Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

UNUTAMA BENİ

Bir ay önce Hastane Odası

Arda, meleği sakinleştiricilerin etkisiyle yeniden uykuya dalmışken onu tekrar kaybetmemeye kesin karar vermişti. Önce silkelenip kendisine gelmesi lazımdı. Sonuçta o güçlü olmalıydı ki Azra'nın yaralarını sarabilmeliydi. Onun o minicik, nazik kalbinde açılmış olan yaraları tamir edebilmeliydi. Bir şeyler düşünmeli ona yaşadıkları o ilk mucizevi geceden sonrasını unutturmalı, sil baştan yeni bir hayata yeni bir aşka başlatmalıydı. O anda aklına dâhiyane bir fikir geldi. Ama biraz yardıma ihtiyacı vardı. Bunun için önce nereye attığını bilmediği cep telefonunu bulmalıydı...

"Alo, Nisa ne işin varsa çabuk bırak ve derhal hastaneye yanıma gel!"

"Abi! Ne olur Azra'ya bir şey oldu deme!2

"Oldu canım kardeşim, oldu."

"Hayır!"

"Hey sakin! O uyandı, meleğim uyandı. Çabuk buraya, hemen!" dediğinde telefon çoktan Arda'nın suratına kapanmıştı. On dakika bile geçmemişti ki, "Abi, uyandı dedin hani uyuyor?" diyerek çemkiren Nisa girdi odaya. "Sakin ol, bebeği kaybettiğimizi öğrendi. İlaçların etkisinde.

"Evet,"

"Meleğimin başına ne geldiyse hep o geceden sonra geldi. Bu yüzden o geceden sonrasını onun hafızasından silmeyi planlıyorum."

"Saçmalama abi ya. Word belgesi mi bu istemediğin satırı delete tuşuna basıp sileceksin?"

"Silmeyeceğim yeniden yapılandıracağım diyelim o zaman. Aslında aklımda bir fikir var ama yardımın lazım."

"Ne gerekiyorsa ben varım, dökül hadi!"

"Şöyle ki..."

İki kardeş kafa kafaya vermiş ve Azra'nın yeni hayatına açılan kapıyı aralamışlardı...

***


"Uuu! Tanrım burası çok yüksek!" diye içimden geçirmiş, bir adım geriye atmaya çalışırken dengemi kaybetmiştim. Tam düşüp hakkın rahmetine kavuşacakken bir el beni kendine çekti.

"Ölmek için fazla güzelsin peri kızı..."

***

Gözlerimi açtığımda büyük bir jakuzinin içinde iç çamaşırlarımla boylu boyunca yatıyordum. Beynim çatlamak üzereydi. Ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyordum sanki. Deja vu dedikleri bu olmalıydı. Banyoyu yanan minik minik mumlar aydınlatıyordu. Elinde bir bardak viski ile içeri giren okyanus gözlü yaratık kalbimin hızlı bir şekilde atmasına sebep olmuştu. İyi de ben bu gözlere zaten âşıktım.

"Uyandın mı peri kızı?" derken üzerindeki düğmeleri yarıya kadar açık olan gömleğinden muhteşem vücudu arsız bir şekilde kendini sergiliyordu. Şaşkın gözlerle, "Arda," dediğimde işaret parmağını dudaklarıma bastırarak, "Sus ve iç, ânın tadını çıkarmaya bak!" demişti. Viski kadehini kafama dikip gözlerimi devirmiştim. Kocaman elleriyle çenemden tutup gözlerini gözlerime değdirmişti, bense tüm cesaretimle dudaklarımı dudaklarına yapıştırmıştım. Sanki bir senedir teni tenime değmemiş gibi açlık çekiyordum. Daha fazla dayanamayıp tüm bedenini üzerime çektiğimde o jakuzinin içerisinde deliler gibi sevişiyorduk. İnlemelerim banyonun duvarlarında yankı yaparken onun da arsız bir şekilde sırıtmasına sebep oluyordu. Biz jakuzinin içerisinde zevkten dört köşe olmuş bir şekilde yatarken gözlerimi açık tutamıyordum. Duyduğum son sözler, "Seni seviyorum, peri kızı!"

***

Gözlerimi tekrar açtığımda yanımda oturur vaziyette uzanmış üzerinde beyaz dar kesim bir gömlek, altında takımının pantolonu öylece uyuyordu. Pardon uyuyor numarası yapıyordu. Yüzümdeki şaşkınlık ifadesine daha fazla dayanamamış kahkaha atıyordu. Kafamın altındaki yastığı alıp hırsla suratına çarptığımda, "Sen ne yaparsan yap, benim canımı yakamazsın. Tabi beni bırakmadığın sürece. Eğer beni bırakmaya kalkarsan işte o zaman ölürüm!" diyordu ve az önceki yüz ifadesinden eser yoktu. Gayette ciddi gözüküyordu. İyi de ben onu bırakmayı hiç düşünmemiştim ki. Oğlumuz Ateş'e söz vermiştim. Babasını hep seveceğime, ondan vazgeçmeyeceğime, onu babasına anlatacağıma... Yataktan kalkıp perdeyi araladığımda gördüğüm manzaraya inanamamıştım. Dubai'deydik.

"Sen çıldırmış olmalısın!" dediğimde üzerine atlamış, o ise güçlü kollarıyla beni sarmalayıp kucağına oturtmuştu.

"Sekiz yaşından beri her gün aynı kadına tekrar tekrar âşık olmak kolay değil. Beni sen çıldırttın!" dediğinde yüzünü ellerimin arasına alıp gözlerini gözlerime hapsetmiştim.

"Ateş, anne ve babamın yanında güvende. Önceleri ben uyanmayacağım diye çok korkmuş ama ben uyanınca rahatladı," dediğimde gözleri çakmak çakmak olmuştu. Hamile olduğumu öğrendiğimizde konuşuyorduk hep. Oğlumuz olursa adını Ateş, kızımız olursa Su koyacaktık. Dudaklarını alnıma yasladıktan sonra, "Kime benziyordu?" diye sormuştu. Ona oğlumuzu anlatmaya çalışmak o kadar zordu ki. Keşke ama keşke onun da görme şansı olabilseydi. Hatta bebeğim yaşasa ve ben ölseydim.

"Gözlerini senden almış, seninkiler gibi okyanus gözleri vardı. Elleri bana, ten rengi ise babamınkine benziyordu. Oğlumuz çok güzeldi hayatım. Kokusu cennet gibiydi."

Burulmuştu. Bana hissettirmemeye çalışsa da içinin ne kadar acıdığını görebiliyordum.

"Demek ki kokusunu senden almış. Çünkü sen benim cennetten köşemsin."

"Azra, benimle evlenir misin?"

Şaşırmıştım. Belki de şaşırmamıştım. Bilmiyordum. Evlilik çok kutsal bir şeydi. Ama benim Arda'ya olan aşkım, evliliğin kutsallığından daha üst bir mertebedeydi. Ben onu yüreğime kazımıştım. Atılacak bir imzanın ya da takılacak bir yüzüğün önemi yoktu o an için...

"Bilmem, yaşadıklarımızı biliyorsun. Evlenmekten çekinmek değil de bir daha gelinlik giyebileceğimi sanmıyorum."

Bir yanı üzülse de mavi gözlerinin içindeki muzip oğlan çocuğu dile gelivermişti.

"Düğün falan yapmayalım o zaman. Kendi kendimize gelin güvey olalım olmaz mı? Önce her şeyi silelim ve sil baştan başlayalım. Senden istediğim tek bir şey var, ne olursa olsun sadece beni unutma olur mu? Unutama beni."

Onu unutmam mümkün değildi ki. Hatta şu hayatta yaşamaya devam etmemin yegâne sebebiydi.

"Seni seviyorum deli şey."

En sevdiği oyuncağını sakladığı yeri unutup, sonra hatırlayıp bulduğunda sevinen yaramaz bir çocuk gibiydi hali.

"Seni seviyorum peri kızı, hadi güzel bir tatil yapalım. Sonra Ankara 'ya dönüp evlenelim."

Ona teslim olmuştum ben. Her halimle ve her zerremle...

"Tamam evlenelim. Bu arada seni unutmam ya da bırakmam söz konusu değil. Ateş'e söz verdim ben. Seni hep seveceğime söz verdim."

Ellerimiz ayrılmamak üzere birbirine kenetlenirken, dudaklarımızın arasından aynı anda aynı kelimeler dökülmüştü.

"Ölünceye kadar!"

"Ölünceye kadar!"

Burada yazar açıklama yapdan olayları değiştiriyor, aşğıdaki iki bölümde daha önce yaşanmış olaylar yeniden değiştirilerek yazılmış, ama neden olduğunu anlayamıyorsunuz. Bu iki bölüm ve bu konuşma metinden çıkarılabilir, ya da Azra Komadan çıkar ve olayları şöyle hatırlar gibi bir açıklama eklenebilir.

Bu iki bölüm.. tekrar ve farklı şekilde yazılmış, anlaşılmıyor, dediğim gibi...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro