Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1.bölüm


Behrem, uzun zamandır olduğu gibi yine tek başına kahvaltı ediyordu. Bu durum iştahını kesiyor, ailesi ile geçirdiği zamanları özlüyordu ama ne kadar özlerse özlesin onlara kavuşsa dahi eskisi gibi olamayacağını biliyordu. Onları eskisi gibi içten bir sıcaklıkla karşılayamayacağını, onlarında bu sıcaklığı kabul etmeyeceğini hissediyordu.

Dört yıl öncesi, yirmi yedi yaşındayken  yaptığı evlilik ailesinin isteği üzerine olsada tek kusurlu görünen kendisi olmuştu. Bebeği olmuyor diye kocası başta olmak üzere herkes ona yüklenmişti. Hatta bu yüzden evliliği son buldu diye ailesi onu reddetmişti. Anlayamıyordu. Bir anne- baba eskiden gözünden sakındığı tek evladına bunu nasıl yapabiliyordu.

Annelik duygusunu tadamayacak olan bir evladı nasıl annesiz bırakabiliyorlardı. En çokta annesine tepkiliydi o yüzden.

Köyde yaşıyorlardı ve köylünün dediklerine çok kulak veriyorlardı. Onların dilinde dahada kepaze olmak istemedikleri için, 'Bizim senin gibi bir kızımız yok.' demişler ve aylar öncesi tüm bağlarını kesmişlerdi.

Eski kocası da aynı köydendi ve onun aileside insanın halinden anlamayan bireylerdi. ' Bizim çocuğumuz aslan gibi adam. Seni boşar başkasını alır. Sonrada boy boy çocuklarının babası olur.' demişler ve boşanma düşüncesini evlatlarına aşılamışlardı.
Tamda o zaman kocasının zulmü başlamıştı. Boşanmadan önce yapmadığı kalmadığı gibi boşandıktan sonrada kalmamıştı.

Neredeyse bir yıl olmuştu boşanalı lakin Tarık bir türlü onu rahat bırakmamıştı. Evlilikleri bittiği için onu suçlayıp durmuş, bebeği olmadığı gerçeğini türlü türlü oyunlarla öne sürüp durmuştu.

Nasıl bir adamdı Tarık anlayamıyordu. Evliliği sonlandırıp kendisini bırakmasına rağmen neden canını dahada acıtmak için elinden geleni yapıyordu. Ailesinin istediği gibi başkasıyla evlenerek boy boy çocuk sahibi olmak yerine neden kendisine işkence ediyordu. Bu işkence sözlü ve görsel olaraktı. Fiziksel olarak şiddet uygulamıyor olsada yaptıkları, söyledikleri yetiyor hatta dahada fazla can acıtıyordu.

En son evine bir kargo yollamıştı ve paketten bebek elbisesi çıkmıştı. Üstündeki notta da, " Ömrün boyunca sakla. Nasıl olsa giydiremeyeceksin." yazmıştı.

Şöyle bir gerçekte vardı ki kusurlu taraf kendisi miydi yoksa Tarık mıydı bilinmiyordu. Kaç defa doktora gitmek istesede bu isteğini reddetmiş ve ' Sen benim adamlığıma laf getiremezsin. Kusurunu bana yükleyemezsin.' demişti.

Boşandıktan sonra ise kendi başına doktora gitmek istemiş fakat yine isteğini gerçekleştirememişti. Tarık peşine adam takmıştı ve ne zaman hastanenin kapısına kadar ulaşsa geri dönmek zorunda kalmıştı.

Eski kocasının ailesi oldukça güçlü bir konumdaydı. Tabiri caizse köyün ağasıydı. O yüzden Tarık elindeki gücü kullanıyor ve kendisine tüm yolları birer birer kapıyordu.

Zihnindeki düşünceler yüreğini daralttığında iç çekti ve daha fazla yiyemeyeceğine kanaat getirdi. Ayağa kalkarken ise bardağındaki soğuyan çayı koca bir yudumda içti.Çıkan bulaşıkları eline alarak tezgaha doğru ilerledi.

Düşünmeden edemiyordu. Böyle bir hayata mahkum edildiği için önce ailesine sonra ise kendine kızıyordu.
Zamanında ailesinin zorlamalarına karşı çıkacak gücü kendinde bulamadığı için git gide dahada öfkeleniyordu lakin öfkesinin yersiz olduğunu biliyordu.
Ailesine karşı çıkacak güce sahip olsa dahi Tarık ile baş edecek gücü bulamayacağını biliyordu.

Tarık tuttuğunu öyle yada böyle koparan biriydi ve sonunda istediğini elde ederek kendisi ile evlenmişti. Onlarınki aşk adı altında toplanan bir evlilik değildi. Kendisine göre Tarık' ın takıntısından ibaretti. Bu yüzdende boşanmalarına rağmen rahatsız edişleri bitmemişti.

Çoğu kadın gibi istemediği bir evliliğe mahkum edilmişti. Kendisi ailesi köyden sürülmesin diye bu teklifi kabul etmiş, yaşayacaklarını bile bile Tarık' a eş olmayı seçmişti.

İçten içe pişmanlık duygusunun yüreğinde kabardığını hissediyordu. Hayatından vazgeçtiği ailesinin ondan vazgeçtiğini öğrendiğinden beri dahada kahroluyordu. Neyin günahını üstleniyordu, bilemiyordu fakat bu yaşadıklarını bir hiç uğruna yaşamış olmak dayanılmaz bir acı veriyordu.

Kabullenmişti artık. Ailesi yoktu. Sadece kendi vardı. Tarık' tan kurtulduğunda ise rahatlayacaktı. Diken üstünde durmayacaktı.

Tarık' ta kendisini sevmiyordu. Gençliğinden bu yana kendisine karşı hırsla bileniyordu. Tabii en çokta köydeki delikanlılara karşı bileniyor, kafa tutuyordu.

Evlenmeden önce köyde söylenti yayılmıştı. Tarık tüm herkese, 'Berhem' i alacağım. Karım yapacağım.' demiş ve ardından da çok uygunsuz bir şey yapmıştı.
Birgün bahçede domates toplarken yazmasını başından çekip almış ve, 'Seninde bende gönlün olduğunu ve benimle cilveleştiğini yayacağım.' demişti. Dediği gibide yapmıştı. Saatler sonra tüm köylü bu sözlere inanmış ailesine baskı uygulamıştı.
Aslında düşününce sadece ailesini kurtarmak istemişti. Onlar bu yalanların altında ezilmesinler istemişti.

Gözünden akıp giden yaşa engel olamazken zihninde rüzgar gibi esen geçmişin acılarını yok etmek istercesine önündeki bulaşıkları yıkamaya başladı.

Kapının çalmasıyla,

"geliyorum."

diyerek bağırdı.Köpüklediği tabakla süngeri diğer bulaşıkların yanına bırakarak mutfağın çıkışına yöneldi. Bir yandan hem köpüklü ellerini üzerine siliyor, hem de gelenin eski kocası olmamasını diliyordu.

Kapıya ulaştığında uzanarak kimin geldiğine baktı fakat kimseyi göremeyişiyle afallarken kapıyı açtı. Tamam, biraz geç kalmış olabilirdi fakat bu geç kalış, gelen kişinin pes edip geri dönmesini sağlayacak cinsten değildi.Yine de giderkende olsa gelen kişiyi yakalama umuduyla kapıyı açmıştı ve gözleriyle etrafı taradığı sırada attığı adımla ayağına çarpan şeyi hissetti.

Bakışları ayaklarına doğru indiğinde bebek pusetini görmesiyle saniyeler içinde yüreğinde oluşan sızı ilmek ilmek her zerresine işleyerek gözlerine hücum ettiğinde derin bir nefes alıp verdi. Eski kocası denilen adamın kendisinin canını acıtmak için yaptığı yeni bir oyun olduğunu düşündü.

Tahminine göre pusette boştu. O yüzden pusetin içine bakarak yüreğindeki yaraya tuz basmak istemedi ve geriye doğru adım atarak kapının kulbunu kavradı.

Ama bu kavrayışla kapıyı kapatamamış aksine daha da açarak pusetten gelen sesle şaşkınlığa uğramıştı.

Şaşkınlığı,

"Bebek!"

diyerek dudakları arasından hızla çıkıp giderken pusete yaklaşarak yere eğildi ve başlığının olduğu kısmı açtığı sırada ilk bakışlarının hapsolduğu şey yeşil minik gözler oldu.

Şaşkınlığını kelimelere dökemiyor, zaman geçtikçe eli ayağı birbirine dolaşıyordu. Gülümseyerek kendisine bakan bebek hem yüreğini yakıyor hem de yaktığı yerlere su serpiştiriyordu.

Puseti dahada açarak bebeği kucağına aldığı sırada yere düşen kağıdı fark etti ve kolları arasındaki minik bedeni sıkı sıkıya kavrarken diğer elini bedenden ayırdı. Uzanarak kağıdı aldığında içinde yazanlar kendisinde tarifi olmayan bir his uyandırmıştı.

Çünkü kağıtta,

"Bebeğime mükemmel bir anne olacağını biliyorum."

yazıyordu.
Kağıdı avucunun içine sıkıştırdığı gibi kucağında kımıldanan bebeği sıkı sıkıya kavradı. Bir elini başına bir elini sırtına koydu ve yüzüne bakan bebeğin yüzüne devam etmekte olan şaşkınlığı ile baktı. İçinde gerçekten bir bebek olacağı aklının ucundan dahi geçmediği gibi bu yaşadığının olanaksız oluşu ise hâlâ inanamamasına yol açıyordu.

Bebeği bırakanı görmek için dışarı doğru birkaç adım attı ve etrafına dikkatlice bakındı. Şansına kapısının önünde her daim duran siyah arabada yoktu. Tarık adamlarını daha yollamamış olmalıydı.

Kaldırımda sadece elinde ekmek poşeti ile ilerleyen yaşlı bir amca vardı. Onun dışında bir Allah'ın kulu yoktu. Tabiri caizse in cin top oynuyordu.

Bebeğin ağlamaya başlaması ile etrafına bakınmaya son verdi ve kolları arasındaki mucizevi güzelliği sallamaya başladı. Bir yanda, "Ne oldu bebeğim? Karnın mı acıktı yoksa. " diyerek onunla konuşmaya başladı. Garip duygular içerisindeydi. Daha ilk dakikadan kucağındaki bebeği sahiplenmişti. Sanki kendi doğurmuş gibiydi.
Cennet kokusu burnuna doldukça ise yüzünde tebessüm oluşuyor, boynuna burnunu gömesi geliyordu.
En fazla bir yaşında olduğu ve anne sütüne muhtaç olduğu anlaşılıyordu.

Bir şeyi yeni fark ediyordu. Pusetin yanında bebek çantasıda bulunuyordu.
Onun üzerinde de bir not yazıyordu.
Merak duygusuna engel olamayarak uzandı ve o notu da aldı.
Bu notun üzerinde ise,

' Haftada bir ihtiyacı olan malzemeleri göndereceğim. Merak etme.'

yazıyordu. Kafası karışıyordu. Madem bakmaya gücü olan bir ebeveyndi ne diye bebeğini bir başkasının kapısına bırakıyordu.
Ne yapacağını bilemiyordu fakat eli yerdeki çantaya gidiyordu. İçten içe hayatında mucize olarak beliren bebeğe annelik yapmak istiyordu.
Daha fazla oyalanmadan içeri girmesi gerektiğini de biliyordu. Bu durum Tarık'ın kulağına giderse çok ama çok kötü şeyler olabileceğini kestirebiliyordu.

Çantayı koluna geçirdiği gibi bebeği tekrardan sıkı sıkıya kavradı. Bu sırada ağlayışlarıda son bulmuş, kendisinin yüzüne masum masum bakmaya başlamıştı. İçinde beliren öpme isteği ile nazikçe bebeğin yanağına bir buse kondurdu ve içeri girdiği gibi salona yöneldi.
Bebeği yavaşça koltuğa bıraktığında düşmemesi için önüne koltukta bulunan tüm yastıkları dizdi. Zaman kaybetmemeli ve geri dönüp pusetide kapının önünden almalıydı. Tüm olumsuzluk yaratacak delilleri yok etmeliydi.

Aceleyle kapının önüne gitti ve puseti alarak geri içeri girdi. Koşar adım salona döndüğünde rahatladığını hissetti. Bebek yastıkları devirip yere düşmemişti. Onun yerine tavana bakmaya ve garip ve anlamsız sesler çıkarmaya devam etmişti.
Bebeğin bu hâli yüzünde gülümseme oluştururken puseti yere bıraktı ve bebeğin yanına oturdu.
Öyle güzeldi ki gözlerini alamıyordu.
Baktıkça bakası geliyordu.

Kıyafetlerinin renginden cinsiyeti anlaşılıyordu. Erkekti. Nur topu gibi bir erkek bebekti.
Beyaz teni ve yeşil gözleri ile oldukça güzeldi. Saçları ise açık kahveydi. Tıpkı kendisininkiler gibiydi lakin bu bebeğin annesi kendisi değildi. Bu gerçeği unutmamalı, kendini fazlasıyla kaptırmamalıydı.

Ne yapacaktı. Ona bile daha karar verememişti. Bu garip durumu kabullenip bu güzeller güzeli bebeğe annelik mi yapacaktı yoksa polise bildirip gerekli olanı mı yapacaktı?
Kafası karmakarışıktı.

Bebeğini bırakanın nasıl biri olduğunu da bilmiyordu fakat Tarık' ın oyunlarından biri olmadığını adı gibi biliyordu. Tarık böyle bir şeyi yapmazdı. Başkasının bebeğini alıp kendisine annelik yapması için bırakmazdı. Onu bu şekilde mutlu edeceğini düşünerek bir adım atmaz, mutsuz edebilmek için elinden geleni yapardı.

Acaba bebeği bırakan bir kadın mıydı? Yada bir adam mı? Nedense merak ediyordu. Hem mükemmel bir anne olabileceğini nasıl biliyordu. Dahada önemlisi kendisini nereden tanıyordu.
Bebeğini emanet edecek kadar nasıl güvenebiliyordu.

Elleri bebeğin minik ellerini kavradığında aralarında oluşan güçlü bağı içten içe hissediyordu. Polise haber veremeyeceğini biliyordu. Bu bebeğe annelik yapma isteği ağır basıyordu.

Yaptığı, yapacağı şeyin doğru olmadığını biliyordu fakat bir defa olsun hislerini dinleyerek ilerlemek istiyordu. Bu minik beden mutluluk kaynağı olsun istiyordu.

Gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmuyordu. O yeşil gözlere baktıkça yüreği bir yaprak misali yeşerdikçe yeşeriyor, kurumuş halinden eser kalmıyordu.

Odada yankılanan ve ard arda gelen bildirim sesi ile bakışlarını bebekten ayırdı. Etrafına bakındığın da telefonunun diğer koltukta olduğunu gördü. Yerinden kalkarak gidip telefonu aldığında mesajların kimden geldiğine baktı.
Kendisinde kayıtlı olmayan numaradandı ve mesajlarda şunlar yazıyordu;

' Kapının önündeki adamları dert etme. Artık orada olmayacaklar.'

' Rahat bir yaşam sürmeniz için elimden gelenin fazlasını yapacağım.'

' Akgün' ümü benim için doyasıya kokla olur mu? '

' Kulağına baban seni çok seviyor diye fısılda olur mu?'










~~~~~~~~~~~~~~

İlk bölüm ile karşınızdayım.❤️

Yorumlarınız ile bana destek olursanız sevinirim.😍

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro