ATEŞE AŞIK KELEBEK • BÖLÜM 11 •
Barışın gözlerinin içine baktım. Sanki bana göstermek, anlatmak istediği bir şeyler vardı ama bir şeyler onu engelliyordu.
"Ne oluyor Barış tedirgin etme beni."
"Ya aslına bakarsan önemli bir şey değil. Annem ve babam seni akşam yemeğine davet ettiler."
"Ee ne var bunda gelirim tabi hem babanı çok sevdim çok iyi biri."
Deyip pamuk şekerimden bir ısırık aldım. En yakın banka geçip oturdum Barış halen yerinde sabit durunca ona doğru döndüm. Derin bir nefes aldı ve bana döndü. Bir şey yapmıştı ama hadi bakalım hayırlısı. Ağır ve korkak adımlarla bana doğru yürüyen Barışa aldırış etmeden pamuk şekerimden bir ısırık daha aldım. Sizde ısırarak yiyin çok zevkli oluyor gerçekten.
"Bir şey yoktu zaten de ta ki babamın sana ''Gelinim'' demesine kadar."
Birden pamuk şeker boğazıma yapıştı sanki ay boğuluyordum galiba ne demiş Gelinim mi demiş ay beynime kan gitmiyor şu an kalbim mi durdu benim. Ay ölecektim şimdi.
Barış panikle etrafımda dönmeye başladı sadece öksürüyor elimle de su işareti yapıyordum en sonunda ilerde su satan küçük çocuktan bir şişe su aldı hızlıca açtı ve bana içirdi. Yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyordum.
"Sen ne diyorsun ya! ne gelini şu tipe bak benden gelin falan olur mu ya!"
"Haklısın olmaz da."
Sertçe Barışın koluna bir yumruk attım her ne olursa olsun bir kıza öyle denir mi ayıp yahu. Gülüyordu bir de şu durumda bile dalga geçiyordu yani.
"Bu olmaz gidip annene ve babana Elya öldü de ayrıldık de bir şey de yani ne gelini canım!"
"Saçmalama Elya alt tarafı bir yemek."
"Tabi Yemek! Birde nişanlanıp çıkarsak o yemekten görürsün sen."
"İyice saçmalamaya başladın babam söyler öyle arada bir sen çok ciddiye alma alt tarafı bir yemek yiyeceğiz."
"Sadece bir yemek öyle mi. Eminsin yani."
"Evet eminim. Sadece bir yemek."
"Sadece bir yemek tamam."
Umarım sadece bir yemek olur hayır hayatım gittikçe arap saçına dönüyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Gitmek istesem gidemiyor kalmak istesem kalamıyordum.
"Hadi seni eve bırakayım yarın zor bir gün olacak."
"Öyle görünüyor."
Barışla birlikte oturduğumuz banktan kalktık arabaya doğru yürüdük.
Yol boyunca hiçbir şey konuşmadık. Açıkçası konuşmakta istemiyordum kafam allak bullak olmuştu ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Elimi neye atsam ters tepiyordu.
"İyice dinlen olur mu yarın zor bir gün olacak."
"Olur."
Barış evin önünde durmuştu onu öpüp arabadan indim. Ben binaya girene kadar kapının önünde bekledi bense ağır adımlarla apartmana girdim düşüncelerim o kadar ağır geliyordu ki artık adım atmak dahi zorlaşmıştı benim için.
"Bir çaresi bulunur elbet yarın yeniden yaşamanın.."
Sertap Erener'in şarkısını mırıldanarak çıkıyordum merdivenleri bir bir..
"Bir çaresi bulunur çıkmazların bir uyuyup uyanalım.."
Bir an duraksadım çünkü şarkının diğer sözünü ben söylememiştim arkamı hızla döndüğümde karşımda beliren kişi Ateşti. Elleri ceplerinde sırıtarak bana bakıyordu.
İki merdiven daha çıkarak benim olduğum merdivene ulaştı.
"Mutsuz gibisin."
"Neden acaba? Kabus gibi çöktün hayatıma yahu nasıl mutsuz olmayayım!"
Güldü dudağının kenarında ki küçük gamzesi beliriverdi. Başını eğdi bir iki saniye durduktan sonra tekrar başını kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikti.
"Biliyor musun şu an burada olduğum için çok mutlusun."
"Hadi ya gel de onu bana sor!"
Ellerimi göğüs altımda birleştirerek omuzlarımı dikleştirdim bende gözlerimi diktim gözlerine intikam okurcasına.
"Sen kendini beğenmiş ukala bencilin tekisin!"
"Biliyorum."
"Aynı zamanda egoistsin!"
"Bundan iki sene öncede öyleydim ama sen bunları hiç dile getirmiyordun."
"O zamanlarda körmüşüm demek ki!"
"Yada aşık mı desek?"
Yavaş yavaş yaklaşmaya başladı bana bende geriye doğru bir adım attım fakat merdivenin korkuluğuna sırtım değince gidecek hiçbir yerimin kalmadığını anladım.
"Ne münasebet!"
"Ne aşık değil miydin yani."
Evet şu an benimle dalga geçiyordu ve bende buna izin veriyordum. Kaçmak için bir fırsat kollarken ayağımda ki topuklu ayakkabı bir an ayağımın altından kayar gibi oldu sendelemeye başladım tam düşecekken bir el kavradı belimi elbette bu Ateşin eliydi.
Belimi kavrayan ellerinden kuvvet alarak beni kendine doğru çekti. Nefesi yüzümde dans ederken dudağının kenarıyla gülümsüyordu.
"Bak yine hayatını kurtardım."
İki elimi göğüsüne koyarak onu ittim halinden fazla memnunmuş gibi gözlerinin içi parıldıyordu bense fazlasıyla sinirlenmiştim ona.
"Hayatımı mahvetme yeterli!"
Kendimi toparladıktan sonra seri adımlarla merdivenlerden yukarı çıktım birden arkamdan bir bağırış duydum.
"Utanınca çok tatlı oluyorsun!"
Bu adam beni bir gün katil edecekti! Kafasını ayrı kollarını ayrı gövdesini ayrı parçalayacak çöp kutusuna atacaktım daha sonra manşetlerde boy boy fotoğrafım çıkardı artık!
Ona cevap vermeden kapımın önüne gelmiştim anahtarı çantada bulma mücadelem yaklaşık bir dakika sürmüştü en sonunda galip gelen ben olmuştum.
Kapıyı açtıktan sonra içeri girdim ayakkabılarımı başka tarafa çantamı başka tarafa fırlatmıştım. Direk odama gidip bir duş aldım bu beni kendime getirmişti rahatlamıştım.
Havluyu kafama sarıp sadrazam gibi evin içinde dolaşmak en büyük zevklerimden biriydi.
Mutfağa gidip Didem'in en sevdiği tatlıdan yapmaya karar verdim onu bu aralar çok ihmal ediyordum kendimi affettirmeliydim.
Ben mutfakta tatlıyı neredeyse bitirmek üzereyken kapı çaldı. Fırından tatlımı çıkardıktan sonra koşarak kapıyı açmaya gittim. Gelen Didem'di tam zamanında.
"Hoş geldin canım."
"Hoş bulduk nasılsın."
Birlikte salona geçtikten sonra Didem burnuyla havayı koklamaya başladı.
"Yoksa.."
"Mutfakta seni bekliyor."
Didem küçük çocuklar gibi sevinçle mutfağa doğru koşmaya başladı tatlıdan bir çatal aldıktan sonra yüzünde ki mutluluk görülmeye değerdi.
🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸
Ofiste yine bir yığın dosya ile uğraşıyordum. Saatin kaç olduğundan dahi haberim yoktu bütün gün çalışmıştım ve fazlasıyla yorulmuştum sırtım tutulmuştu resmen. Odamın kapısı açıldı içeriye Barış girdi.
"N'aber prenses."
"Ölüyorum galiba patron."
Barış gülerek yanıma geldi yanağımdan bir makas aldıktan sonra masamın üstünde ki dosyalara bir göz gezdirdi.
"Hadi sen çık iki saate seni evden almaya gelirim."
"Ay daha yemek var değil mi!"
Daha fazla dayanamadım ve başımı masaya dayadım.
"Gitmesek ertelesek?"
"Annem hazırlıklara sabahtan başlamış Elya."
"Haklısın ayıp olur şimdi o zaman ben çıkayım hazırlanmam anca bir iki saati bulur zaten."
Masamın üstünü toparladım çantamı aldıktan sonra Barışla birlikte odadan çıktık. Benimle asansöre kadar eşlik ettikten sonra vedalaştık bense şirketin arabasına binip eve gitmek üzere yola koyuldum.
On beş dakikalık yolun ardından eve geldim kendimi direk koltuğa attım bir yarım saatlik dinlenme iyi gelecekti.
Aklım Ateşe gitti bir an, bugün şirkete hiç uğramamıştı. Apartmanda da bir anda karşımda beliren kimse olmayınca eksikliğini hissetmiştim doğrusu. Ne diyorum ben ya banane Ateşten neden onu düşünüyorum ki sanki.
Kafamı dağıtmak için yattığım koltuktan kalktım bir duş aldıktan sonra hazırlanmak üzere odama geçtim. Saçlarımı düzleştiriyordum ki kapı çaldı. Son bir kez saçıma müdahalede bulunduktan sonra koşarak kapıyı açtım. Gelen Barıştı.
"Hoş geldin beş dakikaya hazırım geç otur."
Dedim ve koşarak odama gittim. Krem rengi Topuklu ayakkabılarımı ayağıma giydikten sonra rujumun üstünden bir kez daha geçtim çantamı da aldıktan sonra aynadan son bir kez kendime baktım artık hazırdım. Salona gittiğimde Barış koltukta oturmuş dergilere göz gezdiriyordu.
"Hazırım."
Başını yavaşça kaldırdı. Ayaklarımdan başlayarak Gözleri gözlerime değene kadar süzdü beni. Oturduğu koltuktan kalktı bana doğru yaklaştı.
"Muhteşemsin."
"Biliyorum."
"Biraz da ukala."
"Onu da biliyorum hadi gidelim."
Güldü bende ona karşılık verdikten sonra kolundan çekiştirdim. Dış kapıya geldiğimizde anahtarı aldım kapıyı kilitledim merdivenlerden inip arabaya bindik.
"Annem ve babamın sana yapacağı baskıya dayanabilirsin umarım."
"Sen de beni sakinleştireceğine daha da paniğe sokuyorsun!"
"Korkma yemezler."
"Çok komiksin gerçekten!"
Koluna bir yumruk attım etki etmemişti tabi yol boyunca şakalaşmıştık. Onunla eğleniyordum ve mutluydum bana iyi geliyordu. İyi bir dosttu.
Nihayet Barışların evine geldiğimizde Barış kapımı açmak üzere arabadan indi. Elini uzattı hiç tereddütsüz tuttum ve arabadan indim.
Evleri dışarıdan bile güzel olduğunu belli ediyordu. Kahverengi taşlarla döşenmiş kocaman bahçesi olan eve hayranlıkla baktım buram buram zenginlik kokuyordu doğrusu. Kapıyı evin hizmetlisi açmıştı.
"Hoş geldiniz Barış bey."
"Hoş bulduk Asya."
Güler yüzlü bir şekilde bizi içeriye davet eden Asyayı takip ederek salona doğru ilerledik salonda Barışın annesi ve babası bizi karşıladı.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk efendim."
Annesiyle tokalaştıktan sonra babasıyla da tokalaştım doğrusu çok sıcak kanlı ve iyi insanlardı.
Hep birlikte salona doğru ilerledik Barışla birlikte oturduğumuz üçlü koltuğun karşısına geçen Ünal bey ve Hülya hanımla güzel bir sohbet içerisindeydik.
"Elyacığım alıştın mı şirkete?"
"Her şeyi kendi düzenime göre kurgulamak biraz zor olsa da halletmeye çalışıyorum efendim."
"Merak etme her şey yerli yerine oturunca rahatlarsın."
"Bende öyle düşünüyorum efendim."
Heyecandan ve stresten avuç içlerim terliyordu ellerimi birleştiretek terimi silmeye çalışıyordum. Aslında heyecanlı değil tedirgindim.
Ne ara bunlar oldu ne ara bu hale geldim ben bazen hayatımın hızına ben bile yetişemiyordum.
"Yemeğe geçelim o zaman."
"Bir misafirimiz daha bu gece bizimle olacak dilerseniz onu bekleyelim."
"Misafirimiz mi benim neden haberim yok baba."
"Bir anda gelişen bir şey oldu Barışcım."
Barış ve babasının diyaloglarını dinlerken bir an düşündüm baba kavramı ne de değerliymiş hâlbuki bir insan için. Ağız dolusuyla "Baba" diyebilmek ne de büyük bir ayrıcalıkmış. Baba bir ağacın gövdesiymiş meğer sense o ağacın dalları. Baban varsa varmışsın aslında..
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro