ATEŞE AŞIK KELEBEK • BÖLÜM 27 •
Salonda Ahmet'le oturmuş saatlerdir sohbet ediyorduk o kadar uzun yıllar olmuştu ki onu görmeyeli, çocukluktan dostumdu benim. Ama hayat bizi ayırmıştı, yollarımız ayrıldıktan sonra ilk kez görüyordum onu. Artık büyümüştü oda benim gibi belliydi, yüzüne baktığımda koca bir ömrün yorgunluğu vardı. Ama o gözleri o küçük çocuk gibi parlıyordu.
"Ah Ahmet iyi ki geldin o kadar özlemişim ki!"
Dedim elini sıkıca kavrarken, aynı sıcaklıkla elimi sıktı. Kahvesinden bir yudum daha içtikten sonra bardağını sakince masanın üzerine bıraktı. Derin bir nefes alıp gözlerini gözlerime diktiğinde beni bir şeylerin beklediğini farkındaydım.
"Ne diyeceksen de Ahmet!"
Dedim sabırsızlık ve içimde ki korkuyla, biliyordum bir şey vardı söylemediği. Ne zaman böyle olsa sürekli avuç içine bakar parmağını orada gezdirirdi. Halen değişmemişti.
"Anlat bakalım bunca yıl sonra burada olmanın sebebini."
Başını kaldırıp terleyen avuç içlerinin pantolununa sürdü. Yine kocaman gülümsemesi ile bana baktığında konuşmak için hazırdı artık.
"Eğer gelirsen, seni götürmeye geldim."
Bir süre durup ona baktım sadece, yaşanmış onca şeyi bilmesine imkan yoktu eğer bilseydi mutlaka gelirdi çünkü biliyordum. Ama şimdi neden bir anda böyle bir teklif sunuyordu bana.
"Daha açık konuşamaz mısın Ahmet?"
Artık sürekli değişen hayatımda bazı şeyleri idrak etmem fazla uzun sürüyordu doğrusu. Bu konuda bana yardımcı olması gerekiyordu onu anlayamıyordum.
"Bak Elya, biliyorsun biz çok uzun yıllar önce ayrıldık ve ben İngiltere'ye gittim. Orada çok çalıştım ve emeğimin karşılığını da aldım, şu anda bir Markam ve şirketim var. Kısa önce seni uzun aramalar sonunda buldum. Karşına çıkmak Ateş varken biraz zor oldu açıkçası, sana böyle bir teklif sunduğumu duysa zaten beni öldürecektir kesin!"
Kahkahayla güldükten sonra eliyle yanağımı hafifçe okşadı, haklıydı zaten önceden de anlamadığım bir biçimde sevmiyorlardı birbirlerini.
"Uzun lafın kısası benimle gelmeni istiyorum."
Ani ve hiç beklediğim bir anda gelip böyle bir teklif yapmasını geçerli sayacak mantıklı bir açıklama değildi bu, ve bu kadarı benim için yeterli de değildi.
"Çok uzun yıllardır bu şehirdeyim Ahmet, her sokağında hatıralarım var.."
"İngiltere de de güzel anıların olacak Elya.."
Her ne kadar acı dolu olsa da bu şehirde anılarım vardı benim. Ateş beni ilk kez bu şehirde öpmüştü, bu şehirde gerçek olmasa bile Annem ve Babam dediğim insanları kaybetmiştim. Ben bu şehrin her sokağını tek tek geçerek büyümüştüm..
"Bu öyle hemen verebileceğim bir karar değil Ahmet."
Başını olumlu anlamda salladıktan sonra konuşmaya yeltenecekken kapının çalmasıyla bundan vazgeçti, bense kapıyı açmak üzere oturduğum koltuktan kalktım. Kapıyı açtığımda gelen Didem'di.
"Hoş geldin canım."
"Hoş bulduk bitanem."
Uzunca sarıldıktan sonra Didem yanağıma bir öpücük bıraktıktan sonra salona geçti. Ahmet'i tanımıyordu onun için onları tanıştırmak için araya girdim.
"Bu en yakın dostum Didem."
Dedim Ahmete, Didem kocaman gülümsemesi ile Ahmetle tokalaştıktan sonra
"Bu da çocukluk arkadaşım Ahmet."
Diyerek tanışma faslını bitirdim. Aramızda oluşan koyu sohbet ve binlerce kahkahanın ardından saat neredeyse gece 01:00 gelmek üzereydi. Ahmet saatine baktıktan sonra kalkmak için ayaklandı.
"Ben kalkayım artık geç oldu sizde dinlenin."
"Aaa nereye ya daha erken!"
Didem'in Ahmeti durdurmak için kurduğu cümleden sonra gülümsedim ve ona hak verircesine başımı salladım.
"Otursaydın Ahmet."
"Yok Elya ben gideyim sonra konuşuruz zaten."
Daha fazla ısrar etmeden Ahmet'i yolcu etmek üzere bende ayaklandım. Uzunca sarılmadan sonra zorda olsa ayrılmıştık. Ahmet gittikten sonra kapıyı kapayıp salona Didem'in yanına geçmiştim. Bir süre bu gün yaşananları birbirimize anlattıktan sonra uyumak üzere odalarımıza çekilmiştik. Başımı yastığa koyduğumda yorgunluktan bütün vücudum sızlıyordu. Beynimde Ahmet'in söyledikleri yankılanırken ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
İçim artık bir şeyleri geride bırakmanın ve gitmenin vaktinin geldiğini söylerken kalbim bunun için henüz hazır değildi hissediyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken içimden her şeyin iyi olması için dua ediyordum..
🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸
Sabah 07:00 alarmın çalmasıyla kalkıp işe gitmek üzere hazırlanmaya başlamıştım. Didem çoktan çıkmıştı evden bende üzerimi değiştirdikten sonra bir şeyler atıştırmak için mutfağa geçerken kapı çalmıştı, kapıyı açmak için ilerledim.
Kapıyı açtığımda karşımda sabah sabah Ateş'i gördüğümde şaşırmıştım doğrusu. Bir şey söylemeden içeri geçmişti. Arkasından bende kapıyı kapatıp salona geçtim.
"Hayırdır?"
Dedim imalı bir ses tonuyla, yandan bir bakış attıktan sonra karşımda ki koltuğa geçip oturdu, bir şeyler söylemesini beklerken iki elimi göğsümde birleştirip ona bakıyordum.
"Hayırdır, hayır."
Bir şeyler ima ediyordu ses tonundan belliydi. Ama ne demek istediğini gerçekten anlayamıyordum.
"Ateş işe geç kalıyorum ne diyeceksen de hadi!"
Bileğinde ki saatini düzelttikten sonra tek kaşını havaya kaldırarak bana baktı, tamam yakışıklıydı daha fazlasına ne gerek vardı yani!
"Artık gideceğin bir işin olmadığı için geç kalmazsın merak etme."
Ağzım şaşkınlıkla açıldıktan sonra ne diyeceğimi bilemez halde öylece kalmıştım elimle gözümün önüne düşen saçlarımı geriye doğru attıktan sonra
"Ne yaptın Cenk'e tehdit mi ettin!"
Diyerek öfkeyle bağırdım. Tam tersi sakinlikle oturduğu yerden kalkıp önümde duran Ateş daha fazla sinirlenmeme sebep oluyordu.
"Ben tehdit etmem Elya, rica ederim."
Öfkeyle gözlerimi gözlerine diktiğimde kaybolmaktan korkmuştum bir an, ne yapmaya çalışıyordu ben artık anlamıyordum. Bir yanı çiçekli bahçeyken bir yanı karanlık ve kötülük dolu bir sokaktı bu adamın.
"Hangi hakla Ateş, hangi hakla bunu yaptın! Ya artık ben seni anlamıyorum! İyi misin, kötü müsün çözemiyorum ben sana güvenemiyorum artık Ateş!"
Kendi mi kontrol edemez haldeydim artık tıpkı karşımda gözlerinden adeta alevler çıkan Ateş gibi. İçimizde ki öfkeden bütün bina alev alabilirdi.
"Kötüyüm, ben kötü bir insanın hep öyleydim! Konu sen olunca ben hep kötüydüm Elya!"
Kolumu sıkıca kavradıktan sonra beni hızla kendine çekmişti, nefesi yüzüme her değdiğinde kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Kalp atışlarını duymak beni sakinleştiriyordu, ama gözlerine baktığımda öfkenden başka bir şey görmüyordum.
"Sürekli çabaladım, hep. Aramızda ki şeyleri halletmek hafif sıyrıklarla atlatmak için her şeyi yaptım. Yetmedi Elya, yetmeyecek. Ben ne yaparsam yapayım sen hep geçmişte takılı kalacaksın. Ben ne yaparsam yapayım sen her olayda gidişimi yüzüme vuracaksın, sana bütün gerçeği anlatmama rağmen kendini asla benim yerime koymayacaksın!"
Her bir cümleyi yüzüme doğru haykırırken hiç bir şey söylemedim, susmak şu anda en doğru şeydi ikimiz için, şu an konuşursam her şeyi daha da berbat edebilirdim. O yüzden sustum.
"Bak benim artık gücüm yok!"
Kolumu onun hapsinden kurtardıktan sonra öfkeyle yüzüne baktım;
"Benimde gücüm yok Ateş! Bende yoruldum, ya ben geceleri uyuyamıyorum, içten gülemiyorum artık ben kendimi korumaya çalışıyorum! Çok şey istemedim ki ben ya, sadece huzurlu bir hayat istedim senden. Gitme istedim, beni hiç bırakma istedim!"
Gözümden akan yaşları zor da olsa engellemeye çalışırken ayakta duramaz hale gelmiştim sağımda ki duvardan destek almak için kolumu dayadım.
"Bırakmadım, ben seni hiç bırakmadım Elya, ama sen bunu hiçbir zaman anlayamadın."
Aramızda ki mesafeyi kapattıktan sonra iki eliyle yüzümü kavradı, Gözlerini gözlerimle birleştirdikten sonra Yüzünü boynuma gömüp derin bir nefes çekti. O kadar özlemiştim ki onu..
Öfkesine bile razı olduğum bir adamı nasıl bırakıp gidebilirdim ki ..
Yüzünü boynumdan ayırdıktan sonra alnını alnıma dayadı. Bir süre hiç konuşmadan bekledi öylece, parmak ucu ile göz yaşımı sildikten sonra dudağımın kenarına küçük bir öpücük bıraktı. Kalbi hızla atarken tek nefeste ve içimdeki sızıyla yüzüne konuştum;
"Bitsin Ateş.."
Belki 9 harften oluşan bir cümleydi ama benim için söylemesi çok zordu.. Artık ikimizde yapamazdık, bazen bazı şeyler bitmeliydi..
Tıpkı bizim hikayemiz gibi..
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro