Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

16-Kod Adı:Yiit

Karşımda Yiğit'i görmemle şaşırmıştım. Hala ne yüzle gelebiliyordu? Hem başkalarıyla fingir de hem de Su'yun yanına gel sen. Su'yun, Yiğit'in boynuna ellerini sarmasıyla gözlerim yerinden çıkacak gibi oldu. Az önce ağlıyordun ne oldu da şimdi sarıldın? Meraklı gözlerle Su'ya bakışlarımı diktim. Kollarını Yigit'ten ayırıp elinden çekiştirerek içeri girdirdi ve kapıyı kapattı. Bir an Yiğit ile göz göze gelince nefesim kesildi. Umarım Alperle beni görmemiştir. Su'ya baktığımda bana göz kırpmıştı. Sinsice sırıttı. Vay zeki kız yine sinsi bir planları vardı Su'yun.

Ama o planı uygulamak yerine dalmayı tercih ederdim. Olayı gözlerimle görmek farklı başkasından duyma ayrı bir farklı.

"Çok özlemişim Su kraliçemi," dediğinde midemin bulandığını hissetim.

Artık her hareketinde, her sözünde midem bulanıyordu. Yapmacıktı. Hem de fazlasıyla. Bu zamana kadar bu davranışlarını nasıl fark edemediğimi anlayamıyordum.

"Bende seni, yakışıklı prensim," dedi Su.

Yiğittin yüzünde oluşan sinsi gülümsemeyle bu kadar mutlu olmasını kaldıramadığım için sessizliğimi bozdum.

"Hayırdır? Yeni mi aklına geldi bir sevgilin olduğu?" Samimiyetten uzak bir sesle konuşmuştum.
Su'yun öksürmesiyle omuz silktim. Kardeşimi üzen birine nasıl iyi davranabilirdim ki?

"Ne demek istediğini anlamayadım?" deyip o mavi gözlerini gözlerime dikti.

O mavi gözlerinde boğul emi! O saçlarına kuş sıçsın emi!

"Hiç," deyip arkama yaslandım. Kapı kapanmasıyla hepimiz bakışlarımızı oraya döndürmüştük. Oha yeminle bu sinirle Berk abimi unutmuştum.

Berk abimin sinirle yanımıza gelip Yiğit'i yakasından tutup havaya kaldırması bir olmuştu. Reflekse ayağa fırladığımda, Su küçük bir çığlık atmıştı.

"Sen hâlâ ne yüzle buraya gelebiliyorsun it,"

Abi plana sıçma lütfen...

"Berk abi bırak lütfen," diye yalvarıyordu Su.

Hâlâ bu çocuk  için yalvarması sinirlerimi alt üst etmeye yetiyordu.

"Abi bırak çocuğu," dediğimde ikisinin arasına girmeye çalıştım. O sırada gözüme inen yumrukla yere düşmüştüm sonrası ise karanlık..

Su'yun ağızından

Berk abiye yalvarıyordum vurmaması için. Hem belli değil belkide biri bizim ayrılmamızı istiyordu. O yüzden yapmıştı. Gözümle görmeden inanamazdım.

İrem'in "Abi bırak çocuğu," deyip araya girerken Berk abi, Yiğit'e yumruk atacakken yumruk İrem'in yüzüne inmişti. İrem'in yere yığılmasıyla istemsizce elim ağzıma gitmişti. Yere oturup İrem'in kafasını bacağımın üzerine koydum.

"Siktir git lan!" Abimin bağırmasıyla titremiştim.

Bize ne oluyordu böyle başımız hiç beladan kurtulmuyordu. Kapının çarpmasıyla gittiğini anlamıştım Yiğidin. Berk abi ise yere çökmüş İrem'i tokatlıyordu. "Ne yaptın sen?" diye dudaklarımdan döküldü kelimeler. 

"Bilerek olmadı...araya girdi bir anda.." İrem'i tokatlamaya başladım. Çünkü tam tamına on beş dakikadır baygın yatıyordu. Endişelenmeye başlamıştık.

"Mememi açtınız?!" deyip yerinden fırladı İrem.

Ha?

Mememi dedi bu kız?

"Lan tam biri bana meme açıyordu zamanlamanız harika yani," deyip göz devirdi İrem.

Lan biz burada bir şey oldu mu diye endişeleniyoruz. O ise en heyecanlı yerde beni uyandırdınız diyor! Gel de dövme. İrem'i koltuğa itmemle üstüne oturmam bir olmuştu. Sen görürsün küçük hanım! Gıdıklamaya başladım. Evin içinde kahkahaları yankılanırken Berk abi de bana yardıma gelmişti.

*****

Sabah güzelce uyanmayı beklerken yüzüme yastık bastırılmasıyla uyanmıştım. Hangi cani arkadaşlar bunu bana yapar?

Tabii ki İrem ve Berkay.

Doğru tahmin. Ne ara geldiğini bilmediğim Berkay!

"Lan! Ölüyordum ne yapıyorsunuz siz böyle!" deyip öksürmeye başladım.

"Kız bu yakışıklılığa dayanamadı. Şok şok sabah sabah beni görünce yakışıklılığımdan ölüyordu."

İrem'in elinde ki Suyu ağzına götürecekken elinden aldım ve içtim. Elimde ki bardağı geri İrem'e verdim.

Sırıtarak, "Olsa olsa senin çirkinliğinden ölebilirdim," deyip sırıttım.

"Ya sucuğa bak o su benim içinde tamamı salak şey," deyip tam bir bebek gibi konuşmuştu. Yanağından bir makas alıp öpücük yolladım. Eliyle yakalayıp yanağına bastırmıştı. Eh boşuna mı seviyorum bu cadolozu?

"Üf romantiklere bak ayrılmaz çift gibisiniz abi," diyen saçlarını tarayan Berkay'a baktım.

"Asıl sen kuyruk gibi peşimizden ayrılmıyorsun ayol!" deyip açık bıraktığı saçlarını geriye attı İrem. Ardından saate bakıp

"Geç kalıyoruz prenses hanım, hala yatmaya devam edecek misiniz?"

Yataktan ayaklarımı sarkıtıp ayağa kalktım. Banyoya doğru hızlı adımlarla yürüyüp elimi yüzümü yıkayıp odama girdim. Odama girdiğimde okul formalarımı üzerime giyip saçımı dağınık topuz şeklinde toplamıştım. Çekmeceden sevdiğim parfümlerimden birini çıkarıp boynuma birazcık sıkmıştım. Koluma da Berkay'ın aldığı bilekliği takmayı unutmamıştım. Şimdi bu pinti nasıl aldı diyeceksiniz. Parayı ben verdim o seçti..

"Hadi ama Su," diye bağıran Berkay'ın sesiyle dünyaya geri dönebilmiştim. Hayır Uzay'a falan gitmemiştim. Komşu olan uzay değil tabii ki.

"Geldim."

Çantamı omzuma alarak odamdan çıktım. Ayakkabılarımızı da giydikten sonra dışarıya çıkıp kapıyı kilitledim. Anahtarı cebime atıp yürümeye başladık. Yol boyunca oflayıp durmuştu Berkay. En sonunda sinirlerimi bozduğunda bağırmıştım.

"Oflayıp durma artık,"

"Ne oldu Berkay?" dedi kaşları çatık olan İrem.

Anladığım kadarıyla onunda siniri bozulmuştu.

"Sevgilim yok dünyaya aykırı resmen. Böyle bir yakışıklının sevgilisi yok işte."

"Mayra var ya." dedim belki moreli yerine gelir diye.

"Mayra çok güzel kız ama onun sevgilisi var."

"Ne!" demiştim şaşkınlıkla ağzım aralanmıştı.

İrem ile Berkay ise yüzüme 'Yüzyıl önceden geliyorsun' bakışları yoluyordu. Haklılardı bu aralar okulla aram hiç yoktu. Doğru düzgün derslerime bile çalışamıyordum. Okula geldiğimizde İrem ile ben direk sınıfa gitmeyi seçmişken Berkay ise kız tavlama peşindeydi. Merdivenlerden teker teker uyuşuk şekilde çıkıyordum. Arel'in yanımıza gelip

"Günaydın kızlar," deyip gülümsemişti. İyi çocuğa benziyordu. Gözleri İrem'i her gördüğünde sanki değişiyor gibiydi. Vardı bu Arel'de bir şeyler. Yoksa İrem'i mi seviyordu?

"Günaydın Arel," demiştik ikimiz de.

"Dersler nasıl?" dediğinde ona inanılmaz bir bakış attım. Konuşma bulmak için saçmalıyordu herhalde. Başka konu mu bulamadın çocuk. O bakışın farkına varmış olacak ki güldü.

"İyi," deyip kestirip atmıştı İrem, ben ise sessiz kalmayı tercih ediyordum. Kulaklarımıza zil sesi duyulmasıyla Arel yanımızdan ayrılmıştı. Sınıfa doğru ilerleyip girmiştik. İremle yerlerimize oturup kitaplarımızı çıkarmıştık. Dersin matematik olduğunu görünce içime bir acı düştü. Ahey ahey bu matematikten çektiğimiz neydi? Neydi Allah'ım benim günahım...

Ve hala matematik yazılısı okunmamıştı.. Hocanın sınavdan sonra rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmıştı. Herhalde sınav sorularına yazılanları görünce.. Benim de kalbim kaldırmazdı.

İrem'in dürtmesiyle ona döndüm.

"Yiğit hakkında ne yapmayı düşünüyorsun?"

Emin değildim. Aldatamaz o beni. O çok temiz bir insan.. Yiğit beni seviyor, yapmaz öyle şey.

"Ya İrem belki aldatmıyordur ha? Biri bizim aramızı bozmaya çalışıyordur olamaz mı?"

"Okuldan sonra sana göstereceğim Su," dediğinde kaşlarımı çattım.

İrem çok iddialı konuşuyordu. Bazen belki bir şeyler biliyor ve saklıyor gibi konuşuyordu, bakışları da öyleydi. Hocanın sınıfa girmesiyle tüm sınıf ayağa kalkmıştı. Matematikçi elindeki dosyayı, kitapları masaya bıraktı.

"Günaydın çocuklar."

"Sağol." dedi yarısı, yarısı da umurunda olmadı sustular.

"Oturabilirsiniz," deyip sandalyesini çekti ve oturdu.

"Kusura bakmayın normalde hiç bir zaman geçirmem ama ameliyat olduğum için geç oldu.. Evet çocuklar sınavlarınızı okudum. Sınavlarınızın böyle olacağını hiç beklemiyordum neyse şimdi daha çok konuşmayayım sizi meraktan öldürmeyeyim," deyip dosyayı açtı... Sıla ismini duyana kadar dalmıştım yine.

"Sıla 45," dediğinde İrem'in sessizce güldüğünü gördüğümde dürttüm.

"Emir 52,"

"Şirin 42," dediğinde İrem'e döndüm.

"Kırk iki ne be sanki ayakkabı numarası gibi," deyip güldüğümde, Sıla'ya güldüğünde kolunu dürttüğüm için benim kolumu dürtmüştü. Sinsi yılaan!

"Uğur 77,"

"Alper 70," dediğinde ellerini birbirlerine vurdular.

"İrem 70," İrem geçmişti onun adına sevindim bir de düşük bekliyordu. Umarım bende elliyi geçebilirdim.

"Berkay senden daha yüksek bir not beklerdim 80,"

Son olarak benim kağıdım kalmıştı. Kalbim küt küt diye çarpıyordu.

"Su 82," dediğinde Berkay yerinden zıpladı ben ise şokla ağzım aralanmıştı.

"Ne demek seksen iki hocam Su beni şimdi iki puanla geçti mi?" dediğinde hoca gülerek, "Öyle oldu biraz." deyince güldüm.

"Al işte tipik öğrenci tipleri sınavdan on alacağım deyip seksen iki almak," deyip burun kıvırdı İrem bana. Haklı da sayılabilirdi bu notu hiç ama hiç beklemiyordum.

"Ya cidden beklemiyordum İrem. Hem sende yüksek aldın tamamı salak şey," deyip dil çıkardım.

"Ya sen bittin kızım neden benden yüksek alıyorsun? Nasıl bu yakışıklıdan daha yüksek alırsın?"

"O da benim sırrım." Nefes alarak konuşmaya devam ettim. "Kağıt benim güzelliğime dayanamadı," deyip güldüm.

  "Böyle diyerek kağıda hakaret etmene daha fazla dayanamayacağım," deyip pis pis sırıttı Uğur. Yüzünde ki gülümseme sinir bozucuydu ama dünden beri ilk defa gülümsemişti.

"Dayanamıyorsan Yaylan kolejine dönebilirsin," Alper'in gülmesi üzerine gözlerimi ona çevirdim. "Sen de,"

Gülmesi yarıda kalınca İremle onlara dil çıkarıp güldük. Hoca bize doğru bakıp öksürünce önümüze döndük. Sessizlik sağlanmıştı.

"Aldığınız notların sözlü notlarıyla düşmesini istemiyorsanız, susun."

Göz devirmeden edememiştim. Neden bütün öğretmenler sözlü notuyla tehtit etmek zorunda ki?

"Evet çocuklar bugün ki konumuz, franktallar."

Berkay ayağa kalktı söz istedikten sonra. "Hocam bu konuyu bulan kişinin adı Frank soyadı Tallar mı?"

İrem ayağa kalkıp konuştu.

"Hayır salak, adı Tallar soyadı Frank ne çeşit bir malsın sen?"

Hoca tahtaya yazı yazarken tebeşiri diğer eliyle tam Berkay'ın alnına gelecek şekilde fırlatınca tüm sınıf kahkahalara boğulmuştu. İrem de kellesini korumak için olacak ki, sessizce yerine çökmüştü.

"Hocam alnımda 7.8 şiddetinde bir çukur açtığınız için sonsuz teşekkürlerimi sunuyor müdüre sizi şikayet etmek için adımlarımı keltoşunu yediğimin odasına doğru atıyorum." Deyip gerçekten sınıftan çıkıp gitmişti.

"Hocam ne yaptınız siz iki gramlık beyni de gitti çocuğun." Deyip sakızını çiğnedi Alper.

Öğretmen sinirle önüne dönüp Alper'e tip tip baktı.
"Sen önce ağızında ki sakızı çıkart." diye kızınca İrem gülerek olanları izledi.

"Çok terbiyesiz hocam şu çocuk." Dedi İrem, ağzında ki sakızı çiğneyerek. Gözlerimi devirip elimle kafama vurdum. Bu kız tam bir özürlü.

"Sizi çok mu aradılar ulan bu okula getirmek için? İrem ve Alper doğru müdürün odasına!"

"Hocam, bari güvenlik için bir şeyler verin bana," dedi İrem.

"O neden?" dedi bıkkın bir şekilde Hoca.

"Hocam siz resmen ayıyla beni bir yere gönderiyorsunuz. Tehlikenin farkında mısınız?"

Hoca elini tahtaya vurunca acımış olacak ki yüz ifadesi değişti.

"Siz ikiniz çabuk müdürün odasına. Başka müdürün odasına gitmek isteyen varsa gidebilir!"

Oflayarak İrem ve Alper ayağa kalkıp sınıftan çıktı.

Arkamı dönüp Uğur'a baktığımda bana göz kırptı. Göz devirip önüme döndüm. Hoca sonunda dersi anlatmaya başlayınca dinlemeye çalıştım.

Sıkıcı geçen bir dersin daha sonunda yağcılık için hoca dersten çıkarken.

"Görüşürüz canım hocam," diye seslendim.

Hoca bir şey demeyince gözlerimi kıstım. Sakin ol Su! O değil de İrem, Berkay ve Alper ders boyunca gelmemişti. İyice merak etmeye başlamıştım.

 Oturduğum sıradan kalktığımda " Nereye gidiyorsun?" diye soru soran Uğur'a döndüm.

Ya sana ne ya? Sen kimsin ki merak ediyorsun salak şey.

"İrem ve Alper'e bakacağım, ha! En önemlisi Berkaya da."

Arkamı dönüp yürümeye başladığımda göz ucumla Uğur'a baktığımda arkamdan geliyordu. Ya sabır. Tamam onun da arkadaşı olabilir ama sınıftan benden önce çıkabilirdi diye içimden söylenirken yanımdan geçmişti. Elleri cebinde bir şekilde önümde yürüyordu. Sen kim köpek önüme geçmek kim! Kafasına en ağırından bir şaplak atarak koşmaya başladım. Şap sesine benzer bir ses yankılanınca herkes yaptığı işi bırakıp bize dönmüştü. Tabana kuvvet koşuyordum.

"Seni yakalayayım görürsün sen o zaman cüce," dediğinde arkama bakarak "Yakalarsan," deyip dil çıkarttım.  

  Koridorda sağa dönersem hayatım kurtulacak. Eğer sola dönersem kimse beni göremeyecek ve Uğur beni kesecek. Koridorun sonuna geldiğimde sağa döndüğümde müdürün odasına dalıp kapıyı korkudan ne kadar hızlı çarptıysam bizim keltoş müdür çığlık atmıştı. Etrafa baktığımda kimse yoktu. Nerede lan bunlar?

"Ne oluyor Su?" dediğinde bir yalan uydurmam lazımdı istemsizce elim kafamı kaşımaya gitti. Kapıyı çalmadan içeriye giren Uğur'a döndüm.

"Burası babanızın odası mı lan? Biri kapıyı çalmadan girer biri kapıyı çarpar." dediğinde Uğurla birbirimize baktık.

"Okulda olduğunuzun farkına varın. Sizi disipline vereyim de görün!"

Ne!

Olamaz.

Göz bebeklerim istemsizce büyümüştü.

"Verirseniz verin ulan!" diyen Uğur'a baktım. Bunu İrem deseydi normal karşılardım, babasına güveniyor diye. Sen neyine güveniyorsun ulan! Uğuru dürttüm.

  "Sen şu yeni çocuğa ban müdüre lan ha?" 

Her şey daha da boka sarıyordu.. Müdür gözlerini bana çevirdi.

"Onu kapıyı çarpmadan düşünecektiniz, şimdi çıkın odamdan!" dediğinde Uğur kulağıma "Çıkalım siniri geçince geliriz." deyip kolumdan tuttu ve odadan dışarı çıktık.  Arkamı duvara yasladım. Bugüne kadar o kadar yaramazlık yaptık hiç bir ceza vermeyen müdür şimdi bize disiplin vermişti. Hemde önemli olmayan konu yüzünden yani diğer olaylara bakarak daha küçük olduğu için önemsiz. 

"Yürü şunları bulalım!" deyip sinirle soludu Uğur. Kafamı sallayıp arkasından yürüdüm. Tuvaletlere baktık. Ardından aklımıza kantin gelince oraya bakmaya karar verdik. Kantine girince Alper, Berkay, İrem üçlüsünü yemek yerken görünce sinirlerim boşaldı yeminle. Lan biz orada ceza alalım bunlar burada yemek yesin  

Alper'in neye güldüğünü çözmeye çalışıyordum. Kafamı İrem'e doğru çevirdim ister istemez. Karşımda, kantinden danino almış ağzı burnu danino içinde olan İrem'i görmek hayatımda gördüğüm en anlamsız şeylerden biriydi belkide. Bu kız ne zaman büyüyecek acaba?

Gözlerimi devirip Berkay'a baktım. Bakmamla beraber bir şeyler kafamda oturmaya başlamıştı. Berkay da aynı şekilde danino yiyordu. Sanırım bunlar aralarında yarış yapıyordu. Yarışmanın adını da tahmin edebilirim. 'KİM KAŞIKSIZ DANİNO YİYİP BİRİNCİ OLACAK VE DAHA SONRA DA SU'YUN SİNİR KRİZİ GEÇİRMESİ ÜZERİNE ÖLDÜRÜLECEK' yarışması yapıyorlardı.

Bu rezil hallerini daha fazla görmeye gözüm dayanamadı. Uğur'un yakasından tutup kulağına sen Alper'i hallet, İrem ve Berkay bende demem üzerine ikimiz beraber üstlerine doğru yürüyorduk. Bizi görmemeleri için arkadan dolaştım. Aynı anda İrem ve Berkay'ın yakasından tutup çektim. Şokun etkisiyle ikisi de ağzı daninolu bir şekilde melül melül bana bakıyordu.

"Neredesiniz acaba siz? Sizin yüzünüzden keltoş müdürden azar işittik bir sürü!"

Berkay bana onaylamaz bakışlar attı. " Cık cık cık... gördüğün üzere burada önemli bir şey yapıyoruz Su. Ne yapalım yani keltoşunu yediğimin müdürü size kızdıysa? Dünyanın sonu değil ya?"

" Patavatsıza da bak sen hele." dedi sinirle Uğur.

Berkay danino kutusunu eline aldı. Kıçını bize dönüp yaylana yaylana kutuyu çöp kovasına attıktan sonra kantinci teyzeye seslendi.

"Tontirişim, bana bir tane peçete lütfen."

Kantinci teyze, peçeteyi Berkay'a getirdikten sonra saçını okşadı.

" Oyy, Tontiriş teyzen sana kurban olsun yavrum benim." dedi tüm sevecenliğiyle.

Burnundan soluyarak triplice konuştu İrem.

"Aşk olsun Medoşum, bu iti seviyorsun da bana hiç pas vermiyorsun.  Ama bu itten pire bulaşınca görürüm ben seni, gelirsin o zaman yanıma."

Melda teyze, gülümseyerek İrem'in yanına gidip sarıldı.

"Aşk olsun kız deli, seni unutur muyum ben hiç? Sen kantinimizin neşesisin."

"Deli fişeği desen daha iyi olur Medoş." dedi Alper.

"Sensin deli fişek be! Hem sen kim oluyorsun da benim Medoşuma, Medoş diyorsun orangutan sümüğü." 

Berkay sandalyenin üstüne çıkıp komutan edasıyla konuştu böbürlenerek.

"Asıl siz kim oluyorsunuz da benim Tontirişime, Medoş diyorsunuz."

Berkay'ı sandalyeden tutup çektim. Sinirle konuştum.

"Melda teyze, bunlara hep sen yüz veriyorsun." Alper, İrem, Berkay'ın enselerine tek tek geçirdim. Uğur da sessizce gülüyordu.

"Hırçın Su kızım, neden bu kadar sinirlisin bakalım?" dedi gülerek Melda teyze. 

Dertli bir şekilde sandalyeyi çekip oturdum.

"Sorma Melda teyze, müdürden bir sürü azar işittim bunlar yüzünden."

"Aman be kızım dert ettiğin şeye bak, olur öyle şeyler üzülme sen." deyip bize gülümseyerek yanımızdan ayrıldı Melda teyze.

 Uğur da sandalye çekip oturunca konuşmaya başladım.

"Dün Yiğit geldi." Konuşmama fırsat vermeyen İrem hemen konuşmaya atladı.

"Benim bir planım var," deyip güldü ama normal bir gülüş değildi şeytani bir gülüştü.

"Neymiş o?" dedim kaşlarımı havaya kaldırırken, 

Umarım Yiğit güvenimi boşa çıkarmazsın. Umarım.

"Şimdi biz bu çocuğu takip edeceğiz ama hani kızlarla göremeyebiliriz o yüzden," Son kelimeyi söylerken üstüne bastırması ve Berkay'a dönmesiyle Berkay yerinden fırladı!

"NE YANİ YİNE Mİ SUDE OLACAĞIM! HAYATTA OLMAZ!" 

Berkay'ın sesinin fazla çıkmasıyla kantindekiler bize döndü. Kolundan tutarak sandalyeye çekti.

"Ve bu yüzden bu zeki, plancı, mükemmel, ne varsa onda var olan arkadaşınız Berkay'ı kız yaparak bu işin gerçeklerini ortaya çıkaracak. Kim benimle deyip elini masanın üzerine uzattı. 

Alper, elini İrem'in üzerine koyarak "Ben!" dedi. Göz ucuyla Uğur'a bakmaya çalışırken Uğur'un bana bakıp elini İrem'in üzerine koydu. Koysam mı? Koymasam mı? İçimde bir korku vardı. Bu olayın sonucunda kötü bir şey olmasından mı korkuyordum acaba? Gerçekleri de öğrenmem lazımdı. Uğur'un elinin üzerine koymasıyla bir ürpermiştim. Eli soğuktu. Soğuktan çok buz gibiydi. 

Bakışlarımı Berkay'a döndürdüm.

"Ya ben bu yakışıklılığımla ikinci defa kız kılığına giremem."

Gözlerimi devirdim. "Benim için de mi?" dedim dudaklarımı büzerek. Genelde işe yarar derler ama bende yaramaz. Çünkü hayvan şansı var bende.

"Peki ya benim çıkarım ne olacak?" dediğinde Berkay'ın kafasına geçirmişti bir tane İrem. 

"Ne mi olacak!? Eniştemizin ay enişte dedim," Ağzına vurarak devam eder "Yiğit'in gerçek yüzünü öğreneceğiz." 

Berkay'ın omuz silktiğini görmüştüm. Kantinden içeri giren kişi görünce aklımdan geçen düşüncenin doğruluğunu yanlışlığını tartmadan hemen cevap verdim.

"Mayra ile senin aranı yapacağım," dediğimde İrem, Alper ve Uğur üçlüsü aynı anda 'Oha' demişti.

"Mayra ile aramızın ne kadar iyi olduğunu biliyorsun öyle değil mi?" deyip tek kaşımı kaldırdım. Eminim ki bu teklifi reddedemeyecek.

Berkay'ın gözlerinin ışıl ışıl olmasıyla elini uzatması bir oldu. 

"Anlaştık ortak!" dediğinde elini sıktım.

Uğur'un kulağıma "Mayra, Berkay'a bakacak mı sence?"

"İnşallah," diyerek fısıldamıştım.

Umarım sonunda hepimiz için en iyisi olur..

  "Şimdi yeni yengenizi görün," deyip ayağa kalktı Berkay. Biz 'Ne diyor yine bu mal?' diye düşünürken Berkay, Mayra'nın yanına gidip oturmuştu bile. 

 "Okul çıkışı takip ediyoruz o zaman?" dediğimde hepsi kafa sallayıp Berkay'a dönmüşlerdi. Berkay konuştuktan sonra Mayra'nın gülmesiyle ağzım açık kalmıştı. 

Acaba dişim de maydanoz mu var bak bakalım diye gülmüş olamaz mı?

 "Benim gördüğümü sizde gördünüz mü?" diye soru yöneltti Alper."Asıl siz benim gördüğümü görüyor musunuz?" diyen Uğur'a göz devirdim."Allah'a şükür gözlerimiz kör değil. Hepinizde aynı şeyi görüyorsunuz!" diyerek homurdanıp sınıfa çıkmıştım.

 ***** 

 Zil sesiyle uyanmıştım. Yine uyuyakalmışım. Hangi okulun zil sesi İngilizce olur ki? Tabii ki bizim okulun. Müdür beyciğim madem zevkiniz güzel bizim okuluda yıktırın! Yeni şöyle modern bir okul yaptırın. Müdür beyciğimle konuşacağım bu konuyu şimdilik bir kenara atıyorum. Şu an ben şimdiki konuya odaklanmalıyım. Kitaplarımı çantama sokuştururken bizimkiler hazırlanmış başıma dikilmişti. 

  "Çok uyuşuksuz Sucuk! Biraz benim gibi eğlenceli ol. Eğlenceli erkekleri tüm kızlar sever." 

 "Ben erkek miyim? Geri zekalı." dediğimde bizim ayılar yine gülmüştü.. Komikti bunu diyen İrem olsaydı bende anırırdım onun şu an olduğu gibi oturduğum sıradan kalkıp üzerimi düzelttim.

 "Hadi gidelim."

Uğursa gülmekle yetindi. Bana karşı laf yetiştirmeye çalışsa kazanamazdı fakat en azından hırsımı alırdım. Tam yine laf atacaktım. Berkay'ın o muhteşem sesiyle vazgeçtim...

"Bim bam bom çatlasın düşmanlar benimde artık bir sevgilim vaaaaaaar!!" diye şarkı söylerken pardon anırırken düşmanlar kısmında eliyle Uğur ve Alper'i göstermeyi ihmal etmemişti.

 "Oğlum daha kızla çıkmıyorsunuz bile neyin kafası bu?" demişti Alper. Bugün fazla konuşmayan yani bu bir ilk olmuştu. İrem de bugün fazla konuşmamıştı. Hatta şarkı bile söylememişti. Bunu tarihe yazmalıydım.. "Late kafası canım!" demişti İrem.

"Görmediniz mi lan kız ağzımın içine düştü heyt be kim dayanır ki zaten bu yakışıklılığa?"

Berkay, arkasında Mayra'nın olmadığını bilmeden konuşmaya devam ediyordu hala. Kaş göz yaparak uyarmaya çalışsam da, bir işe yaramadı. Bizimkiler gülmemek için kendilerini sıkıyorlardı resmen. 

 "Ne oldu? Neye gülüyorsunuz? Yoksa yakışıklı saçım mı bozulmuş?"

 Mayra, Berkay'ın omzuna arkadan iki kere vurdu. Berkay'ın ona doğru dönmesiyle tokatı yapıştırmıştı.

***** 

Ve bir bölümün daha sonuna geldik poncikler*-* Sorularınız varsa lütfen yorumlarda belirtiniz. Sizi çok seviyoruz*-*

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro