Bölüm 8
Açıkçası okunma sayım, yorumlar, beğeniler düşük olduğu için motivasyonum da baya bir düşük. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum, sizde desteklerinizi esirgemeyin.
İyi Okumalar :)
Kendimle baş başa kaldığım her an aklıma o kötü gece geldiği için olabildiğimce meşgul olmaya çalışıyordum. Her zamanki gibi kadınlarımla ve çocuklarımla ilgilenmeye kendimi veriyordum. Elbette kimsenin tehditlerini önemsemeden verdiğim bilgilendirmelere devam ediyordum. Anca böyle şarj olabiliyordum. Ön yargılarla ve şiddetle dolu olan bu dünyayı çekilebilir kılan tek şey çocukların ve kadınların yüzündeki gülümsemeydi. Günün sonunda her şeye değerdi.
''Lalin, dışarıda bir kadın var çok ağlıyor ne yapacağımızı şaşırdık. Yiğit'le de bizimle de konuşmuyor bir de sen baksana.'' Odanın kapısını aniden açarak içeri giren Zehre tek nefeste bu cümleleri kurmuştu. Odadan çıkarken ben de hızla arkasından ilerledim.
Bir kadının burada ağlaması ve kimseyle konuşmaması garip değildi. Ancak böyle hissettiği bir zamanda buraya sığınması güzel bir şeydi. Şuan konuşmasa bile birazdan konuşacaktı.
Dışarıya çıktığımda kapının önünde bir eli karnında bir eli yerde ağlayarak oturan bir kadın vardı. Üzerindeki simsiyah elbisenin üzerine örttüğü kırmızı başörtüsü çırpınmalarından olacak ki açılmıştı. Çevrede olan iki üç kişi dikkatle bize bakıyordu. Yiğit'te onları göndermeye çalışıyordu.
Kadına yaklaşarak örtüsüyle başını iyice örttüm. Şuan ne yaparsak yapalım konuşmayacaktı belliydi. ''Gel içeri geçelim. İçeride güvendesin. Sakinleş biraz.''
Kadının bir koluna ben bir koluna Beyza girerek onu içeri almıştık. Zehra'nın çektiği sandalyeye oturmasına yardımcı oldum. Bir yandan su veriyor bir yandan da telkin edici cümleler kurmaya çalışıyorduk. Kadın biraz sonra ağlamayı bırakarak derin iç çekişlerine dönmüştü. Açıkçası ne oluyordu merak etmiştim.
''Hazır mısın? Anlatmak ister misin?''
Kadın derin bir iç çektikten sonra titreyen sesiyle bize cevap verdi. ''Ben gebeyim.''
Güzel bir şeydi ama kadın için değildi anlaşılan. Bir şey demeden devam etmesine izin verdik. '' Kocam istemiyor ebe hanım. Karnıma tekme attı beni merdivenlerden itti, o bebeği öldür yoksa seni öldürürüm diye tehdit etti. Ebe hanım ben günahsız bir bebeğe nasıl kıyarım. Nasıl öldürürüm?! Nolur yardım edin bana. Doktor, bana bir çare bulun.''
Dördümüz birbirimize bakarken ne yapacağımızı şaşırmıştık. Sanırım bu burada ilk defa oluyordu. Bir adam kendi bebeğini nasıl istemezdi?! Ölsün diye nasıl karısını döverdi?! Bu nasıl bir canilikti?!
'' Bak bana.'' Kadının yüzünü iki elimin arasına aldım. ''Sakin ol tamam mı? Şimdi bize nerede oturduğunu söyle doktor bey gidip konuşsun kocanla olur mu? Bizde sana bakalım.''
Kadın başını hızla iki yana salladı. ''Olmaz. Siz konuşursanız daha kötü olur. Bana daha çok kızar. B-ben korkuyorum.'' Kadının gözlerinden patır patır yaşlar dökülmeye devam ediyordu. İçim resmen onun acısıyla kavrulmuştu. Nasıl bir caniydi bu adam? Burası öyle bir dünyaydı ki kadınlara hiç söz hakkı vermiyordu. Bu kadın eğer bebek sahibi olamasaydı onun suçu olurdu, hamile oldu yine onun suçuydu. Kadının hiç söz hakkı yoktu, kadının hiçbir fikri yoktu olamazdı. Bebek yap derler yapardı, bebeğini öldür derler öldürürdü. Buydu işte kadının adı bile yoktu.
Yiğit genç kadının önüne eğildi. ''Korkma tamam mı? Bana güven, bunun üstesinden birlikte gelebiliriz."
Genç kadın ürkekçe başını salladı. "Şimdi sen burada ebe ve hemşire hanımla kal bizde diğer hemşire hanım ile gidelim olur mu?"
Başını tekrar olumlu şekilde salladı.
Genç kadın adresini söyledikten sonra Zehra ve Yiğit çıkmışlardı. Bende gidip o adama iki çift laf söylemek istiyordum ama öncesinde genç kadını muayene etmemiz gerekiyordu. Onu muayene odasına alarak uzanmasını sağladık.
"İlk gebeliğin mi?" Diye sordum eldivenlerimi giyerken. Beyza da yardımcı oluyordu.
"Hayır ebe hanım 2 ay önce doğum yaptım. Kocam da o yüzden istemiyor. Ama benim bir suçum yok ebe hanım olmasın demiştim."
"Şş tamam sakin ol. Tamam mı? Oldu bitti, geçmişi konuşmayalım şimdi." Beyza kadını sakinleştirmeye çalışıyordu. Birlikte kadını muayene etmeye çalışıyorduk.
Elbette ultrason ile doktor eşliğinde bir muayene daha iyi olacaktı. Ancak imkanımız şuan sadece buna yeterli olduğu için bizde elimizden geleni yapıyorduk. Ama şuanlık bir sorun yoktu.
"Kanaman, şiddetli karın ağrın oldu mu?"
Başını iki yana salladı.
"Tamam sen biraz dinlen burada. Aç mısın? Bir şeye ihtiyacın var mı?"
Tekrar başını iki yana salladı.
Bebeğe zararlı olmayacak bir sakinleştirici yaptık. Hem uyuması hem de biraz daha kendini iyi hissetmesi için gerekliydi. Şuan bir sorun yoktu ancak her an olabilirdi. Bebekte inşallah hiçbir şey olmazdı.
Kadın uyuduktan sonra yanından çıktığımızda Beyza sessizce ağlamaya başlamıştı. Elbette kadının o halinden o sözlerinden kim etkilenmezdi ki?
"Ben anlamıyorum Lalin. Böyle insanlar neden var? Niçin var? Bir insan nasıl bu kadar acımasız ve kötü bir hale gelebilir? Nasıl kendi çocuğunu öldürmek için karısına vurabilir? Bu kadınlar daha ne yapsın? Çocuk doğurunca suç doğurmayınca suç. Ne istiyorlar bu kadınlardan bu çocuklardan?"
Beyza'nın sessiz çığlığı aslında her şeye tercüme olmuştu. Haklıydı. Hemde çok. Ama elimizden hiçbir şey gelmiyordu.
1 saatlik sessizliğin ardından Zehra ve Yiğit kan ter içinde geri dönmüştü.
Hızla ayağa kalktım. "Ne oldu?"
Zehra başını iki yana salladı.
Sinirle arkasına dönerek muayene odalarından birine girdi.
"Hiçbir şey olmadı. Hiçbir şey. Adam delirmiş gibiydi. Neredeyse üzerimize saldıracaktı. Kahvedeki adamlar engel oldu."
Derin bir of çektim. "Deli mi bu adam? Kendi çocuğundan ne istiyor?"
"Istemiyormuş. Daha biri büyümeden diğeri olamazmış. Ağlama sesi duymak istemiyormuş."
"Yaparken sorun yok ama! Yaparken sorun yok!"
Gerçekten kafayı yiyecektim. "Ne yapmamız gerekiyor? Kadını evine gönderemeyiz, can güvenliği yok."
"Evde 2 aylık küçük bebeği var. Onun da annesine ihtiyacı var."
"Jandarmaya haber verelim."
"Hiçbir şey değişmeyecek." Dedi Beyza.
Deyim yerindeyse iki ucu boklu değnekti.
Birinin bize gerçekten yardım etmesi gerekiyordu. Yoksa bu işin içinden çıkamayacaktık. Adam belki sakinleşince daha mantıklı düşünebilirdi. Belki ilk öğrenme tepkisi bu şekildeydi.
"Şöyle yapalım. Bebeğe bakan biri mutlaka vardır. Zehra kontrol etmeye gitsin. Bizde Beyza ve Lalin ile kadını lojmana götürelim bu gece sizde kalsın. Yarın da adamla son kez konuşalım. Eğer hala değişen bir şey yoksa jandarmaya gidelim."
Yapacak başka bir şeyimiz yoktu. Yiğit'in söyledikleri en mantıklı olandı.
"Hatta Zehra bende seninle geleyim. Tek gitme siz kadını götürürsünüz. Bu gece hepiniz Lalinlerde kalırsınız."
Herkes onaylayınca Zehra ve Yiğit çıkmıştı. Bizde kadının uyanmasını bekliyorduk.
Uyanınca hep birlikte bizim lojmana doğru yürümeye başladık. Genç kadın geldiğinden daha iyi bir durumdaydı. Ancak konuşmuyordu. Uyandığından bu yana sadece dediklerimize uymuş başka hiçbir tepki vermemişti. Tabi o da haklıydı.
Merkezden çıkmadan önce ne olur ne olmaz diyip masamdaki çekmeceden biber gazımı almıştım. Burada kimseye güvenilmezdi. İnşallah kullanmak zorunda kalmazdım ama zorunda kalırsam da çekinmeyecektim. Buradaki insanlar ondan anlıyordu.
3 katlı binamızın kapısına yaklaşınca kapının önünde dikilen iki adamı gördüm. Korku yerine bütün bir sinir bedenimde dolaşmaya başladı. Derin bir nefes aldım.
"Beyza kadının yanında dur. Ona zarar vermelerini engelle."
İkisi olayı anladıktan sonra genç kadın titremeye başlamıştı. Beyza koluna girerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben onlardan iki üç adım önde yürüyordum.
İki adım bizi gördüğünde hızlı adımlarla bize yaklaşmaya başladılar.
Adamlardan biri hızla bağırarak yürümeye devam ediyordu. "Ulan Bahar. Göstereceğim ben sana evden kaçmayı beni şikayet etmeyi. Ulan seni soysuz!"
Adam kadına uzanmaya çalışırken panik olmamaya çalışarak cebimdeki gazı çıkarıp adamın gözüne sıktım.
"Sen kime ne gösteriyorsun?! Terbiyesiz Adam! Soysuz sensin! Karısını çocuğunu öldürmeye çalışan asıl soysuz sensin!"
Adam gözlerini kapatarak bağırıyordu. Can çekişen bir hayvan gibi çırpınıyordu. "Sen çok oldun ebe hanım. Seni de o Bahar'ı da."
"Ne yaparsın ne?! Senin gücün anca kadınlara yeter ahlaksız herif."
Diğer adam da bize yaklaşmaya çalışırken onu da biber gazı ile tehdit ettim. Çırpınan arkadaşına yardım etmeye çalışıyordu.
"Yandı gözlerim anam. Yandım."
Onlar çırpınırken ben de jandarmayı arayıp şikayet etmiştim. Onlar gelene kadar idare ederdi.
"Bu burada bitmedi ebe hanım. Bitmedi."
Adamın boş tehditlerine kafa sallarken duyduğumuz sesle arkaya döndük.
"Neler oluyor burada?"
Hah bi 6. Sesimiz eksikti. Ali Mirza beyefendi arabasından inerek yanımıza gelmişti. Olay nerede Ali Mirza oradaydı.
"Sizi ilgilendirmez Ali Mirza Bey. Bir de sizinle uğraşmayalım akşam akşam."
Ali Mirza bana kelime anlamı sus olan bir bakış attı.
"Neden çırpınıyorsun Kazım?"
Ali Mirza iki elini ceketini sıyırarak beline yerleştirdi.
"Ali Mirza Beyim. Bu ebe iyice çığrından çıktı. Karımı kaçırıyorlar. Sonra da gözüme şu aptal gazdan sıktı."
Adam yere oturmuş gözleri kapalı konuşuyordu.
"Yalancı şerefsiz. Ağzımı bozdurma bana. Kendi öz bebeğini öldürmek için karısını döven şerefsize gül esanslı gaz mı sıkacaktık!"
Artık iyice çığrından çıkmıştım. Adam gözümün önünde ölse toprağını ben atardım.
"Ne? Doğru mu Kazım?"
"Doğru mu ne kelime! Kadının karnına vurmuş bebeği düşürmeden bu eve gelme demiş. Bizimkiler konuşmaya gittiğinde de terslemiş. Bir de karısını bile bile ölüme mi yollayacaktık?!"
"Ali Mirza Beyim-"
"Sus lan! İt oğlu it! Adam olan adam kendi çocuğunun katili olur mu? Karısına el kaldırır mı lan?!"
Ali Mirza Kazım denen herifi yakalarından tutup yerden kaldırdı. Bir yumruk da kendi geçirdi. Şiddete kesinlikle karşıydım ama şuan içimin yağları erimişti.
Beyza iyiden iyiye halsiz düşen kadını oturtmaya çalışıyor, Kazım'ın yanındaki diğer adam da yavaştan kaçmaya çalışıyordu.
Kazım ise Ali Mirza'dan temiz bir dayak yiyordu. Ama birazdan jandarma gelecekti. Bu sahneyi böyle görmemeleri iyi olurdu.
"Tamam Ali. Jandarma gelecek birazdan sakin ol."
Ali Mirza dönüp bana baktı. Yumruğu havada donmuştu. Diğer eliyle tuttuğu adamı da yere bir çuval gibi bıraktı.
Kısa bir duraklamanın ardından iki elini de silkeleyip kendi kendine dolanmaya başladı.
"Piç evladı. Şerefsiz it." Bir yandan söyleniyor bir yandan kendi kendine dolanıyordu.
Biraz sonra iki araba gelmişti. Gerekli olan ifadeleri aldıktan sonra Kazım denen herifi içeri almışlardı. Kadını da götüreceklerdi ancak biz izin vermemiştik. Kendini biraz toparladıktan sonra gidip konuşmasına destek olacaktık.
Herkes gittikten sonra dördümüz baş başa kalmıştık. ''Beyza sen Bahar'ı evine götür. Yiğit ile Zehra'ya haber ver.''
Beyza onaylarcasına başını sallayıp Bahar ile iki adımlık yolu tamamlayıp lojmanın içerisine girdiler.
Ali Mirza'da benim ona bir şey dememi beklermişçesine bana bakıyordu. Aslında bana bir şey demesi gereken oydu. Ancak ben yine büyüklüğü üstlenecektim. Her ne kadar ağza alınmayacak şeyler söylediyse de bugünde yine onun payı vardı. Hep bir yerlerden çıkıyordu. Bu beni rahatsız etse de sonuçta buralar onun topraklarıydı. Ucundan bile bize destek olması insanları çok fazla etkiliyordu. İnsanlar onu dinliyordu. Keşke bu şansı iyi şekilde kullanabilseydi.
''Kahramana ihtiyacımız yoktu.'' dedim geçen geceki laflarına gönderme yaparak.
''Biliyorum.'' dedi ifadesizce.
''O zaman yoluna devam etseydin durmak yerine.''
''Ebe hanım-''
''Lalin.''
''Ebe hanım.'' dedi tekrar vurgulayarak. ''Sizde başınızı durmadan belaya sokmayın.''
''Sizde size saygı duyan ama normalde şerefsizin önde gideni olan insan dışı varlıkların yularlarını çekin, ne dersiniz? Böylece başım belaya girmez sizde yapmak istemediğiniz kahramanlığı yapmak zorunda kalmazsınız.''
Sinirli bir gülümseme belirdi suratında. ''Çok biliyorsun.''
''Çok bilirim. Şimdi izninizle ilgilenecek önemli işlerimizle ilgilenelim. İyi akşamlar.''
Bir şey söylemeden eve doğru yürümeye başladım.
''O adam kimdi?''
Sorduğu soruyla olduğum yerde durdum. Arkam ona dönüktü. Adamın kim olduğundan ona neydi acaba?
Derin bir nefes alarak ellerim belimde ona döndüm.
''Elin adamından size ne Ali Mirza Bey?''
Sol elinin yumruk yaptı gözlerim istemsizce eline kaydı.
Kollarımı kavuşturdum. ''Ah tabi pardon siz köyün namus bekçisi olduğunuz için bilmeniz gerekiyor.''
''Köyün namus bekçisi değilim ama bu gidişle başka bir şeyin bekçisi olacağım.''
''Pardon?''
''Hiç ebe hanım hiç. Söyleyecek misin?''
Omuz silktim. ''Belki de namussuzluk yaptığım biridir. Kim bilir.''
Bu sefer arkamı dönüp hızlı adımlarla eve geçtim. Akşam akşam sinir bozucu bir sahneyi daha geri de bırakmıştım.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro