Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❄ 16. BÖLÜM ❄

Söylenenlere gençlerden ilk gülen Poyraz oldu.

"Bu seferki cidden saçmaydı."

Adam öldürdü, dediğinde daha gerçekçi anlatıyordu ama şimdi Ceyhun iyice zıvanadan çıkmıştı. Arkadaşını ilk defa bu kadar korkmuş ve çaresiz görüyordu. İnanmak istemiyordu fakat Ceyhun'da ki değişikliği gördükçe bir şeyler yaşandığını da inkar edemiyordu.

"Çok sessizdi. Başta acı çektiğini düşündüm. Sonra saçları bir anda bembeyaz oldu. Gözleri kıpkırmızıydı. İrileşti. Noah'ı büyüledi sanki. Ona sesleniyordum ama beni duymuyordu. Ardından ağzı yavaşça açıldı Mehir'in. Noah'ın çenesini tuttu. Gözlerini onun gözlerinden ayırmazken, Noah'ın ayrılan dudaklarından bir alev topuna benzer bir şey çıkardı. Onu içine çekiyor gibiydi."

Yutkundu Ceyhun.

"O Noah'ın ruhunu yuttu."

"Bu kadarı yeter," dedi Nolan. Fakat Ian Ceyhun'u dinlemek konusunda ısrarcıydı.

"Noah cansızca yere yığıldı. Ten rengi koyulaşmıştı. Sonra Mehir hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı. Ellerinden ateşler çıkıyordu. Avuçarını Noah'a doğrulttu. Noah parçalara ayrılırken Mehir bambaşka bir canlıya dönüştü. Ayakları kaybolmuş, yerini büyük ve kalın bir kuyruğa bırakmıştı. Biliyorum çok saçma. Anlattıklarımı aklınız almıyor ama yemin ediyorum gördüklerim çok daha fazlasıydı. Onu parçalamaya bir bakışı yetti. Dokunmadı bile. Gözlerinden ve ellerinden çıkanları görseydiniz eğer-"

"Yani?" diyen Nolan, duymak istemediği sonu bir cümle ile kesti.

Kafasını yerden kaldıran Ceyhun, önce Arden'e ardından da Nolan'a baktı. 

"Ruhunu yuttu onun. Onu öldürdü!" 

Kafaları iyice karışan adamlardan birisi olan Ian, yine duygularına yenik düşüp bir kahkaha attı.

"Ve sende bu saçmalığa inanmamızı bekliyorsun?"

Ian, kaşları çatılan Ceyhun yeniden sinirleneceği vakit Nolan ve Arden'e hitaben konuştu.

"Bu kadar saçmalık yeter. Bilim aşırı derecede gelişmiş olabilir fakat henüz kimsenin ruhunu emen yaratık yaratmadılar. Başka bir gezegenden olduğunu iddia etsen, Asperatus böyle birisini kendi topraklarında barındırmaz. Şimdi. Eğitmeni bekletmeden ringe geçelim. Yeterince geç oldu."

Nolan, yüzündeki zafer kazanmış gülümseme ile Ian'ı takip ederken bu gülüş Arden'in gözünden kaçmadı. Son bir kez daha uzaklaşan Poyraz'a ve halen yerinde duran Ceyhun'a baktı Arden. Arkasını dönüp gidecekken Ceyhun'un "Dikkatli ol," sözüyle biraz durakladı fakat yine de onu umursamadan Ian'ın peşine takıldı. 

İşler iyice tuhaflaşmaya başlamıştı.

Ian, Nolan ve Arden ringin bulunduğu yere geldiklerinde çoktan derse başlamış olan Oyuncu ile karşılaştılar. Oyuncu onlara bir şey dememiş, yalnızca kötü olduğunu düşündüğü bir bakış atmıştı.

"İnebilirsiniz gençler."

Oyuncu kolundaki saate bakarken bir yandan da sırada kimi çıkaracağını gösteriyordu. Aslında bugün ilk gün olduğu için üzerilerine fazla gitmemesi lazımdı ancak onları en kötüye alıştırması gerekiyordu. O böyle görmüştü kendi dünyası Patvora'da. Ne Asperatus'ta ne Nifelyum'da ne de Aspendos'da olması hiçbir şeyi değiştirmezdi. Zalim olmaz ve uysal davranırsa karşısındaki de bir o kadar gevşek olurdu. Sıkacaksın ki yeri geldi mi boğulup etrafına saldırsın. 

"Nolan! Çık ringe."

Pes denecek kadar kalın olan sesiyle, Nolan'ın kardeşi olduğu gerçeğini unutan Oyuncu, onun konuşmadığı sürece kendisini andıran bedeni ve hareketleri ile ringe çıkışını izledi. Ardından da "Arden, sen de," dedi, sarı saçlı genç adama. Onun için elli kişinin ismini ezberlemek pek de zor olmamıştı fakat diğerleri aynı fikirde değildi. Eğitmenlerini bir anda, dahi ilan etmişlerdi.

Arden'in de kürsüye çıkması ile ikiliyi izleyen Mehir, sıkılmış olacak ki arkasındaki direğe yaslandı. Ona göre birini dövmek ne kadar da saçma şeydi. Tabii Mehir dövmek yerine direk insanların işini bitirdiği için durum olduğundan biraz farklı gelebilirdi.

Ringe çıkan Arden de tıpkı Nolan gibi belindeki kemeri çıkarıp kenara atınca Oyuncu sert sesi ile "Başla." dedi. 

Eğitmen başla demişti fakat ikilinin bakışmaktan başka yaptığı bir şey yoktu. Hiçbir silah bulundurmadan, diğerlerinden üç metre yükseklikteki ringde sadece bedenleri ile dikiliyorlardı. Eğitmenlerinin sinirlendiğini fark eden Arden, bakışlarını karşısındaki Nolan'dan çekip direğe yaslanmış bir şekilde kendilerini izleyen Mehir'e çevirdi. 

Nolan'a vursa Mehir'in canı yanar mıydı?

Arden'i en çok da bu korkutuyordu. Ringe çıkmıştı ancak umutları param parça olarak. Bu zamana kadar kimseye hissetmediği o garip hisleri iki günü zor doldurdukları bir kıza karşı hissetmişti. Ne kadar da acınası bir durumdu.

Arden, bakışlarını henüz Mehir'den çekmişti ki suratına inen sert yumrukla bir süre ne olduğunu anlamadı ve şaşırdı. Gözlerini açıp karşısındaki adama bakamadan bir yumruk daha yedi. Bu sefer ki daha sertti. Burnundan sızan kana elini değdirip ayağa kalkmaya çalıştı ancak üstüne abanan Nolan bir değil iki değil sayısız yumruğu yüzüne indirdi. Yorulduğunu hisseden Arden, yerden kalkacak gücü kendinde bulamıyordu. Başını, görüş alanına giren Mehir'e çevirdiğinde, bakışları yeşil gözlerle birleşti. Öyle duygusuz bakıyordu ki ne kendisi umurundaydı ne de onu döven Nolan. Bu surat onu keyiflendirirken ani bir atakla yana devrilip ayağa kalktı. Aradan çekilen Arden ile şaşkına uğrayan Nolan ayağa kalkıp arkasını dönemeden sırtına yediği tekme ile yere düştü. 

Genç adamları, acıdan suratları buruşana kadar dövüştüren Oyuncu yaklaşık yedi dakika sonra ikisini ayırdı ve nefes nefese kalmış olan Arden'e dönerek "Az önceki atağını sevdim çocuk," dedi. Nefes almaktan konuşamayan Arden ise başını sallamakla yetindi. 

Başını kardeşine çevirdi eğitmen. Onunda Arden'den pek farkı yoktu. Tabii kaşındaki yarığı hesaba katmazsak. "Düşmanını hafife alma," diye sertçe çıkıştı kardeşine. Arenada da aynı davranışı sergilerse işi yaştı.

İkili ringden inince tekrardan saatine baktı Oyuncu. 

"Başladıktan yedi dakika sonra, haber ver."

Yanında bekleyen Ian'a elindeki saati teslim ettikten sonra kemerini gelişi güzel fırlatıp, ringe çevik bir hareketle çıktı. Kendisine şaşkınlıkla bakan gençlere kısa bir bakış atıp direğe yaslanmış rahat bir şekilde etrafını izleyen Mehir'e gözlerini dikerek sinirle bağırdı.

"Buraya gel!"

Kendisine bön bön bakmakta olan Mehir, Oyuncu'nun çatılan kaşları ile bana mı dedin der gibi baktı. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu.

Kollarını birbirine bağlamış, saçı dağınık topuzlu, vurdum duymaz bücüre daha fazla tahammül edemeyeceğini anlayan Oyuncu ringden aşağı sinirle inip karşısındakinin kız ya da erkek olduğunu umursamadan Mehir'i neredeyse sürükleyerek ringe çıkardı. Bu hareketine şaşırıp pusan da vardı içlerinde, kıs kıs gülüp eğlenen de. Aldırış etmeyen kesimse şüphesiz Mehir'di. 

İkili iki köşeye çekildiğinde "Vur." dedi Oyuncu. 

Aldığı karşılık ise anlamadım tarzı tuhaf bakışlardı. Bu tavrına bir sabır çekti ve serçe konuştu.

"Suratını parçalamamı istemiyorsan, vur!" 

Yerinden bile kımıldamayan kıza doğru sinirle yaklaşan Oyuncu, Mehir'in ilk gece olduğu gibi burnunun dibinde bitti. Beklenmedik bu atakla kendisinden neredeyse yirmi santimetre küçük olan ufaklığın boynunu tek eli ile kavrayıp Mehir'i havaya kaldırdı. Yüz hizasına getirdiği kızın acı çektiğinin farkındaydı ve bu kendisinin de hoşuna gitmiyordu. Fakat o bir eğitmendi ve bu şapşal kızı bir yere kadar koruyabilirdi. Ölmemesini istiyorsa işini kolaylaştırıp, onu işine yarar düzeye getirmeliydi.

"Bana vurmazsan ben sana vuracağım." 

Nolan abisini ikaz etti. Arden ise yalnızca yumruklarını sıkmıştı.

"Üzerine gitme." 

Elleri arasında tepkisizce duran kızı bir kenara fırlatıp kardeşine çevirdi başını.

"Eğitmen ben olduğuma göre her emri de ben veririm. İtirazı olan?!"

Çevresine öldürücü bakışlarla emrini veren Oyuncu, yeniden ayağa kalkmış olan Mehir'e bağırdı.

"Benim takımımda olacaksan, rakibine acımayacaksın!"

Soğukça başını çeviren kız, kendisine yine aynı umursamaz bakışlarla bakınca daha fazla sinirine hakim olamayan Oyuncu, karşısındakinin kim olduğuna aldırmadan Mehir'in yüzüne sert bir yumruk indirdi. Yumruğun etkisi ile sağ taraftaki ring direğine kafasını çarpan Mehir az daha bilincini yitirecekti. Uzun zaman sonra ağzından acı bir inilti savurdu ve doğruldu. 

Çok güzel. Kaşından sonra şimdide başı kanıyordu. Abi kardeş anlaşmış olmalılar, diye düşündü Mehir.

Güç bela ayağa kalktığında aynı umursamazlık ile dikildi Oyuncu'nun karşısına. Topuzu omzuna düşmüş, yana açılan kahküllerinin arasından ve kapanmış olan kaşından süzülen kanla adeta dağılmıştı.  Saldırmıyordu ama karşılık vermeden gözü kara bir şekilde direniyordu. 

Mehir'in yüzünü ne hale getirdiğine yeni yeni şahit olan eğitmenin içi kısa bir anlığına da olsa sızladı. Sonrasında ise yine o karanlık ve kibirli hallerine döndü. 

"Yaklaşanı öldürürüm." 

Kardeşine ve kendisine yaklaşmakta olan birkaç gence seslendikten sonra gözlerini ayırmadığı yeşil gözlere daha sert çıkan sesiyle bağırdı.

"Yapabileceğin sadece bu mu? Ölmek mi istiyorsun?!"

Sorusuna cevap alamayan Oyuncu, sıktığı yumrukları kızın yüzüne geçirmemek için yerinde zor duruyordu.

Belki de dün gece yaptığı gibi üzerine giderse kendisine saldırmasını sağlayabilirdi. En nihayetinde buna karar verdi.

"O halde ölümü, tıpkı diğerleri gibi acı bir şekilde tadacaksın!"

Mehir'in umursamaz bedeni gerildi önce. Diğerlerinden kastı kimdi? Daha önce birisini öldürmüş müydü? Gerçi bu adamdan her şeyi beklerdi.

"Bir Oyuncu ile oyun oynanmayacağını sana hatırlatmamız gerekiyor belki de."

Kaşlarını çattı Oyuncu. Mehir ise şüpheli gözlerle onu izlemeye devam etti. Aklında hep ya biliyorsa izlenimi vardı.

"Çünkü bu işin kurucusu benim ufaklık. Oyunu ben oynarım. Sana ise yalnızca izlemek düşer."

Mehir ileri doğru bir adım attı ve ardından yalnızca Oyuncu'nun duyacağı bir sesle fısıldadı.

"Sorun değil. Ben de öldürürken izlemeyi severim."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro