Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❄ ö z e l b ö l ü m ❄

Bu bölümde hikayede bahsi geçen kehanet ele alınmıştır. Kurgunun devamı değildir. Kurgunun bir parçasıdır. 

*

❄ Aspendos -154. Kuşak, 8330 ❄

Rüzgar şiddetini arttırıp ölüm ahdi için bekleyen halkı kuşattığında, Euryale ve Mary, az sonra gerçekleşecek infazın ön hazırlığı için zindandan, bahçe kapısına çıkarılmışlardı. Gökyüzündeki kara bulutlar iki kayıp için çığlık çığlığa Aspendos'u turluyordu. Kızıla çalan kiremit rengi toprağın üzerinde zorlukla ayakta duran odeller* bir tarafa toplanmış, galanlarsa* başka bir kısımda sessizce olacakları izliyorlardı. Üzerilerine giydikleri siyah pelerinlerin uç kısımları çiseleyen yağmurdan ötürü çamura bulanmıştı. Yeryüzü ile gökyüzü arasındaki o ince çizgi ise kulaklara hep aynı cümleleri fısıldamakla meşguldü.

Ölüm.

Az sonra Aspendos Krallığı'na ihanet eden Kraliçe Euryale idam edilecekti.

İki kuşağı birbirine bağlayan o güzel yürekli kadın, işlemediği bir suç uğruna evlatlarını öksüz bırakacaktı. Aspendos'un 'Ay Kuşağı', ruhunu verdiği adama komplo kurmak suçlaması ile canını verecekti. Yanına tüm bunlara sebep olan o iffetsiz kadını da alarak, ruhunu sonsuz tanrıya adayacaktı. Tanrıların kudretinden şüphe etmeyen galan halkı, evren üzerinde eşi benzeri bulunmayan bir gorgonu* feda edeceklerdi.

O tiz çan sesi duyulup tüm bakışlar kapı ağzına çevrildiğinde, bütün odeller ve galanlar bakışlarını, kraliçelerine çevirdi. 

Solmuş yüzü, zayıflıktan çökmüş bedeni ve üzerine giydirilen beyaz elbisesi ile o kadar masum duruyordu ki. Saçlarındaki kahverengi ton yeşil gözlerinde halen, on altı yaşındaki toy bir kız gibi ışıl ışıl parlıyordu. Beyaz elbisenin üzerine tıpkı bir melek gibi dalga dalga yayılmıştı saçları.

Yüzlerini buruşturarak Kraliçelerinin hemen yanında ilerleyen Mary'e bakabildiler neden sonra.

Sarı, düz saçları beyaz elbisesinin üzerine dağılmıştı. Çıplak ayakları ile dengede zor durarak kendisini tutan muhafızın koluna sarılmıştı. Mavi gözleri, kirpiklerinin altına çöken morlukla zor aralanıyordu. Zayıf bedeni, zindanda gördüğü işkenceden dolayı tükenmişti. Lakin bakışlarındaki o deli ifade zorlukla da olsa yerini koruyordu. 

Halk o kadına, tüm bunları hak ettiğini düşünerek zerre acımıyordu.

Mavris ve Euryale'in arasına girerek onca şeyin yaşanmasına sebep olmuştu. Her ne kadar aynı adamın karısı olsalar da kardeş kalmayı becerebilen o güzel yürekli iki kadının arasını açmıştı. Patria'yi Euryale'e düşman etmişti. İftiraları ile koca bir aileyi dağıtmıştı.

Ve en kötüsü-

Mavris, Euryale değil- İlk eşi Patria'ye inanmıştı.

Şimdi ise, karşıda beliren idam direği, etrafındaki binlerce odun ile cezasını çekmesini bekliyordu. Yanarak ölecekti, Euryale. Bedeni ateşte alev alırken, çocukları anne diye Patria'ye seslenecekti. Mavris'in öfkesi evreni yok ederken halkı mahvolacaktı. Kader- Bu sefer hiç kimseye acımayacaktı.

Ancak bunları düşünmeyi bırakalı uzun zaman olmuştu. Yalvarmak, gerçekleri delicesine haykırmak, suçu olmasa bile günlerce af dilenmek-  Hepsi çocukları içindi. Aklında yalnızca kızları vardı. Gururu Mavris'e olan sevgisinin önüne geçmiş ve onu ölümün soğuk bıçağı ile yüzyüze bırakmış da olsa çocukları için canını verirdi o. 

Sadece- Mavris'in kendisini affetmeyeceğine şahit olduğu için- Kalbi bağıra çağıra yalvarmıştı Patria'ye. Kendisine duydukları nefreti kızlarından çıkarmamaları istemişti. Patria ise son derece ketum bir duruşla "Biz sana benzemeyiz," deyip konuyu kenara atmıştı. 

Oysa Kral'ı aldatmadığını en iyi onun bilmesi gerekiyordu. Onunla girdiği yola güller döşediği bir adamı nasıl olur da aldatabilirdi? En temiz sayfalarını ona açmışken, nasıl kıymetli anılarını kirletebilme cür'etinde bulunabilirdi? Böylesine bir coşkuyla severken imkansızdı bu.

"Çekil-" demişti Patria sonra. "Senin gibi bir uğursuzla aynı havayı soluyamam ben-"

Euryale için bundan sonra nefes almanın pek bir önemi kalmamıştı.

Vakit dolup iki kadında direklere usulca bağlandığında ölüm ahdi başlamış bulunmaktaydı. Pelerinler başlara çekilmiş, yanan bedenleri görmemek üzere gözler kiremit rengi toprağa düşmüştü. Çığlıkları duymamak için dişler sıkılmak üzere hazırda bekliyordu. Çok değil, birkaç saniye sonra o tiz ve güçlü melodi duyuldu ve odunlar ateşe verilmek üzere Mavris'in emrini bekledi.

Tapınağın geniş balkonundan Euryale ve Mary'i izleyen Mavris'in yüzünde tek bir mimik bile oynamamıştı. Gözlerinin içine hüzünle bakan ilk karısının, o günden bu yana sesini duymamak için diretiyordu. Duymak istememişti. Duysaydı sıkı sıkı sarılır ve inanırdı. Fakat gururu inanmak istemiyor, buna engel oluyordu. Solgun tenli karısının eğik başı ile mırıldandığı kelimelere kulaklarını tıkasa bile gözünden düşen bir damlaya engel olamamıştı o vakit.

Duymuştu dediklerini. Herkes gibi o da işitmişti.

"Bir kez olsun sarılsaydım onlara, Mavris-"

İhanete uğradığı kadının billur sesi pürüzle titredi. Kral çenesini sıktı. 

"Lilith'e henüz doyamadım bile-"

Gözlerini kapadı. Genç kadının sesi önce beynine, ardından kalbine ulaşmıştı. Tüm halk, usul usul ağlayan kadına bakarak acı çekiyordu. Gözyaşlarını gizleyemeyenlerin sesi, acı acı kıvranan kraliçenin sesine karışmıştı.

"Bana inanma. Beni sevme. Beni bırak ama çocuklarımı bensiz bırakma ne olur..."

Ayaklanacak gibi oldu lakin koluna dokunan Patria ile bundan vazgeçti. Genç kadın az ileride duran babası Alastor'u gösteriyordu.

Bitir şu işi der gibi bakmıştı eski Kral.

Daha fazla dayanamayan Elliot Mavris arkasını sevdiği kadına döndü ve "Yakın!" diye bağırdı. Gürleyen sesine karşılık kopan çığlık ve şimşek sesi, yanan alevlerle yüreğini dağlıyordu. Aspendos, bağıra bağıra ağlıyordu. Bir kayba çağlıyordu ikindi vakti. 

Gözlerinden süzülen yaşlara sevdiği kadının sesi eşlik ettiğinde nefesini tuttu ama arkasına dönemedi.

Ve bir kehanet, hüzün dolu çığlıklar arasında evrenin ortasına güneş gibi doğdu.  Euryale'in sesi Mavris'in zihnine doğru bir yılan misali kıvrılıyordu. 

"Sevdiğim adamın kalbini çalıp, ölümüme sebep olduğun için senin de ruhunu parçalamaları adına lanetimi okuyorum. Ey gökyüzü acımı gör! Ey Aspendos'un kutsal toprakları- Kalbimdeki  ihanetin boşluğuna tutun! Canımı yakan kişinin ruhunu bedeninden ayır ve haz etmediği soyun, insanoğlunun bedenine hapset. Ne zamanki on bin ruh, ruhuma şad olup beni yeniden diriltirse- İşte o gün, bu kahrolası kadının pis ruhunu masum insanın bedeninden çek!

Ey yerlerin yaratıcısı! Ey göklerin hakimi! Sevdiğim adamın tanrısı! Kehanetimi Aspendos topraklarına oluk oluk akıt! Annabelle Mary Evans'ın üzerine lanet okuyorum ki, o acıdan kıvransa dahi, acıyı ondan eksik etme-"

Gök haşin ve vahşi bir eda ile gürlerken Euryale'in nefesini bir anda kesildi. Mavris dehşetle yaşananlara bakarken Patria karnındaki bebekle tutunacak bir yer aramaya çalışıyordu. Çünkü Kraliçe'nin kalbinin tam üzerine bir ok fırlatılmıştı ve bunu yapan kişi Patria'in erkek kardeşi Elrond'tu.

Mavris hiddetle bağırdı kendine gelebildiğinde. "Öldürün onu!"

Patria'in acı dolu haykırışı, Annabelle Mary Evans'ın yanık etinin kokusuna karıştı.

***

İki kadının da yanındakini Mavris kabul edelim. *-*

Liv Tyler as Kraliçe Euryale Euphemia Carter

Emilia Clarke as Patria Marcianus Carter

Amanda Seyfried as Annabelle Mary Evans

Tom Mison as Kral Elliot Mavris Carter


*


*odel: Siyah dumana dönüşebilen korkunç bir ırk. Vampirlerin soyundan geldikleri düşünülüyor.

*galan: Yılanların soyundan gelen ırk. Zira kolayca yılan formuna bürünebiliyorlar.

*gorgon: Galanlar'ın Kral ve Kraliçelerine, şahına, safkan varislerine verilen isim.


*

k ı s a c a    ö z e t l e r s e k

*Bu iki ırk, Aspendos gezegeninde yıllardır düşman bulunmaktaydılar. Fakat bir gün Euryale, Mavris ile anlaşmalı da olsa evlenerek düşmanlığa son verdi. Sonra birbirlerini sevdiler ve Euryale doğurduğu ilk kızı Amanda ile Ay Kuşağı oldu. Bu kendi gezegeninde düşmanlığa son veren kişilere verilen bir nişandır. Lakin Mavris'in babası Alastor, bir veliaht istediği için oğlunu Patria ile evlendirdi. Bunun karşılığında Euryale'in gezegenine Kraliçelik vaat etmişti. Euryale gücense de sesini çıkarmadı. Zamanla da Patria'ye alıştı. Patria gezegenine bir erkek çocuğu getirdi. Mavris'in dünyası artık oğlu Arpadam Newt (İsimsiz'in gerçek adı) olmuştu. Euryale onları uzaktan izlemekle yetindi. Sonra bir kız çocuğu -Lilith- daha oldu Euryale'in.  Alastor sinirlenmekten başka bir şey yapmıyordu. Belki de Euryale öyle sanıyordu. Çünkü Annabelle Mary adındaki güzel ve bir o kadar da çaresiz kadını saraya alan da oydu, Euryale'e Mavris'in en yakın arkadaşı Geijah ile birlikte olma iftirasını atan da. Tek istediği galan ırkının topraklarından defolup gitmesiydi. Öyle de oldu. Fakat bu, yalnızca bir düşman gezegen daha kazanmalarından başka hiçbir işe yaramadı.

Bu kısmı da sanırım açıklığa kavuşturduk. Euryale'e kehanetten dolayı kızan çok okurum vardı lakin onun bunu yapmasının nedeni maalesef kaldıramadığı bu olaydı.

Son olarak. Bir önceki bölümden biliyorsunuz, karakterlerin hepsi anahtarla geri dirilmişti. Ancak Asperatus'un anlaşmasını hatırlayalım. Onlara ölüm de vaat etmişti. İşte Euryale, bu vaadi kabul eden bir karakterimiz.

Neyse efendim. Arada böyle minik hikayeler paylaşabilirim. 

Beğendiğinizi umut ediyor ve gidiyorum.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro