Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

8.Kıvırtık Sude

Multi için - Wattpad Üçüzlerin Kapak Sayfası'na teşekkür ediyorum.  

Murat'ın sinir dolu bakışları ikimiz üzeride geziniyordu. Gözleri içinde ne yapacağımızı merak eden bir bakış saklıyordu. Göz ucuyla Uğur'a baktığımda bedeninin biraz daha dikleştirip kesin tavrını ortaya sergilemişti. Uğur'un kendine güvenen tavırları Murat'ı daha çok germişti. Murat kesik bakışlarını yanındaki arkadaşına çevirdiğinde cebime sokuşturduğum ellerimle olduğum yerde izlemekten sıkılmıştım. İkisininde bu duruma hazırlıksız yakalandıkları bal gibi belliydi. Yinede Murat yanındaki arkadaşına göre daha emindi, kendine güveni vardı.

"Sabaha kadar vaktimiz yok beyler, korktuysanız söyleyin direkt." Sessizlik beni daha fazla germeye başlamıştı. Kendilerine erkek diyorlar bir de korkak tavuklar.

"Sizden korkmamız için bir sebep yok." Alay eden bakışları üzerimizdeki yerini koruyordu.

"Güzel o zaman başlayalım." Murat'ın sinirlediğini hissetmemek hata olurdu. Dokunsam alevlerini salacak gibiydi. Ağzından çıkan kelimeler gözlerindeki sertliği açığa çıkarmıştı. Çantalarımızı koltuklara bırakıp yerlerimize geçtik, oyun başlasın o zaman...

İrem'in ağzından

Sabahtan beri okulun bahçesinde dört dönüyordum. Bir sağa bir sola giderken okulun bu kadar büyük olduğunu yeni fark etmiştim. Sinirlerim bozulmuştu, 'biz bu avanaklara güvendik ama oyunu kaybedip kendileri karı kılığında dolaşmasınlar' kafamın içindeki düşünceler gün yüzü bulmuyordu. Olduğum yerde durup eğer kaybederlerse ne olacağını düşündüm. Tekrar yürümeye başladığımda 'büyük rezillik olur' diye söyleniyordum. Benim mükemmel planımı bozarlarsa pamuk yediririm onlara pamuk!

"Yeter artık İrem sakin olsana biraz, başımı döndürdün." Şu kızın umursamaz tavırları gerçekten beni boğuyordu.

"Nasıl bu kadar umursamaz oluyorsun Sucuk, anlatsana biraz?" Omuzlarını silkip tırnaklarını törpülemeye devam etti.

"Sakin ol eğer olan tutmazsa gidip kafa atarız olur biter. Hem bence daha güzel olur bayadır erkek dövmüyoruz."

Sinirimi bir yana bırakıp gülmeye başlamıştım. Haklıydı, bayadır erkek dövmüyoruk. Küçükken yaptığımız 'domuzluklar' geldi aklıma. Okulun kabadayıları bizdik erkekleri dövüp kızları korurduk. Diğer kızlar etek giyerken biz hep pantolon giyerdik. Pantolon gibi rahat bir şey varken etekte neymiş arkadaş? Gülmeme karşılık Berkay da yanımıza gelip gülmeye başladı.

"Neye gülüyorsunuz kankiler?" Bu çocuk gerçekten salak olmalı. Çocuğa salak diye diye salak yaptık. Ters bakışlarımız ardında ellerini cebinden çıkarıp konuşmaya başladı.

"Aman be böyle yakışıklı çocuk sizinle konuşuyor ve siz cevap vermiyorsunuz vallaha taş olursunuz taş." Arkasını dönüp basket oynayan dokuzuncu sınıfların arasına karıştı. Çocukların topunu çaldığında Su ile aynı anda söylenmiştik. "Salak," Her zaman ki olan şeylerdi. Gülmeden geçmemiştik.

"Bakın kızlar nasılda peşimden koşuyor, gel kuçu kuçu," Bir yandan bağırırken bir yandan arkasındaki kızlarla sahada tur atıyorlardı. Kızlardan birisi sağdan birisi soldan Berkay'ı sıkıştırınca daha deminki vurma isteğimi karşılamışlardı. Bu salak hep böyle dayak yediğinden alışkanlık olmuş olmalıydı. Gülüşlerimiz bahçeyi doldururken Su'yun konuşması yankı yapmıştı.

"Tamam kızlar tamam daha fazla vurmayın olmayan hücreleri ölür." Kızlar Berkay'ın üzerini yolmaktan vaz geçip gülmeyi tercih etmişlerdi.

"Aşk olsun Sucuk." Bağıran Berkay'ın sesi ne kadar da kulak tırmalayıcıydı.

"Aşk olmasın aşka ne gerek var bizim için aşk matematiktir. Aşk eşittir hipotenüs." dedim.

"Aşk matematik gibi zor sadece... Matematiği yoksa sevmem bilirsin." Tırnaklarından ayrılan Su gülümseyerek konuşmuştu. Berkay'a gözüm kaydığında sahadaki kızların numarasını almaya çalışıyordu.

"Bakın kızlar bu yakışıklının numarasını almak zordur. Ama size verebilirim." Ah Berkay ah, on birinci sınıflar dururken dokuzuncu sınıflara kafa atmaya çalışıyordu. Bu bir fareyle kedinin evlenmesi kadar zordu. Konu ne ara biyolojiye gelmişti ayol? Kızıl saçlı kız elini Berkay'ın omzuna atınca Su'yu dürtükledim. Elindeki telefondan başını kaldırarak Berkay'a baktı.

"Bak çocuk bize bulaşma." Kız Berkay'ın omzunu sıkarken arkasında beliren çocuğa baktık. Berkay'a işaretler yapıyorduk ama salak gözlerini kızdan ayırmıyordu. Son anda bize bakınca arkasında beliren gölgeye çevirdi bakışlarını.

"Ne oluyor ulan burada?" Arkadan gelen çocuk konuşmuştu. Büyük ihtimal çömezlerdendi ya da kızlardan birinin abisi olabilirdi.

"Ov, bir şey yok sadece..." Konuşmasını yarıda kesik yerde duran tokayı almak için eğilmişti. Elindeki tozlu tokayı kıza uzattı.

"Tokasını düşürmüştü o yüzden yoksa yani kardeşim yaşında kızlara mı bakacağım, hepiniz bacımsınız." Yine ucuz yırtmıştı. Bize doğru ilerlerken ağzıyla 'oh' çekmişti.

"Bende mi bacınım lan?" Arkadan bağıran çocuğa dönüp baktı.

"Estağfurullah kızlara demiştim ama kendini kız olarak görüyorsan bilmiyorum." Yanımıza gelmişti. Yürü Berkay yürü arkandayız. Su'yun telefonundan gelen mesaj sesiyle hepimizin gözümüzü telefona çevirmiştik.

"Uğur, meydana gelin yazmış."

"O zaman gidelim. Umarım ellerine yüzlerine bulaştırmamışlardır."

"İremciğim un mu buda ellerine yüzlerine bulaştıracaklar." Berkay'ın ince esprisi üzerine derin bir nefes aldım.

"Hadi sallanmayın da yürüyün," Su'yun verdiği emirle yürümeye başlamıştık.

"Salıncak mı bu sucuk?" Berkay yine espri yapmıştı. Ciddi mi diye kafamı ona çevirdim. Allah'ım! Yaptığı espriye gülen insan yapmışlar. Su espriyi duymamazlıktan gelmişti ama içinde ne fırtınalar kopuyordu kesin.

Okulun ön tarafına geçince bizi bekleyen Berk abimi görmüştüm. Aklımda kurduğum birkaç planı hayata geçirirken panikle konuşmuştum.

"Su siz gidin ben Berk abime bir şeyler söyleyip arkanızdan geleceğim."

"Doğruları söyle bence." Berkay söz hakkı verilmeden konuşmuştu yine. Berkay'a bakan gözlerini bana çeviren Suya odaklanmıştım.

"Haklısın sonrada bir güzel dayak yesinler değil mi?" Su'yu başımla onaylarken Berk abiye doğru ilerliyordum. Beni görünce gülümsemişti ama arkamdaki Su ve Berkay'ın okuldan çıktığını görünce dikkatle onları izlemeye başlamıştı.

"Abiciğim ne işin var burada?" İçten gülümseme mi yüzüme yerleştirmiştim.

"Haklısın İrem benim okulda ne işim olabilir ki öğrenci olmaktan başka?" abimin söylediklerine güldükten sonra tökezlemiştim.

"Ya abi dalga geçmesene bir şey mi oldu."

"O nasıl söz İrem. Bir yerlere gidip bir şeyler yaparız sen, ben, Su." Ah be abicim biz ne ekşınlar yaşıyoruz bir bilsen dememek için ağzımı birbirine hafifçe bastırmıştım.

"Abi ben biraz yorgunum eve gidio dinleneceğim o yüzden sulardan ayrıldım zaten."

"İyi misin? Emin misin?"

"Hayır İrem'im." Dişlerim meydana çıkarken kaşlarını kaldırıp bana bakmıştı. Kendimi biran Berkay gibi hissetmiştim. Berkay'ın şu anda ne yaşadığını anlayabiliyordum.

"Anladım yine iyisin... Neyse o zaman yarın yapalım." Başımla onay verirken okulun çıkışına yönelmiştik.

Ucu gözüken otobüsü onunla beraber beklemeye başlamıştım. Ellerimi göğsümde birleştirip otobüse binmesini bekledim. Ayakta direğe tutunup bana salladığı eline karşılık verdim. Otobüs ilk soldan dönene kadar normal yürüyor gibi yaptım. Arkamı dönüp sokağa döndüğünü görünce koşmaya başladım. Suları bir süre sonra görmüştüm. Deli gibi nefes nefese koşarken adını seslendiğim Su beni duymuyordu. Çantam arkada bir sağa bir sola kayarken insanlar arasında daha hızlı koşmaya başladım. Dalağım kesilikle şişmişti. Nefes nefese boğazımdan çıkan hırıltılara dönen Berkay Su'yu omzundan çekip durdurmuştu. Dinlenip nefesimin düzene girmesini beklemiş sonra yola devam etmiştik. Koluna girdiğim Berkay ve Su'ya yorgun bedenimi taşıtmıştım.

Ölü bedenim taşınıyormuş gibi hissediyordum. Hayır yani başka zaman olsa Berkay'a iki adım attıramazsın fakat götü tutuşunca; Usain Bolt'u bile geçer.

Keşke abim öğrenseydi de beni yalnız bıraktığını gözüne biraz mor far yapsaydı. Hem abim çok eli açıktır far parası da almazdı Berkay'dan.

Kendi dediklerime gülüyordum herhalde şuan etrafımda ki insanlar ki buna Su ve Berkay'da dahil bana deli gözüyle bakıyorlardır. Gerçi Su ve Berkay benim deli olduğumu biliyorlar ama dengesiz olmak varken kim normal olmayı ister ki? yaşasın psikoloji bozuk insanlar, kahrolsun normal insanlar!

Sonunda meydana geldiğimizde Berkay, kolumun altından çıkmış omzunu temizliyordu.

"O kirli kollarınla benim yakışıklı omzumu kirletmeye utanmıyor musun İrem?"

Şeytan diyor git şunun kolunu kökünden kır, çıkıkçılar protez taksın ama benim gibi iyilik meleği bir kız yapar mı? Yapar valla.

"Ohoo, kızım ben kime diyorum, hey şu yakışıklıya cevap vermek yerine ne düşünüyorsun sen iki saattir."

Berkay'ın üstüne doğru yürümeye başladım, deli bakışlarımı yüzüme takınmıştım. Berkay böyle yapınca korkardı hep benden, aynaya baktığım zaman bende korkuyordum aslında.

" İlk önce senin bacaklarını mı kırıp eline versem yoksa kollarını mı kırıp eline mi versem diye düşünüyordum kankacığım."

Korkunç bir kahkaha patlattım. Tabii ki İrem ne kadar cool olabilir ki? kısmetsizim ben arkadaş sen git o kadar çocuğu korkut,kötü kız kahkahası at ağzına sinek girsin olacak iş mi bu?

Ağzıma giren sinekle öksürmeye başladım. Tükürüğüm gelince ağacın köküne tükürdüm iğrenç biliyorum ama yapmasaydım midem bir sinek yemiş ve onu öğütmüş olacaktı ağzımı elimin tersiyle silip yüzümü buruşturdum. Japonlarla, Çinliler nasıl yiyor lan bunları? Tatları da bir şey'e benzese bari.

Neyse'ki yaptığım bu hareket Berkay'ı korkutmuş seni sinek gibi çatur çutur yerim mesajı yolladığımı sanmıştı.

"Tamam abla, büyüksün. Bıyıklı kezom benim nöronlarını yediğimin kızı."

Gülümsedim, iyi ki var bu salak. O değil de ben az önce sinek yiyordum lan?

"Geldi bizim avanaklar." Su geldiğimizden beri ilk defa konuşmuştu.

Arkamı dönmemle havalı havalı yürüyen bir adet Alper ve Uğur'u görmemle göz devirdim, ne sanıyorlar bunlar kendilerini David Beckham falan mı? Alper havalı havalı yürüyüp yanında ki sarışın kıza göz kırptı.

Yavşak herif bana da ilk geldiklerinde yavşamıştı. O günü hatırlamamla yüzümde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Sonunda yanımıza ulaştıkların da Su konuşmuştu.

"Tamam anladık, karı kılığına gireceksiniz hadi size elbise seçelim." deyip Uğur'un kolundan sürüklemeye çalıştı ama sadece çalıştı çünkü kendisi hayvan gibi iri yarı bir şey.

Uğur, Su'yun yanağından makas alıp çapkınca konuşmuştu.

"Sanırım başka zaman güzellik çünkü biz kazandık."

Berkay, Alper ve Uğur'un arasına girip bir kolunu Alper'e bir kolunu Uğur'a uzatıp sarıldı.

"Ben demiştim ama size kızlar, benim yakışıklı zengin kankalarım bu işi halleder diye."

Gözlerimi kısıp Berkay'a baktım ulan, Berkay'ın beline yoğurt kabı bağlasak ayran olur o kadar güzel kıvırtıyor ki.

Alper ve Uğur zafer kazanmış bir şekilde sırıtıyorlardı, iki tane çakacaksın şunların ağzına susacaklar.

Alper elinde ki poşetleri bize uzatıp daha çok sırıttı.

"Hadi o zaman hazırlanın, biladerlerim 20 dakikaya gelecekler bizimkiler"

Gülüp ellerinde ki poşeti aldık. Suyla beraber bir giyim mağazasına gidip kabinlere girdik.

Erkek kostümlerimizi giyip aynı anda dışarı çıkmıştık Suyla.

"Bıyıklar yakışmış kanka." deyip anırdım.

Su ise gözlerini kısmış ellerini sıkıyordu sinirli olduğunda yaptığı bir şeydir.

"Ne güzel senin bıyık takmana gerek yok, doğalları var zaten." dedi ve dil çıkardı.

Oha!  Benim bıyıklarım mı vardı?

"Senin de peruk takmana gerek yoktu, saçların zaten erkek saçı gibi." deyip gözlerimi kıstım altta kalamazdım.

"Senin de erkek kıyafeti giymene gerek yoktu, kıyafetlerin zaten erkek kıyafetleri gibi." Kollarını birleştirmiş bana bakıyordu.

"Sana tüy eklememize de gerek yok zaten doğuştan kıllısın."

"Aptal!"

"Salak!"

"Seni seviyorum. "

"Bende seni."

Deyip koşarak sarılmıştım biz de böyle manyaklardık işte.

Suyla kavga etme düşüncesi bile moralimin bozulmasına yetiyordu. O benim her şeyim'di.

Kabinlerin birinde bir bacağını çıkartmış topuklu ayakkabı giyen kıllı bir bacak duruyordu. Evet yanlış duymadınız tüy falan değil bildiğin orman.

Suyla donup kalıp kabinde ki kişiye baktık. Kimdi lan bu değişik? Kabinde ki kişi kıvırta kıvırta geldi.

Kırmızı bir elbise altında siyah çoraplar,siyah bir topuklu ayakkabı vardı. Saçları da sarıydı. Bize dönüp konuşmaya başladı.

"Nasılım ayol?"

" İki kelime, nutkumuz tutuldu." dedim gerçekten de nutkumuz tutulmuştu benden daha çirkinleri de varmış lan.

Adını bilmediğim yaratık kıvırta kıvırta aynanın önüne gitmeye çalışıyordu, sadece çalışıyordu çünkü topuklu ayakkabıyla sarhoşlar gibi yürüyorum sürekli ayağı düşüyordu. Nihayet aynanın önüne geldiğinde konuşmaya başladı.

"Ulan, kadın halim bile güzel mükemmelim." Kendine aynadan göz kırpmıştı.

Bir dakika, bir dakika.

Kadın halim bile?

Mükemmelim?

Kendine aynadan göz kırpma?

Kıllı bacaklar?

Kalın ses?

BERKAY!

Suyla ikimiz aynı anda yanına doğru yürüdük Berkay'ın bir tarafına ben bir tarafına Su geçmişti.

"Sarı peruklarının altında yatan bir Berkay görüyorum. " dedi Su aynı anda tıslamıştı. Saçlarında ki peruğu çekmesiyle Berkay'ın foyası gün yüzüne çıkmıştı.

Berkay, Su'yun elinde ki sarı peruğu alıp sesini inceltti.

"Ne Berkay'ı ayol Sude ben Sude."

Gözlerimizi kısıp Berkay'a bakıyorduk.

"Aman iyi be, n'apayım Alperler beni sizin yanınıza gönderdi şunlara mukayet ol diye. Beklerken canım sıkıldı. Erkek halim mükemmel bende kadın halimi merak ettim ve gördüm ki kadın halim bile mükemmel bir insan hem yakışıklı hem güzel nasıl olabilir lan?"

"Çünkü sen insan değilsin Berkay." dedi Su.

"Biliyorum kankacığım, biliyorum meteorum."

"Hayır, hayvansın Berkay hayvan!" Cırlayıp ensesine bir tane patlatmıştı ardından hızlı ve sinirli bir şekilde konuşmaya devam etti. " Bizim derdimiz ne, senin derdin ne lan?"

"Tamam Süleyman emmi kızma."

"Emmi?" Bu sefer konuşan ben olmuşum.

"Bu kılığınızla emmi'den başka bir şey diyemem size." deyip anırdı.

"Diyene bak lan! Kıvırtık Berkay, yoksa Sude mi demeliydim?" Suyla çak yapıp kahkaha atmıştık bu sefer somurtma sırası Berkaydaydı.

"Siz kıvırtık Sude'ye kurban olun lan varoşlar."

Su, Berkay'ı boğazlamaya başladı.

"Ulan Berkay, ulan Berkay! Bir bardak su istediğimiz de ölü taklidi yapan kişisin, makyaj bile yapmışsın lan!? Bir bize gelince mi üşeniyorsun? Öldüreyim mi lan seni söyle öldüreyim mi!? Mezarına da "Çok kıvırtık bir Sudeydi ruh-u şaad olsun" Yazdırayım mı lan?"

"Ne yaptın sen Sucuk ya, mezar taşının bir harfi kaç para sen biliyor musun? " Çk kvrtk br sdydi rhu şad olsn" Yazsak yeter fazla bile lan buna."

Berkay, boğulmanın etkisiyle kırmızıdan, mora, mordan sarıya, sarıdan turuncuya giriyordu bukalemun gibi renk değiştiriyordu gözlerimi onlardan ayırdığımda gözlerim saatime takıldı. Saatte bir baktığım da sadece 5 dakikamızın kaldığını görünce telaşla konuşmam bir oldu.

"Su, bırak şunu sadece 5 dakikamız kaldı."

Sinirle Berkay'ı bıraktı Su, derin derin nefesler alıyordu Berkay, doğum yapan kadın misali.

"Seninle sonra görüşeceğiz, Sude. Ne Sudesi lan, Berkay kafamı bıraktınız." Sinirle ceketini alıp kasiyerin yanına gitti. Berkay'ın kıyafetlerinin parasını da ödeyip mağazadan çıktı Sucuk. Bende Berkay'a gülüp peşinden yürüdüm.

"Beni de bekleyin, kamkiler." deyip topuklu ayakkabılarla koşturmaya başlamıştı Berkay.

O topukları onun ben, neyse. Bizden iyi yürüyor kerata.

Meydanın merkezine kadar koşmuştuk. Uğurlar, Muratlarla tam burada anlaşmış. Etrafıma baktığımda kıllı bacaklı elbiseli kimse göremiyordum.

Durun gördüm gördüm!

Tüh ya bu bizim Berkaymış.

Göz devirdim niye etrafımda ki herkes manyak? iç sesim beni dürtükledi sanki sen çok normalsin diye, iç ses haklı dağılalım.

Su sessizce fısıldadı.

"Kara göründü, kara göründü. "

"Ne diyorsun kızım?" diye tersledim, manyak karı.

"Aman be! Bir korsan kaptanlıkta yaptırmadınız bizimkiler geliyor işte kıllı bacaklar."

Zaferle gülümseyip bıyığımı düzelttim, bıyığım önemli sonuçta.

Su önde ben arkada,bizim gacıların yanına gittik. Plan şuydu biz de onlara yavşayacaktık böylelikle nasıl bir şey olduğunu anlayacaklardı, planı kim bulmuştu derseniz;

Tabii ki grupta ki en zeki kişi.

Yani ben, ben!

Yanlarına yaklaştığımızda, Su saçlarını daha doğrusu peruk saçını havalı bir şekilde geriye doğru itti bende bıyığımla oynuyordum. Konuşmaya ilk ben başlamıştım sesimi olabildiğince kalın çıkartmaya çalışıyordum.

" Sizin gibi güzel 2 hanımın buralarda ne işi var yavrum."

Muratlar bize tip tip bakıyordu. Uğurlarla yaptıkları anlaşmanın bir diğer şartı ise ne olursa olsun erkek olduklarını belli etmeyeceklerdi yani iki saat boyunca.

"Ne diyorsunuz, biz sizin bildiğiniz kızlardan değiliz." dedi Murat sesini olabildiğince inceltmeye çalışıyordu.

Su gidip yanaklarından makas aldı, sesini kalınlaştırıp konuşmaya başlamıştı.

"Aşk olsun bebeğim, biz size öyle mi dedik hey yavrum hey analar neler doğuruyor bacaklara bak süt beyazı süt süt!"

Gülmemek için kendimi sıkıyordum şuan ki halimiz o kadar komikti ki. Bizim aksimize Muratlar dişlerini sıkıyorlardı patlamamak için.

"Çek şu elini bilader." diye konuştu kalın sesiyle Murat.

"Anlamadım?" dedim bilerek.

"Ee, yani çek şu elini ayol." Bu sefer sesini inceltmeyi ihmal etmemişti.

Muratlar hızlıca yürümeye başladı topuklu ayakkabılarla çok komik görünüyorlardı. O değilde Berkay'da dahil hepsi çok çirkin karı olmuşlardı güzel Allahım'ın bir bildiği varmışta bunları erkek olarak yaratmış gerçi şunlar adam olmayı başaramamışlar ama neyse.

Arkalarından laf etmeye devam ediyorduk sonunda dayanamamış olacaklar ki arkalarına döndüler peruklarını yere atıp kalın sesleri ile bağırdılar.

"Yeter ulan yeter! Erkeğiz lan biz!"

Su ise sanki bu anı bekler gibi üstlerine atlamıştı.

Su'yun ağzından

Murat'ın yüzüne yumruk attım. Benim vurmamla İrem ile Berkay da diğerlerine vurmaya başlamışlardı. Boşuna mı boksla uğraşıyoruz abi. Allah ne verdiyse vurmaya başladım.

"Sen kim kardeşime yavşamak kim köpek." Adama tekrar yumruk atacakken kolarımı sıkmasıyla bağırdım.

"Kızım sen ne haltla bana yumruk atarsın." dediğinde seyirciliği bırakıp Alper ve Uğur adamlarla dövüşmeye başlamıştı. Tabi biz eksik olur muyuz? Hayır biz de dövmeye başladık. Murat ve arkadaşlarına baktığımda cidden iyi gözükmüyorlardı. Anlamışlardır bence artık kimseye sarkmazlar.

"Lan tamam öldüreceksiniz adamı bu yaşımda katil olup hapishanelerde çürümek istemiyorum güzelliğim mahvolur." dediğimde

"Asıl benim yakışıklılığım mahvolur. " diyen Berkaya baktım.

"Kanka bence senin Sudeliğin hapishanelerde çürür sen bu tipli hapishanelerdeki adam görse kesin kalp krizi geçirir." dediğimde hep beraber kahkaha attık.

"Özür dileriz bir daha yapmayacağız söz." Diye bağıran kişilere baktığımda sarkan çocuklar arkalarına bakmadan kaçarak gidiyorlardı.

Uğur'un yanıma gelerek elini omzuma atmasıyla kaşlarımı çatıp ona bakarak elini işaret ettim. Çek demek istiyordum. Sen kimsin de elini omzuma atıyorsun. Anlamış olacak ki çekti. Bir zahmet anlasın. Alper'in gülerek yanımıza gelip telefonunu bize tuttuğunda izlemeye başlamıştık. Lan... çocukları döverken bizi çekmişlerdi. Kaşlarımı çattım.

"Bunu internete yaymamızı istemiyorsanız maymuncuk dansını silin."

"Şantaj?" diye soru sorduğumda,

"Yok olacaklar." diye cevap verdi Uğur.

Gözlerimi İrem ve Berkayda gezdirdim. Berkay'ın hiç bir suçu yoktu. Yanımızda değildi zaten. Onların başlarını da kendi başlarımı da yakmaya niyetim yoktu. Cebimden telefonumu çıkarttım. Herkesin bakışları bana dönmüştü.

"İlk siz,"

"Yok ilk siz." Dediğinde Alper,

"Silmeyiz o zaman siz bilirsiniz." dedi İrem. Berkay ise bize ne diyorlar lan bunlar ben en yakışıklıyım ilk ben sileyim bakışları atıyordu.

Uğur" Aynı anda." dediğinde hep beraber aynı anda sildik.

İki tarafta birbirlerine öldürücü bakışlar atıyordu. Oysa ki daha beş dakika önce el birliği ile çocuk dövmüştük. Elimizde tehtit olarak bir tek maymuncuk dansı vardı onu da az önce kaybetmiştik.

"Tamam anladık, çılgın bakışlılar bıraksak sabaha kadar birbirinize öldürücü bakışlar atacaksınız ama bu yakışıklının ayakları zonklamaya başladı mağlum 5 santimlik topuklarla yürümek kolay değil yazık bu yakışıklıya lan, hadi düşün önüme çirkin kezbanlar gidiyoruz. " dedi kıvırtık Sude.

Göz devirip İrem'in kolundan tuttum arkamızı dönüp otobüs durağına kadar yürümeye başladık. Otobüs durağına geldigimiz de hepimiz yerlere oturmuştuk bir kişi hariç kıvırtık Sude elbisesi dolayısıyla yere oturamamıştı somurtarak ayakta duruyordu. Eminim ki elbiseyi denediğine bin pişman olmuştur ama anlasın kadın olmak o kadar kolay değil.

Sonunda otobüs gelmişti hızlıca yerlerimize oturduk ben ve İrem yanyana Berkay ise karşımıza oturuyordu. İrem kafasını omzuma koymuş uyukluyordu.

Berkay'ın yanına yaşlı bir amca gelmesiyle gülmeden edemedim, amca bir bize birde Berkay'a bakıyordu sahi biz hâlâ erkek kılığındaydık değil mi?

Amca bulmacayı çözmek istercesine bizi süzüp duruyordu. Beyni error vermese iyidir çünkü şuan ki durumumuz o kadar garipti ki. Amca sonunda düşünmeyi bırakmış olacak ki kafasını iki yana salladı kafasında ki düşüncelerinden kurtulmak istercesine.

Gözü Berkay'ın bacaklarına takılmıştı. İçimden 'oha' demeden edememiştim doğrusu. Berkay yerinden rahatsızca kıpırdandı. Amca Berkay'ın kulağına bir şey fısıldadıktan sonra Berkay'ın gözleri yuvalarından çıkacak şekilde fırladı, Berkay amcadan uzaklaşmak istercesine yana kaydıkça amca üstüne üstüne geliyordu.

Sonunda Berkay dayanamayıp bağıracaktı ki, evime varmışız hızlıca inip yokuşu çıkmaya başladık kahkaha atıp Berkay'a döndüm.

" Ne dedi lan sana amca, o kadar şaşırdın?"

"Söylemem."

" Yaa, hadi söyle ben zaten uyuyordum bütün olayı kaçırdım. Tam uyuyacak zamanı buldun İrem!" diye söylendi İrem, sesinde kendine lanet okuyan bir tını vardı.

"Tamam. Söyleyeceğim ama, gülmek yok."

"Bakarız." deyip sırıttım.

Berkay ise göz devirip, konuşmaya başladı.

"Yaş geçmiş, ama iş bitmemiş bende bebeğim, dedi amca."

İrem'le birlikte, gülmemek için dudaklarımızı ısırıyorduk. Sonunda dayanamayıp bir kahkaha patlattım; benim gülmem üzerine İrem de gülmeye başlamıştı. Mahalle, bizim kahkalarımız ile inliyordu.

"Bir daha kadın olmayı düşünüyor musun, kıvırtık Sude?" dedi İrem. Kahkaha attığı için, cümle kurmakta zorlanıyordu.

"Sikseler olmam bir daha." deyince daha da çok güldük.

Güle güle, sonunda eve gelmiştik. İrem ve Berkay, yine bana gelmişlerdi. Evleri yok mu lan bunların di'ce'm de; var. Hatta evlerine gittim yani ben, o zaman neden her gün bendeler? hayır yani ben bu evi annemlerden kaçmak için cümle kurmakta zorlanıyordu.

"Sikseler olmam birdaha." deyince daha da çok güldük.

Güle güle sonunda eve gelmiştik. İrem ve Berkay yine bana gelmişlerdi, evleri yok mu lan bunların dicem de var hatta evlerine gittim yani ben, o zaman neden her gün bendeler? Hayır; yani ben bu evi, annemlerden kaçmak için tutmuştum. İrem ve Berkay zırt pırt gelsin diye değil. Göz devirmeden edemedim.

Çantamdan anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım; kapıyı açmamla hepimiz, zinciri kopan bileklik boncukları gibi ayrı ayrı yerlere dağılmıştık evin içinde.

Yaklaşık 10 dakika bu modda takıldıktan sonra, kapı çaldı.

"Berkay, açsana kapıyı." diye mırıldandım.

"Yok ya, bu yakışıklı sizin kapınızı açmak için mi geldi buraya?" diye söylendi Berkay.

'BERKAY!' diye bağırmamla yerinden fırlayıp kapıyı açtı Berkay ve karşımızda kaşlarını çatmış sinirle bize bakan bir 'Berk abiyle' karşılaşmıştık.

"Hoş geldin abim," dedi İrem.

"Ne zaman söyleyecektiniz lan bana?!" diye kükredi, Berk abi.

"Neyi?" dedim .

"Muratların, İrem'e asıldığını..."

Kükreme sesi, beynimde uğultuya neden olmuştu. İrem bana, ben Berkay'a, Berkay İrem'e bakıyordu biri konuşsun dermişcesine. Ve biz yine sıçışlardaydık...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro