"Başka şansımız yok..."
Ben geldim. Bomba gibi bir bölümle hemde❤
Barış iç çekerek Aselin'in arkasından baktı. Yaptığı hatalar buradan fizana kadar yol alırdı ama vazgeçecek değildi. Sevdiği kadından ve bebeğinden hiçbir koşulda vazgeçmezdi.
''Böyle derin derin düşüneceğine her şeyi en başta anlatsaydın keşke. Acılı olurdu ama en azından senden duymuş olurdu. Yalancı ve sahtekar durumuna düşmezdin.''
Barış başını iki yana sallayarak sandalyeye çöktü. ''O zaman çekip gidebilirdi Şebnem, yüzünü bana göstermezdi . Ama şimdi her koşulda bana katlanmak zorunda er ya da geç tekrar benim olacak. İşimi şansa bırakamazdım.''
Şebnem karşısındaki adamın gözü kara aşkını biliyordu en başından beri ama bütün bu aşk saçmalığının mantığı alt üst etmesine anlam veremiyordu.
"Şuan onun gözünde bir hiç gibisin sana bakışını gördüm tek bir duygu barındırmıyordu ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısın?"
Barış oflayarak Şebnem'e doğru eğildi.
"İstediği kadar tehlikeli olsun o artık benim karım ve çocuğumun annesi ayrıca bana aşık. Beni asla bırakamaz."
Şebnem karşısındaki gözü dönmüş adama söyleyecek başka bir şey bulamamıştı. Aşkı, onu tamamıyla kör etmişti.
Barış ayağa kalktı. "Şimdi kızımı görmeye gidelim daha sonra oğlumu görmeye gideceğim.."
Aselin ve Esra eve girdiği gibi Aselin üstünü değiştirmek için odasına girdi. Kendini Barış'ın ve o kadının yanında kaybetmemişti. Açıkçası üstüne atlar falan diye korkuyordu ama sinirlerine hakim olup gayet düzeyli bir şekilde konuşmuştu. Evet aşkı ve aşkının acısı içini yakıyordu çaresi olmayan bir derde düşmüş gibiydi ama bu günlerin geçeceğini de biliyordu.
Elbisesini çıkarıp şortlu bir gecelik takımı giydikten sonra yatağının üstüne oturup saçlarını çözdü.
O sırada annesi odasına girmiş kızını izliyordu. "Emin misin kızım Barış ile konuşmakta? Eğer hazır değilsen biraz daha bekle."
Aselin başını iki yana salladı. "Hayır anne ertelemenin anlamı yok sadece babam konuştuğumuzu duymasın yeter."
"Kiminle konuştuğunuzu duymuyorum küçük hanım?"
Aselin ve Esra karşılarında Emre'yi kapıya yaslanmış bi şekilde görünce gözlerini kocaman açıp birbirlerine baktılar. Herhalde konuşacağı kişinin Barış olduğunu duysa görse ortalığı kasıp kavururdu. Çünkü şu aralar bırak Barış'ı, o aileden kimseyi görmeye tahammülü yoktu. Savaş'a bile zor gelse de bir süre görüşmek istemediğini söylemişti. Aselin onun her şeyiydi İlk ve son göz ağrısı kalbinin en güzel köşesiydi, ona ve ondan olan cana gelebilecek en küçük bir zarar mutsuzluk karşısında en güçlü şekilde duracaktı. Kızını koruyabildiği kadar tüm kötülüklerden koruyacaktı.
Esra en çabuk toparlanan olmuştu. "Yakaladın bizi ama." Dedi neşe katmaya çalıştığı sesiyle. Emre sorarcasına tek kaşını kaldırınca Aselin ve Esra yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Hani sen Aselin'in gittiği okuldaki yoga öğretmenini çok yılışık bulup hoca değiştirmesini istemiştin ya değişmiyormuş maalesef Aselin de onu söylüyordu."
Emre yüzünde bi rahatlama ile kızlara baktı ama sonra tekrar kaşları çatılmıştı. "Değiştir mi demiştim ben."
Kesinlikle değiştir dememişti, hatta yoga öğretmeninin yılışık olduğundan bile Emre'nin haberi yoktu ama bunu çaktırmak zorunda değillerdi elbette.
"Evet hayatım ama merak etme ben yarın Asel ile gidip halledeceğim."
Emre başını onaylar anlamda sallayarak odadan çıktı.
"Yoga öğretmenim yılışık falan değil anne."
Esra kızına göz devirdi. "Göbeğini sevme bahanesi ile her yerini elliyor Aselin."
"Of anne senin için fesat."
"Anneye of denmez bir de anne olacaksın." Ayağa kalkıp odadan çıkarken Aselin küçük çocuklar gibi annesine dil çıkardı.
Çok şükür ki ailesi ile hiçbir sorunu yoktu. Anne ve babası hamile olduğunu öğrendiğinde daha büyük bir tepki bekliyordu ama onlar yadırgamayıp kızlarının yanında olmuştu. Muhtemelen Aselin zaten üzgün olduğu için onu daha fazla üzmek istememişlerdi.
Aselin sırtını yatak başlığına yaslayıp bir yandan göbeğini severken bir yandan da elindeki kitabı okuyordu. Bugün alışveriş onu çok yormuştu çok.
Okuduğu bir kaç sayfadan sonra çalan telefonunu eline aldığında Barış'ın numarasını gördü.
Emre o olaydan sonra hırsından kızının hattını değiştirmiş Barış'ın ulaşamaması için her yolu kapatmıştı ama bir şekilde Barış bulmuştu işte.
Aselin elinde telefon açıp açmama arasında dururken birden karnında hissettiği kıpırdanma ile donup kaldı. Çalan telefonu elinden atıp kıpırdamadan tekrar olmasını bekledi.
Eli karnının üzerinde bekliyordu. Demin bebeği ilk defa tekme mi atmıştı?
Aselin susan telefonla birlikte göbeğini açıp iyice bebeğine odaklandı.
"Hadi ama zor değil demin yaptığını bir daha yapacaksın."
Telefon tekrar çalmaya başlayınca karnında hissettiği kıpırdanma ile Aselin heyecandan öleceğini fark etti. Bebeği telefonun sesine tepki veriyordu. Karnının içindeki kıpırdanma onun kalbinin içindeki sevgiyi taşırıyordu.
"Of bu nasıl bir şey görmeden bu kadar aşığım sana." Gözlerini zorlayan göz yaşlarını serbest bırakmış bebeğinin hareketini hem gülüp hem ağlayarak izliyordu. "Annelik resmen delilik."
Susmayan telefonu eline alıp açtı. Şuan keyfini Barış bile bozamazdı çünkü ilk defa bebeğinin varlığını hissetmişti. "Efendim."
"Nasılsın?"
Aselin Barış'ın sorduğu soruyu duymazdan geldi. "Neden aradın?"
Telefon sesi susmuştu ama minik bebek arada tekme atmaya devam ediyordu.
Hatta bu biraz daha sert olmuş olacak ki Aselin'in ağzından inleme firar etti.
"Ne oldu? Bir şey mi oldu?"
Beşinci ayına girecek olan bir bebek bu kadar güçlü tekme atabilir miydi acabaa? Aselin karnında bir futbolcu büyüttüğünü düşünmeye başlamıştı.
"Hiç. Bir şey olmadı."
"Asel resmen sesli bir şekilde inledin iyi değil misin geliyorum?!"
"Hayır hayır iyiyim sadece" derin bir nefes aldı söylemeli miydi? "Bebek tekme attı."
Barış içi rahatlamış bir şekilde gülümsedi. "Babasının oğlu. "
Aselin bu cümle ile girdiği tatlı rüyadan uyandı. "Her neyse cıvıma ne için aradın?"
"Ha ben mi, yoldayım da şimdi geliyorum konuşacağız."
Aselin saatte baktı. "Saçmalama saat akşam on bir yarın konuşuruz ben uyuycam."
"Asel bak bu gece o konuşma gerçekleşmezse ben uyuyamam. Lütfen. Yalvarırım."
"Kapatıyorum ben konuşmak istiyorsan yarın ararsın."
Diyerek telefonu suratına kapattı. Belki bu gece meraktan Aselin de uyuyamayacaktı ama olsundu en azından Barış'ın salak emrivakileri ile uğraşmayacaktı.
Işığı kapatıp yorganın altına girdi.
"Bir daha babanın sesini duyup tekme atmıyorsun bak ona göre." Küçük oğluna ilk azarını da yaptığına göre şimdi uyuyabilirdi.
Ertesi sabah Barış kapıda bekliyormuşçasına Emre çıkar çıkmaz gelmişti.
Aselin ve Esra salonda oturuyorlardı.
"Hazırsan çıkalım Asel."
Aselin anlamayan gözlerle Barış'a bakıyordu. "Ne çıkması?"
Barış herkesi gıcık edecek bir şekilde gülümsedi. "Kahvaltıya. Oğlumu kahvaltıya götürmek istiyorum. Buna hakkım vardır herhalde."
Esra başından beri sessizdi sessiz kalmak istiyordu ama Barış'ın bu vurdum duymaz hali onu celallendirmişti. "Ciddi ol Barış ve kimse bir yere gitmiyor. Konuş şimdi."
"Siz kendi kızınızı düşündüğünüz kadar ben de oğlumu düşünüyorum işte Esra teyzecim. Ne yiyor ne içiyor bilmek hakkım."
Aselin kendine sakin ol telkinleri veriyordu. "Annemin kızını düşündüğü gibi sende kendi kızını düşün Barış, oğlumu ben düşünürüm. Şimdi otur ve beni dinle."
Barış deminki kararlı halinin aksine karısından emir alır almaz karşısındaki koltuğa oturdu. Onun bu uysal hali ile Esra da onları yalnız bırakmıştı.
"Senden önce benim konuşmam gerekiyor. Eminim ki söyleyeceklerim senin söyleyeceklerini değiştirecektir."
Aselin başını iki yana salladı. "Altı ay sonra bebeğim bir aylıkken boşanacağız tabiki sen oğlunu göreceksin babalık yapacaksın, sana bunu düğün günü de söyledim seninle oğlum ve ailem için evlendim ve her ne söylersen söyle bu değişmeyecek."
Barış Aselin'in gelecek planlarında o yokmuş gibi davranmasına deliriyordu içten içe. Ama sakin olup suyuna gitmeliydi.
"Güzelim bak boşanma falan çocuğun yanında konuşulacak şeyler değil ki öyle bir şey olmayacak. O yüzden böyle şeyler konuşup çocuğu içerde yok yere strese sokmayalım ne dersin ?"
Aselin sinirle gülümsedi. "Dalga mı geçiyorsun benimle ya?! Allah aşkına gidip kızınla sevgilinle uğraşsana. Şebnem seni bekliyordur."
Barış şimdi ciddileşmişti. Anlamayan gözlerle karısına baktı. "Ne Şebnem'i ne sevgilisi?!"
"Adama bak ya! Çocuk yerine koyuyor beni. Şebnem diyorum sevgilin, çocuğunun annesi hani. "
"Aselin ne saçmalıyorsun sen?! Nil'in annesi Şebnem değil."
Aselin şok olmuş bir şekilde Barış'a baktı. "Nasıl ya? Barış hayatında kaç tane kadın var?"
"Allah aşkına bir sus da beni dinle. Kafanda neler kuruyorsun bilmiyorum ama Şebnem sadece Nil'in doktoru. Ve sevgilim değil. "
Aselin bunları duymayı beklemiyordu. Kızının annesi olmasa bile en azından Barış'ın sevgilisi falan olduğunu düşünüyordu. Allah aşkına kim kızının doktoru ile aynı evde yaşardı ki?!
"Tabi o yüzden aynı evde yaşıyordunuz."
"Benim bal gözlü ahum Nil'in annesi doğar doğmaz onu bırakıp gitti. Ne yazık ki şanssız bir çocuktu doğduğu gün hem hasta olduğunu öğrendik hemde annesiz kaldı. Tek başıma bir kız çocuğunu o yaşlarda büyütemezdim. Bir de ben kaçıp giderek onu hayatın acımasız eline bırakamadım. Şebnem o sıralar burs bekleyen stajyer bir tıp öğrencisiydi, tanıştık Nil için bana çok yardımcı oldu. Evde ben yokken kızımla birinin ilgilenmesi gerekiyordu o ilgilendi. Karşılığını da burs ile aldı. Sonra biz de arkadaş olduk lanet olsun kız nişanlı hemde! "
Hangi cani insan hasta kızını doğar doğmaz bırakıp giderdi ki. Barış'ın anlattığı onlarca şeylerden buna takılıp kalmıştı işte. Annesine muhtaç minicik bir bebekti ve annesi acımadan onu bırakıp gitmişti. Varlığından nefret ettiği o küçük kıza acımaya başlamıştı işte. Kendi daha beş aydır karnında olan oğluna karşı yoğun bir sevgi beslerken bazı kadınlar çocuklarını bırakıp gidiyordu işte. Çoktan göz yaşları dökülmeye başlamıştı.
Barış ağlayan karısını gördüğünde oturduğu yerden kalkıp yanına oturdu. "Bunları sana ağla diye anlatmıyorum, gerçekleri istedin ve gerçekler..."
Aselin zor çıkan sesi ile sordu. "Peki annesi?"
Annesi demeye bile dili varmıyordu.
"Hataydı. Dünya üzerinde yaptığım en büyük hataydı. Sana aşıktım senden başka birine dokunmayı bırak düşüncesi bile canımı yakmaya yeterdi. Ama oldu yaşandı ve hamile kaldı."
Aselin anlamıyordu, beyni donmuş gibiydi. Barış'ın söylediği hiçbir cümleyi mantığa oturtamıyordu.
"Anlayamıyorum Barış açık ol!"
"Korkuyorum." Evet korkuyordu. Aselin'in ondan gitmesinden korkuyordu. Koskoca adamın bu dünyada ki en büyük korkusu buydu.
Aselin sinirle ayağa kalktı. "Dayanamıyorum anlasana, daha fazla sırlara bilinmezliklere dayanamıyorum. Ağzıma bir parmak bal çalıp gidiyorsun her seferinde. Ya anlat ya da yemin ederim bir daha ne benim ne de bebeğimin yüzünü göremezsin."
Barış Aselin'in elinden tutup koltuğa geri oturttu.
Aselin hemen ellerini çekerek ondan uzaklaştı. "Yalvarırım bunları dert edip kendine zarar verme. Aklım çıkıyor size bir şey olacak diye."
"Barış."
"Tamam. On sekiz olduğum gün hatırlıyor musun yaptığınız doğum gününe öyle bir uğrayıp çıkmıştım ve ertesi gün eve gelmiştim."
Hatırlamaz mıydı? Aselin gecesine gündüzüne katıp onun için sürpriz hazırlamıştı ama Barış fark etmemişti bile.
"Korkuyordum biri sana olan bakışımı gülüşümü görüp anlayacak diye korkuyordum. Emre amcam babam beni yargılar sen benden iyice uzaklaşırsın diye korkuyordum. Ben İtalya'ya gittikten sonra anlamadım sana aşık olduğumu kendimi bildim bileli sadece sen vardın ve senden olabildiği kadar uzak durmaya çalışıyordum. Çünkü biz kardeştik herkes öyle söylüyordu . Ve eve geldiğimde seni görünce daha da vicdan yaptım, o gece dışarı çıkıp kafa dağıtmak istedim." Hatırlamak zor geliyordu ama anlatmak zorundaydı derin bir nefes aldı. "Arkadaşlarımla, unutmak istiyordum seni çünkü sen bana her kardeş iması yaptığında kendimden nefret ediyordum Sana farklı bir gözle baktığım için. Çocuklardan biri yanında bir kutu hap getirmişti. Dertli olduğumu biliyorlardı ve o an seni unutacağımı sanıp kullandım. Bir tane daha bir tane daha ve bir tane daha..."
Fark etmemişti evet bunlar yanı başında yaşanmıştı ama Aselin hiçbirini anlamayacak kadar toydu. Ve şuan inanamıyordu, Barış'ın uyuşturucu kullanmış olması ona çok uzak bir şey gibi geliyordu.
"Ve evet düşündüğün gibi bir kaç aya bağımlı oldum. Hiç olmadığım gibi bir adam olup çıkmıştım sinirli, aksi. Sadece senin yanında eski Barış'tım. O anlarda neler yaptığımı hatırlıyordum ama ne yaptığımı bilmiyordum. Beynimden emir almadan farkında olmadan çok şeyi yapıyordum. Öyle gecelerden birinde bu hatayı yaptım. Başkasına senmişsin gibi dokundum kahretsin keşke hatırlamıyorum diyebilseydim ama hatırlıyorum. "
Barış belki de ilk defa bu kadar acı dolu gözüküyordu Aselin'in gözüne. Başını önüne eğmiş hiç bir yere bakmadan anlatıyordu.
"O sabah uyandığımda olayın ciddiyetini anlamıştım. Kendimden iğrendim kurtulmak istedim. Hayatıma olan hakimiyetimi bu kadar kaybettiğim için kendime defalarca küfür ettim. Ama dönüşü yoktu işte olmuştu.
Babama anlattım kurtulmak istiyorum dedim, nasıl başladığımı nedenini sormadı beni hemen doktora götürdü. Hatta toparlanmam için birlikte yurt dışına çıkmayı bile teklif etti ama ben senden uzak kalmak istemedim. Artık daha iyiydim en azından kendime hakimdim ve her şeyi planlamıştım reddedilmek uğruna sana kendimi açacaktım. Aselin belki gençtim ama sana olan duygularım oldukça olgundu."
Aselin nefesini tutmuş dinlemeye devam ediyordu. "Doğum gününden bir hafta önce bana gelip hamile olduğunu söyledi, aldırma zamanı geçmişti ve ben ne yapacağımı bilemez halde kaldım. Bırakamazdım ne halin varsa gör diyemezdim. Kimseye bir şey söylemeden gittik buradan. Çünkü söyleseydim seni sonsuza kadar kaybederdim. Onunla evlenmek zorunda kalırdım ve Emre amcam bana bir daha asla güvenmezdi.
O da zengin bir ailenin kızıydı benim gibi okul bahanesini kullandı. Allah'ın her günü bana ve bebeğe lanet etti ve zaten doğurunca da bebeğini görmeden kaçıp gitti."
Aselin hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Barış yaşına göre çok ağır sorumluluklar getiren şeyler yaşamıştı ve bunların hiçbirinde yanında o yoktu.
"O kadın gidip hayatını yaşarken ben hasta kızıma baktım çok şükür Şebnem karşıma çıkıp bana yardım etti. Ama pişman değilim eğer kızımı bir yurda bıraksaydım daha çok pişman olurdum. Babasının yaptığı hatanın bedelini o ödeyemezdi.
Sonra sana gelmek istedim ama cesaretim yoktu benim aşkımı kızımı kabul eder miydin bilmiyordum. Nil iyileşti şuan, sadece kontrol amaçlı hastane de arada sırada kalıyor. Yani ben oğlumu Nil'i iyileştirmek için yapmadım. Benim kızımın iyileşmek için kimseye ihtiyacı olmadı. İyileşince Şebnem daha fazla zaman kaybetmeden gelip sana açılmamı söyledi, Nil'i o şekilde bırakıp gelmek istemiyordum ama bana güven verince kendimi burada buldum. Plan yaptım gerçekleri öğrendiğinde benden kaçma diye seninle evlendim ve o yüzden senden bir çocuk istedim. Belki bu sana sadistçe gelebilir ama senden ayrı geçecek tek bir saniyeye daha tahammülüm yoktu ve hiç sağlıklı olmayan bu planı yaptım. İster kandırdın ister yalan söyledin de başka bir çözüm yoktu bana göre. Böyle işte Aselin Ardıç hikayem bu. Benim ne senden ne kızımdan ne de oğlundan vazgeçecek gücüm yok. Beni tekrar kalbine alana kadar sabredeceğim. Çünkü başka şansımız yok."
AYLARDIR GİZLENEN SIR AÇIĞA ÇIKTI NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
BARIŞ HAKLI MI?
ASELİN NE YAPMALI?
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro