Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2

Eğer Şeref olmasaydı, diye düşündü Kil, hiçbiri dünyada ne kadar renk olduğunu bilemeyecekti. Bir yağmur ormanında, koca bir ejderha kabilesinin çok güzel olduğu bir yerde olmanın nasıl olduğunu merak etti.

"Sus," diye azarladı Tsunami. "Şimdi, açık olarak ben en iyi kraliçe olurdum, fakat o gerçek bir KumKanat olduğundan Güneşli' yi kraliçe yapalım." Tsunami koşturdu ve Güneşli' yi mağaranın ortasına itti.

"Eh, bir nevi," dedi Şeref nefesinin altından.

"Şşst!" Yıldızuçuşu kuyruğuyla ona fiske attı. Ejderhalardan hiçbiri neden Güneşli' nin normal bir KumKanat gibi gözükmediği hakkında konuşmamıştı. Kil' in tahmini, onun yumurtasının kumdan çok erken alınmasıydı. Belki KumKanat yumurtaları çatlayacakları ana kadar güneş ve çöl kumuna ihtiyaç duyuyorlardı, yoksa yumurtadan acemi ve komik bir görünüşle çıkıyorlardı -gerçi şahsen Güneşli' nin iyi gözüktüğünü düşünüyordu.

Tsunami arkadaşlarını inceleyerek pençeleriyle mağara zeminine vurdu. "Kil, çöpçüyü oynamak ister misin?"

"Bu neredeyse hiç adil değil," Yıldızuçuşu belirtti. "O Güneşli' nin iki katı. Buradaki parşömene göre gerçek bir çöpçü ondan daha küçük olmalı. Diyor ki pulları, kanatları ve kuyrukları yokmuş ve iki ayak üzerinde yürürlermiş, bu da bana çok güvenilmez geldi. Eminim ki düşüp duruyorlardır. Hazineleri ejderhalar kadar seviyorlar. Parşömenler diyor ki çöpçüler yanlız ejderhalara saldırıp şeylerini çalarlarmış-"

"BİLİYORUZ!" Şeref onu tersledi. "Hepimiz burada onlar hakkındaki büyüleyici dersler için buradayız. Oraya gelip kendini ısırttırma, Yıldızuçuşu."

"Ben gerçek bir çöpçüyle karşılaşmayı isterdim! dedi Kil. "Onun kafasını kopartırdım! Ve yerdim!" Ön pençelerini altındaki taşa vurdu. "Eminim ki Kerkenez' in bize getirip durduğu ağız dolusu tüylerden daha iyi bir tadı vardır."

"Zavallı, aç Kil," diye dalga geçti Güneşli.

"Serbest kaldığımızda bir çöpçü yuvası bulup hepsini yiyeceğiz," Tsunami bir kanadıyla Kil' i dürterek söz verdi.

Güneşli ona göz kırptı. "Serbest kaldığımızda mı?"

Oops. Tsunami ve Kil birbirlerine baktılar. Güneşli tatlı, güvenilir ve sır tutmakta kesinlikle korkunçtu.

"Demek istediğim, biz kehaneti bitirdikten sonra, tabiiki de," dedi Tsunami. "Kil, sen çöpçü ol. İşte, bu da senin pençen olabilir." Uzun kuyruğunu yay çizercesine savurdu ve gevşek bir dikite vurdu. Keskin kaya parçaları mağara içinde uçtu ve diğer ejderler eğildiler.

Kil keskin kaya mızrağı pençesiyle tutup kaldırdı ve çarpıkça Güneşli' ye sırıttı.

"Beni gerçekten incitme," dedi Güneşli gergince.

"Tabiki de incitmeyecek," dedi Tsunami. "Biz sadece rol yapıyoruz. Ve geri kalanlarımız prensesleri oynayacak. Ben Yanık olacağım, Şeref Kabarcık olabilir ve Yıldızuçuşu Yangın olacak."

"Geçen sefer de prenses olmak zorunda kalmıştım," diye belirtti Yıldızuçuşu. "Bu oyunu sevdiğimden emin değilim." Kanatlarını gerdi ve altındaki gümüş pullar, gece göğündeki yıldızlar gibi parladı.

"Bu oyun değil, tarih." dedi Tsunami. "Ve başka arkadaşlarımız olsaydı, bunu başka bir şekilde oynayabilirdik. Ama burada üç kum ejderhası prensesi var, yani sen onlardan biri olmalısın. Kısacası şikayet etmeyi kes."

Yıldızuçuşu omuz silkti ve bir kavgayı kazanamayacağı her an yaptığı gibi gölgelere geri çekildi.

"Tamam, devam et," dedi Tsunami çıkıntıya, Şeref' in yanına atlayarak.

"Um," dedi Güneşli. Kil' e temkinlice baktı. "Pekala. İşte gidiyorum, la la la, ben KumKanatlar' ın Kraliçesi Vaha. Ben çok önemli ve ah -muhteşem- ve şeyim."

Tsunami iç geçirdi. Şeref ve Yıldızuçuşu gülümsemelerini sakladılar.

"Ben yıllar ve yıllar boyunca kraliçe oldum," Güneşli devam etti. O mağaza zemini boyunca ilerledi. "Kimse benimle tahtım için meydan okuyamaz! Ben yaşamış en güçlü KumKanat kraliçesiyim!"

"Hazineyi unutma," diye tısladı Tsunami, gevşek taşlardan oluşan bir yığını göstererek.

"Oh doğru," dedi Güneşli. "Muhtemelen hazinelerim yüzündendir! Bir çok hazinem var çünkü ben çok önemli bir kraliçeyim." Güneşli kayaları pençeleriyle toplayıp kendisine doğru çekti.

"Biri hazine mi dedi?" Kil böğürdü, geniş bir kaya oluşumunun arkasından atlayarak. Güneşli korku içinde ciyakladı.

"Hayır!" Tsunami seslendi. "Sen korkmadın! Sen Kraliçe Vaha' sın, kum ejderhalarının büyük, kötü kraliçesi."

"D-Doğru," dedi Güneşli. "Rargh! Bu küçük çöpçü Kum Krallığı' nda ne yapıyor? Şimdi oraya gidip onu bir ısırıkta yiyeceğim!"

Şeref o kadar çok kıkırdamaya başladı ki yere yatıp yüzünü kanatlarıyla kapamak zorunda kaldı. Tsunami bile gülmemeye çalışıyormuş gibi yüzler yapıyordu.

Kil dikiti daire şeklinde savurdu. "Ciyak ciyak ciyak!" diye bağırdı. "Ve başka sinir bozucu çöpçü sesleri! Ben burada muhteşem bir ejderhadan hazine çalmaya geldim!"

"Benden değil, hayır, çalamayacaksın," dedi Güneşli, kabararak. İleriye doğru adım attı, kanatlarını açtı ve tehditkarca kuyruğunu kaldırdı. Diğer KumKanatlar' ın sahip olduğu zehirli kancası olmadan, Güneşli' nin kuyruğu çok da tehtidkar değildi. Fakat kimse bunu söylememişti.

"Yaaaaaaah!" Kil kayadan pençesiyle ona saldırırken bağırdı. Güneşli yoldan çekildi ve ikili, birbirlerine vuracakmış gibi yaparak kandırıp dürterek birbirlerinin karşısında daire çizdiler. Bu Kil' in favori bölümüydü. Güneşli' nin kraliçeymiş gibi davranmayı bırakıp dövüşe odaklandığı an, dövüşmesi eğlenceliydi. Onun küçük boyu Kil' in savunmalarının altından geçmesini ve saldırıları savuşturmasını kolaylaştırıyordu.

Ama sonda Kraliçe Vaha kaybetmek zorundaydı -hikaye böyle ilerliyordu. Kil Güneşli' yi mağara duvarına doğru itti ve sahte pençeyi ensesiyle kanadı arasına itip kalbine saplanmış gibi davrandı.

"Aaaaaaaaargh," Güneşli bağırdı. "İmkansız! Bir kraliçe alçak seviyedeki bir çöpçü tarafından yenildi! Krallık çökecek! Oh, hazinem... Benim güzel hazinem..." O yere kapaklandı ve kanatlarının hayatsızca iki yanına düşmesine izin verdi.

"Ha ha ha!" dedi Kil. "Ve ciyak ciyak ciyak! Hazine benim!" Tüm kayaları topladı ve kuyruğunu gururluca sallayarak gösterişli şekilde gitti.

"Bizim sıramız," dedi Tsunami çıkıntıdan atlayarak. Acelecice Güneşli' ye doğru gitti, pençeleriyle onu tuttu ve ızdıraplı bir bağırış attı. "Oh hayır! Annemiz öldü ve hazine de gitti! Ama en kötüsü, onu hiçbiriniz öldürmedi -yani şimdi kim kraliçe olmalı?"

"Onunla meydan okumayı planlıyordum," Şeref ağladı ve kanatlarını dramatikçe çırptı. "Onunla tahtı için dövüşecek olan ben olmalıydım. Kraliçe ben olmalıyım!"

"Hayır, ben kraliçe ben olmalıyım!" Tsunami itiraz etti. "En büyüğünüz ve en yaşlınız benim ve onunla ilk dövüşecek olan bendim!"

İkisi de gölgelerde kaybolmuş Yıldızuçuşu' na bakmak için döndü. Siyah ejderha sanki daha da görünmez olmaya çalışıyordu.

Hadi Yıldızuçuşu," dedi Tsunami. "Tembel bir-" Tsunami kendini "YağmurKanat" demeden önce yakaladı. Öğretmenler bunun gibi şeyleri hep söylerlerdi: "Eğer çalışmazsan bir YağmurKanat' tan daha iyi değilsindir"; "Sorun ne, biri beynini bir YağmurKanat' ınkiyle mi değiştirdi?"; "Hâlâ uyuyor musun? Herhangi biri senin bir YağmurKanat olduğunu düşünür!" (Bu sonuncusu genellikle Kil için söylenirdi)

Ama bütün ejderhalar her ne kadar bunu umursamıyor gibi davransa, da Şeref' in bundan nefret ettiğini biliyordu. Bu gerçekten haksızlıktı. Şeref onların tanıdıkları tek YağmurKanat' tı ve o, diğerlerinden daha çok çalışıyordu.

"Er... Ejderha," Tsunami garipçe, Şeref' e çabuk bir bakış atarak bitirdi. "Yıldızuçuşu, çık oradan."

GeceKanat ileriye doğru kıpırdandı ve gözleri kapanmış Güneşli' ye baktı. "Oh tatlım, oh tatlım," dedi. "Eh, ben kraliçe olmalıyım. En genç prenses olarak, en uzun saltanata ben sahip olabilirim. Bu bütün KumKanatlar' ın iyiliği için. Ayrıca..." Durdu ve sabırlıca iç geçirdi. "Ayrıca ben aranızda en güzelinizim."

Güneşli kıkırdadı ve Tsunami onu düzgün durması için dürttü. Kil hazine kayalarını bir yığın şekline getirdi ve üzerine oturdu.

"Şu an ikinizi de öldürmeliyim," Şeref hırladı.

"Peki hangi ordunla?" Tsunami onunla dalga geçti.

Şeref ensesini gerdi ve dişlerini sıktı. "Bu harika bir fikir. Bir ordu toplayacağım, bir DenizKanat ordusu ve o zaman üzgün olacaksın."

"Müttefik toplayabilecek tek kişi sen değilsin," dedi Tsunami. "Bende GökKanatları kendi tarafıma toplayacağım. Ve ÇamurKanatları! O zaman bu savaşı kim kazanıyor görürüz!"

Ve yeniden bir duraksama oldu. İkisi tekrar Yıldızuçuşu' na baktı.

"Ah, peki," dedi o. "Sen onu yap ve bende BuzKanat ordusuyla müttefik olacağım. Ah, ayrıca, KumKanatlar' ın bir çoğu kraliçelerinin ben olmamı istiyorlar."

"İstiyorlar mı?" dedi Güneşli, gözlerini açarak.

"Konuşmayı bırak," dedi Tsunami onu bir pençeyle dürterek. "Sen ölüsün."

"Son parşömenler de bunun hakkında," diye açıkladı Yıldızuçuşu şatafatlı bir şekilde. "Yangın kendi kabilesinde çok popüler."

"Eğer istedikleri oysa?" Güneşli sordu. "O zaman neden Yangın kraliçe olmuyor?"

"Çünkü Yanık is daha güçlü ve korkutucu. Eğer onlar pençe pençeye dövüşseler onu böcek gibi ezer," dedi Şeref. "Ve Kabarcık -bu benim- yan yana koyulduklarında onlardan daha akıllı. O Yanık' ı sıradan bir düelloda öldüremeyeceğini biliyordu. Diğer kabileleri toplayıp kendi KumKanat taht dövüşlerini bir dünya savaşına çevirmek onun fikriydi."

"Kimin kraliçe olmasını istiyoruz?" Güneşli sordu. "Kehaneti bitirince seçmek zorundayız, değil mi?"

"Hiçbirini," dedi Yıldızuçuşu kasvetlice. "Yangın beyin sarsıntısı geçirmiş bir koyun kadar zeki, Kabarcık bir şekilde tüm kabilelerin kraliçesi olmayı planlıyor ve Yanık kazanırsa, o muhtemelen sırf zevk için savaşı devam ettirecektir. Hepsi de çok edepsiz. Sanırım Barışın Pençeleri' nin seçtiğini göreceğiz."

"Barışın Pençeleri seçmek zorunda değil," dedi Tsunami kabararak. "Onlar sadece bizden sorumlu."

"Hâlâ onları duyabiliriz," Yıldızuçuşu savundu. "Onlar bizim ve Pirhia için en iyisini istiyorlar."

"Senin için söylemesi kolay," Şeref tersledi. Ensesindeki boyun tüyleri turuncu renkte yandı. "Sen evinden çalınmadın. GeceKanatlar yumurtanı verirken bayağı istekliydi, değil mi?" Yıldızuçuşu sanki Şeref kendisini yakmış gibi ürktü.

"Sıkıcı!" Kil kaya yığınından bağırdı. "Birbirinizle kavga etmeyi bırakın! Onun yerine benimle bu hazine için savaşın!"

"Kimse çöpçünün kum ejderhası hazinesiyle ne yaptığını bilmiyor," dedi Yıldızuçuşu Şeref' e sırtını dönerek, "sınıfının en iyisi" sesiyle. "Çalınan diğer şeyler arasında Lazulit Ejderhası, altın KumKanat asası ve yıllardır KumKanat hazinesi olan Oniks' in Gözü var."

Kil ayağını yere vurdu. Yıldızuçuşu' nun dersleri her zaman pullarını kaşındırırdı. "Ben sadece birisiyle dövüşmek istiyorum!" dedi. Tercihen onu şiddetli bir öfkeyle harmanlamayacak biri.

Sanki onu düşüncesiyle çağırmış gibi, Kerkenez mağaranın girişinde belirdi.

"Burada NELER oluyor?" Kerkenez' in gürleyen sesi beş ejderi de yerlerinden sıçrattı. Güneşli kaydı ve ayağa kalkmak için debelendi. Yıldızuçuşu onu yakalamak için zıpladı.

Koca kırmızı GökKanat onlara doğru bakarak mağaranın içine doğru süründü. "Bu bana çalışmak gibi gelmiyor," diye tısladı.

"Ü-Ü-Ü-Üzgünüz," Güneşli kekeledi.

"Hayır, değiliz," Tsunami KumKanat' a kötü kötü baktı. "Çalışıyorduk. Tüm savaşı başlatan kraliçenin ölümünü taklit ediyorduk."

"Taklit oyunu demek istiyorsun," Kerkenez homurdandı. "Siz oyunlar için çok büyüksünüz."

"Oyunlar için genç olduğumuz bir an oldu mu ki?" Şeref mırıldandı.

"Bu bir oyun değildi," dedi Tsunami. "Tarihi öğrenmenin başka bir yoluydu. Bunda ne gibi bir sorun var ki?"

"Ve şimdi de bana cevap veriyorsun," dedi Kerkenez. Tsunami başını ne zaman belaya soksa olduğu gibi kendini beğenmiş görünüyordu. "Bu, bu gece nehirde uyumak yok demek." Tsunami ona ters ters baktı. Kerkenez girişteki parşömenleri bir pençesiyle dağıttı. "Umarım geri kalanlarınız DenizKanat' ın hatalarından ders çıkarıp düzgün şekilde çalışır."

"Bu adil değil," dedi Kil, Kerkenez gitmek için döndüğünde, her ne kadar kalbi hızlıca çarpsa bile. "Hepimiz aynı şeyi yapıyorduk, hepimiz ceza almalıyız." Şeref kafasını iki yana salladı fakat onun aksine, Güneşli başıyla onayladı.

Kerkenez Kil' e baktı. "Kimin elebaşı olduğunu biliyorum. Başını kes ve problem yok olsun."

"Tsunami' nin kafasını mı keseceksin?" Güneşli ciyakladı.

Şeref iç geçirdi. "Bu bir metefor, seni tüy beyinli."

"Şimdi yatmaya gidin," dedi Kerkenez. Arkasını döndü ve mağaradan çıkarken Yıldızuçuşu' nun parşömen yığınını dağıttı.

Kil Tsunami' nin koyu mavi omzunu burnuyla dürttü. "Üzgünüm. Denedik."

"Biliyorum, teşekkürler," dedi Tsunami kendi kanadını onunkine sürterek. "Hey, Güneşli, şu parşömenleri uyuma mağaramıza taşır mısın?"

Küçük altın rengi ejderha aydınlandı. "Tabii ki taşırım." Girişe koştu, ön pençeleriyle dağınık parşömenleri topladı ve mağaradan dışarı çıktı.

"Buna daha fazla dayanamıyorum," dedi Tsunami Güneşli gider gitmez. "En kısa sürede buradan çıkmamız gerek."

Kil şaşırmamış görünen Şeref ve Yıldızuçuşu' na baktı. "Onlara bundan bahsettin mi?"

"Tabii ki," dedi Tsunami. "Bir kaçış planı bulabilmek için onların yardımına ihtiyacım vardı." Kil onun, bir kaçış planı için kendisine sormadığını fark etti. Onu seven ejderhalar bile kendisinin işe yaramaz olduğunu düşünüyorlardı.

"Hazır olduğumuzdan emin değilim," dedi Yıldızuçuşu alnını buruşturarak. "Öğrenmediğimiz daha çok şey var..."

"Öğretmenlerin düşünmemizi istediği de bu!" Kendini kafadan kuyruğa sallarken Tsunami' nin mavi pulları hareketlendi. "Ama bu korkunç mağaralardan çıkıp dünyayı kendimiz görene kadar asla bilemeyeceğiz."

"Ya kehanet?" diye sordu Kil. "İki yıl daha beklememiz gerekmiyor mu?"

"Bunu yapmak için bir sebep görmüyorum," dedi Şeref. "Ben Tsunami' yleyim. Kader kaderdir, değil mi? Yani ne yaparsak doğru olmalı. Bir grup yaşlı ejderhanın bize dünyayı nasıl kurtaracağımızı söylemelerine gerek yok. Onlar kehanette değiller."

"Peki Güneşli' ye ne diyeceğiz?" diye sordu Yıldızuçuşu, mağaranın karanlık girişine bakarak.

"Son ana kadar olmaz," dedi Tsunami şiddetle. "Onun sır tutamadığını biliyorsunuz. Yıldızuçuşu, ona bir şey söylemeyeceğine söz ver."

"Söylemeyeceğim, söylemeyeceğim," dedi Yıldızuçuşu. "Yine de bundan hoşlanmayacak. O buradaki herşeyin harika olduğunu düşünüyor."

"Tabiiki de öyle," dedi Tsunami. "Barışın anahtarı veya onun gibi bir şey olmamıza rağmen bize kırık yumurtalar gibi davranılmasını umursamıyor."

"Umursuyor," dedi Yıldızuçuşu savunmacı bir şekilde. "Sadece bu konuda sızlanmıyor."

"Ayş," dedi Şeref.

Tsunami Yıldızuçuşu' na bakmak için döndü, solungaçları atıyordu. "Bunu yüzüme söyle."

"Yüzüne söylüyorum," dedi GeceKanat. "Ya da kıçına mı söylesem? Çünkü ikisini de karıştırmak çok kolay." Tsunami ona dişini bile gösteremeden o, Kil' in arkasına saklandı.

"Hey, durun. Birbirinize minik Kerkenezler gibi hırlamayı bırakın," dedi Kil, Tsunami' yle Yıldızuçuşu arasındaki kütlesini korumak için dururken. "Kimse burada mutlu değil. Güneşli bununla başka bir şekilde baş ediyor, hepsi bu. Ama kararımızı hatırlayın -hersey kötüleşse bile beş kişi kalmaya karar verdik, yanlış mı?"

Yıldızuçuşu mırıldanarak kanatlarını kamburlaştırdı.

"Kil haklı," dedi Şeref. "İstediğimiz en son şey Kerkenez, Ağlar veya Kumtepesi gibi olmak."

Tsunami bir anlığına tısladı, sonra da kafasını salladı. "Pekala, biliyorum. Deniyorum. Ama bu yer beni yavaş yavaş öldürüyor," dedi. Kil onun yüzündeki sert bakışa titredi. Onun yolunda duran ejderha olmak istemezdi.

"Bir planımız olur olmaz gideceğiz," dedi Tsunami hepsinin gözünün içine bakarak. "Bizi bulamadıklarında kaderlerimizi buna nasıl zorluyorlar görürüz."

Aniden merkezi mağaradan gürültülü bir çatırtı geldi. Kil girişteki koca kayanın yerine geri çarptığını ve ağır adımlarım gümbürtüsünü duydu. Ekstra şap şap sesinden dolayı, bunun Ağlar olduğunu biliyordu.

"Bir şeyler oluyor," dedi Tsunami. Kapıya koştu, kulakları seğeriyor ve sırtındaki dikenli çıkıntı dikeliyordu. "Gidip dinlemeniz lazım."

Yıldızuçuşu yavaşça kanatlarını açtı. "Eminim ki sabah bu yaygaranın ne olduğunu sabah öğreniriz."

"Ben o kadar uzun süre beklemek istemiyorum." Tsunami kuyruğuyla onun karnının altına vurmak için döndü ve Yıldızuçuşu, bir homurtuyla geriledi. "Bir duman-üfleyici olma! Hadi gidelim!" Tsunami mağaradan dışarı çıktı.

Kil ağrıyan kasları harekete geçince irkildi. Şeref' i merkezi mağaraya kadar takip etti. Şeref' in pulları şimdiden benekli gri ve siyah kayalara uyum sağlayabilmek için değişiyordu. Bir an neredeyse görülmesi imkansız olmuştu.

Yıldızuçuşu ona katılmak için geçti ve ikisi, büyük ejderhaların mağarasına giden yolda koştu. Anında gölgelere karıştılar. Renkleri sayesinde gizlenerek, dinleyebilmek için yaklaşabildikleri kadar yaklaştılar.

Ama eğer Kil ve Tsunami acele etseydiler, herşeyi daha iyi duyabilirdiler. Tsunami nehiri geçmeye başlamıştı bile.

"Ya Güneşli?" diye seslendi Kil sessizce. Küçük KumKanat' ın uyuma mağarasında etrafa bakınıp parşömenleri oraya buraya koyduğunu duyabiliyordu.

"Sonra ona söyleyecek bir şeyler buluruz," Tsunami ona tısladı.

Kil Güneşli' nin onların casusluk oyunlarını bilmeyen tek kişi olmasına üzülmüştü, ama ona sırlar konusunda güvenmemeleri gerektiğini yıllar önce öğrenmişlerdi. Güneşli, Kumtepesi' ne ejderhaların topladığı kaya yığınını bilerek söylememişti. O zamanlar uçmak için daha çok küçüktüler, planları gökteki deliğe bir kule inşa etmekti. Sadece başlarını dışarı çıkarıp etrafa bakacaklardı. Ama bir gün Güneşli, Kumtepesi' nin yanında dikkatli olmayı unuttu ve ertesi gün topladıkları tüm kayalar gizli yerlerinden alındı. Bu onların planlarının sonuydu -ve Güneşli' nin planlarını bilmesinin.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro