Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

19. bölüm

Ekrana baktığında, " Bu şerefsiz beni niye arıyor şimdi." diye kendi kendine konuştu. Sinirleri gerilmeye adını gördüğü an başlamıştı.

Telefonu açtığında sessiz kaldı. Sarp zaten saniyesinde insanı irite eden sesi ile konuşmaya başladı. " Demek Behrem ve Akay' ın biricik oğlu ha! " dediğinde dehşete düşmüşçesine bedeni gerildi. Gözleri normalinden fazla açılırken bakışları ise Behrem' in endişe dolu bakışları ile kesişti.

Neler oluyordu. Oğulları için yaptıkları süste yazanlardan nasıl haberdar olabiliyordu.
Behrem kısık tuttuğu sesi ile, " Neler oluyor Akay, kim o ?" dediğinde parmağını dudaklarına götürdü. Susması en iyisiydi. Sarp sevdiği kadının sesini duyarsa sözleri ile öfkesini katbekat artırabilirdi.

" Yeğenimde pek bir büyümüş maşallah, cici annesi güzel bakmış belli." dediğinde daha fazla sessiz kalamadı. " Ne diyorsun lan sen şerefsiz!" diye bağırdı. Şuan hissettiği öfke Sarp' a değildi. Sarp' ın dediklerine sebebiyet vereneydi. Çünkü aklına tek bir şey geliyordu ve onun olmamasını diliyordu. Sarper' in kendilerine ihanet etmiş olmamasını diliyordu. Sarp' ın bu sözleri etmesi için başka bir sebep arıyordu lakin aklına başka hiçbir şey gelmiyordu. Bugün o süsle birlikte evden ayrılan tek kişi oydu.

" Diyorum ki beni niye yeğenimin yaş gününe çağırmadınız? Hem Behrem' le tanışmış olurdum." dedi. Şuan yaşadığı kafa karışıklığı tarif edilemezdi. Süsü bulması hiçbir şey ifade etmezdi lakin Sarper' in ihanet edip etmemesi çok şeyi değiştirebilirdi. Onları alt edebilecek zekası ve gücü elbet vardı lakin sevdiği kadın ve oğlunun bu savaşta yer almasını istemiyordu. Yerleri bilinmediği sürece onları bu savaştan uzak tutabileceğini hissediyordu.

Behrem fısıltı şeklinde, " Korkutma beni Akay. Neler oluyor?" diye tekrar endişe ile sorduğunda onu rahatlatmak adına ne kadar zorlanıyor olsada tebessüm etti ve dudaklarını kımıldatarak, " Bir şey yok." dedi. Tabii bu yaptığı Behrem' e etki etmemişti. Endişesi bakışlarında dahada belirgin hale gelmişti.

Odayı dolduran diğer bir telefon sesi ile Behrem gözlerinin içine bakmaya son verdi. Masanın üzerinde çalan telefonunu aldığı gibi açtı. Sesini fısıltıdan bir oktav yüksek tutarak," Sarper." dedi.

Behrem telefonun karşı tarafından duydukları ile şaşkınlığa uğrarken Sarp ise telefonun diğer tarafından, " Fazlasıyla merak ediyorum nasıl bir kadın olduğunu." dedi. Yine başlamıştı. Sarp başkasının kadınına göz koyan şerefsizin tekiydi ve eğer gözüne hitap ediyorsa öyle yada böyle kendisinin yapmak için elinden geleni ardına koymazdı.

" Al o merakını münasip bir taraflarına sok o zaman piç kurusu." diyerek sinirle çıkıştı. Sakin kalmaya çalışıyordu ama başarılı olamıyordu. Ne kadar içinde savaş versede suskun kalamıyordu.

" Aaa niye öyle diyorsun ama, biliyorsun kadın koleksiyonu yapmaya bayılıyorum." dediğinde hissettiği öfke tavan yapmış, gözleri kararmıştı. Yumruk halini alan eli ağrımaya başlamıştı.

" O koleksiyonun başına seni koymamı istemiyorsan çeneni kapa." dediği sırada Behrem, " Telefonu kapat Akay." dedi. Kendide Sarper ile konuşmasına son vermişti. Dediğine uyarak telefonu kapadı. Daha fazla Sarp' ın saçmalıklarını dinlerse hiç iyi şeyler olmayacaktı. Öfkesi başlarına bela açacaktı.

" Sarper ne dedi?" diye sordu. Tehlikenin boyutunu merak ediyordu. Ona göre harekete geçmesi gerekiyordu...

Behrem' anlatımından devam

Akay' ın, " Sarper ne dedi?" sorusu ile ardındaki sandalyeye oturdu. Sarper' le konuşmalarından anladığı kadarıyla büyük boyutta bir sorun yoktu lakin yinede tedbirli olmaya devam etmeli, her an bir şey olacakmış gibi diken üstünde durmaları gerekiyordu.

Derin bir nefes alıp verdi. " Hizmetçileri Sarper' in pantolonunu yıkamaya atarken cebinde süsü bulmuş ve hemen Sarp' a vermiş." dedi.Akay' da gelip karşısına oturmuştu. Kaşları çatılırken, " Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilir, delireceğim." dedi. Bir yandanda sıkıntıyla üzerindeki gömleğin birkaç düğmesini açıp yakasını genişletti.

" O sırada evde değilmiş, arkadaşları ile dışarıdaymış ama kendisine sadık çalışanlarından biri hemen arayıp Sarper' e haber vermiş. O yüzden oda eve geri dönmemiş." dedi. Eve dönmemesi en iyisiydi. Kendilerinin tarafında olduğu ortaya çıkmıştı. Sarp' ın karşısında yer aldığı için artık Sarper' de düşman kategorisindeydi.

Akay, " İyi bari onu akıl edebilmiş." derken biraz olsun rahatlamıştı. Sesinden hissedilen gergin hava azalmıştı.

" Onu bulmasınlar diye bulunduğu yerden hemen ayrılmış, şimdilik güvenli olarak düşündüğü arkadaşının kullanılmayan evine gidiyormuş, onu aramanı söyledi." diyerek Sarper' den duyduğu her şeyi Akay' a bir bir aktardı.

Akay, " Ona güvenli bir yer bulmam lazım. Artık buraya gelemez ama Sarp' ın akıl edebileceği yerlere de gidemez." dediğinde başını olumlu anlamda salladı.Huzursuzdu. Sarper' in hayallerine birnevi taş koydukları için hoşnutsuzdu.

Yüzü düşmüştü ve bunu Akay' da fark etmişti. Masanın üzerindeki elinin üzerine elini koydu. Sıkıca kavradığında, " İçin rahat olsun Behrem'im. " dedi. Baş parmağı ile elini okşarken ise sözlerine devam ederek, " Sarper' in zarar görmemesi için elimden geleni yapacağım, normal hayatına devam etmesi için çabalayacağım." dedi. Biliyordu, o yüzden üzerindeki tedirginlik işittiği sözler ile yavaş yavaş yok oluyordu.

Aklına başka bir fikir gelmiş gibi bir anda elinin üzerindeki elini çekti ve ayağa kalktı. " Hatta en iyisi onu bu olaylar bitene kadar yurt dışına yollamak. " dedi. Haklı olabilirdi. En azından Sarper için endişelenmezdi. Güvenliğini sağladıktan sonra bir tek evdekilerin güvenliğine dikkat kesilirdi.

Yine başıyla onayladı. Akay' da bu onaylanış ile, " O zaman benim ilk önce Sarper' i arayıp sonrasında birkaç telefon görüşmesi yapmam lazım, işim bittiğinde gelirim güzelim." dedi. Sarper' i güvenli bir şekilde yurtdışına çıkarmak ve orada kalmasını sağlamak için aramalar yapacağını anlamıştı. O yüzden tebessüm etti, " Tamam, bende oğlumuzun yanına gideceğim zaten." dedi.Kendide ayağa kalktığında birlikte mutfaktan çıktılar.
Akay salona doğru ilerlerken ardından birkaç saniye baktı. Sonra ise odaya girdi. Oğulları mışıl mışıl uyuyordu. Tüm günün yorgunluğu ile derin bir uyku çekiyordu.

" Her şey senin için canım oğlum, senin geleceğin için." diye mırıldandı. Akay oğluna güzel bir hayat sunmak istiyordu. Kendisi gibi olsun istemiyordu. Babasının izinden gitmek zorunda kalmasın istiyordu. Hayallerinden vazgeçip mafya adının altına sığınan pis işlerin lideri olsun istemiyordu. Hayatını kendi şekillendirsin istiyordu.

Akay çok dertli bir adamdı. Gülüşü hem içini yakıyor hemde hüzün yağmurlarında ıslanıp sönmesine yol açıyordu.
Bir gece koyun koyuna yatarken dertlerini kendisi ile paylaşmış olması saydam bir cam misali içindekileri görmesini sağlıyordu.
Akay şuanda bulunduğu konumun aksine çok farklı bir mesleği bırakan bir adamdı. Tahmin dahi edemeyeceği bir mesleği yıllarca yapmıştı.
Ayakkabı tasarımcısı iken mafya olmaya mahkum edilmişti. Severek yaptığı iş elinden kayıp gitmiş sevmediği bir konuma mecburiyetten terfi etmişti.

Ama bir sözü içine işlemişti ve Akay' ı dahada bir sevmişti. ' İnsanoğlu kaderine mağlup gelmemeli, kaderine karşı galip gelmek adına diretmeli, vazgeçmemeli.' demişti. Sonra ise amcası ve kuzeni ile olan güç kavgasına son verdiğinde BIÇAKÇI soy adının yüz yılı aşkındır sürdürdüğü, miras olarak evlatlarına bıraktığı silah kaçakçılığını bitireceğini söylemişti. Mafya olmaya son vereceğini ve oğlunun kaderini de mahvetmeyeceğini dile getirmişti.

Her şey rayına oturduğunda kendi mesleğine geri dönmek istediğini söylemiş ve onay beklercesine bakışları ile bakışlarını süslemişti. Bu hareketi üzerine başını hafiften sallarken tebessüm etmiş ve, " Her halinle kabulümsün. ' demişti.
O gece birbirlerini geçmişleri ve gelecekleri ile kabul etmişlerdi.

Akgün' ün beşikte diğer tarafa dönerken uyanacakmış gibi mırıldanması ile kendine gelerek zihnini kaplayan anılarından sıyrıldı. Yüzünde o gecede olduğu gibi içten bir tebessüm vardı.
Beşiği sallarken, ' Ee ee' demeye başladı. Biraz daha uyusa iyi olacaktı. Yoksa uykusunu tam alamadığı için uyandığında ağlayıp duracaktı.

Geri uyuduğunda beşiği sallamayı bıraktı ve gidip yatağa uzandı. Bugün kendide fazlasıyla yorulmuştu. Hem gece Akay' ın heyecanından dolayı uyuyamamış, hemde sabah aydınlanır aydınlanmaz yataktan kalkıp hazırlıklara başlamıştı.

Yan dönerek uyuyan oğlunu izlemeye devam etti. Huzurlu hali kendisinede huzur bahşediyordu ve git gide gözleri kapanıyordu. Saniyeler sonrası uykuya dalacağını biliyordu...


Akay' ın anlatımından devam

Akay, salona geçtikten sonra ilk önce Sarper' i aramış ve yurtdışına gitme düşüncesini paylaşmıştı. Sarper bu düşüncesini onayladığında ise gerekli telefon görüşmelerini yapmış ve sorunsuz bir şekilde Fransa' ya gitmesi adına tüm her şeyi hazır hale getirmişti.
Gideceği ülkeyi Sarper' e bırakmış, Sarper' de Fransa'da karar kılmıştı.

Son olarak Sarper' i tekrar aradı ve her şeyin hazır olduğunu uçağının gece yarısı ikide kalkacağını söyledi. O zamana kadar kalması için ise güvenli bir yer ayarladığını ve bulunduğu yere yaklaşık yarım saat sonra adamlarının geleceğini, onu alarak o yere götüreceklerini söyledi.

Sarp ile yakınlıkları bozulalı neredeyse on yıl kadar olduğu için birnevi iki yabancıdan ibaretlerdi. Görünenin dışında birçok şeyleri gizliydi. Mal varlıklarıda bunlardan biriydi. O yüzden sadece kendi üstüne değil birçok sadık adamının üzerine bina veya dubleks ev almış ve olası durumda güvenli bir şekilde gitmesi için birçok yer hazırlamıştı.
Ama şuanlık onlar için en güvenli yer Behrem' in eviydi. Nede olsa koskoca şehirde birçok Behrem adında kadın vardı ve bağlantılarını gizleyip açık vermediği için yerlerini bulması olanaksızdı. Birde kaldıkları evde kiracı oldukları için tapu ile kaldıkları yeri bulmakta imkansızdı.

Sarper' in güvenli bir şekilde Fransa' ya gidene kadar kalması için ise o evlerden biri oldukça güvenliydi. Günlerce kalacak olsa daha derin düşünüp hareket edebilirdi lakin gereği yoktu. Sarp kaldığı yeri bulabilecek kadar akıllı değildi. Görünenin dışına tek başına çıkamaz, başkasının yardımınıda kolay kolay istemezdi. Eğer ki amcası işin içine girerse o zaman işler değişir, tehlikenin boyutu tahmin edilemeyecek kadar değişirdi. Nede olsa amcası eski topraktı. Kafası zehir gibi çalışıyordu.

Telefon görüşmelerinden kafası şişmiş bir vaziyette salondan çıkarak koridorda ilerledi. Üzerindeki gömlek vücudunun rahata kavuşmasını engelliyordu. Kalan birkaç düğmeyi de açtıktan sonra üzerinden çıkardı ve odaya girdi. Behrem ve oğlu uyuyordu. O yüzden yavaşça kapıyı kapadı ve elindeki gömleği şifonyerin yanındaki puf koltuğun üzerine bıraktı.

Oğlu güzel bir uyku çekiyor, minik bedeninde biriken yorgunluğu atıyordu. Deliksiz uyku çekişi yüzünün aldığı halden anlaşılıyordu. Dolgun dudakları aralanmıştı. Derin nefes alış verişleri dudakları arasından çıkıyordu ve bu hâli içinde tombul yanaklarını ısırma isteği uyandırıyordu.
Yapamazdı. O yüzden bakışlarını oğlunun tatlı mı tatlı yüzünden ayırdı ve sevdiği kadına doğru ilerlemeye başladı.
" Tatlılık abidesi." diye mırıldandı. Oğlundan kaçsa ne olacaktı. Behrem' ide tüm tatlılığı ile karşısındaydı.

"Kendine hakim ol Akay." diye mırıldandı. Yatağın diğer tarafına dolanarak bedenini temkinli bir şekilde yatağa bıraktı. Yatakta yavaşça Behrem' e doğru kayarak aralarındaki mesafeyi kapadığında uzanarak saçları arasına öpücük bıraktı. Geri çekilemiyordu. Miss kokusu kendinden geçmesini sağlıyordu. Sanki tüm bedeni huzuru tadıyordu ve bu kokudan mahrum kalmak istemiyordu.
Oğulları gibi hatunuda cennet kokuyordu. İnsanın içine içine işliyordu ve dudaklarına içten bir gülümseme oturuyordu.

Behrem kıpırdanarak kendisine doğru döndüğünde ne kadar istemiyor olsada bu esnada başını geri çekti. Uyanmamış, uykusuna bu pozisyonda devam etmeye başlamıştı. Yüzündeki gülümseme silinmezken tamamen geri çekildi ve kolunun üzerine yatarak sevdiği kadının nur yüzünü izlemeye başladı. Her şey bu görüntü karşısında bir bir siliniyordu ve sanki yeni doğmuş bir bebek gibi oluyordu. Ne derdi ne tasası kalıyordu. Ne geçmişin izleri nede gelecek kaygısı kalıyordu.

İçinden binlerce kez şükür etse dahi az kalacağını biliyordu. İyi kileri son bulmayacaktı kalbinin en derinlerinde hissediyordu. Yanı başında uyuyan kadının ona daha neleri bahşedeceğini bilmiyordu ama içindeki dinmek bilmeyen istek ile bekliyordu. Hem de merak duyarak bekliyordu.

Elini havaya kaldırdı ve yüzüne yaklaştırmaya başladı. Acaba dokunsa uyanır mıydı? bilemiyordu ama sevmek istiyordu. Yüreğinde birikeni dışa vurmaktan kendini alıkoyamıyordu.

Yanağını nazikçe kavradı. Baş parmağı sağa sola oynuyor, sevdiği kadının tenini usulca okşuyordu. Dokunuşları dahi uyandırmak istemiyordu. Narin narin hareket ediyordu.Ne kadar şanslı bir adam olduğunu bir kez daha hissediyordu. Yüreği, sevdiği kadına ve biricik oğluna duyduğu masum duygular ile bir kelebek misali kanat çırpıyordu.

Behrem gözlerini araladığında paniğe kapıldı. İlk defa bir kadın karşısında bu denli sersemleşiyordu ve ne yapacağını şaşırıyordu. Bu duruma git gide alışmak yerine her seferinde şimdide olduğu gibi donup kalıyor, zihni ne yapması gerektiğini söylemek yerine dahada bilinmezliğe sürükleniyordu.

Elini çekmesi gerektiğini düşünerek yanağından ayırmıştı ki Behrem gözlerinin içine bakmaya devam ederek uykulu sesi ile, " Sevmeye devam et..." diye fısıldadı. Havada kalan elini kavradığı gibi tekrar yanağının üzerine bıraktı ve gözlerini geri kapadı. Dudakları ise iki yana kıvrılmıştı.

" Sen sevdikçe ben dahada huzurla doluyorum ve senin sevgine doyamıyorum." dediğinde kendi yüzünde barınan gülümsemede genişlemişti. Takrar yanağını okşamaya başladığında keyifle, ' Hmm.' nidası dudakları arasından döküldü.

Behrem, ' Hıhıı.' diyerek hafiften başını salladığında hissettiği mutluluğu dışa vurdu ve, " O zaman tüm sevgim ile seni sevmeye devam edeceğim." dedi.

" Bir ömür ama." diyerek söylediğine karşılık verdiğinde ise kesin bir dille, " Bir ömür..." dedi. Yüreğine bu denli iyi gelen bir kadını nasıl olurda sevmeden durabilirdi. Tüm güzel duyguları kendisine armağan eden bu güzel kadının sevgisine karşılık vermeden nasıl durabilirdi. Ona karşı sevgisi zerre azalmak yerine git gide dahada artarken nasıl olurda onun sevgisinden mahrum kalabilirdi.

" O zaman bir öpücüğü hak ettiniz Akay bey." diyerek Behrem' in gözlerini bir anda açtıktan sonra kendisine doğru uzanıp dudağından öpmesi ile dahada bir gülümsedi. Bu kadının her hareketi mutluluk sebebiydi.

" Sadece bir öpücük mü?" diyerek aralarındaki bu güzel diyaloğa birde muziplik kattı. Farkında dahi olmadan sevdiği kadının karşısında çocuklaşıyordu ve mızmızlanmadan duramıyordu.

" Hmm iki öpücük olsun o zaman." diyerek tekrar dudağından öpmesi ile, " Üç, dört beş altı olmaz mı? Hatta sonsuz olmaz mı?" dedi. Doyamıyordu. Sevdiği kadını her an her saniye öpmek istiyordu.

" Ohoo Akay bey o zaman yemeyip içmeyip durmaksızın sizi öpmem lazım." dediğinde kendisi gibi Behrem' inde muziplik kattığını biliyordu. O yüzden, " Neden olmasın." dedi ve kolunu Behrem' in beline sardığı gibi kendine çekti.

Burunları birbirine değecek kadar yakınlaştığı sırada telefonunun çalması ile bir anda geri çekildi. Oğulları uyanmadan telefona cevap vermeliydi.
Cebinden acele ile aldığında arayan kişiye baktı. Düşünmekten korktuğu başına geliyor olmalıydı.

Telefonu açarken yataktan kalktı ve hızlı adımlarla odadan çıktı. Bu sırada telefonu kulağına götürüp, " Alo." demiş ve amcasının diyeceklerini beklemeye başlamıştı.

Salona geçerken amcası, " Kendi dengin olmayan biriyle oynamak nasıldı?" diye sordu. Kastettiği kişinin Sarp olduğunu biliyordu. O yüzden, " Keyifliydi." derken sesini hissettiği tedirginliğin aksine oldukça rahat tuttu. Amcası ile anca böyle konuşabilirdi. Rahat ve sakin olduğunu her daim hissettirmeliydi. Bu şekilde amcasını gerebilir ve kendi duygularını hissettirmeden konuşabilirdi.

" Belli, belli." diyerek aynı keyifle konuştuğunda lafı uzatacağını anladı. " Ne için aramıştın?" diyerek konuya girmesi için kapı açtı. Yoksa biliyordu, amcası lafı uzatmayı seviyor, karşısındakini lafları ile deliye çeviriyordu.

" Çok acelecisin yeğenim, önce bir küçük olarak halimi hatırımı sorsaydın." dediğinde, " Biz o faslı çoktan geçtik." dedi. Bu sırada sesi sertleşmişti. Yaptığı kahpeliklerden sonra iyi yada kötü olması zerre umurunda değildi. Ölse dahi umurunda değildi.
Ailesinin katilini nasıl önemseyebilirdi.
Birde hâlâ oğlunu hedef almış birine nasıl hâl hatır sorabilirdi.
Zaten normal bir muhabbet içinde aramadığını telefonu açtığı an belli etmişti.

" Doğru diyorsun, biz artık son kozlarımızı oynuyoruz." dediğinde sessiz kaldı. Eğer ki cevap verirse aralarındaki gerilim artabilir, konuşmanın gidişatı farklı yönlere sapabilirdi.

" Kendi oğlumu bile bana düşman ettiğine göre sende benim gibi bu savaşın son bulması için can atıyorsun." diyerek sözlerine devam ettiğinde kesin bir dille, " Evet." dedi. Bu sırada salona girmiş ve oradanda bahçeye çıkmıştı.

" O zaman sevgili yeni gelinimin yerini bulmam sandığından daha kısa sürecek emin ol." dediğinde ne denli gerilsede belli etmedi. Sakinliğini korumaya özen göstererek, " Elinden geleni ardına koyma." dedi.

Amcası böyle bir karşılık beklemiyor olduğunu sinirli çıkan sesi ile, " Hodri meydan." dediğinde kendide sesini yine normal tutarak, " Hodri meydan." dedi.

Bu tavrı hem amcasının dahada bilenmesine yol açmış hemde korku tohumlarını zihnine salmıştı.

Çünkü düşündüğünün aksine karşısında baş etmesi zor biri olduğunun daha yeni farkına varmıştı...

~~~~~~~

Ahh şu amcalar. 🤦🤦🤦

Kaldıkları yer ortaya çıkacak gibi duruyor.🤦

Sizce bundan sonra Akay ne yapacak?

Behrem ve oğlunu bu savaşa dahil etmemek için çabalarken amcasının bu son söylediği sözlerden sonra sizce neler olacak?

Umarım güzel bir bölüm olmuştur.❤️

Sizleri seviyorum.❤️

30 bine adım adım yaklaşıyoruz.❤️

Bu arada MİLENA adlı kitabımada bakarsanız çok mutlu olurum.❤️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro