''İlk Günden Hatun Şiddeti...''
Ay dayanamayıp bölümü attım galiba. Madem hazır okuyuverin dedim.
Günler geçip giderken Aselin'de eriyordu. Hem psikolojik olarak hemde bedenen. Hayatının en dalgın dönemlerini yaşadığı için hiç yapmayacağı hataları yapıyor hiç söylemeyeceği cümleler söylüyordu. Zaten artık Barış'ın ondan kesin vazgeçtiğini anlamıştı. Ne yüzüne bakıyor ne de tek kelime konuşuyordu. Aile buluşmalarına Asel olduğunda gelmiyor o yokken gayet gidip eğleniyordu. Ama ne olursa olsun ona kızamazdı işte. Çünkü her ne kadar kendinden gizlediği şeyler olsa da sevgi başka bir şeydi, bunu Barış'a söyleyebilirdi.
Ne yaparsa kendine yapıyordu.
Merak etmiyor değildi. O kadar yıl ayrı kalmalarının sebebi neydi? Barış onu madem ondan vazgeçecek kadar seviyordu neden gelmemişti? Neden her seferinde ona neden gittin dediğinde canını yakacak cevaplar vermişti?
Aylin zaten apayrı bir konuydu.
Dün gece birlikte kalmışlardı. Aylin arayıp birlikte zaman geçirmek istemişti. Normal davranmaya çalışıyordu ve bunu da az çok başarıyordu. Aylin o günden sonra Barış'tan çok bahsetmemişti. Hatta dün gece de ondan değil genel konulardan konuşmuşlar film izlemişlerdi.
Odasının kapısı çalınca Aselin gözlerini kapattı. Her zamanki gibi gece uyuyamadı ve bunu annesinin bilmesine gerek yoktu. Aylin'de zaten uyuyordu.
''Kızlaaar.'' diyerek odaya giren Sıla, Selin'i şaşırttı. Onun sesini duymayı beklemiyordu. Gözlerini açarak teyzesine gülümsedi.
''Hoşgeldin.''
''Günaydın güzeller, annen yine bizsiz yaşayamadığı için kahvaltıya çağırdı hadi sizde kalkın.''
Aylin'de uyanmıştı.
''Tamam geliyoruz.'' diyerek teyzesini yolladı.
Kızlar hazırlandıktan sonra güle oynaya aşağı indiler. Masaya yaklaştığında Aselin ve Aylin, Barış'ı görünce şok olmuştu.
Aselin kesinlikle bunu beklemiyordu. Günlerdir evine adım atmayan ondan koşarak kaçan adam tesadüfe bak ki Aylin'in evde olduğu gün gelmişti. Ama o kadar özlemişti ki gözlerini ondan alamıyordu. Sanki aylardır susuz kalan bir insanın suya kavuşması gibiydi. Tabi kavuşmamıştı ama uzun zamandır İlk defa bu kadar yakından görmüştü. Ama Barış hala ona bakmıyordu. Sadece aşağı indiğinde gözü öylesine bir değmiş sonra babasına dönmüştü.
Aylin'in ne hissettiğini umursamadan masaya oturdu. Şuan bir de onun acısını aşkını düşünemezdi. Çünkü Aselin'i kimse zaten düşünmüyordu. Düşünmüyordu da... Gözlerini de Barış ve Aylin arasında gezdirmekten de kendini geri alamıyordu. Acaba bakışıyorlar mı? Acaba konuşuyorlar mı? Diye düşüne düşüne delirmişti.
Kendi kendine güldü, galiba bu mevzular son bulunca kendini deliler hastanesinde bulacaktı.
''Selincim bir şeyler yer misin?''
Annesinin dürtmesi ile tabağına döndü. ''Yiyorum annecim.''
Bir an Barış ile göz göze geldiler ama Barış hemen gözlerini Aselin'in tabağına çevirdi. Gerçi tabakta bir parça peynirden başka bir şey yoktu.
Peyniri tırtıklarken tabağına dökülen sucuklu yumurta ile başını kaldırdı. Barış hiç konuşmadan ve ona bakmadan tabağına yumurtayı koydu. Daha sonra bir kaç zeytin bir kaç dilim kaşar koyduktan sonra süt istetip önüne koydu.
Ya bir insanın, aşık olduğu adam tabağına yemek koydu diye kalbi çarpar mıydı? Aselin'in deli gibi çarpıyordu. Aklına gelenlerle gülümsememek için dudağını ısırdı. Bu sefer de gülerse masadaki insanlar deli derdi. Valla kalp atışı da hızlanmıştı. Hastaneye falan gitse taşikardi teşhisi koyarlardı.
Teşekkür etmek istedi de edemedi. Konuşmaya çekiniyordu. Masada Aylin'den başka kimsenin dikkatini çekmemişti Barış'ın bu davranışı. Herkesçe normal bir şeydi.
Aylin'de bu davranışı kendince arkadaşlığa yorumluyordu.
Aselin yemek istese de midesi gerçekten almıyordu. Hatta burnuna gelen ağır sucuk kokusu ile boş midesi ağzına gelmişti. Masadan hızlıca kalkarak lavaboya koştu. Biraz daha masada kalıp o yumurtayı koklarsa masanın ortasına kusacaktı.
Lavaboya giderek midesinde bir şeyler olmadığı için acı safrayı kustu. Geldikçe geliyor sucuğu hatırladıkça daha da midesi kalkıyordu.
O sırada kapıya vuran annesinin ve Aylin'in sesini de duyuyordu. Onları endişelendirmemek adına elini yüzünü yıkayıp dışarı çıktı. Onu meraklı bekleyen yüzlere gülümseyerek karşılık verdi. ''İyiyim sorun yok sucuk midemi bulandırdı sadece.''
Aylin ile annesi rahatlamıştı biraz olsun. ''Siz gidin içeri kimse meraklanmasın ben dişlerimi fırçalayıp geliyorum.''
''Bak iyisin değil mi baban da çok endişelendi. Hastaneye gidelim.''
Annesine güven vermek istercesine omzunu sıvazladı. ''İyiyim annecim babama da iyi olduğumu söyleyin hadi.''
İkisini yolladıktan sonra dişlerini fırçalamak için banyoya girdi.
Dişlerini fırçaladıktan sonra banyodan çıkarken itilmesiyle banyoya girdi. Barış Aselin'i banyoya geri itip kapıyı kilitledi. ''Neyin var?''
Aselin'in kalbi atmayı unutmuştu şuan, o kadar heyecanlanmıştı ki ölecek gibiydi. Sahi Barış'ın gözleri bu kadar güzel miydi?
Ah bir de onu düşünmüş peşinden gelmişti ya.
''Aselin neyin var?''
Barış sorusunu yineleyince Selin kendine geldi. ''İyiyim, birden sucuk kokusu ağır geldi. Bir şey yemeyince uzun zamandır.''
Barış suratındaki ciddiyeti kaybetmeden mesafeli bir şekilde başını onaylar şekilde salladı. ''Tamam .''
Barış banyodan çıkacaktı ki Aselin kolundan tutup durdurdu. Belki de bir daha bu kadar cesaretli olamazdı. ''Barış dur.''
Barış Aselin'in yalvaran sesini duyduğunda durdu, ama dönmedi.
''Bana döner misin?''
Barış döner dönmez Aselin kollarını boynuna doladı. İçinden geleni yapmıştı. Özlemişti, hissetmesi gerekiyordu. Başını omzuna yaslayarak bekledi öylece. Her zamanki Barış kokuyordu şimdi işte. Eski parfümüne dönmüştü. Aptal aptal gülümsedi.
Barış kollarının arasındaki kadını hissedince şaşırdı. Ondan elbette böyle bir davranış beklemiyordu. Günlerce onu kendisiyle baş başa bırakmak için ondan uzak kalmıştı. Kendisine çin işkencesi gibi geçen bu zamanı Aselin için sineye çekmişti. Ama şimdi Aselin ona kendi isteği ile gelmişti. Kollarında boynuna atlamıştı.
Bir anlık şoktan dolayı elleri havada kaldı ama hemen kendine gelip sımsıkı sarıldı. Ah çok özlemişti. Omzuna yayılan saçlarını okşayıp öperek sarıldı, daha da sıkı sıkı sarıldı.
"Vazgeçme." Diye mırıldandı Asel.
Barış "Asla." Diyerek fısıldadı kulağına. "Ölürümde senden geçmem."
"Sen bana öyle deyince ben..."
"Şş tamam."
"Seviyorum." Diye mırıldandı Asel.
Barış şansını zorlamak istercesine geri çekilip sevdiği kadının gözlerine baktı. "Sahi mi ? Kimi?"
"Seni galiba."
Barış tek kaşını kaldırdı. "Galiba?"
"Barış." Diye ofladı.
"Söyle sevgilim."
Asel derin bir nefes aldı "Seni seviyorum."
Barış bu sözlerin kalbine ulaşmasından sonra haftalardır özlediği şeyi yaptı. Kendini Aselin'in dudaklarına mühürledi. E şimdi söylenen sözleri imzalayıp mühürleyerek tastiklemek lazımdı değil mi ama.
Asel de kendini bu büyüye bırakarak Barış'a daha da sokuldu.
Biri iki üç ay sonra Barış ile bu konumda olacaklarını söylese o kişiyi İstanbul boğazından sallandırırdı. Çünkü o zamanlar sevse bile nefreti daha baskındı.
Barış geri çekilince Asel kendini bir boşlukta hissetmişti. Ama Barış ellerini beline kenetleyip onu kendine yaklaştırınca boşluk falan kalmamıştı.
"Çok özledim seni çok."
"Bende seni çok özledim ama birazdan babamlarda bizi özleyecek."
Barış gülümsedi. "Babamlar sence de çok sevinir değil mi?"
Asel kendini geri çekerek göğsüne hafif bir şaplak attı, kapının kilidini açıp. "Hadi Çok konuşma."diyerek onu önden yolladı.
Barış önden önden içeri girerken bir yandan da söyleniyordu "İlk günden Hatun şiddetine maruz kalıyoruz."
Masaya oturduğunda herkes ona bakıyordu. "Bir şey mi dedin oğlum?"
"Yok baba. Asel'e seni hastaneye götüreyim dedim de sen kendini götür önce dedi. İyilikte yaramıyor."
Aselin masaya otururken o da gülmemek için çaba sarf ediyordu. "İyiyim ben sorun yok. Çok iyiyim hemde." İmalı imalı konuşmasının ardından Barış ile göz göze geldiklerinde Barış ona göz kırptı. Liseli aşıklar gibi koca bir büyünün içindeydiler.
Kahvaltı bittikten sonra herkes kahve içmek için salona geçmişti. Aylin ise kendini fazlalık hissederek iş çıkarıp gitmişti.
Aselin şimdi daha rahat olabilirdi.
Tamam arkadaşına da üzülüyordu ama kendine de engel olamıyordu. Barış onu bir mıknatıs gibi çekiyordu işte.
Elinde titreyen telefonuna baktı. Mesaj gelmişti.
"Odana atsana beni."
Gelen mesaj Barış'tandı.
Boğazını temizleyerek elindeki fincanı masaya bıraktı. Bakışlarını karşısında oturan Barış'a çevirdi ama sanki mesajı atan o değilmiş gibi babasıyla ve Aselin'in babasıyla sohbet ediyordu. Mesajı attığının tek kanıtı elindeki telefondu.
Mesaja cevap vermemeye karar verdi.
Ama az sonra tekrar titredi.
"Beni özlediğini sanıyordum. Kokumu, dokunuşlarımı, sevişmemizi."
Aselin gözlerini kocaman açtı. Cidden yazmış mıydı bunu Barış? Utancından oturduğu yere biraz daha gömüldü.
Allah'tan annesiyle Sıla teyzesi hala dedikodu peşindeydi.
Eh madem o oyun oynardı Aselin de oynardı.
Hızla cevabı yazıp yolladı.
Barış bu mesaja cevap alacağını biliyordu. Göz ucuyla mesajı okudu.
"Her saniyesi aklımda. Seninle sarhoş olmayı özledim."
Bu sefer de Barış dumur oldu. Dumur olmakla kalmadı Asel onu baştan çıkarmıştı.
"Hazır kahve de içerken babandan isteyeyim, sonra da omzuma atıp götüreyim onu istiyorsun galiba"
Asel mesajı okuduktan sonra alayla gülümsedi. Hah tabi bunu yapmak yemezdi. Yemezdi de yapsa da fena olmazdı yani.
Kendi düşüncelerine göz devirdi. Ne oluyordu ona be?!
Buna cevap vermedi.
Zaten daha sonra annesinin sohbetini açtığı şey ile dikkati dağılmıştı. ''Bu hafta sonu Sılay ve Cemreler gelecekmiş. Ela Sılay için doğum günü partisi hazırlamayı planlıyor.''
Cemre halası kuzenleri ve eniştesiyle birlikte yurt dışında yaşıyorlardı. Kısa bir zamanlığına gelip kalıyor geri dönüyorlardı.
''Hiç gerek yok dana kadar olmuş kıza ne sürpriz partisi. '' Bu ses Barış'tan çıkmıştı.
Sıla oğluna göz devirdi. ''Ne biçim abisin git Ela'ya yardım et birlikte hazırlayın.''
''Annen haklı hatta şimdi ara Ela'yı o kesin bugünden başlamıştır.'' dedi Savaş.
''O zaman ben halamı arıyorum'' diye ortaya atılınca Asel, Barış otomatik olarak sessizce yardım fikrini kabul etmişti. Eh Aselin ne derse o olurdu.
Aselin halası ile konuştuktan sonra salona geri dönmüştü. ''Halam şuan mekan ile ilgileniyormuş, pasta ve ikramlıklar hazır değilmiş ve süsler de hazırlanacakmış. Ayrıca Cemre halam içinde hoşgeldin hediyesi alınacakmış.''
Aselin saydıkça Barış daha çok göz büyütüyordu. ''Ee ne yapmış ki Ela. Her şeyi bana kakalıyor.''
Savaş elinin altındaki yastığı oğluna fırlattı. ''Hadi kalk Selinciğimle halledersiniz. Selin yardım edersin Barış'a değil mi?''
Savaş bıyık altı gülümseyip sözde şeytanlık yaparak Aselin ve Barış'ı baş başa bırakacaktı ama Aselin çoktan o şeytanlık yapıp Barış ile baş başa kalma planlarını yürürlüğe koymuştu. Ve Savaş'ta sağolsun yardım ediyordu şuan.
Aselin annesinin bakışlarının eşliğinde onayladı. ''Ederim tabi, malum Cemre benim halam onun hediyesi bende.''
Barış sözde istemeye istemeye ayağa kalktı. ''İyi madem gidelim biz.''
Aselin üstünü değiştirip onu bekleyen Barış'ın yanına gitti. Evden çıktıkları gibi Barış, Asel'i elinden tutarak çekip sarıldı. ''Demek babamla iş birliği ha?''
Asel, Barış'ın yanağına küçük küçük öpücükler kondurdu. ''Ne oldu kıskandın mı?''
Barış bu yakın davranışlardan gayet memnundu ama şaşkındı da. Ayak üstü yalandan kurduğu plan cidden işe yaramış Asel ona büyük bir sevgi ile geri dönmüştü. Ondan kesinlikle bu kadar büyük bir yakınlık ve sevgi beklemiyordu. Hayallerinin bile ötesindeydi şuan yaşadığı şey.
''Sende beni çok seviyorsun galiba?''
Asel öpücüklerini durdurup geri çekildi. ''İyi tamam sevmiyorum.''
Barış arada açılan mesafeyi kapatmak açısından tekrar yakınlaştı. ''Hayır sev.''
''Biri görecek şimdi hadi gidelim''
Asel çoktan arabaya binmişti. Barış da arkasından kedinin fareye baktığı gibi kalakaldı.
İlk önce pasta işini halletmek için güzel bir pastacıya gitmişlerdi. Malum pasta önemliydi.
Asel renkli renkli pastaları kurabiyeleri çikolataları görünce kendini kaybetti.
Barış onun hayran hayran bakışlarını görünce kıskanmadan edemedi. ''Bana böyle bakmadın be!!''
Asel gözlerini çok beğendiği bir pastadan almadan konuştu. ''Pastayı kıskanma Barış.'' Pastadan gözlerini alıp Barış'a baktı. ''Barış hani ben açım ya, kahvaltı edemedim kustum falan. Bence şu pastadan yersek iyileşirim ne dersin? ''
Barış ilk defa ondan bir şey isteyen sevgilisini kıracak değildi. ''Tamam yiyelim sevgilim.''
Yani başka bir zaman olsa sevgilim kelimesi, Barış'ın ona pasta yedirmesi hoşuna gider kalbi çarpardı. Ama işte şuan pasta mevzusu çok ciddiydi.
Oturup pasta yerken o kadar kendini kaybetmişti ki sanki canı ne zamandır pasta çekiyordu. Son dilimi de yedikten sonra suyunu içip rahat bir nefes aldı. ''Oh be rahatladım.''
Barış'ın en başından beri hayran hayran onu izlediğini görünce utandı. ''Neden öyle bakıyorsun ki?''
Barış omuz silkti. ''Hiç çok güzel yiyordun.''
Asel utanarak ayağa kalktı.
''Hadi pastayı seçelim.''
Birlikte pastayı seçip, ikramlarıda hallettikten sonra halasının hediyesini de halletmişlerdi.
Bir de gün sonunda ayrılık olmasa her şey güzel olacaktı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro