Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

6. bölüm


Multimediadaki Akgün bebeğimiz.😍❤️

Akay yanaklarını kavradığında bedenine ürperti yayıldı. Sanki o ana kadar boşluktaydı ve Akay sayesinde o boşluktan çekilip alınmıştı.
Baş parmakları ile yaşları silerken, "Su gibi akan gözyaşlarının vanası olsa keşke, kapadığım da birdaha hiç akmasa." dediğinde gülmeden edemedi.
Bu nasıl bir benzetmeydi. Romantiklikte level atlamış gibiydi. Gözlerini çeşmeye benzetmişti." Çeşme mi sanki buda vanası olacak." dedi. Böyle tepki vermesi Akay' ıda gülümsetmişti.
Gülümseyişleri birbiri ile harmanlanıyor, bakışları ise birbirinden ayrılmıyordu.

Tam o sırada aralarına giren bir şey oldu. Akay' ın telefonu çaldı. Melodisinden anlamıştı. Akay ellerini yanaklarından çekti ve cebindeki telefonu aldı. Kimin aradığına baktığında yüzü ile birlikte tüm bedeni gerildi. Kaşları çatılırken huzursuzca, " Ne diye arıyor bu şimdi." diye kendi kendine söylendi. Ufak çaplı bir küfür mırıldanırken ayağa kalktı ve telefonu açtığında oldukça sert bir ses tonu ile, " Alo." dedi...

Behrem, bakışlarını Akay' dan çekmiyordu. Kiminle konuştuğunu anlamaya çalışıyordu. Onu bu denli geren kişinin kim olduğunu merak ediyordu. Akay saniyelerdir susuyor,telefonunun karşısındaki kişiyi kaşları çatık bir vaziyette dinliyordu. Elleri ise yumruk halini alarak sinirli oluşunu belli ediyordu.

" Sana kaç defa diyeceğim amca, beni bu şekilde korkutamazsın." dedi. Bağırmıştı. Öfkesini ses tonuna yansıtmıştı. Bu durumdan hoşnut olmadığı aşikardı. Gömleğinin bir düğmesini daha açtı. Kaslı bedeni neredeyse tamamen ortadaydı. Bakışları birkaç saniye Akay' ın ilk önce göğüs kaslarına oradanda baklavalı karın kaslarına kaysada kendini toparladı. Gözlerini Akay' ın sinirden koyulaşan gözlerine odakladı.

" Madem öyle bundan sonra durmayacağım, bende kendi kurallarıma göre oynayacağım. Hazırlıklı ol." dedikten sonra telefonu kapattı. Daha sonra ise ağzının içinden bir küfür mırıldanırken telefonu hışımla koltuğa fırlattı. Nasıl konuştuğu amcasıyken bu denli sinirli olabiliyordu? Dediği sözler aralarında normal bir ilişki olmadığını gün yüzüne çıkarıyordu lakin yinede bir amca yeğen arasında olabilecek sorunlara pekte akıl erdiremiyordu.

"Neler oluyor Akay?" derken ayağa kalktı. Birkaç adım attığında Akay' ın tamda karşısındaydı. Sinirden burnundan soluyordu ve çenesi seğiriyordu. İçindeki öfke patlamak için çırpınıyordu. Akay ise o siniri içinde tutmak için kendi ile savaş haline giriyordu.

" Amcam olacak adam yine durmuyor, elindeki tüm kozları kullanıyor." dedi. Daha açık konuşması gerekiyordu. Hakkında hiçbir şey bilmezken nasıl anlamasını bekliyordu.

" Daha açık konuşamaz mısın?" dedi. Sesi oldukça düşük seviyedeydi. Nedense Akay' ın sinirli hali ürkmesine sebebiyet vermişti. Akay' da ürktüğünü anlamış gibiydi. Bir anda yüz ifadesi değişti ve tebessüm etmeye çalışarak, " Otur ilk önce o halde." dedi.
Dediğini ikiletmedi. Az önce kalktığı yere tekrar ilerledi ve oturduğunda Akay'da karşısındaki koltuğa yerleşmişti.

" Akgün' ün yanımda kalmadığını öğrenmiş." dedi. Ne vardı ki bunda? Öğrenmesi ne gibi bir sorun teşkil ediyor olabilirdi. Nede olsa amcası değil miydi? Akgün' de kendi canı kanıydı. Aynı soydandı.

Düşüncesini dışa vurdu. " Ne var bunda bu kadar büyütülecek?" diye sordu. Cidden anlayamıyordu. Açık bir şekilde anlatması gerekiyordu. Aralarındaki ilişkiyi anlayacağını sanarken Akay' ın dedikleri ile dahada kafası karışıyordu.

" BIÇAKÇI soyadını hiç duydun mu?" diye sordu. Sanırım her şey bu soyadına bağlıydı.

" Duymadım." dedi. Bu şehre taşındığından beri neredeyse hiç arkadaşı olmamıştı yada mahallesi dışında başka yerlere adımını atmamıştı. Sadece yaptığı iş üzerine kurduğu geçici arkadaşlıkları olmuştu. Kim evine süs malzemelerini getiriyorsa onlarla konuşmuştu. O yüzden bu şehirde tanınan isimlerden haberi yoktu.

Akay başını eğerek bakışlarını kaçırdı. Ellerini birbirini kenetleyip parmakları ile oynamaya başladığında, " Tam adım Akay BIÇAKÇI. " dedi. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra sözlerine devam ederek, " Nam-ı diğer Mafya babasının tek oğlu." dedi. Buda ne demek oluyordu? Akay' ın bu denli güçlü oluşunun ardındaki sebep bu muydu?

" Babası öldüğü için yerine geçmekle hükümlü tek oğul." dediği sırada sesi oldukça düşüktü. Bu durumdan hoşnut olmadığı anlaşılıyordu. Bunu böbürlenerek dile getirmemiş aksine çekine çekine bir hâl olmuştu. Sesi çıkmazken bakışları ise bir saniye olsun yukarılara kaymamıştı. Kendi bakışları ile buluşmamıştı.
Garip hissediyordu. Akay' ın bir mafya olduğuna inanamıyordu. Onu hayalinde bir iş adamı olarak düşündüğü için belki de içten içe bu kadar inkar ediyordu. Yüzünü dahi görmeden etkilendiği bu adamın mafya olmasına şaşırmıyordu. Çünkü inandırıcı gelmiyordu.

" Şaka yapıyorsun dimi?"  diye sordu. Cidden  eşşek şakası yaptığını düşünüyordu. Tabii hiç komik bulmuyor aksine bu şakaya bir son versin istiyordu. Yüzünü kaldırıp gülerken, ' Şaka yaptım.' demesini bekliyordu.

Tamam, biliyordu. Bu kadar emri altında adam olması normal değildi fakat ünlü bir iş adamı da bu denli güce sahip olabilirdi değil mi? O yüzden şaka olma ihtimali aklından uçup gitmek yerine saniyeler geçtikçe dahada yer ediniyordu. Akay sustukça bu şakanın çok uzadığını düşünüyor, canı fazlasıyla sıkılıyordu.

" Yapmıyorum Behrem. Bu yüzden sizden uzak duruyordum, oğlum bu batağın içinde yer almasın, amcamın kurbanı olmasın diye çabalıyordum." dedi. Artık parmaklarıyla oynamayı bırakmış tırnaklarının yanlarındaki etleri kopararak kanatmıştı. Yaptığı şeye son vermek yerine devam ettiğinde sözlerine de devam etti ve, " Ama ayrı kalmaya dayanamadım, gördüğün gibi çabam sadece birkaç ay sürdü." dedi. Onun bu çabasını sonlandıran kendisiydi. Akay' ın kendini suçluyor oluşu fazlasıyla rahatsız ediciydi. Çünkü suçlaması gereken kişi tamda karşısında oturuyordu. Hiçbir şey bilmeden onu zorlamıştı. Oğlunun sesinden mahrum bırakmış, uzaktan dahi olsun görmesin diye elinden geleni yapmıştı. Sonra ise içindeki bu savaştan yenilgiyle ayrılsın diye ağacın ardında olmasını fırsat bilip Akgün' ü bahçeye çıkarmıştı. Bunla da kalmamış sözleri ile Akay' ın kararlı oluşunu kırmasını sağlamıştı.

" Özür dilerim." diye fısıldadı. Şuan Akay' ın mafya oluşunu kabullenmeyi bir kenara atmış, onun bu sıkıntısına odaklanmıştı. Suçluluk duygusu ile kabarmıştı.

" Eşimin doğum yaptığı gün hem ailemi hemde eşimi kaybettim." dedi. Sesi titremişti. Acısı daha çok tazeydi.

"Ne kadar biri kaza diğeri kader gibi gözükse de ikiside komploydu." diye eklediğinde ise ellerini ayırdı ve gömleğini üzerinden çıkararak yere fırlattı. Son düğmeleri açmamıştı. Bir hışımla koparmıştı.
O sırada bakışları Akay' ın bakışlarını yakaladı. Kaçamamıştı. Buğulu gözleri kızarmıştı ve alnında ter damlaları yer almıştı.

"Ailem uçuruma başkaları tarafından bile isteye sürüklenerek yaşamını yitirirken eşim ise doğum sonrası verilen ilaç ile zehirlendi." dedi. Bunları söylerken sonlara doğru sesi tamamen gitmişti. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bu durum oldukça garipti. Filmlerden ve kitaplardan bildiği kadarıyla mafyalar kolay kolay ağlamazdı hatta başkalarının yanında duygularını gün yüzüne dahi çıkarmazdı.

" Evladım ise şans eseri ölümün kıyısından döndü. Sorumlu hemşire uygun zamanı bulamadığı için ona verilen görevi yerine getiremedi." dedi. Bu sözler ile oturduğu yerden kalkmış ve Akay' ın yanı başında soluğu almıştı. Elleri kanayan ellerini sıkı sıkıya  kavramış, yanında olduğunu vurgulamıştı.

Akay ise bu temastan destek alarak başını omzuna yasladı ve yanında yer almasına ihtiyacı olduğunu onayladı.
İç çektikten sonra, " Bunları yapan, o görevleri emreden öz amcamdı. Kendi canım kanımdı." dedi.

Dehşete düşmüştü. " Bu nasıl bir adam böyle!" dedi. Sesi yaşadığı şaşkınlığa tercüman olmuş, normal düzeyinden daha yüksek çıkmıştı. Kaşları ise saniyeler sonrası çatılmıştı.

" Hırsından dolayı gözünü kırpmadan herkesi harcayan bir adam." dedi. Sözlerinin yarısında başını omzundan çekmişti ve gözlerini gözleri ile birleştirmişti. Böyle bir amcaya sahip olduğu için hem öfkeli hemde hayal kırıklığı içerisindeydi.

" Babamdan küçük olduğu için zamanında dedem babama devretmiş her şeyi. Sonrada babam ölümünü hissettiği için her şeyi bana devretti. Zaten kuzenlerim arasında da en büyük en aklı başında olan bendim." dedi. Koltukta geri çekilmişti. Sırtını yaslarken kollarını önünde birleştirdi. Bedenindeki çıplaklığa perde çekmişti.

" Böyle bir ölüm beklemiyordu tabii. Kendiyle birlikte ailenin diğer fertlerininde ortadan kaldırılacağını tahmin dahi etmiyordu. Bende aynı şekilde hiç düşünmemiştim. Babamıda amcamın elinden kurtarırım sanmıştım. O gün hiçbir şey yapamadım. Hastanede içtiğim kahveden dolayı bende zehirlendim lakin şanslıydım. Yanımdaki doktor arkadaşım zamanında müdahaleye başlamıştı." dedi. Akay tüm yaşanmışlıklarını bir bir anlatıyordu. Tüm gerçekleri tüm çıplaklığı ile kelimelere aktarıyordu.
Hâlâ aklı almıyordu. Bir amca nasıl oluyorda öz kardeşine ve onun ailesine böyle canice ve gözü dönmüşçe kıyabiliyordu. Bir insanın hayatına son vermeyi nasıl bu kadar kolay görebiliyordu ve öldürtebiliyordu.
Duydukları karşısında sessiz kalıyordu. Tek kelime dahi edecek gücü bulamıyordu. Bulsa dahi ne diyeceğini bilemiyordu.

" Bu mafyalık bana göre olmasa da mecburum Behrem. Amcamın bu güce sahip olmasına izin verirsem daha çok insan ölecek, Daha çok ailenin evine ateş düşecek." dedi. Daha anlatmaya başladığı an hoşnut olmadığını anlamıştı ve bu sözler üzerine anladığında yanılmadığı apaçık ortadaydı.

" Şimdiki planı başaramadığı görevini tamamlamak gibi görünse de öyle değil. Beni salak yerine koyuyor ama çok yanılıyor."dedi. Ne demek istemişti? Başaramadığı görevden kastı oğlunun ölümü müydü? Yada kendisinin ölümü.
Tam sormaya niyetlenmişti ki Akay sözlerine devam etti, " Oğlumu alarak beni tehdit etmek istiyor. Bu şekilde tüm her şeyi üstüne geçirip gücüm bittiğinde bizi ortadan kaldırmak istiyor." dedi.
Anladığı kadarıyla Akay ve oğlu her halükarda tehlikedeydi ve birbirleri ile oldukları için tehlike dahada alevlenmişti.

" Ne yapacağız peki?" dedi. Akay bu sorusu ile başka bir noktaya sabitlediği bakışlarını kendisine çevirmişti. Oda bilmiyor gibiydi. Oğlunu koruma planı bugün itibari ile suya düşmüştü.

" Düşüneceğim ve sizinde yanımda yer alacağınız bir karara varacağım." dediğinde içten içe tüm bu duyduklarına rağmen sevinmişti. Onların yanında yer alacağı için yüreği şenlenmişti.

" Şimdilik burada kalacağız. Zaten eve tam koruma sağladılar. Dikkat etmemiz gereken dış etkenler, eve girecek olan her yabancıya karşı dikkatli olmalıyız." dedi. Zaten eve kimsenin gelip gittiği yoktu. O yüzden bu konuda pek endişelenmesine gerekte yoktu.
Başını anladığını belli edercesine hafiften salladı ve, " Zaten eve gelip giden kimse yoktu." dedi.

Akay, " Biliyorum, yinede daha dikkatli olmamız gerekiyor Behrem, Bu süre zarfında gerekmedikçe bende dışarı adımımı atmayacağım. Her an yanınızda olup sizi koruyacağım. Kılınıza dahi zarar gelirse ben yanarım." dediğinde yine kalbi bedenine baskı uygulamaya başlamıştı. Bu adamın sözleri üzerinde inanılmaz bir etki  bırakıyordu. Her çoğul konuşarak kendisinide dahil ettiğinde heyecanlanıyordu. Birde üzerine böyle laflar etmesi yüreğini yerinden çıkacakmış gibi attırıyor, bu hissin önüne geçemiyordu.

Dudaklarına oturan tebessüm ile başını eğdi ve elbisesinin desenine bakarken Akgün' ün ağlamasını işitti. Uyanmıştı ve yine herzaman ki gibi beşikten çıkmak istediği için ağlamaya başlamıştı. Bu durum kısır döngü gibi her uyandığında tekrar ediyordu. Beşikten indiği an ağlayışı diniyordu ve sadece birkaç saniye önce ağlayan kendisi değilmiş gibi yüzü gülüyordu.

Akay, " Uyandı bizim oğlan." derken ayaklanmıştı. Kendide ayaklandığında, " Numara yapıyor yine bizim oğlan."dedi. Bu sözler üzerine birbirlerine bakmışlardı. Garip bir durumdaydılar. Yine evli bir çift gibi olmuşlardı ve çocuklarını çekiştiriyorlardı.

Bakışlarını kaçırdı ve salonun çıkışına ilerlerken az önce dediğine açıklama getirerek, " Beşikten inmek için ağlıyor." dedi. Akay' da ardından gelerek odaya girdiklerinde Akgün dizlerinin üzerine kalkmış ve beşiğin çubuk kısmına tutunmuştu. Kendilerini gördüğünde ise hedefine ulaşmak için daha çok bağırarak ağlamaya başlamıştı.

" Ahh ahh seni numaracı." dedi ve kucağına alarak sevgisini bebeğine geçirdi. Sıkı sıkıya sarılırken yanağına ard arda öpücük bıraktı. Bu sırada fazla sıkmış olmalıydı ki Akgün yine daralmış ve kolları arasında numaradan ağlamaya devam ederek çırpınmaya başlamıştı.

" Hiç kusura bakma Akgün bey, annenin sevgisinden kaçamazsın." dedi. Tekrar yanağından uzunca öptü. Bu sırada Akay  kendilerinin bu halini, kapının pervazına kolunu dayamış bir şekilde yüzündeki gülümseme ile izliyordu. Onların bu mutluluğu ile yüreği dolup taşıyordu. Yüzündeki gülümseme gittikçe dahada genişliyordu.

Kolları arasındaki bedeni sevgisi ile sıkmaya bir son verdiğinde kucağından indirmeden Akay' a baktı. Omzunu pervazdan çekmiş, kendilerine doğru adımlar atmaya başlamıştı. Birkaç adım sonrası yanlarında olduğunda bir şey demek için dudakları aralandı fakat diyemeden geri kapandı. İçinde ikilem yaşadığı anlaşılıyordu. Bakışları odada dolanıyor adeta kendisinden kaçıyordu. Aptal aşıklar gibi davranıyordu.Utandığı için konuşamıyordu.

Akgün kuyruk kısmından saçını yakalayıp çektiğinde, " Ahh uslu dur oğlum." dedi. Minik elini saçlarından kurtardı ve hedefine ulaşmasına izin vererek onu yere bıraktı. Yere indiği an emeklemeye başlamış ve beşiğin yanında duran oyuncak sepetine doğru ilerlemişti.Niyeti belliydi, oynamayı sevmiyordu lakin dağıtmayı seviyordu.

" Yine dağıtacak yaramaz." dediği sırada belini kavrayan elleri hissetti. Bedeni Akay' ın yarı çıplak bedeni dibindeydi. Kendisine doğru çektiğinde ise göğüsleri Akay' ın teni ile temas etmişti. Elleri  ise boşluktan kurtulmuş geniş omuzlarını kavramıştı. Bu yakınlık yine kalbini ayaklandırmıştı. Birde üzerine utanç duygusu eklenince yanakları başta olmak üzere tüm bedeni alev almıştı.

" Sana ilk ne zaman gönül koyduğumu bilmek ister misin?" diye sorduğunda bakışlarını Akay' ın göğsünden ayırdı ve yukarılara kaydırdı. Dudaklarına yerleşen tebessüm ile kendisine bakıyordu. Hemde çok dikkatli bakıyordu. Bakışlarını kaçırma isteğini bir kenara attı. Kendide Akay' ın gözlerinin içine bakmaya devam ederken, " İsterim." diyerek onayladı.

" O gün,bebeğimi senin kolların arasında gördüğümde güzelliğiniz ile büyülendim ve kalbime söz geçiremedim." dediğinde aynı gün birbirlerine vurulduklarını anladı.
Tamda o gün bu iki yaralı yürek birbirine bağlanmıştı ve merhem olmak için can atmıştı...
Kaderleride bir yazılmıştı...
İlk defa birbirleri ile aşk duygusunu tadıyorlardı ve farkında olmadan sevgileri ile harmanlanıyorlardı...

Dudaklarına tebessüm oturduğunda Akay kendisine doğru yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. İkiside dudakları ile bu aşkı mühürlemek istiyordu, bedenleri arasındaki çekim git gide artıyordu...

Burunları birbirine değiyor, sıcak nefesleri birbirinin dudağını okşuyordu.
Birkaç saniye o şekilde kaldıktan sonra Akay, " İznin var mı Behrem." diye fısıldadı. Bu sırada dudakları birbirine çarpmıştı. Tam izni olduğunu kelimeler ile değilde öpüşü ile belli edecekti ki...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~











Mafya kelimesini görünce önyargı ile yaklaşmamanızı isterim.❤️

Beni tanıyanlar bilir klişe kurgular yazmayı sevmem ve karakterlerimide ona göre şekillendirmem.

Zaten Akay' a kişilik olarak bakıldığında bu durum anlaşılıyor. Onları birbirine bağlamama ve olay örgüsüne bakıldığındada klişe bir kurguyla karşı karşıya olmadığınızı anlıyorsunuzdur.❤️

Sizleri seviyorum ve beğendiğinizi umuyorum.😍❤️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro