Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❄ 4. BÖLÜM ❄

Kulakları yalanlara gebe kalmış tozlu çığlıklarla dolmadı ise yanlış duymamıştı, öyle değil mi? Bir istisnaya yol açıp 11. olmuştu ve şimdi de Asperatus'a gidiyordu. Ah. Hayır. Bu cidden çok iyi bir şakaydı. Her bölgeden 10 kişi seçiliyorsa neden kuralı bozup 11 kişi çıkmıştı defterden. Hem... Neden inanmalıydı? Yalancı Asperatus demişlerdi az önce? Öyle ise hata yapmış olabilirlerdi ve böylece genç kız hiçbir şey olmamış gibi evine gidip yatağının altına girebilirdi.

"Bir an seçilmedin diye çok korktum."

Arden kendisine bakmak yerine, arkasına yaslanıp gözlerini kapatan Mehir'i konuşturmak için yine çenesini yorup duruyordu. Mehir bir kez olsun kendisi ile konuşsa, belki de bu isteği uçup gidecekti ancak genç kızın bırak kendisi ile konuşmayı yüzüne bile bakmaması onu daha da çileden çıkarıyordu. Neden, sanki kısacık bir an başını Arden'e çevirip "Ne diyorsun Arden?" demiyordu? Sahi. Sebebi neydi? Ah! Tabii ya... Kızın bir sevgilisi vardı ve bu genç aptal da bunu bilmeden sürekli Mehir'in üzerine gitmişti.

Okuyucular Arden'in kendinden utanması için beş dakikalık bir mola verebilir miydi? Vermemeleri daha doğru olabilirdi. Çünkü genç adamın yanılması gerekiyordu yoksa Arden için bu koca bir yıkım olabilirdi.

"Kemerlerinizi takın, gençler! Asperatus, kanatlarını bizim için çırpıyor, kader deftere ismimizi kilit vuruyor. Kilidi açan kazansın." 

Arden'in, Mehir yüzünden şekilden şekle giren beyni, Mehir'inse kapalı gözlerinin altında kırpışan yeşillikleri göz devirirken hızlı tren çoktan harekete geçmişti. Demir raylarının kaygan hissi gençlerin bedenini uyuştururken onlar pencere kenarlarından kademe kademe medenileşen şehirlerin görselliği ile büyülenmişlerdi.

Asperatus'un merkeze oldukça uzak olan en büyük ikinci şehrinde toplam 30 bölge vardı ve bu gençler 28. bölgenin, zor koşullarında hayatta kalabilmiş insanlarıydı. Dünya'nın yer altından ve yer üstünden arakladığı kaçakçılarla yapılan maden hırsızlığı, yapay beyin ticareti ile ün salan ünlü iş adamları, halen denenmekte olan üstün düzey insan formları, yeni dünya arayışları doğrultusunda uzay üstü ile görüşmekte olan Mavris'in kirli adamları, çocuk ve kadın istismarı, Mavris ve yönetici birliğine yapılan kan tüccarlığı... Bunca pisliğe karşın dimdik ayakta duruyorlardı. Bölgenin etrafını örten zifiri, kanlı karanlığın arasında bir ışık gibi parlayan bu cesur gençleri Asperatus hakkı ile seçmişti. Çünkü defter bir şeyden emindi. Parlamak için, en başından cayır cayır yanmak gerekti.

Onlar yanmaktan ziyade her yıkımda yeniden doğmuşlardı. Türkleri savunan 28. bölge Ahmet'i ile, Ali'si ile, Büşra'sı ile, Esra'sı, Zehra'sı, Barış'ı ile alev alev yanıyordu. Onlar şüphesiz bir zümrüd-ü anka değillerdi. Onlar karanlıkta tek başına parlayan, düşmanına tek beden direnen bir Simurg değildi. Bu cesur gençler, evrenin kara deliğinde 28. bölgenin Türk evlatları olarak düşmanının karşısına dikilen bir Tuğrul Kuşu'ydu. Onlar yalnızlığı karşısına yansıtarak ikiz bedenlere kavuşan Toğrul ve Konrul'du. Yanan, acıdan kıvranarak yerlere düşen ama her düşüşte birbirinin elini tutarak aydınlığa çıkan kardeşlerdi. Türk gençleri yalnız değildi.

Acıları en büyük aynaları, yalnızlıkları kardeşleri olmuştu.

Aslına bakarsak, onlar ne bir Tuğruldu, ne bir Hüma ne bir Simurg ne bir Umay... Türk gençleri gözlerini bürüyen hırsları yıksa kanatlarında özgürlüğü bileyen bir Asperatus, gözlerinde öfkeyi perçinleyen bir çift kızıl karanlık, çığlıklarında bedenleri parçalayan bir hiddet kuşuydu.

Evet. Nefesinde cayır cayır yanan Asperatus'tu, onlar. Kendi yangınında çevresini yakan bir ejderhaydı. Sivri dilinde ölümü bahşeden bir yılandı. Zehri de sondu, sevgisi de.

"Arden? Yanın boş mu dostum?"

Kendisine doğru seslenen Ceyhun'u dinliyormuş gibi yaparak başını sallarken gözleri, kendisine bakmamak için direnen Mehir'deydi. Gideceği yeri, yaşayacağı şeyleri umursamıyordu bile. Tek düşüncesi bu esrarengiz kızdı. Nereden geldiğini dahi bilmediği, daha yeni tanıdığı Mehir...

"Güzel kız." Yanındaki adam Mehir'e doğru mimiklerini bayarak konuştuğu vakit Arden sinirle başını Ceyhun'a çevirdi. Ela gözleri avaz avaz bağırırken ne Ceyhun Arden'i umursadı ne de Mehir kendisi hakkında konuşulanlara aldırdı. Genç kızın tek derdi şu dikilesi çenelerini şişle örmekti.

"Ama deli." Doğru tespit yapmanın verdiği huzurla tatmin olan egosu Ceyhun'un koltukların arkasına yaslanmasını sağlarken Mehir halen gözlerini açmamak için direniyordu ya da umurlarında değillerdi. Bilemiyordu.

"Ne saçmalıyorsun?" Arden, kaşlarını çatarak Belediye Başkanı Alihan Bey'in oğluna bakarken arkalarında oturan Poyraz söze girdi.

"Daha önce duymadığını söyleme." Kısık sesle kurduğu cümlenin hemen ardından pencere kenarındaki kıza gözlerini çevirdi, Poyraz. Onları duymasını istediği pek söylenemezdi.

Kendisine halen şaşkınlıkla bakmakta olan genç adama derin bir soluğu dışarı iade ederek karşılık verdi Poyraz. Ardından da dalga geçercesine ekledi. "28. Bölge'de yaşadığına emin misin sen? Bunu nasıl duymazsın."

Anlamakta güçlük çeken Arden, gözlerini sinirle kapadı ve önce Ceyhun'a ardından da Poyraz'a bakarak içindeki öfkeyi soludu.

"Neyi duymam gerekiyordu? Çocuk gibi kelimeleri dilinizde dolamadan açıklasanız artık."

Ani çıkışına şaşıran gençlerden birkaçı Poyrazlara kafasını çevirirken 'önünüze dönün' dercesine kaç çattı genç adam. Ardından da başını Arden'e çevirerek sessiz olmasını dile getirdi.

"Yılan kadın efsanesini duydun mu?"

Ona inanmadığını adeta bağıra bağıra haykıran Arden'in gözlerini devirmekle meşgul olmasına oflayarak devam etti, Poyraz.

"Medusa değil. Sana mitoloji anlatacak halim yok. Bu yüzden çocukça davranmak yerine beni iyi dinle." Bakışlarını kaçıran Poyraz önce Mehir'e, ardından da Ceyhun'a kısa bir bakış atıp devam etti.

"Mehir'in bir babası yok. Babam, onun babasını oyun alanını düzenlerken kaybettiklerinden söz ederdi. O bir yaşındayken, Asperatus'ta kaybolmuş. Bir daha da haber alınamamış. Aradan birkaç yıl geçmiş. Mehir büyümüş ama çevresi ile soyutlamış kendini. Kimse ile konuşmuyormuş. Biri hariç..."

Konuşmasını en heyecanlı yerinde bölerken tekrardan genç kıza çevirdi başını. Bu hareketi Arden'in de bakışlarını Mehir'e yöneltmesini sağlamıştı.

"Mary. Yalnız onunla konuşuyormuş, o olmadan dışarı çıkmıyormuş, yemek yemiyormuş."

"Asosyal olması deli olduğu anlamına gelmez şapşal." Sinirle Poyraz'a çıkışan Arden, genç adamın sözlerini yarıda kesmişti. Poyraz ise ona aldırmadan devam etti.

"İşte. En garip kısım da burası. Aslında Mary adında birisi yokmuş."

Şok geçiren Arden dizlerinin titrediğini hissetti önce. Bu aptal herifler neden bahsediyordu böyle?

"Hayalet gibi mi?" dedi kendine kısmen gelebildiğinde, dudaklarını güçlükle aralayarak. Boğazına inen yumruyu umursamamaya çalıştı ancak genç kızın, gözlerine her takılışında kalbi korku içerisinde sıkışıyordu.

"Denebilir de denmeyebilir de. Annesi Mary'nin aynada göründüğünü iddia ediyormuş. Bir insan olmadığını, Şahmeranı andırdığını söylüyormuş. Bu bilgi hükumete kadar gitmiş. Nifelyumdan element çalıntısı iddialarına yol açmış."

Arden, yeni çıkmaya başlayan sakallarını kaşırken Poyraz'ın cümlesine ekleme yaptı. 

"Hologram sandılar. Ufak bölgelerin teknoloji kullanımı yasaklanmıştı. Yasa dışı olarak algılanmış olmalı."

Ellerini usulca çırpan Ceyhun söze girdi bu sefer. 

"Kesinlikle. Bu sebeple Mehir'i 8 yaşında karanlık bölgenin yer altı hapishanesine attılar. Orada ne yaşadığını kimse tam olarak bilmiyor. Ama geri döndüğünde daha da tuhafmış. Yine kimsenin görmediği Mary ile görüşüyormuş ancak daha da ürküncü, bu kitle sadece Mary ile sınırlı değilmiş. İddialara göre Mehir, Mary'nin dediği her şeyi yapıyormuş. Hükumet birkaç defa hakkında soruşturma açmış ancak o, yaptıklarını kendi iradesi ile yapmadığını dile getirmiş. 'Beni yönetiyorlar. Tıpkı bir kukla gibi.' Bu tür cümleleri kurarak artık onları da bezdirmiş ve uzun zaman önce Mehir ne yaparsa yapsın umursamamaya başlamışlar. Çünkü dedikleri deli saçmasından başka şeyler değildi. Düşünsene. Paranormal olaylardan söz edip duruyormuş. Saçmalık."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro