Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

12-Çılgın dans hocası

  İrem'in ağzından

Tuvalete doğru ilerlerken koridoru döndüğümde birine çarpmamla ikimizde biraz geriye savrulmuştu. Çarpıştığımız kişiye baktığımda şaşırmakla kalmayıp ağzım aralanmıştı...  

Kaslı bir bedene çarpmış olmamın etkisi ile afallamıştım. Çarptığım hayvan her kimse vücut çalıştığı barizdi çünkü ona çarptığım andan itibaren omzum ağrıdan çürümek üzereydi.

Sinirle omuzumu tuttum yüzüne bakmaya çalıştım boyu da deve gibiymiş mübarek.

"Arayak?" demem bir oldu.

"Böceklerden korkmayan kız?" Sırıtmasıyla garip garip ona baktım. Onun burada ne işi olabilirdi ki? Cidden çok garipti.

"Senin burada ne işin var?"

"Birde erkeklere öküz derler. Sen benden de öküz çıktın kızım." Omuz silkip konuşmasına devam etti.  "Kaydımı buraya aldırmak zorunda kaldım artık teyzemle yaşayacağım."

Neden teyzesiyle yaşamak zorunda olduğunu merak etmiştim. Ama sormayacaktım yarasını tekrardan kanatmak hoş olmasa gerek. Gülümseyerek ona baktım.

"Sınıfın ne? Sana yardımcı olabilirim okulun ilk gününde."

"12-B"

Şaka gibi Uzayların sınıfındaydı ve okulun en iyi sınıfı orası. Müdür en iyi öğrencileri hep B şubesine toplar. B şubesine gittiğine göre zeki olmalı ve benden bir yaş büyük olduğunu bilmiyordum.

"Hayırdır İrem? daldın gittin."

"Haa, hiç gel sana sınıfına kadar eşlik edeyim."

Gülümsedi.

Gülümsedim.

Üst kata çıkıyorduk Arel ile on ikilerin katına pek çıkmazdım. Onların sınav stresi ürkütücü gelirdi bana. Bunda seneye benimde o sınava girecek olmamın etkisi büyüktü tabii.

"Senin sınıfın neydi?"

"11-B" Gülümsedim. Bugün ne çok gülümsüyordum ben?

Sonunda sınıfa geldiğimiz de bana minnet dolu gözlerle baktı. Gülünce gözleri kırılmıştı ve bu onu baya bir tatlı yapıyordu. Kapı aralığından Uzayı test çözerken görmemle gözlerimi devirdim. Şu çocuk bilim adamı olmazsa bende neyim.

"Bana mı devirdin o zeytin gözlerini?"

"Hayır, şu karşında gördüğün test kolik arkadaşıma devirdim zeytin gözlerimi." Kıkırdamıştım. "Neyse Arel bende artık sınıfa gideyim malum zil çaldı çalacak ve benim lavaboya uğramam lazım nasıl olsa aynı okuldayız konuşuruz yine."

"Diğer teneffüs mümkün müdür?"

Aslında canım kimseyle konuşmak istemiyordu ama Arel'in yanlış anlamasından korkuyordum.

"Tabii olur sen sınıfa gelirsin."

Gülümseyip yanından ayrılmıştım merdivenleri inerken sadece yere bakıyordum. Omzumda tekrar duyduğum acı ile artık sinirimi kontrol edemedim ve kim olduğuna bakmadan bağırdım.

"Önüne baksana ayı!"

"Anlamadım bana mı dedin?" Acıdan dolayı gözlerimi kapatmış çarptığım kişiye hala bakmıyordum. Kulaklarım uğulduyordu.

"Senden başka bir ayı mı var burada." Gözlerimi devirmek için gözlerimi açtığım da karşımda bir müdür görmeyi beklemiyordum tabi ki.(!)

Müdür bana dimdik bakıyordu. İşte şimdi yanmıştım. Kesin ceza verecek hah! Bir de babamın öğretmen olması işte şimdi hapı yutmuştum. 

"H-hocam," demiştim kekeleyerek.

"Ayı ha? Hem de okul müdürüne, düş önüme İrem," dediğinde yüzüm kırmızıdan mora doğru dönüyordu.

"Hocam cidden bilerek olmadı. Ben sizi başkası sanmıştım.Özür dilerim Hocam..." diyerek Müdürden özür dilemeye başlamıştım. Okulun güvenliğinin koridorun başından bağırarak bize doğru koşuyordu.

"Müdürüm, müfettişler geldi müfettişler," dediğinde Müdür beni unutarak koridorda hızlı hızlı yürümeye başladı. 

Yırtığım için koridorda halay çeke çeke sınıfıma doğru ilerledim. Koridordakiler bana deli bakışı atıyordu. Sınıfıma geldiğimde Berkay ile Su matematik sorularının cevaplarını karşılaştırıyorlardı. Onların konuşmalarını bölmeden Su'yun yanına yerime oturmuştum.

"Birinci soru neydi?" diyerek bir soru yöneltmiştim.

"Cevap dört çıkıyordu," dediğinde bir oh çekmiştim. Aslında tek emin olduğum soru oydu. Diğerleri çok zordu ama bir elliyi geçerim gibi gözüküyordu.

"Kaç bekliyorsunuz?" dedim.

Berkay saçlarını karıştırdı. "Bir 80, 90 alırım," dediğinde ıslık çaldım. Tamam zaten Berkay'ın matematiği çok iyiydi.

"Kanka 70 alsam sınıfın ortasında göbek atacağım o derece." deyip hayıflandı Su.

"Aman be bo şver kanka kurtarma sınavına kalırız." Diye moral vermeye çalıştım. Su ise bana öldürücü bakışlarından birini gönderip hayıflanarak konuşmaya başladı.

"Kanka sanki bilmiyorsun bizim okulun zeki öğretmenleri kurtarma sınavını daha zor yapıyorlar."

Haksız da değildi ben tam konuşmaya başlayacaktım ki Huriye hocanın derse girmesi ile lafımı yuttum. Tüm sınıf ayağa kalkmıştı. O değilde biz daha on beş dakika önce sınavdan çıkan insanlarız ardından hemen ders mi yapılır? Biz de insanız hani.

"Oturun yerlerinize" dedi Huriye hoca. 

Tüm sınıf yerine oturmuş çantalarından kitaplarını çıkartıyorlardı.

"Bugün ki konumuz Döllenme çocuklar," dediği an herkes gülmeye başladı. Hoca ise tam sopasıyla vuracaktı ki durdu.

"Sen değerlisin dur Nuri," deyip sopasını masasının üzerine bırakarak eliyle vurdu. Bu hoca cidden iyi değil diyorum size ama bizi dinleyen kim?!

Hocamızın ders anlatmaya başlaması ve sınıftan hep kıkırdamalar duymamız hani çok mu komik! Anlamıyorum kızlarda dişi üreme görülür deyince gülüyorlar erkekler de sperm hücresi deyince gülmeye başlıyorlar! Tıpta ayıp yoktur. Tamam bu tıp olmaya bilir ama derste ayıp yoktur! Evet bunu ben uydurdum. Biliyorum çok zekiyim. Tamam şuan ego kasıyorum.

"Şimdi açıklama yazdıracağım eşeyli eşeysiz üremeyi açın defterleri," dedi.

Defterimi açıp elime kalemimi aldım. Berkay ise parmağını kaldırmış "Hocacığım hocacığım," diyordu.

"Efendim Berkay?" dediğinde "Hocam bir şeyi merak ediyorum." dediğinde Su hemen konuşmaya hemen atlayarak "Mantıksızsa konuşma ne olur," dediğinde tüm sınıf gülmüştü. Hoca da dahil. Az önce Huriye hoca gülmüş müydü? Oha kıyamet mi geliyor ulan! Bu bir ilk şok şok şok. Su ile birbirimize baktık. 

"Su kanka benim duyduğumu sende duydun mu?" Su ise kafa sallamıştı.

"Hocam eşeyli ve eşeysiz üreme neye denir?" Dersi dinlemediğini belli etmişti.

"Yavrucuğum sen dersi dinlemiyor musun?" Eline sopasını alıp sıraların arasında gezmeye başladı. "Tabii ki dinliyorum hocam bu yakışıklı sonra sınavdan düşük alır ve kızlar bakmaz," dediğinde gülmüştüm.

Hoca ise kimseyi takmayarak deftere yazı yazdırdı. 

"Kızlar yani kadınlar ayda bir kez, " dediğinde Su "Adet," demişti.

"Oo Su hanım ne de çok şey biliyorsun sen öyle. Bu güzel bilgini sözlü ile taçlandırmalıyız." dedi Deli Huriye.

Berkay ve Uğur domuz sesi çıkartarak gülüyorlardı. Hoca homurdanarak bakışlarını gülenlerin üzerinde gezdirdi ve konuşmaya başladı.

"Uğur? Berkay? Çok mu komik evladım? Sudan sonra siz sözlüye kalacaksınız." Orta parmağı ile gözlüğünü düzeltti Huriye Hoca.

Berkay'ın yüzünü görünce ben de kendime hakim olamadım ve sabahtan beri tuttuğum kahkahayı serbest bıraktım. Sınıf benim kahkaham ile inliyordu adeta.

"Ve tabii onlardan sonra İrem."

Ben ceza alınca bu sefer gülen Alper ve Sıla olmuştu. İki tane uyuz! Hayır yani yılan bacaklı Sılaya ne oluyorsa!?

"Tabii onlardan sonra Alper ve Buğlem."

"Sıla." Diye düzeltti yılan bacaklı.

"Tamam Buğlem."

Düşündüm de ben bu hocayı seviyorum! Canım hocam canım.

"Evet Su söyle bakalım karada yaşayan en büyük canlının adı?"

"Bunu bilemeyecek ne var hocam tabii ki Berkay ve çorabı."

Huriye hoca kaşlarını çatmış Su'ya bakıyordu. Tüm sınıf ise kahkahalara boğulmuştu bir kişi hariç; Berkay.

"Dalga mı geçiyorsun sen benimle kızım?"

"Yok hocam estağfurullah. Berkay'ın çorabı azıcık yer kaplamasına rağmen tüm odayı kokutuyor bu yüzden karada yaşayan en büyük canlı ödülünü ona layık görüyorum."

"Hadi Berkay çıkar ayakkabılarını da dile gelsin çorap." Anırarak konuşan bendim bu sefer.

Huriye hoca ayakkabısını çıkartıp topuk kısmını tahtaya vurmuştu. Bu karı harbiden üşütmüş.

"Yeter bu kadar dersi kaynatmak! Dersimiz çorba olsa hadi kaynatın derdim dersimiz Biyoloji." deyip kahkaha atmaya başlamıştı tüm sınıf baygın baygın hocaya bakınca öksürüp ciddileşti.

"Otur Su sıfır sıra Berkay'da."

Berkay ayağa kalkmış hocanın soracağı soruya merakla bakıyordu.

"Kalpte kaç odacık vardır."

Berkay hiç düşünmeden cevap verir.

"On."

"Neden on Berkay? Bari güzel bir rakam sallasaydın." Dedi Huriye hoca.

"Çünkü onu unutamadım hocam."

"Terbiyesiz banane senin unutamadığından otur yerine sıfır!" dedi Hah! 

Tam hocaya göre bir soruydu. Evde kalmıştı ya kendimi zor tuttum hocam o odalardan sizde kaç tane var diye! Berkay ise yere oturmuş ayakkabılarının birisini çıkarıyordu.

Hocanın söylediklerini duymamazlıktan geliyordu. "Berkay Ne yapıyorsun sen! Ayakkabılarını çabuk geri giy!" dedi Huriye hoca.

"Hocam siz onu bana sıfır vermeden önce düşünecektiniz." diyerek diğer ayakkabısını çıkarttığında odaya pis çorap kokusuyla dolmasıyla sayın Huriye hocamız sınıftan koşarak çıktı ve ardından tüm sınıf bu kokuya dayanamayıp sınıftan çıktı Uğur ve Alper de dahil. Sınıfta tek ben, Su ve Berkay kalmıştık.

"Aman be ne kadar abartıyorsunuz," deyip kendi çorabını koklaması ve bayılması bir olmuştu. 

Su'yun ağzından

Berkay'ın çorabını koklamasıyla bayılması bir olmuştu. Bizim ne acılar çektiğimizi anlamıştır. Berkay'ın bayılmasıyla İrem ile hızlıca Berkay'ın yanına gidip uyandırmaya çalıştık. Artık alışkan olduğumuzdan çorap kokusu bize işlemiyordu. Berkay'ı tokatlamaya başladım. Ne kadar güçlü tokat attıysam ikinci vuruşumda uyanmıştı. Tamam itiraf ediyorum tokatlarımı yiyenler hep elimin ağır olduğunu söylüyordu.

Telaşlı bir teneffüsün ardından nihayet herkes yerindeydi. Camları açıp sınıfı havalandırmıştık. Berkay ilk defa bir işe yaradı doğrusu biyolijiden kurtulmuş bende dahil herkes çok eğlenmişti. Sanki sıfır notunu ben almamışım da ebem almış gibi kendi kendime göz devirdim. Sahi, ortaokulda olsa 90 olsa ağlıyordum şuan sözlüden sıfır aldım ve tık yok. Bünye alıştı tabii.

Zilin çalmasına beş, altı dakika kala Arel göründü kapıda. Yok daha neler? 

Arel'in bizim okulda ne işi vardı? 

İrem'e dönüp baktığımda ben masumum bakışları atıyordu. Arel'in bana selam verip İrem'in yanına geçişini izledim. Bu hareketi izleyen tek ben değildim aynı zamanda Alper de izliyordu.

"Selam böcek girl."

Gülümsedi İrem. Alper ise uçlu kalemi ile oynuyordu onları izleyip.

"Selam Arayak."

"Sınıfa ne zamandan beri yabancıları alıyoruz kızlar,"  Diye iğneleyici bir tonda konuştu Alper.

"Şuandan itibaren," Dedi İrem ve susması gerektiğini anlatan bakışlar yolladı Alper'e.

"Sana ne oluyor bilader? Sınıfta o kadar kişi varken sana mı battı." Gergince konuştu Arel.

"Sadece ona değil bana da battı. Var mı itirazın?" Dedi Uğur.

"Hayırdır yani neden batıyor acaba bizim yanımıza geldi gördüğünüz gibi," dedim.

Şuan şurada gerginlik yaşıyorken bir de üstüne sınıfa Uzay'ın girmesiyle içimden bir sen eksiktin cicim demiştim. Uzay sınıfa gülerek girmişti.

"Matematikten yüz aldım," deyip gülerek yanımıza gelmişti. Tamam zaten biliyordum yüz alacağını o almasında ben mi alayım yani?

"Hiç şaşırmadım Uzay ben kaç aldım biliyor musun? Yüz on inanmayacaksın ama hoca benden bunu beklemeyince bana on puan daha fazla verdi hadi öl." dedim.

Uğur'un "Daha gelecek var mı?" dediğinde ona gıcıklık olsun diye bu sorusunu ben yanıtladım. "Sanırım hayır daha istiyorsan çağırabilirim," dedim gülümsemeye çalıştım.

"Hala laf sokma çabaları her zaman ki gibi," dedi Uğur. Biliyorum bu özelliğime de bayılıyorum. Laf sokmaya bayılıyorum. Nasıl çok bilmişliğime bayıldığım gibi.

"Sen çalışarak alıyorsun ama ben çalışmayarak," dedi Arel.

Evet sayın seyirciler şuan herkes zekiliği ile ego kasıyordu. Arel'in zeki olduğunu bilmiyordum. Belki de ego kasmak için demiştir.

"Bende yakışıklılıkta sizi geçerim he heyt," diyerek sıranın üzerine çıktı.

Hiçbirimiz Berkayı takmadık. Hoca sınıfa girince Arel ile Alper kötü kötü bakıştı bir süre ders tarihti ve son dersti İrem korkarak bakıyordu bir Arel'e bir Alper'e ve tabii ki babasına. Hocanın sert sesini kulaklarımızda işitmişttik.

"Bu sınıfta olmayanların ne işi var burada? Hadi zil çaldı herkes sınıfına."

Uzay, hocanın sesini duyar duymaz sınıfına koşmuştu. İnek olmak bunu gerektirirdi çünkü Arel de istemeyerek sınıftan çıktı. İrem'in rahat bir nefes aldığını hissettim. Alper, İrem'in kulağına fısıldadı bir şeyler.

"Baban'da dedi bu sınıfta olmayanların ne işi var diye sanırım ailende en geri zekalı olan sensin manyak."

İrem sinirle burnundan soludu. Bir şey demek yerine önüne döndü ve dersi dinlemeye başladı. Hoca, bir şeyler anlatıyordu ama pek dinlemiyordum. Tarih ilgimi çekmiyordu açıkçası Berkay'a baktığımda kağıttan uçak yapmış onu uçuruyordu. Dersle ilgisi sıfır ama dersleri iyi bu nasıl bir adalet? Lanet olsun sana eğitim sistemi..

Hoca sırtı tahtaya dönük bir şeyler yazarken Berkay hocanın arkasının dönmesinden faydalanıp yaptığı kağıttan uçağı fırlattı. Kapının açılıp müdürün gelmesi ve kağıt uçağın yine onun keltoşuna çarpıp yere düşmesi tesadüf müydü?

Tüm sınıfın kahkaha seslerini müdürün kükremesi dindirmişti. Daha 10 saniye öncesinde kahkahalar atan sınıf bu sefer sus pus olmuş müdüre bakıyordu. Müdür sinirlenince bambaşka birine dönüşürdü. Hepimiz bunu bildiğinden müdürü daha fazla kızdırmamak ve kendi can sağlımız için susmuştuk.

"Kim attı bu uçağı benim gür siyah saçlarıma."

İrem domuz sesi çıkartarak kahkaha patlatmıştı. Al İşte geri zekalı zorla belasını arıyordu. Müdür domuz sesi çıkartan irem'e döndü sinirle.

"Çok mu komik ayıların prensesi?"

Bu ne demekti bilmiyorum ama İrem bunu duyduktan sonra gülmesi yarıda kesilmiş ciddileşmişti.
  
Şuan ortam gerilmişti. Sınıfta çıt çıkmıyordu. Tarih hocası kızına ayı demesine rağmen çıt çıkartmamıştı. Müdür ise Berkay'a baktı.

"Sen attın demi Berkay benim mükemmel saçlarıma!"

"Hocam sizin saçlarınız mı vardı?" deyip ağzı açık gülmeye başladı. Berkay'ın bu hareketine tüm sınıf gülmüştü. Hata sayın tarih öğretmenimiz bile gülmüştü. Bugünü tarihe yazmalıydık.

Müdür ise kapıyı çarparak sınıftan çıktı. Hoca ise hiç bir şey olmamış gibi ders anlatmaya başladı. Ben ise başımı sıraya koyup uyumaya çalıştım ama sadece çalıştım. Birinin beni dürtüklemesiyle gömüldüğüm sıradan kalkmadan konuştum.

"Ne var İrem? Neden dürtükleyip duruyorsun?" dedim.

İrem ise hiç cevap vermeden dürtüklemeye devam etti. Baktım dayanamayınca kafamı kaldırarak "Ne oldu yine lan!?" dedim.

İrem ise kaşlarımla arkamı gösterdiğinde arkama bakmamla sayın tarih öğretmenimizi görmem bir oldu.

"Sabaha kadar beşik mi salladın?" 

İşte öğretmenlerin klişe kelimeleri. Hepsi aynı cümleleri tekrarlamaya bayılıyorlardı.

"Ay en sevdiğim öğretmenim," dedim şirin görünmeye çalışarak.

Şuan yağa zam gelmiş sayılabilirdi. Tamam ama sonuçta bazıları gibi not için yağ yakmıyordum. Evet pis Gamzeden bahsediyordum. Yanağımız da olan gamze değil!

"En sevdiğim hocammış o yüzden mi dersi dinlemiyorsun?"

Adam haklı beyler!

Dağılın.

"Hocam bir an gözüm gitti. Bir baktım yerdeyim." dedim.

"Bir daha olmasın," deyip kızgın bakışlarını bana yönlendirip tahtanın önüne geçti ve ders anlatmaya kaldığı yerden devam etti.

Kapıyı çalarak kapıyı açıp içeri girmişti. Berk abi. Bugün nöbetçiydi eminim ki çok yorulmuştur.

"Hocam beden eğitim hocası dans provası için," durdu ve elindeki kağıda bakıp isimleri saymaya başladı.

"Su, İrem, Alper ve Uğur'u çağırıyor." dediğinde dersten yırtmayı isteyen Berkay ayağa kalktı.

"Aa ben yokum! Benim gibi yakışıklı birini yazmayı nasıl unutur? " dediğinde kıkırdamıştık.

Berk abi ise "Sınıfta bir de bir salak olması lazımdı onuda çağır demişti hoca o salak sen olmalısın," dediğinde tüm sınıf kahkaha atmıştı.

Berkay ise alınarak havalı havalı sınıftan dışarı çıkmıştı. Göz devirip sınıftan çıktım. İrem'in babası söyleniyordu. Eh,haklı da kızının dans yarışmasına katılmasını istemiyordu. Alper'e öldürücü bakışlarını göndermeyi de ihmal etmemişti tarih hocamız.

Sonunda dans odasına geldiğimizde hoca gülerek bize bakıyordu. Aslında seviyordum bu kadını iyiydi ama bazen gıcıklığı tutmuyor da değil.

"Evet çocuklar bugün son provamız. Kavga gürültü istemiyorum ona göre iyi değerlendirelim şu günü."

Berkay bir adım öne çıkıp asker edasıyla.

"Emredin teacher!"

Berk abi ise kapının orasına yaslanmış gülerek bizi izliyordu. İrem,Berk abisinin yanına gidip ensesine şaplak geçirip anırmaya başladı. Berk ise İrem'i gıdıklıyordu. Hoca ellerini çırpıp yerlerimize geçmemiz gerektiğini gösteriyordu. Uğur bir elini belime yerleştirdi. Diğer eliyle ellerimi birbirine kenetleyip dans hareketlerini yapmaya başlamıştık.

Karaografimiz şöyleydi Uğur belimden kavrayarak yere doğru eğecek sonra hızlıca döndürüp eş değiştirecektik. İnanması zor ama Berkay şarkı söyleyecekti bizim ortamızda. Şimdi inkar etmeyelim sesi cidden güzeldi. En sonda ise bütün ekip yere yatıp ellerimizi tutacak ve havaya kaldıracaktık.

Yaklaşık olarak 2 saat boyunca çalışmış yeterince yorulmuştuk. Ve evet sonunda her şey hazırdı. Kusursuz olmasa bile güzel sayılırdı. Okul bittiğinde ise hepimiz evlerimize dağılmıştık. Dans hocamız kendimizi çok yormamamızı söylemişti. Bu yüzden biraz televizyon biraz telefon derken çoktan saat gecenin onunu bulmuştu. Yarın erken kalkacağımı bildiğim için hemen pijamalarımı giyip yatağa koştum. Yarın bizi zor bir gün bekliyordu.

......

Sonunda her şey hazırdı hepimiz yerlerimizde heyecanla sahneye çıkmayı bekliyorduk. Berkay,ise ses açma egzersisi yaptığını söyleyip bizi kekliyordu. Resmen mı mi mu mü diye bağırıp duruyor herkesin kulaklarına işkence ediyordu. İrem daha fazla dayanamayıp Berkayı susturmak için ona koşuyordu ki yerdeki ıslak zemini hesaba katmamış popo üstü düşmüştü. Berkay hariç herkes İrem'in yanına koştuk. Berkay'ın kahkahaları çok sinir bozucuydu doğrusu. İrem ayağını burkmuştu sırf bu yüzden bir aydır çalıştığımız yarışmayı kazanamayabilirdik. O ise buna gülüyordu?

Dans hocası korkarak yanımıza geldi.

"İrem, kalkabilecek misin canım?"

"Kalkarım tabii ne var kalkamayacak."

İrem ayağa kalkmıştı ki tekrar yere çakıldı. Alper göz devirip İrem'i  kaldırarak koltuğa uzatmıştık Alper ise görevliden istediği buzu bileğine tutuyordu.

"Sen niye tutuyorsun ki buzu!? Bırak Su tutsun."

"Ben sanki çok bayılıyorum sen ve çarpık bacaklarına."

"Çarpıksa çarpık oğlum Sanane?!"

Hallerine gülemiyordum bile çünkü çok stresliydim. Çektiğimiz kurada sahneye en son biz çıkacaktık. Bu avantaj mı dezavantaj mı bilmiyorum ama gergindim işte.

Dans hocası bir yolunu bulacağım ben deyip yanımızdan ayrılmıştı herkes teker teker sahneye çıkıyor ve sıra bize geliyordu. Ellerimi kemiriyordum dikkat çekerim tırnak değil el tırnak boyutunu 20 dakika önce bırakıp el kemirmeye geçmiştim. Son iki okul kaldı onlardan sonra biz çıkacaktık. Yarışma dans olduğu için her performans en fazla 2-3 dakika sürüyordu. En fazla 6 dakikamız kalmıştı ve biz daha hiçbir şeyi halletmemiştik.

"Hepsi senin yüzünden oldu Berkay!"

"Ne benim yüzümden oldu kızım? Ben güzelim sesimle sesimi açıyordum o atladı üstüme yakışıklılığıma dayanamayıp"

Berkay'a sinirle bakarken bizim okulu anons ettiklerini duymadım bile. İşte şimdi sıçmıştık.

İrem hariç hepimiz el mahkum sahneye çıktık. Sanırım çekildiğimizi söyleme vakti gelmişti ki müzik başladı ve sahneye bizim dans kostümümüzü giymiş dans hocası fırladı.

Allah'ım bu kabus olsun. 40 yaşında ki bir kadının pembe mini bir elbise giyip dans etmesi fikri midemi bulandırıyordu. Salsa yapa yapa Alperin yanına geldi ve ellerinden kavradı.

"Ma ma mi ya," dediğini duyar gibiyim.

Uğurda elimi kavrayınca ona baktım.

"İyi ki senle dansediyormuşum. "

Dediği şeye gülmeden edemedim. Berkay ortamıza geçmiş şarkısını söylüyordu. Uğur belimden kavrayıp yere doğru eğmişti. Eş değiştirme sırası gelmişti ki Alper dans hocasından kurtulmak çok hızlı fırlatmış olacak ki dans hocasıyla yumurta gibi kafalarımız çarpışmıştı. Biz popo üstü düşmüştük ki seke seke sahneye İrem çıktı mikrofonu eline alıp şarkı söylemeye başladı.

"Şah şah dam dam dam ar ar ar şah damar şah damar Ajdar Ajdar, Ajdağğğr."

Durumu kurtarma istercesine ayağa kalktım. Tam Uğur'a doğru yürüyecekken birinin çelme takması ile Uğur'un üstüne düştüm. Dudaklarımız ise bizden bağımsız bir şekilde birleşmişti.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro