1.4 "Ayrılık..."
Sınır: 75 oy 450 yorum ❤
Bölüm Şarkısı; Let Me Down Slowly
Bölüm Kitap Önerisi; Kürk Mantolu Madonna
Arkadaşlar bu arada söylemek istediğim daha doğrusu merak ettiğim bir şey var. Laçini ben de seviyorum keşke Laçin gibi kocam olsa ama Kimyayı neden sevmez ki bi insan cğdkvğsşxlslslsl Kimya baba yani, bad boy seviyorsak kimya babayı da sevelim #teamkimya
Uyarı: geçen bölümü atlamış olabilirsiniz, bi bakın
WATTPAD BENİM SIRALAMAMI NİYE İLERLETMİYOSUN BAK BÖYLE YAPARSAN SENİNLE GERÇEKTEN BOZUŞURUZ ONA GÖRE DAVRAN BANA
şaka yaptm watty ama diggat et 🖤
İthaf Azm1048 thanunextbtch @ozlemdemirlii
Bayramda net olmayan yere gidicem bu üzücü
İyi okumalar
***
Kimya Seçiler hâlâ şaşkınca televizyon ekranına bakıyordu. Eve nasıl geldiğini, kazasız belasız arabayı nasıl sürdüğünü bile bilmiyordu. Şaşkınkınlıktan vücudunu uzun süreli bir titreme almıştı, ayakta dikiliyordu. Yüzü tepkisiz ve solmuştu, parmaklarını sıkmaktan birazdan birini kırabilirdi. Etrafındaki her şeyi kırıp dökmek istiyordu ama bir yandan da hareket etmeyip yatmak istiyordu. Başına bir ağrı saplanmıştı ve sakinleşmek için derin nefesler alıp daha sonrasında dudaklarını birbirine bastırıyordu. Sarı saçlarının arasından yavaş yavaş terler süzülüyordu. Gözlerini bile kırpmadan insanların onun hakkında dediklerini izliyordu. Artık herkes sağlık sorunlarını öğrenmişti. Yakın zamanda bebek olayının da, evliliğinin ifşa olacağının da habercisiydi bu. Kariyeri zedelenecekti. Tırnaklarıyla tek tek kazıyarak elde ettiği şeyler elinden kayıp gidecekti.
Laçin sessizce koltuğun köşesine sinmişti. Olacaklardan ve Kimya'nın bu halinden korkuyordu. Karısını daha önce hiç böyle görmemişti, böylesine kızgın, bir o kadar da tepkisiz. Onu daldığı ekrandan kurtarmak için öksürdü. Kimya dudağını dişlemeye başladı. En azından yaşam belirtileri veriyordu. Laçin yavaş yavaş ayağa kalktı. Vereceği tepkiden korkarmış gibi omzuna dokundu parmak uçlarıyla. Kimya Seçiler bir adım geri attı. Laçin ise şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Bu da neydi şimdi?
"Neler oluyor, neden susuyorsun?" Kimya yavaşça başını kaldırdı ve Laçin'e baktı. Laçin onun bu bakışlarını en son Selim'le kavga ettiği gece görmüştü. Laçin onun için bir hayal kırıklığıydı. Laçin bu bakışlarla bunu bir kez daha anlamış oldu.
"Laçin sana bir şey soracağım," dedi ve salık saçlarının arasından parmaklarını geçirip gözlerini kapattı. Sakinleşmeye çalıştı ama yapamıyordu, şu an öfkesini herkesten çıkarabilirdi. "Şimdi sana bir şey soracağım ama buna doğru cevap vermezsen, seni ömrüm boyunca affetmeyeceğim. Duydun mu?" Dişlerinin arasından söylediği şeylere karşılık olarak Laçin bakışlarını ondan kaçırdı. Bu durumdan, onun gizli saklı hallerinden çok sıkılmıştı.
Kimya devam etti hızlı bir şekilde. "Sen söyledin değil mi, bana çok kızdın, narsist bir sürtük olduğumu düşünüyorsun, sen yaptın değil mi? Sen yaptın!" İlk başta sessizce söylediği şeyleri sonlara doğru bağırarak söylemişti. Laçin duydukları karşısında gözlerini sonuna kadar açtı. Beyninin içinde tuhaf şeyler döndüğünü biliyordu, onu suçlayacağı aklına kesinlikle gelmemişti. Kimya'nın kollarını tuttu çünkü tutmasa genç kadın yere düşecek gibiydi. Kollarını sıkıca tuttu ve kesin bir dille konuştu.
"Beni hiç sevmiyorsun öyle değil mi?" Söylediği şeyle Kimya gülemedi bile, yüzü uzun süredir tepkisizdi. Onun bu söylediğine ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Göz temasını kesmeden cevap verdi.
"Sevgi önemli değil Laçin, ben sana güvenmiyorum." Söylediklerinden sonra genç adamın, Kimya'nın kollarındaki elleri yavaş yavaş düştü ve idrak etmeyi denedi. Kimya bu kadar mı kördü, sahiden hiç, içinde biraz olsun hiç mi güven yoktu?
"Öyle mi? Peki sen söyle o zaman! Ne istedin de yapmadım Kimya? Bana güvenmemen için ne yaptım söylesene?! Selim'i mi dövdüm? Sana layık birisi olamadım mı? Çok afedersin, senin koskoca Kimya Seçiler olduğunu unutmuşum, kendinden başkasını düşünmeyen, bencil, kindar, kendini zeki zanneden aptalın teki ve korkak! Bu gidişle yalnız öleceksin ve sana yardımım dokunmadı diye hiçbir şekilde üzülmeceğim. Ne de olsa bir bebek için bana ihtiyacın yok, değil mi?" Sinirle ve hiç düşünmeden sarf ettiği sözlerden muhtemelen bir gün sonra pişman olacaktı ama umurunda değildi. Kimya'dan ve onun her sözünün geçmesinden sıkılmıştı artık.
"Söyle o zaman? Ben, Ömer ve Eda. Bu konu hakkında detaylı bilgisi olan yalnızca bizlerdik. Sonradan sen dahil oldun ve benim yıllardır büyük bir özenle sakladığım sırrım açığa çıktı? Neden Laçin, söylesene? Ayrıca hatılatırım seni ben seçtim, bebek için sana ihtiyacım yoktu, istesem başka biriyle de evlenebilirdim, seninle o gece karşılaşmasaydım bunların hiç biri olmazdı!" İkisi de adeta bir çocuk gibi tartışıyordu. Kimya'nın arkasına döndüğünü gören Laçin sinirlendi.
"Lafı söyleyip söyleyip arkana dönemezsin! Beni dinleyeceksin!" dediğinde Kimya sinirle yumruklarını sıktı. Kendisine emir verilmesinden nefret ederdi ve Laçin ona emir verebilecek en son kişiydi.
"Ne diyeceksin? Nasıl istenmediğimi falan mı anlatacaksın? Bırak Allah aşkına. Benim gibi bir kadını istemeyecek birisini tanıyor musun sen?" Sinirle söylediği şeyler karşısında Laçin de artık kontrolden çıkmış gibiydi.
"Bırak lütfen Kimya, seni kendi annen bile istememiş." Söylediği şeyden sonra kısa bir sessizlik olmuştu. Daha sonra o da arkasına dönmüştü ve sıkıntıyla nefes vermişti. Aslında bunu demek istememişti ama söylenen sözler geri alınamıyordu. Her geçen saniye pişmanlığı bir bir artarken Kimya'ya bakmaya cesaret edemedi. Bu konuda o haklıydı ama bu dediği ile Kimya haklı duruma düşmüştü. Ne olursa olsun bunu söylememeliydi.
"Gidebilirsin. Konuşacak bir şey kalmadı." Onun sakin tavrı bir hayli şaşırtırken bir şey söylemek için dudaklarını araladı.
"Öyle demek istemedim. Sadece-"
"Öyle demek istedin ve dedin de. İnsanlar sadece sinirliyken ne düşündüklerini söyleyebiliyor. Aradan birkaç gün geçsin. Şimdi yalnız kalmak istiyorum. Evimden gider misin?" Sessiz bir şekilde söylediği şeylerden sonra koltuğa oturdu.
İkisi de emindi ki bu konuşmadan sonra evlilikleri bitecekti.
**
1 Hafta Sonra |
Kimya terden yapışmış saçlarını toplayarak doğruldu. Saate baktığında sabah olmasına çok olduğunu gördü. Kafayı vurup yatmak istese de başı çatlayacak gibiydi ve yatmasının imkânsız olduğunu biliyordu. Yine de denemek istedi ve yeniden yastığa başını koydu. Birkaç kez kendi kendine döndüğünde elini yanına attığında Laçin'in yastığına geldi. Yıllardır hep tek başına yatsa bile, kısa süre de olsa yanında birinin olmasına alışmıştı ve boşluğunu hissediyordu.
Canını acıtan söylediği şey değildi, söylediği şeyin doğru olmasıydı.
Acaba annesi tekrardan dünyaya gelse yeniden onu istemez miydi? İçinde en ufak bir pişmanlık var mıydı Kimya'ya karşı? Yeniden doğsaydı her şey farklı olur muydu? Bunları çok düşünmüştü ama her düşündüğünde bir cevap alamadığı için vazgeçmişti. Cevabı biliyordu çünkü o değişemezdi. Annesi için sadece ayak bağıydı, annesi onu seviyordu, bunu biliyordu ama genç yaşta anne olduğu için tecrübesizliği ağır basıyordu. Çok erken yaşta Kimya'nın babasıyla evlenmişti ve eşi onu terk edince ortada kalmış bir kız çocuğu gibi hissetmişti. Annesini net olarak hatırlamıyordu ama az çok nasıl biri olduğu hakkında fikri vardı. Bu hayatı seviyordu, çocuğunu seviyordu, aşık olmayı, gezmeyi, kitap okumayı seviyordu, ağlamayı seviyordu, aşk acısı çekmeyi seviyordu, hayatın ona getirdiği şeyler tutkusuydu. Bu nedenle güçsüzdü, genç ve düşüncesizdi. Anne olmayı bilmiyordu.
"Çık aklımdan aptal kadın..." Kimya saçını başını yolma isteğiyle onu kafasından atmaya çalıştı. Yüzünü hatırlamıyordu ama sesi bazen kulaklarında geziniyor gibiydi. Nazik ve cılız bir sesi vardı ve aklına geldikçe yüzünü buruşturuyordu. Hayatta en sevmediği kadın tipi annesi ve onun gibi olanlardı. Onun gibi bir anne olacağına hiç olmamayı tercih ederdi. Herkese karşı nazik bir duruşu vardı. Hayat neşesi onun sinirini bozuyordu. Büyüdükçe içindeki nefret de doğru orantıyla büyüyordu. Kimya asla onun gibi bir kadın değildi. O asla annesi gibi bi' kadın olmayacaktı.
Kapının çalmasıyla birlikte hızlı bir şekilde üzerindeki soğuk yorganı attı ve ofladı. İki kolundan destek alarak ayağa kalktı. Söylene söylene aşağıyla indi. Bu saatte, hatta hiçbir saatte evine misafir gelmesinden hoşlanmazdı. Kapı kolunu tutup söylenmeye başlayacağı sırada gelen kişiyi gördüğünde durdu.
"Ömer?" diyerek şaşkınlığını gizleyemedi. Saçı dağınık, üzerinde sadece bol bir tişört ve şort vardı. Bu saatte asla gelmezdi. Büyük ihtimalle söylemesi gereken şeyler vardı ya da Kimya için endişeliydi. Ömer tek elini ensesine attı ve başka yöne baktı.
"Müsaitsen içeri gireyim mi?" Normalde asla bu kadar düzgün bir şekilde sormazdı, hatta hiç sormazdı direkt içeriye girer ve kendi evi gibi yayılırdı. Kimya için bu şüpheli bir durumdu. Kapıyı biraz daha açtı ve kenara çekildi. Yavaş adımlarla içeriye girince Kimya da kapıyı kapattı ve lambaderi açtı.
Ömer berjere oturunca kendisi de yaşındaki mindere geçti ve sesini çıkarmadı. "Evimi özlemediğine göre neden geldin, bari eli boş gelmeseydin." dediğinde Ömer güldü ve alayla yanıtladı.
"Laçin'i özlemiştim ama göremedim. Uyuyor sanırım." dediğinde Kimya gözlerini devirdi. Tam unutmaya başlamışken Ömer gelip yeniden aklını karıştırıp gidecekti. Sıkıntıyla nefes verdi. "Laçin yok." dedi sadece.
Ömer, Kimya'ya bakıp ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştı. "Ne demek gitti? Nereye gitti? Öldürdün mü?" dediğinde gözlerini abartılı bir şekilde devirdi ve gülüyormuş gibi yaptı.
"Bugün de komiksin bakıyorum." deyip eliyle boynunu ovuşturdu. Uykusuz kalmayı sevmiyordu ama gece uzun gibiydi. "Biz Laçin'le boşanacağız." dediğinde arkadaşının gülüsemesi yavaş yavaş soldu.
"A-Anlamadım?! Kimya sen delirdin mi? Ne dedin ona? Neden kovdun?" Hızlı hızlı soruları yönelttiğinde Kimya onun enerjisine yetişemeyeceğini anlamıştı. Ne anlatsa yine de Laçin'i haklı bulacaktı. Anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kaldı.
"Haberler yüzünden kovdum tabii ki, başka neden kovacaktım?" dediğinde genç adamın kafasındaki soru işaretleri çoğalmıştı. O da bu haberler için buradaydı ama Laçin ve bunun ne alâkası olduğunu anlamamıştı.
"Ben de bu yüzden geldim, anlamadığım kısım ise Laçin'in neden gittiği?" dediğinde Kimya'da da merak uyandırmayı başarmıştı.
Ömer derin bir nefes aldı ve konuya girdi. "Kimya hepsi benim suçum, benim yüzümden o haberler yayıldı ve şimdi ne demem gerektiğini nasıl özür dilemem gerektiğini gerçekten bilmiyorum." dediğinde Kimya oturduğu yerde biraz daha doğruldu.
"Ne demek benim suçum? Sen ne saçmalıyorsun?" Ömer başını ellerinin arasına aldı.
"Siz balayındayken... Eda benim odama geldi ve sizin hakkınızda biraz konuştuk. Aşırı detaylı değildi, zaten pek vaktim yoktu. Haberler ilk çıktığında ben de Laçinden veya onun aptal arkadaşından şüphelendim ama bu sabah doğru olmadığını anladım." dediğinde Kimya yeniden sinirlenmeye başlamıştı.
"Eda'yı da alıp benim dedikodumu mu yaptınız?" dediğinde Ömer kaşlarını çattı. Alınmış bir tavırla sormadığını biliyordu ama yanlış anladığı da bariz ortadaydı.
"Bu dedikodu değil! Sadece senin için endişeliydik ve biraz bahsettik." dediğinde Kimya ayağa kalktı ve odada volta atmaya başladı.
"Bu ortalık yerde konuşabilecek bir konu mu sence? Bunu nasıl hastanede ben olmadan konuşursun? Senin bu konuda benden daha hassas olduğunu zannediyordum Ömer. İnanmıyorum sana." dediğinde genç adamın kalbi kırılmıştı. Kimya bunu söylediği için kızgın değildi ama yine de üzgündü. Böyle olacağını bilemezdi. Henüz bunu kim yaptığını bilmiyordu ama kesinlikle öğrenecekti.
"Elbette değil Kimya. Ama takdir edersin ki daha önce hiç böyle bir sorunla karşılaşmadım. Bana öfkelenebilirsin ama gerçekten elimde olan bir nedenden dolayı olmadı. Gerçekten." dediğinde Kimya duraksadı. Ve bir an söylediği şeyleri düşündü. Olayı tam olarak anlamadan yorum yapamayacaktı.
"Eda kahvesini dökünce, temizlik görevlilerini odama çağırdım ve ses cihazı bulduk. Birisi bizi dinlemiş." dediğinde Kimya sinirle ayağını yere vurdu.
"Bu nasıl olur? Kim yapar bunu?" diyerek kendi kendine söylendiğinde Ömer hiç düşünmeden cevap verdi. Bu cevaptan emin değildi ama büyük olasılıkla oydu, başka şüphelisi yoktu.
"Selim yapar bence." dediğinde Kimya'nın aklında ona dedikleri tek tek canlandı. Gerçekten söylediği şeyler ona çok ağır bir şekilde dönmeye başlamıştı ve o bunu yeni fark ediyordu. Kimya şu an kesinlikle Selim'i düşünecek durumda değildi.
Kimya'nın aklı fazlasıyla karıştırmıştı. Bir anlık sinirle Laçin'e ağzına gelen her şeyi söylemişti. Anlamadan dinlemeden yargılamıştı. Yapmadığını söylediği hâlde kızıp daha çok üzerine gitmişti.
"Çok afedersin, senin koskoca Kimya Seçiler olduğunu unutmuşum, kendinden başkasını düşünmeyen, bencil, kindar, kendini zeki zanneden aptalın teki ve korkak!"
Ettikleri kavga bir bir gözünün önüne gelirken pişmanlıkla gözlerini kapattı ve Laçin'in söyledikleri, yüzü aklına geldi. Ne demesi, ne yapması gerektiği konusunda kararsız kalmıştı.
"Ömer ben ne yapıyorum?" diyerek çaresizce fısıldadığında Ömer de ayağa kalktı ve Kimya'yı kolları arasına aldı. Destek verircesine sarılırken yavaş yavaş sırtında hissettiği ellerle güldü. "Muhtemelen Özgür'de kalıyordur, eve gitmeye cesareti olduğunu zannetmiyorum. Her şey daha iyi olacak, inan bana. Selim'le de sakın iletişime geçme, onu ben halledeceğim." dediğinde Kimya sıkıntıyla mırıldandı.
"İyi ki varsın..." dedi arkadaşına. Şu hayatta tek güvendiği insan oydu. Her zaman ne söylemesi gerektiğini, ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu ve yine gelip bazı şeyleri anlamasını sağlamıştı. Gidip Laçin'le konuşacaktı. Sabah erkenden kalkıp kapısını çalacaktı ve özür dileyecekti.
"Aslında beklemene gerek bile yok sanırım. Şu an Özgür'ün restoranındalar. Seni bırakmamı ister misin?" dediğinde Kimya biraz düşündü. Aradan bir hafta bile geçse Laçin onu ilk gördüğü yerde boğabilirdi.
"Üzerimi değiştirip geliyorum, burada bekle."
**
Laçin |
"Daha sonra da işte bağırdım, dedim ki sen beni terk edemezsin Kimya Seçiler, ben seni terk ederim, ee baktım üzüldü sonra." Ben anlatmaya devam ederken Özgür de kafasını sallayarak devam etmemi bekliyordu. Tamam, belki olaylar kelimesi kelimesine böyle gelişmemişti ama o bunu bilemezdi ne de olsa. Alkolün dengesizleştirdiği bedenim oturduğum koltuğa yayıldı.
"Biraz ısrar etti tabii gitmemem için, bensiz yaşayamazmış, ben onun hayatında gördüğü en yakışıklı adammışım, bana muhtaçmış, ben olmadan kendini süt dökmüş kertenkele gibi hissediyormuş falan. Ben de hiç dinlemeden çektim kapıyı çıktım." dediğimde kahkaha attı. Ben ise ciddi duruşumdan ödün vermedim. Gaza gelerek ayağa kalktım ve sanki karşımda Kimya varmış gibi konuşmaya hazırlandım. Bir hışımla kalktığım için dengemi sağlayamadım ama son anda masadan destek aldım. Sarsak adımlarla iki adım attım ve işaret parmağımı yan masaya salladım.
"Sen benimle böyle konuşma hakkına sahip değilsin Kimya Seçiler diye bağırdım ona." dediğimde elindeki bardağı havaya kaldırdı ve gözlerini yumdu.
"Kesin yaşanmıştır bu olay." demesiyle elimin tersiyle yavaşça omzuna vurdum ve yerime oturdum. Sıkıntıyla iç çektim ve başımı yasladım.
"Evet, yaşanmadı." dedim. Yaşanma ihtimali söz konusu bile değildi hatta, bizi o hâlde hayal bile edememiştim, rol bile olsa. Bir hafta olmuştu. Yüzünü görmediğim bir hafta boyunca, bir kere aramadı, mesaj atmadı, sosyal medya hesaplarına girmedi ama ben hâlâ aptal gibi onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaya çalışıyordum. Ben haklıydım, bu sefer gerçekten ben haklıydım ama son söylediklerimi söylemeyebilirdim. Beni boşayacaktı, onu bir daha asla göremeyecektim. Asla bir çocuğumuz olmayacaktı. O hayatındaki her şeyi yavaş yavaş düzeltirken, ben onun bıraktığı enkazda sessiz yardım çığlıkları için çırpınacaktım.
"Kimya beni sevmiyor, sevmeyecek. Bana güvenmiyor, güvenmeyecek. Bu ne kadar acıtıyor, tahmin edebiliyor musun? Haksız yere suçlanmak çok acı veriyor." Sonlara doğru fısıltıyla söylediğim şeylere karşılık alayla tebessüm ettiğinde kaşlarımı çattım. Beni anladığı falan yoktu. Ne hissettiğim hakkında fikri bile yoktu ama gidecek yerim de yoktu. Eve gitsem, Selim'i muhtemelen öldürecektim. Babamın evine gitsem babam haberleri soracaktı ve annem endişelenecekti. En azından Özgür bana iyi bakıyordu.
"Bir haftadır bekliyorsun, gelmeyecek. Seni sevmeyen bir kadın için fazla çabalıyorsun. Bırak gitsin." Sanki çok kolaymışcasına söylediği şeylere göz devirdim. Her an burada sızabilirdim ve şimdi sevgili arkadaşım da saçma sapan şeyler söylediği için başımı şişirmişti. Söylediği şeyler yanlış değildi ve bilmiyorum işte... Yine de bekliyordum.
"Onu beklemesi bile güzel geliyor." dediğimde sabır dilenircesine yukarı baktı.
"Sen tam olarak acı çekmekten hoşlanan aptallardan mısın?" dediğinde baygın bakışlarımla onu onayladım. Sahiden öyle gibiydim. Eğer bunu eskiden söylese ona fazlasıyla hak verebilirdim ama şu an beni anlamadığını bildiğim için ses etmiyordum.
"İyi bir avukat falan da tutman gerekecek." dediğinde onayladım. Sahiden basit bir şekilde aramızdaki her şeyi atlatacak mıydık, yoksa Kimya elimdeki her şeyi alıp beni süründürmeyi mi planlıyordu, açıkçası onun hareketlerini artık tahmin edemediğim için yorulmuştum. Şu anlık her gözümü kapattığımda aklıma gelmesi dışında pek bir problem yoktu. Ya da dediği cümlelerin yeniden acıtması koyuyordu. Ama fazla pişmanlığım yoktu çünkü ne yapsam, ne etsem bu kavgayı engelleyemezdim, bana inanmıyordu.
"Sevgi önemli değil Laçin, ben sana güvenmiyorum."
Acaba benim onu düşündüğüm gibi beni düşünüyor muydu? Ya da bir kez olsun bile aramızda bir şeylerin olabileceğini düşünmüş müydü? İlaçlarını alıyor muydu, evden dışarı çıkıyor muydu, yanında birileri var mıydı, yemek yiyor muydu? Benim onu özlediğim gibi bir kez olsun beni hatırlamış mıydı, içinde az da olsa pişmanlık var mıydı? Geceleri bensiz uyuyabiliyor muydu? Horul horul uyuduğuna hiç şüphem yoktu.
"Para mevzusunu ne yapacaksın?" Özgür'ün sorusu aklıma gelince daha çok sıkıntıya girdim. Hiçbir fikrim yoktu, bu nedenle bu konuyu açmak bile istemiyordum. Maddi açıdan Özgür de yardım ediyordu ama yine de benim üzüldüğüm para değildi. Ben terk edilmiştim, ikinci kez evden kovulmuştum. Birinci darbeyi babamdan yemişken, ikinci kez karım beni kovmuştu.
"Paraya ihtiyacım olduğu doğru..." diye mırıldandım. Babamın harcamaları aklıma geldikçe aklımı kaçıracak gibi oluyordum. İşleri toparlamak zordu, tahmin edebiliyorum, kısa sürede olacak işler değildi, aynı zamanda da annem için, kardeşim için harcamalar yapıyordu.
"Ben sana zamanında söylemiştim. Bunu konuşmuştuk. Zamanında bu olayı magazine satsaydın en azından elinde biraz paran olurdu, evliyken de birkaç yatırım yapardın." Sarhoş bir şekilde söylediği şeyleri anlamakta güçlük çektim. Derin bir nefes verdim ve tam cevap vereceğim sırada kapının kapanma sesiyle başımı arkaya çevirdim. Net göremediğim için gözlerimi kıstım ve gördüğüm kişiyle kaşlarım çatıldı, hızla ayağa kalktım.
"Kimya?" Sorduğum soruyla aynı zamanda birkaç adım atarak yaklaştım. Saçları dağınık ve yüzü solgundu. Duygusuz bir şekilde bana bakıyordu. Beni boydan süzdü ve iğrenircesine baktı.
"Gerçekten bunu yapmayı düşünmüş müydün Laçin? Bana bunu yapabilir miydin?" dediğinde içimdeki sıkıntı kat kat büyüdü. Ben cevap veremeden çıkışa yöneldiğinde olduğum yerde çivilenmiş gibiydim. Hareket etmiyordum ama biraz daha beklersem gidecekti. Adımlarımı hızlandırıp dışarıya çıktım, rüzgar yüzüme tokat misali çarpmıştı. Gitmek üzere olan Kimya'nın önüne geçtim.
"Sahiden beni beklemeden gidecek misin? Hem de bir hafta sonra? Sadece numu deyip gidecek misin?" Bir hafta sonra benim için gelmişti, belki de pişman olmuştu, belki özür dileyecekti. Gecenin bu vakti, üstünü başını önemsemeden gelmişti. Ama ben buna sevinemiyordum.
"Evet, geldim. Çünkü sana söylemek istediğim şeyler vardı, özür dileyecektim. Senden şüphelenmemin hata olduğumu anladım ve... Her neyse artık bir önemi yok." dediğinde yeniden gitmeye yönlendiğinde engel oldum. Nihayet güzel mavililerini görebilmiştim ama onlar şu an oldukça boş bakıyordu.
"Bir haftadır ne hâldeyim haberin var mı senin? Her gece mesaj atarsın, belki ararsın diye bekledim. Ama gelmedin Kimya. Şimdi tam umudu kestiğim an geri döndün ve yine gidiyorsun. Ben artık sensiz uyuyamıyorum, seni her halinle kabul edebiliyorum. Seninle olmayı seviyorum." Hızlı bir şekilde söylediğim şeylere karşı afalladığını gördüm. Muhtemelen beklemiyordu aöa bu kısa sürdü, daha sonra yüzü yeniden ciddi bir hâle büründü.
"Sadece zırvalıyorsun."
"Evet, zırvalıyorum, sadece seni on saniye daha fazla görebilmek için burada ayakta dikilip senin için hiç önemi olmayan şeyler söylüyorum. Ama benim için önemliydi Kimya. Daha önce hiçbir kadını sevmedim, onun için ağlamadım, onun için gülmedim, onun için bu kadar oyuna katlanmadım. Sen... Sen benim kurallarımı dudaklarından çıkan tek kelimeyle bozuyorsun." dediklerimden sonra elini avucumun içine aldım ve sol göğsüne koydum. "Sen de benim için kurallarını yıkamaz mısın, bir kez olsun?" Yalvarırcasına söylediğim şeylerden sonra ellerimize baktı ve daha sonra da bakışları bana döndü. Bir adım geriye gittiğinde boşluk hissettim.
"Boşanma celbini istediğin adrese yollarım." Soğuk sesiyle omzu koluma çarptı ve gitti. Duraksadım. Gidişini bile izleyemedim. Bu onu son görüşüm olabilirdi.
O an anlamıştım, bu Kimya'yı geri kazanmamak üzere son kaybedişimdi.
***
Olm çok sinirlendim lan
Özgüre sövün
Bölümü beğenenler?
Kimya'ya kızanlar?
Ömeraşkım diyenler?
Hadi eyv.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro