Bölüm 14
İkimiz de arabada hala oturup önümüze bakıyorduk. Gören de önümüzde tiyatro oynuyor falan sanırdı ancak uçsuz bucaksız uzanan bir vadiyi izliyorduk. Daha doğrusu ben izlemiyordum çünkü beynimde demin yaşanan olayı tahlil etmeye çalışıyordum ve Ali Mirza'nın da benden farklı olduğunu düşünmüyordum. Evet ona itiraf ettirmiştim. Onu ilk gördüğüm andan beri bildiğim şeyi söylemesini sağlamıştım. Sevinmiş miydim? Evet. Çünkü kim aşkının karşılıklı olduğunu öğrendiğinde sevinmezdi ki?!
Ama çok korkuyordum, aşırı korkuyordum. İtiraf ettirmiştim ama ne olacaktı ki bundan sonra? Ne yaşanacaktı? Zehra'nın anlattıklarından sonra böyle bir itirafa nasıl cesaret edebilmiştik. Çünkü aşk böyle bir şeydi işte. Hem de sevgiyle birleştiğinde ortaya deli cesareti çıkıyordu. Ancak yine de mantığımı, mantığımızı korumak zorundaydık. Bu klasik bir aşk hikayesi değildi. Hatta belki de aşk hikayesi olmaması daha iyi olurdu.
Her şeyi kontrol altına almaya çalışan beynim binbir türlü senaryo üretiyor, beni korkutuyordu şuan. Neden diye bağırmak ağlamak istiyordum. Neden doğru insan yanlış zaman ve yanlış yere denk gelmek zorundaydı?
Keşke başka bir yerde başka şartlarda olsaydı. Keşke.
''Lalin.''
Adımı ağzından duyduğum an başımı önüme eğdim. Gözyaşım gözümde hazır bekliyordu.
''Lalin.'' diye tekrar yineledi. Bana baktığını hissediyordum.
Yavaşça ona döndüm.
''Efendim.'' dedim sessizce. Ama gözlerine bakamıyordum bakamazdım.
''Lütfen bana bir şey söyle.'' dedi yalvarırcasına.
''Ne söylememi bekliyorsun?'' dedim sanki beklentisinin ne olduğunu bilmiyormuşçasına.
Düşüncelerimi okumuş gibi ''Biliyorsun.'' dedi.
''Ama her şey daha kötü olur. Sonu gelmez.'' Sesim titremeye başlamıştı.
''Sonunu düşünmeyi bana bırak. Bana sadece cesaret ver.''
Başımı iki yana salladım. ''Yapma. ''
Uzanıp iki elimi de tuttu. ''Lalin bana bildiğim bir şeyi söylemiş olacaksın. Ve emin ol sen söyleyene kadar çabalayacağım. Ve sen söyledikten sonra da başka şeyler için çabalayacağım. O yüzden bunu bizim için daha fazla zorlaştırmayalım.''
Bir sürü kelime söylemişti ama bizim dediği yerde nefesim tıkanmıştı. Kalbimin atış hızı artmış, yoğun duygularımdan ağlayacaktım. Ama nasıl söyleyebilirdim ki? Bu beni geçtim onu ateşe atmak olurdu.
''Olmaz.''
''Ne olmaz?'' dedi benden uzaklaşarak.
''Bu, biz diye bir şey olamaz Ali olamaz. Ben bir şey söylesem de söylemesem de olmaz.''
Deri bir nefes verdi ve iki eliyle direksiyonu kavradı. ''İstemiyor musun?'' diye sordu. Bu soruyu sorması içimden bir şeyler koparmıştı. Ancak benim ona söyleyeceğim şey ikimizin de yıkımı olacaktı belki de. Ama yapmak zorundaydım. Onu düşünmek, ondan vazgeçmek zorundaydım.
''Hayır istemiyorum. ''
Gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı içimde kopan fırtınalara yenisini eklemişti. Ama olmazdı işte. Biliyordum benden vazgeçmeyecekti ben de ondan vazgeçmeyecektim. Birtakım amaçlar uğruna geldiğim bu yerde yıkımların oluşmasına sebep olacaktım. Her şeyi düzelteyim derken daha fazla gözyaşı belki de kan dökülecekti. Şiddeti, huzursuzluğu, bencilliği ortadan kaldırmak için çaba harcayan ben bunların asıl sebebi haline gelemezdim. Bencillik yapamazdım.
Evet ilk defa aşık olmuştum. Tanımadan, adını bile bilmeden onu kendime yakın hissetmiş sanki yıllardır tanıyormuşum gibi kendimi onun yanında güvende hissetmiştim. Bu duyguyu kaybetmek zor olacaktı ama dünyada aşktan daha önemli şeyler vardı.
Kendim umrumda bile değildim ama Ali Mirza'yı üzdüğüm, hayal kırıklığına uğrattığım için canım daha çok acıyordu.
''Peki.'' diye mırıldandı ve arabayı çalıştırdı. Daha fazla soru sormadığına veya üstelemediğine sevinmiştim. Çünkü bu sefer ona karşı koyamazdım.
Evime gelene kadar sessizdik. Arabayı durdurduğunda da sessizliği ona hoşçakal diyerek ben bozmuştum. Yüzüme bile bakmadan başını sallamış ve inmemi beklemişti. İndikten sonra da hızla ortadan kaybolmuştu. Arkasında bıraktığı toz bulutuna bakakaldım. Çok kötüydü hem de çok.
Kapıyı açıp eve girene kadar kendime zaman verdim. Kapımı kapattıktan sonra artık bacaklarımın beni taşıyamaması ile olduğum yere çöktüm. Ağlayamıyordum ama kalbim acıyordu. Hem de çok.
Çalan kapıyla irkildim. Şuan kimseyi görmek ya da konuşmak istemiyordum o yüzden açmayacaktım. Ama kapı susmuyordu.
İstemeye istemeye yerimden kalkıp kapıyı açtım.
Buradaydı.
Ali Mirza gelmişti.
Bir an hayal gördüğümü sanmıştım ama buradaydı.
Gözleri çok ifadesizdi ama o her zamanki sıcaklığını yine bana hissettiriyordu.
Kendimi tutamayarak boynuna atladım. Alnımı omzuna yaslayıp bana sarılmasını bekledim. Kollarını belimde hissettiğimde iyice sokuldum ona. Biliyordum olmamalıydı ama elimde değildi işte. Keşke hiç gelmeseydi ama gelmişti işte.
Beynimdeki ufak mantık kırıntıları ile kimse görmesin diye onu yavaşça içeri yürüttüm ve kapıyı kapattım.
Ama hala ondan ayrılamıyordum.
''Neden yalan söyledin?'' diye mırıldandı ve sonra saçlarımdan öptü. İç çekerek gözlerimi kapattım.
''Korkuyorum çünkü.''
Kaşlarını çattığını görmeden bile hissediyordum. ''Ne demek korkuyorum? Sana bir şey olmasına izin mi veririm ben?''
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. ''Kendim için değil senin için korkuyorum. Farkındasın değil mi karşına alman gereken çok şey olacak. Ve karşına alacağın şeyler senin köklerin, seni sen yapan şeyler. Bunlara ben sebep olmak istemiyorum.''
Bir elini belimden çekerek önüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. ''Bunları düşünme. Hiçbir şey olmayacak bana güven. Olsa bile, en kötü senaryo yaşansa bile senden vazgeçemem. Seni seviyorum Lalin.''
Söyledikleri elbette beni rahatlatmadı. Hiçbir şey peri masalı gibi olmayacaktı. Ama son söylediği iki kelime ile yine beynimdeki mantık kırıntılarını ortadan kaldırmıştı.
Gözlerinin içine baktım. Kahvelerinin içindeki küçük siyah noktalarını bile ezberlemek istiyordum.
''Ben de seni seviyorum.'' dedim.
Gülümsedi. Ve eğilip tekrar saçlarımdan öptü.
Ne yapacaktım ben? Bu durum beni aşırı korkutuyordu ama şuan olduğum yer de çok güzeldi.
''Aslında buraya sana kızmak için geldim. Verdiğin istemiyorum cevabını biraz daha açmanı, beni gerçekten sevmediğini sesli şekilde bağırarak yüzüme söylemen için geldim. Ama kapıyı açtığında gördüğüm o halin zaten ne kadar üzüldüğünü bana gösteriyordu. Beni sevdiğini biliyorum Lalin. Kollarını boynuma doladığında hissettiklerimi de sana anlatamam.''
Çok güzel konuşuyordu. O kadar anlamlı, doğru ve eksiksizdi ki her şey.
Bir şey söylememe izin vermeden elimden tutup beni salona götürdü ve ikili koltuğa yan yana oturduk.
"Ama çok zor Ali çok zor. Biz iki farklı dünyaların insanı değiliz ama farklı dünyalardaki insanlar tarafından yetiştirildik. Biz birbirimizi kabulleniriz ama senin ailen..."
Başımı iki yana salladım.
"Lalin lütfen yapma. Her şeyi bu kadar düşünme, kontrol altına alamayacağımız şeyler var. Sen sadece beni sev."
"Seviyorum zaten de işte tereddütlerim var."
Biraz daha konuşursam çıldıracaktı biliyorum ama ne yapayım benim de soru işaretlerim vardı.
"Bak Lalin şimdi söyleyeceklerim bundan 20 yıl sonra da geçerli olacak eğer yaşıyor olursak. Ben sana aşık oldum. Senin gözlerinin derinliğine, kalbinin güzelliğine, tatlı ama bir o kadar da sivri diline, masumluğuna, vicdanına, her şeyine aşık oldum. Niyetim seninle küçük heyecanlar ya da basit şeyler yaşamak değil ben seni hep yanımda benimle istiyorum. Her ne olursa olsun bundan sonra kalbimdeki yerin değişmeyecek. Bana güven ve ben de sana güvenmek istiyorum. Birbirimizden vazgeçmeyelim. Ne yaşarsak yaşayalım birbirimizden güç alalım."
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Ve yapmaya çalıştığın her şeye devam et Lalin. Hayatına devam et, hiçbir şeyden de korkma. Tabi akşamlarını bana ayırmanı rica edeceğim." Dedi gülerek.
Bugün yaşadığım duygu karmaşası ile beynim kalbim darmadağın hâle gelmişti ama şuan o kadar mutlu ve huzurluydum ki.
Beni rahatlatacak bir sürü şey söylemişti. Ve ona güveniyordum. Ali Mirza nin beni bilerek üzmeyeceğini biliyordum.
"Akşamlarımı sana ayırmak elbette isterim ama sonra gören duyan olduğunda-"
"Lalin." Diyerek sertce sözlerimi kesti. "İnsanların ne düşündüğü seni ne zaman bu kadar ilgilendirmeye başladı? Sen benim bile senin hakkında düşündüklerimi önemsemedin. Bu yüzden rahat ol kim ne derse desin."
Koltukta beni biraz daha kendine çekerek kolunun altına aldı. Ve tekrar saçlarımdan öptü.
"Bugün çok yoruldun. Biraz uyu ve dinlen." Diyerek kalkmaya niyetlendi ama onu durdurdum.
"Gitme. Böyle uymak istiyorum." Dedim ve gözlerimi kapattım.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro