Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❄ 67. BÖLÜM ❄

Eski suretine bürünmeye çalışan genç kız, bambaşka bir değişimle karşı karşıyaydı. Uzaktan bakıldığı zaman, tıpkı bir tanrıçayı andıran Mehir'in yüz hatları gittikçe geriliyordu. Alevlerin arasında uçuşan saçları dalga dalga yayılırken rengini yitirmiş gibiydi. Yeşil gözleri kararmış ve siyah bir tabaka haline gelmişti. Dişlerini sıktığı her halinden belli oluyordu ancak bu tepkisi acıdan mı zevkten mi tartışılır bir konuydu. İçinde bir yerlerde hıçkırıklar eşliğinde ağlayan kız, dışarıya şeytanice gülümsüyordu. Mor dudakları kendini sıkmaktan teni ile aynı renge bürünmüştü.

Bir süre sonra siyaha boyanmış gözlerinden koyu kırmızı bir sıvı kendini firar etti ve tıpkı bir yılan gibi çenesine doğru kıvrıldı. Damarlanan vücudu daha da gerilirken sıktığı dişlerinin getirisi olarak beyaz dudağının sağ kenarından koyu bir sıvı daha süzüldü ve Mehir bir elini karın boşluğuna koyarak başını geriye attı. Alevler dağılıyordu ancak Mehir her ne yapıyorsa işine son vermiyordu. Acı şiddetlendi ve o an dudakları aralandı. Bağırmak istiyor fakat çıkmayan sesinden dolayı zorlanıyordu. Sanki birisi bütün ses duyusunu elinden almıştı. Bir parçasını, çok yakınlarda bir yerde yitirmiş ve o olmadan çığlık atamayacak gibiydi.

Korku bedenini sardı. Ne yaptığını bilmiyordu. Neden çığlık atmak istiyordu? Bu garip dürtü neyin nesiydi? Tek bildiği yılana dönüşüp can alacağıydı fakat bir şey tüm bu olanlara engel olmuştu. Üstelik az önce dönüştüğü şeye bile anlam veremiyordu. O da neydi ve neden hala eski bedenine dönüşememişti?

Mehir'in vücudundan çevreye yayılan alev dalgası, yavaş yavaş çekilirken Ruh ve Zırh, alev halkasının ortasına iniş yapmışlardı. Genç kızın yaydığı enerji o kadar büyüktü ki, dışarıdan çıplak gözle bakan hiç kimse içeriyi göremezdi. Yüksek hava basıncı ise hareket etmelerini zorlaştırıyordu. Etrafına yaydığı geniz yakan duman ve kör edici sis, düşmanlarını yavaşlatıyor, bununla da kalmayıp engelliyordu.

Daha fazla vakit kaybetmek istemeyen İsimsiz, şaşkın ve korku dolu gözlerle Mehir'i izleyen gençlere Asperatuslara bitmesini emretti ancak pek de dikkate alındığı söylenemezdi. Hannah ve Doris şaşkınlıktan tek kelime edemezken, çatık kaşları ile olanları seyreden Ian'ın hemen yanında duran Kira'nın ağzından "Aman Tanrım!" nidası düşmüyordu. Ceyhun, bir Poyraz'ın elindeki tılsıma, bir Mehir'e, bir de Nolan'a bakarken şüphesiz en çok şaşkınlığı yaşayan kişiydi. O kolyeyi nasıl olurda fark edemezdi? Mehir'de olduğunu nasıl göremezdi?

İtiraz edemeyecek kadar afallayanlar, ne yaptıklarını bile bilmeden bekçilere bindiler. Halen yerinden kıpırdamayan Mehir'in yanına gelen İsimsiz ve Nolan, acele içinde, genç kızı Ruh'a doğru çevirdiler ve vakit kaybetmeden tüm gençler bekçinin yumuşak tüylerle kaplı sırtında yerlerini aldılar. Sisin etrafında hareket edecekleri sırada Poyraz'ın koluna birisi dokundu. Genç adam bir an donup kalsa da başını çevirdi ve kendisine bakan kızıl saçlı, bal gözlü kıza baktı.

"Melanie?"

Poyraz'ın soru ve merak dolu sesi üzerine, başlarını arkaya atanlar karşılarında gördükleri kız ile bir süre konuşmadılar. Bundan cesaret alan kız panik içinde konuştu.

"Burada kalamam. Beni de öldürecekler. Yardım edin."

Genç kızın bakışları, Nolan'ın kucağında tepkisiz bir şekilde yatan Mehir'i bulduğunda yüzü daha da düştü. Hızlı bir şekilde, kuruyan dudaklarını yaladı ve gözlerinin önüne düşen bir tutam kızıl bukleyi kulağının arkasına sıkıştırdı. Ardındansa panik içinde devam etti.

"Ben de onun gibiyim. Asperatus beni de öldürecek. Benim gibi herkesi öldürecek. Lütfen. Yardımınıza ihtiyacım var."

Melanie'nin dolan gözlerine bakan İsimsiz çatılı kaşlarından birisini kaldırarak "Senin gibi?" dediğinde diğerleri de başını sallamıştı.

Melanie arkasına dönerken nefesi kesilir gibi oldu ve yanaklarından süzülen bir damlaya engel olamadan "Lütfen," dedi. "Buradan bir önce gitmemiz gerek." Yerinde tuttuğu ritm, bir süre sonra titremeye yol aldığında İsimsiz başını kaldırıp gelenlere baktı. General'in öfke içinde yağdırdığı emirlere karşılık olarak harekete geçen askerler silahlı bir şekilde yanlarına geliyordu. Üstelik sayıları da hafife alınamayacak kadar fazlaydı. Basınç halen onları yavaşlatsa da, bu da bir yere kadar çözümdü.

Daha fazla beklemeden Melanie'nin elinden tuttu ve kendine doğru çekti. Ruh'un sırtına çıkan genç kız elini çekip yerine geçeceği sırada güçlü bir silah sesi duyuldu. Patlayan namlunun sesi kulakları turladı ve yerini ürkütücü bir sessizliğe bıraktı. Hepsi soluk soluğa yaklaşan askerlere bakıyordu. Bir kolu ile Mehir'i tutan Nolan silahını kabzasından çıkardı ve askerlere doğru dört el ateş etti. Aynı silah sesleri Zırh'ın yanından da geliyordu. Başını yan tarafa doğru çeviren Poyraz, Ian'ın, Ceyhun'un, Hannah'ın, Doris'in ve Kira'nın ateş ettiğini fark etti ve çok geçmeden Zırh uçtu. Kendisi de silahına asıldığında Nolan, Ruh'a bağırıyordu.

"Lanet olsun sana! Havalansana artık! Neyi bekliyorsun?!" Bir eli silahında, bir eli Mehir'in sırtında beklerken bu sefer de Melanie'yi tutan İsimsiz'e çıkıştı. "Uçur şu aptal kuşu!"

Kuzeninin donmuş vaziyetteki gözlerine baktı. Bir süre ne olduğunu anlamadığı için bakışları istemese de yerini korudu fakat aradan geçen saniyelerle gözlerini kızgınlık değil korku sardı. Düz tutmaya çalıştığı sesiyle "İsimsiz?" dediğinde önce kolları arasında tuttuğu kıza, ardındansa ellerindeki kana baktı. Sanki bir kurşun yarası tüm damarlarını boyamıştı.

"İsimsiz?" dedi yeniden. Sesi titremeye başlamıştı. Korku yalnızca onu değil, Poyraz'ı da etkisi altına almıştı. Kuzeninin donuk bakışları ağır ağır kendisine çevrildiğinde ellerini indirdi ve o an Nolan nefesini tutmakla yetindi. Melanie sırtından vurulmuştu. Beyaz tişörtünden süzülen kanlar İsimsiz'in eline bulaşmış ve tozlu bir leke gibi kumaşın tüm yüzeylerine tutunmuştu. Genç kızın eli, eğitmenin omzundan yana usulca düştü ve başı yana kayarak ifadesizliği ürkütücü bir hal aldı.

"Melanie, o..." diyen Poyraz sözünü tamamlayamadan Ruh havalandı ve hızlı bir şekilde uçmaya başladı. Havalanmanın etkisi ile sarsılan gençler kendini kısa bir süre sonra toparladı. Ağabeyine ait olan bekçinin hareketlerindeki tuhaflıklar dikkatini çekmişti. Bakışlarını önce acı çeker gibi buğulanan Ruh'un koyu kahve gözlerine, ardındansa kanadındaki kana kaydırdı ve o an ne olduğunu anladı.

Ruh yaralanmıştı ama her şeye rağmen onları uçuruyordu. Az evvel söylediklerinden dolayı içine derin bir sıkıntı düştü ve ne yapacağını bilemez halde silahını bıraktığı eli ile başını yavaşça okşadı. Ruh'un gözleri kendisine birkaç saniyeliğine çevrildi ancak yeniden hedefine odaklandı. O an bu kuşun ağabeyine ne kadar çok benzediğini fark etti. Ne yaşarsa yaşasın kimseye hissettirmiyor, ne kadar düşerse düşsün pes etmiyor ve asla savaşmaktan vazgeçmiyordu.

Düşüncelerini bölen Poyraz oldu. "Melanie," dedi korkarak. Ancak en ufak bir ses bile çıkmadı. İsimsiz şok geçiriyor gibiydi. Kolları arasında ölen kişi ile aklı da yerinden uçup gitmişti sanki. Tüm ümitlerini yitirecekleri sırada genç kızın nefes alışverişlerini hissettiler. Bu onları önce bir hayli şaşırtmış, ardından derin bir nefes aldırmıştı. Yana düşen başını kaldıran Melanie nefesini düzenledi ve kendini İsimsiz'in yan tarafına bıraktı.

"Bunu yaparken bir gün gerçekten öleceğim."

Kendisine çevrilen şaşkın bakışlara aldırmadan, açıklama ile söylenme arasında gidip gelen konuşmasına devam etti.

"Sizi korkutmak istemezdim ama öldüğümü düşünmeleri gerekiyordu. Peşime düşmelerini istemiyorum. Bir farklı ile daha uğraşmak isteyeceklerini düşünmüyorum."

Kafası karışan Poyraz önce Nolan'a ardından İsimsiz'e baktı ve "Farklı derken?" dedi. Az önce öldüğünü düşündükleri kızın bir anda toparlanması onları hem şaşırtmış hem de korkutmuştu. O kadar gerçekçiydi ki, İsimsiz gibi bir adam bile dona kalmıştı. Bunu nasıl yaptığını bilmiyordu fakat farklı tanımı her ne ise, kalıbına oturduğu kesindi.

"Mehir, Ceyhun ve ben gibi. Her şeyi anlatacağım ama önce uzaklaştığımızdan emin olalım."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro