Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

8.bölüm

Odaya girerek kapıyı kapadı ve dolabının kapaklarını gürültü çıkarmayaya dikkat ederek açtı. Günlük,penye elbiselerinden birini aldı. Üzerindekileri çıkararak elbiseyi giydiğinde dolabın kapağındaki aynadan kendine baktı. Elbise askılıydı ve göğüs dekoltesi ne az nede çoktu. Tam orta karardı. Diz altında bitiyordu. Bele kadar bedenine oturuyor, belden sonrası ise bollaşıyordu. Koyu yeşil oluşu ise buğday teni ile güzel bir uyum içine giriyordu. Saçlarının toplu oluşu ise omuz kısımlarını tamamen açıkta bırakıyor, pürüssüz teni göze çarpıyordu.

Tekrar odadan çıktı ve çamaşır işini sonraya bırakarak mutfağa doğru ilerledi. Bu sırada giriş kapısının açıldığını hissetti. Adımlarını o yöne atmaya başladığında gerilmesini sağlayan şu sözleri işitti...

Akay adamlarından birine, " Tamam Cevdet üstümü değiştirip geleceğim. Bu sorunun icabına bakacağız." dedi. Sesi tok ve sertti. Birşeylerin ters gittiğini daha ilk saniyeden anlamıştı. Tedirgindi. Film ve dizilerden gördüğü kadarıyla mafya olmak beraberinde pis işleri barındırıyordu ve sorunlar ölümle halledilyordu. Acaba Akay' da adam öldürmüş müydü? Yada öldürdüyse kaç kişiyi öldürmüştü. Kafasında delice sorular dönüyordu. Cevabını bilemediği sorular gerim gerim gerilmesine neden oluyordu.
Bu sözler ile adının Cevdet olduğunu öğrendiği adam, " Tamam efendim." dediğinde Akay kapıyı kapadı. İki elindede birer valiz vardı. Eşyalarını getirtmiş olmalıydı. Üzerinde dünkü takım elbisenin pantolonu ve aynı beyaz gömlek vardı. Kırışıktı.
Arkasını döndüğünde kendisi ile göz göze gelmesi uzun sürmedi. Birkaç adım sonrası başını kaldırmıştı.

" Behrem..." dedi ve olduğu yerde duraksadı. Üzerindeki tedirginliği anlamış olmalıydı. Helede bakışlarında toplanan korku dolu kıvılcımlar bakışlarına işlemiş olmalıydı.

" Birini mi öldüreceksin?" diye pat diye sordu. Bunu dolandırarak sormanın bir yolu yada anlamı yoktu. Bir yanı Akay' ın diğer mafyalara benzemediği söylüyor olsada bir yanı bu bataklığın Akay' ıda kirletmiş olabileceği gerçeğini göz ardı edemiyordu.
Akay' ın bu soru ile yüz hatları gerildi. Elindeki valizleri yanı başındaki duvara doğru koydu ve kendisine doğru birkaç adım attı. Elinde değildi. Korkuyordu. Bu duygu cevabını bilmediği sorular ile dahada alevleniyor, zihnini bedenini sarıyordu.
Geriye doğru birkaç adım attı. Akay kendisine doğru adım attıkça oda geriye doğru adımlar atıyor. Aralarındaki mesafeyi koruyordu.
İçindeki olumsuz taraf zihnine zehir gibi, ' Ya ilerde senide öldürürse? Ya bebeğine annelik etme görevin son bulduğunda seni öldürerek ortadan kaldırırsa ?' diye fısıldıyordu.
Kendi kendine, " Hayır, hayır öyle bir şey olmayacak." diye mırıldandı. Bu sırada sırtı duvara çarpmıştı lakin duvarla Akay arasında sıkışıp o filmlerdeki sahnelerden birini yaşamayacaktı. Hemen yana doğru kaydı ve mutfağın açık olan kapısından içeri girdi.

" Behrem benden kaçma." diyerek Akay' da ardından mutfağa girdiğinde, " Soruma cevap vermedin." diyerek bir cevap beklediğini üsteledi. Bir yandanda masanın diğer ucuna geçerek Akay' la arasına birnevi barikat ördü.

" Öldürmeyeceğim Behrem." derken gözlerini kendisinin gözlerinden bir saniye olsun ayırmadı. Yanındaki sandalyeye oturduğunda sıkıntıyla iç çekti ve, " Gerekmedikçe kimseyi öldürmeyeceğim." dedi. Ahh bu kısmı eklemesi yine zehir gibi düşünceleri beynine itiyordu. ' Gerekmedikçe' derken alttan alttan kendisine sinyal mi veriyordu.

" Yani gerekli görürse benide öldürür." diye farkında olmadan kendi kendine sesli bir şekilde mırıldandı. Sesinin Akay'a kadar ulaştığını ise, " Ahh hayır Behrem, seni öldürmeyeceğim. Bunu nasıl düşünebilirsin." diyerek ayağa kalkması ile anladı.
Sözlerine devam ederek, " Sana bu durumdan memnun olmadığımı söyledim. Kısa yolu seçerek insanları öldürerek sorununu çözen biri değilim." dedi. Açıklama yapması iyiydi. En azından bazı şeyler zihninde kesinlik kazanıyordu. Kendini film ve dizilerdeki repliklere kaptırarak tepki vermemesi gerektiğini anlıyordu. Çünkü bu kendisine yardım etmiyor aksine dahada korku dolu duygulara sürüklüyordu.

Akay masanın etrafında dolanarak yanına geldiğinde, " Benden korkma Behrem." dedi ve eli ile kolunu kavradı. Bedeni ürpermişti lakin Akay kolunu nazikçe ovduğu için ürpertinin kaybolması uzun sürmeyeceğe benziyordu. Nedense bu dokunuşu güven veriyordu. Üzerindeki korkuyu çekip alıyordu.

" Seninle açık konuşacağım Behrem." dediğinde bakışları istem dışı Akay' a kaydı. Meraklanmıştı. Neler diyeceğini beklemeye başladı.

" BIÇAKÇI soy adı yüz yılı aşkındır yasa dışı işlerle uğraşıyor. Yani bu durum dedemin dedesine kadar dayanıyor. Başa geçen silah kaçakçılığı işini devam ettiriyor ve onun adı altında çalışan sadık çalışanlarına liderlik ediyor." dedi.

Elini kolundan ayırırken ise, " Kimse ölüm gibi bir tehlike teşkil etmedikçe yani bizlere silah doğrultmadıkça ölümün kıyısından dahi geçmiyor." dedi. Anlıyordu. Kimseyi öldürmediğini bu yüzden söyleyemiyordu. Söyleyemeyeceğini de biliyordu. Nede olsa kendini ailesini ve çalışanlarını korumak zorundaydı. Bu yüzden bataklığa bir süreliğinede olsa girip çıkmak zorundaydı.

" Şimdi ise bir sorunu çözmeye gidiyorum. Birini öldürmeye gitmiyorum." dedi. Ne gibi bir sorun olduğunu merak ediyordu. Akay' ın bakışları kendisinin bakışlarından kayarak başka bir noktaya odaklanmıştı.

" Nasıl bir sorun?" diye sordu.

Akay hiç geciktirmeden lafa başladı. " İlk defa karşı karşıya kaldığım bir sorun. Kimliği belirsiz bir kadın silah dolu konteynerin içinden çıkmış." dedi. Şimdi bu denli gerilmesine anlam veriyordu. Böyle bir durumda ne yapacağını bilemiyor olmalıydı.

" Ama sakın onu öldüreceğimi aklının ucuna dahi getirme Behrem. Gidip nereden geldiğini, ona nasıl yardım edebileceğimi sorup öğreneceğim." diye açıklama yaptığında başını, ' Tamam.' anlamında salladı. Az önceki tepkisinden dolayı utanıyordu. Olumlu değilde olumsuz tepkilere yoğunlaşarak Akay' dan kaçtığı için çok utanıyordu.

" Şimdi gidip üstümü değiştireceğim, sonrada gidip bu sorunu en makul şekilde halledeceğim." dediğinde yine başını, ' Tamam.' anlamında salladı.
Bu hareketi ile Akay' da zaman kaybetmeden odadan çıktı...

~~~~~~~~~~~~~

Dakikalar sonra duyduğu ayak sesleri ile Akay' ın hazırlanarak odadan çıktığını anladı. Mutfakta oturmaya bir son vererek ayaklandı. Giderken Akay' ı geçirecekti ve yanında olduğunu hissettirecekti. Güçlü bir kadın olacak,  dimdik duracaktı. Ürkek bir ceylan misali bir köşeye çekilip olan biteni sadece izlemeyecekti.
Varlığı ile her daim hayatına bir hediye gibi giren adamın ve oğlunun yanında olacaktı. Gerekirse daha fazlasını bile yapacaktı. İçindeki güçlü tarafı gün yüzüne çıkaracak güçsüz tarafı ise en derinlere gömecekti. Eski ağzı var dili yok Behrem olmayacaktı. Sessiz sakin Behrem olmayacaktı. Gerektiği yerde korkusuzca konuşacak, gerektiği yerde canını bile ortaya koyacaktı.
Artık gözü kara bir kadın olmanın zamanıydı. Ezile ezile küçülen ruhunu büyütmenin zamanıydı.

Mutfaktan çıktığında Akay' ın kapıya doğru ilerlediğini değilde bebeğinin uyuduğu odaya girdiğini gördü. Kendide o yöne giderek kapının girişinde  adımlarına son verdi.

Akay gitmeden önce uyuyan oğluna, ' Hoşçakal.' demek istemişti. Anlaşılıyordu. Elini yavaşça kavrayarak öptü. Ardından ise kısık bir sesle, " Çok gecikmeden geri geleceğim oğlum." dedikten sonra doğruldu.
Son kez oğluna baktıktan sonra bakışları kendisinin bakışları ile kesişti.

Dünkü gibi üzerine giydiği siyah takım elbise yeşil gözlerinin parıltısını biraz olsun gölgelemiyordu. Aksine dahada belirgin kılıyordu. Bu sefer seçimini beyaz değilde siyah gömlekten yana kullanmış olması ise bu belirginliği katbekat arttırıyordu. Siyahlar içinde oldukça heybetli duruyordu ve kendini bakmaktan alıkoyamıyordu. Yalan yoktu, Akay fazlası ile gözüne hitap ediyordu. Davranışları ise gönlüne hitap ederken zaman geçtikçe ilk defa hissettiği aşk duygusu sevgiye dönüşüyordu, sezebiliyordu. Eve geleli iki gün olmuş olabilirdi lakin hayatına gireli iki aydan fazla olmuştu. Yüzünü görmese dahi sözlerinden, hâl ve hareketlerinden etkilenmişti. O kısa notlar, içinde beliren aşk duygusunu pekiştirmişti.

" Neden öyle bakıyorsun Behrem, yoksa yakışmamış mı? " diye sorması ile boş buldundu ve içindekini dışa yansıyarak, " Yoo çok yakışmış, gözlerimi senden alamıyorum." dedi.

Akay bu sözler üzerine keyifle gülümseyerek, " Hmmm öyle mi?" dediğinde az önce dediğinin farkına vararak, " Ahh şey, çok iyi durmuş yani." dedi. Durumu toparlamaya çalışmış olsada pek başarılı olamamıştı.
Akay' ın yüzündeki gülümseme dahada genişlemiş ve kendisine doğru birkaç adım daha atarak aralarındaki mesafeyi kapamıştı.
Gözlerinin içine bakarak, " Sende her gün olduğu gibi bugünde gözlerimi kamaştırıyorsun." dediğinde numara yaptığını düşündü.
" Seni numaracı." dedi. Ev hali ile karşısında duruyordu. Yüzünde ne makyaj vardı nede üzerinde gösterişli bir kıyafet.
Saçları özensiz denecek durumda tepeden at kuyruğuydu. Üzerinde ise tiril tiril günlük bir elbise vardı. Nasıl gözlerini kamaştırıyor olabilirdi.

Akay bu dediği ile bir anda belinden kavradı ve kendine doğru yasladığında, " Numara yapar gibi bir halim mi var Behrem?" dedi. Gözleri gözlerini delip geçiyor, sesi ise ciddiyetini belli ediyordu.
Yutkundu ve, ' Hayır.' anlamında hafiften başını salladı.
" Senin her halin beni büyülüyor, gözlerimi senden alamıyorum, bakmaya doyamıyorum." dedikten sonra yüzlerini birbirine yaklaştırdı.
Dudaklarına kapanacak dudaklara içten içe hazırlıklı olurken Akay yanağına dudaklarını bastırdı ve geri çekilmek yerine kulağına doğru yaklaştı. Dudakları belli belirsiz kulağını temas ediyordu.
" Bunca zaman nasıl uzaktan izlemekle yetinebildiğime şaşıyorum." diyerek fısıldadığında içini tatlı bir ürperti kapladı. Bu adamdan fazlası ile etkileniyordu. Yüreği başta olmak üzere bedeni, tüm hücreleri cayır cayır yanıyordu.

Kulağı ve yanağı arasına bir öpücük daha bıraktıktan sonra geri çekildi. Kendisinin hissettiği alev Akay' ın gözlerindeydi. Bu tür yakınlaşmalar ikisinide yakıyordu ve bu durum içten içe hoşnutluk barındırıyordu.

Yinede bunu tam anlamıyla Akay' a belli etmek istemiyordu. Onu tamamen tanımadan yüreğiyle birlikte bedenini Akay' a teslim etmek istemiyordu.
Hem bunun yeri ve zamanı da değildi.

Geriye doğru birkaç adım attı ve Akay' ın kolları arasından çıktı." Hadi bir an önce gitte gel." dedi. Akay gülümsedi ve, " Tamam." dedi. Boşluğa düştüğünü bozuntuya vermek istemiyor gibiydi. Bu ani uzaklaşmayı beklemediğini birkaç saniyelik şaşkın yüz ifadesinden anlamıştı. Gülümsemekte geç kalmıştı.

Birlikte odadan çıkarak çıkış kapısına ilerlediler. Akay kapıyı açmıştı lakin dışarı çıkmadan önce aklına bir şey gelmiş olacak ki duraksadı. Ardına dönerek ceketinin iç cebine uzandı. İç içe katlı birkaç kağıdı çıkararak kendisine uzattı. " Bu yüzlere iyi bak Behrem, aklına kazı. Bunlar canımızı gözünü dahi kırpmadan almak isteyenler." dedi.

Uzanarak kağıtları aldı. Akay gittikten sonra açıp bakacaktı. Güçlü bir kadın olduğunu hissediyordu fakat kağıttaki yüzleri gördükten sonra nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu. Ya ürkerse diye düşünmeden edemiyordu.
" Bakacağım." diyerek dediğini onayladı. Akay' da bu onaylama ile evden çıktı...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yarım saat sonra
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Salona geçmiş demlediği çayı içiyordu. Bebeği daha uyanmamıştı. Diğer günlerin aksine bugün uykuyu biraz daha fazla seven bir bebekti. Belki de babasının gitmeden önce kondurduğu öpücük huzurlu uykusuna dahada huzur katmıştı. Babasının varlığı ile huzuru ikiye katlanmıştı.

Çayından bir yudum daha aldıktan sonra orta sehpanın üzerine fincanı bıraktı. Bu sırada daha açmadığı katlı kağıtlardan gözünü ayıramıyordu. Ne kadar ertelesede sonuçta açacaktı ve o yüzlerle tanışacaktı.
Derin bir nefes alıp verdi ve kağıtları aldı.

Açtığında ilk karşısına çıkan kişi amcası olmalıydı. Üzerinde Soner BIÇAKÇI yazıyordu ve adamın fotoğrafının altında bilgileri yer alıyordu. Elli altı yaşında olduğu yazıyordu. Fotoğraf olsa dahi adamın bakışlarından sinsilik akıyordu ve yüzündeki gülümseyişle bu durum gözle görülür hâl alıyordu. Ara ara beyazlaşmış saçları grimsi bir görüntü yaratıyordu. Gözleri ise Akay ve oğlunun aksine kahverengiydi. Bu özelliklerini amcalarından almadıkları anlaşılıyordu.
Adamın fotoğrafına baktıkça içindeki tiksinme hissi dahada artıyordu. O yüzden son bir kez daha dikkatlice bakarak Akay' ın dediği gibi zihnine kazıdı ve diğer kağıda geçti.

Bunda ise Sarp BIÇAKÇI yazıyordu.
Aynı babası gibi bakıyordu. Kahverengi gözleri sinsilik duygusuna ev sahipliği yapıyordu. Yüzündeki çarpık gülümseyişi babasının genlerini taşısığını vurguluyordu.
Güzel bir yüzü olsada kişiliğinin çirkinliği bu görüntüyü nötrlüyordu. Tüm güzelliğini yitiriyordu. Yakışıklı olmasına rağmen baktıkça gözleri kanıyordu. Bunda ise otuz dört yaşında olduğu yazıyordu. Neredeyse kendisi ile aynı yaşlardaydı.

Son kağıda geçtiğinde bu yüz diğerlerinden daha genç duruyordu. Üzerinde Sarper BIÇAKÇI yazıyordu. Sarp' ın kardeşi olduğu anlaşılıyordu. Yaşı yirmi dokuzdu. Gözleri ise aynı Akay' ın gözleri gibi yeşilin en güzel tonuydu. Bu özelliği Akay ile birebir uyuşuyordu. Bu kağıt diğerlerinden farklı bir içerik barındırıyordu. En alt kısmında kırmızı renk ile not yazıyordu.
Bakışlarını o kısma odakladı.
Notta, ' Sarper babası ve abisi gibi hırsının peşinde değil, sadece ünlü bir piyanist olmanın peşinde lakin yinede onada tam anlamı ile güvenemeyiz.' yazıyordu.
Sarper' in diğer iki adamdan farklı olduğu anlaşılıyordu. Bakışları sinsilik barındırmıyordu. Gülüşü ise içtenlikle dudaklarında yer ediniyordu.
Diğerlerinden masum olduğu yüzüne yansıyordu.
İçten içe Sarper' e kanı kaynıyordu.
Piyanist olmak gibi güzel bir hayale sahip olması onu gözünde iyi bir adam yapıyordu. En azından başkasının olanı kötü yollar ile ele geçirmeyi hedefleniyor, kendi çizdiği yolda ilerliyordu.
Sarper' de abisi gibi yakışıklıydı. Tabii onun yakışıklılığı abisininki gibi tiksinme duygusunu içinde uyandırmıyordu. Daha çok yüzünde tebessüm oluşturuyordu.
Sanırım onu hiç sahip olmadığı kardeşi yerine koyuyordu.

Akgün' ün ağlamaya başlaması ile yine uyanarak beşikten inmek için numara yaptığını anladı. Kağıtları koltuğun üzerine bırakarak ayağa kalktı.
" Ahh oğlum ahh." diye gülümseyerek söylenirken odaya doğru adımlarını attı...

~~~~~~~~~~~~~~

Saatler geçiyor, Akay bir türlü gelmiyordu. Meraklanmaya başlamıştı. Sık sık cama gidiyor, gelip gelmediğine bakıyordu. Yine bebeği kucağında camın önünde dikiliyordu. Gelen giden yoktu. Sadece çok sayıda  takım elbiseli adam evin etrafında nöbet tutuyor, evin güvenliğini sağlıyordu. Her cama yaklaştığında bile iki adam önünde kalkan görevi görüyordu. Camın diğer tarafından önlerine diziliyordu.
Durumun ciddiyeti her defasında bu görüntü ile yüzüne tokat gibi çarpıyordu. Tedirginliği Akay gelmedikçe dahada artıyordu.

" Nerede kaldın Akay." diye kendi kendine mırıldandı. Bu sırada bebeğinin kımıldanışları son bulmuştu. Kolları arasında salladığı oğluna baktı. Ne kadar inat edip dirense de birkaç dakika sonrası uykuya teslim olmuştu. Zaten tüm gün hareket halinde olduğu için bedeni epey yorulmuştu o yüzden galip gelerek uyumaması imkansızdı.

" İnatçı çocuk." derken gülümsedi ve adımlarını atmaya başladı. Bir yandanda kollarındaki minik bedeni yavaşça sallamaya devam ediyordu. Dudakları hafiften aralanmıştı ve düzenli nefes alışı dudakları arasından çıkıyordu.

Odaya giderek beşiğe yavaşça Akgün' ü yatırdı. Bu sırada kulaklarına dolan araba sesi ile odadan hızlıca çıkarak giriş kapısına gitmeye başladı. Akay gelmiş olmalıydı.

Kapıya yaklaştığı sırada kapı Akay tarafından açıldı.
" Ahh sonunda geldin." demişti ki ardında beliren kişi ile duraksarken, " Sen..." diyebildi...

##############

İki bin kişi olmamızın şerefine bir yeni bölüm daha yayımlamak istedim.😍
On gün gibi bir sürede böyle büyümek beni oldukça motive etti ve severek okuduğunuzu görmek mutluluğumu çok ama çok arttırdı.😍

Kitaba yeni kişiler giriş yapıyor artık. ❤️
Olaylarda aynı şekil başlıyor.❤️

Ne çok hızlı olsun nede çok yavaş olsun diye bu dozda gidiyorum.❤️

Umarım bu durum keyifle okumanıza sebebiyet veriyordur.❤️


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro