
22. bölüm
Akay hastanenin bahçesinde bulunan koca söğüt ağacının altında dikiliyor, bulundukları odaya doğru bakıyordu. Gözlerini gizleyen siyah güneş gözlükleri ve başında, üzerine geçirdiği hırkanın kapüşonu bulunuyordu. Onu bu hâli ile birçok kişi tanıyamazdı lakin kendisi gördüğü ilk andan tanımıştı. Evinin önündeki ağacın ardına gizlenip kendisini ve oğlunu izlediği zamanlar film şeridi gibi gözünün önünde canlanmıştı.
Bakışlarını Akay' dan ayıramazken Sarp' ın, " Bebek ziyaretine geldim." dediğini işitti. İstem dışı gözleri sevdiği adamdan ayrılarak Sarp' a kaydığında kaşları o kısa geçiş esnasında çatılmıştı. Sarp ise sanki kırk yıllık dostlarmış gibi tüm rahatlığı ile sırıtmıştı.
Cevdet ayağa kalkarak, " Ziyarete gelmeni gerektirecek yakınlıkta olmadığımız aşikar." dediğinde koruma iç güdüsü ile kuşanmıştı. Eşinin ve bebeğinin önüne geçerek Sarp ile aralarına duvar çektiğinde Sarp sadece gülümsedi ve elindeki poşeti Cevdet' e uzatarak, " Bence küçük prensese çok yakışacak." dedi.
Sarp eli havada Cevdet' in almasını beklerken kendisinin aklı birkaç dakika öncesi gördüğü Akay' daydı. Sarp bir an önce gitmeliydi. Anca bu şekilde daha fazla zaman kaybetmeden sevdiği adama kavuşabilirdi. Onu yakalayabilirdi.
Acelesi olduğunu belli etmemeliydi. O yüzden normal adımlarla yanlarına doğru ilerledi. Sarp' ın elindeki poşeti alarak, " Teşekkür ederiz. Çok incesin." dedi. İçinden ise düşünüyordu. Bunu yapmasında ki amacı anlamaya çalışıyordu. Hafiften gözleri kısılmıştı ki geri toparladı ve normal boyutuna getirirken Sarp' ın," Rica ederim, Sende çok güzelsin." demesi ile hafif tebessüm etti. Söylediği sözler ne denli rahatsızlık verdiyse bu tebessüm ile o denli gizlemişti.
Cevdet, " Böyle ziyaretlerin kısası makbuldür. " diyerek güzel bir hamlede bulunduğunda içinden Cevdet' e sonsuz teşekkürler etti. Bu sözün üzerine gitmesi çok büyük bir ihtimaldi. Eğer ki gitmemeyi seçerse Akay' ı yakalama ihtimali tamamen sıfırlanırdı.
" O zaman bana müsaade. " diyerek Sarp'ın zıt gitmek yerine Cevdet' in dediğine uyması ile bu durumu ne kadar yadırgasada mimiklerine yansıtmadı. Sahte tebessümü dudaklarını içten içe tırmalarken Sarp bakışlarını kendisine çevirdi.
" Görüşmek üzere Behrem." dediğinde kendini kastığını fark etti. Adeta tüm bedenini bir yılan sarmıştı ve Sarp' ın varlığı ile her geçen saniye dahada sıkıyordu. Dediğine sadece biraz daha tebessümünü genişleterek karşılık verdi.
Sarp garip denecek bir gülümseyiş ile kendisine son defa baktıktan sonra odadan çıktı.
Daha fazla dayanamayacaktı. Kendi de odadan çıkmak için kapıya doğru hızla bir kaç adım attı. Sabır duygusu zerre kadar kalmamıştı. Aklı ise sadece Akay' daydı.
" Nereye gidiyorsun Behrem?" diye soran Cevdet' e kapının kulbunu kavrarken başını dahi çevirmeden, " Tuvalete." dedi. En inandırıcı bahaneydi.
Odadan çıktığında asansöre doğru ilerlemeye başladı. Akay' ın hâla orada olmasını umut ederek adımlarını atıyordu. Asansör' ün önüne geldiğinde sertçe tuşa bastı. Gelmesi biraz zaman alacaktı fakat kendisinde sabır kalmadığı için, " Hadi. Hadii." diye mırıldanıyordu.
Farkında olmadan ise tırnağı ile parmak yanlarındaki etleri yoluyordu.
Asansör geldiğinde, " Sonunda." dedi ve içeri girdi. Bu sırada ardından gelen Sarp' tan habersizdi. Asansörde ise sadece ikisiydi. Başını kaldırıp asansörün aynasına baktığında yaşadığı şaşkınlık ile irkildi. Birazda korkmuştu. Aklı fazlasıyla dolu olduğu için dalgındı.
Sarp tam ardında duruyordu ve yine o garip gülümsemesi ile kendisine bakıyordu.
" Korkutmak istememiştim." dediğinde kendisi ise Sarp'ın neden gitmek yerine burada olduğunu sorguluyordu.
Sarp' a doğru döndüğünde içinde bulundukları yakınlıktan rahatsız olduğunu belli etmemek için kendini zor tutuyordu. Sarp' ta geriye doğru biraz olsun gitmiyor olduğu yerde biraz olsun kımıldanmadan karşısında dikiliyordu.
" Neden gitmedin?" diye sorduğunda bir saniye olsun gecikmeden, " Senin ardımdan geleceğini biliyordum." cevabını aldı. Cevabında özgüven yatıyordu ve oldukça kendinden emin tavırlar sergiliyordu.
Yüzüne tükürmemek için kendini zor tutuyordu.
Bir an önce gitmesi için hastane odasında sergilediği iyimser tavırları kendine çekerek egosunu doyurmuş olmasına ne kadar şaşırmak istesede şaşıramıyordu. Sarp' tanda bu beklenirdi. Asıl aksini düşünmek imkansızdı.
Ne kadar bağıra bağıra, " Senin ardından gelmiyorum. Sevdiğim adamın yanına gidiyorum." demek istesede bunu yapamayacağını biliyordu. Yaparsa her şeyi mahvedeceğini biliyordu.
O yüzden Sarp' ın dediğine, " Buraya gelmendeki gerçek amaç ne?" diyerek karşılık verdi.
Buraya Cevdet' i tebrik etmek için gelmediğini biliyordu.
Asansör zemin katta durduğunda Sarp' ın yanından geçerek indi ve çıkış kapısına doğru gitmek yerine kafeterya kısmına doğru ilerlemeye başladı.
Kendi gibi Sarp' ta Akay' ı fark edebilirdi.
Ne kadar Akay' a kavuşmak için can atsada sevdiği adamı tehlikeye atamazdı.
Sarp' ta ardından gelerek yanında ilerlemeye başladığında, " Tahmin ettiğin üzere sensin Behrem." dedi ve dahada çirkinleşerek sözlerine, " Senden hoşlandığımı farketmemiş olamazsın." diyerek devam etti.
Şuan kafayı yememek elde değildi. Zaten Sarp' ın karşısında bu kadar durgun durup gülücük saçmak fazlasıyla zorken birde böyle konuşması dahada zorlaştırıyordu.
İçinde biriken sinir dalgalarını şiddetli bir kahkaha ile patlatmamak için kendini çok zorluyordu.
Mırıldanarak, " Allah' ım sen bana sabır ver." dedi. Elini ise hırkasının cebine atarak bozukluk para aldı. Bunca lafın üzerine bir soğuk su iyi gelirdi. Bedenine etki etmesede en azından ruhsal açıdan içindeki öfkeye su serpilirdi ve biraz olsun sönerdi.
Çalışana, " Bir su alabilir miyim?" dedi.
Bu sırada Sarp yanında durmak yerine yine tam arkasında durmuştu. Sırtının göğsü ile birleşmesini sağlayacak kadar yakınlaştığında ise, " Neden sende benden etkilendiğini söylemek yerine hâlâ gizliyorsun?" dedi.
Daha fazla dayanamayacaktı. Biraz uzanarak çalışanın uzattığı suyu aldı. Parayı uzatarak geri çekildiği sırada dirseğini sertçe Sarp' ın karın boşluğuna geçirdi. Arkasına döndüğünde Sarp kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuş bir vaziyetteydi. Hissettiği acıdan iki büklüm olmamak için nefes dahi almıyordu.
Onun bu hali keyfinin yerine gelmesine neden olsada yüzünü üzgün tutarak, " Ahh çok özür dilerim. Yanlışlıkla çarptım." dedi.
Sarp elini önemsiz anlamda salladığında yanından geçti ve tekrar asansöre yöneldi. Akay' ı kaçırmış olmanın üzüntüsü kalbinden başlayarak tüm bedenini ele geçirirken ardından gelmekte olan Sarp' ı hissettiğinde olduğu yerde durdu. Bugün daha fazlasını kaldıracak ne sabrı nede gücü vardı.
Artık Sarp' tan kurtulmalıydı. Bu saçma durum fazlasıyla uzamıştı.
Arkasını dönerek Sarp ile yüz yüze geldiğinde, " Git artık." dedi.
Sarp ise kendisine doğru bir adım daha atarak aralarındaki mesafeyi kapadığında, " Veda öpücüğümü almadan olmaz." dedi.
Sarp şerefsizlikte sınır tanımıyordu ve ağzından çıkan her kelime ile midesini dahada bulandurıyordu. Yüzünün tam ortasına kusmak istiyordu.
"Sarp." dedi. Bu içinde bulundukları aslı olmayan duruma açıklık getirmeliydi. Sarp' ın ne kadar sorun teşkil etmemesi için saf ayağına yatmasının daha etkili olacağını bilsede bunu daha fazla yapamayacaktı.
" Senden zerre kadar etkilenmedim ya da hoşlanmadım. Aksine yüzüne baktığım her saniye kusmamak için direndim. Sana karşı hissettiğim tek duygu tahmin ettiğin üzere tiksinme. Bundan ötesi yok, olmayacakta. Olamazda. O yüzden daha fazla zorlama ve sadece git. " dedi. Bir solukta konuşmuş ve öfkesi sesine işlemişti. Vücudunda ise sızlama şeklinde bir ağrı hakimdi. Kendini ne denli sıktıysa ağrı baş bölgesinde son buluyordu. Siniri bu etken ile kat be kat artıyordu.
Sarp gözlerinin içine bakarak, " Tamam gidiyorum Behrem. Ama benden tiksinmek yerine hoşlandığın gerçeğini biliyorum. Bu yüzden o öpülesi dudaklarından çıkan kırıcı sözler bana işlemiyor. Ulaşılmaz olman dahada içimdeki hisleri körüklüyor. " derken yanından geçip gitmek için birkaç adım atmıştıki adımlarına son vererek tam yanında durdu. Kulağına doğru yaklaşarak, " Sana aşık olmuş bile olabilirim." dediğinde tüyleri diken diken olmuştu. Böyle bir adamın kendisine aşık olabilecek olma düşüncesi bile ürpermesine neden oluyordu. Böyle ruh hastası birinin aşkı ne denli sorunlu ve tehlikeli olabilirdi, ne denli tehlikeler doğurabilirdi tahmin dahi edemiyordu.
Sarp sözleri bittiği gibi hızla geri çekildi ve kendisinden bir yanıt duymak istemiyormuş gibi aynı hızla hastaneyi terk ettiğinde derin bir nefes alıp verdi. Bedenine işleyen ağrıyı dahada hissederken yavaş ve temkinli adımlarla kendide çıkışa yöneldi. Adımlarına engel olamıyordu. Akay' ın hâlâ orada olma ihtimali ne kadar hayalle eşdeğer olsada kalbine söz geçiremiyordu. Mantığı işlevine son vermişçesine sadece duyguları ile hareket ediyordu.
Çıkışa ulaştığı sırada Sarp' ın arabasıda uzaklaşarak gözden kaybolmuştu. Bu durum adımlarının hızlanmasına olanak sağlıyordu. Hastaneden çıktığında artık yürümek yerine koşuyordu. Gözleri ise Akay' ı gördüğü ağaçın bulunduğu kısımdan bir an olsun ayrılmıyordu.
Göremedikçe yüreği sıkışıyordu. İçinden, ' Lütfen gitmemiş olsun, Lütfen. Lütfen.' diye tekrarlıyordu.
Nefes nefeseydi. Ağacın altında durmuş etrafına bakınıyordu. Akay yoktu. Belki uzaklardada olsa görürüm ve ardından koşar yakalarım düşüncesi ile deli gibi gözleri etrafı tarıyordu.
Farkında değildi ama ağlıyordu. Yaşlar bir bir akıyordu ve gözlerine perde görevi görerek görüşünü bulanıklaştırıyordu.
Yere dizlerinin üzerine çöktü ve, " Lütfen gel artık, gel." dedi. Sesindeki hüzün duyan herkesi etkisi altına alacak ve hıçkırıklara boğacak kadar şiddetliydi.
Elleri ile yerden destek aldığı sırada avucunun altında bir kağıt hissetti. Çöptür düşüncesi ile elini çektiği sırada bakışları üzerinde yazı yazan kağıt ile kesişti.
Çöp değildi lakin önemli bir şey gibide değildi. Yinede ne olduğunu merak etmişti. Böyle bir durumda bile merak duygusuna hakim olamıyor oluşu kendisine sinirlenmesine neden olurken elinin tersi ile gözyaşlarını sildi. Görüşü netleştiğinde yerdeki kağıda baktı.
İlk olarak kağıdın sonunda yazan ' Akay.' kelimesi gözüne çarptığında şaşkınlığını bir kenara atarak hemen eline aldı.
Bu tüm tahminlerinin gerçek kanıtıydı.
Mutluluktan çığlık atmamak için kendini dizginlemeye çalışarak kağıda bir öpücük bıraktı. Bu sefer sevinçten ağlamaya başlamıştı.
Kağıtta yazanları sesli bir şekilde okumaya başladı.
' Benim akıl küpüm. Tahmininde yanılmıyorsun. Yaşıyorum. Senin ve oğlumuzun hasreti ile dolup taşıyorum. Az daha dayan olur mu? Her şey hallolduğunda geleceğim ve birdahada hiç gitmeyeceğim. Sizinle bir ömür geçireceğim. '
~~~~Akay' ın anlatımından~~~~
( Yakışıklımızı özlediniz biliyorum.;) )
Sevdiği kadını izliyor, kağıdı okuduktan sonraki hissettiği mutluluğu adeta kendisine kadar ulaşıyordu. Uzun zaman sonra sevinçten gülümsediğini görmek bir nebze olsun yüreğindeki hüznü çekip alıyordu.
Behrem' i ne denli üzdüğünü biliyordu. Her gece gözyaşları içinde uyuduğunu, her konusu açıldığında ise gözlerinin dolu dolu olduğunu Cevdet sayesinde gün ve gün öğreniyordu. Ne zaman hangi duyguyu hissetse zaten yüreği haberdar oluyordu ve zaman zaman daralıyor, birkaç damla yaş farkında olmadan akıyordu.
Koşar adımlarla sevdiği kadının yanına giderek o narin ve sevgiye aç bedenini kolları arasına alarak sevgisi ile doyurmamak için kendini zor tutuyordu. Biliyordu ki kendide o sevgiye açtı ve bu durum dahada zorlanmasına yol açıyordu.
Bir eli ile direksiyonu sıkıyor diğer eli ile sevdiği kadını uzaktan da olsa seviyordu. Saçlarının olduğu kısımda parmaklarını gezdiriyordu. Havada parmakları bir o yana bir bu yana dalgalanıyordu.
Gerçekten saçlarını okşayacağı gün çok yakındı. Son birkaç işi kalmıştı. Sonra ailesinin yanından bir saniye olsun ayrılmayacaktı.
Bir koluna oğlunu alacak diğer kolu ile ise Behrem' i saracaktı. İkisinin yanından hiç mi hiç ayrılmayacaktı.
Oğlu çok sıkıştırdığı için numaradan ağlasa dahi geri çekilmeyecekti. Tüm hasretini yansıtacaktı. Behrem' i ise şaşırtıcı süprizler bekliyor olacaktı. Aklında o kadar çok plan vardıki bir an önce gerçekleştirmek için can atıyordu. En çokta sevgisi ile ailesini sarıp sarmalamak için can atıyordu.
Biraz daha burada durup sevdiği kadını izlerse uzaktan sevmekle yetinemeyeceğini kapıyı açmak için uzanan eliyle fark ettiğinde kendine gelircesine silkelendi ve elini direksiyona yerleştirdi. Ne kadar zor olsada bakışlarını Behrem' den çekti. Arabayı çalıştırdığı gibi orayı terk etti...
~ Yaklaşık bir saat sonra~
Bir ayı aşkın süredir kaldıkları eve yaklaştığı sırada yan koltuğun üzerindeki telefonunu aldı ve Sarper' i arayarak yanıtlamasını beklemeye başladı. Bu gece son noktayı koymalıydı. Artık her şey bitmeli ve bu ölü hayatına bir son vermeliydi. Ailesinin yanına dönmeliydi.
Sarper' in telefonu açarak, " Alo, Geldin mi?" diye sormasıyla, " Beş dakikaya oradayım. Aşağı in." dedi. Biliyordu. Sarper biraz zor hazırlanıyordu ve acele yapılması gereken işlerde kendisini beklettiği zaman deliye dönüyordu. O yüzden çareyi önceden aramakta buluyordu. " Tamam abi." cevabını aldığında telefonu kapadı ve geri yan koltuğa bıraktı.
O gün, ailesinden veda ederek ayrıldığı o can alıcı gün dün gibi aklındaydı. En ince ayrıntısına kadar aklından hiç çıkmamıştı.
Sarper' in ani kararla Fransa' dan geri döndüğü gün telefonda dedikleri yine kulaklarında yankılanıyordu.
' Abi babam adamlarının içine sızmış ve arabanın benzin hortumunu kesmiş. Sen ve ailen tehlikedesiniz. Bu adam durmayacak. Ya senin yada ailenin canına mal olacak.' demişti. Bu sözlerden sonra aldığı ani karar ile arabaya binmiş ve Cevdet' ide alarak evden çıkıp gitmişti.
Her ihtimale karşı ailesine vedada etmişti.
Mevzu bahis sevdikleri olunca zihni bir saniye olsun durmamış ve evden çıkana kadar planları birer birer oluşmaya başlamıştı.
Dikiz aynasından ardına baktığında casusun amcasına haber uçurduğununda farkına varmıştı.
Birkaç kilometre uzaklaştıktan sonra arabayı kenara çekip aklındakileri bir bir Cevdet' e anlatmaya başlamıştı. Bir yandanda kendisine yıllardır kazık atmamış, sadık çalışanlarından birkaçını arayarak yarım saat içinde aynı model ve plakaya sahip araç getirmelerini söylemişti. Amcasını kendi kurduğu oyunun içinde yenecekti.
Ölmesini istiyorsa oda ölecekti ve kendisini öldürdüğü için onu bin pişman edecek akıl sağlığından edecekti.
O yüzden o gün Sarper' i havaalanından almaya gittikleri gün kameraların bulunduğu kısımlardan hasarsız arabayla geçmişler daha sonra ise yol ıssızlaştığı zaman Cevdet' i orda bırakarak gözden kaybolmuşlardı. Hasarlı araba ise tamda amcasının istediği gibi yolda giderken patlamış, Sarper ve kendisiyle birlikte kül olmuştu.
Yani en azından amcasının istediği olmuştu.
Kendilerine benzeyen ve başka bir yangında ölen iki adamın cesedinide arabanın içine koydurmuş, otopside DNA larını eşleştirmişti.
Oğlunu güvende tutmak için ise soyismini değiştirmişti. Behrem' in soyismini almasını sağlayarak mirastan feragat etmesine sebebiyet vermişti.
En azından bu şekilde oğlunun canını dahada koruyabilirdi. Amcası oğlunu tamamen etkisiz eleman olarak görebilirdi. Kendisini ölü olarak bildiği için oğluda soyundan silindiği için artık hiçbir pürüz kalmıyordu. Miras tamamen amcasına kalıyordu.
Son nokta ise amcasının itirafı ile bitiyordu...
Evin önüne vardığında Sarper elinde poşetler ile dışarda bekliyordu. Hızlı adımlarla gelerek arabanın arka koltuğuna poşetleri attıktan sonra arabaya bindi. Stres, sıkıntı bedenini sarmıştı. Her halinden belliydi. Bir aydır kurguladıkları plan kusursuz bir şekilde işlemeliydi. Yoksa her şey sarpa sarardı ve tüm çabaları bir anda anlamsız kalırdı.
Ailesinden bunca zaman uzak kalışına değmeliydi. Suçlular cezasını çekmeli, herkes hak ettiği yerde hayat sürmeliydi. Amcası gibiler ise gün yüzü görmemeliydi. Katillerin yeri hapishaneydi.
Cezasını kendi değil adalet vermeliydi...
Arabayı çalıştırdığı sırada Sarper' in, " Tüm malzemeleri aldım, Hadi bitirelim şu işi." demesi ile kararlı ve kesin bir sesle, " Bitirelim." dedi...
~ Gece 2.15 civarı~
Sarper' in, " Abi çok stresliyim." diyerek kolunu küçük bir çocuk gibi kavramasıyla kaşlarını çattı ve, " Sakın bu geceyi mahvetme." dedi. Sarper' in elinden geldiğinden fazlasını yapacağını biliyordu ama yinede uyarmadan edemiyordu. Olumsuz duygulara yenik düşerek bir hata yapmasından korkuyordu.
" Yok abi mahvetmeyeceğim." diyerek kararlı bir şekilde konuştuğunda başı ile ,' Tamam.' dercesine onayladı ve, " Başlıyoruz." diyerek arka kapıdan içeri adımlarını attı.
Bu saatte amcası çalışma odasındaydı. Çalışanlar ise derin uykudaydı.
Korumaları ise gece nöbet tutmazdı.
Amcasının düşmanlarına, ' Ben kimseden korkmam.' mesajıydı. Bu zamana kadarda şansa saldırı altında kalmamıştı.
Sarp ise geceleri evde kalmazdı. Hep farklı kadınların koynunda konaklardı. Sabah 9:00 da evde olur kahvaltıda yerini alırdı. Babasının katı kurallarına karşı gelemezdi.
Şuan planlarını bozacak herhangi bir olumsuzluk bulunmuyordu.
Üst kata çıktı. Çalışma odasının kapısı aralıklı. Amcası masanın üzerindeki belgeleri inceliyor, bir yandan ise kırmızı şarabını yudumluyordu. Keyfine düşkün oluşunu yine gözler önüne seriyordu. Pijamaları üstündeydi ve boynunda rahat etmesi için boyunluk vardı.
Çarpık bir gülümseyiş dudaklarında yer edindi. Biraz sonra o keyifli halinden eser kalmayacaktı.
Kulağındaki kulaklığa dokunarak açtı ve dışarda arabada beklemekte olan polisleri, " Başlıyoruz." diyerek bilgilendirdi. Her yerde adamı olduğu gibi polis tanıdıklarıda vardı ve şehirdeki tüm polisler Soner BIÇAKÇI yı yani amcasını yakalamak için can atıyordu.
Her şey tek bir kanıta bakıyordu ve bu gece birden fazla kanıta ulaşacaklardı.
Sarper' in evdeki adamı öğlen saatlerinde odaya ses kayıt cihazı ve kamera yerleştirmişti. Polisler bir bir her şeyi kaydedecekti. Şuan tüm sesleri dinliyorlar ve ekranda kendilerini izliyorlardı.
Sarper ve kendisinin bedeni ise makyajla kaplıydı. Sanki yüzü dahil olmak üzere tüm bedenleri yanıktı. Makyözler çok iyi iş çıkarmıştı. Gerçekten farksızdı. Yavaşça kapıyı biraz daha açtı ve boğuk bir sesle, " Amca." derken içeriye adımını attı. Amcası başını kaldırdığında birkaç saniye bocaladı. Gözlerini ard arda açıp kapadıktan sonra ovuşturarak tekrar baktı. " Se- sen ölüsün. " diyerek ayağa kalktığında korkudan titriyordu. Ardından Sarper' de içeri girerek, " Baba beni, oğlunu neden öldürdün?" diye sorduğunda gözleri Sarper' e kaydı. İkinci şok dalgası ile amcasının titremesi artmıştı.
" Si- si- siz nasıl olurda karşımda olursunuz. Gidinnnn! Çabuk burayı terk edin! Bana musallat olmanıza izin vermeyeceğim! " dediği sırada çekmecesindeki silaha uzandı. Önce Sarper' sonra kendisine doğrulttuğunda elinin titremesinden silahı zor tutuyordu. Yemi yutmuştu. Şuan karşısında kendisine musallat olan hayaletler var sanıyordu.
Sarper'in, " Babaa! neden bizi öldürdün?" diyerek sorusunu tekrar etmesiyle silah kendisinden çekilerek Sarper'i buldu.
Babası, " Ni- niyetim seni öldürmek de - değildi. Akay' ı ve oğlunu öl- öldürüp sorunsuz bir şekilde BIÇAKÇI soyunda hü- hüküm sürecektim. Ama abinden seninde Akay' ın tarafına geçtiğini öğrendiğimde seninde ölmeni istedim. Senin gibi evladım olmaz olsun dedim. Sende öl istedim." dedi. İlk başlarda korkudan kekeleyen adam gitmiş, sonlara doğru sinirden aslan kesilmişti.
Hırsı oğlunun katili olmasına yetecek hatta artacak cinstendi. Bunu birkez daha kelimeleri ile gözler önüne sermişti.
Soner BIÇAKÇI için sadece güç önemliydi. Önüne çıkan oğlu bile olsa gözünü kırpmadan yok ederdi. Öylede yapmıştı. Bile isteye oğlunu ve yeğenini ölüme uğurlamıştı ve öldüklerine inanarak omuzları gururla kabarmıştı.
İlk itiraf gecikmeden gelmişti. Şimdi ise sıra ailesinin ölümünü itiraf ettirmekteydi.
" Annemi, babamı, eşimi öldürdüğün yetmedi birde beni öldürdün amca. Bari oğlumu rahat bırak." dedi. Sesi bilerek hüzünlü tuttu. Çaresiz gibi görünmesi amcasının yüzünde hiç gecikmeden gülümseme oluşturdu. Keyif alıyordu. Çaresiz olanları ezdiğini düşündükçe tatmin oluyordu.
" Yetmedi. Onları öldürdüğüm gün oğlunda sende ölmeliydin. Hepiniz ölmeden bana rahat yok. Gerçi ölsenizde rahat yok." derken elindeki silahı aşağı yukarı sallayarak yanık bedenini işaret etti.
İkinci ve son itirafta gelmişti. Şimdi sıra Soner BIÇAKÇI' yı korkudan çıldırtmaktaydı. Hırsından dolayı korkusu uçup gitmişti ama bu kadarı yeterli değildi. Ne kadar pişkin pişkin ailesini öldürdüğünü ve oğlunuda öldürmek istediğini söyleyerek öfkeden deliye dönmesine neden olsada kendini dizginlemeliydi. Amcasının korkudan çıldırmasını istiyordu. Tam anlamıyla cezasını çekmeliydi.
" Amca." derken birkaç adım daha attı. Sadece aralarında masa vardı. Sarper' de hangi kısıma geçtiklerini anlamıştı. Ardından gelerek oda masaya yaklaştı ve, " Baba." dedi. Daha sonra ise ikisi bir ağızdan, " Biz yinede seni bırakmayacağız. Her an yanında olup sana bu hayatı zindan edeceğiz. Ölene kadar sana musallat olup öldüğünde ise seni cehenneme biz iteceğiz." dedi.
Sarper kendini rolüne kaptırmış olacak ki devam ederek, " Seninde bizim gibi yanarak ölmen için her fırsatı kollayacağız. Çakmak yaksan alevi arttıracağız. Mangal yaksan alevi etrafa saçacağız. Her an cayır cayır yanman için tam ensende olacağız." dedi.
İçinden, " Aferin." derken gözleri ile amcasını süzdü. Korkusu geri gelmiş, tüm bedeni tekrar tir tir titremişti.
Gözleri ise yuvarlarından çıkacak kadar açılırken geriye doğru sendelemişti. Resmen altına yaptı yapacak durumdaydı.
Aklına gelen çocukça fikir ile bir anda, " Böö!" diye bağırdı.
Beklenen olmuştu. Amcası korkudan altına eşemiş, bu korku ile ise silahını ateşlemişti. Polislerde bu sırada odayı basmıştı.
" Eller yukarı Soner BIÇAKÇI. Tutuklusun." sözlerini işittiğinde derin nefes aldı. Rahatlamıştı.
Bir katil daha er yada geç hak ettiği yere gidiyordu...
Kötüler ne denli çabalarsa çabalasın iyiler ile aynı ortamda barınamazdı.
Kalplerindeki kötülük zehir misali tüm hücrelerine yayılır ve beyinlerine ok misali saplanırdı. Duygular ölür, mantık ise sadece kötülüğe çalışırdı.
Bu durumda ne kadar direnselerde iyilik adına kuşandıkları sahte zırh yok olur ve tüm çıplaklığı ile yaptıkları kötülükler ortada kalırdı...
Bunlardan biride amcasıydı...
Soner BIÇAKÇI elinde kelepçeler dilinde küfürler ile polis arabısına bindiğinde bedeninden gelen acıyı hissetti.Sıcaklamasına anlamamış olsada silahtan çıkan kurşun boşa isabet etmemişti. Üst kolunu derinlemesine sıyırıp geçmişti.
Ne kadar her şey son bulduğu için ailesinin yanına gitmek adına bir engel kalmamış olsada önce eve gitmeliydi.
Kolundaki yarayı görmezden gelse dahi yüzünü ve bedenini kaplayan makyaj böyle hastaneye gitmesine müsaade edecek cinsten değildi.
Eliyle kolunu bastırdı. Kendisine doğru gelmekte olan ve rahatlamanın verdiği gülümseme ile, " Hadi artık evimize gidelim." diyen Sarper' e, " Bu halde mi?" dedi. Bakışları ile ikisinin bedenlerini işaret etti.
" Ahh doğru diyorsun. Zaten biraz daha bu makyajdan kurtulmazsak bedenimle bütünleşecek ve hiç çıkmayacak gibi hissediyorum." dedi.
" Mızmızlanmayı bırakta hadi gidelim. " derken arabaya doğru adımladı. Daha fazla vakit kaybetmek istemiyor, bir an önce ailesine kavuşmak istiyordu.
Arabaya bindiklerinde Sarper' de sabırsızlanışını hissetmiş olacak ki, " Onları çok özledin değil mi Abi." dedi.
Kontağı çevirmeden önce, " Hemde nasıl. Burnumda buram buram tütüyorlar." dedi.
Bu ayrı kalış kendisine bir ders vermişti.
Ne olursa olsun sevgisini sevdiklerinden gizlemeyecekti. Tüm açıklığı ile kelimelere dökecekti.
Bir aydan fazladır ne Behremine nede oğullarına sevgisini geçirebilmişti. Günden güne birdaha onları göremeyecek olma ihtimali içinde, bir köşede beklemişti ve hiç gitmemişti.
Onları kaybetme korkusunu hissede hissede bugüne kadar gelmişti...
~~~~~ 2 saat sonra ~~~~~
Sarper ile hastaneye girdiklerinde Cevdet kendilerine doğru gelmekteydi. Yüzünde ise kocaman bir gülümseme belirmişti. " Abimm." diyerek sarıldığında karşılık verdi. " Kardeşimm." dediği sırada kolundaki baskıdan dolayı inledi. Cevdet çok sıkı sarılıyordu ve yaradan haberdar olmadığı içinde dikkatsiz davranıyordu. Özlemini tam anlamıyla yansıtıyordu.
Duş aldıktan sonra orayı sargı bezi ile bağlamıştı ama ne kanı durmuş nede acısı bir nebze olsun hafiflemişti. Dikiş gerekliydi.
Cevdet fark etmişti. Geri çekilerek endişe barındıran gözlerle baktı. " Abi neyin var?" derken vücuduna bakınmaya başladı.
" Ufak bir sıyrık. Hemen onu halledelimde karımla oğlumun yanına gidelim." dedi. Ne kadar daha fazla oyalanmak istemesede bu şekilde gidemezdi.
Cevdet' in hissettiğini Behrem' de hissederdi ve hissettiği mutluluğun yerini korku ve hüzün alırdı. Böyle olsun istemiyordu.
Kendisini sıkı sıkıya kucaklasın istiyordu.
Cevdet, " Tamam abi gel şöyle gidelim o zaman." diyerek sağ taraftaki kapıyı işaret ettiğinde ilerlemeye başladı...
Yaklaşık yarım saate dikiş faslı bitmiş ve ailesinin bulunduğu kata gelmişlerdi.
Cevdet, " Yenge ve bizim paşa bu odada kalıyor abi. Melike ve cimcimenin tam dip odasında. " dediğinde yaptığı ayıbı fark etti ve, " Ahh seni tebrik etmeyi unuttum kardeşim. Kusuruma bakma." dedi. Cevdet anlayışsız biri değildi.
" Estağfurullah abi. Ben senin içini biliyorum, o yüzden hiç dert etme kendine." diyerekte bir kez daha belli etmişti.
" İlk önce senin cimcimeyi göreyim. Çok ayıp ettim. Elim boş götüm yaşta geldim." dediğinde Sarper kahkaha atmamak için kendini sıkıyordu. Gecenin bir yarısı koridoru dolduran garip sesten anlaşılıyordu.
Cevdet' inde yüzünde beliren gülümseme son dediğinden dolayıydı biliyordu.
" Olur mu öyle şey abi. Git önce yengeyi ve oğlunu gör. Yarın bizim kızı görürsün. Zaten şimdi Melike' de bebekte uyuyordur." dediğinde, " Tamam o zaman." dedi. Saati tamamen unutarak hareket etmişti. Hem yarın güzel bir hediye ayarlar, usulüne uygun ziyaret ederdi.
Sarper, " Bende bir köşe bulup kıvrımlayım abiler. Bana bu kadar ekşın ağır geldi. Yarın görüşürüz." diyerek yanlarından ayrıldığında, Cevdet' te, " İyi geceler abi." diyerek geceyi sonlandırdı ve kapıyı açarak ailesinin yanında yerini aldı.
Şimdi sıra ondaydı. İçinde tatlı bir heyecan vardı. Yüzünde gülümseme ile kapıyı yavaşça açtı. İçeriye doğru birkaç adım attı. Odayı kaplayan mavimsi loş ortamdan Akgün için aldığı gece lambası ile odanın aydınlandığını anladı.
Yüzündeki gülümseme genişlerken bakışları yatağın olduğu kısma odaklandı. " Ben geldim." kelimeleri ise dudakları arasından özlemle aktı.
Ama gördüğü görüntü karşısında birkaç saniye aynı noktaya bakıp kaldı. İnanamayarak gözlerini açıp kapadı...
~~~~~~~~~~
Öncelikle sizlerden çok çok özür dileyerek söze başlamak istiyorum.
Epey beklettim farkındayım. Bu durum benide en az sizin kadar rahatsız etti.
En son bölümü yazın sizlerle buluşturmuştum. Sonrada bir daha yazamadım.
Yaz işleriyle uğraştığım dönem bileğimi yaraladım ve dikiş atıldığı için bölüm yazacak kadar zorlayamadım. Daha sonra ise üniversiteye başladım. Vizeler finalleri kovaladı sonrada bütler derken bu zamanı buldu. 😔
Araya abimin evlilik haberide karıştı. Onun içinde telaş içine girince bir türlü kafamı toparlayıp bölümü bitiremedim.
Dün gece wattpada girdiğimde sizlerin yeni bölüm isteklerinizi hem son bölümün yorum kısmında hem panomda hemde özelden mesaj kısmında görünce ' Kendine gel Tuğçe.' dedim. ' Seni bu denli bekleyen varken öyle yada böyle kafanı toparlamalı ve tekrar yazmaya devam edip sevenlerini kucaklamalısın.' dedim ve çok büyük özlem ile geldim.
Umarım beni affedersiniz ve keyifle yeni bölüme eşlik edersiniz.
Sizleri seviyorum ve okurken keyif almanızı diliyorum.🥰🥰😘😘😘😘
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro