Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

7.Çalışkan Berkay

Hani bazı anlar vardır, zaman durur hayat durur. Bizde şuan o anların içerisindeydik. Masadakilere dönüp baktığım da Alper ile Uğur sinirle karşıda ki çocuklara bakıyor İrem ise önüne dönmüş ellerini sıkıyordu.

Alper yerinden fırlayıp çocukların üstüne atlayacaktı ki İrem sinirle fısıldadı.

"Sakın! Sakın Alper, ne olacak? Sen onlara yumruk atacaksın döveceksin peki sonra? Her şey yoluna girecek mi ?! Hayır, öyle bir intikam alacağım ki bir daha değil kızlara laf atmaya bakmaya götleri yemeyecek."

" Alırsın sonra intikamını kızım! Hele ben bir yumruk atıp deşarj olayım da o gözlerini morartınca bir daha bakamazlar zaten kısa ve net."

Sinirle Alper'e baktı İrem ardından yavaşça çocukları kontrol etti, etrafıma baktığım da gitmişti tavuk götleri İrem masadakilere dönüp konuşmaya başladı.

"Bakın, şimdi hepimiz dersimize girelim çıkışta hepiniz depoya gelin."

Uğur ve Alper başını yavaşça sallayıp onayladılar.

"Dersimiz neydi ki? " Diye İrem'e bir soru yöneltim.

"Bilmem, neydi? "

"Tarih." Uğur soğukça cevap verdi.

İremle benim gözlerim aynı anda yuvalarından çıkacak gibi olmuştu zaten.

"Sorarlarsa, tarih dersini duyunca öldü dersiniz."

Diye bağırıp sandalyeye bayıldı İrem, ardından koşarak Berkay tarzı ayaklarını götüne vura vura kantinden çıktı. Sahi, Berkay nerede?

"Ne oluyor lan bu kıza?" Diye sordu Uğur.

Garibim bilmiyor ki tarih hocasının İrem'in babası olduğunu. Ona cevap vermek yerine bende hızlıca sınıfa doğru koştum. Sınıfa vardığım da İrem'in kapının başında hatim indirdiğini gördüm onun yanına gittim. Bizden 2 dakika sonra da Uğur ve Alper geldi.

"Vatana millette hayırlı olsun,sıçtık." Diye söylendi İrem.

"Anlamayan bir tek ben miyim lan? "

"Uğur, Tarih Hocası İrem'in babası işte " diyerek Uğura baktı, Alper.

İrem, kapıyı tıklatıp yavaş adımlarla içeri girdi. Bizde kurbanlık koyunlar gibi sıralanıp peş peşe girdik. Tarih hocamız bizi sertçe süzdükten sonra "Sizi yok yazdım, yerinize oturun." Dedi sertçe.

İrem ise ona evde görüşeceğiz baba bakışları atıyordu. Yavaşça yerimize oturduk. Sınıfı süzdüğümde bir tek Berkay yoktu. Bizim yanımızda da yoktu bu çocuk nereye kayboldu böyle. Kapı çalınca Hocamızın gir demesiyle içeriye Berkay girdi.

Hoca"Sende yok yazıldın Berkay." Deyince İrem'in sabah ki geç kalma sözü aklıma geldi.

"Hocam benim gibi yakışıklıyı nasıl yok yazdınız? Nasıl parmaklarınız izin verdi." Diye saçmalarken sınıftan kahkahalar yükseldi.

İrem ile bende gülmeden edememiştik. Sayın Tarih Hocamız boş konuşmayı sevmezdi. O zaman dolu konuşsun dimi ama? Hocamız bağırarak konuştu.

"Gevezelik yapmada geç yerine." Berkay sıraya otururken söylendi.

"Tamam hocam ne bağırıyorsunuz sanki yalan bunlar." Deyip sıraya yerleşti.

"Bana bunları sırayla veriyorlar." Diye söylendiğini duymuştum.

"Evet çocuklar nerede kalmıştık. Gamze devam et bakalım kızım okumaya." Dedi

Gamze o sevimsiz sesiyle, yüksek sesle okumaya başladı. Bu kızı hiç sevmiyordum. Hani olur ya herkesin bir sevmediği bir kız olur diye işte benimki de Gamzeydi.

"Bir de kızım dedi ya yoksa lan Gamze benim kardeşim ve babam onu başka birinden mi peydahladı." Diyerek gözlerini kocaman açtı. Şuan çok komik görünüyordu. Bu haline sessizce kıkırdadım.

Berkay "Ne gülüyorsun bitli ?"

"Önüne dön, zaten yeterince azar yedik bugün." Dedim.

"O yüzden mi arkamda gülüyorsun? " Deyip önüne döndü.

"Sen benim soruma cevap versene ya." Yine başlamıştık. Genellikle bu konuşmalarımız da suçum olmasa da İrem bana iki saat trip atar. Ben ise ona kendimi aff ettirmek için elimden geleni yapardım. Biri bana küsünce barışmazsam olmuyordu yani simdi gamze küserse küsün ama değer verdiklerim bana küsünce kalbim de bir ağrı hissediyordum.

"Hey dalgın water yine daldın dikkat et de boğulma."

"Senin sorunun cevabı öğretmenler bizim babamız gibi ya o yüzden kızım diyor hani biraz zekanı çalıştırsan." Deyip hocayı dinlemeye devam ettim. İrem ise kendi kendine konuşarak bana trip atıyordu.

Uğur'un ağzından

Yarımsaatir susmak bilmeyen İrem ve Su'yun muhabetlerini dinliyorduk. Allah bir çene vermiş gerisini koyvermiş derler ya tam Su ve İrem için o söz. Eğer birazdan susmazlarsa onların sohbetine karışıp onları kelimelerimle dövecektim. Tarih dersini de sevmezdim pek uykum geliyordu. Esnediğim için elimi ağzıma götürdüm.

"Hey sen uzun." Dediğinde Hocaya baktım. Ya bana diyordu ya Alper'e.

Alper"Efendim hocam?" Dediğinde

"Yanındakine dedim evladım."

"Buyurun hocam? Adım Uğur." Dedim sert biçimde.

Hoca"Uğur, oku bakalım o soruyu ve cevaplandır." Dedi sert ve soğuk bir biçimde.

Aynı sert ve soğuk bir şekilde "Tamam Hocam." Diyerek soruyu okumaya başladım. Soruyu okuduğumda cevap verecektim ki, İrem'in parmağı havaya kaldırdığını görebiliyordum. Soruyu cevapladım. Doğru cevapladığım için suratıma gülüşümü yerleştirdim. Alper'i soruya kaldırdığında İrem yine parmağını kaldırdı. Anladığım kadarıyla Tarih dersini çok seviyordu. Alper soruyu okuduğunda kendinden emin bir şekilde cevapladı.

"Berkay bu soru sende." Dedi Hoca.

"Hangi soru hocam." Deyip dokuzuncu soruyu okumaya başladı. Hoca kaşlarını çattı. Çünkü yanlış soruyu okuyordu. O soruyu az önce Alper yapmıştı. Dersi dinlemediği anlaşılmıştı.

"Evladım dokuzuncu soruda mıyız? Sen dersi dinliyor musun?" Diye sordu.

"Evet hocam dinliyorum."

"O soruyu az önce Alper yaptı." Dedi. Arkasını dönüp Alper'e baktı.

"Hocam bilirsiniz 9 benim uğurlu rakamım o yüzden yani."

"Nereden bileyim çocuğum seninle mi uyuyorum gece?" Dedi hoca kızgın bir şekilde.

"Evet hocam birbirimize sarılıyoruz ya siz karanlıktan korkuyorsunuz." Dediğinde ben de dahil, sınıftan gülme sesi yükseldi. Hoca tam Berkay'a bağırıyordu ki. Kapının çalmasıyla o tarafa döndü. Kapıyı çalan kişi içeriye girince o tarafa döndüm.

"Hocam 2 dakikanızı alabilir miyim?" Dediğinde, Sayın tarih hocamız "Tabii." Dedi.

"Çocuklar Pazartesi günü matematik sınavınız var ona göre çalışın gelin."Dedi Matematik hocası olduğunu anladığım Öğretmenimiz. Sınıftan itiraz sesleri yükseldi.

"Hadi bakalım Berkay birinciliği bekliyorum senden." Dediğinde Berkay havalı bir şekilde ayağa kalktı.

"Tabi hocam bu yakışıklılıkla ben alacağım başka kimse alamaz." Dediğinde Hoca gülerek dışarı çıktı ve kapıyı kapattı. Su'yun, İrem'e doğru dönüp konuşmasıyla kulaklarım onlarda ama gözüm etraftaydı.

Su "Bu hafta ata binmeye gidecektik." Deyip yüzünü düşürdü.

İrem" Bensiz mi? Yakıştıramadım sana Su. Yediğimiz içtiğimiz beraber giderdi. Kiminle? Yiğit Eniştemle mi? " Diye sorularını art arda sıraladı.

"Hayır salak sen ben Berkay işte."

"Benim niye haberim yok? Bundan"

"Çünkü Berkay yapmış planı." Dedi Su.

"Tamam gideriz sanki 2 gün boyunca ders mi çalışacağız son gün çalışırız." Dedi zekiyim diye geçinen İrem.

Su yüzünü düşürerek, "O değilde benim matematiğim berbat." Dediğinde Berkay arkasına döndü. Kulağı demek arkadaydı. Peki ya burnu?

"Kafanız rahat olsun bu yakışıklı arkadaşınız sizi çalıştırır." Deyip saçlarını yana atarak önüne tekrar döndü. Bazen düşünmüyor değilim kafası mı güzel diye? Ya da mazot falan içti mi diye?

Hocanın tekrar "Nerede kalmıştık." Deyip Berkay'a döndü. "Ben seninle nerede sarılıyordum evladım?"

"Hocam siz çok sarhoştunuz. Bir de yağmur yağınca şimşek çattı çat diye sizde korktunuz bana sarıldınız ne de güzel olmayan günlerdi." Hoca gittikçe sinirleniyordu. Sınıftakiler ise film izler gibi izliyorlardı.

"Ben içmem evladım. Uydurma" Dediğinde Berkay sıranın üzerine çıktı.

İrem'in ağzından

"En büyük karşıyaka! En büyük karşıyaka!" Diye sıranın üstüne çıkıp bağırmaya başladı Berkay.

Berkay gittikçe babamı çileden çıkartıyordu. Her dersin de sonra evde bana patlıyordu. Benim suçum günahım neydi? Berkay yüzünden azar yiyordum. Berkay saçma saçma şeyler söyleyip dersi kaynatmaya çalışıyordu. Kendi kendime sordum. Ders kazanmı da ? Kaynatsın. Evet ben en iyisi espri yapmayı bırakmalıyım. Daha fazla dayanamayıp yakasından tuttuğum gibi yere çektim onu, yere çekmemin etkisiyle bacakları üstüne düşmüştü. Sinirle ona bakıp fısıldadım.

"Ne yapıyorsun lan sen? Kızdırma babamı sonra evde bana patlıyor." Diye söylendim, birkaç tane de gelişi güzel vurmayı ihmal etmedim.

"Kızım baban bomba mı? Torpil mi?" Deyip gülmeye başladı Berkay.

Bence ben espri yapayım ama Berkay yapmasın. Çünkü az sonra Berkay ölecek ben kalacaktım. Bana ters ters bakıp söylendi.Zaten ne zaman susmuştu.

"Bu yakışıklının dizleri acıyor, bunun vebalini nasıl vereceksin lan sen? "

Berkayı boşverip babama kaçamak bir bakış attığımda kağıda bir şeyler yazıyordu Allahtan'ki duymamıştı Berkay'ı. Gerçi babama kızgındım bütün ders boyunca parmak kaldırdım ama bir kerecik bile beni kaldırmadı, tarih seven kız bulmuş bunuyordu. Ne var sanki derse 15 dakikacık geç kaldıysam hem o benim başıma neler geldiğini biliyor mu? Sabah ki olayı hatırlayınca yüzümü buruşturdum. Bizim birincilikte yalan oldu bugün tüm gün boyunca yok yazılayım aman ne harika (!)

"5 Dakika sonra hemen geliyorum sakın, ses yapmayın. Sıla tahtaya geç konuşanları yaz kızım." Deyip otoriter bir şekilde sınıftan ayrıldı babam.

Bir dakika, Bir dakika.

O Sıla mı dedi ?

Hani benim nefret ettiğim Sıla?

Hani 1 kaşık suda boğmak istediğim Sıla?

Hani bizim sümüklü Sıla?

Gözlerimi devirip Suya yandan bir bakış attım, her zaman ki gibi Uğurla kötü kötü bakışıyordu. Etrafta gözlerimi gezdirdim.

Sıla, kendini bir şey zanneder gibi tahtaya çıktı ve o iğrenç sesiyle bağırmaya başladı.

"Sessiz olun! Hoca bütün yetkiyi bana verdi yakarım çıranızı."

Çılgın Huriler seni kovalasın, Sıla.

Serçe parmakların hep sehpa köşelerine çarpsın, sevdiğin çocuk önünden geçerken saçın ağzına girsin, tam işini bitirip tuvaletten çıkacakken tuvalet kağıdı bitmiş olsun Sıla!

Sıla uyuzluğuna bana bakıp duruyordu, nefret ediyordum bu kızdan dünyaları ben yarattım havaları.. Yürüyüşünde bile ego barındıran bir kız. Rahatsızca yerimden kıpırdadım, Berkay'a baktığımda ağzı açık Sılaya bakıyordu, normal tabi 3 santimlik etek giyerse bakarlar.

Berkay'ın ensesine bir tane vuramadan edemedim, bu haraketim sonrasında Sıla ise adımı tahtaya yazmıştı Berkay kıs kıs gülüyordu. Sinirle yerimden fırlayıp bağırdım.

"Konuşmadım bile! beni yazamazsın!"

"Sınıfın huzurunu bozuyordun, tatlım."

Ah! birde şu iğrenç seslenme şekilleri beni benden alıyordu bir insan bu kadar yapmacık olabilir miydi? Yılın yapmacık ödülünü en çok sıla hak ediyor.

"Bazı sapıklar senin üç santimlik eteğine bakıyordu sen rahatsız olmayabilirsin ama senin adına ben rahatsız oldum, tatlım." Dedim onun yapmacığını taklit etmeye çalışarak.

Berkay hemen atladı oradan.

"Sensin be sapık." Ona göz devirdim onun sayesinde şu salak kızla muhatap oluyordum Beyefendi bir "Sapık." kelimesine takılıyordu.

Su yanıma gelip Sılanın üstüne yürümüştü hemen. Onun kolundan tutup kendime doğru çektim bu salak için kavga etmeye gerek yok sırtına vurup bir şey yok anlamında mesaj vermeye çalışıyordum.

Su, Sıla'nın üstüne yürüyünce Sıla, Su'yun adını tahtaya yazıp yanına da çarpı atmıştı.

Yelloz saçlı, ne olacak. Berkay hemen yanımıza geldi.

"Tamam bacakların güzel falan ama benim kardeşlerime çarpı koyamazsın lan sen!"

Tebeşiri Sılanın elinden alıp tahtaya kocaman "Yılan bacaklı Sıla." Yazıp yanına da 3 tane çarpı attı.

Oğlum, bu çocuğu seviyorum be!

Sırtına vurup "Helal koçum." Diye bağırdık Suyla beraber Sılaya da yandan yandan gülmeyi unutmuyorduk tabi ki.

"Kızlar, kızlar anlıyorum bu yakışıklının en yakınında olmak istiyorsunuz ama kulağım kıymetli lütfen yani."

Berkay'a gülüp yerimize geçtik Sıla ise ayaklarını yere vurup bütün tahtayı sildi ve ağlayarak yerine oturdu. Alperlere kaçamak bir bakış attığım da bize bakıp sırıtıyorlardı dil çıkartıp önüme döndüm. Bir kaç dakika sonra babam, daha doğrusu sayın tarih hocamız elinde bir ton testle içeri daldı. Allah'ım bütün öğrencilere dayanma gücü ver yılan bacaklı Sıla, Şirin olmayan Şirin ve Gamzesi olmayan Gamze hariç.

İçimden kıs kıs gülüyordum gözüm babama kaydığında bana baktığını gördüm daha doğrusu "Biz bu çocuğu yaparken, nerede hata yaptık? " diye düşünürken gördüm.

Testleri dağıtması için beni ve Su'yu seçti, heh bir bu eksikti zaten bok şansı sen git derse kaldırma ama test dağıtmaya kaldır, test dağıtmaktan nefret ederim bilerek beni kaldırdı gözlerimi kısıp babama kaçamak bir bakış attım daha sonra ile elinde ki testleri alıp sırasıyla dağıtmaya başladım Su'da arkamdan bir sonraki testi dağıtıyordu. Babamın sesi kulağıma doldurdu.

"Berkay, gel sende geri kalanları dağıt." Sert ve otoriter sesi karşısında Berkay konuştu.

"Ama hocam bu yakışıklının ellerine ve ayaklarına yazık."

"Çok konuşma Berkay, zaten çözdüğün yok testleri uçak yapıp camdan atıyorsun hatırla bir keresinde müdürün seyrek saçlarına gelmişti de senin yüzünden azar yemiştim hem de tek suçum testin üstünde "Tarih dersi" yazmasıydı."

"Seyrek mi? Keltoş demek istemiştiniz herhalde hocam, ne günlerdi be keltoşunu yediğim insan okulun çöplerini toplattırmıştı bana seviyorum bu adamı ya gerçi benim gibi yakışıklıyı hor kullanıyorsunuz ama neyse. "

Bütün sınıf gülmeye başlamıştı maksat, ders kaynasın babam git gide daha da sinirleniyordu hissedebiliyordum.

"Berkay, gevezeliği kes ve şu testleri dağıt." Diye kükredi babam.

Adamı tansiyon hastası yaptılar ayol, ne olursa olsun babamdı o benim yapmasınlar babama öyle.

Hızlıca testleri dağıttıyordum yılan bacaklı Sılaya gelince testleri fırlatırcasına atıp kulağına "Pardon bilerek oldu." Diye fısıldadım aynısını Gamzesi olmayan Gamzeye ve Şirin olmayan Şirine de yapacaktım Su'da aynısını yapınca kıs kıs güldüm.

Berkay ise kulaklarına eğilip. "Bir ara bu yakışıklıyla konuşmak isterseniz haberim olsun bayanlar." Deyip göz kırptı salak.

Alper ve Uğur'un sırasına gelince olabildiğince hızlı dağıtmak istedim testleri ama elim ayağıma dolandı ve birden testleri yere düşürdüm.

Alper diz çöküp çapkınca bana baktı ve testleri toplamam da yardım etti babamın sinirli bakışlarını üzerimde hissedebiliyorum. Bütün testler toplanınca Alper yavaşça fısıldadı.

"Bizi görünce bu kadar heyecanlandığını bilmiyordum, pepee manyağı. " gülüp yerine oturdu salak, bende kağıtları yüzlerine fırlatıp güldüm kendi sırama da koyduktan sonra artan testleri babama verdim.

Berkay'a bilerek vermemiştim ne de olsa soruların hepsini bizden bakacaktı boşuna kağıt israfı yapmayalım. Berkay ve Su'da test dağıtmayı bitirmiş yerlerine geçmişlerdi saatte baktığımda tamı tamına 2 dakika 41 saniye kaybetmiştim!

2 dakika 41 saniyede 10 soru çözerdim ben Alper'e yandan bir bakış attığımda 5. Soruda olduğunu gördüm hemde vereli daha 30 saniye olmuştu gözlerimi kısıp babama baktım hepsi onun yüzünden ellerimi çıtlatıp sakinleşmeye çalıştım. Kalemi elime alıp testime başlayacaktım ki Berkay'ın homurdayan sesini duydum.

"HOCAM! BENİM GİBİ YAKIŞIKLIYA TEST VERMEMİŞLER."

Su sinirle fısıldadı Berkay'ın kulağına;

"Sanki sen çözüyorsun lan ibiş, hepsini biz çözüyoruz kopyacı seni."

Bu kız benim ruh ikizim diye boşuna demiyorum gerçi bizden ikiz mikiz olmaz olsa olsa;ruh öküzü olur.

"Tesüf ederim arkadaşım 20 sorudan 2 tanesini kendim çözüyorum haksızlık ediyorsun."

"Hı-hı aynen resimli olanları çözüyorsun IQ ancak ona yetiyor." Suyla sessizce kıkırdayıp masanın altından çak yaptık.

" Tabii, sana test verelim de müdürün başına at demi oğlum? " Dedi sinirle babam.

" Ayıp ettiniz hocam bu sefer Müdüre atmayacaktım, müdür yardımcısına atacaktım."

Babam sinirle sabır çekti ve elindeki testi Berkay'a fırlattı saatte baktığımda;

Olamaz 3 dakika 1 saniye olmuştu!! Hızlıca soruları okudum, yaklaşık 50 tane soru vardı hızlı hızlı çözüyordum teneffüs zili çalana kadar yetiştiremezsem kendimi ahanda şu pencereden atardım. Suyun telaşlı sesini duydum.

" İrem, yavaş kızım az nefes al heyecandan ölüp gitmenden korkuyorum."

Berkay ise arkasını dönmüş cevapları benden geçiriyordu.

"Aa, rahatsız etme kızı sen buna bakma güzel kardeşim hızlı hızlı çöz bende biran önce bitireyim yani bu yakışıklı 2 saat senin kağıdına bakarsa gözleri acır yazık şu çekik gözlere. "

Berkay'a aldırmadan çözmeye devam ediyordum etraftaki hiçbir sesi duymuyordum adeta sadece sorulara odaklanmıştım ve tabii ki Berkay'ın benden kopya çekmesine müsade etmeyecektim teneffüste Berkay'ın testini yırtıp atacaktım. Saatte baktığımda soruları çözmeye başlayalı 8 dakika olmuştu derin bir nefes aldım bitirmiştim ve zilin çalmasına daha 30 saniye vardı!

"Bitti." Deyip sevindi Berkay.

Kendisi çözüp bitirseydi bu kadar sevinmezdi herhalde. Babam dersin bitmesiyle çıkıp gitmişti koşar adım. Hiç demesin zaten kızım bir şeyin var mı bir şeye ihtiyacın var mı diye trip dolu bakışlarımı kapıya gönderdim, yalnızlıktan kapıya trip atıyordum artık.

Berkay ise test kağıdını tepesinde tutup öpüyordu kutsal bir şeymiş gibi. benim çözdüğüm sorularla millette hava atmakta neyin nesi be Berkay ?

Arkasından sinsi sinsi yaklaşıp kağıdı yakaladığım gibi elinden çekip yırttım, çöpe atıp elimi sirkeledim. Berkay ise evladını öldürmüşüm gibi bana baktı ve kendini yerlere attı ellerini dizlerine vurup bağırıyordu.

"O benim şah eserimdi, o benim baş yapıtımdı li li li."

Gülmeden edemedim, birden aklıma Öküzlerle buluşup plan yapacağımız geldi. Uğur yanımızdan geçerken konuştu. "Bizi takip edin." Ve arkalarına bakmadan sınıftan çıktıklarında onların nereye gittiklerini kaybetmemek için Berkay, Ben ve Su hep beraber biz de arkalarından sınıftan çıktık. Boş bir sınıfa girdiğimizde Uğur ve Alper planı anlatmaya başlamasıyla onları dinlemeye başladım. Dedikleri şeyle gülmeye başladım.

Uğur"Nasıl fikir ama?" Dediğinde Su, "Harika." Dedi.

"Yalnız zeki arkadaşlarım. Benim kadar zeki olamazsınız da sizin dans provanız var." Dedi Berkay.

"O bu ders olacak derse girmeyeceğiz ki." Dediğimde Su konuştu.

"Gizem hoca son ders demişti."

"Bu son ders zaten." Diyerek lafımıza atladı. Çocuğum yavrum havuza atlar gibi atlama please?

"O zaman dans odasına." Deyip Su önden kapıyı açıp çıkarken arkasından bende çıkıyordum. Berkay'ın Uğur ile Alper'e yılan gibi tıslamasıyla durup yakasından tutup sınıftan çıktık. Sınıfa gidince herkes kendi çantasını alıp dans odasının yolunu tutmuştu. Dans odasına geldiğimizde Su kapıyı çalarak içeri girmişti. İçeri girdiğimiz de Gizem Hoca dans ediyordu. O kadar güzel dans ediyordu ki, Büyüleyiciydi. İşinin hakkını tam olarak veriyordu. Bu hocayı çok seviyordum. O kadar güzel kalbi vardı ki. Bize döndüğünde içten bir gülümseme yolladı.

"Hoş geldiniz çocuklar."

"Hoş bulduk hocam." Dedim. Su ise gülümsemekle yetindi. Berkay ise Çantasını kenara atarak üzerine oturdu. Berkay'ın dans provası yoktu. Amacı dersten kaçmaktı. Gizem Hoca ise onu kabul etmişti. Yoksa hıp hızlıca konuşarak başımızı ağrıtmıştı. Kapının çalmasıyla o tarafa dönmeme gerek yoktu. Çünkü anguslar gelmişti. Gizem hoca ellerini çırptı.

"Herkes geldiğine göre başlayalım!" Dedi ve bize soyunma odasını gösterdi.

Alper'in ağzından

Sonunda dans provası bitmişti ve biz Uğurla, İrem'e sarkanları takip edecektik. Zil çalmasıyla hızlıca dans odasından çıkarak okulun bahçesine koşarak çıktık. Gözlerimizle o çocukları arıyorduk. Etrafta gözlerimle çocuğu ararken onlardan birini görmemle Uğur'a dönüp o tarafı işaret ettim. Arkadaşları ile okuldan çıkarken otobüse bindiler. Otobüse binmeyi hiç bir zaman sevmeyen Uğur bu sefer itiraz etmeden otobüse binmişti. En arkalarda bir yere oturarak çocukları izlemeye başladım. Uğur ise yanıma gelip oturdu. Bir 15 dakika sonra arkadaşlar ayaklanınca bizde ayağa kalkarak otobüsten indik. İndiğimizde etrafa baktığımda Alışveriş merkezine gelmiştik. Üstlerine kıyafet almazlar inşallah diye geçirdim içimden. Alışveriş merkezine girmeleriyle arkalarından girdik. İlk katta olan oyun salonuna girdiklerinde yüzümde bir gülüş belirdi. Uğur'a döndüğümde oda gülüyordu. İçeri girdiğimizde Playstationoynadıklarını görmemle yüzümde ki gülme daha da genişlemişti. Oyun yeni başlıyordu. Playstationda Uğur ve ben gerçekten iyiyiz. Bugün şans bize gülüyordu. Çocukların yanına vardığımda konuşmaya başladım.

"Merhaba millet." Deyip konuşmaya başladım.

"Merhaba" Dediklerinde gülmemek için zor tuttum.

"Maç yapalım mı?" Diye soru sorduğunda Uğur, dudaklarımı aralayıp tekrar konuştum.

"Hem aynı okuldayız çoğu kez gördüm sizi Ben Alper." Deyip elimi uzattım. Karşımda ki çocuk sert bir şekilde "Bende Murat." Dedi bu ciddiliği bize sökmezdi aga. Ne kadar sert gözükmeye çalışsa da gözükemiyordu.

"Bende Uğur."

Yanında ki çocuklarla tanıştıktan sonra, Murat denen çocuğa doğru döndüm.

"İddaa'ya girelim mi?" Dedim.

Murat"Nesine?" Dediğinde bu sefer Uğur konuştu.

"Kaybeden 2 saat boyunca karı kılığında meydanda dolaşacak."

İşte oyun şimdi başlıyordu..

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro