kötü kıyma kokusuyla çatalı tabağın kenarına bıktım. Sanki uzun zamandır dışarıda beklemiş gibi kötü kokuyordu ve bir daha makarnaya dokunabileceğimi zannetmiyordum.

"Neden yemiyorsun?" diye sorduğunda yüzümü buruşturdum.

"Kıymayı her zamankinden farklı yerden aldık herhalde. Kokusunu sevmedim." deyip peçeteyi elime aldı. O ise yemeye devam ediyordu.

"Güzel bence." dediğinde ayağa kalktım ve ilaçlarımı çıkardım. Elime aldığımda Ömer'in bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Kimya ilaçlarını içmesen mi acaba?" dediğinde şaşırdım. Ömer ilaçlarımı aksattığım için beni öldürebilecek kapasitede bir insandı. Neden şimdi bırakmamı söylediğini anlamamıştım.

"Ömer senin sorunun ne?" dediğimde yavaş yavaş o da masanın başından kalktı ve duraksadı.

"Bak... Tam olarak emin değilim ama emin olmamız lazım." İki elini kaldırıp sakince söylediği şeye karşılık kızdım. "Söylesene!"

"Hamile olabilir misin acaba?" dediğinde tepkisiz bir şekilde onun mimiklerini izlemeye başladım. Ne diyordu böyle, tam her şeyin biteceği sırada ne hamileliğinden bahsediyordu?

"İmkânsız, saçmalama. At bunu kafandan." deyip tezgahtan destek alarak ayakta durduğumda gülümsedi.

"Kimya, bilemezsin. Ya hamileysen, öğrenmemiz lazım." dediğinde bıkkınlıkla nefes verdim. Olmamın imkânı yoktu. Hayır, hayır, kesinlikle olamazdım!

"Değilimdir, yüzüme iyice bak. Hamile gibi mi görünüyorum?" deyip işaret parmağımla yüzümü gösterdiğimde suratı tepkisiz bir hâle büründü. İş sağlığa gelince durum değişiyordu.

"Ben nereden bileyim?! Ayaklı makine değilim. Hastaneye gidelim." dediğinde kesin bir dille reddetmeye hazırlandım. Zaten benim için her şey yeniydi. Bir de sürekli dışarı çıkmak istemiyordum.

"Anlamıyorsun... Gidemem." dediğimde sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. Onu sinirliyken görmek pek alışık olduğum bir durum değildi.

"Yapmak zorundayız. En başından beri bunu istiyorduk Kimya. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Yapmalısın. Lütfen bir kez olsun beni dinler misin?" Benim şaşkınlığımı fark etmiş olacaktı ki biraz sakinleşti bana bana yaklaştı. Destek verircesine ellerimi tuttu ve devam etti. "Sonuç pozitifse her şey daha harika olacak Kimya. Anne olacaksın. Hastaneye gitmek istemiyorsan Eda'ya birkaç tane güvenilir test aldıralım, olur mu? Daha sonra seni güvenilir bir arkadaşıma götürürüm." dediğinde emin olmak amacıyla onayladım.

Anne olmak. Bu anlaşmayı ilk yaptığım an anne olmak fazlasıyla zor geliyordu, hatta bunu kabul edeceğimi bile düşünmemiştim. Ama artık işlerin boyutu değişmişti. Sahiden anne olabilirdim. Buna hazır mıydım? Kesinlikle hayır. Anne sıfatı bana kesinlikle yakışmıyordu ama kalp krizi geçirdiğim andan beri hiç seçme şansım kalmamıştı. Anne olmanın ne demek olduğunu bilmiyordum. Bunu tek başıma yapabilir miydim, bundan da hiç emin değildim.

**

"Hadi şimdi yap bunların hepsini. Acele et. Çok heyecanlıyım. Ömer söylediğinde arabayı bir yere vuracaktım." dediğinde elindeki torbayı aldım. Onların aksine ben kesinlikle heyecanlı değildim. İçimde garip bir korku vardı. Sonuçtan korkarcasına içeri girdim.

Testleri yaptıktan sonra titreyen ellerimi birbirine bastırdım ve sakin kalmaya çalıştım. Aklıma gelen sıcaklıkla gözlerimi kapattım. Ellerim titrediğinde elimin üstündeki sıcaklığı hatırlamaya çalıştım. Acaba... Laçin burada olsaydı ne tepki verirdi? Hiçbir zaman bizim çocuğumuz olmayacaktı. Bebek eğer gerçekten şu an karnımdaysa sadece benim bebeğim olacaktı. Babası olmayacaktı. Ailesi sadece ben olacaktım.

On beş dakika sonra sırayla dizdiğim testlere bakmaya karar verdim. Kalbim hızlı bir şekilde çarpıyordu. Gözlerimi kapattım ve ilk testi elime aldım. Gözümü açmaya kesinlikle cesaretim yoktu. Laçin'in dediği gibi, korkağın tekiydim. Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda kalbim çarpmaya devam etti. Test elimden yavaşça kayıp giderken onu alma gereği duymadım. Hızla diğer testlere de baktım. Sonuç hepsinde aynıydı. Göz yaşlarım istemsiz bir şekilde yanaklarımdan köprücük kemiğime düşerken yere çöktüm. Dizlerimin üstüne yıkılan bedenim ayağa kalkmak için güç bulamıyordu.

"Kimya kapıyı açar mısın?" Ömer'in sesini duyuyordum ama cevap vermek için yeterli güç bulamıyordum. Göz yaşlarım hızlanırken kolumu fayanslara dayayarak güç aldım.

"Giriyorum." Kapının ardından duyduğum sesten sonra içeri girdi. Kapıyı kapatınca hızla yanıma eğildi. Yerdeki testi yavaşça eline aldı. Gözlerimi ona çevirmeye bile hâlim yoktu. Hâlâ inanamıyordum.

"Kimya... Hamilesin." demesiyle ağlamam şiddetlendi. Resmen hamileydim. İçimde anlamlandıramadığım bir his vardı. Ne yapmam gerektiğini, ne söylememem gerektiğini bilmiyordum. Bu saatten sonra ne yapardım gerçekten bilmiyordum. Bu yükü kaldırmaya hazır mıydım sahiden?

"Neden ağlıyorsun? Yoksa istemiyor musun?" dediğinde oturduğum yerde dikleştim. Sanki istememek gibi bir şansım olmadığını bilmiyormuş gibi konuşuyordu. Önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Ben yapamam Ömer... Bunu sana buna başladığımız ilk gün de söylemiştim. Ben yapamam." Sessiz bir şekilde söylediğim şeye karşılık başını olumsuz bir şekilde salladı. Siyah gözlerini sonuna kadar açtı ve elimi tuttu.

"Yalnız olmayacaksın. Ben varım, Eda var. Çocukluğun senin için pek iyi geçmemiş olabilir. Çok iyi ebeveynlere sahip olamamış olabilirsin ama... Bildiğin gibi insanlar ebeveynlerini seçemiyor Kimya. Benim gibi. İlk karşılaştığımız zamanı hatırladın mı? Sen daha yeni gelmiştin ve sana çok fazla gıcık olmuştum. Sürekli sızlayıp durduğunu görmek sinirimi bozuyordu. Daha sonra sana yetimhanedeki çocukların terk edilmiş değil, ebeveynlerini seçme hakkı verilmemiş çocuklar olduğunu söyledim." Söyledikleriyle birlikte aklımda canlanan küçüklüğü ile ona baktım. O ise devam etti. "Sen bu bebek için asla pişmanlık olmayacaksın. Onun babası olmayacak, sen onun güçlü annesi olacaksın."

"Ben bunu biliyordum... Böyle olacağını biliyordum. Ama yine de içimdekilere bi' anlam veremiyorum. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum, ne gerektiğini bilmiyorum. Ben neyi yanlış yapıyorum söylesene... Ben neyi yanlış yapıyorum?" dediğimde derin bir nefes aldı.

"Laçin'e söylecek misin?" dediğinde bakışlarımı farklı yöne sabitledim.

"Laçin'e söylesem Laçin buradan gider mi sanıyorsun? Onu bitireceğimi bile bile burada olurdu." dediğimde yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi.

Ona söylersem büyük ihtimal ben de onu bırakamazdım.

Bu sevgi miydi? Yoksa alışmak mıydı? Ben onu seviyor olabilir miydim? İçimdeki garip his bu muydu? Onun bebeğini taşıyordum, belki de her şey bundan ibaretti. Hayır, hayır. Bu bebek sadece bana ait olmalıydı. Anlaşmamıza uymadığı için sınır dışı ettiğim bir adamı sevmem mümkün değildi. Kesinlikle olamazdı. Benimkisi sadece alışmaktı. Ona çok alışmıştım. Evimdeki varlığına, hayatımdaki yerine, aslında onunla alay etmeye bile çok alışmıştım.

Bazen düşünüyorum da Kimya. Belki başka bir hayatta... Yine karşılaşsaydık acaba yine de seni sever miydim?

Acaba diyorum Laçin. Bir gün evlenmeye karar versem... Başka bir hayatta, farklı bir zaman diliminde, farklı bir konumda acaba yine seni seçer miydim, ya da sen beni her şey için affedebilir miydin?

Ben en başından beri böyleydim aslında. Kimse değişmemi bekleyemezdi. Laçin bunların olacağını göze alarak hareket etmişti. Onu sevemeyeceğimi bilerek bana o notu yazmıştı. Beş gün sonra ise gidiyordu. Benim onun için kurduğum hayata devam edecekti. Hayatında ben olmayacaktım. Bir bebek olmayacaktı.

Birkaç yıl sonra beni kimse hatırlamayacak. Ama sen öyle değilsin Kimya. Seni herkes unutsa bile ben unutamam. Kilometreleri çoğaltsan da, zamanı ileriye sarsan da, başka bir gezegene yollasan da seni silemiyorum.

Bu dediklerinde sahici miydi? Onun hissettiklerini ben de hissedebilir miydim? Aslında buradaki herkesi unutmasını her şeyden çok isterdim. Yeni kuracağı hayatta daha mutlu olmasını, yeni arkadaşlar edinmesini herkesten çok isterdim. Peki ya o beni unutunca ben onu tamamı ile silebilecek miydim? Laçin her ne kadar bunu bilmese de, hamileydim. En başından beri bebeğin sadece biyolojik babası olacağını bilse de, benim unutmam mümkün değildi. Her baktığımda aklıma banktaki aptal halleri gelecekti, şaşkın halleri, mutlu halleri, hatta pizza yeyişi bile. Aklıma gelmez miydi? Ben de bir insandım ve unutmak isteyince her şey unutulmuyordu.

Aptal... Beynimi işgal ettiğin için senden nefret ediyorum.

"Kalkmama yardım eder misin?" dediğimde ayağa kalktı ve kollarımdan tutarak kalkmama yardım etti. Daha sonra saçlarımı arkadan toplayınca yüzüme su çarptım.

Ömer, Eda'ya bir şey sormamasını istese de sonucu fazlasıyla merak ettiğini görebiliyordum. Ama bir şey demiyordu. Ömer koluma girip beni odama götürdüğümde yavaşça yorganı çekti. Uzanıp başımı yastığa koyduğumda soğuk yorgan tenimi ürpertti. Elim istemsiz bir şekilde karnıma gitti. Sahiden orada bir çocuk taşıyordum ve bu... İnanılmazdı.

Kapının kapanma sesini duyduğumda doğruldum ve yastığımı sırtımın arkasına koydum. Komodinin üzerinde boşanma celbine bir kez daha baktım. İmzalarsam Laçin'e haksızlık ediyormuş gibi hissedecektim ama asıl imzalamazsam haksızlık edecektim, artık bizi bağlayan bir şey kalmayacaktı. Bunu imzalayıp onu özgür kılmalıydım. Bencillik edip imzalamamak saçma olurdu. Elime kalemi alıp, kendi adımın altına imza attım.

Artık her şey bitmişti.

***

Mahkeme Günü |

Aynada siyah kalem eteğime ve beyaz gömleğime baktım, oldukça resmi görünüyordum. Siyah stilettolarımı giydim ve güneş gözlüğümü taktım. Bugün her şeyi resmî olarak bitirecektim. Mahkemenin olduğu saatte de Laçin'in uçağı kalkıyordu. Onun yerine avukatı gelecekti. Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. İki hafta, dile kolay iki haftaydı. Boşanma celbi yollayacağımı söylediğim günden sonra bir kez bile aramamıştı. Ben de ses etmemiştim. Zaten bana söylemek istediği her şeyi notunda belirtmişti.

Arabamın anahtarını aldım ve çıktım. Bugün her şey bitmeliydi. Bizden olmadığını kabullendiğimizin göstergesiydi bu mahkeme. İmzalamıştık ve bitmişti. Sorunsuz bir şekilde halledecektim.

Arabay bindiğimde arayan kişiye bakıp kulaklığımı taktım ve açtım.

"Efendim Ömer?" Kendisi yaşadıklarım için benden daha heyecanlıydı. Muhtemelen benden önce mahkemeye varmıştı bile.

"Kimya neredesin? Seni bekliyoruz. Eda bile geldi." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Şafak operasyonuna mı çıkıyoruz, boşanıyor muyuz anlamıyorum ki!" dememle yüzüme kapanan telefonu bir köşeye koydum. Hâlâ mahkemeye gittiğimi kabullenemiyordum. Sanki arabayla Laçin'i evden almaya gidiyor gibiydim.

Geldiğimde derin nefesler alıp verdim bir süre. Daha sonra geç kalmamak için arabadan indim. Topuklu ayakkabıların kaldırımda bıraktığı tok sesle birlikte üç adım attım. Bu binaya girdikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı hayatımda, bunu biliyordum. Bir adım daha attım yavaşça. Ayaklarım istemsizce geri geri gidiyordu. Bana ne oluyordu böyle?! Nihayet her şey istediğim gibi oluyordu!

"B-Ben..." Sert bir şekilde yutkundum ve gelip geçen insanlara baktım. Aniden arkamı döndüm ve hızlı adımlarla yeniden arabama bindim. "Yapamayacağım."

Telefonumu elime aldım ve hemen Ömer'i aradım. Konuşmasına fırsat vermedim. "Ömer ben yapamayacağım. Boşanmak istemiyorum."

"Ne?" Onun şaşkınlık nidalarını duymak istemediğimi anlayıp telefonu kapattım. Sanırım hayatta bir kez olsun ne istersem onu yapacaktım. Kesinlikle yapmam mümkün değildi. Yaptıktan sonra ömrümün sonuna kadar pişman olmak istemiyordum.

***

Genç kadın havalimanına ulaştığında olabildiğince hızlı bir şekilde yürümeye çalıştı. Bu kalabalıkta onu bulabilme imkanı yoktu. Uçağın kalkmasına on dakikadan daha az kalmıştı ve şimdiden son anonslar yapılıyordu. Hayatında ilk defa aklına uymayarak bir aptallık etmişti ve onda da batıracak mıydı?

Ayağındaki ayakkabılarla koşamayacağını anladı ve onları eline alarak Laçin'i aramaya başladı. Fazlasıyla yorulmuştu ve nefes nefese kalmıştı. Eğilip dizlerinden destek aldıktan sonra yine doğruldu, mola veremezdş, birazdan uçağı kaçıracaktı.

"Afedersiniz." İnsanları hafiften ittirerek kendine yol açmaya çalışıyordu. Mahcup bakışlar atmaya çalışarak ilerledi. Nihayet Prag uçağı hakkında bilgi aldıktan sonra yolcuların beklediği koltukları iyice taradı. Laçin hiçbirinde oturmuyordu. Yoksa yanlış mı gelmişti?! Tüm bu koşuşturması boşa mı gidiyordu?

Gözüne kestirdiği orta yaşlı bir adama yaklaştı. Elinde büyük bir bavulu vardı. "Pardon? Prag uçağı kalktı mı acaba, bilginiz var mı?" diye sorduğu adam ilk önce Kimya'ya baktı.

"Evet, kalktı birkaç dakika önce." Orta yaşlı adam bunu dedikten sonra oradan uzaklaştı.

Kimya Seçiler koltuklardan birine oturdu. Yetişememişti işte. Becerememişti, belki de hayatta ilk defa bazı şeyleri yanlış yaptığını kabul edebilirdi. Kimya yanlış yapmıştı. Her şeyi zamanında yapmalıydı, son pişmanlıkların hiçbir şeye yaramadığını bildiği hâlde, yapamamıştı işte. Laçin çoktan gitmişti. Onunla kırgın bir şekilde ayrılmıştı, bir daha asla onu göremeyeceğini bile bile gitmesine izin vermişti.

"Ne işin var senin burada?" Kimya Seçiler duyduğu tanıdık sesle birlikte başını yavaşça kaldırdı ve ayağa kalktı. Gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi olmuştu. Laçin'in ise ondan pek bir farkı yoktu. Onu burada görmeyi beklemiyordu.

"B-Bak. Her şeyden önce sana söylemek istediğim birkaç şey var, tamam mı? Sesini çıkarmadan dinle. Sanırım uçağın daha kalkmadı ama bil ki umurumda bile değil." Genç kadın kafasında kurduğu tüm cümleleri birleştirdi ve soluklanarak devam etti. "Sen benim seni sileceğimi düşünmüş olabilirsin ama bazen acı çeken sadece sen olmuyorsun aptal. Tamam, sana haksızlık etmiş olabilirim. Duygularını göremeyecek kadar kör olabilirim ama ben bize bir şans veriyorken senin bizden umudu kesmeni kabullenemem."

Kimya genç adamın boş bakışlarından sonra ettiği tebessümü görünce devam etti. Bir an Laçin orayı terk edecek diye düşündü. "Ve uzun lafın kısası demek istiyorum ki... Yalan söylediğimi düşünebilirsin ama belki başka bir dünyada karşılaşsaydık, ben yine seni seçerdim. Bu yüzden benimle kal."

Genç adam yutkundu ve ona on saniye içinde hayatında duyduğu en güzel kelimeleri sarfeden kadına baktı. Dediklerinde oldukça kararlı görünüyordu ve meraklı mavilileri kendisinin tepkisini ölçercesine bakıyordu. Bakışları yumuşayınca gülümsedi ve gözlerini kapattı.

"Bunları duymam için illa boşanmamız mı gerekiyordu aptal..." mırıldanarak söylediği şeyler karşısında Kimya tebessüm etti. Aniden boynuna dolanan kolla genç kadın afalladı. Genç adam diğer kolunu da karşısındaki kadının beline sardı ve sıktı. Sanki yıllar geçmiş gibiydi. Kimya Seçiler gülümsedi ve o da kollarını kocasının beline sardı ve onun kadar olmasa da sıkmaya çalıştı.

"Laçin neden yüzünü göstermiyorsun?" Kimya'nın sorusuyla yüzünü daha çok genç kadının sarı saçlarına gömdü. Belki de utanmış olabilirdi. Ne de olsa Kimya Seçiler onun bu anı ne kadar beklediğini tahmin dahi edemezdi.

"Uçağım kalkmıştı Kimya. Sadece... Yapamadım işte. Gidemedim. Her ne kadar kabullenemesem de bizden hiç umudu kesemedim. Affet, senin için seni terk edemem." Boğuk çıkan sesiyle birlikte Kimya'ya sarılmayı kesti. İki eliyle yüzünü kavradı. Kimya Seçiler onun gözlerindeki özlemi görebiliyordu. Sahiden bunu anlaması için boşanmaları mı gerekiyordu?

"Evlen benimle. Yeniden. Eski evlilik teklifimden hiçbir farkı yok bunun. Hayır deme şansın da yok. Evlen benimle." Kimya Seçiler kesin ve bir o kadar da nazik bir dille söylemişti bunu.

"Seni seviyorum Kimya." Laçin bunu söyledikten sonra dudaklarında hissettiği baskıyla tebessüm etti yeniden. Elini Kimya'nın saçlarına daldırdı. Bu anı geriye sarıp tekrardan yaşamak için nelerini vermezdi ki?

Şüphesiz onlar dünyanın en mutlu boşanmış çiftiydi.

***

Bölümü yazarken ne kadar yoruldum anlatamam. Onun için sınır yüksek. Aynı zamanda en sevdiğim ve en çok emeemek vererek yazdığım bölüm olabilir.

Bölümü beğenenler?

Nihayet Kimya bazı şeyleri anladı diyenler?

KimÇin 4ever?

Allah rızası için oy verincğcsüclsğxos

Hadi eyv

4.500 kelime 🌹

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro