Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4

"Yoruldum," diye tersledi Şeref. "Ve her şekilde tembel olduğumu düşünüyorlar zaten. Yaptığım hiçbir şey de bunu değiştiremez."

Kil Şeref' in tembel olmadığını biliyordu. Hiçbir büyük ejderha fark etmese bile, o savaş eğitiminde ve ejderha savaşının tarihini öğrenirken herkesten daha çok çalışıyordu. Sadece gün ortasında bir YağmurKanat gerekçesiyle şekerleme yapması gerekliydi. Ayrıca çok da işe yarıyor gibi durmuyordu: Şeref şekerleme yaptıktan sonra yapmadan önce olduğu gibi huysuz ve yorgun oluyordu.

"Eğer heyecan verici bir şey yaşanırsa beni uyandırın," dedi Şeref. "Ama gerçekten heyecan verici olduğuna emin olun, Güneşli-verici değil (Sunny-exciting)." O burnuyla Güneşli' yi arkadaşça dürttü and KumKanat itiraz etmek için ciyakladı.

"Ben herşeyin heyecan verici olduğunu düşünmüyorum!" Güneşli kanatlarını çırptı. "Sadece siz yeterince heyecan verici olduğunu düşünmüyorsunuz."

"Bir de şu yönden bak," dedi Şeref. "Mağaraları bırakıp kehaneti tamamlamak: Heyecan verici. Nehirde başka bir beyaz, garip görünüşlü akrep yakaladın: Heyecan verici değil. Anladın mı?" Güneşli' yi tekrar dürttü, şimdi tamamen mavi olun kuyruğunu açtı ve uyuma mağarasına geçti.

Güneşli Kil' e doğru göz kırptı.

"Biliyorum," dedi Kil. "O geçen seferki yengeç gerçekten garip gözüküyordu."

"Öyleydi, di mi?" dedi Güneşli.

"Eğer o şeyi görmem için beni uyandırsaydın sinirlenmezdim." diye ekledi Kil nazikçe.

"Eh, iyi," dedi o. "Biliyorum. İşte bu yüzden diğerlerinin aksine sen yarısını yeme hakkını kazandın." Favori dikitine gidip pençelerini soğan biçmindeki şekildeki deliklere geçirerek tırmanmaya başladı.

Kil de yanındaki kayalara tırmandı. "Hey Güneşli," dedi. "Kaçmak hakkında ne düşünüyorsun?"

O durdu ve şok olmuş yeşil gözlerle Kil' e baktı. "Mağraları terk etmeyi mi kast ediyorsun? Oh, hayır, yapamayız. Kehanet ne diyorsa onu yapmalıyız."

"Zorunda mıyız?" diye sordu Kil. "Demek istediğim, zorundayız," dedi hemencecik, çünkü Güneşli şaşkınlıkla az kalsın dikitteki tutuşunu kaybediyordu. "Ama eğer Pençeler yaptığımız şeyin kehanetten daha iyi olduğunu anlamazlarsa? Belki dışarı çıkıp savaşı kendi yollarımızla durdurmamız gerekiyordur."

Güneşli dikitin tepesine çıktı ve arka bacaklarının üzerinde durup kuyruğunu dikitin etrafına doladı. Mağaranın tepesinden keskince sarkan dikitlere uzandı. "Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, Kil. Eğer sadece kehaneti takip edersek, herşey iyi olacak." Pençeleri en alçaktaki dikitin ucuna vurmaya çalıştı, ama hâlâ ona ulaşmak için çok küçüktü. Sinirleri bozulmuş bir iç geçirişle oturdu.

Kil Şeref' in mağarasından gelen yumuşak, mavi parıltıya baktı. Kehaneti takip edersek. Fakat Şeref' i dahil etmiş bir kehaneti düşünemiyordu.

Ya kehanet hatalıysa?

Yıldızuçuşu' nun arkasında Yarıngören' le beraber tekrar ana salona süzülmesi uzun sürdü. Kil Yıldızuçuşu' nun Yarıngören' e gerçeği, vizyon görüp zihin okuyamadığını söyleyip söylemediğini bilmiyordu. O sıradandı, tıpkı diğer genç ejderhalar gibi. Ama bunu Yarıngören' e söyleyecek kadar cesur kim vardı?

Koca GeceKanat Güneşli veya Kil' e bir kelime bile etmeden muhafızların mağarasına sürünüp gitti.

Kil peşinden koştu.

"Ne oldu?" diye sordu. "Sana ne dedi?"

"Bu konuda konuşmamayı tercih ederim," dedi Yıldızuçuşu sertçe. Mağralarının ortasına oturdu, kanatlarını arkasına eğdi ve yerdeki parşömenleri karıştırmaya başladı.

"Burada," dedi Kil uyuduğu çıkıntının altına yuvarlanmış, üzerinde gümüş harfler bulunan şişko bir parşömeni ona doğru iteklerken. Yıldızuçuşu bir pençesiyle onu tuttu, bir kanadının altına sokuşturdu ve çıkıntıya doğru taşıdı.

"Oov," dedi Kil. "Yani o kadar mı kötüydü?" GeceKanatlar' ın Hikayeleri, Yıldızuçuşu' nun favori parşömeniydi, ne zaman üzgün olsa veya diğer ejderlerden biriyle kavga etse onu okurdu.

Yıldızuçuşu' nun kuyruğunun ucu seğirdi. "Daha öğrenecek çok şeyim var," dedi.

"Ama zaten herşeyi biliyorsun!" dedi Kil. "Sen tüm Pirhia' daki en zeki ejder olmalısın. Kendi zihnini okuyarak bunu söyleyemiyor musun?"

Yıldızuçuşu cevap vermedi.

"Bence seni sevdi," dedi Kil. "Eminim ki GeceKanat olduğundan dolayı senin ne kadar da harika ve asil bir ejderha olduğunla ilgili birşeyler söylemiştir."

Uzun, yorgun bir nefes Yıldızuçuşu' nun ağzından dışarı fırladı. "Evet," dedi. "Aslında, bu tamda bana söylediği şey."

"Oh," dedi Kil. "Eh, bu iyi şey değil mi? Peki güçlerini ne zaman alacağını söyledi mi?"

Yıldızuçuşu parşomenle beraber kıpırdandı, pençelerinin arasında bir ucunu koparttı. Kil hiç onu bir parşömeni fark etmeden zarar verecek kadar üzgün görmemişti. Yardımcı olacak bir şeyler söyleyebilmeyi diledi, fakat GeceKanatlar hakkında söylenebilecek en ufak bir yararlı söz bulamadı.

"En azından bir YağmurKanat değilsin," diye denedi. "Yarıngören Şeref hakkında bir şey dedi mi?"

Yıldızuçuşu kayanın kenarına doğru kaşlarını çattı. "Çok bir şey değil. Dedi ki 'YağmurKanat hakkında endişelenme. Ben onunla ilgileneceğim.'"

Kil soğuk bir ürpermenin taş zeminden tırmanıp pullarına yayıldığını hissetti. "Bu ne anlama geliyor? Yarıngören ne yapacak?"

"Nereden bilebilirim ki?" Yıldızuçuşu burnunu tekrar parşömene soktu. "Belki tekrar eve gidecektir. Muhtemelen o aramızdaki en şanslımız."

Kil' in kafasında atan korku buna itiraz etti. Kendisi, yıllar boyunca onu gizli tuttuktan sonra muhafızların Şeref' i öylece bırakacaklarını sanmıyordu.

"Gidip onları gözetlemeliyiz," dedi Kil ayağa kalkarak. "Onların ne planladıklarını öğrenmeliyiz." Mağranın yarısına gittikten sonra durdu ve hüsranla bir ayağını yere vurdu. "Ah, hayır, öğreneneyiz. Yarıngören orada olduğumuzu bilecektir."

"Doğru," dedi Yıldızuçuşu. "O senin büyük, yüksek sesli ve endişeli düşüncelerini duyacaktır."

"Düşüncelerimin sesli ve endişeli olup olmadıklarını bilemezsin," dedi Kil. "Belki onlar sessiz ve çok sakindirler."

Yıldızuçuşu eğlenmişçesine homurdandı. Bu Yarıngören ortaya çıktığından beri çıkardığı ilk mutlu sesti. Endişesine rağmen, Kil memnun olmuştu.

"Ne yapıyorsun?" Güneşli' nin endişeli sesi ana salondan yankılandı. "Bu ne için?" Ejderha ayaklarının ağır sesi kulaklarına uğursuz bir şıkırtıyla ulaştı. "Dur! Bekle! Bunu yapmak zorunda değilsin!"

Sonra muazzam bir şapırtı duyuldu.

Kil büyük mağaraya arkasında Yıldızuçuşu' yla beraber koştu. Ve dehşete kapılmış bir şekilde aniden durdu. Kerkenez ve Kumtepesi pençelerinde uzun bir demir zincir tutarak nehrin kıyısında duruyorlardı. Minik altından ejderha üzerinden tırmanmaya çalışırken, Yarıngören kuyruğuyla Güneşli' yi geride tutuyordu.

Ağlar pençeleri arasında mavi pullu, debelenip tıslayan bir top sürükleyerek nehirden çıktı. Kerkenez ve Kumtepesi zinciri Tsunami' nin ensesine attı ve bacaklarından birinin çevresine doladı. Üç muhafız onu zeminden tavana doğru uzayan bir kaya sütununa doğru çekti. Kumtepesi, zinciri Tsunami' yi herhangi bir tarafa zorlukla üç adım atabileceği şekilde sütunun etrafında iki kez doladı.

Kerkenez zincirin iki sonunu altı ve bir alev fırlatarak patlattı. Metal köpüren bir yığın olacak şekilde eriyip kaynadı.

Tsunami sıkışmıştı.

"Belki nehirden bir süre uzakta zaman geçirmek, sahip olduğun şeye minnettar olmanı sağlar," diye hırladı Kerkenez.

Bütün bunlar o kadar hızlı olmuştu ki Kil' in onları durdurmayı bırak, ne olduğunu anlayacak vakti bile olmamıştı. Bir dehşet çığlığı koparttı ve koca mağranın karşısına doğru hücum etti.

"Bırak onu!" Zinciri tuttuğu gibi yakıcı ısının acısıyla bıraktı.

"Buna pişman olacaksın," diye hırladı Tsunami. Arka bacağındaki zinciri pençeledi, fakat böylece ensesindeki düğümü daha da sıkılaştırdı. Bir tıslamayla, mücadele etmeyi bıraktı. "Özgür olduğumuzda -ailem bunu duyunca -dünyanın geri kalanı kaderin ejderlerine nasıl davrandığını öğrendiğinde-"

"Şu muhteşem ailen hakkındaki hayallere bak," Kerkenez onunla dalga geçti. "Onlar seni umursamıyor. Kehaneti doldurma zamanı geldiğinde hayatta olacaksın ve Barışın Pençeleri sana sahip olacak. Burada önemli olan tek şey de bu."

"Neden bunu yapıyorsun?" diye bağırdı Güneşli. "Tsunami iyi biri! O muhteşem! Eğer dünyayı kurtarabilecek biri varsa, o da Tsunami."

"Aslında minik KumKanat," diye gürledi Yarıngören. "Burada inanman gereken ejder Yıldızuçuşu." Başını uyuma mağarasındaki yerini koruyan Yıldızuçuşu' na doğru salladı. Yıldızuçuşu başını eğdi. "GeceKanatlar doğal, gerçek liderlerdir. Ne derse onu yaparsan iyi olursun."

Kil Yıldızuçuşu' na doğru baktı ve Şeref' i kendi uyuma mağarasının kemerinde dururken gördü. Yarıngören gözlerini ona bakarak kıstı.

"Yarın geri dönerim," dedi gardiyanlara. "Herşeyin şey olduğundan emin olmak için... Halledilmiş olduğundan."

"Anlıyoruz," dedi Kerkenez. O ve Kumtepesi koca kayayı yana yuvarladılar. Yarıngören delikten geçti ve geriye bakmadan siyahlığın içinde kayboldu.

"Bu senin kendi iyiliğin için," dedi Ağlar, Tsunami' nin karşısında durarak. Tsunami pençelerini ona doğru savurdu ve Ağlar geriye doğru adım attı. "Biz sadece seni güvende tutmak istiyoruz. Belki bu en iyi yolu değil, fakat-"

"Fakat ejderler kendileri için neyin iyi olduğunu bilmezler," dedi Kumtepesi, koca kaya gümbürdeyerek yerine geri yuvarlanırken. "Bunu sevsen de sevmesen de bize ihtiyacın var."

"Bugün hepiniz berbattınız," dedi Kerkenez. "Hiçbirinize akşam yemeği yok. Uyumaya gidin ve sabah olana dek hiçbirinizden bir ciyaklama duymak istemiyorum."

"Cidden mi? Bana başka ne yapacaksın?" Tsunami ona meydan okudu. "Ya bütün gece şarkı söylemek istiyorsam ne olacak?" O, ayarsız sesiyle ulumaya başladı. "Oh, ejderler geliyor! Günü kurtarmaya geliyorlar! Doğru olarak bildikleri şey için dövüşmeye geliyorlar! Yaşasıın!"

"Bu senin suçun," Kumtepesi Ağlar' a doğru hırladı. "Sana ejderlere o korkunç bar şarkısını öğretmemeni söylemiştim."

"OH, EJDERLER GELİYOR!" Tsunami daha da seslice böğürdü.

"Daha da fazla zincirimiz var!" Kerkenez onun kulağının içine bağırdı. "Eğer bizi kendini susturmaya zorlarsan birini ağzının çevresine dolayabiliriz."

Tsunami duraksadı ve isyankârca ona baktı, sonra bir nefes daha aldı ve ağzını açtı.

"Ya da arkadaşlarından birini zincirleyebiliriz," diye önerdi Kerkenez. "Belki Kil geceyi bir sarkıttan sarkarak geçirmeyi sever. Yani bizimle iş birliği yapmalısın."

Kil zorlukla ayağını oynattı ve Kerkenez onu kapamadan kaçabileceği bir yer olup olmadığını merak etti.

Tsunami çenelerini kapadı ve başımı tüm ejderhalardan uzağa çevirerek yattı. Solungaçları öfkelice dalgalandı, fakat o sessiz kaldı.

"Daha iyi," dedi Kerkenez. Kerkenez kendi tüneline yürüyüp gitti, kırmızı pulları ateşin yansımasından dolayı ışıl ışıldı. Ağlar onu, ıslak kuyruğu arkalarında daha da kara bir iz bırakarak takip etti.

Güneşli, Kumtepesi onların ardından gidemeden onun kuyruğuna atladı. "Lütfen onu bir şekilde bırakma," dedi. "O kadar sert olmadığını biliyorum."

Kumtepesi onu üzerinden sirkeleyerek attı. "Biz yapmamız gereken şeyi yapıyoruz." O da diğerlerinin arkasından gitti.

Onlar gider gitmez, Kil yeniden Tsunami' nin zincirlerini çekmeye çalıştı. Ne yazık ki aşırı güçlüydüler.

"Kil, dur," Tsunami fısıldadı. "Ne yapman gerektiğini biliyorsun. Git, hemen!'

Kil titredi, soğuk sudan çekiniyordu ama o haklıydı. İlk kez, gardiyanları gözetlemek gerçekten önemli olmuştu.

Kil nehre koştu ve içine daldı. Suyun içinde akıntıya karşı kaya duvara doğru yüzerken, Güneşli' nin endişeli ciyaklamasının boğuk yankısını duyabiliyordu. Tsunami' nin ona her zaman yol göstermiş karanlıkta parlayan pulları olmadan, diğer mağraya giden boşluğu bulması daha da uzun sürdü. Ama sonunda pençelerinin altında bir boşluk açtığını hissetti, eğildi ve içeriye girdi.

O mağaranın içine girdiğinde, kalbi göğsüne vuruyordu. Yavaşça yüzeye çıktı ve kulaklarını havaya kaldırdı.

Bu geçen gece duydukları yüksek konuşma gibi değildi. Bu sefer, üç büyük ejderha ateşin etrafında birbirine sokulmuş fısıldaşıyorlardı. Kil daha da yakına yüzerken hiçbiri nehre bakmadı.

"Yarın mı?" Ağlar sordu.

Kerkenez pullarını daha da parlak bir kırmızıda ışıldatacak şekilde ateşe doğru eğildi. "Öğlen geri dönecektir. O zamana kadar yapılması gerek." Kuyruğu yanında sıkı bir düğüm şeklinde kıvrıldı. "Onu tekrar görmek istemiyor."

Kil pençelerini suyun altında sıktı. Şeref hakkında konuşuyor olmalıydılar.

"Eh, ben bunu yapmıyorum," dedi Ağlar.

Kumtepesi ona utandırıcı bir bakış attı. "Kimse senin yapacağını düşünmedi."

"Bunların hepsinin senin hatan olmasına rağmen," dedi Kerkenez.

"Ben hâlâ beşine ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum," diye tersledi Ağlar. "O bunun hakkında ne yapacak?"

"Bize bir GökKanat bulacak," dedi Kerkenez. "Bu sefer uygun bir şekilde. Renkli yer değiştirmeler olmayacak."

Hepsi bir süre ateşe bakarak sessiz kaldı.

"Peki nasıl ve ne zaman?" dedi Kumtepesi akıllı ordu sesiyle. "Boğulmak en basiti olabilir." O Ağlar' a baktı.

"Ben Barışın Pençeleri' ne ejderhaları öldürmeyi durdurmak için katıldım," dedi Ağlar. "Yarıngören' le tartışmayacağım, fakat bunu kendim de yapmayacağım."

"Bu ben olmalıyım," dedi Kumtepesi boğulmuş, gergin sesiyle. "O sadece bir YağmurKanat, fakat yine de senden kaçabilir." Kumtepesi' nin kayıp ayağına ve ezik kanadından geçen yaraya bakıp başını salladı.

"Ama bunu yapabilir misin?" diye sordu Ağlar. "Bu şeye benzemiyor mu? Demek istediğim, hepimiz şeye ne olduğunu biliyoruz-"

"O kesinlikle farklıydı," Kerkenez tersledi. "Şeref sadece bir YağmurKanat. Onu umursamıyorum. Onu sevmiyorum bile." Ateşe doğru alevlerden oluşan bir top attı ve ateşi harladı.

"Eğer eminsen..." diye başladı Ağlar.

"Bunu bu gece, o uyurken yapacağım," dedi Kerkenez. "İçeri girip diğerleri ne olduğunu anlamadan boynunu kırabilirim. Özellikle de otoriter olan güvenli bir şekilde zincirliyken. Tsunami beni durdurabilecek tek kişi."

Korkunun titreyişleri Kil' in üzerinden o kadar şiddetlice geçiyordu ki, o büyük ejderhaların sudaki dalgaları fark edeceklerinden korktu. Yumuşakça geriye doğru yüzmeye başlamıştı ki adını duyduğunda dondu.

"Kil durduramaz mı?" Kumtepesi sordu. "O deneyebilir en azından."

"O kesinlikle deneyecektir," dedi Ağlar. "Kaya kadar aptal, ama diğer dördüne sağdık."

"Bu doğal değil, bir ejderhanın içinde bu kadar çok bağlılık olması," dedi Kumtepesi. "Özellikle kendi kabilesinden olmayan ejderhalara."

"Ben onun icabına bakabilirim," dedi Kerkenez. "Sonunda tıpkı bizim istediğimiz gibi öfkelenecek olsa da, beni durmak için yapabileceği hiçbir şey yok."

Kil yeteri kadar duymuştu. Yüzeyden dibe doğru daldı ve duvardaki boşluğa doğru yüzdü.

Ne yapabiliriz? Ne yapabiliriz? Ben ne yapabilirim?

Yeterli zaman yok.

Onu nasıl kurtarabilirim?

"Bu gerçek değil," dedi Güneşli. "Yapamazlar."

"Kesinlikle yapacaklardır," dedi Tsunami. "Kehanet için gerekli olduğunu düşünüyorlarsa herşeyi yaparlar." Ejderlerin hepsi pulları soluk yeşile dönmüş Şeref' e baktı. O ilgisiz ifadesi bile gitmişti. Kuyruğunu sallayarak Tsunami' nin kaya sütununa doğru adımladı.

"Ama onlara izin veremeyiz," Kil söyleyiverdi. Hâlâ soluyor ve taş zemine buzlu su damlatıyordu. "Değil mi Tsunami? Onları durduracağız."

"Sizin karışmanıza gerek yok," dedi Şeref. "Bu benim problemim, sizin değil."

"Onları nasıl durduracaksın ki?" Tsunami Şeref' i görmezden gelerek Kil' e sordu. "Hepimiz birleşsek bile Kerkenez' in dengi değiliz, özellikle de Kumtepesi ona yardım ederken. Ve ben hiçbir şey yapamıyorum." Tsunami dişini sıktı ve zincirlerinden ensesindeki tehlikelice sıkı olanı çekti.

"O zaman biz de kaçarız," dedi Kil. "Tıpkı senin istediğin gibi. Seni buradan çıkaracağız ve kaçağız. Bu gece. Şimdi."

"Kaçacak mıyız?" diye ciyakladı Güneşli.

"Cidden," dedi Şeref. Elma kırmızısı çizgiler, boyun tüylerinde şimşek gibi çaktı. "Sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Buraya uymayan benim. Ben, ben onunla dövüşeceğim ya da, ya da başka bir şey..."

"Tabiiki de birşey yapmamız gerek," dedi Kil vahşice.

"Eğer kaçış o kadar kolay olsaydı, çoktan kaçmıştık," diye belirtti Yıldızuçuşu. Şeref' in etrafından dolandı, arka ayaklarının üzerinde durdu ve ön pençeleriyle girişi kapayan koca kayaya vurdu. "Bu dışarı çıkmanın tek yolu. Ve sadece büyük ejderhaların oynatabildikleri bir mekanizmayla çalışıyor."

"Oynatıyorlar mı?" dedi Kil.

Yıldızuçuşu başıyla onayladı. "Kumtepesi' nin uçamadığından asla ayrılmadığını biliyorsun, değil mi? Bu yarığa uyan bir taşı var." Pençesiyle duvara oyulmuş bir oyuğa vurdu. "Taşı birşeyi açmak için çeviriyor, böylece kayayı mağranın içinde yuvarlayabilirler. Fakat Kerkenez veya Kumtepesi dışarıdan geliyor, bunu dışarıdan açmak için bir şalter veya manivela olmalı."

"Oh." Kil kendini bütün yıllar boyunca büyük kayayı yuvarlamaya çalıştığından aptal gibi hissetti. O Kumtepesi' nin kayayı yuvarlamadan önce birşeyi açtığını hiç fark etmemişti. Kum ejderhasının ensesindeki garip görünüşlü taş hakkında iki kez de düşünmemişti.

"Peki Kumtepesi' nin taşını çalabilir miyiz?" diye önerdi Güneşli.

"Korkunç fikir," dedi Şeref aniden.

"Eminim ki bizi yakalarlar," dedi Yıldızuçuşu Güneşli' ye daha nazikçe. "Özellikle de bu gece, zaten Yarıngören yüzünden alarmdayken."

"O zaman gökten-" Güneşli sordu.

"Kayayı taş olmadan oynatmanın bir yolu var mı?" Tsunami onun sözünü kesti.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro