Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"Sen Gerçek misin..."

Yemeklerini yemiş, koyun koyuna oturuyorlardı. Rüzgar, Aselin'in saçlarını okşarcasına savururken Barış her bir uçuşan teli parmakları ile yakalıyordu.

"Bu jestinizi neye borçluyuz beyefendi?"

Aselin'in mayışmış sesi Barış'ı güldürdü. "Dedim ya baş başa kalmaya ihtiyacımız vardı. Sence de yok muydu ?"

Aselin omuz silkti "Bilmem var mıydı?"

"Hala tripli misin sen bana küçük hanım?"

"Hm bilmem."

Aselin aslında çoktan affetmişti Barış'ı ama biraz naz yapmak istiyordu. Eh o kadar senenin acısı bir yerlerden çıkmalıydı değil mi?

Ama naz yaparken bile yine de sokulup sığındığı kişi Barış'tı.

Barış ise gerilmişti. Aselin'in onu affetmesi gerekiyordu çoktan. Demekki çok ileri gitmişti.

Biraz daha kucağına çekti sevdiği kadını. "Pekala kendimi affettirmek için ne yapmalıyım?"

"Bana mı soruyorsun Barış?"

Barış'ın aklına aslında bir şeyler gelmişti bile. Ellerini yavaşça Aselin'in  üstüne doğru getirmeye başlayınca Aselin geri çekildi.

"Barış bak sakın! Bak çocuk değiliz sakın yapma bayılırım."

Barış ise onu dinlemiyor çoktan parmakları harekete geçmişti. Aselin'in en büyük zaafı gıdıklanmaktı. Çocukluktan beri Barış ona bir şey yaptırmak istediğinde deli gibi gıdıklar o şeyi yaptırana kadar durmazdı.
Hatta bir kez neredeyse gülmekten bayılmıştı.

"Ay Barış of- ay haha yapma Barış ba- Ayy çok kötü olacak sonu bak."

Bir yandan çığlık çığlığa gülüyor bir yandan Barış'ın ellerinden kurtulmaya çalışıyordu. Barış Aselin'i altına almış hem gıdıklıyor hemde yüzünün her yerine öpücük bırakıyordu.

"Afettim seni çok seviyorum aşkım de bırakayım."

Aselin hala çırpınıyordu. "Hayır demem- ay Barış oradan çok huylanıyorum yapma."

Barış tam bel boşluğundaydı  tabi fırsattan istifade sevdiği kadının yüzünde öpülmedik yer bırakmadı.

"Hadi söyle."

Aselin başını iki yana salladı. "Hayır söylemem- ya bırak! Of tamam affettim."

Barış hala bırakmadı. "Seni seviyorum da de."

"Tamam bırak uygulamalı göstercem sevdiğimi."

Barış hemen yelkenleri suya indirerek Aselin'i serbest bıraktı. Aselin yattığı yerden kalkarak Barış'a yaklaştı. Git gide yatın demir korkuluklarına yaklaşıyorlardı. Aselin üstüne doğru gittikçe Barış geri geri gidiyordu. En sonunda belinde  korkulukları hissedip durdu.

Aselin Barış'ın yakalarından tutarak öpecekmiş gibi yaklaştı. Barış ise dudaklarını aralamış sevdiğinin dudaklarını davet ediyordu derken Aselin  Barış'ı tek bir hamle ile suya itti. Barış soğuk su ile neye uğradığını şaşırmış bir halde sırılsıklam yukarda kıkırdayarak kendine bakan sevgilisine bakıyordu. Bu kız zır deliydi. Ama onun delisiydi. Bunu yapacağını tahmin etmeliydi ama iyiki de etmemişti. Çünkü yaptığından çok mutlu gibi gözüküyordu.

"Noldu canım yaptığının yanına kar kalacağını mı sandın. Islan da aklın başına gelsin." Dedi bir yandan da kahkaha atıyordu.

Barış ise gülümsüyordu. Kollarını iki yana açıp bağırdı.  "Kızım bak aşkından sırılsıklam oldum tüm İstanbul duysun görsün  hadi sende söyle beni sevdiğini."

Aselin daha da gülerek yatın merdivenlerini açtı Barış'ın çıkması için. Barış sırılsıklam bir halde yukarı çıkıp Aselin'i süzdü.

"Üzerimi değiştirip geliyorum. Sende kendine kaçma planı hazırlasan iyi olur."

Bu tatlı tehditi karşısında Aselin sadece dilini çıkardı.

Barış üstünü değiştirmeye gittiğinde o da demin Barış'ı attığı korkuluğun oradan İstanbul'u izliyordu. Güneş batmak üzereydi. Ve boğaz harika gözüküyordu. Şuan burada Barış ile olduğu için o kadar mutluydu ki. Bu anda donup kalmayı istedi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti. Deniz kokusuna bayılırdı.

Barış'ın sakladığı sır neydi bilmiyordu. Onu üzecek bir şey olduğundan emindi ama. Öyle olmasa Barış çoktan anlatırdı biliyordu. Üzülecekti, belkide çok. Ama yine de ondan vazgeçecek gücü de kendinde bulamıyordu. İnşallah hiçte bulamam diye düşündü. Artık Barış'sız yıllara tahammülü yoktu.

Birden karnında hissettiği ellerle kendisini arkasındaki adama yasladı. Gözlerini hala açmamış başını Barış'ın boyun girintisine sokmuştu. Ciddi anlamda bu anda donup kalmaları gerekiyordu.

Karnındaki eller havalandığında ne olduğunu anlamak için gözlerini açtı. Ve açar açmaz Barış'ın baş ve işaret parmağı arasında bir yüzük ile göz göze geldi.

Su damlası şeklinde etrafı küçük taşlarla bezenmiş  bir tek taştı.

Yüzüğü görünce nefesi kesilmiş elleri birden buz tutmuştu.

"B- Barış bu ne?"

Barış kulağına eğildi. Saçlarının kokusunu içine çekip boynunu öptükten sonra konuştu.

"Seni yıllardır ne kadar sevdiğimi bu anları ne kadar beklediğimi inan ki bilemezsin. Yemin ederim ki gerekli sebeplerim olmasa tek bir günümü sensiz geçirmezdim bırak on seneyi. Belki de hata ettim ama artık hata falan olsun istemiyorum. Sensiz hiçbir sabaha uyanmak istemiyorum, her sabah demin yaptığım gibi saçlarının kokusunu içime çekerek uyanmak istiyorum. Acısını çıkarırcasına tüm günler bizim olsun istiyorum. Dayanamıyorum Asel ayanamıyorum bal gözlü ahum. Evlen benimle. Evlen birbirimize ait olalım. Ailem ol evim ol geçmişi silelim. "

Aselin'in gözlerinden yaşlar çoktan dökülmeye başlamıştı. Geçmiş bir film şeridi gibi geçmişti gözlerinin önünden. Barış'ın, canını yaktığı günleri anımsamıştı. Ama biliyordu ki vazgeçemezdi sevdiği adamdan.

Barış'a döndü.

Barış Aselin'in ağladığını görünce endişelenmiş tam bir şey söyleyecekken Aselin onu engellemişti.

"Tamam. "

Barış anlamayan gözlerle Aselin'e baktı.  "Ne?"

"Tamam dedim aşkım. Evlenelim. Ama ben ne zaman istersem aceleye getirmek yok." Bir yandan gülüyor bir yandan ağlıyordu.

Barış ise hala şaşkındı "Gerçekten mi söylüyorsun?"

Aselin kısa bir kahkaha attı. "Sende baban gibi sevinince imla kurallarını şaşırıyorsun Barış, tamam dedim hadi tak yüzüğümü. "

Parmağını uzattı. Ömür boyu sol yüzük parmağını Barış için esaret altına alabilirdi. Kalbini ona vermişken yüzük parmağının lafı mı olurdu.

Bazen ciddi ciddi bu kadar yıl nasıl sabrettim diye düşünüyordu. Sabır taşı olsa çatlardı.

Barış elleri titreye titreye yüzüğü Aselin'in parmağına geçirdi. Ama hala gözü o parmaktaydı. Eğilip öptü o parmağı.

"Sen gerçek misin? Sen bana gerçekten aşık mısın?"

Barış'ın sorusuna karşılık Aselin derin bir iç çekti. "Bazen bende düşünüyorum. Dünyada o kadar kız varken gerçek mi bu? Gerçekten bana mı aşıksın diye."

"Deli misin aşk az kalır bunun yanında. Ah delireceğim bir gün. "

Sımsıkı sarıldı Aselin'e. Rüyaların gerçek olduğu günler de vardı işte.

Sabaha kadar geçmişte yaşadıkları güzel şeylerden konuşmuş hiç uyuyamamışlardı. Aselin hala yüzük parmağında hissettiği ağırlık ile mutlu oluyordu. O ağırlığın hiç geçmemesini kendini hep hatırlatmasını istiyordu. Tıpkı kalbinde Barış'ın yarattığı o hoş ağırlık gibi.

"Yarın döndüğümüz de sen ben ve annelerimiz kahvaltıya gidelim malum yarın anneler günü . Bu güzel yüzüğün hesabını verip Esra annemin de aklındaki soru işaretleri silelim.  Sonra babanla konuşuruz. Benimki duymasa da olur."

Aselin bu cümlede nereye takılsa şaşırmıştı.

"Demin ne dedin sen bakayım?"

Barış gözlerini kaçırarak gülümsedi. "Esra annem dedim küçük hanım tıpkı senin anneme anne diyeceğin gibi."

"Tamam."

"Sana gıdıklanmak yaramış be güzelim. Ne desem tamam diyorsun."

Aselin gülümsedi. "Barış?"

"Efendim hayatım."

"Suistimal etme hayatım."

"Tamam hayatım. "

"Barış?"

"Efendim hayatım?"

"Beni öper misin?"

Barış yaklaştı Aselin'e "Tamam hayatım sen yeter ki iste."

Dudaklarını büyük bir zevkle Aselin'in dudakları ile buluşturdu. Bu sadece cinsel bir açlık değil hava su gibi bir ihtiyaçtı işte! Hayatına devam edebilmesi için Aselin'in bal dudaklarına ihtiyacı vardı.


Ertesi gün Barış sözünü tutmuş babasını ve Emre amcasını satarak üç kadını kahvaltıya götürmüştü.

Emre daha görmemişti ama yol boyunca Esra'nın  da Sıla'nın da gözü Aselin'in  ben buradayım diyen yüzüğünde idi.

Barış bu bakışları fark ederek ikisini de önden önden kesti.

"Önce bir kahvaltı edelim güzel bayanlar sonra sorguya çekiliriz."

Barış iki anneyi masaya yerleştirmek için önden gitti. Aselin ise aldıkları hediyeleri arabadan alıp arkalarından kafeye girdi.

Kahvaltılarını edip kahvelerini beklerlerken  Barış boğazını temizleyerek söze girdi.

"Öncelikle anneler gününüz her ikinizin de kutlu olsun."

Aselin hediyeleri çıkarıp ikisine de verdi.

Sıla da Esra da bugünün anneler günü olduğunu unutmuş şaşkınlıkla çocuklarına bakıyorlardı.

"Dünyanın en güzel anneleri diye boşuna demiyorum."

Aselin önce kendi annesini öpüp hediyesini vermiş sonra da Sıla teyzesine yönelmişti.

Barış da aynı şekilde hediyeleri verdikten sonra asıl konuya girdi. "Biliyorum ki Esra teyze kafanda benim hakkımda çok olumlu tilkiler dönmüyor. Ama yemin ederim ki hepsi yanlış anlamadan ibaret."

Aselin'e döndü. "Seninle konuşmadığım zamanlar annen beni aramıştı. Ve bende konuşmak istemediğim için telefonu her defasında Şebnem açıp aramızdaki ilişkiyi farklı lanse etti. Annenin yanlış anlayıp beni bir daha aramamasını istedim. Çünkü konuşacak yüzüm yoktu. Ve annen de bütün o konuşmaları benim sayemde yanlış anlayıp bana cephe oluşturdu. Güvenmedi senden uzak tuttu. Ki haklıydı. "

Tekrar Esra'ya döndü. "Ama yemin ederim ki o yanlış anladığın hiçbir şey gerçek değildi Esra teyze. Ben kendimi bildim bileli kızına aşığım. Diyeceksin ki bugüne kadar aklın neredeydi? Ona diyecek bir sözüm yok. Ama artık buradayım ve kızınla evlenmek istiyorum. Senin gönülsüz olmanı da istemiyorum."

Aselin duyduklarına şaşırırken bir yandan da annesini tartıyordu.

"Sen ne söylüyorsan öyledir oğlum. Sizin mutluluğunuza engel olacak son insanım ben. Ama bunu tekrar herkesin önünde söylüyorum. Kızımı üzdüğün tek bir saniye olursa karşılığını on kat alırsın."

Esra maksimum tehdit içeren konuşmasından sonra elinin üzerinde Sıla'nın elini hissetti. "Ve bende Esra'ya yardım etmekten asla geri kalmam Barış. Sılay ne ise Aselin de benim için o. Bu hikayede ayağını denk alması gereken kişi ne yazık ki sensin."

Barış ayarı almış bir şekilde sus pus kalmışken Aselin kıkırdadı. "Ay valla ne güzel oldu bu oh be. İçim rahatladı. Annelerim sağolsunlar sırtım yere gelmez."

Sıla Aselin'in onu anne olarak benimsemesine sevinmişti. Gözleri ile ona içinden geçenleri söyleyip teşekkür etti.

Aileleri büyüyordu.

Aselin ve Esra eve geçtiklerin de Emre hala gelmemişti.

Aselin bunu fırsat bilerek annesinin karşısına oturup konuştu.

"Desteğine ihtiyacım var neden böyle yapıyorsun ?"

Esra kızına dolan gözleri ile baktı. "Benim desteğim her zaman seninle kızım. Sadece üzülme ihtimalin beni yoruyor."

Aselin başını avuçları arasına alıp gözlerini yere dikti.

"Aylin Barış'a aşık anne. Ve ben ne yapacağımı bilmiyorum."

Esra işte şimdi duydukları ile şok olmuştu. "Bu nasıl olur?"

"Ne kadar kötü bir arkadaşım dimi? Arkadaşım umutsuzca sevdiğim adama aşıkken ben onun yüzüğünü takıyorum." Aselin ağlamaya başlamıştı. Kendini artık tutamıyordu. İş ciddiye binmişti ve bunu Aylin'e nasıl açıklayacağını bilmiyordu.

Esra kızının yanına oturup sarıldı ona. "Saçmalama Aselin. Sakın kendini suçlama. Aşk bencildir. Sadece kendini düşünür. Aylin senin yerinde olsa acaba senin gibi üzülür müydü böyle? Yoksa çoktan Barış ile evlenir miydi?"

Aselin hıçkırıkları arasında konuştu. "Bilmiyorum anne. Sadece mutlu olmak istiyorum. Ama her Barış ile göz göze geldiğim de aklıma Aylin'e ihanet ettiğim geliyor."

Esra kızının saçlarını okşadı. "Sen sadece sevdin Aselin. Bazen birilerinin kaybetmesi gerekir."

Elbette bunların hiçbiri Aselin'in içini soğutmuyordu. Ne yapacağını hiç mi hiç bilmiyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro