Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Ayşe ayrı eve taşınıyor


Mister Cook'un, Salime Hanım'ın artık hayatımızda yerleri kalmamıştı. Zâbit arkadaşların hepsinde İzmir'e gitmek için bir humma başlamıştı.

İstanbul'da garip bir ihtilâl havası esiyordu. Herkes İzmir hailesinin içine gitmek istiyor, herkes gidebilecek vasıta, kendini gönderecek merkez arıyordu. Muhabirlerle konuşmak, çay ziyâfetinde propaganda yapmak yalnız mektepliler ile Şişli hanımlarına kalmıştı. Aynı zamanda İzmir Müdâfaa-i Hukuku diye bir propaganda bürosu teşekkül ediyordu.

Bütün bunlar arasında benim ev hayatımda da bir tebeddül vardı. Salime Hanım, kocasının dostları, bizim salonu birer birer terk etmişlerdi. Bu, annemi endişeye düşürüyordu. Evimizin İngilizler tarafından tarassut edildiği, benim tevkif edilmem lâkırdıları, Malta'ya sevk edilen İttihâdcılar annemi korkutmuştu. Bizim fazla ileriye gittiğimize, etrafında setleri aşan coşkun hayatın, Ayşe'nin vücuduyla doğduğuna kani olmuştu. Açıktan açığa izhar etmemekle beraber, Ayşe'nin ve Cemal'in bizde daha ne kadar kalacaklarını düşünüyor, beni sıkıştırıyordu. Ayşe "İzmir Kızı" unvanını aldığı meşhur günden bir hafta sonra, annem beni ve İhsan'ı yakalamış, bu meseleyi açmıştı. Cemal henüz gelmemişti, Ayşe odasında idi. Serbest serbest konuşuyor, bir daha kan sergüzeştine milleti atacak hiçbir şeye taraftar olmadığını, ihtiyarlığında evi ve şahsı etrafında velvele istemediğini söylüyordu. Hele Şişli hayatında mevkiini kaybetmeye, salonunun bir merkez olmadığını görmeye hiç mütehammil değildi...

— Hepinizin aklını çelen benim bu vilâyetli yeğenim Ayşe oldu. Korkarım bu iş çok ileriye gidecek, diyordu.

İhsan nasıl ve neden bilmiyorum, bizim aileden gibi oluvermişti. Annem onun İstanbullu kıyafetine, tavrına bakıyor, onu en çok sergüzeştten uzak buluyor, hep onunla dertleşiyordu.

— Bak yavrum, diyordu. Bir çaresini bulunuz, Ayşe'nin çiftliği filân yandı, ama parası vardır. İki kardeş ev tutsunlar, gitsinler, yoksa Peyami'nin Malta'ya götürüleceği muhakkak.

Ben, "Anne!" diye başlamak isterken kapı açıldı. Ayşe girdi. İhsan'ın yüzü gergin, fakat sessiz, oturuyordu. Birdenbire kalktı, Ayşe'ye doğru gitti.

Ayşe, İhsan'ı askerlerin yemin ettiği günden sonra ilk defa olarak görüyordu. Birbirlerine doğru geldiler ve birbirlerine baktılar. Ayşe felâketten beri, İstanbul'a geldiği günden beri İhsan'ı ilk defa olarak dimağının gözüyle görüyordu. Ayşe'nin solgun yüzünde, bir humret vardı, Ayşe'nin gözlerinde hayat başlıyordu. Mahpus olduğu ye's ve zulmet içinde, gözlerinden ruhuna, İhsan sarı küçük bir güneş gibi giriyordu. Onların anî ve ilk nazarlarından, biraz birbirini uzun tutan ellerinden, odada aydınlık ve sıcaklık olmuş gibi bir hava hâsıl olmuştu. Annem, dertleri ve ben yoktuk. Felâket o kadar karanlık değildi. Meşale gibi, oyuncak gibi düşünülmeden başlanılan şeylerin çok derin bir ma'nâsı doğuyordu. İkisi karşı karşıya oturdukları zaman birbirlerine bakmadan görüyor, birbirlerini hissediyorlardı. Ayşe'deki bu hissin vâzıh ve şuurî olduğuna kail değildim. Fakat İhsan rıhtımda ona araba kapısını açtığı an, hayatta başka şeylere yer kalmayacak kadar gözünün ve gönlünün rüyet sahasını Ayşe ile doldurmuştu.

Ayşe, annemin tahavvülünü belki sezmiş ve odaya girer girmez hâsıl olan sükûttan kendisine ait gizli bir şey duymuştu. Fakat İhsan'la ikisi arasında doğuveren isimsiz şey bunu ikinci dereceye indirmişti.

İhsan:

— Ayşe Hanım, dedi. Sizin ürküttüğünüz Mister Cook'a Hükûmet iki bin lira vermiş, bu sırf bizim aleyhimizde yazmaması için hakkısükût. Daha fazla verirlerse lehimize de yazacakmış. Buna ne dersiniz?

Ayşe güldü:

— Allah, derim. Herhalde İngilizlerin bizi affettiğini ilân için birkaç milyon isteyecektir.

O gün, dünyada hissettiğimiz sıkışık, fazla ciddî havada görünmeyen şua ve hararet intişâr ediyordu.

Bugünden bir ay sonra üç büyük hâdise oldu. Ayşe Gedikpaşa'da iki odalı ayrı bir eve taşındı ve annemle oldukça soğuk ayrıldı. Mister Cook'un geldiği gün yemin edenlerden İhsan'dan başka hepsi İzmir'e kaçtılar. Uzun müddet para bulmak için sıkıldıktan sonra Ayşe'nin bankadaki üç bin lirasından bir kısmını buna sarf etmeye Ayşe'nin icbarı ile karar verildi. Cemal başta olarak on zâbit ceplerinde yüzer lira ile meçhule, ölüme gittiler.

Üçüncü hadise benim zihnimdeki bir tahavvüldü. Onlar Ayşe'ye vedaya geldikleri zaman bu tahavvülü sarahatle hissettim. Hepsi, be-tahsîs Ayşe'nin, Yunanlıların kırdığı sol elini öptüler. Kurtuluş Harbi'nin alemi olan bu el hepsinin kalbinde Kerbelâ ihtirası, şehadet humması uyandırmıştı. Her biri o eli öperken, Ayşe her birinin gözlerine, bir ay evvel annemin odasında İhsan'ı kalbinin gözüyle ilk gördüğü andaki gibi baktı. Yanaklarında aynı humret, gözlerinde aynı ateş ve ümit vardı. Bu zihnimde bir ay evvel farz ettiğim ve her an onunla yaşadığım fikri târ ü mâr etti. İhsan acaba, Ayşe için, yeşil İzmir'in, siyah gözlü şehit çocuğun mezarının yolunda dövüşecek muhayyel ordunun bir ferdinden başka bir şey değil miydi? Ben yanılmış mı idim? Herhalde İhsan'ın hissinde yanılmamıştım. İhsan'ın gözlerinde yanan çırağ yalnız Ayşe için, yalnız Ayşe'yi gördüğü zaman parlıyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro