14.Seninle Evlenmeyi Düşünüyor
Okuduğunuz saati ve tarihi yazın hipotenüscülerim. 💞
Merhaba Ponçiklerim. Nasılsınız? Umarım İyisinizdir.
Bu bölümü değerli okuyucum olan Buse'ye ithaf ediyorum. 💞
Bu bölümde bol bol yorumlarınızı bekliyorum. Yorumlarınız bizim için çook önemli. Sizleri çoook ama çook seviyoruz. Kendinize iyi bakın! Unutmadan facebook grubumuz da yoksan duvarımda bulabilirsin. Hepinizi bir arada görmeyi çok isteriz. 💞
Keyifli okumalar.
Şaşkınlıkla ağzım açılmıştı. Ağzım açık bir şekilde başımı Alper'e çevirdim. Yiğit ile yanındaki kıza bakarken bana çevirdi bakışlarını. Alper ise benim aksine şaşkın gözükmüyor yada saklıyordu ifadesini. Eli ile ağzımı kapatarak
"Ağzını kapat sinek kaçacak," deyip gülümsedi.
Yani şurada ben az önce ki gördüklerimi idrak etmeye çalışıyorum o ise espri yapıyor. Bir de espri yeteneği olsa. Biri bunların hepsinin rüya olduğunu söyleyebilir mi? Biri beni cimciklesin.
"Çok komiksin,"deyip omzuna geçirdim bir tane. Ben bu olayı Su'ya anlatabilecek miydim? Anlatmam gerek aslında ama bana inanmaz diye korkarım.
"Su'ya nasıl söyleyeceğim...Bana inanır mı ki?" dedim nefesimi sessizce vererek. İnanır dimi? İnanırdı ya kaç yıllık arkadaşıyım, kardeşiyim.
"Elimizde kanıt olması lazım."
Doğru söylüyordu elimizde kanıt olması lazım. Cebimde ki telefonu çıkartıp telefonu Alper'e göstermeden ekran kilidini açtım. Kameraya basıp yavaşça duvara tutuna tutuna giderken Alper elimden telefonu aldı.
"Sen dur ben çekerim fotoğrafı," deyip fotoğrafı çekti ve o an olan olmuştu.
Flaşı kapatmayı unutmuştum. İşte şuanda sıçmıştım! Lan ben nasıl unuturum flaşı kapatmayı.Flaş patlamış ve yüzleri bize dönmüştü. Alper ise sesli bir küfür saydırıp elimden tuttu ve koşmaya başladı. Aniden koşmasıyla düşecekken kendimi toparladım ve arkasından bende koşuyordum.
"Kim var orada," dediğini duymuştum.
Keşke kaçmak yerine onun ağzını burnunu kırsaydık. İnşaattan inip yan evin bahçesine saklanmıştık. Alper'in elindeki telefonu aldım.
Fotoğrafa tıkladığımda karanlık çıkması yüzümün düşmesine sebep olmuştu. Yüzleri belli olmuyordu.
"Allah kahretsin!"
"Ne oldu yine?"
"Fotoğrafta karanlık çıkmışlar. Yüzleri belli olmuyor," dedim artık ayakta durmaktan yorulduğum için yere oturdum. Alper de daha fazla ayakta durmayıp yere oturmuştu. Bir on dakika ne Alper ne ben konuşmuştuk. Su çok üzülecekti. Ben söylemesem onun gözüne nasıl bakabileceğim. Alper ayağı kalkıp elini bana uzattı. Duvara tutunup ayağa kalktım. Elini ceketinin cebine koydu.
"Seni evine bırakayım?"
Eve gitse miydim? Eve gitsem annem soracaktı. Neden erken geldin diye aslında erken de değildi.
"Aslında evden Su'ya gitmek için çıktım. Şimdi gitsem mi bilemiyorum?"
Alper derin düşünceler ile saatte baktı. Hayır anlamıyorum alt tarafı saatte bakıp saati söyleyecekti. Dünyayı kurtaracak adam gibi davranmasına gerek yoktu. Ya da saat dijital saat olmadığı için saati hesaplamaya çalışıyordu garibim. İkinci seçenek ile kendi kendine kıkırdamıştım.
Alper sonunda elektriği bulan adam gibi sevinip heyecanla bağırmıştı.
"20.20! Saat, 20.20"
Biraz şaşkındım açıkcası 20.20 anlamı neydi sorusu kafamda soru işareti bırakmıştı.
Alper'i kolum ile dürttüm kibar sayılmayan bir şekilde "He?"
"Geri zekalı ayı, şey diyecektim saattin anlamını merak ettim de bir baksana."
"Saatlerin anlamımı varmış kızım? Saat, saattir."
"Salak salak konuşmasana oğlum tabii ki saatlerin anlamı var. Her saattin kendine özgü bir anlamı var."
"Kim bulmuş bu saçmalığı?"
İçimden eben demek gelse de demedim çünkü ben çok uslu bir kızım.
"Alper, bakıyor musun gideyim mi?"
"Tamam iyi be," deyip, telefonunu çıkarttı.
İnternetini açıp bakınmaya başladı. Kafamı deve kuşu gibi telefon ekranını soktum bakmaya çalıştım. "Kızım, çeksene şu koca kafanı ve saçlarını."
"Banane bende göreceğim!"
"Daha sayfa açılmadı bile neyini göreceksin acaba?" Kafamı kendinden uzaklaşmak için itti. Bende ona doğru dönünce dudaklarımız burun buruna geldi. Hemen kafamı ekrana doğru çevirip öksürdüm.
"Ne yavaş telefonun var aynı senin gibi. Bir de zengin olacaksın utan utan."
Konuyu değiştirmek için saçmalıyordum resmen. Kocaman gözlerimi tekrar ekrana diktiğimde ise sonunda sayfa açılmıştı. Alper sayfanın sonlarına doğru gidip 20.20 saatinin anlamını bulmaya çalışıyordu.
Sonunda bulduğumuzda ikimizde birbirimize bakıp 'Iyk' demiştik.
"Senle evleneceğime cadı ile evlenirim hoş seninde cadıdan farkın yok ya neyse," Bana cadı demişti bana bana?
"Seninle evleneceğime kurbiş ile evlenirim."
"Kurbiş ne lan?"
Ne kadar da cahil bir çocuk.
"Kurbiş, kurbağa neyse konumuz bu değil."
"Aptal."
"Salak."
"Maymun."
"Sidikli."
"Hipopotam götü." İkimizde nefes nefese kalmış birbirimize saydırıyorduk.
"Embesil."
"Yeter! Gidiyorum ben!"
Sinirle yürümeye başlamıştım Su'yun evine doğru. Arkamdan adım sesi gelmiyordu. Demek ki oda gitmişti beni bırakıp, birde bir saat öncesine kadar racon kesiyordu. Raconunu sevdiğim (!) Gerçi, arkamdan gelseydi ben kovalayacaktım onu. Oda ayrı mesele. Ama bence gelebilirdi.
Aman be sanane İrem?
Sanane yani burada arkadaşın aldatılmış sen ne saçmalıyorsun? Enişte dedik bağrımıza bastık götelek çıktı. Hayır birde aldattığı kadın, kadın olsa travesti gibi o ne yani öyle?
Sarı çiyan.
Suların evine vardığımda zili çalmak yerine kapıyı tekmeliyordum. Tüm sinirimi kapıdan çıkarıyordum adeta. Karşımda cips yiyerek yüzüme geğiren bir Berkay beklemiyordum tabii ki. Elimi onun iğrenç nefesini dağıtmak için salladım bir şey demeden içeri geçip koltuğa zıpladım.
"Kim geldi Berkay?"
"Ben geldim ben bakır köy prensesi, memelerin sultanı."
"İrem sen miydin?"
"Ben kendimi o kadar güzel anlatayım sense İrem sen miydin de!"
Trip atacaktım çünkü mükemmelik bunu gerektirir. Göz devirip yanıma oturdu. Yüzüne bakınca daha fazla dayanamayacağımı anlayıp Su'ya anlatmaya karar verdim. Tam anlatacaktım ki kapı tekrar çaldı. Berkay 'Ben bakarım' deyip kapıyı açtı. Kulaklarımda Alper'in sesini işitmeyi beklemiyordum.
Sesi telaşlı geliyordu fazla telaşlı. Nefes nefese kalmış bir şekilde konuştu.
"İrem geldi mi? Burada mı? Onu gizlice takip ediyordum sonra izini kaybettim. Endişelendim de biraz."
Vay sapık! Demek ki beni takip ediyormuş. Su ise bana dönmüş elinde ki cipsiyi ağzına götürecekken durmuştu. 'Siz beraberdiniz yani?' bakışları atıyordu. Elinde ki cipsi ağzına attığında kapıyı doğru koşmuştu. Tabii arkasından bende.
"Aaa Alperciğim hoş geldin geçsene içeri, bak kaynanan seviyormuş seni. Biz de tam cips kola yiyorduk!" dediğinde Su, ağzım iki metre açılmıştı.
Alperciğim mi? Kaynanan seviyor muymuş? Su ise bana 'Her şeyi anlatacaksın bana' bakışı atıyordu.
"Alper sen evli miydin ya?" demişti Berkay. Su, Berkay'ın kafasına bir tane geçirdi. Bu çocuk çok mantıklı konuşuyordu. Mantıklı konuşan nobel ödülünü Berkay hak ediyordu kesinlikle.
"Lafın gelişi o salak." dedi.
Alper ise içeri geçmiş elinde ki montu bana uzatmıştı. Elinde sertçe montunu aldım ve askıyı astım. Berkay ile Alper koltuklara oturmuştu. Su mutfaktan cips ve kola almaya gitmişti. Kızın evi de ev değil market mübarek. Ne ararsan var!
Mutfağa gitsem Su sorular soracaktı. En iyisi oturmaktı. Berkay'ın yanına oturduğumda Su'yun laptobuna yağlı yağlı ellerini sürüyordu. Eline vurdum.
"Su görürse gebertir seni manyak," deyip kucağında ki bilgisayarı alıp masanın üzerine koydum.
Su görüş alanımıza girdiğinde masaya uzattığı ayaklarını hemen yere indirdi. Alper'e kolayı ve cipsiyi uzatıp 'Afiyet olsun' deyip tekli koltuğa oturdu. Su ile göz temasında bulunmak istemiyordum. Göz göze geldiğimizde ise direk gözlerimi kaçırıyordum.
"Su ben sana bir şey söyleyeceğim benimle biraz mutfağa gelir misin?" dediğimde Alper kaşlarını kaldırıp duruyordu. Bunu öğrense daha iyi olacaktı. Su bir şey demeden ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Şuan kendimi çocuklar duymasın da ki adam ile kadın gibi hissettim. Mutfağa geçtiğimizde Su tezgaha yaslanmış, ellerini kollarına bağlamıştı.
"Evet İrem seni dinliyorum. Ortalıkta neler dönüyor hepsini anlat," dedi.
Su'yun ağzından
Tezgaha yaslanmış İrem'in anlatacaklarını bekliyordum. Alper ile aralarında bir şey mi var? Hadi inşallah. İrem tam ağzını açmış 'Su' dediği an salondan ses gelmişti. Hızlıca mutfaktan çıkıp ne olduğuna baktım.
ANNEMİN EV HEDİYESİ OLARAK ALDIĞI VAZO KIRILMIŞTI.
Bir bu eksikti. Çığlık atıp vazonun yanına gittim.
"Kim kırdı bunu?!" diye bağırdım.
Annem geldiğinde yerinde bunu göremeyince ne diyecekti acaba? İlk önce beni haşlardı eminim. Sonra da oklava ile döverdi.
Berkay eliyle Alper'i göstermişti. Ellerimi yumruk haline getirip içimden on'a kadar saymaya başladım. Sakinleşmek için işe yarar diyorlar. Umarım bende işe yarar. On'a kadar saydıktan sonra Alper'e baktım.
"Arkadaşım gerekli bir açıklama da bulunur musun lütfen bana seni öldürmemem için mantıklı bir şey söyle?!" dedim.
"Ölmek için çok gencim," dediğinde göz devirdim.
İrem " Kırılan vazo olsun. Alper, aynısından alır dimi Alper?"
"Tabii ki alırım," dedi gülümseyerek.
Yerde ki vazo parçalarının kimsenin ayağına batmaması için topladım. Bir de akşam akşam onunla uğraşamayacaktım.
Berkay ise cips yemek kola içmek kısacası zıkkımlanmak ile uğraşıyordu. Ne aç boğaz bir kankam var!
"Sakin ol ve otur!" dedi İrem. Nasıl sakin olabileceksem? Abartıyor olabilirim ama işin içinde Annem varsa biraz öyle oluyordu.
Annem kemiklerimi kırıp et suyu yapacaktı. Klasik Türk annesi işte porselen takımları alıp 'O özel misafirin' gelmesini beklerde bir türlü o misafir gelmez, takımlar da evde süs kalır ya heh işte benim annemde ondan bu vazonun orada neden olduğunu bile bilmiyorum.
Gösteriş olsun yeter ki. Annem burada olmamasına rağmen sanki karşımdaymış gibi göz devirmiştim ona. Kolumu dürtüp duran İrem de ayrı bir sinir bozucuydu tabii. Alper'e bakışları mı çevirdiğimde İrem'e kaş göz yapıyordu. Allah aşkına neler oluyordu!?
"Gelsene be sana bir şey söyleyeceğim." Bakışlarımı İrem'e döndürdüm deli gibi merak ediyordum neler olduğunu.
"Ne diyeceksin?"
"Ben şey yaptım."
"Ney yaptın?"
Zilin çalması ile İrem'e parmağım ile bir dakika yapıp kapıya yöneldim. Kapıyı açınca mini kıyafeti ile elinde pizza tutan kıza melül melül bakıyordum.
Bu da kimdi? Berkay yanıma gelip beni itti.
"Gerisini ben halledebilirim Sucum."
"Ağzını kapat köpek salyaların akıyor." İrem'in bu sözü hepimizi gülümsetmişti.
"İçeri gelmez misiniz güzel bayan?"
Kız, Berkay'a bakıp kıkırdamıştı, amma da oynak çıktı bizim Berkay'a kıkırdamak neyin nesi?
"Günün son pizzasını da götürdüğüme göre sanırım birazcık kalabilirim."
Yuh bu kız pizza elamanı mı? Elbisesi kalçasını zor kapatıyor. Ve niye benim evime davet ediyordu be? Alttan Berkay'a anne cimciği attığımda ciyaklamıştı. Kızın yüzü düşüp: "Neyse ben gitsem iyi olacak," demesi bir olmuştu. Yani sana zahmet olmazsa.
"Bence de!" demiştim.
Burası benim evim ve benim sözüm geçerli olur. Berkay Bey evine kızı çağırabilir ama. Berkay pizzanın parasını öderken biz koltuklara geçmiştik. Kızdan numarasını almıştı üstelik. Elinde pizzalar ile kapattı kapıyı.
"Heyt be! Bu yakışıklıya kızlar bayılıyor!"
"Tabii bazıları istisna oynaklar denk geliyor." dediğimde İrem ile Alper de gülmüştü.
"Kıskananlar anten taksın," dedi Berkay elindeki pizzaları masanın üzerine koydu.
"Aman neresini kıskanacağım benim Yiğitim var," dediğimde İrem'in içtiği kola boğazında kalmış olacak ki ağzındaki kolayı etrafa püskürmüştü. Öksürmeye başladığında arkasına vurdum.
"Helal helal! Zıkkım olsun da demedim neden böyle oldu ki?"
Bu kız da bugün çok garip şeyler vardı. Benden bir şey saklıyor gibi. Yakında çıkar kokusu diyeceğim ama kötü bir şeyler olacak.
"Berkay pizzaları yiyor!" dediğinde Pizza kutularını alıp birini Alper'e uzattım. Diğer iki kutuyu da İremle kendimize almıştık. Berkay yoksa hepsini bitirebilirdi.
Herkes pizzasını yerken benim içimden yemek gelmiyordu. Alper ile İrem'in neler karıştırdığını merak ediyordum. Acaba sevgili falan olmuşlardı da benim onlara kızmamdan mı korkuyorlardı. Kızamazdım ki benim için İrem'in mutluluğu önemliydi çünkü. İrem'e baktığımda onun da pizzasıyla oynadığını gördüm.
Yok yok bu kızda kesin bir şey vardı. Berkay ile bir dilim pizza için yapmadıkları maymunluk kalmayan kız şimdi önünde koskocaman pizza duruyordu ve onu yemiyordu. Hiç inandırıcı değildi doğrusu. Birde Berkayı yokladım o ne yapıyor diye, eğer o da pizzasını yemiyorsa sıkıntı büyük ikisi benden bir şey saklıyordu.
Berkay'a baktığımda derin bir nefes aldım çünkü pizzasını çoktan bitirmiş İrem'in pizzasına sulanıyordu. Normal de olsa kızardım ama içim rahatlamıştı doğrusu. Kesin sevgili oldular da benden gizliyorlar. Uzun süredir atmadığım gülücükleri atmaya başlamıştım bile.
İrem elleriyle oynayıp bana kaş göz yapıyordu. "Ne oldu İrem?"
Tam bir şeyleri haykırmak istercesine bağıracaktı ki Alper, İrem'in ağzını eliyle kapatmıştı.
"Aman ne olacak Su, Berkay pizzasını yedi diye bağıracaktı işte ama hiç gerek yok benim pizzamı yiyebilir."
Pizzasını İrem'in ağzına tıktığında İrem kötü kötü ona bakıyordu. Ağzı dolu dolu Alper'e dudaklarını oynatıp Alper'e küfür ediyordu sanki. Kapı tekrar çaldığın da gözlerimi devirip koltuğa uzanmıştım. Bugün de ne çok kişi geliyordu bize.
Ev değil yol geçen hanı mübarek. İrem kapıyı açmak için ayaklandığında Alper'in, "Sen dur ben açarım belki sapık falandır," demesi ile bunların sevgili oldukları kesinleşmişti.
Alper kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında 'Su' diye seslenmişti. Yerimden kalkıp kimin geldiğine baktığımda Uzay gelmişti. Hah! Bir Uzayımız eksikti oda geldi tam oldu. Bugün sinirlerim iyice gerilmeye başladı. Umarım sinir krizi falan geçirmezdim. Kapıya doğru ilerleyip Uzay ile Alper'in yanına varmıştım.
"Su, kahve bitmiş acaba biraz verebilir misin?" dedi Uzay.
Tabii gece ikilere üçlere kadar ders çalışırsa tabii ki biter. İşte zeki çocuğun hali bir başka.
"Tamam bekle olması lazım," deyip mutfağa girdim. Buzdolabının kulpunu tutup açtım. Buzdolabının küçük bölümlerini elimle karıştırdım. Elime değen dört adet nescafe'yi elime alıp buzdolabını kapattım. Mutfaktan çıkarken ayak seslerim yankılanıyordu. Kapının yanına gelip elimde ki nescafeleri uzaya uzattım.
"Buyur Uzay," dedim gülümseyip
"Beni burada üç dakika beklettin ben bu üç dakikada dört matematik sorusu çözerdim. Neyse teşekkür ederim," deyip benim konuşmama izin vermeden hızlıca merdivenlerden çıktı.
"Bu nasıl bir çocuk?" dedi Alper.
"Çalışkan olmak bir başka," deyip kapıyı kapattım.
"Çalışkandan çok zamanının kıymetini biliyor," dediğinde onaylamak adına kafamı salladım. Tekrar oflaya poflaya koltuğa oturdum. Sadece uyumak istiyordum. Berkay ise İrem'in pizzalarından sonra benim pizzalarıma sulanmıştı.
"Çok yeme sonra bizim Rüstem amcayı geçeceksin," dil çıkardım.
Dans gösterisi günü bana şişman diyordu. Benim ki gerçek değildi ama kendisi gerçekten de yakında olacaktı.
"Bu yakışıklı aldığı kiloları hemencik hemencik verir çünkü yakışıklı olmak böyle bir şey,"
"Tabii, tabii sen o kiloları veremeyince ben seni göreceğim," Sahte gülümsemelerimden bir tanesini yolladım.
"Bu yakışıklı her şeyi verir." Deyince hepimiz göz devirmiştik. İrem oflayarak ayağı kalktı. "Ben gidiyorum size iyi eğlenceler."
Neyi vardı bu kızın bu günden beri iyice sinirlerim bozulmuştu. Hem benden Alper ile sevgili olduklarını saklıyor hemde trip atıyordu. Çok saçma, benim ona trip atmam gerekirdi oysaki. Öfkemi kontrol edemeyip İrem'e bağırmıştım. "Neyin var senin sabahtan beri hepimizin moralini bozuyorsun?"
"Ben mi moral bozuyorum yani? Pardon ya neşenizi kaçırdım ben sizin gideyim ben!"
"Evet bence de git!"
Neden böyle demiştim en ufak bir fikrim yoktu. Kalbimin en derinleri ona gitme diye haykırıyordu oysaki. İçim acıyordu ama sinirlenince gözüm kimseyi görmüyordu en yakın kardeşimi bile. Tamam Berkay da benim için çok değerliydi ama İrem, onla daha yakındık belkide cinsiyetimiz aynı olduğundandır. Berkay'a anlatamadığım bir çok şeyi ona anlatırdım ben.
İrem ağzını açıp tam bana bir şey söyleyecekti ki vazgeçip ağzını tekrar kapattı, ağlayarak evden çıktı. Onu böyle görmek içimi yakmıştı. İrem'in ardından Alper de sessizce bir şeyler mırıldanıp peşine gitmişti.
Berkay bana sırnaşıp; "Üzülme kankacığım İrem yoksa ben varım tabi bana bir kutu daha pizza ısmarlarsan."
"Defol Berkay."
Ona da bağırmıştım işte. Etrafımda ki herkesi kırıp döküyordum. Berkay da bana poposunu sallaya sallaya çıkıp kapıyı kapatmıştı. Duvara doğru çöküp ağlamaya başladım sanki ağladıkça geçecekmiş gibi. Kapının tekrar çalması ile sinirle yerimden doğrulup kapıyı açtım.
"Sana pizza almayacağım Berkay." Diye bağırmıştım Uğura.
Bir dakika?
Bu Berkay değil Uğurdu.
"Her zaman ki atarlısın." Sırıtmıştı. Onun burada ne işi vardı?
Gözyaşımı silip bilmiş bilmiş konuşmaya başladım. "Sende her zaman ki malsın. Hem senin ne işin var burada? Artık sapık gibi kapımın önünde mi yatıyorsun?"
Elini ensesine koyup saçını karıştırdı. "Şey, ben Alper'i merak ettim de belki buraya gelmiştir diye düşündüm."
Kafamı salladım. Ağladığımı yeni fark etmiş olacak ki kaşlarını çattı. "Sen neden ağladın?"
"Alper az önce İremle gitti. Beş dakika önce eğer koşarsan yetişirsin belki," deyip yüzüne kapıyı kapattıyordum ki ayağını kapıya koydu, kapının kapanmaması için.
"Sen neden ağladın?" diye sorusunu tekrardan sordu ve ben içeri geç demeden içeri girip kapıyı kapattı. İçeri geçip koltuğa oturduğunda ellerimi belime koydum.
"Sana içeri geç dediğimi hatırlamıyorum,"
"Zaten içeri geç demedin," dedi sırıtarak, şuan gidip ağzının ortasına bir tane çakacaktım ama zaten sinirlerim çok gergindi onun yerine gidip koltuğa oturdum.
"Çevremdekilerin sürekli kalbini kırıyorum," dedim sessizce.
"Neden peki?"
"Sinirli anlarıma denk geliyorlar, sinirlerim çok gergin oluyor," dedim.
"O zaman maç izleyelim mi? Hem neşen de yerine gelir, tabii maç izlemeyi seviyorsan!" deyince tam isabet çok sevmesem de bazen gol atamadılar diye sinirlenip yastıkları yere fırtlatıyor stresimi atıp eğleniyordum. Kafa sallayınca masanın üzerinde ki kumandayı alıp televizyonu açtı.
Maç kanalını bulduğunda o kadar sevindi ki. Sanırsınız kaldırma kuvvetini Uğur buldu. Bu haline kıkırdamadan edememiştim. Ekrana baktığımda Fenerbahçe ile Galatasaray maçı vardı.
"Hangi takımlısın,"
"Sonuna kadar cimbom tabii ki sen hangi takımlısın?"
"Neden bu kadar sinir olduğun belli tabii ki Fenerbahçe."
"Fenerlilere biberon." Deyip dil çıkartmıştım.
Tamam bütün takımlara sonsuz saygım var ama Uğuru sinir etmek beni rahatlatıyordu.
"Asıl Galatasaraya biberon."
"Ezik bahçe."
"Cincon"
"Kaka Fener."
"Sokuk Galatasaray."
"Hop,hop orada dur bakalım."
Uğurun üstüne atlamış saçını çekecektim ki telefonuma mesaj gelmişti. Telefonumun kilidini açıp gelen mesajı okudum.
"Yiğit seni aldatıyor."Gönderen: gizli numara.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro