Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

13. bölüm

" Getir bakalım parmağını." derken Akay' ın yanı başına, dizlerinin üzerine çökmesi ile düşüncelerinden bir anda sıyrıldı. Yüzüne gülümseme yerleşirken, " Al bakalım." dedi. Parmağını uzattı.

Yara bandını yapıştırdığında ise kendisine itiraz istemediğini belli eden bir tavırla," Tabancayı ben alıyorum, sen süsleri al. Yaralanmanı istemiyorum." dedi. Kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Sanki operasyondaymışlar gibi ciddiydi ve elindeki sanki silikon tabancası değilde gerçek bir silahtı.

" Tamam komutanım." dedi ve kahkahasını daha fazla tutamayarak koyverdi. Bu hâli Akay' ada kahkaha attırmıştı. Çünkü az önceki tavrının farkına varmasına yol açmıştı.

İkisininde kahkahaları son bulduğunda Akay' ın bakışları yüzünden aşağılara kaydı. Neye baktığını merak ederek başını eğdiğinde, " Ahh olamaz." diye bağırdı...

~~~~~~~~~~~~~~

Geceliğinin düğmelerini geri iliklemeyi unutmuştu. Bu yüzden sütyenin açıkta bıraktığı kısımlar tamamen görünüyordu. Hatta giydiği iç çamaşırı bile görünüyordu. Kırmızı dantelli oluşu ise utancını ikiye katlıyordu. Aceleyle düğmelerini geri iliklerken, " Ahh Akay bakmasana." dedi. Şuan yüzünün tıpkı sütyeni gibi kıpkırmızı olduğunu hissedebiliyordu. Utancından başını kaldırıp Akay' a bakamıyordu.
Kahkaha atarken bedenini fazla kımıldatmış olmalıydı. Çünkü önü normalinden fazla açılmış hatta açmadığı bir düğme bile iliğinden çıkmıştı.

Akay keyifli bir tını ile,  " Kırmızıyı severim." dediğinde başka bir yere ışınlanmak istedi. İçinden, " Keşke böyle bir gücüm olsa.' dedi.

" Ama senin teninle bütünleşince daha bir sevdim." diyerek sözlerine devam ettiğinde, " Akay!" dedi. Sesini yükseltmişti lakin kızdığı için değildi. Utancını katbekat arttırdığı içindi. İçten içe ise böyle konuşması hoşuna gidiyordu. Akay beğenisini kelimelere döküyordu ve kendisini etkilemeyi yine başarıyordu.

" Nee! Yalan mı söyleyeyim Behrem." diyerek keyifle konuşmasına devam ettiğinde dudaklarına oturan gülümsemeyi hissediyordu. Başını kaldırmadığı için Akay' ın görmediğini düşünüyordu ama yanılıyordu.

" Hem yüzündeki gülümsemeye bakılırsa hoşunada gidiyor." dediğinde ne kadar söylediği doğru olsada, " Yoo hiçte bile." dedi. İtiraz etmesi en iyisiydi. Yoksa Akay böyle sözler söylemeye devam edebilir ve utançtan kendisini öldürebilirdi.

" Öyle, öyle." dedi. Az önce dediğinde diretiyordu. Arkasındaki koltuğa uzanarak yastığı aldı ve Akay' a fırlattığında, "Değill! " diye bağırdı. Şuan tatlı bir atışma içerisine girmişlerdi. Kendisinin kaşları çatıkken Akay' ın ise yüzü keyifle gülüyordu.

Diğer yastığıda alarak fırlattığında tamda yüzüne gelmişti. Afallarken yüzündeki keyifli sırıtış silinmişti. Yastık yüzüne çarptıktan sonra yere düşerken elindeki silikon tabancasınada çarpmıştı.

Akay, " Ahh yandım." dediğinde panik duygusu bir anda bedenini sardı. Dizlerinin üzerinde emekleyerek yanına geldiğinde," İyi misin? Bir şeyin var mı?" dedi. Bir yandan ise hâlâ elinde duran silikon tabancasını orta sehpanın üzerine koydu. Elini dikkatlice kavradığında hiçbir kızarıklık olmadığını gördü. Bakışlarını Akay' ın yüzüne çıkardığında acı çektiğine dair hiçbir belirti göremedi. Onun yerine gülümseyen suratı ile karşı karşıya kaldı.
Kendisini kandırmıştı.

" Çok kötüsün Akay." dedi ve elini sertçe bıraktı. Tekrar yerine geçmek için dizlerinin üzerinde ilerlerken, " Akgün' ün numara yapma konusunda sana çektiğini söylerken yanılmıyormuşum."dedi. Baba- oğul tıpatıp aynıydı. Birde Akgün daha küçücük olduğu halde böyleydi. Büyüyünce babasını geçeceği kesindi.

Akay' a doğru dönüp az önceki yerine oturacaktıki Akay bir anda belinden kavradığı gibi kendine doğru çekti. Sanki Akay' ın kolları arasında oyuncak bir bebekti. Oldukça rahat bir şekilde bedenini havaya kaldırarak kendisine doğru yaklaştırmıştı. Hatta bağdaş kurarak oturduğu için bacaklarının üzerine oturmasını sağlamıştı.

" Akay ne yapıyorsun?" diye sorarken kaşları çatıldı. Bu ani hareketi ile üzerindeki gecelikte basen kısmına kadar toplanmıştı. Elleri ile geceliğini aşağı doğru çekiştirerek bacaklarını örtmeye çalıştı. Tamam, üzerindeki gecelik zaten dizlerinin hemen üzerine kadar bacaklarını örtüyordu ama bu kadar açıklıkta fazlaydı. Az daha açılmış olsa bir utanç dalgası daha bedenine doğru yol alacaktı.
İçinden, ' En azından bunu görmesini önledim.' dedi. Dışından ise gözlerini kapatırken rahatladığını belli eden bir şekilde aldığı nefesi geri bıraktı.

Sırtı Akay' ın göğsüne dayanmıştı. Belini sıkı sıkıya kavramış ellerini kalkmasını önlemek istercesine göbeğinin üzerinde birleştirmişti. Kalkmaya yeltense dahi bir sonuç alamayacağını biliyordu. Hem bu konumda pek kımıldanmakta istemiyordu. Kalçalarının altındaki temastan tehlike sinyalleri alıyordu ve hareket ederse Akay' a etki edeceğini biliyordu.

Akay saçlarının arasına burnunu gömerek uzunca bir öpücük bıraktı. " Kokuna doyamıyorum." dedikten sonra geri çekildi ama aralarındaki mesafe yine birkaç saniye içinde daralmıştı. Çenesini omzuna yasladı ve başını yan yatırarak dudaklarını boynuna sürttü. Öpmemişti ama dudaklarını geride çekmemişti. İçi ürpermişti. İlk defa böyle yakınlaşmalar içinde anlatamayacağı düzeyde duygular uyandırıyordu.
Tenine narince dudaklarını deydirmesi bile içini bir hoş ediyordu.

" Tenin..." diye fısıldadı. Dudakları öyle yakındı ki konuşurken tenine çarpıyordu.
" Adeta beni şarhoş ediyor." dedi. Sözleri bittiğinde teninden bir kadeh içmişçesine uzunca öptü. Elleri Akay' ın ellerinin üzerine gitmişti. Tenine dudakları ile her dokunuşu bedeninin alev almasını sağlıyordu. Ne kadar karşı koyabilirdi, bilmiyordu ama ' Dur.' demesi gerektiğini hissediyordu.

İki yürek ne denli birbirine aşkla bağlanıyorsa bedenleride birbirine o denli bağlanmak istiyordu lakin daha zamanının gelmediğini hissediyordu.
Aşkları tam anlamıyla yerini sevgiye bırakmadan böyle bir yakınlaşmaya izin vermek istemiyordu. İkiside toy değildi. Başlarından bir evlilik geçmişti ama yinede bazı şeylerden emin olmak istiyordu. Akay' ın hayatında kalıcı olarak yer alıp almayacağına kanaat getirmek istiyordu. Sevdiği adamdan ayrı düşüp düşmeyeceğini tam anlamı ile bildikten sonra kendini tamamen bırakmak istiyordu. Akay' ın bedeninde tamda o zaman bedeni yansın istiyordu.
Eğer ki ayrılacaklarını bile bile kendini bu ilişkiye kaptırırsa sonunda çok üzüleceğini ve geri toparlanmasının çok güç olacağını biliyordu. O yüzden ağırdan almak istiyordu.
Ne kadar Akay' dan uzaklaşmakta zorlanıyor olsada ilk aklına geleni söyledi ve, " Akay bırak beni, yoksa altıma yapacağım. Çok sıkıştım." dedi.

Bu sözler üzerine Akay omzundan çenesini çekerken ufak çaplı bir kahkaha attı ve, " Romantizm kokan dakikalarımızı öldürdün." dedi. Göbeğinin üzerinde duran ellerinide ayırdı. Kalkması için tamamen bedenini serbest bıraktı.

" Ahh napayım. Bugün çok su içmiş olmalıyım." diyerek az önce öne sürdüğü bahaneye dahada gerçekçilik kattı.
Ayağa kalktığında Akay' ın yüzüne baktı.
Aralarında oluşan yakınlığı bozduğu için bozulmamıştı yada bozulduğunu gülümsemesinin ardına gizlemeyi tercih etmişti. Tam bilemiyordu. Çünkü bakışları her zamanki gibi parlıyordu.

" Ahh ahh oğlu kakasını yapar, kendisi çişini yapar. Ne yapacağım ben sizle." diyerek mızmızlandığında kendide gülümsedi ve salonun çıkışına doğru ilerledi. Akgün' ün günler öncesi tam öpüşecekleri zaman bezini dolduruşu gözünün önünden film şeridi gibi geçmişti. Şimdi ise kendisi benzer bir bahaneyi öne sürerek Akay' la aralarındaki yakınlaşmaya son verdiği için böyle tepki vermekte haklı olduğunu biliyordu.
Yinede bu şekilde mızmızlanmış olması keyiflenmesine yol açıyordu. Akay' ın her durumda duygularını olduğu gibi yansıtması hoşuna gidiyordu.

Koridorda ilerlerken, " Tuvaletimi yaptıktan sonra yatacağım. Silikon tabancasını prizden çıkarmayı unutma." diye seslendi ve banyoya doğru ilerledi.

Yaklaşık on dakika sonra banyodan çıktığında üzerine sinen diş macunu kokusunu fark etti. İçeriğindeki mentol çok keskindi. Tıpkı Akay' ın kokusu gibiydi. Ensede topladığı saçlarından tokayı çekip alırken odasına doğru ilerledi. Saçları toplu yatmaktan rahatsızlık duyuyordu. Sanki gece boyu saç dipleri ağrıyordu.

Odaya girdiğinde Akay' ın beşiğin başında dikildiğini gördü. Uyuyan oğlunu izliyordu. Kendisinin geldiğini fark ettiğinde başını kaldırdı ve, " Size iyi geceler demeden yatmak istemedim." dedi. Bu duruma alışıktı. Her gece aynı tablo yaşanıyordu. Önce oğlunu öpüyor sonra ise kendisini başından öptükten sonra odadan ayrılıyordu.
Akgün' ü elinden öptükten sonra kısık sesle, " İyi geceler oğlum." dedi. Daha sonra ise kendisini başından öptükten sonra, " İyi geceler hatun." dedi. Nedense, ' hatunum.' diyerek sahiplenmiyor oluşu içten içe canını sıkıyordu. Neden,' Hatun.' diyerek normal bir şekilde kullandığını düşünmeden edemiyordu.

Düşünceleri yüzüne yansımış olacak ki Akay, " Bir şey mi oldu Behrem?" dedi. Sorup sormamak arasında ikilemdeydi.
Zihni, ' Sor, sor sor.' diye baskı yapıyordu. Resmen cevabını alarak rahata kavuşmak istiyordu. Yüreğide zihnine yandaş oluyordu. Sorması gerektiğini bozulan ritmi ile hissettiriyordu.
Daha fazla içindeki savaşa dayanamadı ve bir solukta, " Neden bana hatunum demek yerine hatun diyorsun?" dedi.
Akay böyle bir soruyu beklemediği için afallamıştı.
" Ne? " dediğinde omuz silkti ve, " Duydun işte." dedi.
Bu hâli Akay' ın yüzünü gülümsetmişti. Afallamış yüz ifadesi yok olup gitmişti.

" Ben demek için can atıyorum ama sen rahatsız olup ters tepersen diye hatunum diyemiyorum." dediğinde kızgınlık duygusunu hissetmiyor olsada kaşlarını çattı. " Bundan sonra de Akay bey." diyerek kollarını önünde birleştirdi.

" Emredersin hatunum." diyerek tekrar başından öptüğünde gülümsedi. Bu adama karşı numaradan bile kaşları çatık kalamıyordu. Bir anda dengesi şaşıyordu.

"Hadi gitte yat artık." dedi. Bugün epey yorucu ve olaylı geçmişti. Saatte gece yarısını çoktan geçmişti. Sabah erken saatte uyanacakları için bir an önce uyumaları en iyisiydi.
Akay gitmek istemeyen gözler ile kendisine bakıyordu lakin o bakışlara aldanamazdı. Bir kez ' kal.' diyerek aynı yatağı paylaşmalarını izin verirse  kendide o huzura kapılırdı ve her gece kolları arasında uyuyup uyanmak isterdi, biliyordu. O yüzden yapamazdı.

" Hadii." dediğinde Akay, " Tamam, tamam gidiyorum." dedi ve odadan çıktı.


Hem doğruluğu kanıtlanmış bir söz vardı. Ateşle barut yan yana durmazdı.
Er yada geç tehlike çanları çalardı ve birbirlerine kapılırlardı...

Ertesi gün
~~~~~~~~~~

Oğlunu kucağına aldığında pijamaları ile odadan çıktı. Mutfaktan sızarak koridoru kaplayan koku ile adımlarını o yöne atmaya başladı. Zaten mamada hazırlamalıydı. Mutfağa girdiğinde yaptığı omleti tavadan tabağa aktaran Akay ile karşı karşıya kaldı.

Gülümsedi. " Sen nasıl mafyasın böyle." derken Akgün' ü mama sandalyesine oturttu.

" Ohoo bu daha hiçbir şey. Üniversite okurken hep yemek işi bendeydi. Askerdeyken de yemekhanede beğenmediğimiz yemek çıktığında çocuklarla kaçamak yapar, ocağın başına geçerdim. Yani yemek yapma konusunda üstüme tanımam." dediğinde kıkırdadı. Kendini övüyordu ve yüz ifadesi o kadar ciddiydi ki ters bir tepkide her an kendini savunmaya geçecek gibiydi.

Söylediklerine inanıyor olsada, " Hadi oradan. Sen ve yemek yapmak." diyerek karşılık verdi. Bu sırada Akay' da omleti aktardığı tabağı masaya koymuştu.

" Valla senden daha güzel yapacağıma bahse girmeye ne dersin?" diye sorduğunda tekrar tezgaha yönelmişti. Neyi aldığına baktığında oğlunun mamasını hazırladığını gördü. Tam bir baba olmuştu. Hiç yaptığı işlerden gocunmuyordu. 'Bu işleri kadın yapar.' deyip bir kenara çekilmiyordu. Elinden ne geliyorsa yapıyordu. Bu huyu fazlasıyla hoşuna gidiyordu.
Çünkü insanlarda şöyle bir algı vardı. Tüm ev işlerini kadın yapardı. Çocuk iki tarafında olsa besleyip büyütme görevini kadın üstlenirdi. Yani her şeyi kadın yapardı ama erkek tarafından  hiçbir iş yapmadığı öne sürülürdü. Görünürde tek çalışan çabalayan taraf erkek olurdu.
Böyle bir ilişkinin içinde olmadıkları için  mutluluk duyuyordu.
Yıllardır babasından böyle bir davranışı bir kez olsun annesine karşı görmemişti.
Ev işlerini her daim annesi yapmıştı. Babası evde tek olduğunda dahi hazır olan yemeği tabağa koyup yememişti. Onun yerine annesinin eve geri dönmesini beklemişti.
Evlilik denen kavram tek taraflı olmadığı gibi yapılan işlerde tek taraflı olmamalıydı. İki tarafta elinden geleni yapmalı, birbirine destek olmalıydı.

Düşüncelerinden sıyrılmasını Akay'ın elindeki biberonu çalkalarken, " Yoksa bahsi kaybedeceğin için korktun mu?" diye sorması sağladı. Gülümsedi ve, " Ahh bahisten değilde kaybedersem ne isteyeceğinden korktum." dedi. Aslında her ikisindende korkmuyordu ama Akay' ın yüzündeki gülümsemenin dahada keyiflenerek genişlemesini sağlamak istiyordu.
Bahsi kaybetme olasılığının yüksek olduğunu düşünüyordu. Çünkü karşısındaki yakışıklı adamın gözleri kendinden fazlasıyla emin bir şekilde parlıyordu.

Akay biberonu sallamayı bırakıp kendisine uzattığında göz kırptı ve, " Merak etme çok acımasız olmamaya çalışacağım." dedi. Sesi muziplik barındırıyordu. Kim bilir aklından neler geçiyordu.

" Tamam ama yemeği ben seçerim." dedi. Bahsi kabul ettiğini birnevi dile getirmişti ama uyanıklık yaparak en iyi yaptığı yemeği seçmeliydi.

" Tamam seçebilirsin. Nede olsa her yemeği güzel yapıyorum." karşılığını aldığında Akay' ın telefonu çalmaya başladı. Üzerindeki önlüğün altına elini sokarak cebine uzandı. Arayana baktığında yüzü bir anda gerilmişti. Cevdet yada Sarper olmalıydı. İkisi dışında pek kimseyle konuştuğunu geçirdikleri zaman zarfında görmemişti.
Zaten ikiside felaket tellalı gibiydi.
Her aradıklarında kötü bir şey olma olasılığı ile ilk dakikasından bedeni geriliyordu ve oğlunun güzel mi güzel yüzüne bakarken sakinleşmek için çabalıyordu.
Şuanda aynısını yapıyordu.
Akay, " Söyle Sarper." dediğinde kendisi ise oğullarına mamasını içiriyordu.
Kötü bir şey olmamasını diliyordu. Hâl hatır sormak için aradığını umut ediyordu.

" Ne diyorsun sen!" diye sesini yükselttiğinde tüm ımutları yerle bir olurken bedenini dahada panik duygusu sardı. Elleri titriyordu. Nasıl bir durumla karşı karşıya olduklarını kestiremiyordu.

" Nasıl böyle bir şeye cesaret eder!" dediğinde sesi bir öncekine oranla dahada yükselmişti. Sarper telefonun karşı tarafından ne anlatıyorsa Akay' ı fazlasıyla etkiliyordu. Sinir seviyesi git gide artıyordu.

" Tamam Sarper kapat. Yarım saate orada olacağım. Sakın pot kırma. Senlede düşmanız. Ona göre olacaklar karşısında sakın yanlış bir hamlede bulunma!" dedikten birkaç saniye sonra telefonu kapadı.

" Ahh delireceğim. " derken üzerindeki önlüğü hızlıca çıkardı ve sinirle yere attı.

' Ne oldu?' diye sormaya korkuyordu. O yüzden tek kelime edemiyordu. Akgün ise mamasını içtiği için bağırışlara aldırış etmiyor, keyifle karnını doyuruyordu.

Korku dolu gözler ile Akay' a bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. İçindeki korku gözyaşları ile dışa vuruyordu. Kendisi için değil ama sevdiği adam ve bu minik can için endişeleniyordu.

Akay gözlerini kapadı ve derin bir nefes alıp vererek hissettiği öfkeyi azaltmaya çalıştı. Gözlerini geri açtığında kendisine doğru yaklaştı ve içinde bulundukları duruma açıklık getirerek şu sözleri söyledi...

~~~~~~~~~~~~~~

Dayanamadım ve yeni bölümü hiç geciktirmeden yayımladım.😍

Bakalım bu bölümü beğenecek misiniz 😍❤️

Sizce nasıl bir durumla karşı karşıya kalmış olabilirler.❤️





Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro