"Yaman. Yaman olur mu?..."
Asel kendini evine attığında aklı hala Nil'deydi. Dünyanın en akıllı en masum bir o kadar da mahsun kızıydı ona göre. Güzeldi ve suçsuzdu. Babası ve annesi ne kadar suçluysa o o kadar iyiydi işte. Gidip görmeye korkuyordu da şimdi iyi ki yapmışım diyordu, iyi ki o minik kalbi tanıdım diyordu kendi kendine. Hikaye de ki en günahsız insan şüphesiz ki Nil'di işte. Olayları ilk öğrendiği gün Barış'a bağırıp çağırırken kızına yardım etmeyeceğini söylemişti ama onları kızgınlıkla söylediğinin şimdi daha farkındaydı. O küçük meleğin eğer ihtiyacı olsaydı kesinlikle yardım ederdi zaten. Onun ne suçu günahı vardı ki? Eğer Barış'ı affetmese bile Nil'i hayatından kesinlikle çıkaramazdı artık. Hem ona karşı içinde beslediği şefkat hemde oğlunun ablası olması bunda en büyük nedendi. Her ne olursa olsun vicdanı artık bir kuş kadar hafiflemişti.
Ertesi gün uyandığında kendini daha dinç daha huzurlu hissediyordu. Bunda bugün Nil ile buluşup zaman geçirecek olmasının etkisi olduğunu düşünüyordu. Ah tabi öncesinde Barış'a haber vermesi gerekecekti. Sonuçta babasıydı. Acaba yüz yüze gelmeyip direk mesaj falan mı çeksem diye düşündü. Çünkü muhtemelen Aselin ona böyle bir teklifle gittiğinde Barış imayla gülümseyecek cümlelere dökmese bile aklına başka şeyler gelecekti. Ama asla gelmemeliydi çünkü Aselin hala onu affetmiş değildi. Kendini birden dört kişilik çekirdek bir ailede bulabilir miydi bilmiyordu.
Şirkete girdiğinde meraklı gözlerin arasından asansöre binip kendi katına çıktı. Meraklı gözlerin çünkü herkes Aselin'i birden hamile göbeği ile görünce şok olmuştu. Düğünden iki üç ay sonra beş alrı aylık bir hamile göbeği görmeyi kimse beklemiyordu. Bu elbette bir çok dedikoduya sebep olmuştu. Hamile diye evlendiğini iddia edenler çoğunluktaydı. Bazen bu dedikodulara kulak misafiri oluyordu ama bunlar onu rahatsız etmiyordu. İnsanlar konuşur Aselin yaşardı. Boş konuşanları arkasında bırakmayı öğreneli çok olmuştu.
Konuşmanın bir an önce olup bitmesi için kendi odasına girmeden Barış'ın odasına girecekti ki kilitli kapıyla karşılaştı. Daha gelmemişti anlaşılan. Kendi odasına girdiğinde koltuğunda oturan bir adet Barış görmeyi elbette beklemiyordu.
Kapının açılıp kapanma sesine Barış başını bilgisayardan kaldırıp baktı. Aselin'i görünce yüzünde istemsizce bir gülümseme belirmişti.
''Günaydın.''
Aselin bunu duymazdan gelerek çantasını koltuğa atıp trençkotunu çıkardı onuda astıktan sonra Barış'a döndü. ''Burada ne işin var?''
''Bakacağım dosya buradaymış.''
Aselin inanmayan gözlerle tek kaşını kaldırıp Barış'a baktı. Barış bu bakıştan sonra iki elini teslim olurcasına havaya kaldırarak konuştu. ''Tamam pekala. Nil'i görmeye gelmişsin.''
Aselin konunun buraya geleceğinden tabi ki de haberdardı. Başını sallayarak Barış'ın boş bıraktığı koltuğa oturdu. ''Evet, sakınca?''
''Hayır tabi ki de ne sakıncası olacak. Sadece sormak istediğim-'' Barış kelimeleri tek tek sanki karnı ağrıyormuşçasına telaffuz edince Aselin araya girme ihtiyacı hissetti. ''Bugün öğleden sonra birlikte kuaföre gideceğiz. Peki buna sakınca?''
Barış sanki cennet bağışlanmışçasına gülümseyerek başını iki yana salladı. ''Peki akşam yemek yer miyiz?''
''Neden?''
Barış dudaklarını bilmem dercesine büzerek karşılık verdi. ''Hiç oğlumuz hakkında konuşuruz hem ben özledim onu biraz severim.'' Bunları söylerken Aselin'e taciz edici bakışlar yolluyordu. Kimi özlediği az çok belliydi tabiki de.
Aselin omuz silkerek karşılık verdi. ''Bilmem bakarız.'' Barış'tan uzak durmak çok zor geliyordu. Hele ki onun bu sevimli tavırlarına asla karşı koyamıyordu ama içindeki ateş de sönmüyordu işte.
Odadan çıkacakken son anda dönüp Aselin'e baktı. ''Teşekkür ederim.''
Aselin hiçbir şey söylememişti. İnşallah Barış olmadık hayallere kapılmaz diye düşündü.
İşlerini toparladıktan sonra taksiye atlayıp Barış'ın evine gitti. Yemek yememişti ve Nil'in de yememiş olduğunu düşünüyordu. Birlikte yemek yedikten sonra kuaföre gidebilirlerdi. Aselin kesinlikle bu düşüncelerine hayret ediyordu. O çocukları sevmezdi bile. Şimdi ise hamileydi ve üvey kızı ile yapacağı şeylerin planını yapıyordu. Bu kesinlikle içindekinin mucizesiydi. Çocuklara tahammül bile edemeyen birini anaç biri olup çıkarmıştı.
Kapıyı çaldığında Gülçin Hanım açmıştı güler yüzüyle. ''Merhaba ben Nil'i almaya gelmiştim.''
Genç kadın gülümsedi. ''Tabi hazır zaten çağırıyorum hemen.''
İki dakika sonra Nil koşar adımlarla kapının önünde belirmişti. ''Asel geldin.''
Aselin eğilerek küçük kızı yanaklarından öptü. ''Geleceğim dedim ya zaten küçük hanım.''
Nil giydiği pembe uçuş uçuş elbisenin içinde çok tatlı bir pamuk şeker gibi gözüküyordu.
Gülçin'in elinden sırt çantasını da alıp taktı. ''Hazırım gidebiliriz.'' Aselin küçük kızın bu heyecanlı haline gülmeden edemedi.
''Asel Hanım isterseniz bende geleyim, yardımcı olmak adına.'' Aslında bu iyi olabilirdi ama Aselin Nil ile yalnız kalmayı tercih ediyordu. Korksa da onu daha iyi tanımak için bundan başka bir yol olduğunu sanmıyordu. Genç kadına gülümsedi. ''Teşekkürler ama biz Nil ile hallederiz.''
Birlikte onları kapıda bekleyen taksiye bindiler. ''Ee küçük hanım ne yemek istersiniz?''
Nil dudak büzdü. ''Pizza demek isterdim ama sebzeli makarna.''
Aselin anlamamıştı. ''Neden pizza yemiyorsun?''
''Yasak. Babam izin vermiyor.''
Aselin tehlikeli bir şekilde gülümsedi. ''Sadece baban mı koydu bu yasağı?'' Aselin aslında doktorun izin verip vermediğini sormak istemişti ama bunu direk soramayacağı için bu yolu seçmişti.
Nil başını aşağı yukarı salladı. ''Evet Ecevit amcamın verdiği listede hamburger ve pizza yok ama babam onları da yasakladı.''
Aselin küçük kızın kendine verdiği karşılıkla rahatlamıştı. En azından bir şekilde anlaşabiliyorlardı. ''Peki o zaman şimdi pizza yemeye gideriz sorun yok.''
Nil sevinmişti ama aklına babası gelince yüzü düştü. ''Ama babam?''
Aselin güven verircesine gülümsedi. ''Babanı boşver.''
Ah tabi bir çocuğa ebeveynini boşver demek ne kadar doğruydu bilmiyordu ama işin sonunda Nil yemekten mutlu olduğu bir yemeği yiyecekti Barış'da gıcık olacaktı. O yüzden bu yolda her şey mübahtı. Taksi içinde pizzacı ve kuaför olan bir AVM'nin önünde durduğunda Aselin parayı ödeyerek inmiş, sonra Nil'e yardımcı olmuştu. İçinden durmadan güzel zaman geçirmeleri için dua ediyordu. Yanlış bir şey söyleme ve yapma korkusu vardı ama yinede zaman geçirmek istiyordu onunla işte.
Pizza yerlerken Aselin yemek yerine minik Nil'i seyrediyordu. Küçük parmakları ile büyük bir kız zarifliğinde pizzasını yiyor arada portakal suyunu içiyordu. Kola yasaklı listedeydi çünkü.
"Çok teşekkür ederim Asel, babam hayatta bana yedirmezdi."
Aselin gülümsedi. Nil yemeğini dalmış yerken bir iki poz fotoğrafını çekip çoktan Barış'a yollamıştı.
Yemekleri bittikten sonra kuaföre gitmek üzere ayaklandılar.
Nil kuaför koltuğuna oturduğunda hüzünlüydü. Aselin onun bu halini anlayıp ona eğilip konuştu. "Güzelim kısaldığını anlamayacaksın bile ama istemiyorsan kestirmeyelim."
Nil başını iki yana salladı. "Sana güveniyorum. Kessinler."
Her bir kelime de Aselin mahvoluyordu. Daha onu yeni tanımasına rağmen kendini bu kadar açması normal miydi acaba?
Nil'in saçları kesildiğinde Aselin'in isteği ile kesilen tutamlar saklanmıştı.
Aselin aynadan Nil ile göz göze geldi. "Bak bitti bile. Şimdi bu güzel saçlar daha hızlı uzayacak. Hem senin için kesilen tutamları bile sakladım. "
Elinde peçetenin içindeki kumral saç tutamlarını Nil'e gösterdi. Nil saçlarını görünce gülümsedi.
"Sende kalsın."
Aselin gülümseyerek başını salladı. Birlikte geçirdikleri zaman boyunca Aselin her dakika da daha da hüzünleniyordu. Kendi çok mutlu ve dolu dolu bir çocukluk geçirmişti. Annesi babası yanındaydı. İlgi daima üzerindeydi. Nil ise yaşına göre çok olgundu. Bir çocuktan çok büyümüşte küçülmüş olgun bir çocuktu işte. Böyle olmak zorunda bırakılmıştı.
Aselin elinden geldiği kadar ilgilenmişti onunla. Avmden çıkıp taksiye binecekleri esnada yolun karşısında gördüğü araba ile duraksadı. Barış'ın arabasıydı. Ah tabi gelmesi lazımdı.
Barış onları görünce arabadan inip beklemeye başladı.
Nil çoktan babasını görmüştü. "Babam gelmiş."
"Gelmese şaşardım zaten." Aselin'in mırıldanarak söylediği cümleyi Nil duymamıştı çünkü çoktan babasının yanına koşmuştu.
Aselin sakin adımlarla Barış'a yaklaştı.
Barış Aselin gelince hiç itiraz kabul etmeden belinden tutup iki yanağından öpmüştü. Eh sonuçta Nil'in yanında bir şey diyemezdi değil mi? Karısını öpmeyi ona dokunmayı sevmeyi o kadar özlemişti ki şu kısacık temas bile kalbinin atışını hızlandırmaya yetmişti.
Aselin karşılaştığı temas ile neye uğradığını şaşırdı. Tabi Barış'ın bu tarz temasları asla kaçırmayacağını bilmeliydi.
Geri çekilirken Barış'a güzel bakışlar attı.
"Arabaya geçelim."
Barış'ın talimatı ile Nil arkaya Aselin öne oturunca Barış arabayı çalıştırmıştı.
"Ee Nil Hanım bugün ne yaptınız?"
Barış'ın tuzaklı sorusuna Nil gayet çaktırmadan cevap verdi. "Yemek yedik baba sonra kuaföre gittik sonra da sen geldin."
Barış iki kaşını kaldırdı. "Hmm. Ne yediniz peki?"
Aselin çoktan kıkırdamaya başlamıştı.
Nil ise ne diyeceğini bilemez halde arkasının dönük olmasına rağmen Aselin'e bakıyordu. "Ne yedik Asel?"
Nil'in sorusu ile Aselin bu sefer kahkaha atmaya başlamıştı. Barış ise gülse de bunu çaktırmamaya çalıştı. "Kızım sen ne yediğini bilmiyor musun?"
Aselin artık işi ele alması gerektiğini düşünerek kendini sakinleştirdi. "Sanane Barış ne yediysek yedik çetele mi vereceğiz sana."
Nil, Aselin'in söyledikleri ile rahatlamıştı. Barış ise işin peşini bırakacak gibi değildi.
"Dudağının kenarında pizza kalıntısı kalmış kızım."
Nil korkuyla parmakları ile iki dudağının kenarını temizledi. Bu yaptığı ile artık Barış'ta da Aselin'de de kayış koptu gülme krizine girdiler.
Aselin bütün tavırlarını aynadan izlediği Nil'e döndü.
"Güzelim keşke bizi bu kadar kolay ele vermeseydin."
Nil kollarını kavuşturarak kaşlarını çattı. "Of baba ya pizza yedim tamam mı? Hemde çok güzeldi. Tabi bir İtalyan pizzası etmez ama."
"Bak bak beğenmiyor bir de." Nil artık babasına bakmıyordu bile. Çantasından çıkardığı kulaklığı takıp müzik dinlemeye koyuldu. Bu bir nevi babacığım şuan seni dinlemek istemiyorum demekti Nilce.
Onun bu tavrı Aselin'i güldürdü.
Aselin'in güldüğünü fark eden Barış'ın da dudaklarında istemsizce bir tebessüm belirdi.
"Teşekkür ederim."
Aselin sabahtan beri bir aile gibi göründüklerinin farkındaydı, bunun onu rahatsız etmesini bekledi. Etmiyordu ve bu durum onu daha da çıldırtıyordu. Deyim yerindeyse 'üvey kızını' bu kadar çabuk benimsemesi normal miydi? Onu bu kadar çabuk kabullenip birlikte harika bir gün geçirmeleri sohbet etmeleri günün sonunda gülüşüp eğlenmeleri normal gelmiyordu ona işte. Her ne kadar bu durumdan memnun olsada onu rahatsız eden bir şeyler olmalıydı.
"Etme Barış."
Barış aynadan Nil'i kontrol edip duymadığına emin olunca konuştu. "Neden?"
"Bu normal değil. Seninle şuan burada oturup kızınla birlikte gülüşüp eğlenmem normal değil anlıyor musun? Lütfen şimdi beni eve bırak sonra konuşmak istiyorum."
Aklı Nil'in duyup duymamasında olduğu için susmuştu. Yoksa tam gaz ilerleyecekti.
Barış hiçbir şey söylemeden Aselin'i evine bıraktı. Normalde olsa üstüne giderdi ama artık herkesi kendi haline bırakmak için kendine söz vermişti. Sevdiği kadının mutluluğu için ona bi yaşam alanı açıyordu.
Aselin Nil ile vedalaşıp arabadan inip evine girdiğinde annesinin seslenmesi ile mutfağa girmişti.
Mutfak masasında tam bir ayaklı tehlike olan Ela halası ile oturmuş dondurmalı dedikodu kazanını kurmuşlardı.
Ela elindeki kaşığı bırakıp Aselin'e gel gel yaptı eliyle.
"Halası olmaktan gurur duyduğum en sevdiğim hamile yeğenim gelmiş."
Aselin halasını öperken söylenmekten de geri kalmıyordu. "Sadece benim halamsın zaten şov yapma."
Aselin masada yerini aldı. "Nerden geliyorsun sen? Yoksa üvey kızın ve kocanla birlikte miydin?"
Esra isyanla inledi. "Elaa."
"Ah ben hayatta kocamın kızına annelik yapamazdım." Düşünürmüş gibi havaya baktı "Ben kendi kızıma bile annelik yapamazdım ki. Sanırım bende annelik iç güdüsü yok. Her neyse konumuz bu değil."
Asel halasına göz devirdi. "Ben kimseye annelik yapmıyorum hala. Sadece oğlumun ablasını tanımam gerek değil mi?"
Ela inanmayan gözlerle yeğenine baktı. "Tabi canım yoksa bunun Barış ile hayatta ilgisi yok."
Asel oturduğu sandalyeden kalkıp buzdolabının önüne gitmeden halasına dil çıkardı.
"Doğru söyle o kız sana anne diyor mu?"
"Halaaa"
"Tamam tamam sustum." Ağzına fermuar çekmiş gibi yaptı. "Ama bak merak ediyorum. Hem annesi neredeymiş?" Tabiki yine dayanamamış konuşmuştu.
"Hala bize ne annesinden."
"Tamam yine sustum."
Ela zar zor bu konuları kapatmıştı ama yine de bir hala olarak her şeyi merak ediyordu tabiki de.
Sohbetleri esnasında çalan telefonuna baktı Aselin. Arayan Barış'tı. Şaşırsa da açtı telefonu.
"Efendim?"
"Şey Asel." Barış'ın sesini duymayı beklerken Nil'in o masum küçük sesini duymuştu.
"Efendim canım? Bir şey mi oldu?"
"Hayır da. Ben bebeğin için isim buldum."
Aselin içten içe bir oh çekmişti çünkü önemli bir şey olduğunu sanmıştı.
"Ah öyle mi? Söyle güzelim neymiş?"
"Yaman. Yaman olur mu?"
Aselin şuan Nil ona ne söylerse söylesin kabul edecek kıvamda olduğu için gözleri delicesine dolarak kabul etti. "Olur canım. Çok güzel olur çok teşekkür ederim. " Gözyaşları bu aralar zaten ondan bağımsız akıyordu.
"Gerçekten mi sevdin mi?"
"Evet çok güzelmiş. Sen çok akıllı ve zevkli bir kızsın."
"Şimdi babam istiyor ona veriyorum görüşürüz olur mu ?"
"Olur." Aselin ağlarken halasının ve annesinin göz hapsindeydi ama şuan onlara bile bakacak bir şey diyecek halde değildi.
"Bunu söyleyeceğini bilmiyordum üzgünüm. Birden seni aramak istedi acil olduğunu söyledi."
Barış'ın telaşını anlıyordu. "Önemli değil şimdi kapatıyorum."
Böyleydi işte. Kardeş, kardeşini bilmese bile kendini ona yakın hissederdi..
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro