15.bölüm
Ertesi gün
~~~~~~~~~~
Behrem, Akgün' ün ağlaması ile uyandı ve aceleyle yataktan fırladı. Her sabah olduğu gibi bu sabah erkenden uyanamamıştı. Ağlamaya devam eden oğlunu kucağına aldı ve ağlamasını dindirmek için sallarken yatakta kımıldanan Akay' a baktı. Gerinerek gözlerini araladığında gülümseyerek, " Günaydın yakışıklı." dedi.
Az önce telaşla kolları arasından çıktığı için uyanmasına yol açmıştı. Birde üzerine Akgün' ün ağlamaya devam etmesi uykusunu tamamen açmıştı. Birnevi ikisinede çalar saat görevi görmüş, bir anda uyku modundan çıkmışlardı.
Gülümsedi. " Günaydın güzelim." dedi.
Uykudan yeni uyanmış hali bile oldukça cezbediciydi. Dağılmış saçları ve uyumanın etkisiyle şişen dudakları ile çok öpülesiydi.
Akay yatakta oturur hal aldığında esnerken güzelce gerindi. Zaten esneme bulaşıcı hastalık gibiydi. Kendide en fazla bir saniye sonra esnemişti. Bu sabah uyanamamasının sebebi ise sevdiği adamın kolları arasında oluşuydu, biliyordu. Uyku böyle olunca daha bir tatlı geliyordu.
Oğlunun ağlaması son bulduğunda Akay' a doğru yaklaştı. Kolları arasına bıraktığında dolabına doğru yöneldi. Birkaç parça eşya alıp Melike' ye götürmeliydi. Dün gece üzerindeki elbise ile geceyi geçirmiş, sabahı etmişti.
Her zaman dar giyinen biri değildi. Hatta salaş giyinmeyi daha çok severdi. O yüzden elbet Melike' ye olacak kıyafet bulurdu. Dolabına göz gezdirdi. Sanırım salaş penye elbiselerinden birkaçı ona olurdu. Eşofmanlarıda olabilirdi lakin lastik kısmı göbeğini sıkabilirdi. Onun için elbise giymesi en sağlıklı olanıydı. Olabileceğini düşündüğü birkaç elbiseyi eline aldı. Dolabın kapaklarını kapatarak arkasını döndüğünde Akay' a, " Sende kendi kıyafetlerinden Cevdet' e ver, adam dün gece pantolon gömlek ile yattı." dedi. Düşününce kendi bile rahatsız oluyordu. Gömlek ve kumaş pantolon ile yatmak ne kadar rahatsız olabilirdi, aklında canlandırması dahi yetiyordu.
" Haklısın, dün gece vermeyi akıl edemedim." diyerek ayağa kalktığında yanlarına gitti. Akgün babasının kucağında oldukça uslu duruyordu. Üzerindeki tişörtün yakasını minik elleriyle kavramış çekeliyor, sesler çıkarıyordu. Bu oğullarının uslu haliydi. Bir numaradan ağlamaya başlarsa susturabilene aşk olsundu. Ne istediğini anlayana kadar insanın kulaklarını neredeyse sağır ediyordu ve istediği şeye ulaşamazsada bu ağlayışı son bulmuyordu.
Kendide dün gece üzerindekiler ile yatmıştı. Akay odada olduğu için üzerini değiştirmeye utanmıştı. Odada yalnız kalamadığı sürecede üzerini değiştiremeyecekti. O yüzden, " Hadi sen Akgün' le birlikte uyanmışlar mı diye bak, bende üzerimi değiştirip geleceğim." dedi. Hem Melike' ye kıyafetleride bir kadın olarak kendi verirdi. Dün geçirdikleri zaman zarfında Melike' nin ne denli çekingen bir yapıya sahip olduğunu fark etmişti. Öyle narin öyle ürkek bir yapıya sahipti ki sanki ağzı var dili yoktu ve diken üstünde durur gibi duruyordu. Sanki evinde kaldığı insanlara rahatsızlık veriyormuş gibi hissederek hareket ediyordu.
Burada kaldıkları zaman zarfında rahat hissetmesi için elinden geleni yapacaktı. Zaten Melike' ye kanı kaynamıştı. Çok güzel anlaşacakları aşikardı. Uzun zaman sonra gerçek anlamda bir arkadaşı olacaktı. O yüzden epey heyecanlıydı.
Bu sırada Akay az önce dediğini onaylamış ve odadan ayrılmıştı. Dolaptan diz altında biten salaş elbiselerden birini aldı. Melike ile uyum içerisinde olursa daha az çekinebilir, hareketleri daha serbest olabilirdi.
Üzerine koyu kırmızı yarım kollu elbiseyi geçirdiğinde şifonyere uzandı. Çekmecesinden tarağı alıp birbirine girmiş olan saçlarını taradı. Bugün hava epey güzeldi. Sanki yaz mevsimine tamamen girmiş gibiydiler. Saçlarını tepeden at kuyruk yaptı ve Melike' ye vereceği kıyafetleri alıp odadan çıktı.
Koridor kısmında hepsiyle karşı karşıya kalmıştı. Akgün' ü Melike kucağına almış, Cevdet' i ise daha rahat yürümesi için Akay omzuna almıştı.
" Nereye böyle?" dedi. Kahvaltıyı hazırlayıp odalarına götürebilirdi. Dinlenmesi gerekliydi.
Akay, "Bu sabah bahçede kahvaltı edeceğiz güzelim." dediğinde bu fikir oldukça iyiydi lakin Cevdet sandalyede rahat edebilir miydi onu düşünüyordu.
Cevdet bunu anlamış olacak ki, " Beni merak etme yenge iyiyim ben." dediğinde içi rahatladı. Kendisine hitap edişi ise gözünden kaçmamıştı. Onların gözünde 'yenge.' konumundaydı ve bu mutlu olmasını sağlamıştı. Akay' a baktığında yüzünün keyifle güldüğünü gördü. Demek ki oda bu durumdan hoşnuttu.
" Tamam o zaman siz geçin bahçeye, biz Melike ile daha sonra geliriz." dedi ve kıyafetleri kolunun altına sıkıştırdı. Uzanarak Melike' nin kucağından Akgün' ü aldı. Nede olsa yedi aylık hamileydi ve Akgün' de on bir aylık yaşıtları ile kıyaslanınca iriydi. Ağırlığı Melike' yi zorlayabilirdi.
Akay' la Cevdet dediğini onaylayarak koridorda ilerlemeye devam ettiklerinde Melike' ye, " Gel canım." dedi ve onlara verdikleri odaya doğru ilerledi. Melike' da ardından geliyordu.
Odaya girdiğinde Akgün' ü yatağa yatırarak kolunun altındaki elbiseleri uzattı ve, " Elbet birisi üzerine olur hayatım." dedi.
" Zahmet veriyorum sanada abla." dediğinde, " Olur mu öyle şey." dedi. Melike' nin kendisinden küçük olduğu belliydi. En fazla yirmi beş yaşlarında gibiydi. Siyah saçları omuzlarında bitiyordu ve tel tel kahkülleri alnını kısım kısım örtüyordu. İri mavi gözleri ile süt beyaz teni ise onu dikkat çekici kılıyordu. Cevdet' in bu kadına vurulmasına hak veriyordu. Tabii iç güzelliği dışa vurunca Melike' nin güzelliği ikiye katlanıyordu.
Akgün' ü tekrar kucağına aldığında, " Hadi biz gidelimde oğluşum ablan giyinsin." dedi. Odadan çıkmadan önce ise, " Canım mutfağa gelirsin, bizim koca bebekler daha fazla aç duramaz." dedi.
Melike bu sözler üzerine gülümsemiş ve, " Tamam abla." demişti...
Yaklaşık 2 saat sonra
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kahvaltı faslı bitmişti. Cevdet rahatla yesin diye çorba yapmıştı ve herkes çorba içmek isteyince diğer kahvaltılık ürünler sadece masada konaklamıştı.
Ayağa kalkarak," Ben masayı toplayayım." dediğinde bir anda Akay' da ayaklandı ve, " Sonra toplarız, şimdi oyun vakti." dedi. Bakışları ile iki gün önce kurdurduğu oyun parkını işaret etti.
" Söz yardım edeceğim, hadi şimdi oğlumuzla oynayalım." diyerek kendisini ikna etme çabaları içerisine girdiğinde gülümsemeden edemedi. " Tamam, tamam." dedi.
Akay bu sözler üzerine dişleri gözüken şekilde gülümsedi ve uzanarak oğlunu mama sandalyesinden aldı. Sanki oynayacak olan oğlu değilde kendisiydi. Öyle sevinç doluydu ki yüzündeki her mimiğe yansıyordu ve hissettiğini dışa vuruyordu.
Bu sırada Melike ve Cevdet ise el ele oturmuş kendilerini yüzündeki gülümseme ile izliyordu.
Akay, " Oğlum baban birazdan seni uçuracak." diyerek Akgün' ü havaya kaldırdığında gülümsedi. " Deli." dedi. Sanki Akgün bir uçaktı ve onu havalandırmıştı.
' Uuu.' sesi çıkararak oğlunu parkın olduğu kısma kadar havada bir vaziyette
götürdüğünde yanlarına doğru ilerledi.
Bir yandan ise ilk defa bu denli dolu olan evini bakışları ile gezintiye çıktı.
Boşandıktan sonra şehrin bu kısmına taşınmıştı. Eski kocasının evine epey uzaktı. 2+1 kutu gibi müstakil bir evi vardı ve kiradaydı. Biraz aylık kirası fazla olsada yinede karşılayabiliyordu. Başka bir eve taşınmayı hiç düşünmemişti, düşünmüyordu da.
Bulundukları arka bahçesi fazlasıyla hoşuna gidiyordu.
Ağaçlarla çevrili oluşu ve zemin kısmının çimlerle kaplı oluşu insana ormandaymış hissi uyandırıyordu. Kuş sesleri hiç eksik olmuyordu. Sağ kısmında masa ve dört sandalye yer alıyordu. Birde tabii Akay' ın oğlu için kurdurduğu oyun parkı yer alıyordu. Bahçesi gün geçtikçe dahada güzelleşiyordu. Yalnız başına yaşadığı bu ev sevdiği insanlar ile bezeniyor, mutluluk ile dolup taşıyordu.
Akay oğlunu kaydıraktan kaydırırken kendisine laf attı ve, " Dün parolayı sormayı unuttun." dedi. Öyle bir durumda nasıl parola aklına gelebilirdi ki. Aklının ucundan dahi geçmemişti. Geldiklerini anladığı an kapıya kosmuş ve delikten dahi bakmadan açmıştı. Sonrasında ise dehşete kapılmış, tek kelime dahi edememişti.
" Ahh nasıl sorabilirdim ki Akay." dedi.
Dediğine, " O zaman şimdi sor." karşılığını aldığında gülümsedi. O kelimeleri tekrar dillendirmek istiyordu, anlayabiliyordu.
Oğlunu tekrar kaydırmak yerine kucağına aldığında kendisine baktı. Gözleri gözlerine dikkat kesilmişti.
" Parolayı söyleyin Akay bey, yoksa içeri giremezsiniz." diyerek olaya muziplik kattı. Bu şekilde sorması Akay' ın yüzünde yer alan gülümsemeyi dahada bir artırmıştı ve aralarındaki mesafeyi kapamıştı.
Birbirlerine çok yakın sayılırlardı. Aralarında Akgün vardı ve kendisinin kucağına gelmek için kollarını uzatıp bedenini itiyordu.
Kendisinin kucağına gelse bu seferde babasının kucağına gitmek isteyecekti, biliyordu. O yüzden, " Dur orada küçük asker, baban parolayı söylemeden sende içeri giremezsin." dedi. Bu durum epey hoşuna gitmişti. Bu şekilde aralarındaki bağ sanki dahada kuvvetleniyordu ve hiçbir zaman kopmamak üzere kenetleniyordu. Yüzlerinde barınan mutluluk böyle hissetmesine neden oluyordu.
" Ömrümün sonuna kadar birlikte olmak istediğim güzel ailem." dedi. Daha sonra ise yaklaşarak dudaklarını alnına bastırdı. Uzunca öptükten sonra geri çekildi. Şuan hissettiği duyguların tarifi yoktu. Sanki bulutların üzerinde süzülüyordu. Öyle bir etki yaratıyordu.
Yıllarca aldığı yaralar sanki bir anda yok oluyordu. Geçmişini unutuyor, geleceğine odaklanıyordu.
Yaşadıklarına rağmen ilk defa birini severek ona bağlanmaktan artık korkmuyordu. Çünkü hissediyordu. Sevdiği adam en içten ve en güzel duyguları aile olduklarını bu şekilde dile getirerek kendisiyle birlikte oğluna aktarıyordu.
Alnından öperek ise bu ailenin bozulmayacağına dair mühürü vuruyordu.
Geri çekildiği sırada Akgün' ün saçına yapışması ile, " Ahh oğlum ne yapıyorsun." dedi. Yine kuyruğunu yakalamıştı. Saçını toplamasına rağmen önüne geçemiyordu, Akgün her bulduğu fırsatta saçına yapışıyordu.
Akay elini acıtmamaya özen göstererek parmaklarını saçlarından ayırdı ve, " Oğlumuz çok kıskanç annesi." dedi.
Aklına Sarper' in ilk defa evlerine geldiği zaman aklına geldi. Akay kıskançlık yaparak akşam yemeği esnasında masadan sinirle kalkmıştı ve koşar adım mutfaktan çıkmıştı. O an kıskanarak hareket ettiğini öncesinde duyduğu sözlerden dolayı anlayamamıştı ama sonrasında neden öyle konuştuğunu anlattığında farkına varmıştı. Birde üzerine duygular karşılıklı ortaya dökülünce neden öyle tepki verdiğini anlamıştı.
" Kime çekmiş acaba." diyerek Akay' a laf attı. İleridede Sarper' den çok kıskanacaktı. Çünkü Sarper kendisinden etkilendiğini Akay' la konuşmalarında dile getirmiş, yakın davranmak istediğini belirtmişti. Akay' da pot kırmamak için bu isteğini onaylamış, kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini vurgulamıştı.
Tabii ki Sarper ile mesafesini koruyacaktı. Akay' ın kıskançlık duygusunu dahada kabartmayacaktı. Elinden geldiğinde yatıştırıcı hareketlerde bulunacak, Akay' la aralarındaki ilişkiyi fark ettirmeden olabildiğince uzak duracaktı.
" Bana çekmiş vallaha. " diyerek Akay' ın itiraz etmek yerine dediğini onaylaması ile düşüncelerinden sıyrıldı ve gülümseyerek yanı başında duran iki yakışıklı adama baktı. Yüreğinin bir tarafı Akay diğer tarafı oğullarıydı.
Akgün numaradan ağlamaya başlamış, oyun parkına doğru gitmek istediğini bedenini o yana doğru iterek belli etmişti.
Akay kendisinden gözlerini aldı ve, " Benim oğlum sallanmak mı istiyormuş." dedi. Başından öptükten sonra salıncak kısmına ilerledi. Emniyet kemerli bebek salıncağıydı. O yüzden güvenli ve korunaklıydı.
Salıncağa oturtup sallamaya başladığı an Akgün susmuş ve etrafına gülücük saçmaya başlamıştı.
Kapının çalması ile, " Ben bakarım." diyerek öne atıldı.
Akay' ın hafiften kaşları çatılmıştı. " Bana niye haber vermediler diyerek boşta duran eli ile ceplerini yokladı.
" Telefonum içerde kalmış,sen dur ben bakarım." dediğinde, " Sen oğlunu salla babası, ben bakarım." dedi.
Yabancı biriyse zaten kapıyı açmaz geri gelirdi.
Cevdet oturduğu yerden kalkarak, " Sen dur yenge, ben bakayım." dediğinde, "Aaa ama otur oturduğun yere, yabancı biriyse açmam zaten kapıyı." dedi. Sesini biraz yüksek tutmuş, itiraz istemediğini vurgulamıştı. Zaten ayakta zor duruyordu. Yüzü gözü hâlâ şişti. Birde böyle basit bir şey için kendini zorlamayı tercih ediyordu. Diretmemesi için sert konuşmuştu.
Melike' de, " Otur canım." diyerek kocasının kolunu kavradığında bahçe kapısına yöneldi. Zaten o kadar koruma boşuna mı duruyordu. Tehlike teşkil eden kişilerin elini kolunu sallaya sallaya içeri girmesine izin verecek halleri yoktu ya.
Kapıya ulaştığında delikten kim olduğuna baktı. Gelen kişi Sarper'di.
Panik duygusu bedenini sarıp sarmaladı.
Cevdet ve Melike' nin yanında Akay ile olan ilişkisini saklamak dahada zor olacaktı. Tekrar zile basması ile kapının önünde dikilmenin bir faydası olmayacağını biliyordu. Kapıyı açtı.
Sarper kendisini gördüğü an gülümsemişti. " Hoş geldin." dedi ve içeri geçmesi için yana çekildi.
" Hoş bulduk Behrem." diyerek içeri geçtiğinde, " Bahçeye çıkalım, oradalar." dedi.
Sarper' in yanında ilerliyordu lakin bakışları önünde sabit kalıyordu. Çünkü Sarper' in bakışlarını üzerinde hissediyordu. Bu durumdan rahatsızlık duyuyordu ama belli etmemek için çabalaması gerektiğini biliyordu.
Arka kapıdan bahçeye çıktıklarında Sarper, " Selam millet." diyerek kendini belli etti. Üçü birden başını çevirip Sarper' e bakmıştı.
Cevdet ve Melike tehlike çanlarını duyamıyor olsada Akay çoktan duymuştu.
Kaşları hafiften çatılırken, " Senin burada ne işin var?" dedi. Bu tepkisi oldukça normaldi ama kendisinden başkası bunu fark edemeyeceği için Akay' a garip garip bakıyorlardı. Bu tepkisine anlam vermeye çalışıyorlardı.
" Yeğenimi görmeye geldim. Hem Cevdet' in nasıl olduğunu merak ettim." diyerek masaya doğru ilerlemesi ile kendide Akay' ın yanına doğru ilerledi.
Sarper, " Üzgünüm dostum, dün sizin tarafınızda olduğumu anlamasınlar diye yardım edemedim. Nasılsın ? İyi misin?" diye sordu. Söylediklerinde samimiydi. Cevdet' e olan buruk bakışlarından üzgün olduğu anlaşılıyordu.
" İyiyim, iyiyim. Sadece itin biriyle kapıştım ne olacak." dediğinde Sarper işi şakaya vurdu ve, " Bende o itlerden değilim inşallah." dedi. Bu açıdan Akay ile birbirlerine benziyorlardı. Bir anda ortamı değiştirebiliyordı.
Cevdet tebessüm etti ve, " Değilsin, değilsin." dedi.
Bu sırada Akay' ın yanına gelmişti. Ne yapacaklarını bilemiyordu. Akay kendisini korumak adına aralarındaki ilişkiyi saklıyordu lakin ne kadar bu durumu devam ettirebileceklerini kestiremiyordu.
Sadece ikisinin duyabileceği şekilde, " Ne yapacağız Akay? " dedi. Akay oğullarını salıncaktan aldı ve kendisine yaklaştığında, " Bilmiyorum güzelim." dedi. Aynı kendisi gibi sesini kısık tutmuştu.
O zaman doğaçlama hareket edeceklerdi ve olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmamayı dileyeceklerdi. Başka alternatifleri yoktu. Çünkü önceden ayarlanmış bir planları yoktu.
Sarper çat kapı gelmiş ve kendilerine fırsat tanımamıştı.
" Umarım Cevdet bana yenge diye hitap etmez." dedi. Yine sadece dediğini Akay duymuş ve, " Umarım." demişti.
Biliyordu bu durum Akay' ıda fazlasıyla rahatsız ediyordu ama başka şansı yoktu.
dı. " Allah yardımcım olsun." diye kendi kendine konuştuğunda Akgün' ü sevme gerekçesi ile Akay' a dahada yaklaştı. Oğlunun yanağını okşarken diğer eli ile Akay' ın sırtını okşadı. Dokunuşları ile sakin olması gerektiğinin sinyallerini veriyordu. Çünkü Sarper' in yanlarında olduğu süre zarfında bazı şeylere göz yummalı, kıskançlıkla birlikte beliren sinirini dışa vurmamalıydı.
Sarper' in, " Yeğenimi getirinde seveyim biraz." demesi ile geri çekildi. Birlikte masaya doğru ilerlediklerinde Sarper Cevdet' in karşısına oturmuştu. Melike ise yüzündeki gülümseme ile kendilerine bakıyordu.
Akay oğlunu Sarper' in kucağına bıraktığında ilk kaçış yolunu öne sürdü ve, " Siz oturun ben masayı toplayayım." dedi. Akay, " Bende sana yardım edeyim." dediğinde, " Olur mu öyle şey, ben toplarım." dedi. Hafif çatık kaşları ile Akay' a baktı. Daha ilk saniyeden pot kırmaya başlamıştı. Nede olsa Sarper' in bildiği Akay' ın gözünde değersiz olduğuydu.
Aklına gelenle, " Melike' nin yardımına hayır demem ama." dedi. Mutfakta baş başa kaldıklarında içinde bulundukları bu durumu anlatabilir, pot kırmamaları için yardımını isteyebilirdi.
Melike ayağa kalkarak, " Yardım ederim tabi abla." dediğinde masadan birkaç parça bir şey alıp birlikte eve doğru ilerlediler. Bu sırada Sarper kucağındaki yeğenini seviyor Akay ise Cevdet' in yanında diken üstünde oturur gibi oturuyordu.
Mutfağa girdiklerinde, " Canım sana anlatmam gereken bir şey var." dedi. Bu sözler üzerine Melike meraklı gözler ile kendisine bakmış ve, " Anlat abla." diyerek beklemeye başlamıştı...
~~~~~~~~~~~~~~~~~
Melike' ye her şeyi anlatmış, bahçedeki masayı tamamen toplayıp bulaşıkları yıkamışlardı. Melike elinden geldiğince yardımcı olacağını söylemiş ve biraz olsun içini rahatlatmıştı. Geriye tek bir sorun kalmıştı. Oda Cevdet' ti. Sarper' in yanında oturduğu ve durumundan dolayı yerinden kolayca kalkamadığı için bir türlü anlatacak zamanı bulamamışlardı. Sarper' de hiç yerinden kalkmamıştı. Akgün epey uslu duruyordu ve Sarper' in kucağında olmaktan memnundu. Elindeki oyuncağı ile ilk kez bu kadar uzun oynuyordu.
Akay ile Sarper' in ortasına çektiği sandalyede oturmuş Akgün' ü izliyordu. Melike ise kocasının yanındaki yerini almıştı. Anlatacak fırsatı kolluyor, gözlerini Cevdet' ten ayırmıyordu. Oda kendisi gibi her an, ' Yenge.' diye hitap ederse diye korkuyordu.
Sarper yüzündeki gülümseme ile," Bende evlenip baba olmak istiyorum." dediğinde bakışlarını kendisinden ayırmıyordu. Yanı başındaki Akay' ın ise bu duruma sinirlenerek elindeki su şişesini sıktığını biliyordu. Şuan Sarper' i sevdiği kadına asılan bir adam olarak görüyordu ve kendini tutmak için içinde epey zorlu bir savaş veriyordu.
Cevdet, " Var mı gelin adayı?" diye sorduğunda birkaç saniyeliğine Cevdet' e doğru baktı. Daha sonra ise başını tekrar kendisine doğru döndürdüğünde , " Var, var." diye yanıtladı. Bu resmen kendi kendine gelin güvey olmaktı. Kendisinden hiçbir karşılık gelmemesine rağmen yinede çekinmeden gönlündeki kişiyi belli edebiliyordu. Gelin adayı olarak kendisini gördüğünü bakışları ile vurguluyordu.
Akay ise elindeki şişeyi dahada sıkıyordu. Biraz daha devam ederse şişenin patlayacağını biliyordu. Çıkan ses bunun olacağının haberciliğini yapıyordu. Durumu toparlamak adına, " O zaman bizide tanıştırırsın yakın zamanda." dedi. Üstüne alınmadığını belli etmek istemişti.Sarper bu sözler üzerine bozulmuştu. Yüzündeki keyif barındıran gülümseme solmuştu.
Melike' de, " Evet birdahaki sefere onuda getir." dediğinde kendisine destek olmak istediğini anladı. Yoksa normal bir zamanda çekingenliğini yenemez, muhabbete karışamazdı.
Tebessüm dudaklarına otururken bakışları ile teşekkür etti.
Sarper, " Getirebileceğimi sanmıyorum." dediğinde bakışları yine kendisini bulmuştu. Sanırım durum iyiye gitmek yerine dahada kötüleşiyordu.
Cevdet, " Neden?" diye sorduğunda ise Melike ile birbirlerine bakıyorlardı ve Sarper' in vereceği cevaptan korkuyorlardı...
~~~~~~~~~~~~
Ahh Sarper sizce ne diyecek ?
Peki ya hiçbir şeyden haberi olmayan Cevdet ne yapacak?
Dahada önemlisi Akay daha ne kadar sessiz kalıp Sarper' in sözleri karşısında dayanacak?
Valla son bölümdeki oy ve yorumlar düştü. O yüzden bir sonraki bölüm bir sonraki gün gelmeyecek canlarım.
Durum böyle devam ederse her gün bölüm atabileceğimi sanmıyorum ne yazık ki.
Artık yorum ve oy beklediğimide dile getirmemeye karar verdim. Çünkü birkaç kişi haricinde dediklerimi önemseyen olmadığını düşünmeye başladım.
Sadece beğenmiş olmanızı umuyorum ve sizleri seviyorum.❤️
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro