Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❄ 25. BÖLÜM ❄

Yüzündeki buruk gülümseme ile genç kıza yaklaşan Nolan, arkadaşının boşluğa dalan gözlerini içine çekerek kollarını beline sardı. Göğsüne çarpan ufak ve sıcak hava, kalbini parçalarken burnunu cennet kokan saçlara dayamıştı.

"Nehir. Sen nasıl bir şeysin söylesene."
Boğuk çıkan sesinin ardından gözlerine dolan tanecikleri, genç kızın saçlarına gömmüştü.

"Nasıl dayanırım?" Dişlerini sıkarken biraz daha sarıldı, dosttan öte kıza. Sanki bıraksa uçacakmış gibi. "Ne yaparım, Nehir?" Hıçkırıkları duyulan genç adamın ağlaması umurunda değildi. Erkeklerde ağlardı işte. Öyle bir ağlardı ki... Kalpleri, köz parçacıklarında kızarıp kabuk tutar gibi canları yanardı. Cayır cayır...

Nolan'ın boğazını düğüm düğüm eden hıçkırıklarında göğsüne çarpan minik elleri eklendi, genç kızın. Ardından tişörtünü ıslatan o sıcak ve yoğun sıvı. Nehir'in, yeşil harelerinden dökülen birkaç damlası sessizce tenine çarpmış, yerini tiz bir uğultuya bırakmıştı. Ufak nefes alışverişleri içinden sessiz bir hıçkırık, kalbine doğru yavaşça indi. Gözyaşlarını umursamayan genç kız, elleri ile Nolan'ı ve kendini uzaklaştırırken derince bir nefes aldı. Artık, kimse için ağlamamalıydı. Bu kendi bile olsa kimseyi umursamamalıydı. O, çevresindekileri kendine ne kadar bağlarsa arkasından dökülecek olan o yaşlar ölürken de boğazına dayanacaktı. Mehir, bir kötülüğün elçisiydi ve ölene dek de bu değişmeyecekti.

Sesindeki çatallığı usulca yutarken "Alışmalısın Nolan." dedi, düz bir sesle. "Bak... Ben alıştım." Dudakları titrerken konuşmak ne de zordu onun için. Çenesine yayılan uyuşukluk kalbindeki Mary'i kızdırmıştı belki de. Karşısında göz yaşları içinde duran Nolan'ın mavi gözlerindeki hüzne bakarak bağırdı. Kimseyi umursamadan...

"Bak bana! Benim canım yanıyor mu hiç?" Ellerini savurarak kurduğu cümle ile nefes nefese kalmıştı. Başı hafiften yana düşerken olumsuzca kendi sorusuna cevabını verdi. "Acımıyor..."

"Nehir?"

"Nehir değilim ben. Ben, hiçbir şeyden haberi olmayan o masum Nehir değilim. Ben... Mehir'im. Bir katilin yaveri... Katil Mehir."

"Ne?!"

"Ne?!"

Genç kızın göz yaşları dinmiş, arkadaşının nefes alışverişleri durmuştu, duydukları şaşkın ve tanıdık sesler ile. Nolan, korku içinde seslerin sahiplerine başını çevirirken Mehir umursamayarak yerinde bekliyordu. Kızgındı belki de. En çok da kendine kızgındı. Değmeyecek kişiler yüzünden çenesini yorup sırrını açığa çıkardığı için.

Arden ve Ian, kendilerine bakmak yerine önündeki boşluğa bakan Mehir'e tarif edilemeyecek bir şüphe içinde bakıyorlardı. Konduramadıkları cinayeti işleyen, katil olan o kişi Mehir miydi? Ya da... Nehir? Kafası karışan adamlar biraz daha ilerleyerek kendilerine bakan Nolan'ın yanına geldiler. İlk konuşan Ian olmuştu. Arden ise Mehir'in ifadesiz yüzüne ve kendilerine çevrilmeyen gözlere bakmakla meşguldü.

"Neler çevirdiğinizi anlatacak mısınız?"

Başını, bir karşında duran ve yerinde tedirgince duran ağlamış arkadaşına bir de umursamazca ayakta dikilip kendisine bakmaya bile tenezzül etmeyen Mehir'e çeviriyordu. Her ne oluyorsa, hiç de hoş olmayan şeyler oluyordu ve sorumlunun söyleyecekleri, sonları olacak gibi görünüyordu.

Ian, sıkıntı içerisinde nefes verirken "Anlatacak mısınız, yoksa Oyuncu'ya mı bildireyim?" diyerek istemese de tehdidini savurdu. Fakat yanlış yaptığını, önce kendisine ardından da Nolan'a bakan sinirli gözler ile anlamıştı. Nefretle söyledikleri ise bunun en büyük kanıtıydı.

"Belki de insanları umursamadan kendimi ortadan kaldırmalıyım, Nolan."

"Nehir..."

"Haklıydın ve seni dinlemediğim için, üzgünüm. İnsanlar... Onlar benden de bencil."

Ian, konuşmanın gittiği yerden sıkıntı duyarak Mehir'e bakarak konuştuğunda genç kız kendisine bakmak yerine kapıya bakıyordu.

"Ne diyorsun sen?"

Onu, duymazlıktan gelen Mehir, acı içinde arkadaşına baktı. Elini Ardenlere doğru uzatırken "İstersen onlara her şeyi anlat. En fazla öldürürler ve bu da hayatta istediğim tek şey." dedi.

Karşısında, kendisine şaşkınlıkla bakan adamlara başını çevirip ufak ve sahte bir tebessüm bahşetti.

"Şimdi izninizle, beyler... Öldürmem gereken birkaç kişi daha bulmalıyım."

Şaşkınlıktan donmuş bir vaziyette yerlerinde kalakalan Arden ve Ian'dan başını çekip kapıya doğru ilerlemeye başladı. Hareketleri her zamanki gibi sakin ve yavaştı. Ölümüne bile acelesi yoktu, Mehir'in. Ya yaşardı ya da yaşamazdı...

Kapı koluna eli uzandığında bir süre durakladı. Konuşup konuşmamak konusunda tedirgindi. Tabii bir sorunda önündeki kapının ardında duran Oyuncu ve onun yanında kendisine korku içinde bakan oda arkadaşlarıydı. Umursamayıp başını arkadaki üçlüye çevirdiğinde, baktığı tek kişi mavi gözlerin sahibi, Nolan'dı.

"Yerinde olsam... Her şeyi anlatır ve bu işe yaramaz yaratıktan kurtulurdum. Ne malum... Sıradakinin sen olmayacağı?"

Nolan, arkadaşının bu meçhul davranışlarına üzüntü içinde baktı ve geceden bu yana yinelediği ismi bir kez daha dillendirdi.

"Nehir..."

Mehir, umursamadı ve gözlerini mavi ve buğulu gözlerden ayırmadan devam etti.

"Nolan. O sana bile acımayacak. Kaç benden." Yeniden, gözünden firar eden bir yaş yüzünden elleri ile gözlerine dokundu ve usulca soğuk damlayı sildikten sonra derince bir nefes aldı. "Kendi iyiliğin için."

Ardından kapıdan içeri hızla girip kendisine doğru yaklaşmakta olan kişileri umursamadan büyük adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Ani hareketi Oyuncu'nun tepkisini hızlandıramazken arkadaşlarını şaşırtmış ve harekete geçirmişti. Kira ve diğer kızlar Mehir'in arkasından giderken Oyuncu bir süre yerinde kaldı. Ardından doğru olanın kardeşinin yanına gitmek olduğunu düşünüp adımlarını kapıya yöneltti.

Dışarı çıktığında firar eden üçlüyü görünce başta sinirlense de son zamanlarda bu davranışının çevresine hep zarar verdiği kanaatine varıp adımlarını yavaşlatarak genç adamların yanında belirdi. Kendisine değilde derin düşüncelere bakakalan gençlere hitaben konuştuğunda bakışlarını yakalayabilmişti. Kardeşinin ağlamış olduğu gözünden kaçmazken Ian'a bakarak konuştu.

"Neler oluyor?"

Kendine gelen Ian, bir süredir düşünüyor olmasının verdiği rahatsızlıkla duruşunu dikleştirip "Her şey yolunda efendim." dedi.

Eğitmen, kaşlarını şüphe içinde kaldırırken Ian'a ve Arden'e bakarak "Sizler odanıza. Sabah erkenden yanıma uğruyorsunuz." dedi.

"Peki efendim." diyen Ian'ı onaylayan Oyuncu, yanındaki Arden'e bakarak bir tepki bekledi ancak genç adam şoka girmiş gibi önüne bakmakla yetiniyordu. Durumu fark eden Ian, Arden'in koluna dirseğini geçirip ayılmasını sağladı. Kendine gelen Arden önünde beliren Oyuncu ile şaşkınlığına yeniden bürünürken kulağına doğru fısıldanan cümle ile aynı kelimeleri eğitmene söyledi.

"Peki efendim."

Oyuncu, burada pek de iyi şeyler olmadığını sezebiliyordu ve bu da hayra alamet değildi. Yine de aklındakileri uzaklaştırıp "Gidebilirsiniz..." dedi. Arden'in ve Ian'ın bulundukları yerden uzaklaşması ile kendisine bakmakta olan kardeşine çevirdi başını. Gözlerinde gördüğü saf nefrete, bir kaşını kaldırarak bakan Oyuncu, kardeşine bir adım daha yaklaştı.

Kızarmış gözleri, çatılmış kaşları ve her an küfredecek düz bir şeride bürünmüş ağzı ile öylesine öfke kusuyordu ki şaşırmadan edemedi. Ellerini iki yanında yumruk yapmış, siyah saçları, mavi gözlerinin önüne düşmüştü. Bakışları, tehdidin yüz mislini barındırıyordu. Çenesi duyduğu öfkeden dolayı kasılırken bulundukları durumdan ilk çıkan Oyuncu olmuştu.

"Bana lafı dolandırmadan cevap ver. Ne oldu burada?"

Kardeşinin gözlerindeki öfke, yerini önce şaşkınlığa ardından da derin bir kine bıraktı. Her hareketi 'Sen benle dalga mı geçiyorsun?!' bakışlarında rota belirlemiş, kendisine doğru sürükleniyordu. Bakışlarındaki karanlığı sezdiği vakit ellerini, siyah pantolonunun cebine yerleştirip adeta yansıması olan kardeşine kararlılıkla yaklaştı ve çok geçmeden kardeşinin içindeki zehri akıtışını izledi.

"Her şey senin yüzünden!"

Dokunsa, bir kazaya sebep olacağını bilen Nolan, birkaç adım uzaklaştı ancak içindeki tükenmiş adamı susturamadı.

"Memnun musun?! Canım gibi sevdiğim insanı parçalara ayırdığın için rahat mısın ha?!"

"Ne saçmalıyorsun sen?"

Ellerini öfke içinde saçlarına daldıran genç adam, ağabeyini umursamadan bağırdı. Gürültüyü fark edip aşağı inen birkaç eğitmeni gözü görmüyordu. Acısını içine çekerek nefesini soluduğunda kararan gözlerinde gördüğü ve kafasına kazıdığı tek şey... ölümdü. Beynine ve her bir hücresine öyle bir işlemişti ki, zihninden atamıyordu.

"Senin yüzünden canım yanıyor! Onun canını yaktıkça beni de mahvediyorsun!"

Oyuncu, deliye dönen kardeşine hayretler içinde bakarken yanına gelen Duygusuz ve İsimsiz'i zar zor fark edebilmişti. Kimin canını yakmıştı? Bunun Nolan ile ilgisi neydi? Tanrı aşkına! Bu lanet olası yerde yine ne olmuştu?!

"Hayatım boyunca babam ve senin emirlerin yüzünden sürüklendim. Kararları hep sen verdin. Her zaman. Her zaman sen ne dersen o oldu! Ama," İşaret parmağını, gergin kollarını umursamadan Oyuncu'ya doğrultarak bağırdı. "bu sefer onu öldürmene izin vermem. Anladın mı?! O..." Gözleri dolarken zar zor konuşabilmişti. "O, o ölürse biterim."

Takati kalmayan Nolan, dizleri üzerine düşerken onca kişinin önünde gurursuzca ağlamasını önemsemiyordu. Sevdiği kız ölecekti! Daha kötü ne olabilirdi, tanrı aşkına?! O ölecekti...

"Biterim..."

Nefesi kesilirken omzuna dokunan kişi ile yavaşça başını kaldırdı. Kendisine bakan tedirgin bakışlar sinirlerini yeniden gün yüzüne çıkarırken kollarını öfke içinde havaya kaldırıp ona destek olan ağabeyini hışımla itti.

"Seni mahvederim. Duydun mu? Onun kılına zarar verirsen, ona bir şekilde dokunacak olursan..."

Kendi gözlerinin bir kopyası olan gözlere bakarak usulca, ağabeyinin yüzüne doğru tısladı.

"...seni öldürürüm."

Nolan'ın çığırından çıkmış hallerine önce hayretler içinde bakan Oyuncu, son sözlerinin ardından kaşlarını çatarak, sinirle ayağa kalkan kardeşine baktı. Koluna dokunan arkadaşları sakin olması konusunda uyarırken Nolan, kendisine ve yanındakilere öfkesini yeniden kustu.

"Kimsenin onu elimden almasına izin vermeyeceğim!"

"Lanet olsun! Gece gece derdin ne ha?! Kimi öldürüyorum ben?! Çıldırtma adamı, Nolan. Anlatsana ne olduğunu."

"Sakin ol..." İsimsiz kardeşine doğru atılan arkadaşını geri çekerken konuşmuştu. Ne yapacağına şaşkınlıktan ve bilinmezlikten karar veremeyen Oyuncu, kollarını arkadaşlarından kurtararak arkasını döndü.

"Bu ne lan! Gece gece uğraştığım şeye bak. Çocuk gibi ortalığı ayağa kaldırın, nasıl olsa Oyuncu pisinizi temizler. Tabii ya... Neyiz ki biz. Bir grup s*ktiğimin bebek bakıcılarıyız!"

Söylenerek içeri giren Oyuncu'nun hemen ardından Nolan da içeriye girdi. Dışarıda hayretler içinde kalan Duygusuz ve İsimsiz ise, bir kapıya bir de yukarıdan kendilerini izleyen General'e bakıyorlardı.

Şu saatten sonra bildikleri bir şey varsa... O da bundan sonra çoğu şeyin tahmin edilemeyecek olmasıydı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro