ADORA STYLES

✨✨✨

Burada yaşamaktan en basit tabirle nefret ediyordum.

Kardeşim kendine ait bir malikane satın alabilecek kadar zengindi ama patronunun küçük süs köpeği gibi olduğu için onun devası malikanesindeki kanadın birinde yaşıyordu ve benimde İngiltere'deyken onunla burada yaşamam talep ediliyordu. Eminim sorsam Nerissa otellerinden birindeki süitleri rahatça ve ücretsizce kullanmam için birkaç emir verirdi ama nedense Harry beni gözünün önünden ayırmakta sorun yaşıyordu.

Gerçi onu suçlamak nankörlük gibi geliyordu. Babamız öldükten ve annem intihar ettikten hemen sonra Nerissa'nın babası için çalışmaya başlamıştı. Alıştığımız hayatı korumak için canla başla savaşmıştı. Her ne kadar hâlâ bir süs köpeği de olsa pırlanta küpelerim, tasarımcı çantalarım ve marka kıyafetlerim dolabımdaydı.

Nerissa'nın evi Buckingham Sarayı'nın minyatürü gibiydi. On beş yatak odası, şarap mahzeni, sinema, sauna, banyolar, çalışma odası, iki profesyonel mutfak... Eve ilk geldiğimde tek bir kişinin böyle bir evde nasıl yaşadığını düşünmüştüm ama anlaşılan bir zamanlar Van Stein-Carsten ailesi kalabalıktı; şimdiyse geriye sadece Nerissa kalmıştı.

Bir de kapalı yüzme salonunu ben hariç kullanan tek kişi olan kuzeni.

Zayn'i tam tanımıyordum; öyle ki soyadını bile bilmiyordum ama Von Stein-Carsten gibi havalı bir şey olmadığına emindim. Harry onun Nerissa'nın anne tarafından kuzeni olduğunu söylemişti ki zaten tek benzerlikleri gözleriydi. İkisininde insanın ruhunun derinliklerine bakan güzel ela gözleri vardı. Tabii Zayn'in gözleri daha güzeldi. Daha... tatlıydı. Zehirli bir bal gibi.

Kollarını havuzun kenarına yaslayıp nefeslenirken dövmelerini incelemekten kendimi alamadım. Belki yüz tane falan vardı ama dikkatimi bozukça yazılmış Rusça yazı çekti.

Zayn dönüp bana bakarken saçlarını gözünün önünden çekti.

"Merhaba..." diye mırıldandım gergince. "Burada olduğunu bilmiyordum."

Geçen hafta geldiğinden beri iletişime geçtiğimiz ikinci andı. İlki yanımda durup tablo hakkında konuştuğu zamandı. O da bir konuşma sayılmazdı çünkü bana bakıp gitmişti.

Tek kelime etmeden bana bakmaya devam etti ama sonra önüne döndü ve başını mermere yaslayıp nefeslendi. Nefesinin altından bir şeyler mırıldandığını duydum ama anlamadım. Rusça olmalıydı.

"Neden burada olmayım Devushka?"

"Ben— Bana küfür etmedin, değil mi?"

Bal rengi bakışları bir süre yüzümde gezindikten sonra güldü. Kuru olmayan ama kesinlikle soğuk bir kahkahaydı. Sonunda bana doğru döndü. Kollarını mermere yasladı.

"Neden burada olduğu sorulması gereken sensin Devushka. Sonuçta burası benim büyüdüğüm ev."

Havlumu bırakırken ona şaşkınca baktım. Çenesiyle bana kenarda duran sigaralığı ve zippoyu işaret ettiğinde alıp ona uzatmak için dikkatle yürüdüm. Gözleri bir an için bile vücuduma kaymamıştı. Çok centilmenceydi ama küçük bir parçam onun tarafından arzuyla süzülmenin cazibesini düşündüğü için kasıklarımda bir sıcaklık hissettim.

"Burada mı büyüdün?"

"Da." Sigarasını yakıp dumanı üflerken başını salladı. "Ailem öldürülünce halam beni buraya getirtti."

Ondan biraz uzakta olacak şekilde ayaklarımı suya sokup otururken şaşkınlığım, dehşete ve oradan da meraka döndü. Nasıl bu kadar rahat ailem öldürülünce diyebilirdi ki?

"Hiç Rus'a benzemiyorsun." Konuyu kasvetten çıkarmaya çalıştım. "Ruslar sarışın mavi gözlü olmaz mı?"

Bana bakarken gülüp başını salladı.

"Genetik havuzum bir şenlik gibi." Sigaranın külünü havuza silkeledi. "Babamın babası tam bir Rus ama annesi Ortadoğudan. Kendi annem de Ortadoğulu."

"Yani... yüzde yirmi beş falan mı Russun?"

"Öyle bir şey."

"Baban ve annen nasıl tanışmış ki?"

Dilini dişlerinin arasına alıp hafifçe güldü ama sonra yüzüne ciddi bir ifade çöktü.

"lyubopytnyyleri kimse sevmez."

"Ne olduğunu bilmiyorum." Omuz silktim. "Bizim babamız İngiliz annemiz de İskoç."

"Ne güzel."

Hiç ilgilenmediğini daha bariz belli edemezdi. Küllerinden sonra biten sigarasını da havuza attığında kaşlarımı çattım.

"Bunu yapamazsın."

Bana bakıp tek kaşını kaldırırken elini birkaç kez savurup küllerin ve izmaritin bizden uzaklaşmasını sağladı.

"Her şeyi yapabilirim kotyonok." Bir Rusça kelime daha. Harika. Yüzümdeki ifadeyi analiz ettiğini ve tepkimle eğlendiğini fark ettim. "Suya girmeyecek misin?"

"Kirlettin. Hayır."

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve sonra ban doğru yüzdü. Çenesi neredeyse dizlerime değecek kadar yaklaştığında iki elini iki yanıma yasladı.

"Daha önce burayı senden başka kullanan yoktu, değil mi? Bu yüzden neden burada olduğumu sordun."

Beni yakalaşmıştı. Hiçbir şey dememden yüzüne baktım.

"Nerissa küçükken bir kaza geçirdi. Yüzmez."

Yine sessizlikle karşıladım onu. Sonra omzunun üstündeki run dövmelerine ve pazısındaki Odin'e baktım.

"Odin ve runler."

"İlgini mi çekti?" Kolunu kaldırıp daha rahat bakabilmem için dizlerime bıraktığında hafifçe açılmış gözlerimle ona baktım. "Doğrusu... daha çok onlara inanmayı seçerim."

"Pagan mısın?" Gülerek ona bakarken gözümün önüne düşen bir parça saçımı geri ittim. "Hiç pagan gibi değilsin."

"Her şey ile tek bir Tanrı'nın ilgilenmesi fikri çekici değil." Burnunu kırıştırıp şakacı bir tonda konuştu. "Hem diğer dinler mitoloji açısından pek besleyici sayılmaz. Ben hikayeleri severim."

"Bence çok severim. Yani mitolojiyi ama özellikle İskandinav mitolojisini."

Benden biraz uzaklaşırken, "Belki bir ara bunun hakkında konuşuruz." dediğinde tek kaşımı kaldırdım.

"Bana çıkma teklifi mi ediyorsun?"

Alaycılığım karşısında kahkaha atarken başını hafifçe iki yana salladı.

"Ty uzhe prinadlezhish' mne kotyonok."

"Bak yine Rusça konuşuyorsun."

Sudan çıkması, havlusuna kurulanması ve yanımdan geçip gitmesi hepsi ağır çekimde benim ıslak vücudunun keyfini çıkarmam için hazırlanmış gibiydi.

"Ne dedin?"

"Kadınların çıktığı türden bir adam olmadığımı."

O salondan çıkıp giderken içimden bir ses bunu demediğine emin olmamı söylüyordu.

✨

A D O R A
S T Y L E S

ŞU ŞAHESERE BAKIN BİR 🙏🏻 zayn az piç değilsin ağzının tadını biliyorsun dkdmdkdk

hikayeye ilgi olması beni çok mutlu etti ama özellikle yorumlarınızı bekliyorum 🥹

— bezzy 🧝🏻‍♀️