Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❄ 66. BÖLÜM ❄

"Neyin var senin? Ağabeyim nerede? Niçin diğer kızlarla inmedin? Mehir?"

Koluna dokunan arkadaşı ile irkildi genç kız. Titreyerek geri kaçtığında Nolan'ın kuşkucu mavi gözlerine odaklanmıştı. Ayılmanın getirisi şiddetle, yeşil gözlerini araladı ve kekelememeye özen göstererek bir çırpıda konuştu. 

"Kira ve Doris tartıştı. Onları bırakıp ben çağırmaya gideyim dedim. Sonra aşağıdan yine sesleri gelince işte. Her şey ters gitti."

"Tamam. Ben çağırırım. Sen yarış alanına git. Geliyorum birazdan."

Başını salladı Mehir. Nolan'a bir şeyleri belli etmemenin verdiği rahatlıkla adımlarını diğerlerinin yanına doğru çevirdiğinde bunca yalanı nasıl ardı ardına sıraladığını düşünüyordu. Yalanın sebebini düşündükçe gerçekler boğazına düğümünü atıyor ve satır arası soruları infazına gebe bırakıyordu. İki yüz yıllık süren bir hükümdarlık son bulmuştu sanki ruhunda. On dokuz yıllık hayatının üzerine çekilen kara çizginin mürekkebi sevginin göz yaşlarında dağılıyordu.

İçine çekti acıyı Mehir. Böylesine büyük bir sevginin altından nasıl kalkacaktı, şu an tek düşüncesi buydu. Sonu Arden gibi mi olacaktı yine? Sevilmenin getirdiği büyük yıkımlarla birlikte vicdanını mı karalayacaktı? Belki de her şeyi silecekti bu seferki? Ya da yıkım, bu kez kendisinin boğazı sıkacaktı? 

İçine çektiği nefeste boğulana dek düşündü. Fikirleri, ani bir duygu seline karıştığında, Nolan'ın uzaklardan gelen sesine çevirdi başını. Arkadaşının aceleci hareketlerinin ardından, çaprazına doğru adımlayan Oyuncu'yu fark ettiğinde yeşil gözleri korku içinde kısıldı. Fakat neden sonra kendini toparlayabildi. Oyuncu'nun hemen ardından dışarı çıkan Amelia'nın tehditkar bakışlarını umursamamaya çalıştı. Başarılı oldu da. Çünkü o bunları büyütecek bir kız değildi. 

Ancak sevgi son zamanlarda en büyük korkusu haline gelmişti. Yoksa buna, bu denli zihninde yer verecek kadar normal bir kız değildi, Mehir. Evet. Korkuydu onu alaşağı eden, düşüncelerini ve duygularını bulandıran. İki kadını şaşkınlıkla kutsayan, korkudan başka bir şey değildi.

"Başlıyoruz, değil mi?"

Nolan'ın nefes nefese kalmış bir şekilde sorduğu soruya burnunu kıvırarak cevap verdi, Kira. Kollarını birbirine dolamış, dik dik karşısındaki genç adama bakıyordu. Bakışları, oyuncuların kılığına girmiş Poyraz'ı bulduğunda biraz daha huzursuzlandı. İnce dudakları aralanıp çekik gözleri kısıldığında tüm dikkatleri üzerine çekmişti.

"Yaklaşık bir saatlik bir gecikme ile, evet."

"Kira." 

Ian'ın uyarı dolu sesine karşılık ince, düz saçlarının dalgalanmasına aldırmadan başını çevirdi genç kız. Ortamı geren o değildi. Arkadaşlarının sorumsuz davranışları yüzünden oldukça geç kalmışlardı ve bu iyi bir şey değildi. 

"Yalan mı?" 

Yanağının iç kısmını dişledi ve ters ters baktı. 

"Her zaman haklıyım ve siz, sırf haklı olduğumu kabullenemediğiniz için, 'sus Kira, yapma Kira, etme Kira, hayır Kira, neden Kira' diyerek bana karşı çıkıyorsunuz. Bir kez de hak verin."

"Haklısın, Kira." Mehir'in düz sesi üzerine susmak zorunda kaldı, genç kız. "Haklısın ama bu geç kaldığımız gerçeğini değiştirmeyecek. Şimdi kendine gel ve işimize koyulalım."

"Pekala," dedi Nolan. Daire şeklinde konumlanmış arkadaşlarına bakarak sağ elini ortaya koydu. "O halde başlıyoruz." Ardından Hannah ve Poyraz da birbirlerine bakarak ellerini koydu. Doris yutkunurken Ian ve Kira da isteksizce ellerini uzattı. Doris'in hemen ardından elini uzatan Mehir arkadaşlarına baktı ve ondan beklenmeyecek şekilde duygularını dışa vurdu. Verdiği tepki, elinin altındaki bütün ellerin güçlenmesine sebep olmuştu.

"Arden için, ailelerimiz için, sevdiklerimiz için." Nefes aldı. "Kendimiz için." İstikbalin açık mavi ışıltısı yeşil gözlerine düştüğünde devam etti. "Geleceğimiz için." Sesi sonlara doğru kısık çıkmıştı. "Tanrı düşmanlarımızın celladı, bizim koruyucumuz olsun." Ellini çekmeden son kez arkadaşlarına baktı ve ekledi. "Tanrı yardımcımız olsun!" 

Ve plan o an da başladı.

Kira'nın yanında yerini alan Doris, sıraya geçmek için adımlarını hızlandırdı. Ian da, kızların yanına yönelirken, Poyraz ve Hannah, uzaklardan kendilerini izleyen İsimsiz'e işaret yollamışlardı. Komutu anlayan İsimsiz önce hazırda bekleyen Oyuncu'ya, hemen sonra kalabalığa, ardındansa etraftaki porselen robotlara baktı. Kürsünün hemen yanında bekleyen komutanları fark ettiğinde ise ellerini şıklattı ve derin bir nefes aldı. Bu seferki oyun sandığından daha güç geçecekti.

Poyraz ve Hannah, birbirlerine bakarak derin bir nefes aldılar ve aralarında hiç yoktan bir tartışma başlattılar. Poyraz'ı var gücü ile iten Hannah'tan çıkan çığlığa Kira ve Doris yetişmiş, Ian ise ikisini ayırmaya çalışıyordu. Bulundukları bölgeden sesler yükselir yükselmez çoktan birkaç kişi başlarına toplanmıştı. Aralarında çıkan asılsız tartışma sinirleri germeye başladığında, General'de başını o bölgeye çevirmişti. Komutanlara bir kez daha baktı Oyuncu ve ardından Poyraz  ve Hannah'a doğru ilerlemeye koyuldu. Seri adımlarla yanlarına vardı ve ikiliyi kollarından tutarak ayırdı. Çatık kaşları ile General'den izin istediği sırada bir yandan da Poyraz ve Hannah'ı zapt etmeye çalışıyordu. Saniyeler sonra beklediği onay çok geçmeden geldi ve Oyuncu, ikiliyi yaka paça sürükleyerek oyun alanının dışına çıkardı. 

İlk görevi layığı ile yerine getiren gençlere bakarak gülümsedi, İsimsiz. Tüm huzursuzluğuna rağmen Mehir ve Nolan'a bir baş hareketi yaptı. Aynı saniyelerde ayaklandı, iki genç de. General'in yanına doğru yaklaşan Mehir ve Nolan'a, Ian eşlik etti. Üçü birlikte komutanları lafa tutmaya başladığında, İsimsiz devreye girdi ve dağılmaları için sertçe öğrencilere çıkıştı. General ve komutanların akıllarının karıştığı yüz ifadelerinden anlaşılıyordu. Onlarda, tıpkı İsimsiz gibi bu sorumsuz gençlere kızmışlardı.

Yaptıkları plan, istedikleri gibi kusursuzca ilerliyordu. Nolan, Ian ve Mehir, İsimsiz'e bakarak yerlerine  geçmek üzere hareketlendiler. Fakat üçünün de gözleri, geciken Hannah ve Oyuncu'yu arıyordu. Panik yapmamak için birbirlerine baktılar. Nolan'ın gözlerindeki tedirginlik, Ian'ın telaşı ile birleştiğinde az önceki sınır kapısından bir beden göründü. Bedenin arkasından vurmakta olan gün ışığı, gelen kişinin yüzünü görmelerinde sıkıntı yaşatmıştı. Saniyeler birbirini kovaladı ve perdeli yüzün sahibi görüş alanlarına daha net bir şekilde girdi. İşte o anda, Mehir'in yüreği yeni bir korku ile tekrar şaha kalktı. Çünkü gelen kişi, Klarenten'den başkası değildi ve onun tam arkasında da yaka paça oyun alanına sürüklenen bir Poyraz vardı. Gözleri biraz daha geriye kaydığında Hannah ve Ceyhun'u fark etti. Arkadaşlarının enselerinden tutan Klamenten ve diğer rütbeli robotlar, büyük bir hengame eşliğinde yanlarına doğru geliyordu.

Transtan çıkan Mehir, başını İsimsiz'e çevirdi. Onun da yüz ifadesinin, kendisinden bir farkı yoktu. Arkadaşlarına göz gezdirdi. Kira ve Doris, Hannah'ı o halde gördüklerinde öne atılmış ancak robotlar tarafından engellenmişlerdi. Başı bir kez daha buraya doğru sürüklenen arkadaşlarına çevrildi. Oyuncu ve Duygusuz'un burada olmadığı, işlerin yolunda gitmediğini gösteriyordu. Dişlerini sıktı genç kız. Hannah'ın yanında görünen Ceyhun'u fark ettiğinde öfke içinde tırnaklarını etine geçirdi. Genç adamın yüzündeki pişmanlığı göremeyecek kadar kin duyuyordu Mehir.

Gerilen ve titreyen bedenini zapt etmeye çalışarak meydanın tam ortasına ittirilen arkadaşlarına baktı. Yüzlerinde bariz bir korku mevcuttu ancak hiçbiri başını kaldırıp da kendilerine bakmıyordu. Ya da söylenmiyor, göz yaşlarına boğulmuyorlardı. Tahmin ettiğinden daha sakindiler. 

"Efendim. Bu üç hain, iki eğitmeni bayıltarak kaçma girişiminde bulundular."

General'in gerilen yüzüne baktı, Mehir. Nedensizce bir tuhaflık aradı, vücut hatlarında. İçine düşen kuşkunun yeri miydi, emin değildi ancak bir şeylerin ters gittiğini sezmişti. Çünkü Oyuncu ve Duygusuz, bu kadar kolay yenilgiye uğrayacak adamlar değildi ve Ceyhun'un da arkadaşlarının bulunduğu konumda bulunması aklına bambaşka bir fikri getiriyordu. Belki tam anlamı ile saçmalıyordu ama bu General denen kadının bir şeyler çevirdiğinden adı kadar emindi.

Düşündü Mehir. Bu sabah olanları, aklında geniş çaplı bir analize soktu. Oyuncu'nun Amelia yüzünden gecikmesi, General ve komutanların yüzlerindeki kuşkucu ifade, Ceyhun'un Poyraz ve Hannah ile birlikte tutuklanması, Oyuncu ve Duygusuz'un suçlarının bir şekilde kamufle edilmesi, Mavris'in hala oyun alanına gelmemesi ve gerçekleşecek olan Kafes Oyunu'nun uzatmaya alınması... Tüm bunlar tek bir şeyi çağrıştırıyordu. 

Planların üzerine bir plan daha kurulmuştu!

"Üçünü de mahzene kapatın!

Dehşet ve öfke, içindeki iki kadını da abluka altına aldığında, perdeli gözlerini arkadaşlarına çevirdi. Asperatus'un öğrencileri, derin bir sessizliğe gömülmüştü. Titrediğini hissetti, Mehir. Yeni Dünya'ya duyduğu öfke tırnak diplerinden göğsüne doğru yol aldı ve o sırada B planına geçmek için artık hiçbir engelin kalamadığına karar verdi. Elleri, bedeninden habersiz kemerine doğru uzanırken beklemediği bir şey oldu ve Nolan, kendisinden önce davranarak cebindeki silaha asıldı. Kilidi açılan silahın tiz sesinin hedef aldığı kişiye doğru gözleri kaydığı sırada, gördükleri ile nefesini tuttu.

Nolan, General'i hedef almıştı.

Ve aynı anda iki ses daha kulaklarını fethetti. Birkaç öğrenci çığlık atarak geriye kaçmıştı. Nolan'ın başına dayanan silahı fark ettiğinde artık gözlerinde görülebilir bir nefreti, dışarıya kusuyordu. Klarenten'in çektiği silah Nolan'ın başında, Nolan'ı hedef alan robotun başında ise Ian'ın silahı yer alıyordu. Nefesini tuttu genç kız.

Çok değil birkaç saniye sonra bütün komutanlar silahlarını Mehirlerin bulunduğumu bölgeye çevirmişlerdi. Panik içinde uzun namlularına asılan iki arkadaşına, sessiz bir lanet savurarak gözlerini kapadı. Doris ve Kira'nın bu esnada sabit durması gerekiyordu ama iş işten çoktan geçmişti. Çünkü iki kızında silahlarının rotası Hannah, Poyraz ve Ceyhun'un başında bekleyen robotlardaydı.

Silahların tiz sesi son bulup tek bir hamleye odaklandığında, yeni bir sessizliğe gebe kalan oyun alanın tek fısıltısı, yer yer yükselip alçalan nefes sesleriydi. Onun dışında binlerce korkulu göz, birbirlerine bakarak iç çekiyordu.

Saliseler saniyeleri, saniyeler dakikaları, dakikalar da akrebin baş döndürücü zehrini takip etti. İnfaz edilen kelimelerin ardından rüzgar yüzlerine çarptı ve o anda gökyüzünde iki güçlü çığlık koptu. Başlar yukarı çevrilirken bir silah, büyük bir gürültü eşliğinde patladı. Öğrencilerin çığlıkları General'in acı dolu haykırışına karıştığında başlar indi ve Mehir'in gözleri kendisini hedef alan Amelia'yı buldu. İki nefret dolu göz, birbirini süzmeye ara veremezken Amelia'ın dudaklarında şeytani bir gülümseme belirdi ve silah, az önce General'i sağ bacağından vuran Nolan'a çevrildi. 

Genç kızın gözlerinde yer edinen korku özgürlüğünü ilan etti. Kalbindeki ritme, genzine takılan çığlık sesi ayak uydururken kemerindeki kırbaca asıldı ve sakin kalmayı es geçerek, elindeki alev halkasını genç komutana savurdu. Kırbaçtan yükselen kıvılcımlar ortalığı ateşe vermişti. Bayılanlar içeri taşınamıyor, kalabalıkta koşturan insanlar birbirlerini eziyordu. Ve o an, Mehir, Mehir değildi. Gözlerindeki dönmüşlüğü fark eden Amelia bile nereye kaçacağını kestiremiyordu. Fakat elindeki silahı da aptal cesaretini yenemeyerek indirmiyordu.

Büyük bir tufan, denizlerden kayıp Mehir'in içine yerleşti. Yerlerine oturan çarklar, içinde fokur fokur kaynayan siyah kanları gözlerine kadar yükseltti. Nefret Mary'i uyandırdı, hırs Nehir'i... İki kadının duyguları bir olup Mehir'i hedef aldığında, tüm duyuları kör edecek kadar dehşet bir yaratık, meydanın tam ortasına kara bir leke gibi damlamıştı. 

Karşısındaki kızın gözlerinde gördüğü karanlık çukuru fark ettiğinde elindeki silah düştü, Amelia'nın. Patlayan silahlar ve çekilen tetiklere, gökyüzünde uçan Kaptan ve Ruh'un dalgalandırdığı yeller eşlik etti. Ateşin ortasında alev almaya başlayan genç kızı fark edenler ise dehşet içinde Kafes'in etrafından uzaklaşıyordular. 

Mehir, arkadaşlarının etrafını çevreleyen ateş topuna bakarak nefesini verdi. Kendisi tam ortada, rüzgar baş uçlarında,  çember etrafında, tepelerinde yalancı asperatuslar ve olağanüstü bir görüntü. Sanki Yeni Dünya'ya bir güneş doğmuştu, üçüncü oyunda. Alev topları çisil çisil çevresine yağarken, karanlık ağır ağır üzerinden çekildi genç kızın ve yüzündeki şeytani gülümseme, bir yılan misali gamzelerine kıvrıldı. Savaş alanından yükselen seslerin arasında normale döndüğü sırada ise, ağzından tek bir cümle dökülmüştü. 

"Cehenneminize hoş geldiniz, uzaylılar."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro