Dokuz*
Revan:Nabiyon yiğidim?
Bay İmla KLAVUZU:Ne yapıyorsun*
Revan:İyiyim ben de.Şarkı yarışmasına hazırlanıyorum.Ama Derin hala gelmedi.
Bay İmla KLAVUZU: Derin'i kıskanıyorum valla.Çocuk sürekli senin yanında.
Revan:Sen de sürekli yanımdasın.Yoksa değil misin?
Bay İmla KLAVUZU:Ya tabi ki öyleyim ama,
Bay İmla KLAVUZU:Neyse ya.
Revan:Ee çıkışta bir yere gidip kahve içelim.
Bay İmla KLAVUZU:Olur sizin eve gideriz bir tuzlu kahve içip gelirim.
Revan:Tmm.
Bay İmla KLAVUZU:Tamam*
Revan:Başlama yine döverim hee
Bay İmla KLAVUZU:Nokta koymayı ne zaman öğreneceksin?
Revan: Yazım hatalarımı düzeltmemeyi ne zaman öğreneceksin?
Bay İmla KLAVUZU:Neyse,işim var şimdi görüşürüz.
Revan:Bb
Telefonumu sessize alıp konferans salonundan içeri girdim.Revan oradaydı.En ön koltuğa oturmuş cips yiyordu.
"Selam."
Kafasını bana çevirip gülümsedi.
"Hiç gelmeseydin?Resmen otuz altı saattir seni bekliyorum."
Bir şeyi abartacaksa 'otuz altı'sayısını kullanırdı.Bu sayıyı sebepsizce çok severdi.
"Üzgünüm,sevgilimle mesajlaşıyordum."
"Hele bokuma bak hele!Sevgilisiyle mesajlaşıyormuş!Hah,ben beyefendiyi sabahtan akşama kadar bekleyeyim,o sevgilisiyle mesajlaşsın."
Bu sinirli halleri çok tatlıydı.Özellikle kaşlarını çatıp ayaklarını yere sürterdi sinirliyken.Halbuki geleli beş dakika olmuştu.
"Ya şaka yaptım.İstanbul trafiği işte.Hadi başlayalım sinirlenme."
"Üf bağırmaktan ses tellerim bozulacak.Ah o nadide ses tellerim...Bilirsin mükemmel bir sesim var ve-"
"Yemin ederim bir haftadır söyleyeceğimiz müzikten çok sesinin ne kadar muhteşem olduğunu anlatmanı dinliyorum.Allah aşkına başlayabilir miyiz?"
Gözlerini devirip sahneye çıktı ve ses ayarlama yerine oturdu.Birkaç ayarlamadan sonra şarkıyı açtı ve yanıma geldi.Mikrofonu bana uzatırken olası bir kalp krizini engellemek için eline dokunmamaya dikkat ederek mikrofonu aldım.
Şarkı başlıyordu.
İlk o başlayacaktı.Mikrafonu sıkı sıkı tutuyordu.Bense ondan başka bir yere bakamıyordum bile.
"Uyurken izliyorum en sevdiğim halini.Saçların dağınık yüzünde yastık izi,bir pazar kahvaltısı gibi."
Derin bir nefes alıp devam etti.Gözleri yerdeydi.Kimse yokken bile utanabiliyordu.Halbuki şarkı söylemeyi çok severdi.
"Küçük oyunlarının, büyük savaşlarının arasında olduğu kadar bir aşktı bizimkisi bir pazar gecesi uykusu gibi."
Bakışları hala yerdeydi.Çenesini kaldırıp yüzünü yüzüme sabitledim.İkimizin söyleyeceği bölüme gelmiştik ve söylerken gözlerime bakmasını istiyordum.
"Ne yaparsam olmuyor, olmuyor eskisi gibi, güldürmüyor ağlatmıyor kimse senin gibi."
Elinin hafiften titrediğini gördüm. Nakaratı bir kez daha tekrar ettik.Sanki bu sefer söylerken daha güçlü çıkmıştı sesi.Ve o susup iki eliyle beni işaret etti.Bu sefer sıra bendeydi.
"Uyurken izliyorum en sevdiğim halini saçların dağınık yüzünde yastık izi,bir pazar kahvaltısı gibi,"
"Küçük oyunlarının büyük savaşlarının arasında olduğu kadar bir aşktı bizimkisi bir pazar gecesi uykusu gibi."
Ve tekrar ikimiz.
"Ne yaparsam olmuyor,olmuyor eskisi gibi güldürmüyor ağlatmıyor kimse senin gibi."
Söylerken sesi canlı ve bir o kadar güçlüydü.İkimiz çok iyi bir uyum yakalamıştık bence.
"Bitmesi gerek artık,"
"Anlıyoruz ikimiz de."
"O zaman neden hâlâ,"
"Ağlıyoruz ikimiz de."
Ona çok hafif gülümseyip mikrofonu tekrar ağzıma yaklaştırdım.
"Ne yaparsam olmuyor, olmuyor eskisi gibi güldürmüyor ağlatmıyor kimse senin gibi."
Şarkı bittiğinde derin bir nefes aldı.Nefes nefese kalmıştı.
"Şarkı söylerken asla nefes kontrolü yapamıyorum."dedi kafasını sallarken.
Biliyorum,koala.
"Bak,sana göstereyim."dedim önümüzdeki sözlerin yazdığı kağıdı işaret ederek.Çantamdan bir tükenmez kalem aldım ve kapağını ağzımla açıp belirli yerleri işaretlemeye başladım.
"Yıldız koyduğum yerlerde kuvvetli bir nefes al ve sonraki satırı sakince oku tamam mı?"
"Tamam.Sağol."
Bir kaç kez daha prova yapıp sonunda yorulduğumuzda eve gitmek için toparlanmaya başladık.Ben çantamı sırtıma alıp onu beklemeye başladım.O ise yerdeki cips paketini çöpe attı ve anahtarları da alıp yanıma geldi.Kapıyı kilitleyip caddede yürümeye başladık.
"Senin şu anonim arkadaşın,hangi sınıfta söylesene."
"Söyleyemem."
"Ya niye ya?Bari ismini söyle.Ya da fotoğrafını göster.Ne olur ya birazcık arkadaşını satsan?Bizim Beren'e bak her gün dedikodumu yapıyor onunla."
"Olmaz."
Bana belki de beşinci kez göz devirdi.
"Asma suratını hadi, birşeyler yapalım."
"Mesela?"dedi tek kaşını kaldırarak.
"Bowling'e ne dersin?"
"Mükemmel derim."
Konuşmamızı bölen onun telefonunun sesiydi.Nerdeyse ezberlediğim şarkının melodisi ile gülümsedim.
"Efendim?"
Beren'in cırlama sesi kulaklarıma dolmuştu.
"ÖPSENE BENİ,HEM DE BU GECE!"
"Ne diyorsun gerizekalı?"
"İNANCIM KALMAMIŞKEN, HİÇBİR ŞEYE."
"Neredesin sen Beren?"
"BU BÖYLE GİTTİĞİ YERE KADAR GİDER."
"Beren,mal mısın sen?Yine içip içip bir yere sindin değil mi?Salak?İyi misin bari, endişeleniyorum."
"BUGÜN ÇOK MUTLUYUM AMA BİRAZDAN GEÇER."
"Sus artık!"
Elinden telefonu alıp konuşmaya başladım.
"Beren,Murat burada.Nerede olduğunu söylersen geleceğini söyledi.Gelmesini istiyorsun değil mi?"
"İstiyorum."dedi burnunu çekerek.
"Ben,bizim evin oradaki bardayım."
Telefonu hızla kapatıp Revan'a geri verdim.Onun şaşkın bakışlarına gülüp elini tuttum ve ilerdeki arabaya bindirdim.Eline dokunduğum an ölecek gibiydim.
"Ne oluyor Derin?"
"Nerede olduğunu öğrendim."
"Sen onu nasıl tanıyorsun?"
"Şey,biz komşuyuz.Alt katımda oturuyor.Şimdi önemli değil bu, boşver."
"Peki Murat?Onu nasıl tanıyorsun?"
"Nasıl tanıyorsun ne saçma bir soru ya.Nerden tanıyorsun falan demen gerekmiyor mu?"
"Ne farkeder,önüne bak."
"Laf arasında konuşmuştuk Murat'ı.Bir de,iki aydır barlardan toplamak zorundaydım onu.Annesi ile annem kankadır da.Bana emanet ediyorlar çoğu zaman."
"Hmm."
Arabadan inip barın içine girdik.Hava kararmıştı.İçerisi ise dışarıdan daha karanlıktı.Zar zor Beren'i görüp yanına gittik.
"Hey,Derin! Kanalıma hoş geldin.Abone olmayı unutma."
Revan onun alnına yumuşak bir şekilde vurdu.İkimiz de koluna girdik ve oradan çıkarmaya çalıştık.
"Revan,kanka iki yorum yap gelmişken."
"Şimdi sana bir yorum yaparım...Neyse."
"Oruçlu olanlar beğensin sayımızı bilelim.Derin,Murat nerede,yine yalan söyledin değil mı?Alçak."
Sonunda sağ salim arabaya bindirip susmasını sağladık.İki dakika sonra da uyumuştu zaten.
"Salak."
"Revan,sence de arabada kötü bir koku yok mu?"
"Ne bileyim, almıyorum ben koku."
"Yok valla iğrenç bir şey kokuyor."
Revan cevap vermeden Beren içindeki bütün herşeyi arabaya kustu.
"Rezil."dedi arkadaşına yardım ederken.
"Öyle."dedim dikiz aynasında Beren'e bakarken.
"Ben bugün Beren ile kalayım.Beni oraya götürür müsün?"
"Tabii."
Annesine eve gelmeyeceğini haber verdi ve çantasından bir ayran çıkarıp içmeye başladı.Gerginken hep içerdi.Özellikle çantasına beşten fazla ayran depolamıştı. Çünkü o,her an ayran içmek için sebep bulabilirdi.
"Neden öyle bakıyorsun, çantamda hep ayran taşırım."
"Ne kadar garip."dedim gülerek.
"Ayran'ı çok mu seviyorsun?"
"Cevabını bildiğin soruları sorma."
İşte o an,bedenimi bir korku sardı.Bildiğimi nerden biliyordu?Yoksa anonim olduğumu anlamış mıydı?
"Şey,nereden bilebilirim ki?"
"Ya,sussana iki dakika başım ağrıyor.Öylesine söyledim.Sevmediğim bir şeyi nasıl içeyim?"
"Neden içeyim."dedim kendime hakim olamayarak.Artık söylediklerini düzeltmeyi bırakmalıydım yoksa anlayacaktı.Ama,takıntı işte.
"Arkadaşınla geze geze ona benzemişsin.Üzüm üzüme baka baka şeyeder."dedi gözlerini ovuştururken.Çok uykusu gelmiş olmalıydı.
Eve geldiğimizde ikisini eve çıkmasına yardım edip ben de eve döndüm.
Bugün daha da yakınımdaydı.
Bu,tarif edilemez bir şey.
Ayrıca arabam, bok gibi kokuyor.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro