Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1. Yeni çocuklar

 -Birinci ve ikinci bölüm düzenlenmiştir. Diğer bölümlerde düzenlenecektir.

 Yerdeki lizer tarzı mavi çantamı tek omzuma asarken tahta merdivenlerden aşağıya indim. Kahverengi, ağaç desenli kapının yanına yerleştirdiğimiz ayakkabılıktan, siyah ve beyaz karışımı spor ayakkabılarımı alıp, küçük oturağa oturarak giymeye başladım. Ayakkabılığın yanındaki askılıktan asılı duran anahtarımı alıp kahverengi kapıyı açtım. İçeri giren güneşi fazla sevindirmeden omzumda, düşmeye meyilli olan çantamla kapıyı kapatıp anahtarımla kilitledim. Yine sıkıcı, klasik bir okul günüydü. Henüz kargalar bile kahvaltısını yapmamışken ben okula gidiyordum, nerede bu adalet? 

Okulla evim arasında fazla mesafe olmadığı için yürümeyi tercih ediyordum. Bir yandan uykum açılırken, diğer yandan spor yapmış gibi hissediyorum ya da kendimi kandırıyorum. Sürüklediğim ayaklarımı, okula biraz daha yaklaşınca normal haline döndürerek seri adımlar atmaya başladım. Çok sevdiğim(!) okulun sokağına girdiğimde beni bekleyen bir adet İrem görmüştüm. Bana nazaran yine her zaman ki gibi mutlu ve neşeliydi. Onun gözlerindeki mutluluk hiç eksik olmazken, benim de içimdeki sıkıntı hiç eksik olmazdı.  


İrem kim mi? İrem, benim en yakın arkadaşım. Dostum, kardeşim ve sırdaşım diyeceğim tek kişi. Güvencimi ona karşı yitirmeyeceğimden o kadar eminim ki... Dünya'ya bulut parçalarının yere düşemeyeceği gerçeği kadar, onun dostluğundan ödün vermem. İrem'e baktığımda, elindeki telefondan yüzünü kaldırıp etrafa bakındı. Beni görünce içten bir gülümsemeyle bana doğru gelmeye başladı. 

"Günaydın, sana bomba gibi haberlerim var," dedi her zamanki neşeli haliyle. 

 Sabah uykudan yeni kalkmış bir kişi, yatağından ayrılırken bile nasıl bu kadar neşeli olabiliyor, anlamış değilim. "Bom!" diyerek ayağımı yere vurduğumda, "Haha çok komik!" derken, kıkırdamıştı.

 "Neymiş o haberler?" Tahtalarından biri eksik olan banka oturmuştum. Malûm, sabah sabah beynim uyanmadığı için taşlı betonla ilişki kurmak istemedim. Çok sakar biriyim, olabilir, insanlık hâli değil mi? İrem'e baktığımda ,gözlerini kısarak gündemdeki haberleri uzun uzun anlatıyordu. 'Ayaklı gazete gibisin maşallah,' dememek için kendimi zor tuttum.  

"Okula iki yeni öğrenci geliyormuş." Gözlerimdeki uykuyu hafifçe silerken söylediği cümleye kulak vermiştim.

"Hoş gelsinler," diyerek omuz silktim, pek de umurumda değildi.

İrem'in gündemdeki dedikoduları son bulunca içeri girdik. Okulun karanlık sayılacak koridorunda pek kişi yoktu. Duvara yaslanıp dedikodu yapan kızlar, nöbetçi masasında toplanan birkaç grup, lavabonun yanındaki boy aynasından kendine bakan kız grubu... Zilin çalmasına az kaldığı için genelde sınıflarda olunurdu. Sınıfımıza girip yerimize oturduk. Bizi bekleyen zil hemen ardımızdan çaldığı için kapıda bekleyen hoca sınıfa girmişti. İrem, dedikodularına buruk bakışlarını gönderirken ben de dersin biyoloji olmasına gözlerimi devirmiştim. Aslında biyoloji dersini severdim ama bu yıla kadarmış. Dersimize giren hoca değiştiği için ders çekilmez hâl alıyordu. Şu anki hocamızın adı, Huriye. Huriye hocanın yanında taşıdığı, can dostu bir sopası var. Adı, Çılgın Huri. Ne kadar da uyumlular, değil mi?

Kadın bildiğiniz evde kalmış. Yokluktan sopayla ilişkiye girecek resmen.

'Huriye'nin çekilmez dersine hoş geldiniz.'

Beynimde kurduğum cümlelerin telaffuzunu yapan Huriye Hoca, elini masaya vurarak, konuşan öğrencileri susturdu. Gazamız mübarek olsun, işte başlıyorduk. İrem'le çiçek pozisyonuna geçip dersi dinlemeye başladık. Yaklaşık on beş dakika sonra çalınan kapı, derse katılan öğrenciler dışında herkesi uyandırmıştı. Tüm gözler kapıya yönelirken, birbirine geçik kollarımı ayırıp havalandırdım. Huriye Hoca 'Gir,' demeden içeri dalan iki çocuğa 'Cesaret mi yemiş bunlar?' bakışları ile eşlik ediyordu. Huriye Hoca 'Gir,' demeden girmek... Hapı yuttunuz gençler. Koluma dirsek atan İrem'e baktım. Yerinden çıkacak gözleriyle kapıdaki çocukları işaret ediyordu. Dikilen iki çocuğa daha dikkatli bakınca sabah İrem'in bahsettiği çocuklar olduğunu anlamıştım.

"Hocam biz yeni öğrencileriz."

Huriye hoca çocuklara başıyla içeri geçmelerini söylerken içeri girmişlerdi.

"Ben, Uğur. Taylan Koleji'nden geliyorum." Diğerine göre daha uzun boyluydu. Saç tonlaması kahverengi ve siyah arasında bir yerdeydi. Daha önce görmediğim renk tonlaması gözümü bozarken, sıkıca yumduğum gözümü açıp bir kere daha baktım. Sanki dünyadaki bu ton tek bu çocukta vardı.

"Ben Alper; ben de, Taylan Koleji'nden geliyorum." Diğerine göre daha siyah saçlara sahipti. Gözleri, şekersiz Türk kahvesi gibi koyuydu. Dışarıdan kızları etkileyecek görünümünü, umursamaz bakışlarında sergiliyordu.

'Taylan, koyayım da yaylan.' İrem'in kulağına fısıldarken gülmüş, tükürüklerimi kulağına kaçırmıştım. İrem kulağını tutup kahkaha atarken, tüm sınıfın göz odağı olmuştuk, tabii Huriye Hocanın da.

Hoca; yerine geçerken, ayakta dikilen Alper ve Uğur yerine oturmuştu. Otururken İrem'e göz kırpan Alper, gözümden kaçmamıştı. Huriye Hoca elini tekrar masaya vurduğunda, on dakika da olsa dersin kaynaması işime gelmişti.

"Biraz daha anlatsa uyuyacaktım."

"Bir ara horluyorsun sandım." Büyüttüğü gözleriyle bana bakan İrem'e omuz silkmiştim. Haklıydım, bir ara gerçekten horluyor sanmıştım.

"Kantine gidiyorum geliyor musun?"

"Hayır." Aman at tabi tribini iyi ben giderim. Masadan kalkıp kantine yürümeye başladım. Koşarken omzuma çarpan iki üç kızdan dolayı omzum çıkmıştı galiba. Kantine girdiğimde direk kantincinin yanına giderek "Bir tost, çikolata ve soda" istediğimi söyledim.

Tostun yapımını beklerken çikolata ve sodamı elimde tutuyordum. Sodanın soğukluğu avuç içimi serinletirken sıcak tostumu alıp masaya ilerledim. Dayanamayıp tostumdan bir ısırık alırken masaya yerleştim. Tostumu ve soda mı içmeye başlamıştım. Her şey bittikten sonra kantinden çıktım. Kantinden çıkmamla omzuma çarpan biri yüzünden yere düşen çikolatama baktım.

"Oha önüne baksana." Çikolatayı hızla yerden alırken çatık kaşlarımı üzerine dikmiştim.

"Sen önüne baksana bücür hem sen biraz yavaş olsana kızım!" Bücür mü? Benim boyum 1.70'ten fazla ve bana bücür diyor.

"Sen kime bücür diyorsun." diyerek elimi belime yerleştirdim. Kim kime bücür diyor yolarım onu! Hem ben bücür değilim kendine bak hıyar.

"Sence?" Ukala görünüşü otuz iki dişini sergilemesiyle daha şapşal olmuştu. Ne yani şimdi bu kendini tatlı mı sanıyordu?

"Senin de benden bir farkın yok yalnız." Güldüm, tam yanından geçecektim ki kolumdan tuttu. Ay klişe! Kötü çocuk numaraları falan. Kaşlarımı biraz daha çatıp yüzüne dönüp baktım.

"Ne var?" Çatılan kaşları ortada çıkan tek kaşını daha çok belli etmişti.

"Özür dilesene."

"Bugüne kadar kimseden özür dilemedim senden hayata dilemem. Kusura bakma bilerek oldu." Kolumu sertçe çekip sınıfa doğru yürümeye başladım. Tüm deliler de beni buluyordu.

İrem'in Ağzından

Yanıma gölge gibi çöken Ege'ye çevirdim bakışlarımı. Kulağımdaki kulaklığı çıkarıp anlamsızca gözlerimi üzerine dikmiştim.

"İrem bana biraz tarihte yardım edebilir misin?" Başka ne olabilirdi, tuhaf bakışlarımı daha normal hale getirirken sevimli gülümsememle başımı sallamıştım. Şu tatlılığa bak be kırılır mı bu çocuk? Ağzımdan kelimeleri çıkacakken arkadan asılan Alper'in Ege'nin ensesine attığı şaplağa şaşkınlıkla baktım.

"Benim tarihimde iyidir he." Kemikli kolunu çekerken doğrulan Alper'e baktım. Sert bakışları bana bakınca eriyip gitmiş, sevimli bir hal almıştı.

"Yok benim ki daha iyi bir kere." Evet tarihim iyiydi. Hem benden istedi bir kere. Kısılan gözlerim Alper üzerinde oyunlar oynuyordu.

"Benim ki kadar iyi olamaz." Devirdiğim gözlerim inanmadığımı belli ediyordu. Sen ve tarih peh  peh.

"Öyle mi? Notlarını söyle o zaman."

"Full yüz senin?" Nispet yaparcasına bunu söylediğinde yüzümü düşürdüm. Benimkiler doksan dokuz da takılı kalmıştı. Beni geçmiş pislik... Hem de bir puanla.

"Doksan dokuz," Düşen omuzlarımı silkip kapıdan giren Su'ya baktım. Toplamış yine hazinesini, olan çikolataları.

Alper gururlanarak "Seni geçmişim işte. Bir puan bir puandır. Hatice'ye değil neticeye bak," diyerek göz kırptı. Onun bu kendini beğenmişliği karşısında sadece gözlerimi devirdim.

"Ne oluyor burada?"

Su'yun Ağzından

Sorumu yönelttiğim yüzlerde göz gezdirdim. Ege olayın arasında kaldığına dair bir bakış atarken diğer ikisi birbirlerine kısık gözlerle bakıyorlardı.

"Beni geçmiş tarihte hem de bir puancıkla." Gözlerimi devirmiştim. İrem dersine çok bağlı bir kızdı. Alper'e çevirdim gözlerimi, umursamaz birine göre fazla çalışkandı. Gerçi o kolejliydi, onun değil de benim mi yüz olsun yani.

"İrem sakin olur musun? Arkadaş kolejden geldi. Para verip ders notlarını yüksek tutuyorlar." Sıraya dayadığım ayağım Uğur'un kolumdan çekiştirdiği sırada acımıştı. Dengemi kaybetmeme rağmen hunharca çekiştirdiği kolumu kurtaramamıştım. Ne demiştim ki ben şimdi. Sertçe kolumu bırakırken öfke kusuyordu.

"Bize karşı gelmeyeceksiniz." Elimle vücudunu iterken azda olsa sendelemişti.

"Gelirsek ne olur?" Çatılan kaşlarım sesime ortak olmuştu.

"Acısını çok iyi alırız."

"Bize karışmayın, ne haliniz varsa görün siz sağ biz selamet." Gerilen elimi tehditkarca sallamıştım. Uğur'un suratı sinirden kaskatı olmuştu. Gözlerimi delmeye çalışan gözlerine tükürür gibi bakıp sınıftan çıkmıştım. Koridorun sonundaki camda biraz hava alıp sinirimi yatıştırdım. Teneffüs kısa olduğu için sınıfa geri dönmek zorunda kalmıştım. İrem'in yanına oturduğumda meraklı gözleri binlerce sorunun cevabını bekliyordu.

"Ne dedi?" Bu merakı başına bir gün iş alacaktı.

"Bir şeyler zırvaladı işte." Konuyu İrem'e açmamak en iyisiydi.

**

Soyunma odasından çıkarken yeni yıkandığı için vücuduma yapışan eşofmanımı çekeledim. Hiç sevmiyordum şu dersi. Özellikle de yanımda kıyafet taşımayı... Kendimizi rezil edercesine hareketler yapıyorduk boş dersteki çömezler de bize dalga geçer gibi bakıyordu. Benim aksime İrem'in en sevdiği ders diyebilirdim. Kız bayılıyordu beden eğitimine.

Hocanın gelmesine yakın spor odasından çıkan başkan öttürdüğü düdükle beyaz çizgiye geçmemizi bekledi. Yoklamanın ortalarında yer aldığım için fazla dikkat çekmiyordum. Beyaz çizgi sınırı da sabitlediğim ayakkabılarıma bakarken hafif kirlendiğini görmüştüm.

"Koşu yapacak dört gönüllü öğrenci istiyorum." Yerdeki kafamı daha çok yere gömdüm. Diğerlerinin de bu şekilde olduğuna emindim. Kafamı sola ve sağa çevirip durumlara baktım. Kimileri havaya, kimileri yere bakıyordu.

"Madem katılım bu kadar çok listeden seçelim o zaman." Listede parmağını gezdiren hocaya baktım. Orta sıralarda gezindiğini anladığımda içimden bildiğim tüm duaları okuyordum.

"Yeni isimler gelmiş, onları alalım." Kıkırdarken boğazımdan çıkan sese engel olamamıştım.

"Çok mu komik?" Hocanın sert sesi gözlerine yansımış gibiydi. Kafamı sağa sola sallarken "Çık" demesiyle yerimde sıçramıştım. Yavaşça Uğur'un yanına geçerken kıkırdamasını duyuyordum.

"Yanına birini seç. Arkadaşınız çok komik bulduğu olaya güldüğü için içinizden birinizi seçecek. Bu sefer sizi ben değil arkadaşınız yakacak." Sınıf üzerinde gezdirdiğim gözlerin hiç biri bana bakmıyordu. İrem kafasını sağa çevirmiş direği incelerken fısıltıyla adını seslenmiştim.

İsyankar gözleri bana dönünce 'Ne başka kimi seçseydim' ağzımı oynatarak zırvalamıştım. Ayağını sürte sürte yanıma gelen İrem'in koluna girip beklemeye başladım.

"Koşu yapacaksınız. Sizler serbestsiniz." Koca bedenini banka yaydığında arkamı dönüp yürümeye başladım.

"Şizofren..." İlk harekete başlarken kendi kendime söylenmek daha çok nefesimi kesiyordu.

"Aaa ayıp yakışmıyor senin gibi bir cici kıza," İtici sesiyle konuşan Uğur'a baktım. Takmayan bakışlarım alıştığım hareketleri yapan ayağımda gezinirken onu kaideye almayıp susmuştum.

"Kaybeden maymun dansı yapsın." Hareketleri yaparken İrem'in söylediği şeye gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Bıkkın bakışlarımı İrem'e çevirirken nasıl arkadaş kaldığımızı sorgulamaya başlamıştım.

"Nasıl yapılıyor?" Gülerek cevap veren Alper'in dalga geçtiğini anlamıştım. Mal mal hareketler sergileyen İrem'i kolundan tutup durdurdum. Arkadaşımı size ezdirmem.

"Buradan bir asılırım sana nasıl yapılacağını öğrenirsin." Sert çıkan sesimin üzerine hoca yanımıza gelmişti.

"Yarış yapacaksınız ilk önce senin adın neydi oğlum?" Uğur'u işaret eden parmağı oyacak gibiydi. Sessizce adını mırıldayan Uğur arkasından ayırdığı kollarını yan tarafına indirmişti.

"Tamam Uğur seç rakibini sonra çizgiye gidin, yarış oradan başlayacak." Uğur gözlerini İrem ve benim üzerimde gezdirirken yüzüne bakmamıştım.

"Su'nun çok istekli olduğunu görüyorum. O olsun."

 Şaşırdık mı? Hayır.

 Ağzımın içinde biriktirdiğim havayı sesli şekilde dışarı salarken çizgiye gelmiştik. Bir ayağımı çizgiye yerleştirmiş diğerini biraz daha geride bırakmış hocanın ağzında beklettiği düdüğü çalmasını bekliyordum. Beklediğim komut geldiğinde önceden öğrendiğim tekniklerle gözümü sabitlediğim yere koşmaya başladım. Beni geçen Uğur'u fark ettiğimde zihnime yerleştirdiğim öfkeyle daha hızlı koşmaya başladım. Öfke bu işler için iyi bir yöntemdi. Aynı hizaya geldiğimizde hamle yapıp önüne geçmeye çalışan Uğur'un sağına geçip nefesimi tutmuştum. Dalağım acımaya başlamıştı fakat değecek gibiydi.

Hocanın yanına vardığımda benden iki üç adım geride kalan Uğur'a düzensiz aldığım nefesler arasından dil çıkarmıştım. Nefes nefese kalmasına rağmen hala öfkeyle bakmaya devam ediyordu. Dizlerini büküp ellerini dayadığında yüzü kırp kırmızı olmuştu. İlerde tezahürat yapan İrem'e el sallayıp sesim daha net çıksın diye ellerimle ağzımın etrafına çember yapmıştım.

"İrem dansı unutma!" Güldüğü için düdüğü geç duyan İrem son anda atağa geçip Alper'in arkasında kalmıştı. Yanımda sesini çıkartmadan duran Uğur hala nefesini kontrol altına almaya çalışırken bağırarak İrem'i destekliyordum. Benim gibi kolayca gaza gelen arkadaşım Usain Bolt gibi hamle yapıp uzun bacaklarını çalıştırmıştı. Son anda dengesi bozulan Alper'i geçen İrem bitiş çizgisini bir adımla geçmişti. Çığlıklar arasında birbirimize sarılırken İrem yere yayılan Alper'in yanına gidip elini beline koymuştu.

"Naber bir adımla seni geçtim. Bir adım bir adımdır değil mi?"

 Tarih konusunu unutmayan İrem'e baktım. Başını hafif kaldıran Alper yorulup tozlu yere tekrar yatarken hoca rekorları aldığını söylemişti. Alper'i kaldırmak için yanına giden Uğur elini arkadaşına uzatıp ayağa kaldırdı.

"Hadi hadi dans. Maymun dansı!" Pis sırıtışım Uğur'un kanlı gözlerine değmişti.

Uğur "Nasıl yapıldığını göstermediniz ki.." deyip sırıttığında, "Yaklaş," dedim.

  "Vurmayacaksın değil mi?" diye sorduğunda "Estağfurullah, ayıp o. Gel buraya." dedim. 

Bir yandan da cebimden telefonu çıkarıyordum. İnternetten video açıp onlara döndürdüm ve "Böyle istiyorum." dedim.

Alper videoya bakıp, "Burada yapamayız." 

 "Siz yeter ki yapın." diyerek cevapladı İrem.

Uğur, "Ama boş bir sınıf bulalım," dedi.

"Öyle olsun bakalım," deyip yürümeye başladık. Boş bir sınıf bulunca girip kapıyı kapattık.

"Başlayın!" Dedi İrem.

Onlar Maymuncuk dansı yapmaya başlayınca İrem de gizlice onları videoya çekmişti. Bir yandan da bu hallerine kahkahalarla gülüyorduk. Uğurun kıvırtması ile kendimi tutamayıp daha çok güldüm, Uğur "Yeter bu kadar."

"Ama maymun sesi çıkarmadınız," dediğimde Alper "Öyle bir söz vermedik." İrem ise telefonu cebine atıp "Tamamdır Su çektim." demesiyle kahkaha attım.

"İlk günden rezil olmak istemezsiniz herhalde?" dedim.

Kayıt İrem de olduğu için, o hızlı sınıftan çıkıp gitti. Uğur üzerime gelmeye başladığında bende gerilemeye başladım, ta ki sırtım duvara çarpana kadar. O kadar yakındık ki nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Uğuru iterek diğer tarafa geçmeye çalıştım, ancak sadece çalıştım. Maalesef ki odun yerinden kımıldamamıştı ne demişler yaş odun yerinden kalkmazmış.

Ellerimi onun göğsüne koyup itmeyi denedim. Fakat o elimi tutunca geri elimi çektim. Gülerek bana daha da yaklaştı.

"Bana bulaşma."dedim.

"Bana emir verme, en sevmediğim şey."

"Neden sen kıvanç mısın?" diye sormaktan kendimi alamadım.

Kaşlarını daha da çattı. "O kim lan?" dedi.

"Boş ver yaşın tutmaz," dedim.

Bunun söyleyince bana gülerek karşılık verdi.

"Akıl yaşın tutsun,"

Ona 'Mal mısın?' dercesine bakıp konuştum.

"Laf mı soktum şimdi sen. Hissedemedim de." Ardından devam ettim.

"Eğer bize karışırsanız o video İnternet'e sızar. Karışmazsanız sadece bir anı olarak kalır." dedim ve göğsünden sertçe ittirdim. Kapıyı sertçe çarpıp çıktım ve sınıfıma ilerledim. Sınıfa girdiğimde Gamze ve Sıla'nın sınıftaki yeni gelenlerin dedikodusunu yaptığını duyunca onları görmezden gelerek sırama yerleştim. Çantamdan kulaklığımı çıkartıp telefonuma takip bir müzik açtım ve başımı sıraya koyup uyumaya çalıştım.

İrem'in Ağzından

Sınıftan koşarak çıktım, herkes derste olduğu için yırtmıştım. Bizimde beden eğitim olması avantajdı. Koridoru seri şekilde geçip merdivenin olduğu tarafa ulaştım. Merdivenlerden inerken bileğim burkulunca kendimi yerle buluşmaya, yerle öpüşmeye hazırlamıştım ki, bir el beni belimden yakaladı. Beni tutan kişiye bakınca Alper olduğunu gördüm, elinden sıvışıp hızla merdivenlerden indim.

Arkamdan, "İrem dur," diyerek söyleniyordu.

Okulun kapısından çıkarak okul arkasında bir yere saklandım. Orada ki küçük delikten etrafa bakmaya başladım, bir yandan da derin derin nefes alıyordum. Gerçekten çok yorulmuştum. Biri omzuma dokununca korkuyla o tarafa baktım, Siktir..

Ayağa kalktım, sırıtarak bana bakıyordu. "Şimdi ne yapacaksın?" diye sorduğunda aklıma gelen ilk şeyi yapıp, Alper'e yumruk attım. Hiç bir zaman korktuğum da ne yaptığımı bilemem az önce de olduğu gibi.

Okulun arkasından ön bahçesine doğru koşmaya başladım. Arada sırada arkama bakıp gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Arkama bakarak koşarken birine çarpmamla durdum, yavaşça önüme döndüm.

Gözlerim sımsıkı kapalıyken içimden İnşallah Alper değildir diye dua ediyordum. Gözlerimi yavaş yavaş açıp kafamı yukarı kaldırınca Berkay'ı görmeyi beklemiyordum, derin bir nefes aldım.

Berkay kim miydi?

Berkay, Su'yun çocukluk arkadaşı ve benim idolüm. En çokta Suya Browninle çıkabilir miyim? Diyen en az benim kadar mal olan arkadaşım.

Berkay bana bakıp, "Kim kovalıyor seni?"

"Hiç, spor yapıyordum da," diye cevaplayınca bana yemedim bakışı atıp arka tarafı gösterdi.

Arkama dönüp baktığımda, duvara yaslanıp bu tarafa doğru bakan bir Alper gördüm. "Şu yeni gelen çocuktan mı?" Diye sorduğunda kafamı hayır anlamında salladım.

"Peki o zaman, öyle olsun. Sınıfa çıkalım mı?"

Bende onaylayınca beraber sınıfa çıkmaya başladık. Sınıfa geldiğimizde, Su kafasını sıraya yaslamış uyuyordu. Ona bakarak,

"Su'yum iyi mi?" dedi.

"Hala yaşıyor," dedim gülerek, oda gülüp önümüze oturdu. Su'da uyanınca aralarında sessizce bir şey konuştular.

Devlet sırrı şht..

Videoyu ne olur ne olmaz Su'ya da attım, benden silinebilir ama Su'dan silinmezdi.

Ders Edebiyattı, ikimizde sevmezdik.Hocalar bize pek kıl olmazdı, fakat edebiyat ve biyoloji hariç. Hoca sınıfa girince Suyu dürttüm. Hoca, "Bugünlük spor kıyafetleriniz ile durmanıza izin veriyorum," dediğinde "Sanki izin vermesen değiştireceğiz." diye söylendim.

Hoca Suya bakıp, "Sucum uyuyamadınız mı?" Dedi dalga geçer gibi. "Yok, sadece yoruldum Hocam." diye cevapladı Su.

Su'yun Ağzından

"Yok, sadece yoruldum Hocam."

" Su, kitaptan sayfa 90 aç okumaya başla."

Hay senin gibi.. Sakinim, tamam stres yok. Her ders ilk ben okuyordum be. Çünkü takık bize. Sayfa 90 açıp okumaya başladım. Hoca arada durdurup okutmaya devam ediyordu, bu soruyu kim yapacak dediğinde İrem heyecanla parmak kaldırdı. Bende sınıfa baktım. Kim kalkmak için İrem ve tek Alper parmak kaldırıyordu.

Hoca "İrem," dediğinde İrem soruyu okuyup cevabı verdi.

Alper arkadan atlayıp

"Hocam cevap A olmayacak mı?" dedi. Her şeye maydanoz gibi atlıyordu.

İrem arkasını dönüp tek kaşını kaldırdı. Bu haline kıkırdamadan edemedim.

"Cevap B olacak." 

"Hayır A" 

Hoca "Tartışmayın çocuklar..." Soruya iyice bakarak "Bu zor bir soru ben de bu soruyu düşünmem lazım teneffüste yaparım, diğer soruyu geçin."

Vay be hoca bile yapamadı. Ne diyeyim artık. Pes.

Zil çalmasıyla İrem ayağa kalktı.

"Lavaboya gidelim mi?" dediğinde ayağa kalktım.

"Olur."

Sınıftan çıkıp koridora çıktık, bazı öğrenciler bir oraya bir buraya koşuyordu, lavaboya doğru ilerledik. Lavabonun önüne gelince İrem kapının koluna asıldı. Açamadı.

"Çekil çekil."

İrem çekilince kapının önüne geçtim kapıyı zorlamaya başladım.

Açılmıyor?

"Yardım gerek mi kızlar?" dedi Uğur ve Alper.

"Yok." Deyip İrem'in kolundan tutup aşağı ki lavaboya sürükledim. İçeri girip kapıyı kapattım. Buraya fazla giren olmazdı boştu. En aşağıda olunca gelen olmuyordu genellikle. Lavaboya girip işimi halledince çıktım. Elimi yıkayıp İrem'i beklemeye başladım.

İrem de çıkınca elini yıkadı. Kapıya yöneldik, kapının önüne vardım. Elimi kapının koluna attım. Kolu aşağı ittirdim ama açılmadı...

İrem'in "Hay sikeyim bu tuvaletin kapısı bozuktu lan!" diye konuşması pardon ciyaklaması üzerine kendime geldim ve bildiğim bütün küfürleri sıralamaya başladım.

İrem'in "Tuvalette kitli kaldık vay le vay le diye ağıt yakmasına kadar." 

Daha sonrası ise ağlayana kadar gülmemiz oldu. Biz böyleydik işte bir ağlarız bir güleriz İrem'in bana sarılmasıyla karşılık verdim.

İrem'in Ağzından

Evet 30 dakikadır tuvaletteyiz ne mi yaptık ilk olarak halay çektik şarkı söyledik oturup ağladık şimdi pişti oynuyoruz evet doğru duydunuz pişti.

Su birde bana anormal der kendisi cebinde pişti kağıtlarını taşıyan biri olaraktan.. ve bu eli de Su kazandı tabi ki ağlayarak zırlamadım, saçmalamayın tamam belki birazcık bebek gibi 'Banane banane hileci'  diye hönkürmüş olabilirim.

Suyun "Kanka seni tanımak güzeldi ben pes ediyorum." demesiyle kendime geldim.

"Su aşkım meleğim kelebeğim ne oldu?" Su, ise paspas sopasını tuvalet kağıdıyla sarıp beyaz bayrak çekmeye çalışıyordu bu yaşta bu zekası inanılmazdı doğrusu.

" Kanka ben pes ediyorum ölürsem yatağımın altındaki abur cuburlarımı sana bırakıyorum, onlara iyi bak her gün konuş onlarla anneleri onları çok seviyor ama bunu yapmak zorundayım."

Ben ise ona acayip hayvanlara benziyirsen bakışımı atıyordum.

Daha sonra ne mi oldu Uğur ve Alper'in Allah Allah sesleriyle tuvaletin kapısını kırması benim

"Ben masumum Hakiğğm Bey," diyerek bağırmam, Suyun Uğura ölümcül bakışları atması oldu.

"Kezolar iyi misiniz lan?" dedi Uğur.

"Diyene bak keko," dedi Su.

"Çarpılacaksınız lan," dedi Alper.

Tabi ki sinirlenip Alper'in elini ısırmadım saçmalamayın.

"Ah ne yapıyorsun be kuduz musun kızım? "

" Evet kuduzum lan yaklaşma ısırırım."

Daha sonra ise okulun kapısının kitlenme sesi benim 'Nayırğğ nolamaz' deyip ağıt yakmam Uğur'un 'Hay böyle işin içine sıçayım' demesi Alper'in halay çekip 'le le le anne terliğinden kurtuldum' demesi bir oldu Su ise olayın şokunu atlatamamış melül melül bakıyordu.

"Anne terliğinden kurtuldum muş muş muş ben şimdi senin kafanı kıracağım lan biz burada kilitli kaldık geri zekalı," diye ciyakladım Alper'e.

"Sinirlenince çok tatlı oluyorsun," diye Alper.

"Höst ulan sana hapşururken çok yavşa mı dediler nedir sende ki bu yavşaklık ?"

Uğur'un söze atlamasıyla ona döndüm.

" Alper gibi taş çocuk bulmuş birde hala laf sokma çabasında."

"İyi girdi mi bari?" dedi Su.

İki orangutan da 'Ha' diye ses çıkartması üzerine "Laflarımız size iyi girdimi ? "

Tabi benim hayvan gibi gülmem Uğur'un yeşilden sarıya sarıdan kırmızıya kırmızıdan mora dönüşmesi oldu sonuç..

15 Dakika sonra Su'yun Ağzından

Yaklaşık 20 dakikadır bu krolarla aynı ortamda bulunuyoruz daha da kötüsü İrem şarkı söylemeye başladı. İrem ne zaman depresyonda olsa morali bozulsa pepe şarkıları söyleyip kendisini güldürür bizi ise ağlatırdı gene o anlardan birindeydik..

"Çişimiz tuvalete kakamız tuvalette artık kimseğğ yapmayacak altındaki bezeee."

" Beyin bedava biraz kullanmayı denesen? " dedi Alper

"Biz deneriz de siz deneyemezsiniz olmayan bir şeyi nasıl deneyeceksiniz," dedim

İrem malı yüzünden laf attılar o ise hala çişimiz tuvalette diye şarkısına devam ediyor hatta level atladık pepe şuan çok mutluyu söylüyor.

"Sanırım daha fazla dayanamayacağım Alper bro hakkını helal et ilkokulda sevdiğin kızın saçını çekip kalemini almıştım."

"Vay şeytan oğlum ilkokulda o flörtleşmeye giriyor lan."

"Boşuna oksijenimizi tüketiyorsunuz susar mısınız?" diyerek, cool cool yürümeye devam ettim evet hayaletler gibi okulda tur atıyoruz. Ben az önce cool cool yürüdüm demiştim değil mi ? Şuan yerden yazıyorum.

İrem'in hunharca gülmesi benim sen nasıl arkadaşsınız mal, salağı bakışlarım Uğurun ise sırıtıp yanımdan geçip gitmesi .. Anlatılmaz yaşanırdı tabi ki sinir olmadım tamam sinir oldum hatta şuan sinirden kuduruyorum.

"Hadi bakalım oturanın sandalyesi kırılsın tavukları pişirmişem hacıyı da çarşıya göndermişem." 

Sizce bunu kim söyledi? Tabii ki İrem. O sırada bir şey dikkatimi çekti Alper ile Uğur az ötede fısıldaşıyorlardı ne dediklerini duyamadım ama yakında çıkar kokusu.

Alper'in Ağzından

Sabahtan beri İrem'in pepe şarkısını dinliyorduk. Aslında 5-10 dakika olunca eğlenceli geldi ama 1 saat üst üste dinleyince benim bile asabım bozulmuştu. Açıkçası biz de Uğurla bir plan yaptık. Gizlice arkalarından dolanıp İrem'in ve Suyun ağızlarını bantlayacaktık. İrem ve Suyun yanına gidip.

Uğur, "Biz tuvalete gidiyoruz biz yokken umarım altınıza yapmazsınız," dedi.

"Çok komiksin sende ki bu ileri zeka genetik galiba." dedi Su.

"Ama dön desem seviyorum seni gel desem," dedi İrem.

Su dahil hepimiz ona 'Sen hakiki malsın' bakışı attıktan sonra kızların yanından uzaklaştık lavaboya gidip Uğurun Çantasından koli bandı çıkarttık evet çantasında koli bandı taşıyor çünkü hakiki mal.

"Bro sen pepe manyağını hallet ben ise şu çatlakla uğraşacağım."

"Yaa tabi demesi kolay o ki hayatta susmaz," deyip hayıflandım.

"En azından benim ki kadar cadı değil," deyip yanımdan uzaklaştı.

Bende omuz silkip onu takip ettim.

İrem'in Ağzından

Sabahtandır şarkı söylüyorum çünkü mükemmel olmak böyle bir şey ay Allah'ım iyi ki varım ben canım ben. Egom ve ben.

"Kendini övmen bitti mi kanka? "

"Oha sektur! Ben onları sesli mi söyledim lan?"

" Evet biraz öyle oldu."

" Ama doğrular."

"Kanka sana buradan bir çarparım yerle öpüşürsün."

Ardından devam etti :

"Bu geri zekalı hanzolar bir şeyler karıştırıyorlar bence dağılalım," dedi Su.

"Su bebeğim niye dağılıyoruz biz boncuk muyuz?"

"Ya İrem ya." Kahkaha atarak "Hadi dağılalım." 

Bende başımı sallamakla yetinip okulu tabiri caiz tavaf etmeye başladım öhöm 7 şavt = 1 tavaftır lanet olsun çok zekiyim ben.

Alper'in Ağzından

Birden bire 7 şavt = 1 tavaf diye şarkı söyleyen bizim angusun sesini duydum ah bu kız içinden konuştuğunu sanıyor galiba. Sesin geldiği yöne ilerlemeye başladım.

Ve zafer benimdir İrem'in arkası dönük sessizce arkasından gitmeye başladım tam yaklaşıyordum ki lanet olsun yanlışlıkla yere atılan pet şişeye bastım oğlum Alper işte şimdi sıçtın deyip son duamı ettim.

İrem'in Ağzından

Arkamdan gelen pet şişe sesiyle irkilip refleks olarak arka tekmemi salladım. Ve işte o an olanlar oldu tekme salladığım kişiyle beraber yere çakıldık.

Arkadan tanıdık gelen bir sesle pardon kükreme sesiyle sıçtığımı anladım.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro