❄ 39. BÖLÜM ❄
Ağaçların arasından esen rüzgar, bir ölüm marşı gibi uğul uğuldu. Kalbi korku ve heyecan ile dövülen genç adam, duydukları ile ayaklandı. Ağaçların yanına doğru sinirli adımlarla yaklaştığında ise kesinlikle kendinde değildi.
"Oyunun batsın kadın! Neredesin ha?!"
Elini ağaca sinirle vurduğunda koluna Kira dokundu. Son ve yük dolu bir yumruğu daha ağaca vurduğunda yere diz çöktü ve başını yasladı. Ela gözlerinden süzülen yaşlarını da alıp acı içinde inledi. Hıçkırığı boğazını dağlıyordu. Daha kurtaracaklardı, Mehir'i. Henüz hiçbir şey yaşamadan, bu kadar kolay gidemezdi.
"Onu da alalım," diyerek ayaklandı. Kira. İfadesizce bakıyordu, dağılmış Arden'e.
"Saçmalama."
Ian'ın düz sesini duyduğunda gözleri öfke içinde kısıldı.
"Burada mı bırakacağız?!"
Kafasını eğen Ian, Mehir'in cansız bedenine baktı. Ne diyeceğini bilemez halde arkasına döndü.
"Tebrikler! Üçüncü etaba geçmeye hak kazandınız. Oyunun devamı ve iyi vakitler için lütfen elinizi mührünüzün üzerine koyunuz."
Kulaklarına dolan tiz sese öfke içinde bağırdı, Nolan.
"Yeter!"
Haykırışı buz gibi ormanda uğuldamıştı. Fısıltılar kulağına düğüm attı, önce. Gözleri karardı. Nefesi soluk borusunda takılı kalıp kalbine takıldı. Aklında gümbürdeyen seslerle güçlü bir çığlık daha attı. Elleri ile başını tutarken kendisine seslenen kızla transa girmişti.
"Nolan."
Karın altında ıslanan saçlarını çekiştirerek ayık olmaya çalıştı. Mavi gözleri irice açılmış, sesin sahibini inceliyordu. Yumuşak ve hicran dolu ses bedenini alaşağı etti.
"Söz vermiştin bana."
Nefes alamadı. Titreyen bedeni ile ayağa kalktığında dönen ağaçlar ve yeşile çalan gök yüzü, gözlerini almıştı. Arkasında hissettiği bedenle hızla döndü. Boşluk canını sıktı.
"Ölümüme dayanamazdın, sen."
Elleri ile boynunu sıkıp sese çevirdi başını. Yine kimse yoktu.
"Nehir acı çekiyor şimdi."
Dudağı kuruyan genç adam hırsla dört bir yana salladı kollarını.
"Senin yüzünden."
Ses, susmak bilmiyordu.
"Benim yüzümden," diyerek sayıkladı, Nolan. "Ben öldürdüm seni." Gözlerinden süzülen yaşlarla elini yere attı. "Ben yaptım."
"Kurtaramadın beni!"
Aynı ses uzaklardan bağırdı bu defa. Kağıt kesikleri içini acıtmıştı.
"Sen sevmeyi beceremiyorsun."
Kulaklarını tutan genç adam gerçeklerden kaçamadı.
"Sevseydin terk etmezdin!"
Nefesini hırsla dışarı verip gözlerini kapadı.
"Ben de böyle yandım işte."
Yüzüne çarpan ılık nefesle dudaklarını içine çekti.
"Beni sen bitirdin..."
Tenine değen uzun ve yumuşak saçlarla dişlerini birbirine vurarak hıçkırmıştı.
"Aç gözlerini korkak herif!"
Göz yaşları yağan karlara, esen kar fırtınasına, Nehir'in yokluğuna değerken yüzüne değen sert elle, mavi gözlerini aniden açtı. Yeşil hareler görüş alanına girdiğinde ağzı açık bir şekilde soludu, tuttuğu havayı. Titreyen dudaklarına düşen tuzlu bir damlanın yere usulca düşüşünü izlemeden "Nehir..." dedi. Şaşkınlıktan öte hayal gördüğünü düşünüyordu. Gerçek olduğunu anlamak için dokundu beyaz tenine. Parmaklarına çarpan yumuşacık tene adım adım gülümsedi ve hırsla sarıldı, üşüyen bedene.
"Yaşıyorsun." Haykırışına aldırmadan sıkıca tutunuyordu, kollarındaki kıza. "Çok korktum."
Kendinden izinsiz akan yaşlara bakan yeşil harelere, daha bir gülümsedi. "Yanımdasın." Elleri ile başını tuttuğu kıza, sertçe konuştu.
"Ölmeyeceksin. Söz var bana. Beni bırakıp gitmeyeceksin."
Soğuktan kızarmış burnuna takılan gözleri Nehir'in aralanan dudaklarını buldu. "Nolan..." Ciddiyetini bozmadan yeniden diretti, genç adam.
"Söz ver, Nehir." Genç kızın gözleri yorgunca yumuldu. "Söz," dediğinde, kendisini kandırdığının farkındaydı.
"Anıların bizi daha fazla boğmasına izin vermeden çıkmalıyız buradan," diyen Arden, hızlı bir şekilde Mehir'i ayağa kaldırdı ve "Devam edeceksin, Mehir. Ölmeyi aklının ucundan bile geçirme." dedi. Elini uzatan Nolan'nın elinden tuttu ve koltuğunun altına girdi. Arden'e verdiği elinin yükünü dişlerini sıkarak geçiştirdi. Ayaklarının ucuna bir külçe beton bağlamışlardı sanki.
Kira önden, Ian onun arkasından ilerliyordu. Ormanın içine girdiklerinde, Arden elini ıslanmış ağaçların dallarında gezdirdi. "Tuhaf..." diyerek mırıldandı. "Soğuğa rağmen sıcacık." Arden etrafı incelerken Nolan, Mehir'e bakarak kulağına yaşadıklarının getirisi sorulardan birini fısıldamıştı. "Yaranın üzerinde bir şeyler geziniyor gibi hissediyor musun?" Arkadaşı kaşlarını düşünür gibi çatsa da başını iki yana salladı. "Neden sordun?" Nehir'in sorusunu geçiştirdi. Ciddi anlamda bu anılar aklını kaçırmasına sebep oluyordu.
"Nasıl çıkacağımız hakkında bir fikri olan?" Ian'ın sorusu, kıvrılan burunlarla son buldu. "Güzel. Ben de böyle tahmin etmiştim zaten." Alayla kurduğu cümleye bir öneride bulundu, Kira.
"Çukurlar... İrade çukurları. İkinci etapta çukurların olması gerekiyordu." Cümlenin doğruluğu ile başını çevirdi, Arden. "Aramızda sadece iki kişi anıları ile yüzleşti. Biz neden böyle bir şeyle karşılaşmadık? Belki de çukurların açığa çıkmaması bu yüzden."
Nolan'ın kolundan çıkmadan laf aldı, Mehir. "Şu şom ağzını kapat, Arden. Sebebi bu kadar basit olmaz." Onu onaylayan Nolan, Mehir'in kolunu omzuna daha sıkı doladı. "Haklı. Çukur dedikleri şey iradenin merkeziydi. Ve biz, irademize yenilmedik." Kendisine hak veren arkadaşlarına "Bir geçit olmalı." diyerek yön verdi, Nolan. Yüzünü ekşiten Kira homurdandı. "Ben buz gibi soğuktan başka bir şey göremiyorum."
"Her beyazın içinde bir karanlık nokta vardır. Odaklanırsak çıkabiliriz."
Mehir'in önerisini onaylayan gençler etrafta gözlerini gezdirmeye başladılar. Esen sert rüzgar, ara ara ağaçların tepesinden yere düşen kar yığınları, bembeyaz gözüken gökyüzünden başka hiçbir şey yoktu. Oflayarak kar yığının üstüne oturan Kira'nın eli kara batmıştı. Üşüyen bedenini düşünmemeye çalıştı. Fakat eline çarpan ılıklık tüm fikirlerini alt üst etmişti. Kimseye ses etmeden korka korka elini çekti. Yavaş yavaş bakışlarına yaklaştırdığında ise koca bir çığlık yankılandı ormanda.
"Parmağım! Parmağım!" Bağırışlara, kafasını çeviren gençler gördükleri karşısında ne yapacaklarını bilemediler. Kira yine kontrolden çıkmıştı. "Kira, sakin ol." diyen Ian, aslında kendisini tembihliyordu. "Koptu! Lanet olsun koptu!" Bağrışlar içinde çırpınan kızın yanına gidip oradan uzaklaştırdı. Hıçkıra hıçkıra ağlayan Kira'ya bu sefer bağıran Arden olmuştu. "Bir şey olmadı. Bağırıp durma!" Gözlerini kapattı genç kız. Derin derin nefes alıp gözlerini açtığında ise sinir dolu bir kahkaha attı.
"Kafayı yiyorum." Ellerini saçlarına götürüp hırsla çekti. "Kan vardı. Çok kan vardı." Başını sallayarak onu onaylayan Ian, kızı sakinleştirmek için konuştu. "İraden çok zayıf." Gözlerini yuman Kira başını az önce oturduğu yere çevirdiğinde bir kahkaha daha attı ve yeniden ağlamaya başladı. "Burada öleceğim..." diyerek sızlandığında, Mehir düz sesi ile onu susturmuştu.
"Ölecek olsam ben ölürüm, aptal. Kendini toparla artık. Çıkmazsak eğer, işte o zaman bütün düşüncelerin gerçek olur."
Gözyaşlarını silen kız elindeki silahı daha sıkı kavradı ve etrafta gözlerini gezdirmeye başladı. Ölmeyecekti. Bu lanet olası yerden çıktığında önce eğitim alanını ateşe verecek, ardından da Asperatus'un boğazını bedeninden ayıracaktı. Tabii aklını kaçırmazsa...
Gençler etrafta bir kaçış yolu aramak için keskin gözlerle her bir karışı inceliyorlardı. O sırada gökyüzünden bir haykırış duyuldu. Gök üzerilerine devriliyordu sanki. Başlarını hızla kaldırıp sesin sahibinin kim olduğunu anlamaya çalıştılar ancak üzerilerine yağan şiddetli yağmurla fark edemediler. Yüzlerine çarpan damlaların ılık olduklarını anladıklarında ise dehşete düşmüşlerdi. Karlar yavaş yavaş eriyordu. Eğer çıkmazlarsa saniyeler içinde bu kutu benzeri orman su ile dolacaktı ve boğulmak, şu an istedikleri en son şeydi.
"Boğulacağız." diyen Kira'ya bağırdı, Arden.
"Sürekli ölümden söz edip durma!"
Yüzüne değen ıslaklığa aldırmadan Kira'da ona bağırdı.
"Gerçekleri söylemek suç mu?"
"Kesin sesinizi!"
Nolan'ın kükreyişi ikisini de susturmuştu. Ian, ayaklarına bakarak lanet etti. Su sandığından hızlı yükseliyordu. Bir yandan ağaçlardan boşalıyor bir yandan yerden yükseliyordu.
"Ağaçlara tırmanalım."
Kira'nın önerisine gözlerini devirdi, Arden. "Orman kutu gibi. Nesini anlamadın bunun?"
"Şuna bir son verin, artık." diyerek çıkıştı, Mehir.
"Su yükseliyor."
Mehir'in telaşı diğer gençler gibi an be an artarken o tiz ses duyuldu. Duyduğunda her ne kadar nefret etse de şu an kurtarıcıları bu sesti.
"Tebrikler! Üçüncü etaba geçmeye hak kazandınız. Oyunun devamı ve iyi vakitler için lütfen elinizi mührünüzün üzerine koyunuz."
"Kurtulduk!"
Kira'nın cıvıldayan sesi, boğazlarına kadar yükselen su ile son bulmuştu. Ne ara bu kadar yükseldiğini bilmediği suyu düşünmeyi bırakıp diğerleri gibi elini mühre götürdü. Su çenesine yaklaşmıştı.
"Kilit açıldı! Beden algılanıyor. Algılama başarı ile tamamlandı. Kapılar kapanıyor. Aynalarla hoş vakitler geçirmeniz dileğiyle..."
Kadının tiz sesi suyun içinde yankı yaptı. Bedenlerinin tamamı su ile dolmuştu. Ellerini oynatarak yüzmeye çalışan gençler, çırpınmaktan bitap düşmüştü. Nefes almayı kestiklerinde eriyen karların açık bıraktığı zeminde büyük bir patlama yaşandı. Patlamanın etkisi ile ağızları açıldığında suyu yutarak dibe çökmeye başladılar. En son hatırladıkları şey ise, kayarak indikleri bir boruydu.
Bu sefer de ölmezlerse, kesinlikle Asperatus'u mahvedeceklerdi.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro