Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

MUCİZE

İki ay sonra

Geride bıraktığımız o iki ayı Nisa ve Efe yaralarını sararak geçirmiş, kendi aramızda yaptığımız bir kutlamayla nişanlanmışlardı. Bu arada Damla denen kevaşe tutuklanarak cezaevine gönderilmiş çeşitli suçlardan toplamda yirmi yıl hapis cezasıyla yargılanmaya başlanmıştı. Davada ele geçirilen deliller doğrultusunda Efe de müşteki olduğu için hepimizin avukatlarından bir ordu kurmuştuk. Onun içeride çürümesi için elimizden gelen ne varsa yapıyorduk. Efe'nin Nisa'ya olan düşkünlüğü katlanmış, artık onu saniye bile yanından ayırmaz olmuştu. Utanmasalar sıçmaya bile beraber gideceklerdi. Bu arada baloda defile esnasında bayılmam korkularımın aksine fazlaca işe yaramış, üzerimdeki gelinlik açık arttırmada yedi yüz elli bin liraya satılmıştı. Gecenin sonunda bizim ekip sekiz milyon gibi rekor bir rakam toplamayı başarmıştı. Böyle bir işi başarmış olmanın verdiği his anlatılması mümkün olmayan bir şeydi.

Karnımdaki minik yaratık beni sömürmeye başlamış, en sevdiğim yemeklerden nefret eder olmuştum. Sigarayı da bırakmış olmanın verdiği toplu asabiyet ile Arda'nın hayatını cehenneme çeviriyordum. Yediğim şey en fazla midemde on dakika duruyor, hemen ardından kaçınılmaz sonla dışarı çıkıyordu. Sürekli dönen başım ve kusmaktan içi dışına çıkan bedenim yatağa mahkûm olmuştu resmen. Su bile içsem çıkartıyordum. Bu ne yahu diye isyan etmiştim geçen gün. Bu fırlama daha doğmadan benim canıma okuyorsa, doğduktan sonrasını düşünemiyordum bile. Ha bir de kıskançlık damarlarım nasıl kabarmıştı anlatamam. Geçmişte yaşadığım sıkıntılardan dolayı sevgili doktorum bizim sürekli alışkanlığımız olan şeyi yasaklamıştı. Kesinlikle seks yasaktı. İyi de alışmış kudurmuştan beterdir diye bir laf vardır yahu. Arda bu dokuz ay boyunca rahat durur muydu acaba? İnternette okuduğum şeyler erkeklerin en çok eşlerini hamileyken aldatmaya başladıklarını söylüyordu. Üzerine benim bu fazlasıyla abartılmış kıskançlık krizlerim de eklenince düşünün artık Arda'nın halini.

O gün on ikinci hafta kontrolüm vardı. Hani kusmayla inat eden midemi ikna edebilirsem hazırlanıp aşağıda beni bekleyen kocamın yanına inecektim. Aslında sanırım biraz da heyecan bu bulantılarımı arttırıyordu. Heyecandan zangırdayan bedenim yapacağım her harekete engel oluyordu. Fakat heyecanlanmamam neredeyse imkânsızdı. Hamile olduğumu öğrendiğimiz gün girdiğim ultrasonda nohut tanesi kadar bile olmayan o yaratıktan duyduğum kalp sesleri bugüne kadar dinlediğim bütün seslerden daha eşsiz ve mucizeviydi. Büyümek, gelişmek ve dünyaya gözlerini açabilmek için durmadan çarpan kalp sesleri... Muazzamdı.

Sonunda eşofmanlarımı üzerime geçirmiş, halsizlikten kirece bulanmış gibi duran suratımı badanalamayı başarabilmiştim. Yavaş hamlelerle oturduğum puftan kalkmayı başarmış, tekrar istifra etmemeyi dileyerek merdivenlerin başına gelmiştim. Heyecandan ve hamilelikten fır fır dönen başımdan dolayı merdivenlerle yeni bir kaza yaşamak istemediğimden yönümü değiştirerek asansöre doğru yola koyulmuştum. Evin içerisindeki yirmi metrelik alanı aşıp aşağıya inmeyi başarmak için savaş veriyordum resmen. Sonunda koltukta oturmuş heyecanını bastırmak için gazete okuyan sevgilimin yanına ulaşmayı başarmıştım.

"Zafer benimdir!" diye haykırdığımda Arda, suratıma anlamsız bir şekilde, "Ne var?" dercesine bakıyordu.

"Hım, şey yatak odasından buraya gelene kadar midemle verdiğim savaşı ben kazandım. O beni mağlup etmeden bir an evvel gidelim istersen aşkım!" dediğimde ayaklarım yerden kesilmiş, Arda'nın kolları arasında havada süzülüyordum.

"Benim aslan parçam peri kızımı hasta mı etti? Bir doğsun ben onun burnundan getiririm"

"Saçmalama Arda ya, nohut tanesi kadar şeyle mi uğraşıyorsun. Dokuz ay idare edeceğiz artık. Senin doğurma şansın olmadığına göre."

"Benim güzel meleğim. Sen çok güzel bir anne olacaksın!" demiş ve ardından dudaklarıma ateşli öpücükler kondurmaya başlamıştı. Bir süredir açlıktan ona susamış olan bedenim elektrik çarpmaları altında dalgalanırken istemsizce inlemeye başlamıştım. Beni biraz daha öpmeye devam ederse yasak falan dinlemeyecektim.

"Arda beni öpmeyi kesmezsen bütün yasakların canına okuyacağım!"

Öyle bir iç çekerek tek kelime etmişti ki durumun vahametini ayan beyan ortaya koymuştu.

"Keşke."

Dudaklarını dudaklarımdan ayırmış bir taraftan da hâlâ içini çekiyordu. Ne demiştim ben alışmış kudurmuştan beterdi. Arabamıza ulaştığımızda beni arka koltuğa oturtmuş kendisi ise sürücü koltuğuna geçmişti.

"Arda ben böyle çok garip hissediyorum kendimi ben de öne geleyim," dediğimde, "Hamile hanımların ön koltukta oturması tehlikeli ve yasaktır," cevabını bir hamlede yapıştırmıştı suratıma. Kliniğe varana kadar yanağımı arabanın camına yaslamış Arda'nın sorduğu her soruyu seslerle geçiştirmeyi başarmıştım. Daha velet doğmadan kocamla arama girmeyi başarmıştı. Ben de o zaman tribin kralını atardım. Karnımdaki fırlama bize yüzünü göstereceğini anlamış olmalıydı ki, hâlâ midem bulanmamıştı. Doktorun kapısının önündeki koltuklarda sıramızın gelmesini beklerken meraktan çatlamak üzereydim. Yine onun kalp atışlarını duyacak olmak...

Tarifi olmayan duyguların içinde çırpınırken odanın kapısı açıldı ve hemşire içeri girmemizi sağladı. Boyum, kilom ve tansiyonum ölçüldü, ardından da ultrason olan masaya iki seksen uzanmıştım. Doktor karnımın üzerinde jel sıkmış olduğu probu gezdirirken hiçbir şey söylemiyor olması beni tedirgin etmişti. Bir sorun vardı kesin, karnımda ki bana muhtaç bebeği yine koruyamamıştım. Arda ortamın sessizliğine dayanamayarak benden önce davranmış, "Bir sorun mu var Doktor Bey?" diyerek atılmıştı öne. Doktor ısrarla ağzındaki baklayı evirip çeviriyordu. Bense yattığım yerden iki parmağımı ağzına sokup o kelimeleri söküp çıkartmak istiyordum.

"Hım! Aslında sorun diyemeyiz, şöyle ki Azra Hanım hamileliğin bundan sonraki dönemini büyük ihtimalle yatarak geçirmek zorunda kalacak." diyen doktora şaşkınlık ve bezginlikle bakarak, "İyi ama neden?"diye sorduğumda işaret parmağını monitöre götürerek anlatmaya başlamıştı.

"Azra Hanım, bakın bu gördüğünüz bebeğinizin plasentası yani kesesi. Suyun içindeki de bebeğiniz, şurada gördüğünüz de..."

"İyi de orada ondan bir tane daha var!"

"Evet, aslında o geçen ay da vardı ama çoğu gebelikte o gördüğümüz on ikinci haftaya kadar kendiliğinden kaybolabilir bu yüzden geçen kontrolümüzde söylememiştim. Fakat sizinki kalmaya karar vermiş. Tebrikler ikiz bebekleriniz olacak," demişti. Duyduklarımız karşısında Arda ve ben sevinç çığlıkları atıyor bir taraftan da zırıl zırıl ağlıyorduk. Bizim bu halimize gülerek eşlik eden doktorumuz söylediği sözlerle bize bir mucizeyi armağan etmişti.

"Bakalım, evet bir kızınız ve de bir oğlunuz olacak. Tekrar tebrik ederim."

Allah'ıma şükürler olsun ki, bu gerçekten bir mucizeydi. Kaybettiğimiz Ateş'imizin yerine Tanrım bize iki bebek vermiş, Ateş ve Su 'yu armağan etmişti.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro