Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"Seni affedemiyorum..."

Aselin yalnız kalınca her şeyin daha iyi olacağını elbette sanmıyordu. O sadece biraz oğluyla baş başa kalmak istemiş ve fazlasıyla da Barış'ı deli etmek istemişti. Gitmesinin amacı tamamen olmasa da  yüzde yetmiş beş Barış'a kendi hissettiklerini hissettirmekti. Kesinlikle sadist falan değildi sadece canı o kadar yanmıştı ki bir iki ay olsa bile Barış'ın sevdiği insanı kaybetmenin nasıl hissettireceğini bilmesini istedi. Belki kendi hissettiklerinin yanından bile geçmezdi ama yine de ona büyük bir kayıp yaşatamazdı. Sevgisi bunun önüne geçerdi.  Zaten Barış'ı cezalandırdığında kendini cezalandırmış oluyordu. Allah'tan onun içinde ona destek olacak bebeği vardı. Ve aslında her şey oğlu içindi. O doğmadan bütün sorunların üstesinden gelmek istiyordu ki dünyaya geldiğinde bebeği kötü manzaralarla karşılaşmasındı.  İki haftadır Ela halasının İstanbul çıkışında bulunan yazlığında kalıyordu halası her gün mutlaka birini gönderiyordu bir şey olmasına karşılık. Ve bugün Nil gelecekti. Annesi gönlünü almak için Aselin demeden Barış ile istemese de konuşup Nil'i alıp gelecekti. Aselin'i şüphesiz ki en mutlu eden şey buydu belkide.  Döndükten sonra doğum gerçekleşmeden Nil ile kardeşi konusu konuşulmalıydı.

Şimdi ise iyiden iyiye büyüyen göbeği onu zorlasa da Nil gelmeden ona en azından puding yapmak istiyordu. Şuan Nil için yapabileceği en sağlıklı şey pudingdi. Tabi puding ne kadar sağlıklı olabilirse. Pudingi kaselere koyduktan sonra soğuması için camın kenarına bıraktı.

Zaten sonra hemen kapı çalmıştı. Aselin yavaş adımlarla kapıya gidip kapıyı açtığında ilk gördüğü yüz minik Nil olmuştu.

Gülümseyerek eğildi yavaşça. "Hoşgeldin tatlım." İki yanağından öperken Nil de kollarını boynuna doladı. 

"Annen ile tanıştık Asel beni sana getirdi." Nil'in heyecanla söylediği cümleye tebessüm etmişti. Annesine kırgın olsa da söylediklerinden pişman olduğunu biliyordu.

"Gel bakalım içeri." Birlikte içeri geçerlerken Esra ile Aselin de sarılmıştı. Nil önden gittiği için annesi Aselin ile konuşma fırsatı yakalamıştı.

"Nasılsın? İyi gördüm seni."

Aselin'in suratından tebessüm silinmemişti. "İyiyim anne." Gerçekten de iyiydi. Barış'ı hala özlemesi dışında iyiydi. Öfkesi bu kadar tazeyken hala onu özlemesine de deliriyordu.

İçeri geçtiklerinde salonun bahçesine geçip oturmuşlardı. Nil bahçede köpekle oynarken Esra da kızını tartmaya çalışıyordu. Neler hissettiğini nasıl olduğunu annesi olarak merak ediyordu elbette.

"Çok akıllı bir kız." Esra'nın söylediği cümle karşısında Aselin gözlerini Nil'den ayırmadan gülümsedi. "Değil mi?"

"Annesine gerçekten ne olmuş?" Esra da her anne gibi kızının hayatına giren insanları sorgulamak zorundaydı. Nil, Aselin ve Barış barışmasa bile bir şekilde hayatlarına artık dahildi. Torununun ablasıydı.

Aselin derin bir iç çekti. "Bildiğin gibi anne. Sıla teyzemin anlattığı gibi. Nil doğar doğmaz gitti. Barış ona hasta olduğunu söylediğinde bile vicdan yapmadan daha bebek halde ki kızını terk etmiş."

Esra böyle kadınların var olduğunu biliyordu ama deliriyordu işte. Kendi Aselin'e sahip olmak için beklemişti  daha kızından sonra ise bir bebeği olmayacağını öğrendiğinde ise kahrolmuştu. İnsanlar çocuk isterken beklerken dünya da böyle insan müsveddelerinin anne olması haksızlık gibi bir şeydi.

"Nil biliyor mu?"

Aselin omuz silkti. "Bilmiyorum sormadım Barış'a ama bu konuda konuşmamız gerekiyor."

O sırada köpeği yan evdeki sahibi çağırınca gitmişti, Nil yanlarına gelmişti. Aselin ve Esra karşılıklı otururlarken Nil gelip Aselin'in yanına oturdu.

"Eğlendin mi?"

Nil başını aşağı yukarı salladı. "Evet çok akıllı bir köpek." Sonra bahçeyi inceleyip devam etti. "Burası senin evin mi Asel?"

Aselin başını iki yana salladı. "Hayır güzelim ben buraya tatile geldim. İstersen eve döndüğümde evime gidebiliriz."

Nil başını sallayarak onu onayladı. Günün geri kalanında biraz daha oturmuş pudingi yemişlerdi. Bu vesileyle Nil'in en sevdiği tatlının tiramisu olduğunu öğrenmişti ama Nil ile annesi gittikten sonra çok kötü bir şey olmuştu. Tiramisu deyince direk aklına İtalya gelmişti orada o evde Barış'a ait olduğu gelmişti hatta muhtemelen karnındaki oğlu orada olmuştu ama bundan daha kötü bir şey daha olmuştu. Hatta bunu gölgede bırakacak bir şey Aselin'in aklına İtalya da yediği lazanya gelmişti. Hatta öyle derece de gelmişti ki tadı şuan resmen damağındaydı. Ne yapacaktı bilmiyordu? Allah aşkına bu saatte lazanyayı nerede bulacaktı? İnsanın canı erik falan çekerdi lazanya nereden çıkmıştı? Çaresizce mutfağa giderek makarna aramayı başladı. Belki de peynirli bir makarna onu tatmin ederdi.

Barış kızını Esra'nın Nil'e götürmesinin üzerine gülse mi ağlasa mı bilememişti. Resmen kendini değil de Nil'i görmeyi tercih etmişti üstelik Nil'i her gördüğünde canı acıdığını söylese de...  Ama bir yandan da aralarının iyi olmasına sevinmiyor değildi o kadar üzgün olmasına rağmen Nil'i görmek istemişti.

Esra Nil'i bırakmaya geldiğinde Nil içeri girince Barış son bir cesaretle Esra'yı durdurup konuştu. Esra'nın bir şeyler söylemesi gerekiyordu artık çünkü yoksa Barış dayanamayacaktı.

"Biliyorum benden nefret ediyorsun ama Aselin nerede? Onu görmeye ihtiyacım var."

Esra iki gün önce Barış bu soruyu sorsa katiyen söylemezdi ama bugün kızı mutlu görünse de gözlerinde ki o hüznü görmüştü. Sebebi Barış'tı bunu da biliyordu. Ama bir şeyler sonuçlanmazsa ikisi de kahrolacaktı bunu da görüyordu. Kendi zamanında Emre'yi affetmişti. Kızı kendi kocasını affeder mi bilmiyordu ama en azından bebek için sonuçlandırmaları gereken bir olay vardı. Şuan kararsızdı söyleyip söylememe konusunda.

"Esra teyze lütfen. Ben daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum eğer sen söylemezsen Türkiye'de ki her taşın altını arar yine de bulurum."

Barış bir günde gidip dönebildikleri için Aselin'in çokta uzakta olduğunu sanmıyordu ama iki ailenin de yakınlarda herhangi bir evi olmadığı için aklına başka bir yer de gelmiyordu. Ve bir gün daha sabredemezdi. Nil'i bakıcısıyla bırakarak kendi gerekirse tüm günlerini Aselin'i aramaya harcayacaktı. Esra'nın gözlerine son bir umutla baktı.

Esra ise hala kararsızdı. En başta kızını mutsuz edeceğini biliyordu ama şimdiden sonra ne olur işte onu bilemezdi.

"Emre beni öldürür."

"Beni de muhtemelen. Ama sana kıyamaz. "

Esra başını iki yana salladı. "Kızım istemediği müddetçe ben sana söyleyemem."

Barış'a söz hakkı bırakmadan arkasına dönüp arabasına bindi. Barış ise çaresiz bir şekilde arkasından bakakalmıştı. Bugüne kadar ona kimse yardım etmemişti bugünden sonra da yardım beklemek hataydı. Alnını sıvazlayarak içeri girdi. Nil çoktan pijamalarını giyip yatağa girmiş babasının iyi geceler öpücüğünü bekliyordu.

Barış uzun zamandır kendisine tek ilaç olan kızının yanına gidip eğilip onu alnından öptü.  "İyi geceler prensens."

Nil de babasını yanaklarından öptü. "İyi geceler babacım."

Nil'in odasından çıkar çıkmaz onu bakıcısına emanet ederek kendini dışarı attı. Aselin'i nerede arayacağını bilmiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu ama canının acısı da geçmiyordu. İki eliyle direksiyonu farkında olmadan sertçe sıkarak nereye sürdüğünü bilmeden gidiyordu.

Telefonuna gelen mesaj ile sağa çekip durdu. Normalde olsa asla durmazdı ama mesaj Esradan gelmişti. Barış'a Aselin'in yerini atmıştı. Barış şuan daha ne kadar mutlu olabilirim diye düşünüyordu. Kendine kendine kahkaha atarak başını direksiyona vuruyordu. Karışıktı karmakarışık. Duyguları sinirleri resmen mahvolmuştu.

Daha fazla zaman kaybetmeden arabayı Esra'nın verdiği adrese sürdü. Gece olduğu için yollar boştu ve o da sürebileceği en yüksek hızda sürüyordu. Bir an önce başını Aselin'in boynuna gömüp onun kokusunu içine çekmek ona uzun uzun sarılmak istiyordu.  Aselin ne derse desin bu gece onun kollarında uyuyacaktı isterse itsin kovsun yeterdi. Kendini bu sahnelerle avutarak sonunda yolu bitirmişti. Art arda sıralanan üç dört müstakil evin ikincisinin önünde durarak arabadan indi. Işık falan açık değildi bir an acaba uyuyor mu diye düşünse de aslında uyuyor olması daha iyiydi uyku sersemi Barış'a dayanamazdı.

Kapıyı iki kez çalarak beklemeye başladı. İçeriden gelen ayak seslerini duyduğunda beklemeye başladı. Aselin bu kocaman evde hamile haliyle inşallah yalnız kalmıyor diye düşündü yoksa kafayı daha da çok yerdi.

Kapı açıldığında karşısında saçları iki yandan uzanan karısını gördü. Giydiği şort bacaklarını açık bırakmış son gördüğünden daha çok şişen göbeği de giydiği tişörtü germişti. Sanki yıllardır görmüyordu. Yüzünün her bir ayrıntısında gözlerini gezdirdi.

Aselin ise şuan karşısında gördüğü manzara karşısında ne kadar şükretse azdı. Elinde olmadan Barış'ın kucağına atlamıştı. Şuan Barış'ın gelmesi kadar güzel bir şey yaşanamazdı. Hayır yaşanırdı; lazanya getiren Barış daha güzel olurdu.

Barış ise elbette Aselin'in kucağına atlamasını beklemiyordu. Şaşkınlıktan iki eli havada kalmış ne yapacağını şaşırmıştı. Böyle karşılanacağını bilse daha erken gelirdi. Barış da ellerini Aselin'in beline dolayarak oğlunun izin verdiği kadar ona sarıldı. Gözlerini kapatıp başını Aselin'in boynuna gömüp baldan tatlı kokusunu içine çekti. Daralan ruhu şimdi ferahlamıştı. Yanındaydı işte kalbinin yarası yanında kucağındaydı. 

Aselin geri çekilerek kendisini toparladı. Tabiki de Barış'a sarılmasının sebebi birazdan ona lazanya alacağı içindi affetmiş falan değildi. Belkide uçtan birazcık özlediği için olabilirdi. Birazcık.

"Barış."

Barış hala sarılmanın etkisindeydi. Sarhoş sarhoş Aselin'in gözlerine baktı.

"Efendim güzelim."

"Lazanya."

Barış yanlış mı anladım diye kaşlarını çattı. "Efendim?"

"Lazanya Barış. Bekle halamın yardımcısına haber verip geliyorum."

Aselin hızla içeri girip iki dakika sonra gelmişti "Hadi gidelim". Ama Barış hala anlamaya çalışıyordu. Nereye gidiyorlardı ?

"Hayatım gidelim de nereye gidiyoruz?"

Barış tamamen sudan çıkmış balık gibiydi. Her türlü karşılamayı bekliyordu ama kucağına atlayan bir Aselin ve akabinde dışarı çıkmak isteyen Aselin hiç beklemiyordu. "Barış artık şu arabaya binebilir miyiz lazanya yemek istiyorum. Of canım çok çekiyor şöyle sıcak."

Barış şimdi karısının karın ağrısını anlamıştı. Aselin'in resmen bu kadar deli bir şekilde aşerdiğine şahit olmuştu. İyi ki de gelmeye karar vermişim diye düşündü. İyi ki oğlunun ve karısının canının çektiği şeyi almak ona nasip olmuştu.

Tam arabaya bineceklerken Aselin'in üzerindeki penye şort gözlerine takılmıştı. Şimdi onu git çıkar dese suç çıkarma dese başka bir suçtu. Gece karanlığında kimse onu görmezdi arabadan da indirmemeyi planlayarak bir şey demeden arabaya bindi.

Sırf gece olduğu için bu kadar rahattı yoksa hamile haliyle bile incecik olan biçimli bacaklarını kimseye sergiletmezdi.

Yola çıkmışlardı ama Barış acaba lazanyayı nereden bulacaktı bu saatte iyice kara kara düşünmeye başladı. Açık bir italyan restoranı bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor olabilirdi şuan. Birde lazanyanın yapılması vardı onu bekleyeceklerdi. Ama Barış ne pahasına olursa olsun bugün o lazanyanın Aselin'in midesine girmesini sağlayacaktı.

Bildiği restoranlara sürmeye başlamıştı. İnşallah açık olur umuduyla, açık olmasa bile açtıracaktı.

Yanında Aselin'e baktığında üstüne aldığı şala sarılarak dışarıyı izlediğini gördü. " Ben gelmeseydim ne yapacaktın?"

Aselin gözlerini yoldan ayırmadan konuştu. "Peynirli makarnanın kalanını yiyecektim."

Barış beklediği bir cevap almıştı. Ama yine de içinden seni arayacaktım demesini beklemişti işte. Bir umut beklemişti.. Ama umutsuzluğa düşmek yoktu sonuçta içine doğmuştu ve gelmişti şimdide karısını götürecekti.

Uzun ve sessiz süren yolculuğun altında bir çok mutfağın olduğu restoran zincirlerinin önünde durdu. Elbet biri açık olacaktı yoksa Barış tüm camları aşağı bile indirirdi.

Arabayı park etti ve Aselin'e döndü. "Sen burada bekle ben hemen geliyorum."

Üç dört restoranın kapısına dayansa da elbette açık değillerdi. Gerginlikle elini beline koyup ensesini kaşıdı. O lazanyayı bulmadan buradan gitmeyecekti. En son kapısına dayandığı restoranın da kapalı olduğunu görünce sinirle kapıya tekme attı. Bulacaktı! O lazanya bulunacaktı. Arkasını dönüp gidecekken açılan kapı sesi ile hızla geri döndü. Şişmanca bir adamın kendine deli görmüş gibi baktığını fark etti.

"Buyrun?"

Barış mutlulukla adama sarılacaktı neredeyse.

"İyi geceler. Rahatsız ettim ama lazanya alacaktım ben."

Adam şuan daha da deli görmüş gibi bakıyordu gecenin bu saati kim lazanya yerdi ki?

"Var, akşamdan kalan. Ama bu saatte?"

Barış tebessüm etti. "Eşim hamile."

Adam da gülümsedi. "Peki hemen getiriyorum şanslı gününüzdesiniz işim geçe kaldı."

Adam içeri girip beş dakika sonra elinde kocaman bir paketle geri geldi. "Buyrun."

Barış cüzdanını çıkaracağı sırada adam elini kaldırdı. "Bizim ikramımız olsun küçük bebeğe. Afiyet olsun."

Barış elbette bunu altında kalmazdı ama adama ısrar ederken de vakit kaybetmek istemiyordu. Paketi alıp teşekkür ederek arabaya hızlı adımlarla gitti. Lazanyayı bulmuştu sonunda. Resmen oturup ağlayacaktı, o kadar çok her şey karambole gelmişti ki oğlu için hiçbir şey yapamamıştı. Şimdi ise aldığı lazanyayı asla unutamayacaktı.

Arabaya vardığında neredeyse bir saat geçmişti. Kapıyı açıp girdiğinde Aselin'in uyuduğunu gördü. Uyandırsam mı uyandırmasam mı diye düşünürken şimdilik vazgeçti. Paketi arkaya koyarak arabayı çalıştırdı. İçine girip bir gece bile geçiremedikleri evlerine götürecekti Aselin'i. O ne derse desin bırakmayacaktı onu. Zaten şuan yaşadığı eve yakın olduğu için kızına da yakındı yarın sabah Nil ile bu konu konuşulacaktı. Ki Nil'in olgunlukla karşılayacağını biliyordu.

Poşeti koluna taktıktan sonra Aselin'i dizinin altından ve sırtından kavrayarak kucağından aldı. Ayağı ile de kapıyı kapatınca büyük bir eziyet çekerek kapısını açtı ama hiçbir şekilde şikayet etmiyordu bu eziyet tatlı bir eziyetti. İçeri girip kapıyı tekrar ayağı ile kapattı. Bu kadar olaya sese Aselin uyanmamıştı. Yavaş yavaş büyük bir sessizlikle Aselin'i yataklarına yatırıp ayağındaki ayakkabıları çıkardı. Lazanya poşetini de kenara koyup kendi üzerini de çıkardıktan sonra Aselin'in yanına uzandı. Gözlerini güzel yüzünden alamıyordu. Bu gece onunla uyuyacağını biliyordu işte. Aselin'i kucağına alarak saçlarını koklaya koklaya bir yandan da göbeğini  okşayarak bu anın tadını çıkardı. O kadar güzeldi ki neredeyse bütün dünyası kollarının arasındaydı. 

Sabah uyandığında Aselin'in yanında uyumanın huzuruyla uyanmıştı. Gözlerini açtığında Aselin'i yanına görecekti. Bunu bilmenin mutluluğu ile gözlerini açıp yatağı yokladı. Boştu. Kendi kendine hayır diye inledi. Aselin gitmiş olamazdı. Odayı gözleriyle taradığında gördüğü manzaraya kahkaha atası gelmişti.

Asel lazanya poşetini almış yere oturup yiyordu. Kendini kaybederek bir yandan parmaklarını yalayıp bir yandan da dilim bitmeden diğerini yiyordu. Gülmemek için kendini zor tutuyordu, Aselin de  daha fark etmemişti  onu.

Yataktan yavaş yavaş kalkıp yanına eğilip oturdu. Aselin hala gözlerini Barış'a çevirmemişti. Son dilimi de bitince parmaklarını peçete ile silip Barış'a döndü.

"Teşekkür ederim."

Barış Aselin'in ellerini tutup dudaklarına götürdü. Bütün parmaklarını tek tek öptü. Sonra yanağını öptü yüzünün her santimini öptü. En son dudaklarına da bir öpücük kondurup tepkisini görmek için gözlerine baktı.

Sanki demin büyük bir mutlulukla yemek yiyen o değilmiş gibi gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı.

Ağlaması daha çok çaresizliktendi, sonuç bulamamaktandı.

Dudaklarını araladı. Titrek sesi her şeyi anlatıyordu aslında "Seni affedemiyorum."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro