bölüm beş;; ❲ ⚰️ ❳ ay ışığı bizi yutuncaya kadardı bütün korkular .
❛ ay ışığı bizi yutuncaya kadardı bütün korkular . 🦂❜
❛ sevgili günlük, lara'ya olanlardan bahsetmek zorunda kaldım. eğer bahsetmezsem bütün çizgi roman koleksiyonuma el koymakla tehdit etti çünkü. seyit'in gelmesine oldukça sinirlendi, ayrıca odada yaşadığım tuhaf durumun normal olmadığını düşündüğünü söyledi. oysaki berfo hayal kurduğumu düşünüyor bu yüzden çok emin değilim. onlara haritayı gösterdiğim zamansa birbirlerine sıkıntılı bir bakış attıklarını gördüm. onlar da biraz ürkmüş gibiler.
berfo üzeri işaretli yere gidip bakmamız gerektiğini söylüyor. sevgiyle kal, umarım başımıza bir şey gelmez tanrım. ❜
Saat dokuza gekirken sırt çantalarımızı hazırlamayı bitirmiştik ve bisikletlerimizi bodrumdan çıkarmaya çalışıyorduk. İzel akşam akşam bizimle korkunç bir yere gelmek istemediği ve başımıza bir şey gelmesi durumunda birimizin evde kalıp polise yahut ailelerimize haber vermesi gerektiğini söylediği için ufacık balkonuna çıkmış, yangın merdiveninden aşağı inmiş ve elindeki telsizi açmış bir vaziyette bize "Telsizleri açık tutun ve arada bana haber verin." temalı bir azar çekiyordu.
Lara çantaları son kez kontrol ederken Berfo bisikletlerin fenerlerini ve zillerini kontrol ediyor, bense dizlik ve kasklarımızı ayarlıyordum. Çocuk oyunu gibi başlayan şeyler nereye kadar geldi hayret ediyordum, orada bulacağımızı düşündüğüm şeylerse beni bir hayli korkutuyordu.
Sitenin içindeki çocuk parkı doluydu, bir sürü ufak çocuk heyecanla kaydıraktan kayıyor ve etrafta koşuşturuyorlardı. Yan bloktan Hafize teyze bizi görünce bağırdı. "Arya? Kızım nereye gidiyorsunuz bu geç saatte? Burda binsenize bisikletlerinize!"
Ona şöyle bir baktım, yine bir şeyler uydurma vaktim gelmişti, tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki Berfo öne atıldı. "Şehir merkezine gideceğiz teyzem, eski tiyatronun ordaki sahaflara uğrayacağız. Bir de akşam pazarına şöyle bir bakıp döneceğiz."
Hafize teyze inanmış gibi başını salladı. "Ay öyle olsun. Çok geç kalmayın, ışıklar söndürülünce çok ürkütücü oluyor buralar. Anneniz babanız biliyor mu gittiğinizi?"
"Biliyorlar biliyorlar." dedi Lara hemence, sonra da çantasını sırtına taktı ve diğer iki çantayı bize uzattı. İzel'e kaş göz yaptı ve gülümseyerek bisikletine bindi. Hafize teyzenin gözü üzerimizdeydi. İzel'in niye bizimle gelmediğini soracak gibi oldu, bunu fark eder etmez bağıra bağıra bir şeyler uydurdum. "Ah İzel, annenin odanı toplamadan evden çıkma demesi ne kadar yazık oldu. Keşke bizimle gelebilseydin!" İzel bu abartılı oyunculuğum karşısında biraz afallasa da hemen toparladı ve elindeki telsizlerden birini bisikletimin sepetine bıraktı. "Evet Arya abla. Ama bende hata, dökmeyecektim o kadar kitabı toplamak için yere." dedi ve Hafize teyzeye göz ucuyla bakarken gülümsedi. İkna olmuş kadın İzel'in hâline çok üzülmüş gibiydi.
"İzelcim işin bitince bize uğrayıver bari. Anneni de ararım. Bekliyorum seni." dedi. Şokla karışık birbirimize baksak da İzel ben hallederim o iş bende edasıyla bize bir kaş göz yaptı ve arkamızdan el sallarken koşa koşa eve girdi. Bir yandan da "Sağol Hafize teyzem." diye bağırıyordu.
Mezarlık evimize yakındı demiştim, neredeyse yarım saat sürecek olan yolumuz bisiklet sayesinde daha bir kısaldığı için ne plan yapacak zamanımız olmuştu ne de yolda doğru düzgün konuşacak. Kendimizi korku dolu bir ruh hâli ile bilmediğimiz ıssız geceye atıvermiştik. "İzel ne yaptı acaba ya?" diye Lara benim bisikletimdeki telsizi önümden geçerken almış ve açarak kıza bir şeyler sormaya başlamıştı. İzel, "Ben anneme odamın dağınık olduğunu bildiğim için sizinle gitmeye vicdanımın el vermediğini, teyzeye o yüzden öyle söylediğimi söyledim. O da aferin kızıma diyip beni saldı. Sizin aileleriniz de hâlâ merkeze gidiyorsunuz sanıyor yani burası temiz." demişti aceleyle. Bunu duyduğumuz zaman rahat bir nefes almış ve Günbatımı Mezarlığı yazılı tabelaya bakıp bisikletlerimizi park etmiştik. Etrafta birileri varsa bizi fark etmesinler diye bisikletlerimizin fenerlerini kapatmış ve çantalarımızdan el fenerlerimizi çıkarmıştık.
"Temkinli olalım, umarım hazine haritası falandır ya da ne bileyim zengin birinin mezarıdır da keşif yaptığımız için müze bize ödül falan verir." diye fısıldadı Berfo. İkisi de değil diye fısıldayan iç sesime inat ben de öyle düşünmeye başladım. "Neden spesifik olarak bu kısımda çarpı var ki? Şehir tarihi ile alakası mı var acaba?" diye soran Lara ise sorusuna çok bir cevap alamadı. Hiçbir araştırma yapmadan anlık bir heves uğruna buraya geldiğimiz için önce çarpıya bakmaya sonra endişelenip araştırma yapmaya karar vermiştik. Çok aptalca bir karar olsa da umrumda mıydı? O gece odamda birinin olduğunu hissetmiştim, eğer harita için geldiyse ya da başka bir sebeple orada bulunduysa ikinci kez gelip gelmeyeceği meçhuldü. Bu yüzden bazı soru işaretlerini devre dışı bırakıp ondan sonda o gizemli kişiyi misafir etmeyi tercih ederdim.
Mezarlığın girişini geçtikten sonra ise haritaya bakmaya başladık. Çarpı tüm mezarlık alanının üzerine atılmamıştı. Üzerinde dün fark etmediğim silik rakamların olduğunu görünce kaşlarımı çattım. "Koordinatlar ?" diye fısıldadım, daha önce hiç bu kadar belirli belirsiz konuşmamıştım.
"Haritalar uygulamasından bakalım." dedi Berfo, sesi fısıldıyor olsa da heyecanlı çıkmıştı. "Ne ile yüzleşeceğiz acaba?" diye söylendi Lara. Bu işten en çok o hoşlanmamıştı.
"Bakın dikkatli oluyoruz tamam mı? Ses çıkarmak yok, sadece bakıp geri döneceğiz." diye fısıldadım onlara. Muhtemelen Lara ile buraya gelsek bize bir şey olmazdı ama yanımızdaki çatlak Berfo olduğu için oraya gidince olacak olan şeyleri çok tahmin edemiyordum. "Merak etme, yaşanmış hikaye adı altında korku filmine falan çıkmayacağız." dedi güven vermek istercesine. Emin olamadım, dediği şey güven vermek bir yana beni daha çok endişelendirmişti.
Nihayet harita bize yol tarifi çizdiğinde ise o tarafa doğru emin olmasına gayret gösterdiğimiz adımlarla ilerlemeye başladık. Birçok mezarın arasından geçiyor, duyduğumuz en ufak seste saklanıyor ve yolumuza tekrar devam ediyorduk. Nihayet kubbeli tuhaf bir binanın önünde durduğumuz zaman birbirimize bakındık. "Bu da ne böyle?" diye sordu Berfo. "Burası bir aile mezarlığı olmalı, hani şu filmlerdeki gibi." diye fısıldadım ona. Küçük ve süslü binanın aralık kapısından içeriye baktıktan sonra kimsenin olmadığına karar verdik. Lara dikkatle kapıyı açtı ve içeriye girdi.
"Burada böyle bir yer olması çok ilginç." diye fısıldadı. Bir yandan da kubbeli binanın tam ortasında durmakta olan tabuta bakıyordu. Binanın içinde bulunan sütunlarda ufak gargoyle* heykelleri vardı. Duvarlarda asılı taştan raflar ve onların üzerinde de yine taştan yerlerine oturtulmuş tahta tabutlar bulunuyordu. "Bu ortadaki tabut kimin içinse demek ki önemli biriymiş." dedim onlara. "Peki ya bu tahta olanlar? Sence mezarına giden bir harita yaptıracak kadar eski zamanda yaşamış ve tırlatmış bu adam hizmetkârlarını da kendisiyle birlikte mi gömmüştür?" diye sordu Berfo. Bu mantıklı ve düşününce ürkütücü olan soru karşısında ne cevap versem bilemedim. "Muhtemelen öyle yapmıştır." dedim daha sonra.
"Taştan tabutun üzerinde bir şey yazıyor." dedi Lara biz hâlâ etrafa bakınıp bulduğumuz şeye hayret ederken. "Çok okuyamıyorum ama şu kağıttaki şeye benziyor." diye de devam ettirdi söylediklerini.
"Dur bir de ben bakayım." diye ittirdi onu Berfo. Sonra da elini bir toz bezi gibi kullanarak tozlanmış tabutun üzerini sildi. Şimdi hepimiz yayılan fazlaca toz dumanının altındayken astımı yüzünden öksürdü ve bilmediğimiz tuhaf dilin altında duran Latin harfleri ile İngilizce yazılmış yazıyı gözler önüne serdi.
"Sence bu bir çeviri falan mı?" diye sordu Lara kuşkuyla. "Bilmem, belki de başka bir şeyi anlatıyordur. Yine de bakmaya değer." dedi Berfo. Önce cümleyi sesli bir şekilde okudu: "Size tekrar söylüyorum, yeniden öldüremeyeceğiniz hiç kimseyi diriltmeyin**..." sonra da ilk defa göstermiş olduğu korkusu ile geriye sendeledi. "Umarım burada ilginç nasihatler veren bir adamın gömülü olduğu biliniyordur." diyerek espri yapmaya çalıştı. Lara göz devirdi. "Elbette biliyorlardır. Kocaman bir yerden bahsediyoruz. Buraya gelirken isimsiz bir mezar ya da onun gibi bir şey bulacağımızı düşünmüştüm. Bence kime sorsak bu yer ile ilgili bir şeyler anlatır." dedi kız bilmişlikle.
"Bunlar tesadüf değil bence." diye fikir belirttim. "Önce sesler sonra da tuhaf harita. Buraya gelmemiz... Yani bu işte bir iş var."
"Belki de biri bizimle oyun oynamak istiyordur, şu balık avı tarzı küçük bir oyundur. Tanıdığım Arya böyle zamanlarda direkt Barış'a suç atardı." dedi şüphelendiğini belli eden bir ses tonuyla Lara.
"Evimize kadar gelip de tuhaf sesler çıkaracaklarını sonra da zarf bırakıp kaçacaklarını çok düşünmüyorum. O korkak mezarlığa da giremez, bu akıl kârı değil." dedim ona.
"Merhaba? Size bir sürprizim var, biz gecenin bir yarısı mezarlıktayız!" diye el sallayarak dalga geçti bizimle Berfo. "Kes sesini, zaten başımıza ne geliyorsa senin yüzünden geliyor." diye trip yaptı Lara kardeşine. Bunun üzerine Berfo somurttu ve dil çıkarttı. Hâlâ panik ve tehlike yoğunluğu olan ortamlarda nasıl bu kadar gevşek davranabiliyor anlamasam da umursamadım. "Bence gidelim buradan. Göreceğimizi gördük zaten." dedim anlık bir hisle.
"Olur, zaten çok da mezarlık gezecek havamda değilim." dedi Lara ve Berfo'yu kapşonlu hırkasından tuttuğu gibi kapıya çekiştirdi. Biz geldiğimiz yoldan geri dönerken ise uzakta gördüğümüz sarı ışık gözlerimizi aldı ve kendimizi en yakın mezar taşının arkasına attık.
"O neydi?" diye sordu Lara kaygıyla. "Hayalet." dedim ona. "Hayır değil!" diye kaşlarını çattı Berfo. O sırada kulaklarımıza koşma ve bağırışma sesleri geldi.
"O karaltı da neydi öyle? Kim var orada?" diye bağırdı biri. Yanında kendisi gibi siyah giyimli bir adamla artık görüş açımıza girecek kadar yaklaşmıştı. "Dostum, Cenk bu beşinci." dedi elinde cins bir köpeğin tasmasını tutan.
"Lanet olsun, mezarlık bekçileri. Onlar sadece şehir efsanesi sanırdım." diye fısıldadı Berfo, yanımdan.
"Şu an evde eşimle oturmuş film izliyor olabilirdim. Yaptığım işe sonra da şu mezarlığın hâline bak. Son zamanlarda birkaç liseli genç sık aralıklarla Kont'un mezarını ziyaret ediyor. Birbirlerine ne anlatıyorlar anlamıyorum ki! Cesaret gösterisi yaptıklarını sanan bir avuç ahmak çocuğun gelip de burada bağırış çağırış sesleri çıkarmasından ve bu sesler yüzünden rahatsız olan mahallenin belediyeyi aramasından bıktım. Biz korkuluk değiliz, sanki onları çok da korkutabilecekmişiz gibi." dedi elinde fenerli.
"Ne yani başkaları da mı geliyormuş?" diye sordu Lara. Kafasındaki kurt sesleri ve çığlıklar anlam kazanmış gibi. "Yine de bu kadar basit değil bence." diye cevap verdim ona.
"Keşke bir iki çocuğu yakalayıp haberlere çıkarsak da şu haylazlıklar kesilse." dedi köpeği tutan tekrardan. "Bizim gençliğimizde buraya girmeye korkardık, şimdiki çocuklarda akıl kalmamış."
Nihayet eski kubbeli yere ilerleyip uzaklaştıklarında saklandığımız yerden çıktık. Koşarsak köpeğin dikkatini çekebileceğimizden endişe ettiğimiz için emekliye emekliye ilerliyorduk. Onlardan iyice uzaklaşıp seslerini duymaz olduğumuzda ise adımlarımızı hızlandırmış bir şekilde kapıdan çıkıp yere atmış olduğumuz bisikletlerimize acele ile bindik. Düşünecek çok şeyimiz olduğundan telaş içindeydik. Mezarlıktan uzaklaşalı beş dakika olduğunda konuşmaya başladık.
"Sizce daha önce gelen çocuklar da mektup almış mıdır yoksa öylesine mi gelmiştir?" diye sordu Berfo açılışı yapıp.
"Aklı olan öyle bir yere öylesine girmez Berfo." dedi ona Lara sinirli bir sesle. "Adamların dediklerini duydunuz, orada çıkan gürültü nedeni ile onları oraya dikmişler. Şu duyduğumuz köpek sesi de pekâlâ onların köpekleri olabilir." diye tahmin yürüttü sonra.
"Kont dedi Lara, herkes bakmaya geliyor dedi. Ayrıca dün ne gördüğümü ve duyduğumu iyi biliyorum ben. Bu mektup neyin nesi o zaman?" diye sordum ona sinirle.
"Pekala diğer çocukların yaptığı bir kandırmaca olabilir? Cesaret gösterisi dedi." diye diretti Lara. "Harita eskiydi!" diye bağırdım ona. "Ben sadece gerçekçi yorumlar yapmak istiyorum Arya, her gördüğün olayı paranormal bir şeylermiş gibi sunmana gerek yok!" dedi hiç düşünmeden. Durumun ürkütücülüğü onu germiş olmalıydı ama Berfo ve beni kırıyor olduğunun farkında değildi.
"Şimdi araştırmaktan vaz mı geçeceğiz?" diye sordu Berfo hüzünle. Ortam sessizleşti. "Ben sadece eve gitmek istiyorum." dedi Lara ve yüzünü buruşturup telsizi aldı. "Lara'dan İzel'e, Lara'dan İzel'e. Cevap ver İzel."
O sırada telsizin diğer ucundan duyulur bir şekilde gürültülü bir iç çekiş geldi. Sonra da bağırmaya başladı: "SİZ KAFAYI MI YEDİNİZ? MANYAK GİBİ SİZİ ARIYORUM BEN! ÇARPIYA GİTTİĞİNİZDE HABER VERECEĞİNİZİ SÖYLEDİNİZ BEN DE HER BEŞ DAKİKADA BİR SİZE SORU SORMAYA ÇALIŞTIM AMA DİĞER TARAFTAN TUHAF HIŞIRTILAR GELDİ! SİZE BİR ŞEY OLDU SANDIM!"
Bunu duyunca birbirimize baktık. "Bize bir şey olmadı İzel, rahat olabilirsin." dedi ona Lara. Sonra da sakin olmak adına nefes alıp verdi, can alıcı soruyu sormaya hazırlanıyordu. "Ne kadar süre bize ulaşamadın?"
"Yaklaşık yarım saat kadar." diye bir cevap geldi ona. Mezarı bulmamız ve adamları görmemizin yarım saati geçtiğinden kesinlikle emin olduğum için korkuyla Berfo'ya baktım. O da benimle aynı şeyi düşünüyor olmalı ki kafa salladı ve ikimiz de hâlâ mantıklı bir şeyler mi arayacak diye Lara'ya diktik gözlerimizi. Kız derin bir nefes aldı ve karşı taraftan panikten anksiyete atakları geçiren kıza sakin olmasını ve gelince her şeyi anlatacağımızı söyledi. Telsizi kapattı ve yerine koydu. "Tanrım, umarım bu büyük bir şakadır." dedi ve önümüze geçerek eve doğru daha büyük bir hızla pedal çevirmeye başladı.
"Neden trip atıyor ki?" diye sordu Berfo arkasından bakarken. "En iyisi ben de ona karşı trip atayım." dedi ve eve varana kadar bir daha da konuşmadık.
Eve vardığımız zaman bizi bahçede bekleyen İzel'e çarçabuk yaşadıklarımızı anlattıktan sonra bisikletleri yerleştirip dağılmıştık. Lara bir şeye ilk defa mantıklı bir sebep bulamadığı için anlık çıkışlarını ve öfkesini engellemek adına eve gidip duş alacağını söylemiş ve Berfo'da "Tek duşa ihtiyacı olan sen değilsin aptal!" diyerek onu takip etmişti. Ben de evde bazı işlerimi halletmiş sonda da kalmak için İzellere gitmeye karar vermiştim. Korkak biri değildim ama yine de o odada tek kalmak istemememe neden olan bir sebebe sahiptim. Nihayet bana yer yatağı kurduğumuz zaman telefonumu açıp gruba girdim.
DEDEM BÜTÜN EVLERİNİ SATTI 😡
üyeler: berfo, izel, lara ve siz
lara: üzgünüm çocuklar
lara: tam bir aptal gibi davrandım
lara: yazıyor...
berfo: özrünü kabul etmiyorum
lara: sana fikrini sormadım??
berfo: ??
arya: uzayacak gibi duruyor uzamasın
arya: anlıyorum seni lara, sinirlerin bozuldu bence
arya: ama şimdi daha önemli konularımız var mesela ne yapmaya karar vereceğimiz
izel: örneğin orayı araştırmakla başlayabiliriz
lara: aynı fikirdeyim
berfo: hmm bana düşünmem için birkaç dakika verin
berfo: harika bir plan bulacağım
arya: hayır, bulamayacaksın
berfo: :D? bana kötü :D? bir planımı söyle :D?
arya: yazıyor...
arya: yazıyor...
arya: yazıyor...
arya: unut gitsin
berfo:
lara: artık olayın ciddiyetini kavrayıp bir şeyler mi düşünmeye başlasak acaba??
berfo: siz başlayın sonuçta ben düşünme işlemini yapamıyormusum
arya: ben öyle demedim çok alınıyorsun
berfo: ben alıngan değilim tamam mı alınan sensin
izel: ikiniz de keser misiniz artık
berfo: yazmayı mı keselim yoksa tartışmayı mı
izel: ikisini de, artık sadece okuyun 😤
berfo: bir sorum var
izel: sorma
arya: sorma
lara: sorma
berfo: neden grupta bana destek çıkacak biri yok ki tamam sustum küsüm ben
lara: tamam
izel: biz devam ediyoruz
arya: bence ilk önce şu mezar hakkında araştırma yapalım derim
lara: yakınlarda müze var oraya mı gidip sorsak önce
izel: tarihçiye de sorabiliriz biliyordur bize söyler bence
berfo: neden gidip apartmandaki yaşlı teyzelere sorarak başlamıyoruz ki?
lara: sen hani bize küstün berfo
berfo: ben öyle bir şey demedim
arya: 🤔 acaba 🤔 hani 🤔 küsme kararı almıştın ve 😔 mesaj atmıştın 😌 bize
berfo: bazen 💘 çok 💘 itici 💘 oluyorsun 💘 arya
berfo: neden 💘 durup dururken 💘 böyle 💘 yapıyorsun 💘 just asking 🤔
lara: dışarıda aynı fikirdeydiniz ne oldu size ya
izel: berfonun aptalca bir şey demesine son on saniye
berfo: kim aynı fikirde değil ya yoo ben hepinizle aynı fikirdeyim
berfo: hatta bir stratejim var
izel: oh no
lara: bazen berfo ne yaşıyor gerçekten anlamak istiyorum
arya: bazen onu çift kişilikli olduğunu düşünüyorum..
berfo: benim hakkımda okuyabileceğim bir yerde konuşmak mı??
berfo: nereden baksan kral hareket
berfo: neyse yarın sabah okuldan önce soralım, sonra okulda tarihçiye gideriz
berfo: müzeye de ve giderken uğrarız
izel: vay be
berfo: size harika plan yapabildiğimi söylemiştim
arya: bizim düşüncelerimizi sıraya koydun aptal
berfo: bu harika plan yaptığımı değiştirmiyor 😘
lara: 🤦🤦🤦
lara: eminim uğraştığımız hayalet şu an neden böyle bir grupla uğraşıyorum diye düşünüyordur
izel: ben olsam ben de bana musallat olmam
izel: ama demek ki hayaletler böyle egzantrik şeyleri seviyormuş
arya: hayalet olsam barışa musallat olurdum
izel: yine başlıyoruz 😔
berfo: neden barış ki
arya: yüzlerce neden sayabilirim nefret ediyorum ondan
berfo: ben de seyiti hiç sevmiyorum ama ona musallat olmayı hayatta istemem
arya: sen sevmediği insanlardan intikam alan hayaletlerin öykülerini hiç okumadın galiba
berfo: slenderman??
izel: o hayalet değil
lara: iyi geceler <3
berfo: ??
arya: sohbetimiz sıktı galiba
arya: iyi geceler <3
izel: ben de gidiyorum 💘
berfo: yine kaldım kendi kendime
Telefonu kapattım ve eline aldığı rastgele bir kitabı okumaya başlayan İzel'e baktım. "İkizler tuhaf davranıyor." dedi bana bakmadan, "Bence ikisi de çok korkuyor." diye de ekledi. Aynı şeyi düşünüyordum. Eminim Berfo ertesi gün grupta yazdığı saçma şeyleri bile hatırlamadan uyanacaktı. "Sen korkuyor musun?" diye sordum İzel'e. İfadesiz bir suratla bana baktı.
"Şayet peşimizde korkunç bir şey varsa korkmamak aptallık olur." dedi ve kitap okumaya devam etti. Evet, korkmamak büyük bir aptallıktı.
Hazır İzel kitap okumaya dalmışken penceredeki perdeleri kapatmaya karar verdim. Gecenin bir yarısı açık kalmış perdeler genellikle beni korkutur ve bir şeyler sanki beni izliyormuş gibi hissetmeme sebep olurdu. Tam onları çekmek ve kapatmak üzereyken aşağıdaki bir karaltı dikkatimi çekti.
Başta ne olduğunu anlamasam da cama iyice yaklaşıp gözlerimi o şeye diktim. Sitenin içinde gezinmekte olan bir komşu olduğunu umuyordum. İki evin arasında durmuş ve simsiyah bir kapşon takan kişi sanki buraya bakıyor gibi gözükse de yüzünü net seçemiyordum. Bir süre olduğu yerde durdu ve yangın merdiveninden tırmanmaya koyuldu. Korkudan çığlık atarak geri geri sendeledim ve yaptığımız yer yatağının hemen üstüne düştüm.
"Kızlar iyi misiniz?" diye duyulan İzel'in annesinin sesini kızı "Evet, film izliyorduk da." diyerek bastırdı ve hızlıca yanıma gelip neyin beni bu kadar çok korkuttuğunu anlamak adına aşağıya baktı. Sonra da benim yapamadığımı yapıp perdeleri çekti. "Orada hiçbir şey yoktu." dedi sakince. "Ne gördüğünü gece gece sormak istemiyorum ama bazen yorulduğumuz zaman gözlerimiz, kulaklarımız ve beynimiz bize tuhaf şeyler göstermeye eğilimlidir. Eminim hayal görmüşsündür." dedi ve yangın merdivenine giden kapının kilidini kontrol etti.
"Hayal görmedim, orada biri vardı." dedim ona. Zaten beyaz olmuş yüzünü saklamadı ve elini güven vermek istercesine omzuma koydu. "Elbette hayal görmediğini biliyorum abla ama bazen beynimiz bunu yapmaya eğilimli. Lütfen böyle düşün ki bu gece uyuyabilelim. Diğer ihtimali yarın tartışırız." Sonra da kitabını bıraktı, gece lambasının açtı ve uyumak için yatağına girdi.
Hâlâ ayakta olduğum için ona bakıyor ve o da korktu diye düşünürken onun dediklerini içimden tekrar ediyordum. Yerimde duramadım ve yatmadan önce son kez emin olmak adına pencereden bakmaya karar verdim.
Perdeyi ve tülü hafifçe araladım ve aşağıya baktım. Başta hiçbir şey göremesem de daha sonrasında merdivene göz gezdirdiğimde gördüğüm karaltı ile dehşetle perdeyi kapattım. Az önce gördüğüm şey çoktan ikinci kat balkonuna çıkmış ve doğruca buraya bakıyor, hâlâ görünmeyen yüzünden de tekinsizlik akıyordu. Onun bu odaya çıkmakta olduğuna adım kadar emin olarak yer yatağının içine girdim ve yorganı kafama kadar çektim. İzel onu göremediği için ne yapacağımı bilememiştim. Bu saatte dışarıya çıkmanın ya da kendi odama gitmenin anlamsızlığı ile yüzleştim ve bir şey yapamayacağıma karar verdim. Böyle durumlarda kaçmanın çok ümitsiz bir durum olduğuna kanaat getirmiştim.
Eğer yerimden kıpırdamazsam da beni almayacağına kendimi inandırdığım için uyumaya karar verdim. İlk önce cam belirli belirsiz tıklatıldı. Sanki dışarıdan gelmiş kadar hafif bir sesle gayet kibar ve yumuşaktı. Sonra daha belirgin bir tıkırtı oldu. Ben cevap vermeyince tıkırtılar arttı ve bu cama yumruk atma seviyesine kadar ulaştı. Korku ile yattığım yerden İzel'e baktım. O hiçbir şey duymamıştı. İşte o an bu olayı yaşayan kişinin yalnızca ben olduğumu anladım ve beklemeye başladım.
O sırada aklımdan geçen belirli belirsiz bir korku hikâyesi kulaklarımda yankı yapıyor ve beni uyarıyordu. Tekinsiz misafirleriniz gece gelirler, eğer rahatsız ederseniz ansızın belirlerler. Onları gördüğünüz zaman perdelerinizi sıkıca kapatın ve kapıları kilitleyin. Önce yavaş yavaş başlarlar ve kırılacak gibi bir gürültü hâline gelinceye kadar camlara vururlar. Yalnızca bulunduğunuz yerde kıpırdamadan bekleyin sefil ruh. Elbette orada biri olmadığına inandıkları zaman sabaha karşı sizi yalnız bırakırlar.
bölüm sonu 🐝,,
not;; *: gotik mimari ile alakalı, **: lovecraft'ın bir sözü.
texting kısmı fazla mı cıvıtıyor diye düşünüyorum bazen ama hikayeyi çok da korku öğesine boğmak istemiyorum. sizce yerli yerinde bir korku mu var? fazla ya da az dediğiniz kısımları buraya yazabilirsiniz.
ayrıca bölüm estetiğini biraz değiştirdim çünkü öbür türlü biraz uzun sürüyordu bölüm atmak. onun dışında kitabı cidden korku kategorisine alsam mı diyorum 😌😌 neyse inş ileride aşk da göreceğiz söz 💘
hayalet okuyucularım keşke bir ses verseniz sizi yemiyorum bu arada 😳 hepinizi seviyorum burada olan tüm okuyan kişiler 💞💞 hepiniz benim biricik papatyalarımsınız, şimdiden iyi günler dilerim <3 uyumadan önce yatağınızın altına bakmayı unutmayın 😘
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro