bölüm dört;; ❲ ⚰️ ❳ aşkı harcamak ve yağmurlu günler .
gece yarısı
meteor yağmuru var ── ❛ aşkı harcamak ve yağmurlu günler ❜
Yaşarken öğrendiklerin doğruysa, doğru limana varırsın mutlaka yıldızını izleyince. (dante)
❛ sevgili günlük, bugün sana daha önce bahsetmediğim birinden bahsetmeye karar verdim. önceleri eğer biri seni okur ve düşüncelerimi görür diye korktuğum için bu kişiyi sana açmadığım için üzgünüm, bilirsin bu şeyler aceleye gelmez.
kimden bahsedeceğimi sorar gibisin bakıyorum, acele etmeyeceğim. öncelikle tahminleri alayım. bu kişinin sarı saçları ve renkli gözleri var, dışarıdan bakınca apollon heykellerine benziyor. tek sıkıntısı onu benden başka kimse göremiyor, yani sanırım. dünya gerçekten ne kaçırdığının farkında olmasa gerek.
ismi arda ve tuhaftır ki ilkokul aşkımın adı da ardaydı. sanırım hayatım ardalarla dolu, sanırım kader tanrıçaları hayatımı örerken bir süre sonra karman çormana bağlamış.
tek sıkıntım ona daha önce hiç merhaba dememiş olmam, sadece izlemekle yetiniyorum. favori arkadaşım cem onunla aynı sınıfta ama hakkında öyle bir konuşuyor ki çocuktan nefret etmemi sağlamaya çalışıyor sanırım. hatta ona sevdiğim çocuğu açtığıma pişman bile ediyor kendileri.
ne olurdu ki sınıfından rastgele insanları sorma oyunuma başlayıp konuyu arda'ya getirdiğimde ondan hoşlanıyor musun diye sormasaydı. neden nefret ediyorsun diyince cevap de vermiyor patates, sadece onunla çıkmak istemezsin diyip duruyor. ben de sinirden ona seninle mi çıkmamı istersin diye sordum. önce bir durdu ve bana baktı, sonra da söyleyecek bir şey bulamadı ve en iyi arkadaşlar birbirleri ile çıkmaz dedi. ŞAKA MISIN? şahsen onun hakkında ne düşünmeliyim bilmiyorum ama sağolsun ne zaman arda'nın yanına gitmeye kalksam kolumdan tutup beni geri döndürüyor.
bunun dışında kurt sesleri gitti, ilginçtir ki tuhaf hava da dağıldı. hâlâ şu tuhaf mektubu açmadım ama burnuma hiç iyi kokular gelmiyor, söyleyeyim dedim. seni seviyorum günlük, kendine iyi bak ve ölme. ❜
Saat henüz on iki iken ve ben hâlâ uyumamışken elime aldıktan sonra kimse bulmasın diye acele ile yatağımın yanındaki masanın ilk çekmecesine tıkıştırdığım mektubu açmaya karar verdim. Neden bu kadar bekledim anlamlandıramasam da mektubu açıp içindekine bakacağım için tuhaf bir heyecan duyuyor ve duygularımın dışa yansıması olarak da titriyordum. Yaptığım şey yanlıştı belki, insanlara özel şeyleri çalıp açmak etik değildi ama bunu umursamıyordum. Kime geldiği belli olmayan ve arka kısmında oldukça gizemli bir şey yazan bu mektup bir yandan ürkütücü gözükse de bilinmeyenin o ilgi çekici ışığı beni bunu yapmalı gibi hissettiriyor ve uyumuş numarası yapıp ışıkları kapatmaya itiyordu.
Annemler henüz salonda film izliyor olmalıydı. Erkek kardeşim Doruk, onlara eski köpekbalığı filmlerinden birini açmıştı ve çığlık çığlığa kumsaldan kaçış sesleri ta odama kadar geliyordu.
Büyük bir dikkatle kitap okuma lambamı açtım ve mektubu aldım. Doğruca yatağımın içine girdim ve ellerim mektubu açmaya yeltendi. Neredeyse panik atak geçirecektim, kalbim duruyormuş gibi hissettiğim bu süreçte büyük bir hevesle mektup kağıdını yırttım ve içindeki şeyi çıkarttım. Sanki antika gibi görünen bir harita ve boş gibi görünen ama arkasını çevirince dolu olduğunu gördüğüm bir kağıt çıktı dışarıya. Haritayı çok anlamasam da bazı yerler oldukça tanıdık görünüyordu. Bizim evimizin olduğu bölge farklı bir şekilde adlandırılmıştı, tarih dersi için yaşadığın bölge hakkında bilgi topla ödevini yaptığım için burayı isme bakarak tanıyabilmiştim. Onun dışında diğer yerler de ilginç isimler ile süslenmiş ve bir yer koca bir çarpı ile damgalanmıştı.
Tam orası mı anlayamasam da bunun muhtemelen yakınlardaki mezarlık olduğu düşüncesi ürpermeme sebep olsa da yerimden bile kıpırdamadım. Bunun bir hazine haritası olmadığı fikri aklımı doldururken neden bir mezarlık işaretlenmiş hayret ettim. Bu harita kime gönderilmiş diye de ayrıca merak ediyordum. Haritayı masama bıraktım ve kağıdı elime aldım. Haritaya kıyasla yeni duran bu beyaz, bir sürü kez katlandığı için kat izleri ile dolu ve oldukça hoyratça kullanılmış bir müsveddeydi. Hangi dilde olduğunu bilmediğim bir grup kelime yazılmış ve tekrar tekrar yazılmaya devam etmişti. Sanki biri bu cümleyi unutmak istemiyor, kendini ona sarıp bu şekilde yürümek ve korunmak istiyordu. Bu dili okuyabilecek birini bulur muyum merak ederek kağıdı masama geri koydum ve hiç de aradığım gibi bir şey çıkmayışının hayal kırıklığını yaşadım.
Tüm kağıtları katlayıp zarfa geri koymadan önce içinde daha başka tuhaflıklar aradım ama bulamayınca her şeyi içine geri tıkıp ağzını kapattım. Elime telefonumu aldım ve bizimkilerin konuştuğu gruba mesaj atıp biraz kafamı dağıtmaya karar verdim. İşte o an bu büyülü olayın etkisinden kurtulmuş ve çoktan sıradan dünyaya geri dönmüştüm.
DEDEM BÜTÜN EVLERİNİ SATTI 😡
üyeler: berfo, izel, lara ve siz.
okunmamış 20 mesaj.
berfo: ben de dedim ki
berfo: sen göreceksin bak ne yapıyorum
lara: sonra da kafa mı attın ona
berfo: hayır, yaptığı şeyi müdüre söyledim
lara: eeeeee
berfo: adam beni ciddiye almadı
izel: e almaz tabii oğlum
izel: sen tüm okul hayatın boyunca hep bir halt ye
izel: sonra ilk defa bir sorunu kavga ile çözmek yerine haklı olduğun için müdüre söyle
izel: adam alışkın değil tabii, muhtemelen dalga geçiyor diyip salmıştır seni 🤦
berfo: ya ben o kadar mı dengesiz bir adamım
berfo: neden cevap vermiyorsunuz ya
berfo: telefon mu çekemiyo?? lara? izel?
berfo: aaaa merhaba arya gözümüz yollarda kaldı
berfo: görüyorum okuyorsun mesajları bari sen cevap ver
berfo: bu ikisi hep yaptığım şeyleri kafama kakma peşindeler 😡😡
arya: olay hakkında olan mesajları okumadım berfocum
arya: ama müdür bence de şaşırdı
berfo: iyi tarafından bakalım en azından ceza almadım
berfo: sen beni kandırmaya mı çalışıyorsun diyerek bana ceza da kitleyebilirdi 😭😳
berfo: neyse
berfo: sen nerelerdeydin 😌
lara: evet, seni birkaç kez aradım ama açmadın, bize gel dizi izleyelim diyecektim 😔
lara: bir sorun mu var
arya: aradın mı
arya: ama bana arama gelmedi ki
arya: hattımda mı bir sıkıntı var acaba
izel: tuhaf bence bu btw
berfo: demek istemiyorum ama
lara: neyi
berfo: kafam kadar bir meteor düştü ve yine meteor yağmuru bekleniyor
arya: aaaa evet birlikte çatıda izleyecektik
izel: bunun konumuzla alakası ne
berfo: diyorum ki BENCE UZAYLILAR HATLARLA OYNUYOR
lara: normalde uzaylılara inanırım
lara: ama bunu da buraya bağlamazsın be kardeşim ne alakası var telefon hatlarının yıldız yağmuru ve uzaylılarla ya 🤦🤦
berfo: kırıyorsun ama beni
berfo: koalaların da sinirli olabileceğini bilmiyor musun?? 😡😡
lara: sence national geographic'e mi benziyorum 🤷
berfo:
lara: of öyle mi dedim sana şimdi ben
izel: ikiz kaosu da bir başka oluyor
izel: neyse bence toptan bir sıkıntı var, internet de arada gidiyor, elektrikler kesiliyor falan
berfo: bi de günbatmazın en iyi mahallesi olacak burası
berfo: bence bize gün batmış haberimiz yok valla
arya: teknik sorunlardır ya çözülür
berfo: yaaa canım ne demezsin
berfo: birileri yine relax davranmaya çalışırken aslında değil
lara: berfo kes 😤
berfo: ne kes asıl sana kes 😡
izel: bölüyorum ama umarım birbirinizi boğazlamıyorsunuzdur çünkü farklı sorunlarımız var elektrikler gitti gene ve ben karanlıktan çok korkuyorum 🤧
berfo: nasıl ya bizde var elektrik 😎
arya: şarter mi attı acaba 🤔🤔
berfo: olabilir, annenler evdekini kontrol etti mi
izel: evet
berfo: ben bi inip aşağıdakini kontrol edeyim o zaman
berfo: of bıktım valla, bu hafta dördüncü be
berfo: sevgili bu işle uğraşan amcalarım teyzelerim, olası hat ve elektrik kesintileri için bi haber verin be!!?
lara: yine coştu bu öşmas8shdjsks
arya: evet, ben uyuyacağım sanırım ya
izel: hemen mi yuh ama
lara: yazıyor...
lara: iyi geceler arya 💘💘
izel: iyi geceler hepinize 💞💞 bari ben de uyumadan önce kitap okuyayım
arya: berfo döndüğünde bu herkesin uyumak için verdiği karar yüzünden feci üzülecek BXNFNCNFNFMCNMT
arya: iyi geceler bu arada, seviyorum sizi 💗
Telefonumu kapattım. Yalan söylemiştim, aslında uyumayacaktım. Her ne kadar arkadaşlarıma eski harita parçasından bahsetmek istesem de henüz bunu yapacak gücüm olmadığına karar vermiştim. İçim çekiliyormuş gibi hissederken pencereden baktım. Arkadaşlarımla konuşurken bildirim panelinde tuhaf bir mesajla karşılaşmıştım. Seyit bu gece olan meteor yağmurunu birlikte izlemek istediğini ve bu yüzden yangın merdivenlerine geleceğini, oradan da birlikte çatıya çıkabileceğimizi söylemişti. Ona başta inanmasam da camımı tıklatan kişinin kim olduğuna bakmak için dışarıdaki karanlığa yaklaştığımda onun ay ışığı altında simsiyah bir ceket giymiş Seyit olduğunu anlamam pek fazla vaktimi almadı. Kapıyı açtım ve odama girdi.
"Gece gece kızların odasına böyle girmemelisin." diye fısıldadım ona.
"Sen sıradan bir kız değilsin." dedi rahat bir sesle. Sinirlerim tepeme çıkarken gülümsemeye çalıştım. "Çok yakın arkadaş olsak da ben Berfo'yu bile bu saatte balkondan almıyorum. Sen kimsin ki?" dedim ona. Pis pis sırıttı. "Yalnızca buradan geçiyordum." dedi sonra, tam da ona buraya bu kadar çabuk gelmen imkansız, senin evin şehrin öbür ucunda demek üzereyken.
"İnsanları şüphelendirmekten başka bir şey yapmaz mısın? Bilinçli mi buraya geldin?" diye sordum ona. Artık sıkıldığım için onun az önce kendini atmış olduğu koltukta hemen yanında oturuyordum. "Bazı sorunlar var, Faruk'a gittim. Beni evden kovdu piç kurusu. Sonra da şansımı Berk ile deneyeyim dedim. Biliyorsun evi bu taraflarda ve üç katlı. O da çatı katında yaşıyor, sığıntılık yapacağım zaman ailesi beni çok takmıyor ve onunla yaşayabiliyorum sağolsun. Geçerken de sana uğrayayım dedim. Lara ve Berfo'ya selam vermeye kalksam beni camdan atacakları konusunda şüphelerim var." dedi ve sustu.
Onun için üzülsem de bir şey demedim. "Berfo aşağıda, çok yanlış zamanda geldin. Hâlâ seni görüp atma ihtimali var." dedim ve balkon kapısını açtım. O, nereye dermiş gibi bakarken anahtarı da yanıma aldım. "Meteor yağmuru izleyeceğiz demiştin öyle değil mi?" dedim ve o peşimden gelmek için ayağa kalkarken dışarıya çıktım. İkimiz de odadan çıkınca da her ihtimale karşı balkonun kapısını kilitledim. Sonrasında çatıya tırmanmaya başladık ve işimiz bitince de oradaki minderlere oturduk.
"Güzel alan, bunları onlarla mı yaptınız?" dedi bana. Henüz gökyüzünde bir şey gözükmüyor ve hava sıkıcı karanlıkla birlikte çevremizin loşluğundan dolayı gözüken yıldızlarla dolup taşıyordu. Bu civarda pek bir şey yoktu, bizim sitemiz ve komşu birkaç site ile birlikte şehrin yeni yeni yapılandırıldığı etrafı ormanlık bir alandı. Sanırım bu yüzden de eski mezarlığa çok yakındı. "Yağmuru görebilir miyiz bilmiyorum. Gerçekten izlemek istiyorsak eğer ormana gitmeliydik." dedim ona. Sorusuna cevap vermediğim için surat assa da bir şey demedi. "Kimin umrunda, en azından yıldızları görebiliyoruz." dedi.
O sırada yağmurun zerre umrunda olmadığını fark ettim ve neden burada olduğunu sormak istedim, gerçek nedenini.
Sonra da vazgeçtim. Henüz duymaya hazır değildim. "Böyle oturacak mıyız, konuşmadan." dedim. Nedense kendimi rahatsız hissetmiştim. "Ne konuşabiliriz ki?" dedi. Keşke bir an önce çekip gitsen ve yalnız kalıp Lara'yı arayabilsem diye düşündüm ama bunu seslendirmedim. Zaten içimde bir huzursuzluk hakimken bir de yanımdaki ile kavga edemezdim.
"Aklında bir sürü şey varken hiç eğlenceli olmuyorsun. Dikkatin hep başka yerde." dedi bana sahte bir sinirle. "Çocuk gibi ilgi peşindesin, neden sana bunu verebilecek birine gitmiyorsun ki?" dedim ona onu kovar gibi. Yüzünü buruşturdu. "Ondan ayrıldım biliyorsun, sıktı beni." dedi.
Daha birkaç haftaya kadar sevgilisi vardı ve kız çok güzeldi. Neden ayrıldıklarını sorduğum zaman artık beni çok darlayıp sıktı, biliyorsun ben uzun ilişki sevmem demişti. Onun gibi biri daldan dala atlamayı seviyordu ve bu hiç de hoşuma gitmiyordu.
"Ne istiyorsun?" diye sordum ona, "Gerçekten ne istiyorsun Seyit."
Baygın gözlerle bana baktı. Bir cevap vermesini istiyordum. Sürekli savrulup gidiyor, kendini paralıyor ve bir serseri gibi davranmaya çalışıyordu. Onun arkasını toplamak için her zaman birileri olmayacaktı, herkese de kendi avucunun içindelermiş gibi davranmamayı ve önemsemeyi öğrenmeliydi. Ben de ona gerçekçi bir tavsiye verip buradan çekip gitmeliydim çünkü içinde bulunduğumuz durum beni iyice bitirmişti.
"Belki de kendimi aşağıya atmak istiyorumdur." dedi. Sinirli hissettim ama sakin olduğunu düşündüğüm bir sesle konuştum. "Böyle yapmaya hakkın yok, dünya senin etrafında dönmüyor ama yine de değerlisin. Çevrendekilerin senin için endişe ettiğinin farkına varmalı ve bir şeyler yapmalısın. Bipolar gibi davranmayı bırak ve gerçekten ne istediğin, neyi sevip neyi sevmediğin üzerine iyice bir düşün. Sadece kendini savuruyorsun, yapma."
Yüzüme dikkatli dikkatli baktı. "Senin sorunun da bu." dedi, "İnsanları fazla önemsiyorsun." O sırada halk terimi ile bir yıldız kaydı, bütün yağmuru görmesek de ondan sonra kayan ikinci yıldızı da gördük, üçüncüyü de. Bunların aslında meteor olduğunu bilsem de hâlâ çocukluğuma tutunduğumu fark ettim. "Bir dilek tut Arya, belki gerçekleşir." dedi bana Seyit.
"Üzgünüm ama ben meteorlara bel bağlamıyorum." diyerek ayağa kalktım ve üzerimi silkeledim. "Yine de diledin değil mi? Kesin onun hakkında bir şeyler istedin." diye seslendi arkamdan.
"Neden böyle düşündün ki? Yoksa her meteor gördüğünde sevdiğin kişi hakkında mı dilek diliyorsun?" diye dalga geçtim onunla. Aptal çocuk diye düşündüm, iyi bir kariyer dinlemiştim ama evet, çocukça şeylere tutunuyorum diyecek bir özgüvenim yoktu.
Yüzü esmer teninden anlaşılmasa bile biraz kızarmıştı. "Kim demiş? Belki evet belki hayır ama bunu asla öğrenemezsin." dedi bana ve aşağıya inmek için benden erken davrandı. "Berk'e benden selam söyle." diye seslendim arkasından. O gittikten sonra biraz daha gökyüzünü izledim ve ben de aşağıya indim. Nedensizce bütün gücümü tüketmişim gibi hissediyordum.
Sanki damarlarımdaki tüm kan çekiliyormuş gibi hissettiğimde ise ürperip etrafa bakındım. Hâlâ bir tuvalden sızar gibi altınla kaplı gökyüzü penceremden beni izlerken odada yalnız olmadığım gibi bir düşünceye kapıldım. Nefes alışverişleri duyuyor gibi olmuştum. Elim hemen masamın üzerindeki zarfa gitti ve ışığı açtım. Kimsenin olmadığına kanaat getirmek için her yeri didik didik aradım ve büyük bir sıkıntı ile ofladım. Muhtemelen uyuyamayacaktım. Gece gece Lara'nın kapısını çalmak da istemiyordum. Anahtarı alıp balkonumdan yangın merdivenine son bir kez daha çıktım. Üst kattaki balkon camını sert bir şekilde tıklattım. Yarı uykulu bir şekilde karşımda beliren Berfo şaşkın şaşkın bana bakarken içeriye adımladım.
"Sen uyumuyor muydun?" diye sordu bana. "Seyit geldi uyumadım." dedim hiçbir şeyi saklamayarak. "Vay şerefsize bak sen." dedi. İkisinin birbiri ile çok alıp veremediği vardı ve sürekli bir yarış içindeydiler.
Anlatmamı istiyor gibi bana bakmasından az önce yaşadığım tuhaf durum yüzünden rahatsız oldum. "Lara'nın yanına gideceğim Berfo, sen uyu." dedim ona. Elimdeki zarfa meraklı gözlerini diktiğini fark edince zarfı üzerimdeki kazağın altına soktum ve ona bu seni ilgilendirmez dercesine bir bakış attım. "O, kapıdaki zarf Arya. Onda bir şey mi var?" dedi bana.
Dışarıdaki köpekler az sonra çıldırmış gibi ulurken saate baktım, bir buçuk gibi gözüktüğünü görünce Seyit'le olan küçük çatı buluşmamızın da sanki hiç var olmamış gibi bir iki dakika sürüyor gibi gözüktüğünü fark ettim. Zamanı büküyormuş gibi tuhaf bir hisse kapıldım, belki de o beni izleyen şey zamanı büküyordu diye düşünerek hâlâ bana meraklı bir şekilde bakmakta olan Berfo'dan uzaklaştım. "Evet kapıdaki. Olaylar çok uzun hikâye Berfo, yarın anlatırım." dedim ona.
Sonra da kapıdan çıktım ve Berfo'yu uluyan köpek sesleri, bir grup kedi miyavlaması ve parlayan ay ile birlikte odada yalnız bıraktım. El yordamı ile Lara'nın odasını bulup içeriye girdim ve onu uyandırdım. Bir yandan Seyit ile olanları anlatırken zarftan gece gece bahsetmemeye karar verdim. Lara "İzel olsa çocuğu parçalardı Arya." derken bana pijama verdi ve üzerimi değiştirir değiştirmez kaşla göz arasında Lara'nın odasındaki kanepeye hazırlanmış yatağa uzanıp zarfı yastığımın altına koydum. Üzerime bütün yorganı çektim ve hızlı uyuyayım ki erken sabah olsun diyerek uyumaya çalışmaya başladım.
Genelde ikinci bir kişi ile aynı odayı paylaştığım zaman daha rahat uyur ve kendimi güvende hissederdim, öyle de oldu. Nasıl olduğunu fark edemeden uyuya kaldım.
bölüm sonu 🐝,,
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro