Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

BİR ADIM ÖTE AŞK 42. BÖLÜM



KEYİFLİ OKUMALAR 💖

Part 15 42. Bölüm

Hep birlikte çıkışa doğru ilerlerken kapıda gördükleri kişi ile ifadeleri değişti. Hiç beklemedikleri için onlara güzel bir sürpriz olmuştu. Özellikle Ceren için.

Kalbindeki derin aşk gözlerine yansımıştı. Sadece iki gün ondan ayrı olsa da sevdiceğini çok özlemişti. Şu anda koşup ona sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Sevdiceğinin de aynı duyguları derinden hissettiğinden habersiz, "Hoş geldin." dedi, mutlulukla. Hemen ardından Elif yengesi, yeğenine sarıldı. "Bu nasıl güzel bir sürpriz böyle. Hoş geldin canım."

Ceyda da aynı coşkuyla karşıladıktan sonra çaktırmadan Ceren'i dürtüklemişti.

"Hoş bulduk cümleten. Uçak biraz rötar yaptı. Yoğun uçuşlardan dolayı kalkışımız bir saat gecikmeli oldu. Ama çıkışınıza denk düşmesi açısından iyi oldu. Çiftliğe geçmeden önce hep birlikte yemek yeriz, ne dersiniz?"

Üçü de bu soruyla durgunlaştı. Ceren ise karmakarışıktı. Hem onlar için bunca hazırlık yapan amcasını kırmak istemiyor hem de nişanlısıyla vakit geçirmeyi çok istiyordu.

Seyhan, ortada bir durum olduğunu anladı. Nişanlısının parlak gözleri bir anda gölgelenmişti çünkü.

"Hayırdır ne oldu, bilmediğim önemli bir durum mu var?"

Ceren'i muhatap alarak sorduğu soruya, halası araya girerek cevap verdi. "Önemli bir şey yok canım. Kızlarla sözleştik. Birkaç gün bizde Çatalan'da kalacaklar. Bu akşam da onlara sürpriz bir yemek sözü vermiştim. Hatta şimdi evde yardımcım hazırlıklara başlamıştır. Ama Ceren isterse beraber yemeğe çıkabilirsiniz."

Seyhan'ın koyu gözleri, genç kızın menekşe gözlerine yöneldi. Onun güzel gözlerindeki kararsızlığı görünce halasına döndü.

"O halde sizin planınızı bozmayayım. Barış'a yemek sözüm vardı. Onunla da görüşmem gereken bir konu var. İki işi aradan çıkarmış olurum." dedi. Sonra da nişanlısının gözlerinin derinliklerine bakarak konuştu. "Gecenin ilerleyen vaktinde, eğer istersen dışarıda bir şeyler içmek için haberleşiriz."

Gülümseyerek olur anlamında başını salladı güzel nişanlısı. Menekşe gözlerindeki gölge kalkmış, bakışları ışıl ışıl parlamıştı. O anda içi ısındı. Ona sarılmamak için kendini zor tuttu.

"Harika," diyerek araya girdi Elif. "Seyhancığım, Çatalan'a bizi sen bırakırsın. Beni bir kez ziyaret etmiştin. Yolu hatırlıyorsundur."

Halasının küçük bir laf soktuğunu anlayan Seyhan, gülümsedi.

Ceren, arabasının anahtarını çantasından çıkardı. Hayat güzel sürprizlerle doluydu. Kim derdi ki, benzer anları, farklı ve daha güzel koşullarda yaşayacağını? Çok eski olmayan anıları kafasında canlanınca gülmemek için kendini zor tuttu. Birkaç ay önce, Çatalan'daki eve girmemeleri için, anahtarını kaygı ve endişeyle sevdiceğinden saklamıştı. Şimdi ise, aynı eve beraber gitmeleri için, huzur ve mutlulukla arabasının anahtarını ona uzattı. Her şey o kadar hızlı değişmişti ki. Ah, o zaman platonik aşkıyla nişanlanacağını söyleseler hiç inanmazdı. Şu anı, sadece hayallerinde yaşıyordu çünkü. Şimdi her ne kadar aşkı hâlâ platonik olsa da sevdiceğinin yanındaydı. Bu bile ona yeterdi.

Çatalan'a bu kez hep birlikte keyifle gidecek olmaları, onu heyecanlandırıyordu. Keşke amcasının suçsuzluğu kanıtlanmış olsaydı ve amcasıyla, Seyhan arasındaki buzlar eriseydi. Beraber yemek bile yiyebilirlerdi. O zamanın yakında olacağını bilmeden, bunu, gönülden bir teslimiyetle diledi.

Arabası, dört kapılı normal büyüklükte bir arabaydı. Fakat uzun boylu ve atletik yapılı olan nişanlısının yanında, gözüne küçücük görünmüştü ve onun bu arabaya sığacağından emin bile değildi. Neyse ki sevdiceği şoför koltuğunu kendisine göre ayarlamıştı. Gözünde büyüttüğü bu sorun bir anda hallolmuştu. Ceyda ile Elif yengesi çoktan arka koltuğa yerleşmişlerdi. Kendisi de içi rahat bir şekilde ön yolcu koltuğuna geçti.

Adnan Menderes Bulvarı'ndan geçerlerken dikkatini yol kenarındaki çiçekçi çekti. Anıları yine canlandı. Önceki gidişinde, takip edildiğinden habersiz, halasına çok güzel bir sepet çiçek almıştı. O zaman bazı yaşadıkları üzücüydü fakat şu an her şey farklıydı. Hafifçe gülümseyerek dikkatini göle verdi.

Hava henüz kararmamıştı. Gökyüzünü turuncuya boyayan gün batımı, Seyhan Gölü üzerine yansımış, muazzam bir görüntü oluşturmuştu. Amcasının villasına kadar bu harika manzarayı izledi.

Villaya vardıklarında, sevdiceğini içeri davet edemediği için hüzünlendi. Sevdiceği ise, bir an önce buradan uzaklaşmak ister gibiydi. Onunla vedalaştıktan sonra arabanın anahtarını vermek istedi.

Almayı reddederek başını iki yana salladı.

"Arabam sende kalsın. Lütfen itiraz etme."

Kararlı olduğunu gören sevdiceği mecburen kabul etmişti. "Tamam, teşekkür ederim." Sonra saatine bakmış,  "Eğer senin için de uygunsa iki saat sonra seni almaya gelirim." Demişti.

"Tabii, uygun."

Onun arabaya atletik bir çeviklikle binişini, hülyalı bakışlarla izledi. Yola çıkan araba gözden kaybolana kadar da izlemeye devam etti. Aşk böyle bir şeydi. İnsana daha önce yapmadığı garip hareketleri yaptırabiliyordu.

İçeri geçtiğinde, amcası onu keyifle karşıladı. O da amcasına içten bir sevgiyle ve mutlulukla sarıldı. Çok şanslı olduğunu biliyordu.

"Size mükellef bir sofra hazırladım," dedi amcası. "Hadi ellerini yıka ve arka bahçeye geç tatlım."

Lavabodan çıktıktan sonra mutfağa yardıma geçti. Her yer o kadar derli topluydu ki, hiçbir şey halasının korktuğu gibi değildi. İçi rahat şekilde arka bahçeye geçti. Yengesi de bu durumdan oldukça memnun bir şekilde, masanın baş köşesinde oturuyordu. Onun karın bölgesine dikkati kaydı. Bebişi şu anda daha çok belli oluyordu. Yanına oturup onun karnını hafifçe okşadı.

"Kuzenim belli olmaya başlamış. Kaç aylık oldun yengeciğim?"

"Dördüncü aya girdik dün. Yarın da randevumuz var."

Ceyda heyecanla atıldı. "Elif yenge bu ay cinsiyetini belli eder değil mi?"

"Evet canım."

"Çok heyecanlı. Sen ne hissediyorsun peki, kız mı yoksa erkek mi?

Elif, duygulanarak elini karnına götürdü. İlk hamileliğini çok iyi hatırlıyordu. Şimdiki hamileliği ona hiç benzemiyordu. Yanağında hissettiği, kocasının sevgi dolu öpücüğüyle, titreyen dudakları gülümsedi. Gözleri dolu dolu olmuştu. "Bence erkek." dedi kocası. Sonra da mangalın başına  tekrar gitti. Gözünden akan birkaç damla yaşı görmemesi iyi olmuştu. "Kusura bakmayın kızlar. Hamilelik böyle yerli yersiz duygusal yapıyor. Bence kız ya da erkek fark etmez, sağlıklı bir bebek olsun."

Ceren, yengesinin kolunu şefkatle okşadı. "İyi misin yengeciğim." Yengesi ona cevaben sadece başını salladı.

Birkaç dakika sonra, amcası keyifli bir şarkı mırıldanarak yanlarına gelmişti. İçi karışık mangal çeşitleriyle dolu olan kocaman servis tabağını masanın ortasına koymuştu.

"Hadi güzeller başlayın. Bu yemek sıcakken daha lezzetli olur."

Önündeki servis tabağına salatalardan ve mezelerden küçük küçük alan Ceren, bir gün bu masada sevdiceğini görmeyi de diledi.

*_*

Her zaman gittikleri restoranda, Barış ile buluşan Seyhan, onunla keyifli bir yemek yedi. Sonra da konuşmak istediği konuyu açtı. Bayağı uzun bir sürenin sonunda saatine baktı. Ceren'i alması gereken zamanın yaklaşmak üzere olduğunu gördü.

"Kahve içelim mi ne dersin?" Barış'ın keyifle yaptığı bu teklifi reddetti.

"Ben almayım. Sen içebilirsin dostum. Ceren'e sözüm var. Onunla dışarıda bir şeyler içeceğiz."

Tek kaşını kaldıran Barış merakla sordu. "Nasıl gidiyor nişanlılık?"

"Fena değil. Hatta iyi diyebilirim. Birbirimizi tanımak keyifli. Tavsiye ederim dostum."

"Tavsiyen için teşekkür ederim dostum. Henüz erken olduğunu düşünüyorum."

"Bence geç bile kaldın. Sude ile anlaşıyor gibisiniz. Uzun zaman da birliktesiniz. Onunla evlenebilirsin."

"Bilmiyorum dostum. Evet Sude ile iyi anlaşıyoruz. Her şey de yolunda gidiyor ama henüz evlenmek içimden gelmiyor. Çünkü ona aşık değilim. Bu konuyu Sude'yle de çok konuştuk. Bu şekilde devam etmesini isteyen o. Ben de akışına bıraktım, gittiği yere kadar." Sonra arkadaşının gözlerinin içine bakarak düşüncelerini aktardı. "Ben kuzenim Yiğit ile Seyran gibi aşk dolu, maceralı, sıkılmayacağım bir evliliğim olsun istiyorum. Bunun için de doğru insanın karşıma çıkmasını bekliyorum."

Seyhan arkasına yaslandı. "Beklentini yüksek tutma dostum. Onların ilişkisi çok başka. Sanırım dünyada tek olabilirler." dedi, esprili dille. "Kız kardeşim tatlı, sevimli bir çatlak. Yiğit de ona çok güzel ayak uyduruyor. Kısacası ikisi de kendilerine münhasır bir çift."

İki arkadaş hafif bir kahkaha attılar. Sonra Seyhan, arkadaşına samimiyetle sordu. "Bu gece sende kalabilir miyim?" Ceren'den uzak kalmak içinden gelmemişti çünkü. Onun Çatalan'da kaldığı süre boyunca kendisi de arkadaşında kalabilirdi. Böylelikle yolda harcayacağı vakti, nişanlısı ile geçirebilirdi.

"Tabii ki. Ne zaman ve ne kadar istersen dostum. Ev senin de evin. Yalnız senden bir ricam var. Lütfen eşyaları düzenleme ve onları olduğu gibi bırak olur mu?"

"Dikkat etmeye çalışırım." dedi, emin olmayarak. Zira dağınıklığa ve kirliliğe tahammülü yoktu. Saatine tekrar baktı. "Hadi kalkalım dostum. Ancak yetişirim." derken elini cebine atan dostunu durdurdu. "Bu yemek benden olsun. Bir sonrakini sen ısmarlarsın."

"Teşekkür ederim dostum."

"Afiyet olsun kardeşim."

*_*

Seyhan, nişanlısını almaya vaktinde gelmişti. Halası onu kapıda karşılamış ve genç kızı eve makul bir saatte bırakmasını rica etmişti. Son birkaç yılı şehir dışında geçirdiği için, Çatalan taraflarını çok bilmiyordu. Bundan dolayı arkadaşı Barış'tan mekan önerisi almıştı.

İlk defa geldikleri bu yer, hem halasının evine yakın hem de göl kenarında nezih fakat bir o kadar ışıltılı bir kafe restorandı. Göl manzaralı masalardan birine oturdular. İkisi de ilk izlenim olarak burayı beğendiler.

Ceren, ışık hüzmelerinin renkli bir görüntü oluşturduğu gölü, huzurun verdiği mutlulukla izliyordu. Akşamın serin esintisi, onun açık bıraktığı saçlarını hafifçe savuruyordu. Güzel yüzünde, içini dışa yansıtan tatlı bir gülümseme vardı.

Seyhan, aynı hislerle güzel nişanlısını izliyor, onun parlak menekşe gözlerini adeta yüreğine kazıyordu. Ona fark ettirmeden birkaç poz fotoğrafını bile çekmişti. Bakışları buluştuğunda, ikisinin de kalbi titredi.

Hislerini belli etmemek adına, genç kız, aklına ilk geleni sordu. "Göl çok güzel görünüyor, değil mi?"

Seyhan, onu izlemeye o kadar dalmıştı ki, gölün güzelliğini fark etmemişti bile. Genç kızın doğal güzelliği, tüm manzaraları gölgede bırakıyordu çünkü. Ondan gözlerini bir an bile alamıyordu. Kendi manzarasını kastederek, "Evet," diye onayladı. "Göz alıcı bir güzellikte." Sonra uzanıp, onun güzel yüzüne savrulan saçlarını, kulağının arkasına okşarcasına çekti. Bu hareket ikisini de etkilemişti.

Ceren'in aşık kalbi, ister istemez buna anlam yüklerken mantığı,"Sakın duygularına kapılma!" diye onu sertçe uyarıyordu. Kendi içinde bu çatışma devam ederken siparişlerini almak için bir garson yanlarına geldi. Bozulan iç huzurunu ancak koca bir bardak çay yerine getirebilirdi. Ricayla sordu.

"Büyük bir bardakta çay alabilir miyim lütfen?"

Sonra da bakışlarını, nezaketle olur anlamında başını sallayan garsondan, gölün üzerinde dans eden ışık hüzmelerine tekrar çevirdi. Her şey hayal ettiği gibiydi fakat bir şeyler eksikti.

"Yanında yiyecek bir şey alır mıydınız?" Garsonun ona sorduğu soruyu duyamayacak kadar içine kapanmıştı.

Seyhan, içten içe hissettiği keyife ve huzura, çaydan ziyade kahvenin daha iyi eşlik edeceğini düşünüyordu. Yanında ise bir şeyler daha istemişti.

Siparişleri gelene kadar, gölün gece manzarasına dalmış olan genç kızı izledi. Aklında ise onunla ilgili sorular vardı ve bunların cevaplarını öğrenmesi gerekiyordu. Çünkü yeni keşfettiği hislerinin karşılıklı mı, yoksa platonik mi olduğunu bilmeyi çok istiyordu. Genç kız ile yaptıkları anlaşmanın gününden bugüne kadar fazla zaman geçmese bile, bazı şeyler değişmiş olabilirdi. Tıpkı kendinde olduğu gibi. Bundan dolayı kafasındaki soruların cevabını düğün öncesi bulması şarttı. Zira bu evlilik, bir anlaşmadan ibaret değil, gerçek olabilirdi.

Genç kızın dikkati, masadaki hareketlilikle bir anda yön değiştirdi. Önündeki kocaman kupa bardağı fark ettiğinde, garsona kibarca teşekkür etti. O anda klasik melodiyle, dupduru bakışlarını nişanlısına yöneltti. Çalan telefonu, nişanlısı cevaplamak konusunda bir an tereddüt etmiş, sonra da ondan izin isteyip masadan kalkmıştı.

Önündeki kurabiye tabağını görünce gülümsedi. Elmalı kurabiyeye bayılıyordu. Mis gibi tarçın kokan kurabiyeden bir parça yedi. Tazeydi ve oldukça lezzetliydi. Bir an algısına, bu kurabiyenin de rastgele seçilmediği düştü. Sevdiceği onunla ilgili bu küçük detayları nereden öğreniyordu acaba? Buna cevap ararken kendisinin de sevdiceği ile ilgili hiçbir şey bilmediğini fark etti. En kısa zamanda araştırmaya karar verdi. İlk iş olarak Elif yengesinden başlayabilirdi. Şimdiden heyecanlanmıştı. Gözleri ışıldayarak sıcak çayından bir yudum aldı. Akabinde bakışlarını az ileride telefonla konuşan nişanlısına çevirdi. Hafif gergin bir hali var gibiydi. İşiyle ilgili bir sorun mu vardı? İyiden iyiye meraklandı.

Kısa süren görüşmesinin ardından sevdiceği masaya gelmişti. Gülümseyen bakışlarında, az önceki gergin halinden hiçbir iz yoktu. Konuyu açıp onun canını sıkmak istemedi. Tatlı ve içten bir gülümsemeyle sordu.

"İç mimar ile randevumuz yarın kaçtaydı?"

"Öncelikle sabah saat 10.00'da Peyzaj mimarı ile bahçenin düzenlemesi ile ilgili görüşeceğiz. Saat 11.30'da iç minar gelecek. Evin içini gezerken detayları konuşacağız. Sonrasında eğer istersen gerekli alışverişleri beraber yaparız."

Tüm gün sevdiceğiyle vakit geçirecek olması, Ceren'i şimdiden heyecanlandırmıştı. Fakat aklına gelen detayla canı sıkıldı.

"Beraber alışveriş yapmayı çok isterdim ama şimdi hatırladım. Yarın öğleden sonra Elif yengemle, anlaşmalı olduğumuz tekstil fabrikasına kumaş seçmeye gitmemiz gerekiyor."

Seyhan, bunun bir bahane olmadığını genç kızın üzgün gözlerinden anladı. Şimdilik bir şey demedi. Aynı konuyu farklı bir yöne kaydırdı.

"Konağın çatı katındaki dairemizin detaylarını da iç mimarla konuşabiliriz."

"Dairemiz" kelimesi Ceren'in içini ısıtmıştı. Sevdiceği ile bir ömür boyu biz olmak, aile olmak onun hayaliydi. O daireyi, en ince detayına kadar, biz olarak onunla birlikte düzenlemeyi, eşyaları birlikte seçmeyi çok isterdi.

"Eğer senin için de uygunsa, Konaktaki dairemizi mimar olmadan birlikte düzenleyebiliriz."

Seyhan, genç kızın bu teklifi samimiyetle ettiğini, menekşe gözlerinin ışıltısından anladı. Hafifçe gülümseyerek olur anlamında başını salladı. Onun davranışlarından, heyecanından, hislerinin karşıklı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bu ona duygularını açmak için umut veriyordu. Yarın sabah, beraber yaşayacakları evde, ona açılmaya karar verdi. Genç kızın tatlı sesiyle dalıp gittiği düşüncelerinden sıyrıldı.

"Kurabiye için teşekkür ederim."

"Afiyet olsun."

"Bu bir tesadüf mü, yoksa elmalı kurabiye sevdiğimi biliyor muydun?"

Genç kızın ansızın sorduğu soruya dürüstçe cevap verdi. "Aslında tahmin ettim. Yolculukta, seni rahatsız etmeyen yiyeceklerin olduğu listede vardı."

"Liste mi?" Onun nahif sesinde belli belirsiz bir şaşkınlık sezmişti.

"Evet, yolculuğa çıkmadan önce Elmas babaanne vermişti."

Anlaşılan babaannesi yine çöpçatanlık peşindeydi. Fakat her şey tek taraflı oluyordu. Çünkü bilgiyi sadece Seyhan'a aktarıyorlardı. Listede neler vardı acaba? Çok merak etse de sormadı. Konuyu değiştirdi.

"İstanbul'a dönmeden önce eğer zamanın olursa konağın çatı katındaki dairemiz için yapılacakların listesini çıkaralım ne dersin?

"İyi olur derim. Acil işim olmazsa zamanım olur gibi görünüyor." Dedi sevdiceği. Sonra da saatine baktı. "Zaman demişken Elif halamın gözleri yolda kalmadan kalkalım."

İstemsizce "Zaman ne çabuk geçmiş," deyiverdi hemen. Sonra zarifçe çantasını almak için uzandı. Ve o an nişanlısının gözlerinden bir anlık akan duyguyu fark edemedi.

Seyhan da genç kız ile beraberken zamanın su gibi akıp geçtiğini düşünüyordu. Onunla vakit geçirmekten çok hoşlanıyor ve kendini çok iyi hissediyordu. En çok da aralarında hiçbir engel olmadan, bir ömür boyu, bütün zamanlarını onunla geçirmeyi, kalbinin en derinliklerinden istiyordu. Duyguları ise bunun ötesindeydi. Ve bu duygularının karşılıklı olduğunu genç kızın sözlerinden, gözlerindeki ışıltıdan anlıyordu. Yarın muhakkak onunla konuşmalı, aralarındaki tek engel olan, bu saçma anlaşmayı ortadan kaldırmalıydı. Böylece bir ömrü beraber geçirebilirlerdi.

Villaya vardıklarında, Elif onları karşıladı.

"Nasıl geçti geceniz bakalım."

"Güzeldi." dedi, iki nişanlı aynı anda. Elif, onların gözlerinden akan mutluluğu da görebiliyordu. Kendisi de içten içe mutlu oluyordu.

İki nişanlının kısaca vedalaştığını fark ettiğinde hemen atıldı.

"Nişanlını öpmeyecek misin?"

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro