❄ 38. BÖLÜM ❄
Mehir, sanki karşısında biri varmış gibi bağırıp kendini paralayan Kira'ya bir süre baktı. Bir eli dizinde şaşkınlıkla ne yaptığını izliyordu. Saçlarını çekiştiren Kira, delirmiş gibi sağa sola gidiyor, yerdeki karları parçalayacak kadar ellerine yükünü bindiriyordu. Sürekli olarak, tekrar ettiği o kelime ise şuydu.
"Babamı ben öldürmedim!"
Vücudundaki bütün kan çekilmiş, soğuktan ne yapacağını bilemez halde dizini tutarak Kira'ya doğru ilerledi. Kardan dolayı zor hareket etse de sonunda ulaşmıştı. Kira'nın yanına tam anlamıyla vardığında elini kaldırdı ve arkadaşının yüzüne sert bir tokat attı. Tokadın etkisi ile hareketleri son bulan Kira, dizlerinin üzerine düştü ve yüzünde bir mimik bile oynamadığı halde gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Bu acı oldukça derinlerden geliyor olmalıydı.
Dizindeki elini çekip bir adım daha attı ve yerde, gözlerinden süzülen yaşlarla, donmuş vaziyette bekleyen Kira'ya sarıldı. Dağılan saçlarına değen ellerini çekmeden başından tuttu. Ayakta olması ona acı veriyordu. "Babanı sen öldürmedin." dediğinde kendi kendini de ikna etmeye çalışıyordu aslında. Nefesi düzene giren Kira'dan iki adım uzaklaşarak genç kızın çekik gözlerine baktı. "Çıkmamız gerekiyor."
Kendini toparlayan Kira rahatlayarak ayağa kalktı. Şu soğuğa rağmen öyle bir terlemişti ki... Anıları vücuduna saplandığında bir yangının ortasında annesine bağırıyordu. Halbuki onun annesi hiçbir zaman olmamıştı ve babasını da tanıyamadan kaybetmişti. Yaşamadığı şeyleri hatırlamak saçmalıktı. Bir ailenin sıcacık varlığı ile içini ısıtıp sonrasında tek tek hayallerini yıkmışlardı. Bu çok vicdansızcaydı.
Kendisine şaşkınca bakan Ian "Babanı mı öldürdün?" diyerek bir anda konuştuğunda, ellerini yanında yumruk yaparak bağırdı. "Benim bir ailem bile olmadı!" Ne diyeceğini bilemez halde yutkunan genç adamın yanından hızla geçti. Birbirlerine bakan Nolan, Arden ve Mehir ise bir süre sonra ilerlemeye başladı. Sessizce, buz gibi ormanda çıkış yolu arıyorlardı. Kısa süreli bir duraklama yaşayan Nolan'ı bekleyen Arden, arkadaşının devam etmesi üzerine yeniden adımlarını hızlandırdı.
Nolan ise, o sırada dönen başı ve kararan görüş alanı ile meşguldü. Boğazına oturan bulantı ile bir süre daha bekledi. Derin derin nefes alırken parıldayan kar gözlerini iyice yakıyordu. Kulaklarında uğuldayan seslere aldırmadan ilerlemeye devam etti. Bir an önce buradan çıkması gerekiyordu.
Bacağından dolayı zorlukla ilerlediğinin farkında olan kız, onları yavaşlatıyordu. Derin bir nefesi daha içine çekerek bacağını sürüdü ancak daha fazla devam edebileceğini düşünmüyordu. Soğuk karşısında Mary'nin de şansı yoktu. Kendisini fark etmeyen arkadaşları ilerlerken yere oturdu ve bir şeyler düşünmeye başladı.
Dağlamıştı işte. Kan kaybetmemek için sıkmıştı da. O halde hala neden canı yanıyordu? Neden kan tüm hızı ile vücudunu terk ediyordu? Mary niçin kendisi ile konuşmuyordu? Delirecekti!
"Mehir?" diyerek duraklayan Arden, diğerlerini bırakıp geri döndü ve genç kızın yanına diz çöktü. Fark edilmiş olacak, Nolan da arkasından gelmişti. Mehir'in alnından akan ter soğuk havaya göre fazlaydı ve nefesi sıklaşmıştı. "Devam edemeyeceğim..." diyen arkadaşının alnına elini götürdüğünde cayır cayır yandığını fark etti. Gözleri kaymasa da farklı bakıyordu. Yeşil gözleri koyu kahveye çalmıştı ve beyaz tabaka grileşmişti. Telaşlanan Arden, başını Nolan'a çevirdi. Kira ve Ian'da yanlarına gelmişti.
"Yarana bakacağım." diyerek yere diz çöken Kira, Nolan ve Arden'in çekilmesi için eli ile işaret yaptı. İkili ayağa kalkmıştı. "Geri çekilin." Erkeklere hitaben kurduğu talimat, asılı kalmadan yerine getirildi. Önce kemeri, ardından da bezi çözdü. Mehir'in hançerlerinden birini aldı ve hızlı bir şekilde pantolonu şort haline getirerek kesti. Mehir'in bacağı açıkta kaldığında, gördükleri ile nefesini tuttu.
"Tanrım..."
Yaranın üzerinde minik minik kurtlar vardı. Kimisi içine giriyor, kimisi dışarı çıkıyordu. Az önceki bezle bacağını sildi. Fakat bu iğrenç şeylerin ardı arkası kesilmiyordu. Bir yaranın sadece bir saat içinde kurt kaplaması ne kadar doğruydu? Ters giden bir şekler vardı.
Az evvel uzaklaşmış olan gençler Mehir'in yanına yeniden oturup yarayı incelemeye koyuldular. Mehir ise farklı bir aleme girmiş gibi davranıyordu. Başını geriye atmış, yüzünde garip bir gülümseme ile, bembeyaz gökyüzünü izliyordu. Arkadaşlarının şaşkın bakışlarını fark edemeyerek yeniden gülümsedi.
"Sanırım ölüyorum... Burası çok sıcak."
Nolan, ağzı açık bir şekilde sayıklayan kızı kollarından tutarak sarsacağı sırada, engel olamadan, Mehir'in başı yumuşak karların arasına düştü. Bir yandan gülümsüyor, bir yandan kararan gözlerinden boncuk boncuk yaşlar süzülüyordu. Koyu kumral, kanlı saçları, karın üzerine düşerken bir yağış başlamıştı. Bembeyaz dişleri yağan kara tebessüm ediyordu. Gülüşü yüzünden düşmezken gözlerini kapadı, genç kız. Ölüm ahdi, çoktan duyulmuştu.
"Mehir!"
Nolan ve Arden'in telaşlı gözleri genç kıza ulaştı. Kira, hıçkırığını tutamayarak elleri ile ağzını kapamış, Ian'sa kurtaramadığı kıza şok içinde bakıyordu. Göz alıcı kar tanelerine tutunan koyu kırmızı kan damlalarından kaçmak ister gibi ayağa kalktı, Kira. Kanı çekilmiş arkadaşının yüzüne bakamaz haldeydi. Morarmış dizi ve kararmış gözlerine nazaran yüzü öyle beyazdı ki. Yüzünde tebessümü ile kapamıştı gözlerini.
"Nehir!"
Bir kez daha bağırdı, Nolan. Mehir'in mor dudağından akan kanı hızla sildi. Başını avuçları içine almış yüzünde bir hareket arıyordu. "Nehir, aç gözlerini." Gözünden düşen bir damla genç kızın elmacık kemiğinden dudaklarına süzülmüştü. "Nehir, bırakma beni." Tarif edemediği hisler boğazına yapışmıştı. Nefes alamıyordu. Genç kızı kollarından tutarak sertçe sarstı. "Nehir, ölemezsin!" Kirpiklerinin arasından süzülen yaşlarla bir kez daha bağırdı. "Nehir!" Boğazında yer edinen hıçkırığı dışa verdi ve "Nehir..." dedi tükenerek. Başı genç kızın boyun girintisine saklanmıştı.
"Bırakma beni..."
Bir kelimeydi, dudağından dökülenler. Son kelimesiydi belki de. Kalbinin kirli kapılarına alacaklı gibi dayanıyordu, acımasız hisler. Duymadığı bir söz, içmediği bir tat, dokunamadığı bir figan, hissedemediği duygular dövüyordu, yüreğini. Hiç okuyamadığı kitabın açılmamış bir sayfası yakıyordu, cayır cayır. Satırlarında can veriyordu. Heceler, hissizleşmiş duygularını dilim dilim ediyordu. Bir melodinin karanlığında mayhoş olmuş, geçidi siyah şeritlerle sarılmış notalar beynini uyutuyordu. Kaybetmek... acı veriyordu.
"Nehir," diye sızladı yüreği. Sevmeye fırsatı olmadığı kızın sıcacık ellerini tutarken, nefes alamayacak kadar gömülmüştü, genç kızın ruhuna. Sararsa, bırakmazsa... Terk edemezdi onu. Mavi gözlerinin arasından süzülen yanık duygular tutundu, genç kıza. Teninden süzülen duyguları dağınık saçları kapatıyordu, soğuk odalara. Bir kafeste üşürken bedeni, işaretsiz tuzakların zehrinde can veriyordu.
Dudaklarına çarpan soğuklukla başını kaldırdı, Nolan. Kan çanağına dönmüş gözleri bitik bir ifade ile kapandığında yaranın üzerine dokundu. Parmaklarına çarpan soğuklukla dudağını dişledi. Sessiz bir hıçkırığın daha kopmasına izin verdiğinde yüzüne vuran anılarla bir kez daha kapadı, maviliklerini. Ellerini iki yana açarak bağırdığında, dizlerinin üzerine düşen Kira aynı duyguların altında eziliyordu.
"Rahatladınız mı?!" Güçlü haykırışı, yüzüne çarpan kar tanelerinin altında hırpalandı. Dudakları titrerken şairane bir beste, gidişlerin yanına kıvrılmıştı. "Rahat mısınız, ha?!" Gözünün önüne düşen siyah saçlarla yumruklarını yere vurdu, hırsla. Yeniden bocalayan yaşların arasında fısıldadı. "Tutamadım sözümü, Nehir..." Yüzündeki tebessümle karanlığa bakan arkadaşına aynı acı tebessümle karşılık verdi. "Affet beni..."
Körpe soğuğun altında her biri, farklı köşelere çekilmişti. Kira bir ağacın köşesinde usul usul ağlarken Ian, düşüncelere dalmıştı. Avaz avaz susan bir kişi varsa eğer, o da Arden'di şüphesiz. Gözünün önündeki cansız beden tüm hissizliği ile karşısında duruyordu ve o tüm pencerelerini ardına kadar kapamıştı. Bu karanlık orman acımasız soğuğu ile sevdiği kızı üşütürken, o, kalbine yerleştirdiği Mehir'i ısıtma çabasındaydı. Sevmeyi öğretmişti, bu kız. Güzel sevmeyi öğretmişti. Yanağından süzülen tek bir damlanın altında çırpındığında, sessizliği dinledi. Esen rüzgarın kırıklarına tutundu ve sustu yeniden.
"Tebrikler! Üçüncü etaba geçmeye hak kazandınız. Oyunun devamı ve iyi vakitler için lütfen elinizi mührünüzün üzerine koyunuz."
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro